28 Ekim 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

28 Ekim 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CiNAYET l HABERİ da ölmiyen ettiği Bolis karakoluna gön-' & % derilen cesed, tren Denceresinden düşüp Ölen kadın her halde -kaza eseri değildir ! I inci cinayet Fâris lle Fontenbiö arasındaki de- ea Olünun rayları arasında geçen- P bir kadın- cesedi bulunmuş, Zabıtasını çok meşgul etmiş- Cesed, sabahleyin, pek &rken gö- .ı,:"“% © halde cinayet veya kaza- Btce olduğuna hükmedilmiştir. h,hî kadındır, bem de zarif bir Sör Yütihiş Wür.nd Vağpı bulunuyordu. Vücut ra; B kalmış, üzerinden o kadar. Beçtiği halde ezilmekten ma- :h“:llm:şm. Sol ayak raydan İçin gç * Tayın üzerinden — geçti, .j,n':"h Oonu parcalamamıştır. Ka- Ti Sağ tarafından şakağı yaralan- hçi Aüzindan, burnundan, kulak) - l kan gelmiş, ölmüştür. Onun Rihag, Yak'ada ezilerek ölmekten kadının bir kesilmesi, k— -_.vllz'x—,e tren geçerken çarpan ""-hıd" hangi demirin vurm € aldığı yaralardan tkmasından döla P. M demek daha SAat bu bir tesadül * €vet yoksa, bit cela Nağını g müdür?. yet mi?.. üzcrine F7 irip yolun ları, pe- ü anık bir halde yolun f yerlerine uçmuş. gitmiş ©- n'%ulunmuî(cr, Adı dam Re- Bu Sakhadinın kiz kardeşi vardır. Bu Üo pg, SİRYI öğrenince zabıtaya di- İN Cs;â::;'"n kardeşimin bir. takım Gai, Yardır.. Ben, onlardan "'::x. Yorum. Tahkdikatı ona göre G, h'ıı:ı: bir de erkek kardöşi vat- <N Tin ikisine de: Üğ , biliyorsanız söyleyiniz, den- Mm_:“"- söyledikleri şeyler, çok trq Kapit takım faraziyelerden i- Yatını :'"ıtıı. Dul kadımın dsima keze l"*"kclı gördüğü ve her - Hlde l6 Söylediği için kardeşle- ı” Jİnanmış bulunuyorlardı. WM& yapılan — tetkikatta TüpLÜZİ Sayanı dikkat leve lmi 4 Ulüdür. » Öküz çıbi Âti Bibi kayıtsız, kuş G Balyo Şilaz olmalıdır . J'ru.u Jına Bitmeyiniz!.. Ora- Wdır.ı Bibi. | ;:î— l h: Subayin karısı idi. üş, sonra Umumi :İbmrh"% Almanların — gir- h dül kalmış, gitgi- Artmıştır. Dalma her " k—h'_f;:’iiine bir şeyler söy- Anlatır, sonra da ken- Elymiş bir kadın. Arka üstü ini öldürmek için takip ettikle - rinden şikâyet ederdi. Tahkikat neticesinde Madam Re- naFd'in trene binmiş olduğu anlaşı!- |mış, fakat trende iken yine kendi- İsine böyle bir takım korkunç şüp- heler hücum etmiştir, Tahmin edil- diğine göre yanındaki yolcuların |kendisini zehirliyeceklerinden, öld- İdüreceklerinden, veya trendön aşa- ği atacaklarından şüphe ederek o “S-SONTELOGR/A: ] Kapalı çarşıda bir gezinti — 28 Lirinciteşrind37 | —Ben seni bilmezmiyim ne mubarek şeysin.. Dür turmuşsun ! —-—-1- Belki tuhaf bulacaksımız, benim en çok hoşuma giden yerlerden bi- risi de Kapal gdır, Garip, garip olduğu kadar da saçma addetmeniz ihtimali yüzde beş yüz olmasına raj- men itiraf edeceğim ki, canim sıkıl- dığı zaman ne Gülhane parkına gi- derim, ne de bir gazino veyahut sl- nemaya... Dedim ya! Bu da bana has kadın zayi bir .. .. zevk. Canım mı sıkılıyor, neşem mi k ndan oıdu ?ıyok. vakıt geçirmek mi lâzım?.. A- a © İcaba nereye gitsem, diye uzun uzun düşünceye maahl yok. Hemen kal- kar, esasen matbaaya pek yakın 0« lan Kapalıçarşıya doğru bir uzanır Ve Yazın serin, kışın sıcak olan bu medarlar arası iklimli aydınlık tü- el içinde küçük bir gezme yapa - rım. Sizi temin ederim ki, neş'esiz- liğe, can sıkıntısına, hattâ bazan Mmevzusuz kalmış kafamın dokuz do- gürmasına bu mübarek mahal müut- lak ve mutlak tesirini gösterir. Gör- düğüm manzaralardan gözlerim, i- şittiğim muhaverelerden kulakla - İrm, aldığım kokulardan burnum nasibini almış olarak, yani gi rimde sıkıntının yerini bıraktığı neş'enin, kulaklarımda uğuldayan İbinbir gürültünün yerini ikram et- iği enteresan konuşmaların zevki içinde avdet ederim. Sanıyorum, bu zevkimi belki âe pek babayani ve alaturka bulacaksı- nız. Fakat bizim gibi sizlere her gün yeni bir şey bulup, sunmak vazife- sini yüklenmiş kimseler için kala- balık yerler aynen nâdide balıkların şimendiferlerin altında k. larak ezilmiyen, fakat ölen kadın. de 5,056 diye bir numara görülmüş- tür, Bu numarayı tutturarak tahki- E türbedarın gelinine Fransa polisini hayretler içinde bıraktı ! Tren tekerlekleri altın- —e fanila diye pazeni yut- — Ne olsa eski terbiye görmüş kızın hali başkadır. Utanmana memnun oldum. Şimdikiler gibi evlenme lâfı olunca fıkırdamağa kalkmıyorsun !,. Yazan : N. Safa Coşkun ğumuz eziyeti ödemiş olduk. Nazarı dikkatimizi evvelâ bir mâa- nifatura mağazası önündeki pazar- lhk celbetti. Üzerinde yeldirmemsi bir manto, kolunda kalım hareli bir atkı ihtiyar, iki de oldukça şık gi- yınmış sevimlice bayandan — müte- şŞekkil bir grup, dükkân sahibile çe- kişiyorlardı. İhtiyar diyor ki: — Kiminin parası, kiminin duası.. |korku ile pencereye koşmuş, bir müddet bakmış, sonra kendini unu- kat yapan zabıta eskiden perdenin yıkanmış olduğu yerde - tetkiki resmi geçit yaptığı ve balıkçının da- İHer zaman para kazanmıya - değil, ima ağını oraya attığı bereketli bir İbiraz da'dua almıya bak ayol.. Sen |tarak sarkmış, muvazenesin! kaybe- |derek yere düşerken trenin rayları 1"“' da kalmıştır. Sür'atle koşan ııı* p, he garip tesadüftür ki, kadını Jrayların arasına almış, yalnız — bir | İbacağımı kesmiştir. Kadının diğer |yaraları da yukarıda söylendiği ü- bulunurken bu numaranın el ile iş- lenmiş olduğunu da anlamıştır. Bu numara ile kim bu perdeyi getirip de yıkattı?.. Zabıtanın elindeki ipucu onu ne- reye kadar götürecek?.. Burası çok merak edilen bir noktadır. Böyle mahalle benzer. Orada duydukları- İbizim dinden değilsin amma ne olsa mızdan, — gördüklerimmizden —mevzu İdua almanın faydası vardır. Hem bu çıkarmak daima imkân dahilinde- İhelâ1 para... Bunların babası sa- dir. Meselâ dün —mevzusuzluktan bahtan akşama kadar nefes lükedip dokuz doğuran kafama bir tek yazı (30 kazanıyor. Abukatlık kolay iş çıkartabilmek için yine çaldığım ka- ğ Pa orası oldu. Günün en erken Santinden gece- mi?.. Dükkâncı, büyük bayanın omuzu- İzere başına çarpan 'kim bilit hangi bird emirin veya zincirin vurmasın- dan ileri gelmiştir. Kadıncağız saat- larca akan kanlardan dolayı nihayet kansız kalarak ülmüştür, 1 inci cinayet Paris civarında N 'atamobilin- içinde sarılı olarak bu- Junan delikanlının cesedini oraya Tgetirip koyanlar, gevç adamı ölü- renler kimler olduğuna dair Fran- İsız zabitası araştırmalarına devam jetmektedir. Bu meraklı cinayetin |tafsitâtını «Son Telgraf» bir iki gün İevvelki nüsbasında uzun — uzadıya yazmıştı. Son gelen Fransız gazete- aktul delikanlı büyük bir perde- ye sarılmış, ayakları çıplak, başı çıp- Tak bir halde bulunuyardu. Başın- da yalnız bir havlu sarılmıştı. Zabı- ta maktul Roje Lö Blöndün katil ve- ya katillerini ararken, cesedi sarılı bulunduğu perdeyi tetkik etmiş, bu- nun vaktile Versayda bir çamaşır- cıda yıkâttırılmış olduğunu öğren- miştir. Lükin bunun arasından epey zaman geçtiğini unutmamalı. O ka- dar ki, 0 zaman çamaşırhane olan yerde bugün artık böyle perde, ki- Tim, halı gibi şeyler alınıp yıkanma- 'dığı öğrenilmiştir. perdenin üzerin- Maktul Rojenin cesedi bir perde lie sarılmıştı. , Jolmammştir. Köi İperde, halı, kilim gibi şeylerin te- İmizliğile'ne kadar meşgul yerler İvarsa onların defterleri aranarak bu nin lerlemiş bir vaktine kadar her çeşit, her nevi halka bir nehir mec- Tası vazilesi le bir idir. ki, alışverişile baştan aşağı kahkahalı |bir komedidir. İşte dün bir ara bu komediyi tesbite çaltştım. Sizler de |belk! benim kadar, belki de benden İçok Kapalıçarşıyı tanıdığınız için İsahneyi nasıl canlandırabilirim, şa- İbısları nasıl konuşturabilirim, bun- |daki isabetim ne kadardır, bunu |takdirinize bırakıyorum!. | Bazı defalar Çarşıdan geçmenin |meselâ ne bileyi önü meydanında karşıdan karşıya geçmekten, akşamları tramvaylarda yer bulmaktan, hattâ ezeli ve cbedi kaynana - gelin münaferetine çare İnumara ile perdeyi getirenin kim ol- |Suğunu öğrenmiye çalışmakta idi. Fakat bunu öğrenmek pek de zor üm, ihtiyar bir ka- dıncağız var. Kızı ile beraber otu- ruyor, Zabıta bu kadının oturduğu yeri öğrenmekte güçlük çekmemiş- tir. Neticede şu öğrenilmiştir: Cinayetten evvelki günlerde bir cuma günü akşam üstü Roje bir a- ıpnıım.ınn uğramıştır. Yanında bir erkekle bir de kadın vardı, Bunlar 6 Apartmanda dolaşmışlar, fakat be- ğenmeden çıkmışlardır. -Kapıcırın en ziyade nazarı dikkatini celbeden şey, kadının vaziyeti, kıyafeti ol - muştur. Onun için yanındaki erkeğe hemen hiç dikkat etmemiştir. derman bulmaktan daha müşkül olduğunu itiraf ederim. Buna bazan bilhassa bayram Üstleri kalabalığın aksatasız zamanlarda da bazı esna- İfin sebep olduğu söylenebilir. Ve yine meselâ çarşının bir kapı- |sından girip, diğer kapısından ceke- tiniz, pantalonunuz, yerinde olarak çıkabilirseniz, yüz metreyi 8 saniyo- |de koşmuş ve dünya rekoru kırmış bir atlet kadar gurur duyabilirsiniz. Dün, bazı enteresan konuşmaları tesbit için bazı dükkânlar önünde tevakkuf etmek mecburiyetinde kal- dığımızdan bir hayli itelenip çekil. dik. Bizde de var, bize de buyurun, 5 h D lek mi istiyorsunuz?. İpekliler Roje Lö Blöndün paraca vaziyeti |bizdedir... teraneleri arasında acemi rasıldı? L |ve haylaz bir çocuğun eline düşmüş Bir kaç aydanberi Rojenin hali V faylaz bir çoc ; gittikçe fenalaşmıştır. - Elindeki bir (Biç Kİ eibi bir hayli mıncıklan. takım hisse senedlerini 122,000 frank | / < “akat bu mıncıklanmada ba- zi sayın çarşı esnafi yalancıktan müşteri rolünü oynadığımız için bir Mmüukabilinde bir bankere satmıştır. dereceye kadar haklı addedilebilir- Halbuki bu kâğıtlar Rojenin kendi- ne aid değildi. Beraber yaşadığı Mat- mazel Demonnenin malı idi. Fakat öyle üyor ki, aralarındaki sa- Mmimiyet dolayısile genç matmazel elindeki hisse senedlerini genc sev- gilisi Rojeye vererek sattırmakta |kasada bulunmuştur. Rojenin sık bahsedilen zerif otomobili taksitle tam 40,000 franga alınmıştır. Roje- nin bunun için bir taksit vermiştir, m, geç vakit Emin- | bedbaht Habeş Kralının derdine | Jer. Bu süretle onlara yapmış oldu- ——— t Dolis Memu TU ki alara adının tahmin edilen vaziyetini K raylar üzerine yatıyor.> tereddüt etmemiştir. Lâkin burada başka bir mesele çıkıyor. Tahkikata göre matmazelin bir | büyük anesi vardır ki, ihtiyar ka- İdıncağız hastahanededir. Satılan his- se, senetleri onundur. İhtiyar kadın bunları muhafaza etsin diye torunu İmatmazele vermiş bulunuyordu. Bu kâğıtlar bir havla içinde idi. Mat - mazel Demonne bunları büyük an- nesinden alarak getirmiş, Rojeye vermiştir. Kâğıtların evvelce sarılı bulunduğu havlu Rojenin kira ile tutmuş olduğu ve şimdi zabıta tara- fından muv:î!algıyetle açılmış olan ı’ Mütebaki borcu için de ayda 2,000 frank ödiyecekti. Bunun için yapı- Tan poliçeleri kefil olarak matmazel Demonne imzalamıştır. Fakat Raje- nin evvelce alarak sonra ayrıldığı artist Blânşın kızı olan matmazel de Bronelin imzasını taklid etmek su- retile imzalamıştır. Yazılışta bu iki isim biribirline çok benzemekte ve taklid kolay görünmektedir. Roje - nin katli meselesinde görülüyor ki, işin içinde işler çıkmaktadır. Fren- sız zabıtasını ve gazetelerini meşgul etmekte olan bu tahkikatın diğer safhaları bekleniyor. na vuruyor: - Sen yabancı değilsin, ben sen- | den fazla ister miyim?. Bunca sene- lik- müşterimsin. Amma rabbena İhakkı için söylüyorum. Beş kuruş İkırayım dersen zarar ederim. Val- lahi sana serma; e Veriyorum. İş olsun diye, bügünlerde aksata yok da a . Bayan başını sall — Ah, ben seni İmez miyim, sen ne çıfıtsındır, yok mu?.. Geçen gün türbedarın gelinine fanilâ diye pa- utturmuşsun!, Hem fazla sö- hacet, ben vereceğimi verdim, on para fazla dersen yok, Hayırlı bir iş bu. Rabbin birliğine emanet, ma- şaalah Sanihem geldi, gelişti. Kız kısmısı yirmiyi geçti mi, evde kaldı İze ne | ı t | diye tefe koyarlar. Ne ise baş göz ediyoruz şimdi.. Kızlardan biri sıkılarak söze ka- rıştı: — Aman büyük anne, neler söy- lüyorsun, ayıp!. — Niye ayıp olacakmış ayol.. Ya- lan mı söylüyorum. Amma yine kı- zarıp utanmana memnun oldum. Ne olsa eski terbiye görmüş kızın hali başkadır. Şimdikiler gibi evlenme Tâfı olunca kıkırdamıya, fıkırdamı- iya kalkmıyor... Kızlar, biribirlerine bakıp güle - Tek kenara çekildiler. Dükkâncı tek- rar lâfa karıştı: — Alah uğurlu kademli etsin, in- |saallah çocuk takımlarını da biz ve- İziriz. — İnşaallah, inşaallah... Amma sen de bir parça aşağı İn kuzum. Bak 'ben sana her zaman müşteri gönde- İriyorum. Geçen gün türbedarın ge- İlini ile Hurşid Beyin kızını gönder- dim. Bu sahneyi tesbit etmesini fotoğ- rafçı arkadaşa işaret ediyorum. Ar- İkadaş makineyi ayarlarken bu hali ) . ihtiyar bayanın - gözünden kaçmıı yor: — Kızlar, bu herif ne yapıyor böyle?... Bir gözünü de kırpmiş, si. ze işaret mi ediyor?.. & Kızlar gülüşmiye başladılar: — Hayır anne, resmimizi alıyor.. İhtiyar bayan hiddetle ileri doğru bir adım atıyoör: — Bu yaşdan sonra resmimi çeki. yor.. Tübe estağfurullah... Ben şim- diye kadar tasvirimi çektirmedim. |Rahmetli efendi okadar ısrar etti de yine razı olmadımdı... Ah doöstlar, bu yaşdan sonra gü. naha sokuyorlar beni. Bü resim, belki fevkalâde çıkacaktı” fakat bi. zim fotoğrafçı bu resim uğruna püs- külNlü bir belâya çatmamak için sı- İvışmıya mecbur kaldı. Onun sıvışma mecburiyeti, beni İde bu tatlı muhavereyi dinlemekten mahrum bıraktı. Bir de dedim, &- yakkabı mağazalarından birine- gi- relim, Ben ayakkabı almak bahane- sile dükkâncıları meşgul ederim, sen de resim alırsın... Büyük, iki kapılı bir mağazaya girdik. Dükkâncılar etrafımızı aldı- lar: Buyurunuz bayım, .ne emredi- yarsunuz? — Bir ayakkabı... | Nasil olacak! | Tosan hazırlıksız girince şaşırıves İriyor: — Şey, tabil cesamette... Dükkâncı, tubaf — tuhaf (bakıyor: — Yani diyorum, oluz beş numas Tü!.. — Bu ayağınız için mi?.. — Hayır, evdeki ayaklarım için. İNe söylüyorsun sen, Dükkâncı sinirli müşterilerin, ha- Tinden anlıyan bir uysallıkla: — Otuz beş numara küçük. gibi geldi de, yani diyorum, belki baş- kası içindir. Kırdığım potun farkına — varıyo- rum. Gözüm de fotoğrafçıda: — Şey canım, anlayıver. Kırk bir numara diyecektim. Dükküâncı, lâ- havle çektikten sonra belki kırk çe- şit ayakkabı çıkardı. Hiç birini be- İğenmiyordum. Kimine ufak, kimi- ne büyük, kimine forması bozuk, di- ye bir kulp takıyordum. Zavallı dükkâncı kan, ter içinde merdiven- den merdivene tırmanıyor, en üst raflardan pabuçlar indiriyor, fakat hiç birini gözü fotoğrafçıda olan ba- na beğendiremiyordu. Arkadaş ni- hayet işin bittiğini haber verdikten sonra: — Allah hayırlı müşteri versin, kısmet değilmiş, diye kendimizi dükkândan dışarı attık. İşin bun- dan sonra başlıyan yarı dram, yarı komedi tarafını, fotoğrafçı arkada- şın Ermeni bir madamdan nasıl ka- fasına' şemsiye yediğini size yarın anlatacağım. NUSRET SAFA. Hava generalleri İngilterede Londra, 26 — Almanyanın Hava mezaretinden üç mütehassıs İngilte- İreye gelmiştir. Bunların üçü d> ge- neraldir. Bunlar, İngiliz tayyare fab- rikalarında yapılan yeni sistem bazı tayyarelerin uçuşu — tecrübelerinde bulunarak tetkikat yapmışlardır. — yüzüme COŞKUN

Bu sayıdan diğer sayfalar: