12 Aralık 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

12 Aralık 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Sayfa HiKAYEKMN Mizah muharriri Yazan: M. En velüd muharrilerin bile ba zan öyle anları olur ki, saalicr. ce düşündükleri halde bir tek mevzu blumalarına imkân ve ih- timal yoktur. Dol oturursunuz. bel- ki faydası olur diy üs: üste bir kaç sigara içersiniz, yine mafi- lel. Zuhne kuşayiş verir diye biz kaç fincan kahve yuvarlarsınız. ilam perisi görünmemekte yine inad eder. Halbuki, mutlaka ya. zı yazmıya da omecbursunuz!.. Esasen böyle bir mecburiyet ol masa, kendinizi bu kadar sik. maz, işi olaruna birakır, yazınızı bir başka güne tehir edersiniz! Fakat bir gazete veya mecmu aya, mutlaka o akşam veyakısl ertesi sabah yazı yetiştirmiye mecbursanız iş başkalaşır!. tık «Perii ilhamo öbür dünyada bile olsa, ona, tâ oraşn kadır giderek getirmiye mecbursunuz! Okuyucularım, tatlı tatlı oku- dukları yazıların ne şeraitte ve nasıl yazıldıklarını bilmedikleri için bu onlara hiçbir şey ifade etmez!.. Fakat eline birkaç defa clsun kalem alan yazıcı arkadaş- İarım, hiç şüphe yok ki, bunun acısını birkaç defn nefislerinde tecrübe etmişlerdir!., İşte geçenlerde ayni hal be- nim de başıma geldi.. Evet, evet hayret etmeyiniz!, Bazan, ayni günde beş altı yere yezi yeti #rmiye alışmış olan benim'gi! bir muharririn de başını böyle| medim. bir sey geldiğine hiç çaşmayı. nız! Nihayet ben de:herkes | gibi etten ve kemikten yapılmış bir insanım. .. Neyse, lâfı uzatmıyalım. Ge- çenlerde odamda oturuyor, ace- le yetiştirmiye mecbur olduğum bir yazı için mevzu düşünüyor. dum. Fakat aksi gib” ilham peri. si bir türlü görünürlerde yoktu. İtebülmcek misiniz, | SON POSTA Seçme yazılar ve Avucumdan Okuduklarım Yazın — | İbrahım Hoyi Edib ve mütefekkir hocamiz Kâzım Nami Duru, «Ziya Gökalp tan seçme yazilar (17» kitabini ga- yet kısa bir zamanda ikiuci defa bastırarak bize (sunuyor. Sun- imakla da, kültür yapımıza koy. duğu taşı bir kat daha berkitiyor. Üstadın. dediği gibi, Ziya Gökalp Türkiyede bir dönüm noktası yaratan bir adamdır. Ka-/ fasında ve gönlünde Türklük teşi durmadan yanan ve bu ateşi, «bedence gürbüz, kafaca düzgün | düşünücün olmasımı istediği Türk! çocuklarına duyurmak, aşılamak | için, her türlü yapmacılıktan w | zak, fevkalâde güzel şürler ya- zan büyük fikir ustamız Ziya! Gökalpin bu hedialarını hangi miz okumadık? Denebilir ki bi. zim Âmentimüz, «Alageyik», «Ergenekon», «Lisan», «Vazife», «Kızılelma» gibi şürlerden ilha- mını almıştır. Birkaç yıl, büyük usta ile bir. vx Zoşçenko Telefondaki nazik Omu - hatabımın bu © arzusunu da yerme getirdim. Telefon “âhi. zes'ni masanın üzerine obıraka- rak, on adım kadar masadan ay. rıldım vesbeklemiye buşladım. Aradan iki - üç dakikalık bir zaman geçmesine rağmen kula- ğıma hiçbir ses çalınmadı.. Tek- rar masaya yaklaşarak Oâbizeyi oökmin elli likte bulunmak bahtiyarlığına e- — Alle?1.. Dedim... rişmiş bulunan Kâzım Nami Du- Mubatabım ru, «Seçme Yazıların» : başını Gökalpten bize kalan bu eşsiz, © nsbeite manalı yadigârları ni- cin topladığını şu satırlarla an. latıyor: ç «Bu yazılar, ancak Türk genç- Jiğine, ülküyü duyurmak, şuur-| larına mili düsünceyi aşılamak, | Türk olmaktaki eşsiz bahtiyar. | ğı tattırmak için yazıldığı e onların bugün de, yarm dn Türk genciiğine gene o yolu göstere- ceğine inanmış bulunuyorum.» Biz de ayni inancın yelensi- uz, Bir — Maalesef hiçbir şey | işite- — Herhalde âbizeden fazla ayrılmış olacaksınız! Şu halde, bu defa da lütfen ancak bos a. dım kadar ayrılmız ve beni din. leyiniz!. Fakat o-şekilde oturu- nuz ki, kulağınızla telefon âkize-| si ayni hizada bulunun". Bir defa bu tecrübe işine giriş. miş bulunduğum için ister iste mez yine muhatabını dinledim. Âhizeden bes adım kadar açıla- * İdürücü muvaffakıyetler'ne Citablar arasında | EEDEKİKLER, | Amerikan - Japon harbinin yıldönümü Üzakşarkta çarpışan deniz, hava ve kara k uvvetlerine bir bakış Yazan: Hasan Âli Ediz —.— Uzakşarkta, Japonların «Peri- Harburu baskınile Birleşik Ame- rikaya ve İngiltereye karşı açtık. ları harbin birinci yılı bitti, Bir. leşik Amerika ile Japonyanın da harbe karışmaları üzerine, ikinci dünya harbi, bir hamlede Uzak. şarka ve Asyaya da sirayet et imiş oldu. Japonlar d Almanlar gibi den baskınlar şeklinde barbe başladılar, ve Amerika ie İngil. tereye karşı geniş bir taarruz ha- reketine giriştiler, Harbin ilk ay- larında, Japon kuvvetleri, deniz- de, karada, havada üstüste bir çok muvaffakiyetler kazandılar. Malarya yarımadasını, zaptolum- maz zannedilen Singapur den'z ve hava üssünü, Birmanyanın bir Kısmını, Fransız Hindi Çinisini, Siyamı, Fil'pin adalarını, Fele. menk Hindistanın: teşkil eden Somatra, Cava, Bornoe gibi baş- bea adaları, Avustralyayı kusa tan birçok takım adaları bir yal dırım harbile işgal ettiler. Fakat Japonların bu başdön- rağ, men, Uzakşark harbinin, tıpkı Avrupa harbi gibi, sonuna kadar| bir uyıldırım harbi» şeklinde de- vam edebileceğine, bâdiseleri biraz olsun derin ve geniş düsü. nebilen hiç künse inanamıyordu. rak istenilen vaziyette oturdam. Avucumdan Okuduklarım, (27 | Çünkü mahdud kuvvetli ve mah- ( ie. 10 Amerikan ordasu Nevyork sshaklarında kuvvetleri destekliyecek olan İip-/m lâzım gelen bir nokta daha tidui madde ve endüstri kaynak-| var: Japonya ile Çin arasında, larına kısaca bir göz atalım. takriben beş yıldanberi devam Bir eşik Amzrika, J0p01y) va odezelen bir harb var. Bu harb i , neticesinde Japonlar, küçük bagiterenin kars ozdası ölü ve ali var bir tahminle, ölü ve ağır yaralı Japonyanın kara urdusu: olarak 1,5 milyon yayfat vermiş- : tir. Şu halde, Japonların çıkara. İstihsalde olduğu gibi harbde| bileceği askeri kuvvetten bu ya- de kat'i rolü oynayan, hiç şüphe|kamı da çıkaracak olursak, Ja- yok ki insan kaynaklarıdır. Aca.|ponya, azami olarak 5,700,000, ba muharib kuvvetlerin insan'nihayet 6 milyon kuvvet seferber kaynakları ne vaziyettedir? o İedebilir.. Japon silâhlı kuvvetleri Ohe| O Jnponyanın 1925 yılında kara le münhasıran Japon halkın. ordusu 234 bin: 1935 yılında ise dan terekküb etmektedir. Vakrü' 322 bin süngüden ibaretti, Çin - Tabii canım fena halde sıkılmış t. İste tam böyle bir sırada bir. denbire odamdaki telefon çaldı. İstemiye istemiye âhizeyi el aldım. Tanımadığım, bilmediğim yumuşak nazik bir ses: Bir hayli beklememe rağmen yine hiçbir sev işitmedim. basa. ya yaklaşarak âhizeyi elime al- dım. Muhatabım alâka ile sordu: — Nasıl, bir şeyler işitebildi- Alle, dedi, Zoşçenko o sizlmiz mi?.. misiniz? Bu defa, biraz öfkeli bir ses — Evet, dedim. Benim. le: — Vallahi, kat'iyen hiçbir şey üzerinde | işitmedim, dedim... tecrübe (yapıyoruz: OOparlörün|, Telefondaki muhatabım bir kuvvet derecesini anlıyabilmemiz| icahkaha atarak: için bize herhangi bir hikâye-| — Şu halde, dedi, lütfen âhi- nizden birkaç satır okumak lüt-| zeyi yerine asımız ve yatağınıza funda bulunur musunuz ?. yatarak uyuyunuz?.. Yukarda O söylediğim ogi :| Telefondaki muhatabımın ka- bi, O saaferdenbheri mevzu a-|tiln katıla bütün mevcudivet'le ramakla (o meşguldüm... (Ka -| güldüğünü işitiyordum... Herge. farm, oOböyle manasız te -İle, ben duyayım diye bililtizam lefon konuşmalarile meşgul et-İtam âhizenin içine gülüyordu. meyi hiç de arzu etmiyordum.| Bu hâdise fena halde sinirime Fakat ben, haddi zatinde çok) dokundu. Öfkemden az kalsın yumuşak ve uysal bir adamım.) telefonumu parcalıyacaktım.. Bundan maada, her yeniliği be-| (OFakat rica ederim, siz söyleyi- ğenmek ve teşvik etmek og'bi'niz, kızmıya hakkım yok muy- bir de iyi tabiatim var. Bilbassaldu?.. Ben, mevzu aramak gibi keşiflere, oicatlara (o bayılırım.İmühim bir işimi bırakmış, ef Telefon eden meçhul muhatabı-| yen'liğe bir hizmette bulunmak mın ricasını kıramadım. Lâalet.| düşüncesile yarım saatten fazla yin bir hikâyemden birkaç satır) telefon başımda mesgul olmuş. okudum. Muhatabım, yine ayniltum.. Halbuki, hergelenm biri il 8 benim işlerimi odüşünmeksizin, — dedi, kâfi. Fevkalâ-İtem yarım saatti benimle alav de güzel. Çok teşekkür ederim.| ediyor, talimli bir köpek gibi, Sadadaki tannaniyet harikulâde. | beni kumanda ile oturtun kale "Şimdi de sizin'beni biraz dinle-|tıyordu. Fakat öfkem uzun sür menizi rica edeceğim... Lülfen| medi, Kısa bir zaman sonra sü. odanızın em uzak bir köşesine çe| künet buldum.. Hattâ, is'n tuha- kiliniz, ve oradan beni dinle-|fı, gülmiye başladım. Öyle yaş yiniz!. Bakalım, siz de benim s6-! Mant'ki düşünülecek olursa, or- simi »vn: kuvvet ve vuzuhla işi. oo (Desem 7 sovfada) Tarihi tefrih :38 — Anlara iki sesbi tâzis (21 AKİLE HANIM mmm Kethüda kapakla. nup çıkarken yeniçerilere döndü) ve Atları sire ihsan eyledük. ki yerfçeri paşanın ayakla. rma kapaklanup bağırdılar: — Hay bizim devletlâ, mürüv. vetlü, sehavetlü efendimiz! —i Bir iki saniye kadar bir sessiz. a Tik olduktan sonra Davud Paşa > #yağa kalktı, harem tarafına ye- & meğe gidecekti, Geçerken yeni. EN N çerilerin önüne gelip durdu: ”» — Durman oğlum, atlarınıza Daimi Dağa hileyi yanana | 20) Tt teüyümdikten Şotraj sokulmasını im edip kalağınn ET e mı a iskeleye saray «zev. sek sesle emir verdi . İraleçes Teri 1371 geldüğinde dik- — Baka Ömer, Ağaların “bir| et eylersiz. Biri dişlenkçe ve zi nekleri» yoğ imiş. Ahurda «çer. | yadesile oziştrün (4) ve öteki râgüha» 11) gitmiyen esbler var mıdır) — Vardır sultanım. Koşucu manasına gelir. (7) Bir kesem okuyucular İçin: San. (1) Bir kem okuyucular için; Mera, | ni, karık. sa, çayına, (4) Gayet çirkin. —! 12) Farsça; Cine Arab atı demektir. siir yolunda» yeni yürümeğe baş. kıyan, onun için de Iı bir tevazula söylemekten çekin- miyen, genç şair Selim Aru'nun 40 sayfalık özlü bir şiir kitabcı- ğıdır. Sayfalarını karıştırıyorum, ve görüyorum ki, zenç şair, daha gideceği yolu kat'iyetle çizmiş, izlemiş değildir. Bize birçok şeyler söylemek istiyor. Konuş- malarından arasıra çakan bazı parıRılarda, şürli ruhunun akis- lerini bulmamıza rağmen, gene de kanamayoruz. Selim Aru, bi. kaçan imaj temayülü ile yeni kalıblar içinde hiç te yabancı olma- dığımız, yadırzamadığımız maz- munları söylüyor. Bununla bera- ber, «Sabah», «Selviler», “sAk- şam» ve daha başka parçalarda yeni buluşlar, nağmeler, ve ha. rikulâde güzel resim kudreti var, Genç şair, neden serbest naz-| harb, ma rağbet etmiştir, bunu bir tür- lü anlıyamadım. Ancak Nazım Hikmet gibi usta bir san'at ku- yumcusunun muvaffak (olduğu bu yol, başka omazımcılara hiç te öyle ümid, şevk verici değil, (Devamı 7 net sayfada) 1 — Ziva Gökai'plen seçme yamlar Seçen: Kâmmn Nami Duru, 127 sâyla, Arkamı, Sümer Basımevi 1M2. 2 — Arucmmdan Okuduklarım, Şairi: Sem Ara, 49 sayfa, Ankam Bisen ve Onderi, taze ve pek civan iki hatun ge. lecek ve doğru Müftü Esad Efen- di konağma gideceklerdir. Kelender Uğrusı tekrarladı: — Beli, devletlü efendim. Biri dişlenk ve ziyadesile çirkin, öte hi e ğaları veya hotuzlu ve yaşmaklu saray cevarisi dahi bulunabilür! — Ya, anları neyleyelim sulh tanım? — Nesne işleyecek (o değilsiz. Kimesneye sezdirmeden ardları. na düşeceksiz ve müftü efendi konağına gittüklerini iki gözü müzle görüp dolu dizgin bunda geleceksiz. (Ensesini kaşıya ka. sıya) müftü konağına gitmeyüp başka yere giderler ise anları boslarsız oğlum. Kelendor gülümsedi: — Ya, biz takib eyler iken başka kayık gelür ve vkumru ile kuzgun 15) anda bulunur ise 151 Karga. . dud hedefli sahalarda fevkalâde muvaffak olan «yıldırım harbis, sonsuz membalara malik olan, #tratejik ric'at imkânlarını bula- bilecek kadar vâs! araziye sahib bulunan memleketlerde, daima wkamete mahkümdur. Nitekim Avrupa kıt'asında, parlak yıldı. vım harblerile birbiri ardınca ve çok Wssa bir zamanda birçok memleketler fetheden Almanya, reniş Rus arazis'ne, Afrika çöl İerinde klâsik harb usullerine dönmek Kizumunu hissetmiştir. Ayni vaziyeti Uzakşark har binde de görmekteyiz. Japonya da, birbiri erdımca birçok yerler aldıktan sonra, asıl hayati ehem- müyeti haiz ve harbin seyrini de Fiştrebilecek olan Hindistan ve Avustralya kapılarına dayandık- tan sonra duraklamak mecburi- yelinde kalmıştır. Şimdi artık, Uzakşarkta da baskın ve yıldırım harbi şeklinden çıkarak normal bir harb halini aldığı için, harbin mukadderatı, muharib devletle. rin, harb devamınca çıkurabile- cekleri kuvvetlere, malik olduk- ları iptidai madde kaynaklarma, harb endüstrilerinin genişliğine göre değişebilecektir. Binaena. leyh, Uzakşark harbinin yıldönü- mü münasebetile, Uzakşarkta dö. vüşmekte olan Birleşik Amerika, Japonya, ve İngilterenin kara, deniz, hava kuvvetlerine ve bu sultanım?. Davud Paşa takdir eden ba- kışlarla baktı: — Aferin, biriniz iskelede ka- Vur ötekiniz takib eylersiz ve bu suretle geleni kaçırmazsız. (En- sesini kaşımağa devam etti) Esb. lerinizi tutacak iki çocuk dahi tutarsız ve iktiza eder ise anları dahi kullanursız. —!.. Kelenderle Altuncu o yerlere kadar eğildiler, Sultan Osmanın halasının kocası döşeme tahtala. rmı sarsa sarsa kapıya yürüdü. Yeniçeriler kethüda ığaya seğirttiler, Arab atlarına bir ayak evvel kavuşmak için can atıyor. lardı. Davud Paşa haremde dolgun bir yemek yedikten sonra hanım sultanın yanında kalmadan 56 Tâmlığa geçti. Aradan bir saat geçmiş geçmemişti ki Hasan Be- çe geldi, saraydan bostancıbaşı ağa tarafından gönderilen bir bostancımın paşanın huzuruna çıkmak için müsaade istediğini İsen birkaç yıl içinde Juponlar, Çinlilerden, Korelilerden de pi- yade kıt'nları teşkiline'başlamış- lardı, Fakat bunlar, umumiyetle, yetleri fevkalâde dundur, Diğer taraftan Japonların, müttefikleri olan Siyam ordusundan da çok bir şey bekledikleri umulamaz. Çünkü sayısı 100 bin kişiyi geç- miyen Siyam ordusu, bugünkü manada esaslı bir harb kabiliye. tini haiz olmadığı için ancak, kendi hududuna c'var mıntaka- jarda, kısmen faydalı olabilir. İ” Şu halde Japonların güvenebi- leceği tek memba, nefsi Japon. yadır. 1940 yık istatistiklerine naza- ran, Japon müstemlekelerinde yaşayan Z milyon Japon da dahil okhuğu halde, Japonyadaki Ja. ponların mikdarı 73,500,009 dir. Fakat Japon nüfusünun büyük bir kısmını, 18 yaşına kadar olan gençler teşkil eder, ki bunların askerlik çağile herhangi bir alâ- kası olamaz!, Japon nüfusunun yarısını kadın farzedersek, geri kalan 36 miyon erkek Jupon nü- fusunun ancak üçte biri 18.45 yas arasında olup askerlik hizmetine elverişli olmaları iktiza eder, Lâ- kin muhtelif hastalıkların, bil hassa Japonyada kütlevi olarak hüküm süren verem ile trahomun yaptığı tahribat neticesi, bu as- kerlik çağına elverişli 12 milvon nüfusun encak © 60 1, silâh al. tma alınabilir, ki 7,200,000 tutar, Fstin burada dkkate alınma. söyledi. Şişman adamın yüreği hızlı hızı çarptı: Demek çAÂkile- Hanım saraydan kayığa bindiril. miştif Bostancı iri yarı devrik bakış. lı bir adamdı, paşanın eteğini öptületen sonra koynundan bir yüzük çıkararak urattı: — Bostancıbaşı ağa o efendi- miz gönderdiler sultanım, Sarayı hümayun «hadika» sında itirmiş olacaksız. —'. Bostancı geri geri çekildi, yol- daşın bahşiş beklediği anlaşıb- yordu. Padişah damadı bir «es- di» altmı fırlattı: — Ağaya selâı söylen, Bostancı yerde geniş bir dairs çizdikten sonra kapı yanına dü. şüp kalan altının ardından atık dı, sarı siklceyi çepkeninin iç ce. bine atup doğrularak baş kesti: — Başkaca fermanınız var mi idi sultanım. — Yoğ, selâm eylen. Herif geri zeri çekildi, az itimada şayan ve harb kabili.| Japon harbi başladığı sıralarda, Japon ordusu 3509 bine çıkarıl /miş bulunuyordu. 1932.1936 yıl- İları arasında, Japon ordusu, si- lâhlarının kaltesi o bakımından bir hayli ıslah edilmiş, birçok ye, ni ve modern silâhlar, Japon or- dusuna mal edilmişti. Çin harbinin uzayıp gitmesi, ikinci dünya harbinin de genişle- me İstidadını göstermesi, Japon- ları, ordularını hemen dört-beş misli büyütmeğe sevketti, Bu su. retle Japon kara ordusu, 1940 yılında 54 tümenden ibaret ol- mak üzere takriben o 1,500,000 kişi idi. Bu ordunun takriben ya- "8 Çinde bulunmakta idi. Bu or. dunun, o devirde, 8 bin tonu, 9 Hin ağır ve 24 bin de hafif ma» Tineli tüfeği vardı. Artık harbe girmeğe karar verdiği 1941 yılında Japonya, ordusunu azami haddine çıkar. mış bulunuyordu. Bu suretle A- merika - Japonya harbi başla. dığı zaman Japon ordusu, ilyon kadar tahmin edilmekte idi. Bu, Japonyanın ilk ağızda çıkarabileceği hazırlıklı, en bü- yük kuwvetti. Vakıâ Japonyanın, umumi bir seferberlikle bir ağız. da 34 milyonluk bir ordu çıka- rabileceği nazari olarak ileri sü- rülmekte ise de, tatbikatta bu muazzar ordunun teçhizatlandı- rılması, silâhlandırılması o biraz gayri mümkün görülmektedir. O. “un için, Bugün Japonların gerek Amerika ve İngilizlere, gerek:d (Dena 7 nei sayfada) Davud Paşa yalnız bostancının getirdiği yüzüğü tat- lı tatlı gülümseyerek yeri boş duran parmağıma geçirdi: Evet, artık eski padişah ve kainbira- deri Sultan Mustafanın talih yıl dızı parlamağa yüz tutuyor de, mekti. Fırsattan ist'fade ederek şu şeybislâmı bir defa kazanmas ğa muvaffak olabilseydi.. Şimdi bir yanlışlık olup olma dığı iyice anlaşılmak için bir bu çuk saat kadar evvel Eyüb iske- lesine koşturduğu Kelender Uğ; rusu ile Altuncuoğlunun dönme: lerini beklemek kalıyordu. Onlat da saray kayığından çıkan ka dınların şeybislâmın o konağini gittiklerini teyid ettikten sonr« vakit geçirmeden «Âkilen Hanr mın babasına koşucak, bir şey. lerden haberi olmayan koca müf tüyü kin ve hırsını körüklemeli yolile avucu içine almağa çalışm caktı. (Arkası var) kalınca, |

Bu sayıdan diğer sayfalar: