27 Mart 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

27 Mart 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'KU Tefrika No: 8 Süleymanın Sarayında US KIZLARI Yazan * M. Necdet Tunçer i I | Şaon beyaz bir ata binmişti. Hükümdarın sara yı önünden ordusile geçiyordu.. Süleyman taraçadan orduyu seyrederken göğsü kabarmıştı #&on, Amon yolunda.. Ertesi sabah, Amona gidecek Ordu sarayın ö- hündeki meydan- da geçit resmi Yöpiyordu. Süleyman sara- Yin taraçasından f*lv;t Tesmini sey- etti. j “Nlhıııîuııdıkı — Şacn, Amon Prensinin merha» Metsiz bir hasmı: dir. İkisi birbirile Man, — bulutların Sökten yere düş- Mesi, denizlerin meldir. muhte. Diye söylendi. beyaz bir binmişti .. kasında ve ya. 'Bında kendi seçe Üği iri cüzseli Muharipler, zırhlı lerile ne ka- dar heybetli gö- Tünüyorlardı, leydanın etrafımı müthiş bir bf balık doldurmuştu. İsrail genç- : — Şaonun muzaffer - olmasını dileriz diye bağrışıyorlardı. Şaon taraçaya başımı çevirdi.. Hükümdarı selâmladı.. Yürüdü. Arkasından ordu, daha arkadan & ordunun ağırlığı geçti. h Meydan iki saat sonra boşalmış- Saon, şehrin doğu kapısından çı- atak Amon yolunu tuttu. Meydandaki kalabalık arasında İ yahudi konuşuyordu: k — Tamara bizi aldattı, baba! 4 Yalnız Tamara aldatsavdı, 1 - :"' Yanmazdı, Sahra da aldatlı bi- — Sahranın elinden fazla bir şey .B:;mrzd:. O nihayet Süleyman.: Ayında bir rakkasedir. Fakat, h::wa öyle mi ya?.. Hükümdarın kağlnmw kadar elini uzatan bu Şaaıi İsleseydi, neler yapmazdı? 'Dü Yolundan çevirmek için, Sü- ânı kandıramaz mıydı? Gmara (Harrume) cezasına Müstahak nldu(. Eaİ y Hele bir kere daha fikrini a- 'â"";:dı Belki makul mazeretleri ae Dinlemeden ceza vermek U olmaz, — Haydi dinle öyleyse bir kere Kendisini, — Bugün saraya gideceğim.. — Gidersen, T: örme -< Ben GöneeleNi TTatarağı görmğ - | _î'üs' » baba, Sdandan uzaklastılâr. kon Kudüste iki Israil kadını Kudüs yahudileri o gün telâş I- çinde bocalıyordu. Şaonun _harbe gidişi yahüdileri endişeye düşür - mgîı?ı; harpten muzaffer - olarak dönerse, hiç şüphe yok ki, Süley - man ona: «Sen benim sağ kolum - sun!'» diyecek ve Şann bundan ce- saret alarak yahudiler üzerimdeki | tazyikini arttıracaktı. Tamaraya gelince, Filistin ya- hudileri bü kızı da artadan kaldır- tiyorlardı n © gün saraya gitti.. Ta- buldu. hu neden gönderdin? Diye sordu. Tamara: Hükümdarla konuşur — gibi | söylüyorsun! Ben, Süleyman de « Bilim.. Onun bir cariyesiyim.. ca » lışlım; fakat muvaffak olamadım. Bundan başka bir şey yapamam. Dedi, Etrayim: — Sen bizi aldattın.. bizi ümide düşürdünl Sen bize söz 'emı-ıe_ydlı. biz onu yolundan çevirmesini bilirdik, Diyerek saraydan ayrıldı. Efrayim babasına koştu... İhtiyar Bua, kendisi gibi uzun sakallı arkadaşlarile konuşuyordu. Etrayim babasının kulağına « - ğildi: — Onunla konuştum, dedi, bana müsbet bir cevap veremedi. Çeza- ya müstahak olduğunu anladım, Bua çok hiddettendi.. İhtiyarlara döndü: — Tamaraya Harrume cezası ve- receğiz.. Siyon oğullarını aldattı, Yahudiler ayaklandılar: dlim.. kaltağın ceza- | şe Elrayim bu işin çok gizli tutul « masını söyledi: j — Süleymana birşey sezdirme - meğe çalışalım. Çünkü 'Tamara sa- raydaki yedi yüz kadının başında bir tek yıldız gibi parıldıyor, — O yıldızı söndüreceğiz, Ve ©- nun boşluğunu, biz* sadakat güste- recek, bize hizmet edecek olan bir yıldız. dolduracak! Bu sözü ihtiyar Bua söylüyordu. Bua yahudi bilginleri arasında zekâsı, uzağı görüşü ve sönmez kini ile meşhur bir adamdı. Yahudilerin Harrume cezası çok ağıt ve şiddetli idi. Bu cezaya, an- çak Yahudilere ihanet edenler çar- pilirdi. Harrumeye mahküm olan insanı bir tuzakla yakalayıp mahzene « - torler, orada elini ayağını bağla- dıktan sonra bir masanın ülzerine uzatırlar,, Üstünü yeşil ka mış Zal- larile örterlerdi. Mahküm bu su - retle kırk sekiz saat aç ve susuz yatar.. #ndan sonra sorguva ç.kie lirdi. Kendisinden öğrenilmesi i- cabeden şeyler sotulduktan sonra, masanın üstünden kanını akıtmak süretile öldürürlerdi. Eski bir Mt- sır efsanesine göre Firavun (Tatmo- zis) de Mısırdaki katillere aynı ce- zayı tatbik edermiş. İnsanların kırk sekiz saat aç ve susuz kalınca işe lediği cürümler çabuk itiraf ettik- lerine inanırlardı. Süleyman, Yahudilerin Harru « mesini şiddetli bir irade ile yasak etmişti. Bu iradede bilhassa şu sözler ya- zih idi: a * .Kanun ve nizamlarımın hâ- kim olduğu memâlikte, ben « den ve benim salâhiyetimi ta- l gıyân kumandanlarımdan baş- | ka hiç bir fert, haklı veya hak. sız olarak, bir kimseyi cezalan. unu yapanlar idam rler..» Kudüs Yahudileri, bu şı*üetli yasağa rağmen gizli gizli Harru - | me yapmaktan vazgeçmezler ve a- | ralarında kararlaştırdıkları kim - seleri birer tuzakla ortadan kal - dırmakta ve yok etmekte hi bir maharet gösterirler. ve bunu yaparkan meydanda en ufak bir iz bile bırakmazlardı. BUGÜNKÜ PROGRAM Öğle neşri atı: 12.30 plâkla Türk musikisi, 12,50 hava ts, 13,058 Muhtelif plâk neşe riyat,, 14 Akşam neşriyatı: 18,30 plükla dans musikisi, 19 hr tiyatrosu komedi kısmı (Ku: yumcuda ve iki kadın tip ), 20 fasıl Sız hey'eli 20,30 B. Ömer Rıza tae rafından arapça söylev, 20,45 fasıl Saz hey'eti saal ayarı, 21,15 örkese | tra, 22,15 ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,30 plâkla sololar, opera ve opi par. M enı 1 Sovyetler ,den terbiyesine ne kadar Sovyetler Birliğinde Beden t_e_rPiyesi nçliğin be- p harcıyorlar? Sovyetler Birliğind e beden ter- biyesi ve sporun inkişafı için veri.» len tahsisatın umumi yekânu 1937 senesinde, yarım milyar — rubleyi geçmiştir. Devlet bütçesinde bu fasla konan para mikdarı, geçen sene 30 milyon iken, bu sene 97 milyona çıkmıştır. Muhtelif sen- dikaların kendi spor teşkil, İ Komisetliği, Yüksek Mektepler İ- döresi ve buna mümasil bir çok e ve idareler, kendi tahsisat« | Jarından ayrıca beden terbiyesine | fasıllar ayırmaktadır. 1937 senesinde, diğer federe cum- hüriyetlerde de spora ve beden terbiyesine verilen tahsisat mühim bir surette fazlalaşmıştır. 1938 ra- kamlarına nazacan, bu tahsisat, bir çok yerlerde bu sene iki misli, | üç misti yevhattâ- dört mislidir. RSFSR, kolkhozlar ve sovkhazlar için lüzumlu 10 bin beden terbiye- | $i organizatörler yetiş esi işine 5 milyon ruble tahsis etmiştir. Beden terbiyesi yüksek Enstitü- leri, orta mektepleri ve antrenör mekteplerindeki talebe adedi, bu sene, güçen seneve nazaran. 5600 kişi daha fazlalaşmıştır. Sovyetler Birliğiğ spor sahaları, stadlar, antrenman yoerleri, ka - palı ve açık tenis kortları, kapalı yüzme mahalleri ve buna müma- sil daha diğer esaslı spor ve be- den terbiyesi inşaatı için bu «ene bütçesine, geçen senenin üç mrsli olarak, 25 milyon ruble tahsisat koymuştur, Bu seneki inşaat prog- ramında, bilhassa 100 bin kişilik Moskova yeni stadı ile Kiev, Ya- roslav, Vitebsk, Taşkend ve Tıf - lis'te birer stad yapılması vardır. KADIN | ( 5 ncl sahifatan devam ) Sonra bakışlarınızla bir çeviriniz. Yani evvelâ yukarıya sonra sağa, sonra aşağıya, daha son- ra sola bakarak — bakışlarımıza dai- | revi bir haroket veriniz. Bu hareketler, göz sinirlerini kat'iyyen zorlamamak şartile ya - vaş yavaş yapılmalıdır. Aynı za - | Manda bu hareketleri yaparkren, her iki elinizin parmaklarınızır. u- cile şakaklarımıza hafifce vurunuz. Bu suretle kanınızın cevelanmı tesri etmiş ve egzersizden elde c- dilecek faydayı fazlalaştırmış © - lursunuz. 3 — Dikine güneşe bakmak ne ka- dar kötü ise, göz kapaklartınızdan geçen güneş ışığı da 0 iyidir. Onun için gözlerir izi kapalı olarak güneşe veriniz. Ay- ni zamanda kanınızı harekete ge - tirmek için başımızı yavaş yavaş sağa ve sola çeviriniz $ — Eöer gözleriniz çok yorul. Müuşsa, bu gözleri koyu karanlıkta dinlendirmek iyidir. Bunun için de ellerinizi hafifço kubbelendirerek gözlerinizin üzerine kapayınız Hiç bir ışık girmesin, Böylece bir iki | dakika bekleyiniz. Bu suretle yor- | güunluüğün bazan gözleri perdelen - esi gl âl Jdaire A s romanı: 24 Karanlıkta bir ışık Yozan: Edgar Valas eviren: Muammer Alalu —— — — -Sknııım—ıyud'ıa T. X. Meredit», ktübü dikkatle cekctinin ce - Jgîîwdi Ve giyinmiye çık! ahi konağının bakılması i- façiz, Bi 'a kaç hizmetçiye muh- Tüetgir ? Kâhya kadın, bir oda hiz- yv:ı" bir ahçı kadınla iktifa ettiği uıı Diğer hizmetçiler icap Miş 'Man “çağırılıyorlardı. | hn.a:ıoh”d'e yazıhanenin ar - Besile öğleden sonra yâzı maki - Gaha ÇAZÜĞI mektupları bir ksre & cö"_"dkn Zeçirmiye dalmış gi- TÜnüyordu. Fakat bakikatte $ok Patronunun mektuplarından 'da idi. Saj lu,k:“k kapısının kapanması a t- hı..,nğ_" kadar bokledi. Kapı ka - Mhemm yerinden kalktı, koştu. Gözlerile Fişeri sokağın köşesinden kayboluncıya kadar takip etti. Ondan sonra ho- le indi, mutfağa geçti. Miş Holanda, konağın alt kat v daki bu geniş mutfağa ilk defa gelmiyordu. Duvarlardaki büyük dolaplar son zamanlarda bon:boş duruyordu. Çünkü Kara artık es - kisi kadar ziyeret kabul etm.yor: du. Mutfaktaki hizmetçi genç kızın içeriye - girdiğini görünce ayağa kalktı. Mis Holanda sordu: — Galiba canınız sıkılıyor, ma- | dam Bil? | — Kızım, sıkılıyor desem bir tür- | lü, sıkılmayor desem 'bir türlü. dipteki kapı yök mu, onu gö: çe içim titriyor. Ve elile mutfağın öbür ucunda « | müteveffa Lordun ruhu oradan gö- kanatlı bir ka - *, pıyı gösterdi. Bu kapıdan Karanın şarap mah- zenine iniliyordu. Ondan başka kim- se, bu kapıdan aşağıya inmiş do - ğildi. Genç kız sakin bir tavırla: Mösyö Kara orada mühim evra- kını muhafaza ediyor, dedi, bana, bir gün öyle söylemişti. Hizmetçi kadın şüpheli bir ta- vırla: — Hımmm! dedi, fakat şu kapı- ya bir duvar çekse, doğrusu çok memnun olurum. Akşamları bu €inli kapının karşısında yapayıal « mız kalmıyor muyum, ödüm patlı- | yor. Bir gün kalb hastalığına ya « kalanmazsam, çok iyi. Sanki bana rünüğrerecekmiş gibi geliyor. Afti- kada ölen Lordu biliyorsunuz, de- Bül mi? Mis Holanda bir kahkaha salı - verdi: — Madam Bil, dedi, ben buraya sizden bir şey rica etmiye geldim. Mektuplârı göndereceğim, fakat posta polum yok, Ne olur, gidip vt 1 Nisanda başlıyor Bayanı tanıyor musunuz?. Müsabaka komitesi hazırlıklarını bitirmiştir. Müsabakaya 1 Nisanda başlıyoruz. 1 Nisan g pgazete » mizin müsabaka sütununda basa- cağımız bayan resmini heyecanla bekleyiniz. Nisanın birinde neşre- deceğimiz «l> numaralı resmi ta- nımak için şimdiden hazırlanınız. abayanı tanıyor musunuz?» suali- ne mutlaka doğru cevap” vermiye çalışınız. Müsabakamız, Nisanın otuzuncu günü nihayet bulmuş olacaktır. Bu müsabakamıza iştirük edebilmek için en âz yirmi resmi tanımak lâzımdır. Bu suretle 500 okuyucu- muza çok zengin hediye ve mükâ- fatlar vereceğiz. Resimler sıra numaarsile neşre - dilecektir. Aşağıda — nümunesini koyduğumuz müsabaka kuponunu doldurarak posta ile ve «Müsabaka memurluğu» adresine göndermek lâzımdır. Müsabakamız, sizi hem alâkadar edecek, eğlendirecek; hem de zen- gin hediye ve mükâfatlar kazandı- Kediyeler'miz Derece alan — okuyuculartmıza verceeğimiz hodiye ve mükülatla- rı hazırlamış bulunuyoruz. Bun - lar arasında çök nadide, şık ve kıy- metli eşya ve müküflatlar vardır. Müsabakamız, sizi zengin edebile- cek, ihtiyacınız olan bir eşyaya si- zi kavuşturacaktır. Hediye ve mü- kâfatlarımız mütehassıs bir he - yet tarafından seçilmiştir. Ge No.:1. BU Resim f ı fotoğrafı olduğunu bildiririm. lecek cevaplar ciddi ve t- tiz bir itina ile tasnif edilecek, ka- zanan derecoler gayet bitaraf bir şekilde tayin olunacaktır. Hediyelerimiz arasında şunlar vardır: 1 — Kaüdın eşyası ve zineti, 2 — Erkek eşyası ve levazımatı, 3 — Ev eşyası ve levazımatı, 4 — Para mükâüfatı, 5 — Muhtelif hediye ve mükü « fatlar... Derece alacak 500 okuyucumuz sıra ile, bu hediyelerden birine ka- vuşacaklardır. Kimin resimlerini basacağız ? Neşredeceğimiz 30 fotoğraf ta « zınmış bayanların, her gün gaze- telerde gördüğünüz maruf kadın » ların resimleridir. Resimlerimizin kime ait olduğunu anlıyabilmek i« çin, zekânızı, hafızanızı işletecek- siniz. Biz : 1 — Tarihteki meşhur kadiın « lür, 2 — Zamanımızdaki mieşhur kar dınlar, 8 — Sinema ve tiyatro artistle » #k e 4 — Diplomat kadınlar, 5 — Âlim kadınlar. Arasından istediğimiz bir baya» nin resmini basacağız. Ve siz, bü resmin kime ait olduğunu bulacak- sınız. Cevap verirken, bu bayanın isminin evyeline meselâ «Kimya &- limi>, «sinema artisti» diye yaz « mak lâzımdır. çok | Müsabaka kuponu nümunesi iste budur: Son Telgrafın Müsabaka Kuponu bana pul alsanız... Madam Bil bu ricayı memnuni - yetle kabul etti. O da sokağa çı - kınca, Mis Holanda hemen bir kat yukarıya fırladı. Hizmetçi kadının :; #okağın köşesini döndüğünü gör- Şimdi koca konakta yapayalnız kalmıştı ve derhal işe başladı. El çantasından bir küçük kutu çıkar- di, açtı. İçinden yepyeni bir anah- tar aldı. Koridoru süratle geçe - rek, Karanın odasına vardı, içeri- ye girdi ve kasanın önünde durdu. Kasayı açmak ve muhteviyatını | gözden geçirmek kaşla göz arasın- da yapıları bir iş kadar seri oldu. Kasada dört çelik göz vardı. İkisi anahtarla kilitli değildi ve içlerin- de de dikkate değer bir şey yöktu. Bu gözlerde Kara'nın Arnavutluk- taki emlâkinin İdaresine ait bazı TMuhaberat vardı. Fakat üst taraftaki gözler kilit- Ni idi. 'Genç kız böyle bir ihtimal karşısında hazırlıklı görünüyordu. Çantasından başka bir anahtar da- le araştırdı, fakat içinde kendi tatmin edecek bir şey bulamadı. Bu kapadı. Nihayet dördün - | ü gözü açtı. Hattâ açarken eli ha- filçe titriyordu. Çünkü son talii ve son ümidi burada idi. Bu gözde bir kaç mücevher ku- tusu vardı. Kutuları birer birer çi- kardı. Üç.aydan beri zihnini işgal eden şeyi arıyordu. Nihayet kırmiızi marokenden murabba şekilde bir kutu daha çı- kardı ve geniş bir nefes aldı: — Oach! Fakat tam o sırada bir elin bile- ğine yapıştığını hissetti. O korku ile başını geriye çevirdi. Kara karşısındaydı. Hiddetli ol- mük şöyle dursun, bilâkis gülüm - süyordu. - 10 - Genç kızın ayakları titremeğe | du. Düşmemek için sağ elile tutu - nacak bir yer aradı! Yüzü sap sarı ha çıkardı ve bu gözleri de ko - Taylıkla açtı. kesilmişti. Fakat gözlerinde kat'i başladı. Bir an bayılacak gibi ol - ı bir azmin ifadesi okunuyordu. I Kara tetlı bir sesle: — Mis Holanda, dedi, müsaade ediniz de, sizi 6 kadar rahatsız e - den kutuyu elinizden alayım. Bunu söylerken de kutuyu genç kazın elinden aldı, tekrar eski ye- rine koydu, gözün kapağını kapat- ti ve vaktile kilitledi. Dedi ki: — Galiba bu kasayı değiştirmek lâzım gelecek. Bütün bu sahne esnasında genç kızın bileğini brrakmamıştı. Ancak Mis Holandayı kütüphaneye kadar götürdükten sonra, kızı serbest bi- Taktı. Kapı ile genç kızın arasında du- ruyordu. Kollarını göğsüne kavuş- turmuştu. Güzel yüzünde insana dehşet veren bir sükünet vardi: Dedi ki: — Size karşı nasıl bir muamele yapmak lâzım geldiğini düşünüyo- Füm. İki şık var: Ya polise haber vermek, yahtt bu işi kendi kendi- ime halletmek. Yavaş yavaş kendisini toplamış olan genç kız; (Devamı var) l

Bu sayıdan diğer sayfalar: