11 Ağustos 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

11 Ağustos 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

u İOI'!I..RI'— U wm Tefrika No:42 Yazan : M. Süleyman Çapan ISTANBUIE. Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur İçmedi mi yüzüne baksan beline kadar kızarır, içti mi?, «Rakı burnundan ;kğor. hoşluğu çok cıvik, yakında marizine kayarlar! » Bu bir (firma) idi. Bununla (küçük |halkalı, Dışkalpakçı, Karabıçak, Tek- beylik), (kopukluk) tan ayrılırdı. Ca-| madanlar o zamanın parasile beş li- röya ancak çıkardı. Camadanları her terzi dikemezdi. Ustaları, terzileri. ayrı idi. Galatada Fermenecilerde — ve Kapalıçarşıda Kürkçülerde Yunanlı abacılar ca - madan dikmetkte ve işlemekte Üün kazanmışlardı. Başlarına sıfır kalıp -buna meci - diye kalıp da denirdi- simziyah fos giyerler,t aneleri iri püskül, hindl burnu gibi yandan sarkardı. Bazı - darı, püskülü iki kaşının ortasın - dan sarkıtır, bazıları da kulağı ge - zdi. Maamafih, külhanlığın ve alâmeti fârikası, fesi yan giymek, sağ kaşının üstüne yan- piri oturtmaktı Çeşit çeşit ayakkabı giyerlerdi: Şıpıdık, lâpçınlı fotin, uçları sip - sivri rugan iskarpin, yemeni, çizme, yandan düğmeli abdestlik... Hepsinden gösterişli, afili olduğu için, yan lâstikleri yürek şeklinde o- lan pot burun, yumurta ökçe, yarım fotinleri tercih ederlerdi. Bunlarla siyah ve renkli çorap giymek afiye aykırı bir hareket sayılır, muhakkak sakız gibi beyaz çorap giyilirdi. Ye- meninin, Mevlevihane kupısında ya- pulanı pek makbuldü. Mergubiyeti « nin sebebi de çu idi: Hafi yekveni tartıldiği zaman, ancak yir- mi dirhem gelir, bu kadar hat ne rağmen de çok dayanırdı. Ceketin, patakukanın üst yan cep- lerine ipekli, menevişli mendiller konur, sürgülü salkım kordon, ca - Üstad Ahmet Rasim merhum, (kü- çük beyler) tipi hakkında bir yazı sında gu malümatı veriyor: muBtelif, hattâ ne kadar Insan, o kadar tabiat demezler mi?.. Küçük beyleri, süzük göz, peri bıyık, kalkık omuz, seyrek adım gö- renlerden bazıları. — Aman, herif yine mastor!. n? Diye sokak başından döner, bazıla- mı gözlerini yere eğer, hızlı hızlı yü- tür, iştahlısı olanlar dudak ısırır, âk- Tan geçinmek istiyenler uzaktan âşi- nalık eder, diş bileyenler yan bakıp geçer, çatacak alanlar bıyık altından güler, o bana çatsın da belâsını bul- sun diyenler (dikiz) lerini süze süze dinlendirir. Evvelce mahallede tanı- yan, baba dostu ihtiyarlar: — Daha dün sokakta oynar bir ço- tuktu, maşaallah büyümüş, babayi- ğit olmuş! Der, tanımıyanlar: — Bu da yeni yeni başladı. Az tanıyanlar: — Sarhaşluğu cıvik oluyor, yakın- da marizine kayarlar... Azdan çok tanıyanlar: Geçen gün Kalyöncukülluğun- da (Açıkgöz Artin) in meyhanesin- de bizim (Tatar Havri) den bir kaç tokat siftah etmiş! Daha ziyade tamıyanlar: — Bırak şu suluyu be!., Koca Yor- gancı bahçesi buna rezil oldu. Ya » nindaeski kaltak (Burunsuz Kalyo- pi), kendi gibi bir delikanlı daha. Rakı burnundan akıyor, hâlâ rakı di- yor... Güç belâ arabaya koydular. Bilmem sonra ne oldu? — * Âdeta tanıyanlar: — Müftü hamamlıdır, İçmedi mi, yüzüne baksan beıme kadar kızarır.. içti mi. Diğeri: — Dizine kadar morarır! Elhasıl türlü türlü şekilde söyle- mirdi. (Küçük beyler) e Galatanın Kuş- lu, Arkadi, Amerika tiyatrolarında, Kemerslitı, Kömürcü ve bunlara ci- var sokaklarda, Kalyoncukulluğun- da, Yargancı Bahçesinde, çağanoz meyhanelerinin eşiklerinde, baloz - larda, Beyoğlunda Turşucu gazino « sunda, Lânga dergâhlarında, büyük, küçük Müsellem, Altan aluk. Gümüş bu- görünmiye kars: ayı, Taşhan, Saraçhanı, Ha - vl(rplı(ıı)lu Baklahanı, Kafesli, Balık- pazarı, Balat, Ayvansaray, Lonca, İTopkapı, Narlıkapı, Selâmsız, Yeni- mahalle, Şerbetbane ile Veli Efend Çırpıcı, Kehalbağı, Yenibahçe, Kâh- tane mesirelerinde tesaduf edilirdi. (Haik Edebiyatı) denilip zamanı - mıza kadar evsafi ve secayası nâ - malüm ve bher şekli nigâhı itibar ve iltifattan mahrum kalmış olan edebi şubenin (şarkı) ları küçük beylerin '.ıgııııdın. onlar olmazsa zurnacı yâr- daklarından, baloz, kafeşantan karı- larından dinlenirdi. Meselâ: Vasfiyem, Sofiyem kunduranı ser- best bas imanım Eğer de bazılırsek ister öldür ister as! Yahut: Aldım aldım aldıramadım, Esmaya piyanayı çalıramadım, Beş liraya kandıramadım Daha daha neler?.. Ezcümle: İzmirin içinde vurdular beni, Al kanlar içinde koyduler beni, Yürimin çevresine sardılar beni. ... İzmirin içinde kurulur pazar, İzmirin çapkımı pazarlık bozar, İndir fistanmı değmezin nazar. Nle: Aman çavuş yandım senin elinden, mun!' Çok sallama kasatura fırlar be - linden! Hele: Elinde mazı, Gel bazı bazı, Etme bu nazı. Vay küçük hanım vay! i şarkılar, kantolar söylenir, söyletilirdi. (Devamı var) Hollanda son aylarda askeri kuv » vetini çoğaltmıya karar vermiştir. Şimdiye kadar 32 bin kişilik bir kuvveti silüh altında bulunduran Hollanda bu yıldan itibaren 45 bin |kişilik bir kuvveti silâh altına çağı - racaktır. edemem. Zaten İstanbulda da de- |nizcilerle evlenen hiç bir kadın bah- İtiyar olmamış. Bütün ömrü, koca - sına hasret çekmekle geçmiştir. Sen |azap çekerim, Hâcer! — Seni sevmemek elimde olsaydı, bugün her tehlikeyi göze alarak se- nin yanına gelmezdim. Ben sensiz yaşıyamam, Rüstem! Korkuyorum: Babam beni Murada vermeden, sen minle birlikte yaşıyalım! Murat çok haşin, çok inatçı bir erkek. Güzel, yakışıklı bir kaptan.. fakat, ben çok korkuyorum ondan. Beni hayatta yalnız bırakma, Rüstem! AKŞAM OLUNCA.. Hacerle Rüstemin konuşması çok gürmedi., Dışarıda artan ayak sesleri Haceri kuşkulandırmıştı.. Hacer yan kapı- dan hareme geçti. Ve Rüstem derin bir sersemlik 1- ginde, gözleri açık rüya gören bir in- san şaşkınlığıle tekrar sedire uzandı. Hacerin son sözleri hâlâ Rüstemin kulaklarında çınlıyardu: Ben, Murattan çok korküyo « rum.. beni hayatta yalnız bırakma, Rüstem! > Rüstem başını yastığa koyar koy- maz, gözünün önüne Jüzettanın ha: yali geldi. Uykusu kaçtı. Rüstem bir müddet sağına, soluna döndü.. uyuyamadı. Hacer.. Jüzetta.. Şimdi Rüstemin gözünün önünde iki hayalet raksediyordu. Biri Venedik dilberi.. Öbürü çöl yıldızı.. İkisi de biribirinden güzeldi. İkisi de biribirinden sehhardı.. Rüstem ne yapacağını çaşırmıştı.. kalbi kopacak gibi çarpıyondu. Jüzettayı terketmesine imkân yok- hâlâ rakı diyor... Sar”| İde öyle olursun ve ben bu yüzden | iste.. ne olur? Seninle birleşelim.. se- | | İbirçok temennilerde Al.uııı.ı vekartmeni Lang «Petit Pa- gazetesinin yazdığına göre pmıeıymeıııgı kabul etmiştir, Y Davis kupasını Amerikaya ka- genç tenisci Donald Budge bir tekli? karşısında kalmıştır. Ken- disine 10 milyon frankla profesyo - nellik teklif edilen genç tenisci bu teklifi reddetmiştir. v& Bu pazar günü Münihte yapılı- cak olan Fransa - Almanya atletizm maçı için Fransızların en kuvvetli takımı Almanyaya hareket etmiş - tir. v*r Geçenlerde Danimarkalı 22 nu kırdığı yazılmıştı. Fakat bu me - diğinden rekor tanınmam *& Tomi Far - Joe Lu 26 sında Amerikada karşılaşar * Cumartesi günü Bebekie Hi |pazar günü de Bebekle Moda arasın- İda iki mukavemet yüzme yarısı ya- pılacaktır * İstanbul festivali münasebetile İyapılması icabeden futbol maçı i |Pire muhteliti davet edilmiştir. ** Uşakta yeni bir stad vücude ge - tirilmiş ve büyük spor hareketlerile küşad resmi yapılmıştır. v M. Kemalpaşada 29 ağustosta ğlı güceş müsabakaları yapılacak- ar. tir Körler kongresi Bütün hükümetlere mü- racaatle temennilerde bulunuyorlar Varşuv'ı. 10 (Hususi) — Varşova- | V da bir körler kongresi toplan - maştır. Bu maksatla dünyanın muh- |telif yerlerinden murahhas olarak 120 kör, yanlarında kendilerine de- |lillik eden köpekleri bulunduğu hal- İde Varşovaya gelmişlerdir. Kongre- de, körlerin yaşama şı hakkında Tat cereyan etmektedir. Kör- İler; sağır, dilsiz ve körler enstitü - sünde yerleştirilmişlerdir. Köngrenin açılma merasiminde â- mâ bir papaz, bir dua okumuş, bun- dan sonra muhtelif hatipler, âmâla- rın mükadderatını iyileştirmek için bulunmuşlar. dır. Kongreden sonra murahhaslar Varşova civarında gezintiler yap - mışlardıc, Kongre, bütün hükümetlere mü- racsat ederek âmâlar için nakdi mu- avenet talep edecektir. Âmâlar bu kongre münasebetile san'atteki kabiliyetlerini göstermek için senfonik bir konser verm dir. Bu konseri yine âmâ naslar vermiş ve orkestrayı yine bir âmâ idare etmiştir. Vudrof'un 800 metre dünya rekoru- | safe 792,33 metre olarak tesbit edil- | 'le bu ayın | |Okuyucularla 'Baş bâşsa Pisliğinden Şikâyet edilen | Sokak Beyoğlu Yenişehir Lâlezar sokak mektupta, bu civarda fazla pislik olduğu ve tilo, sair hastalıkların bu- İrada fazla bulunduğu yazılarak, nev- sokağın — temizlettirilmesi stenmekte ve sinekler pis sular, lâ- | ğamlar üzerinde uçuşt tukları Yukarıdaki v.z.)ıl. alâkadarların dikkat nazarına koyuyoruz. Dünyanın En güzel Bacakları (5 inet sayfadan devam) sında bulünan 500 dolarlık seyyah ekinin dar taklit edil- mek süretile Pariste muhtelif bar- hara verilmiş olduğu anlaşılmıştır. sözün im | Fakat genç kız bulunamamış — ve v k'anın hakiki bir kız kaçırmak mı, İyoksa bir desise mi olduğu anlaşıl - İmamıştır. Diğer taraftan Pa: gazetecileri Madam İda Sackeim'in etrafını sar- mışlardır. Fakat hiç bir şey öğrene- memişlerdir Madam İda Sackeim gazetecilere der ir ki Size şimdilik hiç bir şey şöyle- yemem. Yarın sabah, yaptığımız mü- him bir teşebbüsün neticesini öğre- eğiz, Bu bir hayat ve memat me- 1 olduğu için meselenin polise ttiğini bu adamların bilmemesi lâzımdır. a Briç yüzünden Viyanada bir kadın kocası çok briç oynadığından kendisini ihmal etti ğini ileriye sürerek mahkemeye mü- racaat etmiş ve boşanma davası aç maştır. Mahkeme heyeti kadını haklı bül- muş ve boşanma kararı vetmiştir. Büyük bir resim galerisi Londrada büyük bir resim pale - tisi açılmıştır. Bu galeride bütün yük sanatkârlarının eserleri bulunmaktadır. San'at işile uğraşanlar, bu resim galerisinin, dünyanın en büyük galerisi olduğu- nu ve san'at bakımından da eşsiz ol- duğunu yazmakta ve söylemektedir- ler. dünyanın en b Dümenci Hüseyin, Jozettayı sahile çıkardıktan sonra Rüstemi tu. Rüstem onu elde etmek için ca- nanı tehlikeye atarak, Jüzetteyi yark gından, ateşler içinden kurtarıp a mıştı. Jüzetta hem çok güzel, hem de Çok duygulü ve ince bir kızd” Hacere gelince,, | aramağa başladı , Onun ezici bir cazibesi, çekici bir İgüzelliği ve bilhassa sadakati vardı. |Çöl kızları ne kadar sıcak ve vefalı olurlardı.. Rüstem, Hacerle evlenirse, hiç şüphe yok ki, Cezayindeki vaziyeli düzelecek ve kli sağlamlaşacak, No. 18 de Mahmut imzasile aldızımız | Tali kuşu Ruslemın iki omuzuna birden konmuştu. Bir yandan çöl yıldızı, bir. taraftan da Venedik dilberi.. O, ikisini de seviyordu ! |ginleri değil, bütün halkı sizin aley- LA LKL LA LA Süleymanın Sarayında , Yazan: M. Necdet Tunçer “Dün gece haremden içeriye bir hayaletin uza- nıp girdiğini görmüşler. Bu hâdiseyi hüküm- 'l'ofrlkı No: 138 dara haber vermeni f Meydandan acı acı imdat sesleri, inilüler.. ve | kamçı şakırtıları işitiliyordu. Sü- leyman — taraça« dan bu manza- rayı görünce titredi. Verdiği emri geri almak iste- di: — Çok muzta- ribim, Tamara | Ben halkın, her nej pahasına o. larsa olsun, ezile diğini görmek iş- temem, dedi. Tamara Süleye manın önüne geçti. —O halde içerie ye giriniz, Mellâ ! Salonda bir şey görmezsiniz ve ratırabınız çabuk geçer! Süleyman tara- çadan salona doğru yürüdü. Kamçı şakırlıları şidilmez oldu.. Acı acı bağıranlar meydandan uzaklaşlılar.. Tamara, Süleymana şarap ikram ederek, hükümdarınn eş'esini yerine getirmiye çalışıyordu. ... - İki gün sonra.. Süleymana dediler ki: — « — Filistindeki zenginler — size, | vergilerinden başka para vermemiye karar verdiler. Zenginleri kışkırtan Efrayim tekrar Hebron'dan şehre in- yariın yalnız zen - hinize avaklaııdırııçkhr'ı Süleymanın Filistinde en büyük », Efrayimin babası idi. O öl - | dürüldükten sonra, Efrayim de dağa kaçmış, uzun zamandanberi izini bel- li etmeden dâğlarda yaşamıştı. Süleyman bu sözleri dinleyince | beyninden — yıldırımla — vur döndü.. — Efrayim, benira en büyük düş- ulmuşa O günlerde saraya gelen genç bir kız, (Tamara)yı kalbinden vurmak istiyordu İzaman az mı İşkence görmüş! min etmekte güçlük çekmemişti. S istiyoruz, Tamara!,, — Elrayim Hebrondan inmiş. O- nu yakalayıp bana getirin! Zabitler Efrayimi Kudüste araya- dursunlar.. Sarayda, Etrayimin Kudüse gel- diğini duyan Tamara, Süleymandam ziyade telâşa düşmüş ve o gün odas sından dışarı çıkmamıştı. 'Tamara, Efrayimin ne müthiş bir canayar olduğunu çok tyi biliyordu. gü Tamara, Efrayimin eline di Efrayim, Süleymamı Yahudiler 8- ükleyen gizli bir &l var- sa, o da Tamaranın elidir, diyor ve tordu. © eli kırmıya çal Tamara bunu duymamışsa da, tah* almadan dite ramaz. Ondan sakınmalıyım.. Diyerek odasında kapanıp oturu- yordu, — * Efrayim benden öc 'Tamaranın içine mi doğmuştu? Ne- manımdır. Ben ondan her şey uma- cım. Dedi. Hassa zabitlerine şiddetli e- mirler verdi : kayatı daima eraniyet sitında bulu- nacaktı, Şeyh Sait Cezayir sahillerinde en kuvvetli bir kabilenin - hükümdar- lar kadar nüfuzlu ve küdretli - reisi idi. | Şeyh Saide damat olmakla Rüs - tem büyük, parlak bir ısv.ıkbax te - min edecekti. Evlenme işlerinde tecrübesi çok az olan Rüstem yatakta düşünüyor- du: — Talih kuşu bazan iasanın yıl - Tarca semtine uğramaz. Bazan da bir omuzuna değil, iki omuzuna birden konar. Benimki işte böyle aldu. Bir omuzumda Jüzetta.. öteki omuzum- |ğilim |söylersin! den bu kadar korkuyordu? Nereye baksa, Efr bi İ min gölgesini oluyor ve ürküyordu. (Devamı var) cür gi- Yazanı: Celâlc gi gor:_vmı Kim bilir nasıl mevak ve heyecan içindedir. Dedi. hazemi yavaşça odadan çıktı. sına rastladı. Bir — Nereye gidiyorsun aslanım? — Gemiye gideceğim.. —Şeyhe haber vermiyecek misin? u yok. Ben yabanvı de- zaten benim burada biraz is- — Lüzum |tirahat etmemi o istemişti. Dinlen- İdim.. gemide beklerler beni. Sonra yine gelirim. Haremağası tereddüt içinde Rüs- temin yüzüne bakıyordu. — Müsnade ediniz de Şeyhe habet İşim var. - dürmüya vaktim ) Şeyh Sait sorarsa, tekrar geleceğimi Dedi.. sarayın geniş merdivenle- rinden indi.. ve kapıdan çıktı. *.e Hacer odasına döner dönmez, yer- den bir avuç güvercin tüyü ald — BSeviyor.. sevmiyor!. Seviyora sevmiyor!.. Diyerek avucundaki tüyleri biref | da Hacer dolaşıyor. Jüzettayı kendi elimle bulup getirdim. Hacer de ken- Gi ayağile geldi. Hangisini tercih e- Geceğimi şaşırdım. İkisine karşı da kalbimde gittikçe derinleşen ayrı ayrı sevgiler var, Bir insan ayni za- manda iki kadını birden nasıl sever- miş? diyerek, arkadaşlarıma kızar- dım. Meğer bu da mümkünmüş.. Sonra birden yataktan fırlayarak | giyindi. — Jüzettanın gemide canı sıkıl - miştir. Şimdi beni bekler. Gidip onu birer yere attı.. ve nihayet son tüye! — Beviyor.. | Sırası gelince sevinmişti. — Allahım! Ben zaten onun beni sevdiğini biliyordum. Sen bu deli * kanlıya benden başka bir kadın na” sip etme' Diye yalvardı.. Başını ellerinin arasına alarak $€“ — vinç ve neş'e içinde uzun uzun gÜİ" dü. düşündü. Hacer, Rüstemi çok seviyardu. Bu tefe'diden sonra kalbini bü$ * İbütün Rüstemin sevgişile doldurdu. — (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: