8 Kasım 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

8 Kasım 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

w » b m.dir ân. ; 1 YEAR 3/2 Sayfa «Son Posta» nın tarihi tefrikası: 2 ii kısmın hulâsası | Bir Nisan akşanmdu şeyhislâm Esad Hocamın 4/1 kızı o.Xkile, Hann He) dayesi Gülçiçek hatun konuşuyorlar! Gitiçiçek halan ona İstediği suru ve. rikeni yalıritı padişah kadın, olacağımı Söylüyor. Çünkü sarayda söyleniyormus, çoğa varmıyacak, Sullan Genş Osm kerdisini inliyseramiş, Harsisr genç kiz bu haberden sevinöceğins mütesimir ol. muş ur, Düsündeğü de keçeküâh bir #yihidir; Daye kadin buna güreniyer: «üç bir keçekülüh chan iatii bir pilişba iercih edilir m « Genç ke bona tarşlik! «emtia diyor, Güne bulmaktadır, Âkile Jlatun ds z Dai kepeklilâkh sipahsi düşünü. . Akşam serinliğinde biraz üşüyüner; ei görmeğe karar veriyorlar. Fakst| tam kalırtıktarı zaman bahçenin o taş davr tarafında bir hapi o işliyorlar. Avie Uzm düzesine yalvarmak izin iniyor ve kameriyeden fırlıyarak esi. danm pehiği o tarafakeşuyer. Pu gelen keçe'ülütik #pahidir. (Roman davam ediyor) Akile, taş duvar altma gelin. ce durdu: Göğsünün içinde yü- reği dövünüyordu. *Mayaş, (ısılı kadar hafif ve titreyen bir ses geldi: — Benim mürüvvetlü . sulta- nım. — Siz misiz Hamza Bey? — Beli, bizüz efendim. ÜL ia. Kararan bahçe duvarı üzerin- de ince bir karaltı Kıpırdıyordu. On altı yaşındaki genç kız duvar altına yanaşi — Er gelecek idiniz! — Gelecek idük, «Topçular; dan» bu yana karakollukcular gezinür — Ya, siz? — Elem çekmen benim mü- rösvetlü efendim, Eyüb camii şe. rifi verasmdan (1) dolanup gel dük. Duvarın bahçe tarafı görmediler mi der- alçak, T1J Ardından, (ir kısım okuyucular in) ABKLE HANIM VE ? )SULTAN.GENL” OSMAN <) Hamza Beyin bulunduğu dış kı- m yüksekti. Aşağısı sarp bir İbayıeı, daha sft yanı Eyib camii üstündeki mezarlık yanıma akı yordu. Akile Hanım karartıdan bir metre kadar âçiktaydı. Mav: derinliğe gömülen yıldızlı gece içinde Haliç, boz renkli geniş bir yol gibiydi: ,Karaağaç. Hasköy ve lersane bahçelerinde ateşten noktalara benziyen sarı ve ütrek şavklar vardı: Birbirlerine yaklaşıp el değ- dirmediler, konuşacak bir şey bulamamışlar gibi sustular. Do- var üstündeki gölgede skarık bir yüzde parlayan iki göz ve iki el belirtisi seçiliyordu. Birbirlerine daha ziyade sokulmadılar. Hamza Beyin gölgesi yavaşça kıpırdadı: — Namemizi almış mı idiniz?! — Aldık. Haksızsız. Sizi memezlikten o gelmemiş | idük. Hem «Mahfev (2) den başımızı uzatup bakabilür mi idük? At nız çok güzel idi Hamza Bey. Genç adam gölgesi sevinçle kapırdandı: — Sandetlü padişahımızın atı «Karlı (31 in karındasıdır. (Hafif öksürdül Gazidi tin de bizimle savaşmış idi. — Ya, adı nedir? — «Şahin» dir sultanım. Birdenbire irkilip (o titrediler. Ağaçlar arasında, kameriye ta- rafından ayak sesi geliyordu. A- kile Hanım hizla geriye çekildi: — Durman Hamza Bey. — Gelürler mi? — Harem bahçesins bubam-! dan başka kimesne gelemez! , Hasa Bay bedii ya bıraktı, karanlıkta ayağı kaymış- (2) İli katır veya hayvin gölürülen levendierin kupası gibi Kücük ve süslü binek vasıtası, (3) Karlı ds Ülemrin en cins ata idi, Diğöğü zaman genç Osman © günlerce aktamış, büyük merasimle çömdürmüş. Sanmeuna bie de mezar baş. diktirmişii. SON POSTA «Son Posta» nın yz TomAbi ; 1» b. Bir taş sivrisini diziediği için! cam Yana yana yılmayı aktı: Ar. tık aşağısı selâmetti. Eyüb iske- lesine götüren ana yola kavuşan dar ve kâranlık sokağa daldı: Sokak tasızdı. Birbiri üzerine yaslanık ev pencerelerinde gölge ile karışık cansız ışıklar vardı. Caddeye çıkılacak (köşede zeylinyağı su yanmıyor, köşe altına, kaldırım üzerine viran şavk, kızılssarı bir yama par- çasına benziyordu. Fanus hi sına gelmişti ki, köşeden iki a- dam gölgesi sıçradı: — Dur yoldaşım. Hamza Bey kendini yana atup sırtını bir ev kapısına verdi: — Kimsiz ve ne istersiz? — Cafer baba zindanına düş- mek İster misiz? Hamza Bey geniş bir soluk aldı: — Kol mız yoldaşım? i — Beli, şavk altıma yaklaşın, havf eylemen, «harami» değilük! Genç adam yastık cüsseli kal- dırımları sarartan fanus altına ilerleyip durdu, ne olur ne olmaz sağ elini sol yanma asıh kıvrık sipahi kılıcının kabzasına komuş- tu, Karanlıktan üçüncü bir gölge çıkıp yaklaştı: — Sipahi miziz? — Beki, sipahi zal — Ya, bu masfülleyi zamanın. da bu semtte işiniz ne idi? Hamza Eeyin içi daha geniş- ledi: — Haneciğimiz bundadır, — Kanşi tarafta oturursz? — Topçular semtinde. Sonradan meydana çıkan iri yarı adam bir adım daha yak. taştı: — Topçulara bundan mı gidi- Tür? | — Yek, iskeleye gider idük. — İskelede tanuşlarlarınız var mıdır? — Vardır, ne demek İstersiz? Kol zabiti sokulup genç ada- mın kolunu kavradı: (Arkası var) Erkeği Gönül, nerede ise ağlıyacaklı, gözleri dolu dolu olmuştu. Bir Vedada, bir genç kadına bakı. yord. Vedad, bardağı dudakla" rına götürmüş, işin içinden nasıl sıyrılacağını hesnhlaraakik mes- guldu. Genç kız, dudaklarını dişli yordu. Bu soğuk süküt ne müt- hiş,. Birdenbire başını | salladı, hıçkıran bir sesle: — Sizi rahatsız etmiyeyim! Diyerek, tuvaletinin eteklerini kaldırıp, koşaverdi. Vedad: — Nereye Gönül! Deyinceye kadar, o, kalabalı. ga çoktan karışmış bulunuyordu. Saadet, bir kahkaha kopardı: üçük hanımefendi kızdi- lar. Vedad, hiddetle yüzüne buk- ts — Seni bu akşam çok küstah buluyorum Saadei! Lâübali bir tavırla, elini Ve- dadın omuzuna koymuştu, kesik kesik gülerek: .— Ne desen Mizmayacağım, dedi... Ben de seni bu akşam çok yakışıklı buluyorum Vedad! Huy di, caz başladı, dansedelim. Sert bir hareketle, kadınm 6 Üni omuzundan düşürdü; — Aslal — Oo, bu na. Ben sana mesini bilirim. — Beni rahat bırak! Genç kadın, birden! dik- lenmiş, dişlerini sıkmıştı, Gözle rinde vahşi bir parıltı peyda ol- muştu. Kolunu uzattı, avucunu açarak, takallüz etmiş parmak: bu kadar mı kızdın ba- larmı, avucunda bir #ey sıkar gi- kavuşturdu: — Avucumun içindesin Ve. dad! Beni fena hareketlere mec- bur etme, Yarabbi, çıldıracaktı. Oo, ne d bi yordu. — Dansbtmeden kurtulamaz- İgdı n Yaratır | ME ymm COŞKUN dimi nffettir.! sın elimden.. Sonrasını düçünü- rüz. Tırnaklarını etlerine o geçiren bir şiddetle Wodadın elini yaka. lamış, piste doğru sürüklemeğe başlamıştı. Etraf kalabalıktı, ha. kaular vardı. Kurtulmağı çal mak rezalet olacaktı. Kendi pistte, Saadelin muhteris kolları arasında buldu. Genç kadin, âdeta omuzlarına İ asılmış vaziyetteydi, yüzünü, he- men hemen dudakları birbirine İdeğecek derecede yaklaştırmiştı, Mahmur gözlerinde, en metin bir İerkeği çileden çıkartacak ışıklar parlıyordu. — Bu gece bize gidiyor mu- yuz Vedad! — Hayır! — İnatçılk etme!,. Bırakmam seni, Vedad, dansın bir an evvel bitmesini temenni ediyor, bir an evvel bu kadından kurtulmak is tiyordu. Bu gece, Sandet her za- mankinden daha güzel, daha iş. tihaâverdi. Bu şüphesiz. Fakat, bu aksiliğile kendisinden tiksin- diriyordu. Vedad, bir aralık, yan gözle, masalarına bakmak casa- retini gösterdi. Gönül, kolunu) 99 masaya, basımı koluna dayamıs, dalem, üzgün onlara bak'vordu. Vedad, masaya döndüğü za- man. darsın bir tevurla o başım cevirmisti, Kulağına eğildi: NEZLE - GRİP - BAŞ - DİŞ ünü-! o ve bütün ağrıları derhal keser. Her eczaneden ni : il — İzah edeceğim Gönül, — Ne münasebet, bana hesab vermeğe mecbur musunuz? — Bana kizdın! — Yoo.. hayır, Niçin kızayım! Bu cevabda «Fena halde kız- dım!» « ifade eden bir imana, se inde bu ton vardı. — Gönül, ben büfeye kadar gideceğim, gelmez misin) — Teşekkür ederim. — Rica edersem! — Çok içmenize mani olmak için başınızda bulunurum. — Bu ne resmiyet böyle? Hakkım yok mu? Kalkmışlardı, büfeye yaklas#” cakları sırada, caz bir valse baf” lamıstı. Gayriihtiyari durdular Vedad, gönç kızı elinden tut” rak. piste sürükledi. Bu kadın senden ne istiyo” Vedad! — Hiçbir şey. — Sana âşık bu kadın! — Hiçbir fikrim yok. — Kaçamaklı cevablar veri" yorsan! — Günahımı alıyorsun! —Seninle uzun uzun kor mis Veli Kakanşlık Del mahvedecek. Sulamca Yayı? üyorlardı. Gönülün dargınlığı Zibiydi. Hafifçe tebessüm ediy9” CArkası ver) ği

Bu sayıdan diğer sayfalar: