29 Mart 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

29 Mart 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— — Tefrika No: 10 Süleymanın Sarayında .'KUDÜS KIZLARI Yazan : M. Necdet Tunçer Süleyman, gözdesinin yahudiler tarafmığan ka- çırılacağını ummuyordu. Sabahleyin | gözlerini açar açmaz: Filistinin meşhur büyücüsü Süleyman, ertesi sa- ah uykudan uyanırken... Ertesi sabah Tamarayı aradıları. ulamadılar, hrs“kwııı uykudan uyanırken, Sabah karşısında Tamarayı Sörmek isterdi. leymanın oda bizmetine bakan | Geüyelerin hepsi zenci Idi. Bunlara birisi Tamaranın odasına koşe Bo APİY açtı. Tamaranın yatağı Mamıştı. Bellidiki Tamara o Zece yatağın da yatmamıştı. Zenci Süriye birdeabire göz lerini açarak Turıldandı: 'am; i nerede A e t dlla Tany* telâşa dönerek, hükümdara Söyledi. odasında — olmadığını Süleym. & 'Yman — Ne diyorsunuz.. Tamara ne - Bidebilir? Diye bağırdı. 'uîn Sirada Sahra erkek karde - Konuşuyordu.. biç , Pün gece Efrayim sana yeni İt "îülvvher Betirmişti. Fakat se- Büremedi. Tamâra muhafiz - hiddetini gizliyeme - Birinin odasına gidiyardu. m._ ısmarladığın mücevheci a A Bündüzden getirmemiş? birdenbire şaşaladı: m;hB.E" Efrayime bir mavi bon- He ismarlamadım. / Xlis romanı: 26 Efayi, Dedi. Hamo düşünmiye başladı. İki kardeş konuşurlarken, dış » rıda koşuşan cariyelerin sesleri 1- gitildi: «— Tamara meydanda yok!» Hamo odadan dışarıya hriadı.. Zenci cariyelerden birini yaka « Tadı: — Tamara meydanda yok mu de- diniz? — Evet.. Sarayın içini altüst et. tik. Tamarayı bulamadık. Bir başka cariye de şu sözleri » lâve etti: — «Sur incisi> bu gece yatağın- da yatmamış.. Hamo, Tamaranın - o gece ki - min koynunda gecelerse gecelesin- tekrar vatağına gelip yatacağını ve hükümdara ihanetini gezdir ni- yeceğini umuyordu, Hamo birden hemşiresinin oda - sından çıktı.. Süleymanın yanına gitti; — Ben dün gece Tamarayı mu - hafızlar dalresine giderken gözüra- le gördüm. Dedi. Hamo bunu söylemiye mec- bur olmuştu. Hamo bu sözleri Ta. maraya fenalık yapmak için değil, onun izini bulmak maksadile söv- lemişti. g Süleyman muhafız kumandanı - na emir verdi. 'Tamarayı muhafızlar dairesin » de arattılar: Karanlıkta bir ışık Yezan * Edgar Vala İÇeviren: Muammer Alavuıl hakaddek ae ea — Ben b Sİze ne demi, tim, unuttu- ÜZ Mu? dedi, e Nıbı?& kızın yüzü hiddetinden bakik; ÜD gerilmişti. Bu adamda Biz j t€n İnsanı korkutan şeytani Südret vardı. & :vH_rı!a.ıdı 80 nkuvvetlerinih liı Yâvaş vücudunu terket 3- SÜ ve bi lde Vere Y aygin bir hal ğ:rld’h Zaman, 4 tüt ğ kendisini porta- | L TYOlaya uzatılımış burd1. | Sitmiş Ş inden — doğruldu. Karı Ve kapt kapanmıştı. Mah « k Ştü, İki avize ©1 bir ışıkla aydınlatıyar- | ait olan fıkraları Orta yerde bir masa, bir sandal- ye ve bir de küçük bir tuvalet ma- gsası vardı. Görünmiyen vantilâtöre ler mahzenin havasını temiztiyor- duH:ç şüphesiz burası bir hapisha- ve genç kız kendisinden ev- yya başkalarınım hapse- dilip edilmemiş olduklarını soru - yordu. Dip tarafta başka bir kapı daha ö şti. Bu kapıya doğru yü- afile! bir küçük çakı ve bir makas buldu. Bu makasla gazetelerde —Ki a keser, dosyaya saklardı. G Genç kız da düşünmeğe başladı. Evvelâ bu mahzen hakkında hiz « El çantasını karıştırdı. Çantada | - Tamara.. diye bağırdı. | İzini bulamadılar. Uzun araştırmalardan sonra, Ta- maranın saraydan kaçırıldığı ve bu işte Efrayimin de parmağı ol » duğu anlaşılmıştı. Süleyman o gün bütün Filistin balkına şu buyruğu ilân etti: «Tamarayı kaçıranları görenler ve himaye edenler üç gün isinde kendisini saraya teslim etmez veya nerede bulunduğunu bildiği hal- | de haber vermezse, bunlar ele geç- tiği zaman ölüm cezasile cezalan- Gırılacaklardır., Hükümdarın iradesi bütün Ku - düs ve Hebron sokaklarında ilâı edildi. Tamara o gün akşama kadâr, sü- say muhafızları tarafından Ku - düs'ün en izbe köşelerine varıncı- ya kadar arandı.. Bulunamadı. Süleyman çok mütee. Okadar müteessirdi ki., o gün ©- dasından dışarıya çıkmamış ve ye- zek bile yememişti. Hamonun şüphesi üzerine © gân Efrayim de aranmışsa da bir türlü izini bulmak kabil olamamıştı. Ff- Tayimin dükkânına gidenler şu 20- | vabı alarak döndüler: — Efrayim bu sabah bastalanmı büyük annesini ziyaret etmek ü zere Hebrona gitti, Sahranın kardeşi Tamaranın izi Üzerinde yürürken, Efrayimın ha- basını hatırladı. Bü adam bir gün iki ihi yar Ya. hudi ile konuşurken: «Ben Sülev manın tahtıni bir kadın elile yık . tıracağım!>» Demişti. Bu kadın belki de Tamara ola « bilirdi. Fakat, Tamara Süleymana çok bağlanmış, ona ihanet etmemi- ye and içmiş bir kızdı. Demek ki 'Tamarayı bu işe memur etmişler, Ve Tamara bunu kabul etmediği içın kendisini kaçırmışlardı Hamo çok isabetli düşünüyordu. Ve akşam üstü Efrayımın babası- ni da arayıp bulamayınca kendi kendine şu hükmü vermişti: — Zavallı Tamara, nihayet ken 4 milletinin göze görünmez celâtla- rının eline düştü! Hamo kendince bu hükmü verir vermez saraya döndü.. Süleymanı fikirlerini anlattı: — Tamara Harrume cezası görmi- ye mahküm olmuştur, dedi, Ku - düste izini bulamadım. Onun şim- | eiktirir, | kurtulurdum. — ——— di yer altı mahzenlerinden birine kapatıldığı muhakkaktır. Süleyman, işin iç yüzünü bilme diği ıçin Tamara'nın Yahudiler ta- rafından Harrume edilerek öldü- Tüleceğini ummuyordu. — Yahudiler bana bu kadar düş- manlık yapmazlar. Dedi, Hamo fazla bir şey söv « Jemiye cesaret edemedi. Süleyman: — Onu aramaktan geri durma, Hamo! Tamaranın yaşadığını his- sediyorum. Kulağıma onun hasi> metçilerden işitikli zihninden geçirmeğe başladı. Birden hatırladı. Bu mahzenin altında ikinci bir mahzen daha var- &ı. Madam Bil'in söylediğine göre, bu mahzenin girilecek tarafları ö- rülmüştü. Bu örülen yer de mer- divenin yanı başında idi, Buradan içeriye girebilse, belki dışarıya çık- mak için bir imkân bulmak ihti - mali vardı. Çünkü her iki mahze- nin bir yerle irtibatı olması man- tikan fcap ediyordu. Genç kız bulunduğu yeri İnce - den inceye tetkik etmeğe başladı. Çimentodan yapılmış olan 2e. üzerine bir de hasır serilmişti Genç kız kapıdan itibaren bu hası- TI sarıp dolamağa başladı. Bu su - retle odanın yarısına kadar zemini açtı. Fakat öyle kapağa benzer bir | | seye tesadüf etmedi. İşi kolaylaş- | tırmak için masayı geriye çekmek istedi. Mayret! Masanın bacak'arı Zomine çakılı idi, yerinden oyna - tamıyordu. Zahirer. bu tedbiri haklı göste - Tecek hiç bir şey aklına gelmedi. Diz çökerek, masanın etrafımı tor- İAşk, macera, kan! (S net sahifeden devam ) Madlen başka bir âleme atıldı. Bü- yük anası ölünce, babası kızını Pa« rise çağırmağa mecbur oldu. Madlen bu suretle bir âlemden başka bir âleme gitmiş oluyordu. Babasının resim atölyesi bile onun için haddi zatinde başka bir dün- ya sayılırdı. Bu atölyeye kimler gidip gelmezdi? Puris sosyetesinin €en kibar kadınları, Fransız diplo - masisinin en yüksek şahsiyet - leri.. Filhakika Briyanlar, Kle - sansolar, Dranem gibi o zamanın en tanınmış artistleri babasının tuvali karşısında saztlerce durmuş- lar ve resimlerini yaptırmışlardı. Madlen yeni hayata bayılıyordu ne baka baka «Hakiki bir Parisli kız» olmıya çalışıyordu. i, musiki öğ - | anoyu bhariku « 'ordu, Bas Üniyersiteye gi rendi. Bilhassa p Tâde denecek basının atölyesl erkek » lerle senli benli konuşuyordu ve bu alışkanlıkla erke | Tükun ne mene şey olduğunu da öğrendi. On sekiz yaşında artık iyiden $- yiye gelişmişti. Tam evlenecek çağ- da bulunuyordu. Eski Cezair vali. Bi Laferrier'in yeğeni ile tanıştı - lar, nişanlandılar, nikâhları kıyıl - dı. Bu zat, Lozer isminde k bir kasabaya belediye reisi mua- vini tayin edilmişti. Genç gelin Pa- risin geniş hayatından bu kasaba- nın dar Mühftine girince, sıkumıya başladı. Daha bal - ayı geçmeden karı koca arasında kavga gürültü Başlamıştı. Oturdukları ev dar. ru- tubetli ve rahatsızdı. Mağazölar - dan her istediği şeyi bulamıvordu. Hattâ bir gün kocası kızdı ve ka « rısına temiz bir dayak attı, Madlen bu hakareti hazmetmedi ve koca - sını mahkeme denilen mah- ' Mahkemenin verdiği talâl rından çok az sonra, zavallı K$ara- dame cağız öldü. Bu ölüm karşısında es- ki karısı şu sözleri söyledi: — Bu kadür çabuk öleceğini bi seydim, hiç olmazsa davamı ge - mahkeme — masrafından inillileri aksediyor, Dedi. Hamo söz verdi.; — Bulmıya çalışacağım.. Diyerek Süleymanın yanından ayrıldı. ... Hebron yamaçlarında 1ki geçit arasında yaşayan Hamonun aileşi kırk, elli kişilik küçük bir babile idi, Eskiden bu kabilenin Meşllür Muharripler ve akıncıları vardı. Ta- Jât zamanında Amonlular üzerine Biderek, İsrail ordusile birlikte mağ- Tup ve perişan olmuşlardı. O ta rihten sonra bu küçük kabilen 4 erkekleri azalmıştı. Sahra bu ka bileye mensuptu.. Erkek kardeşi Hamo kabilenin en çök tanınmış tesur ve atılgan muhariplerind m- di. Zaten Süleyman da onu cesara- tinden ötürü sarayıma almıştı. - Hamo o gün atına atladı.. İki geçit arasına doğru seğirtii. Hamo kendi kabilesi — arasında sİstikbali keşfetmekle maruf» ol.n ihtiyar büyücü «Mira> yı bulacak ve Tamaranın izini ondan sarup aân- Tamıya çalışacaktı. (Devamı var) KİK elmeğe başladı. Ayağını ye'. Vurdu, aşağısının boş olduğunu an- ladı, Masanın üzerinden çantasını ale &, çakısını çıkardı ve hasırı kes - meğe koyuldu. Hasır kâfi mikdarda açılınca, bir kapak meydana çıktı. Kapağın de- mir halkasımı kaldırdı ve kapkg kolayca açıldı. Genç kız. aşağıya doğruü baktı. Alttaki mahzen daha küçük gibi görünüyordu. Büyük bir dikkatle Yavaş yavaş aşağıya İndi. Bu- rası da tamamile döşeli bir yer - di. Zemin kalın bir halı ile örtül - müştü. Rahat koltuklar, kitaplar - la dolu bir etajer ve bir yazıhane Tâmbası gözüne tlişti. Galiba bura- sı Kara'nın gizli evrakını sakladı- ği tahtelârz büro idi. Mücavir odaya baktı. Burası da- ha dardı. Gözleri karanlığa alıştı- Bi için, burasının bir banyo daire- si olduğunu anlamakta gecikmedi. Mahzen aydınlık değildi. Işık an - cak yukarıdaki delikten geliyor - du. Genç kız, halının üzerinde yü - Müsabakamız 1 Nisanda başlıyor Bayanı tanıyor musunuz?. Müsabaka komiteri hazırlıklarını bitirmiştir. Müsabakaya 1 Nisanda başlıyoruz. 1 Ni: günü gazete - mizin müsabaka sütununda başa- cağımız bayan resmini heyecanla bekleyiniz, Nişanın birinde neşre- deceğimiz «l> numaralı resmi ta- nımak için şimdiden hazırlanınız, «bayanı tanıyor musunuz?» suali- ne mutlaka doğru cevap vermiye | çalışınız. Müsabakamız, Nisanın otuzuncu günü nihayet bulmuş olacaktır. Bu müsabakamıza iştirâk — edebilmek için en az yirmi resmi tanımak Yazımdır. Bu suretle 500 okuyucu- muza çok zengin hediye ve mükâ- fatlar vereceğiz. Resimler sıra numaarsile neşre - dilecektir. Aşağıda — nümunesini kayduğumuz müsabaka kuponunu doldurarak posta ile ve «Müsabaka memurluğu» adresine göndermek lâzımdır. Müsabakarvız, sizi hem alâkadar edecek, eğlendirecek; hem de zen- gin bediye ve mükâfatlar kazandı- racaktır, okuyucularımıza vereceğimiz hediye ve mükâfatla- rı hazırlamış bulunuyoruz. Bun - Jar arasında çok nedide, şık ve kıy« metli eşya ve mükâfatlar vardır. Müsabakamız, sizi zengin edebile- cek, ihtiyacınız alan bir eşyaya si- zi kavuşturacaktır. Hediye ve mü- kâfatlarımız mütehassıs bir he - yet tarafından seçilmiştir. Ge « Müsabaka kuponu nümunesi iste budur: Son Telgrafın Müsabaka Kuponu No, : 1. Bu Resim ADRES : bir şeye takıldı ve düştü, Etrafı yokladı. Çelik zin- cire benziyen birşey eline geçti. O zaman vücudunda bir ürperme dolaştı. Tam © sırada mücavir o - dadan bir feryat işitti. Sanki damar- larındaki kan birden bire dondu. Dudaklarını ısırdı, ayni zaman- da karşısında acaip bir hayalet be- lirdi. Kendi kendine mırıldandı: — Allahım, yirminci asırda Lone drada mı bulunuyoruz? —- 11- Müfettiş Mansus'un — Skotland - yardda küçük bir odası vardı. Mis Holanda bu harikulâde ma- ceranın kahramam olduğu gün, si- vil taharri memurlarından birisi, Mansus'un odasına, ilk bakışta bir hizmetçi olduğu bissiti verca bir kadın girdi. Kadın, iki gözü iki çeşme hüngür hüngür ağlıyordu. Mansus yirmi senelik polis ha - yatında böyle manzaralara alışık olduğu için karşısına getirilen bir kadının bol göz yaşlarına ehemmi- yet bile vermedi: | — Ağlamağa lüzum yöok, dedi, yal-i fotografı olduğunu bilalririm, Tecek cevaplar çok ciddi ve ti- tiz bir itina İle tasnif odilecek, ka- zanan dereceler gayet bitaraf bir gekilde tayin olunacaktır. Hediyelerimiz arasında şunlar vardır: ş 1 — Kadın eşyası ve zineti, 2 — Erkek eşyası ve levazımatı, 3 — Ev eşyası ve levazımatı, 4 — Para mükâfatı; $ — Mühtelif hediye ve m fatlar... Derece alacak 500 okuyucumuz sıra ile, bu hediyelerden birine ka- vuşacaklardır. Kimin resimlerini basacağız ? Neşredeceğimiz 30 fotoğraf ta - nmmaş bayanların, her gün gaze- telerde gördüğünüz maruf k ların resimleridir. Resimlerimizin kime ait olduğunu anlıyabilmek |- çin, zekânızı, hafızanızı işletecek- siniz. Biz : 1 — Tarihteki meşhur kadın « lar, 2 — Zamanımızdaki meşhur ka- dınlar, 3 — Sinema ve tiyatro artistle « ri, 4 — Diplomat kadınlar, $ — Âlim kadınlar. Arasından istediğimiz bir baya- nın resmini basacağız. Ve siz, bu resmin kime ait olduğunu bulacak- sınız. Cevap verirken, bu bayanın isminin evveline meselâ «Kimya â- limi>, «sinema artisti> diye yaz « mak lâzımdır, nin nız sorduğum riniz, Siz Ledi Bartolomef'in ya » nında hizmetcilik ediyordunuz de. gi mi? Meri An isminde olan bu kadın: — Evet, dedi. — Fakat bir gün sizi Ledinin al- tın bileziğini çalmak üzere iken yakaladılar, Genç kadın göz yaşlarını sildi, e- vet makamında başım salladı ve karışık ifadelerle kendisini müda. faaya girişti. — Evet.. yani.. ne diyecektim?.. Ledi onu bana vermişti.. Ledtmin bana iki aylık borcu vardı. Raşka - larina binlerce llra verdiği halde, benim gibi fakir bir kadının bir kaç liracığım vermiyordu. Bana yazık değil mi? Eğer Sir Vilyam bütün bunları bilseydi, hele gu ta- baka hikâyesini.... benim de hak - kımı neden teslim etmiyorsunuz? Kara gibi bir adama binlerce lira veriyor. Sanra benim beş on kur':- Şumü kesiyar, olur mü böyle şev? Meansus başını doğrulttu. Hır - sız. kağınım gevezeliğindin bıkan bir polis memuruna: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: