22 Temmuz 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

22 Temmuz 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HPNT TP ŞÇ T L Dimyaşam;?iyonluğuna Süleymâanın Söreyindil namzet bir boksör- KUDUS KIZLARİ| Büyük bir spor dedikodusu başladı: eE ae z 5 Tefrika No: 118 — Yazan: M Necdet Tunç€' | Son derece sefalet lç'nde yetişen bu dİşte, kafanın ve kalbinin içinde ne varsâ: | 4 AA0 OA D İUS İ Yazan : M. Süleyman Çapan ESRARE 4 <a Tefrika No: 22 KA D amencecik kaybolur, avuçlar boşa- | Mortculukta renkli “Sadaka mı? Dağ İnsan aldığı paraya göre ağlar:,, — Fatma bu uzun duadan sonra, ah- | laya, puflaya ağlamıya başlar, ce- | naze sahibine yaklaşarak bütün w- katçılardan akşam üstleri, cenaze saatlerinin dışında Eyüpte Kebap- çılar köşesinde sakat bir köpek gibi efrafı xoklıyarak oturan şiş bacak dilenciden, mutfak kapısının arka- sında ahçı başile cürmümeşhut ha-' Hinde yakalandıktan sonra âzat edi- ten Sudanlı Nisfi Şeb bacıdan, sü- rücü beygirlerinin kuyruklarından oltalık kıl çeken Siirtli veledizina- | dan, sarığını beline sırarak iskat- tan aldığı paralar'â Samatya mey- hanelerinde kafayı tütsüleyen zâ- kir Naciden, her cenazede: Benim işim yelap yalap, Güzel eyler ulu çalap Hâhisini okuyan aksak Nazmi de- deden, Mevlüt akşamları, kadir ge- celeri Ayasofya camünde «Haçan ki, Yunüs aleyhisselâm balığın kar- nında ikametgüzin ölurken. .» baş- Tangicile, etrafına toplanan asker- lere, mahalle bakçilerine, ihtiyar kadınlara, Yemiş, meyvahoş ha - mallarına vâzeden Trabzonun Yum-| re köyünden Molla İmadüddinden | -uzun nutuk ve dua ile biten nutku matlüp tesiri gösterdiği için- daha fazla sadaka koparırdı. Barı cenazelerde ganice ıskat top- Tayamaztı, #kşam evde, sebahleyin muhacir İsmellin mezarlık kahve - sinde eşine dostuna, kızına kızanına dert yanardı: — Eski devirlerdeki — dedeli, | - yhli, hocalı, tehlil!i, tek- ü felli, şallı, buhurdanlı, | Paşa, kibar, zengin, kazasker, lohu- sa cenazeleri kalmadı ki. O zamanlar, mezar başında aziri şerif okuyanlara, dua edenlere, ço- | cuklarap fıkaralara, sakatlara ayrı | ayrı para verirler, çeyrekten baş- | layarak çil çil nal gibi mecidiye dağıtırlardı. Halbuki şimdi, herkes ölüsünü çabucak bir çukura gö - Müp, üzerine sekiz on kürek top - rak attıktan sonra mezarlıktan ka- | çiyor. Sadaka mi? dağıttıkları hep metelik!.. Tnsan aldığı paraya göre ağlar, verilen paraya göre dua öder. Ne kadar bol para verirlerse, ben de © kadar bol gözyaşı dökerim. Ya- landan da olsa görlerimden çeş - me müusluğu gibi yaş boşanır!.. Fatma, ıskatçılıktan para çıka - ramadığı günler, mezarlıklar ara- sında, sur diplerinde dolaşarak, ya- aşının ilerlemesi dolayısile hisleri uyuşan yetmişlik, kelle kulak ye- * katmer kalmer enseli bir karpuzcu, sakallı bir sırık hama - | hnı, toy ieblebicileri, ihtiyar ma- halle sakalarımı avlayarak günde- liğini otuz, kuk kuruşa - getirdiği olurdu. Bu avcılığa ekseriya, cenaze bol- Tuğu olmiyan mevsimlerde çıkar- dı. İyi havalarda âhiret yoleuluğu- n olmadığı için, na pek rağbe mortocular da sık man bun lerinde, ça lun köşe bucağında dilenmiye çı- karlardı. Iskatçıların yüzünü güldüren şu üç mevsimdi: Yaprak dökümü, taş kızgınlığı, kânunlarla mart.. Bu mevsim geldi mi, tabutlar gelin a- rabaları gibi arka arkaya sökün e der, mortoculara güm doğardı. Zengin cenazelerinde, avuç avuç bozuk paralar, şakır şakır ses ver- dikçe, motocuların güzleri fal taşı gibi açılırdı. Havadan para yağa - cakmış gibi tekmil dilencilerin kol ları birden uzanır, avuçlar açılır, elleri torbaların içinden çıkmıyan ağaların, kâhyaların etrafını —bir duvar gibi çevirirlerdi. Para dağıtan adam, ne kadar pa- ra tevzi etse, gilencilerin sayısı bir | türlü eksilmez, bilâkis artardı. Avuçlargakonaz paralar, — birer | bokkabaz eline kanmuş gibi he - | b İT . eee ee B — — Tercüme ve iktibaz hakkı mahlardur | defa da, sağ kollarına yine buşka kolluk neye yarar? ıtılan hep metelik! lır; skatçının gözü, avucu kabil değil dolmaz ve doymazdı. Sülüklünün, Çıtçıt mahallesinin, Silivrikapırın sümüklü çocukları, arsız kızları zengif cenazelerinde kollarına renkleri başka başka kol- Tük takarlardı. Neden böyle yapıyorlardı? Kolluk takmianın sebebi neydi?. | Anlatayım: Kalabalığın arasından, para dağı- tan adama doğru evvelâ sağ kolla- rını uzatırlar, verdiği parayı alır- lardı, Arkasından sol kollarına, başka renkte, meselâ kırmızı - bir kolluk takarak, yine kalabalığın arasına sakularak, yine para ister- lerdi. İlk kolun rengile, ikincinin arasında fark gören para dağıtan adam, tekrar para verirdi. Üçüncü | Jor Louts jya şampiyonluğu için laşması mukarrer Tet böks şam. Tin, evv piyonu Tommy de zenti boksör Joe L ğustosta Nevyorkta bir maç y karar — vermesi, & in en büyük dedikodusunu teş. kil etmektedir. a Dünya boks şampiyonluğu için çarpışacak olan İngiliz Tommy Farr, sekiz yaşında iken, annesi ölmüş ve 4* geriye kalan erkek ve dört kız | kardeşile birlikte hayat mücadele- | sine atılmak mecburiyetinde kâl - mıştır. İlk zamanlar bir maden ocağında amelelik ettikten sonra, bu mesleği bırakarak boksa başlamış ve 16 ya- şında iken vilâyetlerde kurulan pa- nayırlarda boks gösterileri yapmak süretile hayatını kazanımya çalış- mıştır. Fakat, bendini besleyecek dere - cede bir kazanç temin etmiye mu- vaffak olamıyan İngilterenin müs- takbel ağır siklet şampiyonu, açlık bir renkte kolluk takmak suretile parâ alırlardı. Bu numaraları ya - parken, yüzlerini — gözltermemiye son derecede dikkat ederler, kol - luk değiştirme manevra ve numa- rasını gâyet ustalıkla yaparlardı. Kurnaz, açıkgöz kâhyalar, böyle numaralara gelmezler, ıskat payın- dan kendilerine de bir hisse çıkar- | mak az para dağıtmanın - ça- relerini ararlardı. Uşaklar, aççılar kâhyaya sesle -« nirlerdi: — Ağa!.. Şu yamalı hırkalı kıza verme... üç defa sldı — Vallahi almadım, billâhi alma- dım!.. Eğer aldımsa mevlânın kes- kin kılıcına geleyim! Diye ağlayarak yemini bastırır- | di | kürüne katlanamıyarak, bir otelin Bazan kâhya da işin farkına va- | ayakkabı boyacılığına başlamış ve mr: hayatında ilk dela olarak karnını 5 . Kaçıncı oldu be?. Çekil ora - | doyurabilmek imkânını bulmuştur. kan!.., Bitkin ve pejmürde bir hâlde Lan- Diye ihtiyar bir kadını azarlardı. draya varan Farr, boks mektebine O zaman kadın anlamamış gibi: — Bana mı söylüyorsun efendi oğlum!.. Yanlışın var. Eğer ben da- ha on para aldımsa vüleudümde o kadar yara çıksın, çocuklarımın ö- lüsünü öpeyim, Arada sesler — Allah canını alsın karı!.. Ayağı: ma bastın, dikkat etsen e biraz!.. — Allah senin canını alsın!. — Ona vermeyin.. oğlu Selimiye mezbahasında kâtiptir, kasaplar - dan her gün okkalarla et ahıp, B « | yüpto satar, ceplerini doldurur! — Bu kadar da kuyrüklu yalan olur mu?.. Mezarlık aşağı yukarı | Allaha yakınlığı olan bir yerdir. Bu- kabul edilmesi için müracaatta bu- lunmuş, fakat mektepten red cevabı vermiştir. Londrada serseri gibi dolaşan Farr pek ender olarak barınacak bir sa- çak bulabilmiş ve nihayet üst baş kalmamış denecek bir halde, Lon- dradan kalkarak kendi memleketi olan Tonypandy'ye avdet etmiştir. Naçar kaldığı için tekrar pana - yir yerlerinde boksör olarak dolaş- mıya başlamıştır. Nihayet bu tur- | nelerinde, © sıralarda urta siklet şampiyonu olan Walos, Jeri ve Da- ley İle karşılaşmak talihine maz - har olmuştur. Orta siklet şampiyonu ile yap - | tığı maçta berabere kalmış ve bu- rada yalan söylemekten utanmıyor musun?.. Senin Allahtan korkun yoök mu kaltak! | (Devamı var) * |Tefrika No.:17 Kolları ve ayakları bağlanan mu- hafızlardan bir çoğu -Bu sözleri du- yunca- hep bir ağızdan bağrıştılar: — Bizi serbest bırakınız.. size is- tediğiniz altınları getirelim, Murat ve Rüstem reisler gülüş- tüler, Murat: — Görüyorsunuz ya.. bu kadar da-| yak yedikleri halde bile bizi alda- tıyorlar. Dedi. Serbest kalmak isteyen ve altınları bulup getireceğini söylü- lediğiniz altınları getirirseniz, hem Anivası, hem de bütün arkadaşla- rınızı serbest bırakacağız.. ve geçip | giöeceğiz. o Dört kişi sür'atle sahilden uzak- nun Üzerine her tarafa adı yayıl - adam kazanacak mı? vaflak İrlanda şampiyonu'O'Brien ile, bılâhare ka- rısını Londrada tahanca ile öldü - ren ve bu hareketinin cezasını ha - etleri — arasında yatiyle ödeyen Kanada şampiyonu Del Fontain'i yenmiştir. Farr'ın galibiyet listesinde eski dünya şampiyonu Loughran ile Bob | Olin'in de adları yazılıdır. Bunlar- sonra kendisine İngiltere ağır siklet şampiyonu unvanını kazan - dıran Benny Foord maçı ve eski dünya şampiyonu Max Bear ile Al- man Neuset'e galibiyeti gelmekte- dir JOE LUİ Dünyanın en kuvvetli cdamı olan Joe Louis haftada bir defa tıraş o- labilmektedir. Olabilmektedir, diyoruz. Çünkü | bu delikanlının tüyleri bile henüz anu kuzusu olduğunu ispat ediyor. Fakat bu yıl 23 yaşına basmış olan Joe 18 yaşındanberi önüne geleni | devire devire nihayet kuvvetini lik etmiş ve en meşhur şampiyonlarına meydan 0- a başlamıştır. Joc Lowis aynen şunları söylemektedir: - Bu seneden itibaren her sene anın en kuvvetli eceğim. En nihayet zafer be- n elimde kalacak ve Len dünya- im olacağım. dünya t düny I ni | ya a |Okuyucularla Başbaşsşa Sokaklar |Daha temiz |Nasıl olur ? ucularımızdan Mahmutpa - şada 119 mumaralı dükkânda Halk Ucuzluk Sergisi sahibi Hasan Ka - Takaş yazıyor; ; *Belediyemizin halkımıza dağıt- mış olduğu temizlik beyannameleri çok fayda vermiştir. İki üç günden- beri caddeler eskisinden daha te- miz görülmektedir. Belediyemiz ev sahiplerini her zabah evlerinin ön- lerini sulayıp süpürmeyi meeburi ti terde bulunan dükkân sulayıp sü ) ve bu emri tı ayanı cezalandır- su Ve ayni temizlik saatlerinde Be- leğiyenin çöp arabaları caddelere uğrayarak dükkâncıların çöp tene- kelerini başaltarak götürsünler ve bu sastlerde kontrol memurları ko- yarak vazifesi dükkân sahiplerini cezalandırmalı- dır. Bu suretle şehir muhakkak da- ha temiz olür ve hiç bir yerde ne hastalık ve ne de bir pislik kalır. Ayni zamanda Belediyi apmıyen ev ve mış olan Farr'a, yığın halinde tek- lifler gelmiye başlamıştır Bundan sonra âartık bir çok mu - melesinden tasarruf yapar, Son - Suz saygılarımla » | reisi o gün saray- adamlarını | Ççöp a- | hepsini görüyorum: Sen sarayımda tanın bir erkek seviyorsun!» — Senden ne istiyorlar, baba ? Sen kabilemiz efradına fenalık yap- mış bir adam değilsin © Kızını an- cak sen arayabilirsin ! Onlara ne oluyor ? Süleyman bu konuşmaya daya- namadı : — İhtiyar ! dedi, sca kabilene git.yakıada Sahranın dönüp ge- leceğini söyle. Şimdi neden — , * gelmedi derlerse: (Kızım —Ç hastadır., — Süleyman onu * / hasta olarak yola çıkarmak istemedi.) diye cevap verirsinl Sahra — babasına yol gösterdi : — Kabilemizin sie hirbazına da bir azpara verirsen, kabile efradına benim hakkımda icabeden sözleri söyliyebilir. İik fırsatta — gelece- gim, baba ! Beni merak etme | eai et Hamo kabilesi — Söfeymanın sarogında Sahraya el altından yft eden bir sihirbaz kadın vardı. . yt | hul kalmıyacak.. herşeyi bilecek dan kızını alamadan geri dönmüş- tü. Süleyman o akşam odasında yal- e0i nızdı.. Hamo kabilesi acaba neden | baş kaldırmak istiyor diye düşü - nürken, kapıdan bir baş göründü. Süleyman neş'eli bir sesle: — Sahra. Diye bağırdı Sahra kaşarak hükümdarın. diz- lerine kapandı. — Beni affediniz, mellâ! haber siz geldim. — gelmiye mecbur Çünkü Hamolular için yedi bir kere gelen *Eşref saat» gelmiştir. Bu-saatte insan ne di se, olur. Elbette sizin de bir dileği- niz vardır... Tanrıdan isteyiniz! Mu- hakkak dileğinize kavuşursunuz! Süleyman birdenbire şaşırd Sen ne garip bit kadı: ra! Kabileniz arasında imanış varsa, burdan bana Sahra yalvarmıya bayladı: — Bir kere deneyiniz, mellâ! Ne- nemekle ne kaybedeceksiniz? Bü- tün bayvanlarla konuşuyorsunuz. kuşların inden Yerlerde sürünen bütün vı vanların dertlerini dinlemiye muk- tedirsiniz! Bir kene de Tanrıdan in- sanların dilinden anlamayı, onla- düşüncele; bir rin dertler savvurlarını da onl. dan öğrenmeyi Tanr mellâ' Bu, sizin için cle geçer fırsat değildir! Süleyman gülümsedi: — Benim belki başka bir dileğim vardır.. bana nedeı anlamayı davsıye ların iç - ediyor » ha bü- Ozr bir ta — Yeryüzünde bündan yük bir dilek nlamaz, m man size h vur, ve hiç bir ğizli teşebbüs moc- bir sır, Sinyor Ciyovaniyi o gece Anivas'ın yanına atnışlardı. Murat reis onları dışardan dinliyecekti Ar vas geminin baş altında hap- yen dört adalının bacakları çözül- | *€€ İmüşti. dü. e Ciyovani g* ide serbest dolaşı- Serbest bırakiıldı. yordu. Murat Reis: Gece olun- », Murat Rüstemin ku- | — Haydi, dedi, sizi akşama ka < | lağına eğile — Ciyo-aiyi Anivasın yattığı | yera gördeemek ve onların neler konuşacağını dinlemek - istiyorum. Sen ne dersin? Dedi, Rüstem, Muradın daima kendi - laştılar., Tepeye tırmanmıya başla- dılar, sinden iyi düşündüğünü bildiği için bu tedbirin boşa gitmiyeceğini tah- duğumuz veticeyi almamız şüphe- lidir, — Ya ne yapalım? — Bu işde biraz serbest ve cid- di davranalım... — Nasıl istersen öyle olsun. — Şimdi Ciyovaniyi bulur ve 0- na bu gece gemide mahrem bir iş görüşüleceğini söylersin.. Anivasın yanına götürürsün! — Ciyovani buna hiddetlenmez mi? — Ziyanı yok.. hiddetlensin.. Ya- rın tâmir ederiz. — Fena değil. Rüstem bu kısa konuşma üzerine ... min etmişti. GECE OLUNCA — Fena olmaz, dedi, hemen götü- Murat Reis kurnaz bir denizciye | relim. di.. İ — Murat düşündü: S aa Yüze derhal güverteye koştu.. iki gemici ile dertleşmekte olan Ciyovaniyi | sında yabancı olarak hiç kimse | | buldu: — Sinyor! dedi - Kaptanımızın emrile bu gece gemide gizli bir işı görüşülecek, Sen bu gece için buş ambarda yatacakam! Ciyovani birdenbire şaşırdı; — Yaksa denim hakkımda mü - him bir karar mı verik Diyerek Rüstemin ellerine sarıl- di * — Bana hakikati söyle, koca as- | lan! Bu şiddete ve takayyüde ne lüzum var? Rüstem fazla bir şey söylemedi. — Endişe edilecek bir şey yok, sinyor! Gemicilerimizle denizciliğe dair ban meseleler / görüşülecek. Şüphesiz böyle bir konuşma esna- 4 Küs ) ya el açıp ) l İ y lerim tahakkuk edecekse, Sahrafi” ! söylediklerini öğrenmek ve in$öf göreceksiniz! Süleyman bir an sonra, bu çok sevdiği gözdesil mak istemedi. Sahra: — Vakit geçiyor, m ta görünen İiki parlak ş tünden bir bulut geçmeden TAR' lv: ! ör, ş içinde çırpıt' ” Diyor vi yordu. Süleyman ellerini göğe uzatli” «— Yarab! Eğer bu saatte di ların içini de dışları — gibi gö-""“ istiyorum!'» Süleyman tanrıya yalvardıkti? sonra: Senin bir dileğin yok mu? $? neden susuyorsun? Diye sordu. Sahra önüne baktı: ile kanuştum. O, d ne mutlu bana! Ve biraz sonra gök yüzünü KY ra bir bulut sardı. ax imce parıldayan iki patltf albi birden söndi” bulutların arasın oldü. Süleyman İ — Tanrı ölleğimi kalıl edert? Kerkesin iç yüzünü der gibi recoğlm, rum. Biraz kor Tneçhulât icinde yaşamanın ? ri de vardır Süleyman — bu sırada * Şahratfü erinin içine bakıyordu.. Birdi” (Devamı 167 vle" gö gil p Yazan.Celâlce: lunamaz. Yarıa sabah yine gemii” serbest gezeceksin! y Rüstem gemicilere işarot v“î Sinyoru alktar.. baş ambara &” türdüler. ü Sinyor Ciyevaninin içini mül bir korku sarmıştı.. L Gemiciler küpeştenin altını açt İst.. ve şövzlyeyi içeriye soktülür Sinyor Ciyovani, Mikro ndzkl muhafızı Anivâs'ın burada büpt dildiğini bilmiyordu. Ciyovani - embara girer gj.'!f, Karşısında bir hayalet gördü. — Kim var orada ? — Kaplan Aniyas.. Ciy hirdeabire sevindi! — Vay Anivas. seni buraya attılar? — Bilmiyor musun benim bu>277 atıldığımı. - — Hayır. Nereden bileyim..? BEf de senin gibi b'r esirim buradt- :1 oldu da düştün Türkle * ? Boş ön gün evvel burü” — dan #eçerken, limanın önünden &7 — ki Roma İmparatorlarından biri %' diyor Sanmıştim. O ne üzametti © ne dehdebeli bir gidişti, sinyof-” (Devamı var) —

Bu sayıdan diğer sayfalar: