16 Ekim 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

16 Ekim 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÇAA ŞU ! | : z i €—SBSONTELGRA F —16 Bir/nciteşrin937 Tefrika No:98 Yazen : M. Süleyman Capa! Eroinoman ” aAT Yercüme va iktibas hakkı mabfuzduz kadınlar!... Bunlar sokaklarda yıuırlar. bir iğne başı kadar “mal,, dilenmek için“tekke,, kapısında boyunları bükük beklerlerdi Kokainin fenalıklarını kaydettik - ten sonra, yine onun kadar müthiş, onun kadar kötü ve öldürütü bir ze- hir olan (eroin) e geçebiliriz. İstanbulda (eroin) iptilâsı, piyasa- da (kokain) bulunmamıya başladık- tan sonra başlamıştır. Kokaine nis - betle çok satıldığı için, kokaln müp- telâları, (eroin) kullanmıya mec - bur olmuşlardır. Kaçakçılık teşkilâtı faaliyete geç- meden evvel, (eroin) de tıpkı kokain gibi caddelerde, pastahanelerde, kö- şe başlarında, aleni bir şekilde satı- lırdı. «piriz> denilen küçük paketleri 5, 10 ve 15 kuruşa kadar alınabilirdi. Takibat şiddetlenince fiat yükseldi, pirizlerin 25, 40, 60 ve 120 kuruşa ka- dar satıldığı oldu. Bugün, kilosu 700 ile 1200 lira arasındadır. Eroin beyaz bir tozdur, Gizli satı- lanların bir kısmı saf değildir, kari- şıktı r sarımtırak — renklidir. Köbri: gürdan, çakı ucu ile, tıpkı enfiye gibi, kokain gibi buruna çekilir. Eroin çekildikten sonra, üstüne si- gara içilir. Bu, zevki körükler. Esrar- koşler lokma, tatlıya, bol şekerli ça- ya, incir ve üzüme nasıl: — Cilâlık! Derler, her nargilenin, her çifte küğıtlının üstüne tatlı yerlerse, ero. in müptelâları da, sigaraya bayılır « lar, onlar da sigaraya — Cilâhk! Derler, Tatlı, nasıl esrarın dalgasını art - fırırsa, sigara da, eroinin boğaza doğ- lerde sedirlerin üstüne büzülerek pis pis düşünürler, dalga geçerler, ya - tarlar, uyurlardı. Bunların yatacak »yerleri yoktu. Eröin yüzünden mah- volmuş insanlardı. Ellerine bir kaç para geçer geçmez tekkeye koşar - lar, 24, 48 saattenberi yemek yeme- dikleri halde, karınlarının açlıkları- mı düşünmezler, hemen bir eroin alıp | İçekerlerdi. | Hüsamettin Sacit isminde zeki bir genç, -bir aralık (Edebiyat) adlı bir de haftalık mecmua çıkarmış, iyi kötü eserler neşretmiş, yazılar yaz- mıştır- Bu iptilâsı yüzünden mah - voldu, caddelerde uyuya uyuya do- yet Beyoğlunda Yeniyol sokağında, bir esrar ve ero- in tekkesinde öldü. Tekkelere devam edenlerin için - de kadınlar da vardı: Günahkâr ka- Bunlar, bol para kazandıkları za- manlar kokain çekmiye alışmışlar - dı. Kokain pahalılaşınca ve piyasada bulunmamıya başlayınca mecburen eroine baş vurdular, | Eroin insanı âtj yapar, miskinleş- |tirir. Yerlerde uyumaya başlatır. Bu halleri, çalıştıkları umumi ev sahip- lerinin gözlerinden kaçmadı. Kazanç- larına zarar geldiği için söylendiler, çıkıştılar ve bunün için onları evle- rinden çıkarmıya, kovmiya mecbur oldular. Kovulanlar, hariçte ev tutuyor - İlar, çalışmıyorlar, mevcut paraları bitinciye kadar miskin miskin dola- şıyorlardı. Para bitince karyolaları. | ru giden acımtırak lezzetini alır, key- nı, şiltelerini, yorganlarını, çarşafla- fi tamamlar, Bunun için, ercin müp- telâları, günde, 5-6 paket sigara içer- der, Tiryakiler, eroine muhtelif adlar takmışlardır Eroin! Beyaz! Curu! Maden! Preze! Mal! Mek! Eroin çekenlerin meslekleri tasnif | edilirse, muhtelif san'atte insanlara tastlanır, Bunların içinde, şöför, şo- för muavini, muharrir, kaptan, san- daleı, ressam, fen memuru, berber, makineci, tesviyeci, sıvacı, koltuk - gu, elektrikçi, boyacı, aşçı çırağı, Yeci, ayak satıcısı, kundurâ boyacı- sı, balıkçı, gârson, sebzeci, Bserseri çocuklar, hırsız, simitçi, hizmetçi kız, günahkâr kadınlar da var, Bilhassa serseri çocuklar, fahişe- lerdeki iptilâ, ötekilerden çok aşkın ve taşkındır. Sanşın sıkı ve polis takibatının da- ha başlamadığı zamanlar, İstanbulun Muhtelif semtlerinde, esrar tekkele- Fi, ercin tekkeleri de vardı. Buralar- da eroin satılır, çekilirdi. Müdavim - lort arasında serserilerden başka, bir pok gençlere rastlanırdı Eroln çekenlerin bazıları tekke - — Zannetmem. Çünkü sokaktan değil, damdan geldim. Onun için böyle sırılsıklam oldum. Yani kati- lin Gribbeyi öldürdükten sönra kaç- tığı yoldan geldim. Perlon sustu, Dışarıya kulak ka - barttı : — Fırtına durdu galiba. — Evet. Sizi kurtaran da esasen fır- tınadır. Artık nerede ise gelir. Silâ- hınız var mi? — Hayır. — O halde kapının yanında ben duracağım. Müfettiş gitti, intihap ettiği yerde Gdurdu. » Perlan şimdi müthiş bir heyecan ! rını sattılar. Arkasından elbiseler, İşapkalar takip etti. Nihayet ayakla- Jrandaki donları da pazarı boyladı. |Çırılçıplak kaldılar. Bunların parası da çabuk bitti. E- sısm satılan ile hazıra ne dayanır İkit. Bir gün eeldı ki, ev kirasını ve- zemedikleri için, ev sahipleri soka- ga attı onları!.. Sefalet, felâket baş gösterdi. Aç- hk göz kırptı. Hele eroinsizlik, on- ları büsbütün çileden çıkarıyordu. Yersiz, yurtsuz kalınca sokaklara | düştüler. Dar, çıkmaz sokaklardaki | evlerin basamaklarında kıvrıldılar, İuyumaya çalıştılar, Çöp tenekelerinin içinde bir lokmâa ekmek arıyanlar çok oldu bunların arasında.. | Onlar için en müthiş şo_v açlık de- il, eroinsizlikti. Harmanlıklarını gi- İdermek maksadile ,tekkecilerden bir iğne başı kadar eroin dilenmek için saatlerce tekkenin kapısında boyun- |ları bükük, zavallı zavallı beklerler- di. Nihayet, tekkeci bunların halleri - ne acır, bir tutam eroin verir, tekke- nin bir köşesinde yatmalarına, biraz Juyku kestirmelerine müsaade eder- jlerdi. | Böyle düşmüş kadınların sayısı o |kadar çoktur ki, rakamların belâgati İkarşısında insanın hayrete düşme - mesi kabil değildir. (Devamı var) | o içinde idi. Titrek bir sesle sordu : — Katilin kim olduğunu - biliyor | ınıııııııı!., Sonbahar Yenilikleri (3 inct sayfadan devam) yor. yalım ki, el örgüsü tayyörler eskisi gihi gok rağbettedir. ESKİ KÜRKLERİNİZDEN İSTİ- FADE EDİNİZ Sandıklarınızı açıp eski kürk man- tolarınızı gözden geçirdiğiniz zaman onların pejmürde halini görüp sa- kın meyus olmayınız. Zira, bu yılın imodası onları kullanışlı ve cazip bir hale koymıya çok müsaittir. Hem bil- seniz ne kadar basit ve her keseye elverişli şeraitle. Nasıl, diyeceksiniz? Size burada bir kaç misalle göstereceğim: A) Belki çoğunuzun bir jaketi var- dır. Uzun bir şal yaka ve kalçalara inen biçimile bi l ne kadar es- ki ve ağır görünüyor. Hele bilhassa bir çok yerleri de yıpranmış olursa. Fena yerlerini atmak ve biç yeni par- İça ilâve etmemek suretile yalnız bir İfason pürasile şık, zarif, sonbahar, İkış ve ilkbaharda kullanabileceğiniz İkısa bolero şekline çevirebilirsin! B) Uzun ve dar turvakarları bi - raz kısaltınız. Belkismini darlaştırıp Beyoğlu Kız San'at Okulu . (5 inct sayfadan devam ) fanda toplanmışlardı. Dikiş dersin- de imişler. Kimi ütü yapıyor, kimi İmodel çiziyor, kimi de makinenin başına geçmiş çatır çatır dikiş diki- yozdu. O kadar hararetle çalışıyor- lardı ki, bir an bizim içeri girdiği - mizin bile farkında olmadılar. İkinci sınıfta şapka dersi vardı. Bayanlar, muallimlerinin nezaretin- de, güzel ve zarif şapkalar yapıyor- lardı. Havagazı başında yemek pişiren- leri, pasta yapanları gördükten son- ra, oğluna kız arayan dostuma söy- lediklerimi hatırlayarak, utandım. Kadınlarımız yeni bir inkılâp ya- pıyorlar. Bu onların fizik ve fizyolojik ya- râdılışlarının icsp ottirdiği bir inki- İlâptı. Bu inkılâp, kadınlarımızı şüp- İkü kadın her şeyden evvel kadındır, Şimdi fellik fellik dastumu arıyo- 'rum Ona diyeceğim ki : — Ben yanılmışım.. belki çivili "crııle-da intizam, — tramyaylarda iyer, hilesiz süt bulunmıyacak. Fa- OĞLUM İorijinal agraflarla tutturunuz. Bil - (kat artık sen oğluna istediğin gibi bassa kalkık ve yuvarlak yakaları h., bayan bulabilirsin, Çünkü ka - İortadan kaldırınız. Küçük, yatık bir | |daınlığımız, istediğimiz, aradığımız Galip, hasta karısmın yastıktaki d isolgun yüzüne ve ağlayan gözlerine |miye istemiye kim bilir, belki, yor ve bu belkiye inanmak İ İyaka daha genç işi olur. Şayet mev- |cut turvakarınız etek genişliği varsa yani kloş ise sizin için daha müsait şekiller yaratmak imkânı var. Çünkü, bu sene kürklerin yünlü ku- maşlarla karıştırılması modadır. Boş veya yedi santim genişliğinde kesil. miş yünlüyü mantoya enkrüste et- mekle güzel ve değişik fosonu elde etmiş olursunuz. Kadınlarda tüy modası gittikçe art- İmaktadır. Hattâ eldiven uçları bile İtavus tüyü ile süslenmiye başlanmış- |tar. Rengârenk olan bu güzel ince tüylerin, zarif kadınlara yakıştığı gi- bi şişman ve kısa kadınlara hiç git- miyor. Şapkalar, bilhassa gece şapkaları, yalnız tüyden yapılıyor. Büyük tüy- lü yelpazeler gece seve seve kulla- mnılmaktadır. Hele elbiselerin etek - leri, tayyörlerin kolları maymun tü- yü ile çerçevelenmiştir. Pariste meş- |hur bir terzinin modelleri arasında İcalibi dikkat bir elbise vardır. Bu elbise beyaz tülden olup, belden a- şağıki etek tekmil «marabu» tüyün- İdendir. Bu elbise ile oturulduğu za- |man çok zengin bir kıyalet arzet - mektedir. Bilâ kaydilşart bütün ge- ce kapları tüyden yapılmaktadır. Marlen Ditrich, bir elbisesinin ya- kasını tekmil tavus tüyü ile süsle - miştir. Esasen eksantrik olan Mar - len bu kıyafetile Avrupa stüdyola- rını gezerken, çok sükse yapmış ve bu modanın da Marlen'den çıktığına İbir çok kadınların şüphesi kalma - İmıştır. MEL . Sİ * Kirpiklerin uzamasını hangi ka- |dın istemez? Halbuki uzatmak için |0 kadar kolay bir çare vardır ki, yal- GRİ Baş, diş, nezle, grip, romatizma ve bütün ağ- rılarınızı derhal keser. | şe alınabilir. |İsim ve markaya dikkat. Birdenbire Kapının öte ta- rafında hafif bir sürtünme olmuştu. Katil orada idi. Perlon ayaklarının titrediğini hissetti, Bir koltuğa çök- tü. Yarı karanlıkta, müfeltişin eli - | jnin tokmağa doğru kalktığını gördü ve bir nefes hâlinde onum şu sözle- rini duydu : — Yâaânınızda pardesüm var. Ce - binde elektrik feneri var. Alımız. Kapıyı açar açmaz bakınız ve Bgözle- Tine tutunuz. Biraz bekledi. Sordu : — Hazır musınız?.. — Evet, Müfettiş bir hamlede kapıyı açtı — Söylemem, Esasen sölesem bile Ve elektrik fenerinin ziyası, karan- inanmazsınız. — Peki nasıl öğrendiniz? — Akiten vapurunun süvarisine |çektiğim telgrafa aldığım eevaptan. Perlon şaşırdı. Akiten vapuru, Na- imotun kazaya uğradığı vapurdu. Yoksa katil sakın Namot olmasın? Öyle ya !Kimse onun öldüğünü gör- medi. Cesedi de bulunmadı. Ya öl - medl ise! Hayır., hayır.. buna ümkân ulamazdı. Saçmalıyordu. 1 3a | an aydınlanmış olan sima kayboldu, merdivenlerde ayak sesleri duyuldu. Vens bir hamlede dışarı fırladı, e - İıklı.rd-ı bir yüzü aydınlattı. Jrum. Nasıl olup ta daha ilk dakika- |dan bu işin sırrına agâh olamadım. |Nasıl olup ta bulunan cesetteki döv- meleri tetkik etmedim. Müfettiş haykırdı : — Eller yukarı ve kımıldanma. elendin. Lâkin bir kahkaha duyuldu ve bir |bir su ile temizlemelidir. Çok geç - İmeden kirpiklerinizin uzadığını siz ze bu dövmeler sebep olmadı mı? göğsünde Gernikonunkine uygun juzun uzun baktı. Sonra nemli gi lerini onun ağlayan gözlerinden ç: 'ti. Pencereden dışarı uzaklara baka- jrak kendi kendine, beni vatan vazi- feye çağırıyor, dedi. Karısını son bir defa daha öptü; «Fakat, dedi, seni böyle hasta bıraktığım için ne ka - dar üzüldüğümü tahmin edemezsin. .şan arı tamamlıyor. e. Haminneme göre ideal kadın, ev kadmı idi. Anneme göre de ideal ka- din ev kadınıdır. Benim torunumun torunu için de, şüphe etmiyorum ki, ideal kadın ev kadını olan kadın 0- lacaktır. |Ümit ederim, harp uzun devam et- ÜT |miyecek. 'Tekrardan senin bakışları- General Miller hâlâ .a kavuşacağım. Haydi yavrum, AL- bulün'madl “ıbı Bmarladık!'» Dudaklarını karı- B İsının ateş gibi yanan alnına bıraktı. arara Ti sasle Pranaede ÇS ” İSonra biraz ilerde kitaplar, defterler a ansız saz üSstünde kımıldanan sarı bir başa |bolduğunu yazmıştık. î'ranx:ı Bgaze- İdoğru yaklaşdı; oğlum, dedi; gel telerinin yazdığına göre kaybolan jgeneral Miller ile General Skoblin İpolisin devamlı araştırmalarına rağ- men bulunamamışlardır. Millerin meçhul eller tarafından Fransa ha- ricine çıkarıldığı zannediliyor. © Garsonlar yarışı Paris, (Hususi) — Her sene oldu- ğu gibi, bu senede garsonlar arasın- da sür'at müsabakası yapılmıştır. Müsabakada garsonlar dolu bardak ve şişe ile dolu bir tepsinin içinde - kileri dökmeden müşterilere dağıt- mak esas idi. Birinciliği kazanan Costarâde 500 den fazln garson içinde yarışı kazan- mış ve büyük mükâfatı almıştır. dar masum y sarı saçlı iri yeşil gözlü zayıf, nahif bir erkek çocuktu. Galip küçük (Nihad) w kucakladı, öptü. Okşadı. Bu ayrılık, bu veda, ona çok sğır gelmişti. Gözleri yaşa Tırken kendini hemen dışarı attı. So- kak kapısı önünde kendini bekliyen arkadaşları ve ağabeyi amdi, onu böyle görünce; «Galip, oğlum, ken- dine gel. Bir erkek, sskere ağlaya ağlaya ğitmez. Bu tavaşa senin gibi yüzlerce aile babası Iştirak ediyor. Onları nuutüyor musun?» — dediler. Galip, arkadaşlarına içli- içli baktı. Sonra büyük kardeşi Hamdiye; «Be ni düşündüren şeyin ne acı oldu - ğunu bilirsin, yahut tahmin edersin. |Bana öyle geliyor ki, Muallâyi bir v eee daha'> sesi boğazında düğümlendi. | nız sabırlı olmak ve çabuk vazgeç - Hamdi, kaşlarını çattı, yarı ciddi ya- memek lâzımdır. Her akşam, gözle- jrı şaka; ri yikadıktan sonra kirpik altlarını | | — Haydi, haydi, dedi, Her haşta ve kirpikleri hintyağı ile iyice yağ- |olan ölmez. Bugün çocuk gibisin. Bir Jamalı, ertesi sabah bu gözleri ılık (asker, arkasını değil, daima önünü düşünmelidir. Haydi, yürü... ... Rıhtıma geldikleri zaman, vapu - İrun hareketine yarım saat |kardeş, bu yarım saatte biribirlerine en mühim şeyleri söylemek istiyor - lar, fakat, sanki cesaret edemiyor - İlardı. Nihayet, galip, söze başladı: e— Ateş ve ölümle her gün karşı jkarşıya olan bir insan için yaşamak ümidi o kadar azdır ki, böyle za - manlarda insan ölümü kendine ya- |tın ve mukadder gibi görür. Ses titriyordu. Devam etti. Bu bir yol ki, geri dönmemek ümidi, dön- mek ümidinden çok daha fazla. Beni düşündüren; Muallâ!», sonra «Nihat» Onları sana emanet ediyorum. Ben ölürsem, Nihada babasızlığını ha - İtırlatma. Yalvarırım sana, ona iyi İbak Hamdi, kardeşinin bu sözlerini bir ölüm mahkâmunun son sözleri de göreceksiniz. PiN İcabında günde üç ka- Taklitlerinden sakınınız. inen ıdamın sırtından gırd' zükoyun yere devirdi. Müfettiş, gözleri korku, haşyetten büyümüş Perlona dönerek : — Artık, dedi, bu sefer tamamile İöldü. onu yü- ;d:nledi. Kardeşinin bü yaşlı gözlerle cevap verdi ... | Muallâ öleli 4 sene olmuştu. Son |zamanlarda Galiplen de hiç bir ha- ber alamıyorlardı. Nihat, leyli bir mektebe gidiyor ve hafta nihayet - lerinde eve koşuyor. Amcasının kol- İtarına kendini atıyor. İhtiyar adam- la saatlerce annesine, babasına ait şeyler sorarak konuşuyor. Sönra Zavallı annem, diyordu. Babamı da e göreceğim geldi ki, amca!» diye hayflamıyor, harbin bitmesini bütün gönlile istiyor, istiyordu... Galip, esir düştüğü zaman, çak ağ- Hadı, çok ıstırap çekti. Ne zaman göz- lerini kapasa beyaz örlüler arasında esmer, solgun yüzü ağlıyan gözlerile |genç karısının hayali gözünün ö- nüne gelir ve bu hayal gözlerinde durur. Onun son bakışını daha ya - kından göremediği için üzülüyordu. SÖZ, MÜFETTİŞİN —İlk şüphelerim, yatağın üzerin- deki örtünün kaybolmasile başlıyor. Yoksa gayet tabii bu işde Gerniko- nun kabahatli olduğunu aklıma bile getiremezdim. Vorobeyçik, önündeki viskiye bi- raz daha soda ilâve etti, koltuğa gö- müldü : — Şimdi kendi kendime soruyo - — Fakat kaptana telgraf çekmeni- — Evet. Geminin son seferinde, öpeyim seni. Bu, 11-12 yaşlarında ka- |imiş gibi başı önünde hüzün içinde | sözlerine |4 du. .. Nihat büyüdükçe babasına benik 'şordu. Uzun boylu, geniş omıd'“ yüksek ve dik endamı, iri yeşil BİÇ leri, kumral dalgahı saçlarile v*" bir Galip idi. Hamdi, yeğeninin Şil gözlerine zaman zaman dalip hyor, kardeşi Galibi görmüş x—'” İluyordu. Amca için bu saadet # vam etmedi. Soğuk bir kânum! gecesi, gözlerini kapadı. Nihat © ceden sonra büsl yalnız b tı. Fakat o sene İisenin son Si bitirmek üzere olan Nih: mn:, İmüdürü kendi himayesine yüksek tahsiline devam ettirdis. — e. Galip, esaretten kurmlmuşw" gın gibi idi. Fakat içinde, ayai w manda isim veremediği, daha dÜ u vermek istemediği bir ıstırap Şi L Acaba karısı vışıyormuvdu |le ya, kurtulmuş olamaz mıydi? ye Ona, evinin kapısını yabanci |kadın açtı ve sordu; «Kimi W; sunuz?» Galip şaşırdı. Yanlış BİF jre mi gelmişti, acaba? Hayıf, "g iyi hatırlıyordu, tabii kendi 'âj Maamafih, kadın haklı idi. j r an düşündü ve sonra sordu: Hamdi, burada oturmuyor ml“d pıyı açan genç kadın lâkayt ! verdi; «Onlar bu evi bize satalt u'du Şimdi nerede olduğunu yorum!» Adamcağız, Nihadı racaktı. Fakat, kapı sür'atle kapatılmıştı. ... Galip, bu vak'adan gonra ı“'; ce serseriler gibi dolaştı. Aııı du, aradı. Fakat kimse bir ıEi |miyordu... Bir gün, mahallenin isine tesadüf etti. Bekçi, G rünce, taziyede bulundu. O #f7 | | her şey anlaşıldı. Karısı Muslit| |ağsbeyisi Hamdi, gözlerini xur—muahmı. Acaba Nihat nJ 'de idi. O, muhakkak yaşıym:;; rede ve nasıl yaşıyordu, kim * kadar büyümüştü. Zaman "’I hayal gözlerinden siliniyor, oSt Tp bukleli başile kitapları u& Bilmiş çalışırken, son defa ? gibi görüyordu.. ... Çok soğuk bir kânunusani Galip, gözlerini açtığı zaman FĞ bir hastahane odasında buldi nuşamıyordu. Baş ucunda DİT gözlerine bakarak sordu: «BİF ter misiniz?,.,» Hasta cevap di. Tekrar göz kapakları Çeokii, ben bir şey istemiyi lum!.. oğlum!.. diye sayıklıy0” ral Jall&, sana geliyorum. Gel al İnına, sana geleceğim>. Hastâ | kız şaşırmıştı. Hemen koştü- tor çağırdı. Doktor, odaya İman hasta sayıklamakta dı?*'" |yordu. Bu esnada odaya ge doktor daha girdi, kary laştı ve sordu: Ne istiyor VÜ Hastabakıcı kız; sayıklay0f: Kimsesiz dün gece karlar içiti lunan hasta. İki daktor d4 hüzün içinde b:kıym'lııdl— | Bir aralık, hastanın eli Jaltından çıktı. Sağ at sim vardı. Onu, son bir defâ |larma götürdü ve oğlum! ye inledi. Odaya derin bir mişti. Doktorlardan biri yaklaştı. İhtiyarın avuçl: İsimi aldı. Titredi. Bu resiti İcukluk resimlerine ait bİ” Wlelımk düğmesini çevirdi, aydınla-- (Pan merdivenlerden eğildi ve taban- icasını ateş etti. Kurşun, köşa koşa dövmeler bulunan bir tayfanın bu- lünup — bulunmadığını — sormuştum, (Devamı var) Dudaklarında karısının ismi, kulak- larında karısının gülüşü ve hıçkırık- ları vardı, Son gülüş. son selâm ve İhıçkırıklar içinde yaşarken, iste « |Her şeyi anladı, Başını Öl |ğuk ellerine koydu, hıçkiri lun geldi, fakat sen gittin. ? inledi. Hıçkırdı, ağladı. öi

Bu sayıdan diğer sayfalar: