11 Aralık 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

11 Aralık 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NTELGRA AKŞAM e e bandde b serr srbammanmuN Y T TAN vv vear t A bvu eu ar U setUaNie GiT darüNmUAEN YAK Böküeei maaiNayeSNEAEam L ETaranYEN —39— (ESKİ bir Yazan : — F—11Birincikânun 097 CILAR &kşamcının defterinden | Osman Cemal Kavdılı O; yüksek sesle bizi lodos attt buraya lodos.. Diye haykırıyordu — Ne Manakyanı, hele şu önümüz. deki şişeler bir iki tefa devirdaim et- sin © zaman görürsün onları kimin oynayacağını !.. — Burada kanto da var mı?.. — Kanto yok amma, birazdan fe- iz, süzinak mi, a- ahpap kaçıran mi, şarkı dinlersiniz !.. — Anlaşılan sen musikiden de ça- kıyorsun ahbab! — Benim çakmadığım ne var ki? Ben yalnız bir şeyden çakmam! — Oltayı denize saldığım zaman iğneye takılan balık... — İzmarit midir, istavrit mi... O- nu çakmazsın değil mi?, — Kim demiş onu sana? Ben de- nizin dibinde iken iğnemin ucuna takılan balığın izmarit mi, istavrit mi, uskumru mu, kolyoz mü, hamsi mi gümüş mü olduğunu daha olta - nın sallanışından çakarım. Benim çakmadığım şey, salta şudur ki de - nizin dibinde iğneme takılan balık, — Acab erkektir, yoksa dişi? İşte daha henüz bunun sırrını bir türlü kefş edememişimdir! — Bir gün olur, onu da keşfe mu- vaffak olursun! — Tabil canım, insan oğlunun e - linden ne kurtulür ki? Bugüne bü- gün herifcioğlu kadının karnındaki çocuğun erkek mi dişi mi olduğunu daha altı ay evelisinden keşf edear sa usta bir iğnesine takılan balığın zükür mu, Ünas mi olduğun une için ağnayama- sın? Muhabbet gittikce koyulaşıyor, tatlılaşıyordu. Bahçeye biri Türk, biri ermeni iki akşamcı daha girdi. Türkün ceketi omuzunda, ayakla- rında ökçesi basık, tulumbacı yeme- nileri, belinde siyah, yün kuşak var- dı; yaşı otuzla otuz beş arası görü- nüyordu. Ermeni, İstanbulun eski külhanbeylerine benziyordu. Düz, siyah çuhadan ceket, çapfaz yelek, ve Fermeneciler işi mor damalı pan- talon giymişti; bu da elli elli beşlik var yok gibiydi. Bunlar bahçeye gi- cer girmez Turhanla şakalaşan bâ - lıkçıyı selâmlayıp onun yanındaki tahta masanın başına çöktüler, Balıkçı şimdi Turhanla konuşmayı burakıp yeni gelenlere döndü: — Ey, hoş gelmişsiniz ağalar, ne var, ne yök bakalım, siz başka ah - şamla Kumkapıya giderdiniz, nasıl oldu da bu ahşaminan buraya düş - tünüz, hangi örüzgürdır ki sizi att buraya böyle?. Ermeni cevab verdi: — Bizi lodos attı buraya, lodos! — Siz süprüntüsünüz ki lodos bu- raya attı sizi? — Daha şunun şurasına oturup yerleşmeden başlatma: beni çenen - den, çenesi bilmem neli herif! Bizim Bahir bey de gelenlere âşi- nalık etti: — Akşamlar hayır olsun Sergis a- ğgat, ©, Bahir beyi birdenbire farkede- | medi, ses gelen tarafa doğru bir iki | kapatarak Bahir beyi süzdü, sonra çok gevrek bir sisle: — Vay Bahir beyciğim, sen misin? Diye masamıza geldi, iki elini bir- den uzatarak bizim yaşlı arkadaşla tokalaştı: — İlâhi Bahir bey, sen buradasın da geldiğimizde niye bir ses etmez- sin bize? (Sonra kendi arkadaşına döndü) buraya gel Mehmed Ali bu- raya, burada eğlenelim... Bahir bey |yabancımız değildir, o bizim karın- daşımız, bilâderimiz, ağabeyimiz sa- yılır, (Yine Bahir beye dönerek) sa- kın bizden irahatsızlık duymayınız! Bahir bey: — Amma Rahatsızlık ne demek, hiç Serkis a- Banın bülunduğu sofrada İnsan ra- hatsız ölür mu? Bilâkis memnuni - yet duyar, Serkis Bahir beyin çenesini okşı- yarak: — Hay senin ağzını öpeyim, benim canım ciğerim Bahir beyciğim; çok- tandır var ki sini illen ballı kaymak- lı bir muühabbettir etmemiştik! (Devamı var) ÇOCUK ESİRGEME KURUMU MÜSAMERESİ Çocuk Esirgeme Kurumundan : Çocuk Fsirgeme Kurumu Çocuk kütübhanesinin zaruri ihtiyacları i- çin Vali ve Belediye Reisi Muhiddin ptın ha Serkis ağa! | Herkes-her yaşta Spor yapmaya Mecburdur ! (5 incl sayfadan decem) akıllarına gelmez. Onlar gözlerini, dudaklarını saçlarını boyamak için saâtlerce aynanın önünde otururlar da her sabah kalkıp on beş dakika beden hareketi yapmak — onlar içli İzor gelir ve vakitleri olmadığından İsikâyet ederler. Halbuki güneşin, rüzgârın ve hattâ yağmurun cilde olan faydalarını öğrenmek yeni bir şey değildir. Büyük annelerimiz bi- le yağmur suyunu biriktirip onunla yıkanırlarmış; bugün biraz yağmur yağsa hemen şemsiyeyi açıp öyle sokağa çıkarız. Halbuki bir ilk ba - har ve sönbahar yağmurunun yüze ve saçlara olan faydası çok büyük « tür. Açık havada yapılan beden hare- keti bütün güzellik enstitülerinin yegâne rakibi ve insan vücudunun büyük bir ilâcıdır. » Yazın plâjlara gidip dikkatle bak- sanız, oradaki kadınların yüzünde boy tesadüf etmek insanı adeta r, halbuki boyalı bir kadı - nın denize girmesi yüzü için -deniz- den çıktıktan sonra- ne feci bir man- zaradır. Rimeller akmış, dudaktaki boya biribirine karışmıştır. Bu hali ile kadının yüzü bir yangın yerini landırmaz mı?. Fsasen mütemadiyen sürülen bo- ya cildi «ne kadar da temiz bakılsa- harab eder. Onun için evde oluran yani çalışmıyan kadınlar haftanın | « |Muayyen bir gününde yüzlerine hiç bir şey sürmemelidirler, ve yüzleri- uk su ile -sabunsuz- hut ta süt ile yıkamalıdırlar. Her İsabah beden hareketi yapmak bem hat için elzem, hem de güzelliğin d yüzüne allık & ltalya Heyecan . . içinde (4 Tucü sepfadan devam) |vermiş, bu hususta taahhüde gir - miştir. Bu yüzden İtalya bugün en- dişesizdir. İşte İtalyanın siyasi me- linin düşünceleri, — duyguları. Orta Avrupa meselesi - İtalya için |hayati meselelerdendir. Buna karşı Romanın lâkayd kalacağına hiç ihti- mal verilememektedir, Yalnız Al - manyanm vermiş olduğu teminat bir taraftan, Berlinin bugün daha mühim işlerle uğraşmakta bulun - |ması diğer taraftan Romanın geniş nefes alm n kâfi birer emniyet teşkil etmektedir. Ancak unutulma- malı ki bu bugün için böyledir. Al- manya ergeç Orta Avrupada faal rol oynamağa kalkarsa İtalya ne pacak? İtalya hiç bir zaman Orta' a işler ikinci der katlanmak hi şuna buna birakarak e bir devlet kalmağa islemiyor. Çok pa;;ı kazanan adam (3 inct tayfadan devam) | Esasen Nisde oturan, fakat Paris- İte bulunduğu zaman hangi otelde kaldığı da kartından anlaşılan Şot bunun üÜzerine zabıtanın bir kat da- ha merakını uyandırmış, tahkikata İgirişmiştir. Şot igminde Nisde bir a- dam vardır. Fakat kendisi bir müd « dettenberi oradan ayrılmış ve ne va« İkit döneceği de belli olmamıştır. Da- ba başka yerlerden sorulunca Şot'un hakikaten yedi sene evvel Nisden ayrıldığını ve ne zaman döneceği belli olmadığı anlaşılmıştır. Lâkin alıkçı denizin dibinde | *|İler), 19,35 Borsa haberleri, 20 Sadi Üstündağın himaye ve riyasetlerin- ek ihtiyacımı Je kendisine kelli, felli bir adam sü- de olmak üzere 4 Kânunusani 938 hissetmez ki; neden muayyen bir SÜ vererek kiralık veya satlık kö; sah günü akşamı Beyoğlunda Fran- Yaştan sonra kadınlarımızın kalça - larayacak, gonra da dellâh öldürecek yatrosunda geçen sene olduğu |197t büyümeğe ve bacakları şişman- 'adamlardan değildir. bu sene de daha zengin ve daha |lamıya başlar. Bütün gün ."97'"7'?9' © halde katilin zavallı dellâlı tu- amla bir müsame- |de oturan ve hiç ha et elmiyen ( asa düşürmek için Şot'un böyle bir re yapılacaktır. |bir genç ';"L' üç sene sonra gördüğü- İkartını ele geçirerek Sahtekârlikla Hem iyi vakit geçirmek, hem de "'İ“”i“; a h'_“;'ı“-” göeyız Önün yünl e Çeriği Kolşlmaöm t a kütübhâneye yardım etmeleri için |Ü Solmuş, belden aşağısı genişle « |1 A N İ bununla bu çok güzel müsamereye iştirak et- |Miş ve adela pörsümüş bir hal aldı- | —— » v melerini sayın halkımızdan rica e- |(Kını hayretle görürüz. Halbuki bu Rgenç kız her sabah onbeş dakikasını |mükemmel prog | Köylüye Toprak Verilecek Topraksız köylüye, hiç olmazsa bir. aile geçindirmiye yetecek miktarda E—'——_—— beden hareketine vakfetse, ve tram- ı vaya bineceği yerde işine yürüyerek RADYO İöid'lercen sörçüğini vene Ihal'aza edecek ve havanın, beden BUGÜNKÜ PROGRAM yorgunluğunun verdiği bir neş'e i- 16 Kadıköy Halkevinden naklen |€ isinden bıkmış bir hali olmuyacal- orkestra könseri, 18,30 plâkla dans |© musikisi, 19 Safiye : piyano ve ke - | ' Beden hareketi dendiği zaman 0- man refaketile, 19,30 konferans: dok- |nun çok yorucu ve can sıkicı bir iş tor Fahrettin Kerim (Ileyecnlı tip- |okluğunu kabul etmek günahtır; |© ğ ğ Lur.kü nasıl sabahları kalkıp yıka - |H*dar bitirecektir. iniyor ve dişlerimizi fırçalamak işi | Hükümet, komisyonun hazırlıya- sikisi ve halk şarkıları, 20.30 hava |bir itiyad haline girmişse bir hafta- |Cağt rapora göre, derhal bir kanun rapofü, 20,33 Ömer Rıza tarafından (dan sonra beden hareketine devam ılşyihın hazırlayıp Meclise verecek- Arabca söylev, 2046 Semahat Özden- |edersek o da onlar kadar tabii bir iş |HT ses ve arkadaşları tarafından Türk |haline girecektir. musikisi ve halk şarkıları, (Saat a- | Ecnebi kadınlarının ince, uzun ve yarı), 21,15 örkestra: 1 — Boieldi- İsihhatli olması hep yaptıkları spo - €en : der kalif von bagdat uveraür, İrun tesiridir; onlar boş zamanlarını 2 — Morena : tortajada valse, 3 — Le-İya tents oynamak, yahut da süda şan komisyon, faaliyetini bir haftaya ve arkadaşları tarafından Türk mus Lâyihanın, meclisin bu devresinde kanuniyet kesbelmesi temin oluna- cak ve köylüye önümüzdeki ekim mevsiminden önce toprakları dağı- tılmış olacaktır. İtoprak verilmesi işi üzerinde çalı- | har: Zigeunerliebe Potpourri, & — Bizet; Entr,acte de Carmen, 5 — Langer : Grossmütterchen, 2215 A- jans haberleri, 22,30 plâkla sololar, opefa ve operet parçaları, 22,50 son heberler ve ertesi günün programı, 23 son, YARINKİ PROGRAM ı Saat 12,30 plâkla Türk musikisi, 1250 havadis, 13 Beyoğlu Halkevi iyüzmek gibi açık hava sporlarına İvakfederler; ve biz karşımızda bir ecnebi kadını gördüğümüz zaman bir türlü kaç yaşında olduğinu anlıya- mayız; bü da kadının en büyük ma- haretidir. Onların çocukları olur fa- kat onlar hâlâ çocuklarının yanında hiç evlenmemiş bir kadın tesiri bi- rakırlar, Memleketimizin her yerinde de - adım yürüyerek çardakta asılı ko - fgö:ıvm kolu Carafından bir temsil, İniz banyosu yapmak imkânı varken caman cam fenerinin ışığını elile 114 son. Bir Günahın Romanı Yazan : Nezahat Gültan Yılmaz fazla heyecanlı görünüyor- du. Sunanın önünde durdu. Onun ellerini mk sıkı yakaladı, Kalbi hız- h hızlı çarpıyor, elleri titriyordu. Beni bırakma, hissetti « rlığı yeşil gözlerinde — Suna, ğim bahi görmek istiyorum, bu lâtfü benden | esirgeme Suna, seni çılgın bir aşk- la sevdiğime inan... Fakat senden korküyorum., Beni korkutuyorsun, Şüphe içinde yaşıyorum Suna... Suna biran içinde bütün neş'ele- rini kaybeden ve heyecandan titri- yen genç avcıya hayretle bakakaldı. Yavaş bir sesle kızıl dudakları ara - — sından şu kelimeler döküldü: — Niçin korkuyorsunuz? Avcı daha derin ve kuvvetli bir seslo: —- Bir daha gelmiyeceksiniz, ve sizi göremiyeceğim, kaybedeceğim Dedi, Bu söz üzerine Suna güldü. Ne-tu- haf bir çocuksunuz Yılmaz bey. İn - san verdiği sözü yapmazsa ondan bü- İyük bir mahcubiyet hissi olabilir mi Jacaba?.. Genç avcı bu söz üzerine bir kadi- İfe kadar parlak ve siyah gözlerile Sunanın yeşil gözlerine baktı ve te- jşekkür etti. Suna köşke döndüğü zaman anne- sini odasında buldu. Ona biraz olsun tanıdığı gençten bahsetmek istedi. Kâmran hanım o gün Sunanın |her zamankinden erken dönüşüne (memnun olmuştu. Kızına; — Geldin mi Suna? Diye sordu, | Suna — Geldim anneciğim, diye (cevab verdi ve annesine karşı bir koltuğa geçip oturdu. Sonra Kâm- ran hanıma sevimli bir sesle anne.. biz oraya «pazar günleri çok kalaba- Biliyor musunuz bugün kiminle tanıştım?, Kâmran merakla sordu: — Kiminle tanıştın Suna?.. — Ormana avlanmağa gelen bir avcı ile... Bunu işiten Kâmuran hanım da- ha fazla bir merak göstererek kızına soruyordu: — Bu avcı nereden gölmiş Suna?. Her halde Bursalılardan değildir. |dan değil; İstanbuldan gelmiş. Bu- rada bir kaç zaman kalacakmış. Spo- ra pek meraklı görünüyor. Bu söz üzerine Kâmuran hanım — ——— lıktır» diye gitmeyiz de tıklım tık - lım dolu bir gazinoda müzik dinle - |mesini tercih ederiz. Halbuki açık lhavada denize girmek, güneşte yat- Am:k_ ve esen rüzgâra saçlarını bi - rakmak kadar güzel ve faydalı şey İyoktur. Sihhatinizi, neş'enizi ve gençliğinizi kaybetmek istemiyorsa. nız, boyadan vazgeçip kendinizi spo- ra verin, sade ve tabii bir insan ol- mak kadar güzel şey var mıdır?, le bir işi olduğundan öğleden sonra |gelecekmiş. Neredyse gelir. Suna yemekten sonra odasına çık- tı. Biraz kitab okumak istedi. Lâkin Wmı-um»_-:ık.r masanın üzerinde birik- Mişti, Kitabı bir tarafa bıraktı. Mec- muaları karıştırmağa başladı. Fakat Suna hiç bir şeyle oyalanamıyordu. Gözlerinin önünden hiç çekilmiyen hayal o kadar kuvvetli idi ki, Suna onun bir dakika bile gözlerinin — Evet anneciğim, dedi. Bursa - 'nünden çekilmesine razı değildi. Baş- İka şeylerle meşgul olursa onu mut- İlaka kaybedeceğini düşünüyordu. | Terzinin geldiğini haber verdikle- ri zaman Suna salona indi. Terzi an- güldü. Ne tesadüf Suna. Tam da s$e- (pesinin provasımı yapıyordu. Suna inin istediğin gibi sporcu bir arkadaş! İdga Kâmran hanımm elbiselerile — Belki doğru söylüyorsunuz an- İbıyaz alâkadar oldu. Ve annesinin ne, Fakat ormanda bir kaç gün ka- (çi bittiği zaman terzinin karşısına lacak olan misafir avcının bana ne kadar arkadaşlığı olabilir. Suna artık bu bahsi kapatmak iş- tedi. Ve annesine: ti, niçin gelmedi acaba?. biraz evvel haber göndermişt!. Ace- ; — Anneciğim, bugün terzi gelecek. —Gelecek Suna.. Sen gelmeden | İkendi geçti. Provası da epey uzun sürdü. Terzi artık bitti küçük kanım, dediği zaman Suna geniş bir nefes aldı, o kadar sıkılmıştı ki bunun far- kına varan terzi aman küçük hanım- cığım sizi bugün fazla sıkıntılı gö - üyorum. Yoksa rahatsız mısınız?. B (Devamı var) Arnavutluk istiklâli Merasimde İtalyan tayyareleri “yaşa! Arnavutluk,, yazılı kâğıdlar attılar Arnavutluk istiklâlinin yirmi be- |sinel yıl dönümü geçen ayını 25 inci |günü Tiranda parlak merasimle kar- şılandığı yazılmıştı. Son gelen Avru- pa gazetelerinde, nazarı dikkati celb ga eden husüslyetler Avrupalı muhabir ÖĞÜ ler tarafından kaydedilmektedir, Bu vesile fle Arnavudluktan gene bahsedilir olmuştur. Yirmi beş sene levvel Arnavudluk müstakil olurken Osmanlı Imparatorluğu da Balkan harbinde Rumelini kaybediyordu. Bunu unutmak kabil - olmadığı gibt bugün tarihin bu safhasını kısaca kaydettikten sonra şimdi arnavud - |kığun bahsine dönelim: Kral Zago- |nun altı hemşiresi vardır. Bunlar A afetle gezerler, Kızlar yi imü merasimi esnaşında mil- H Arnavud kıyafetlerinde gö lerdir. Kral Zogo 924 de cumhurreisi in- tihab edilmiş, bülâhara krallığını i - lân etmiştir. Kralın hemşirelerinin üçü henüz evlenmemiştir. Bunların İsimleri birincisi Müzeyyen, Ruhiye, Mai- | de'dir. İstiklâlin yıl dönümü günü İtal - İ Kral Zogo merasım | KkunNuU söylüyor yan tayyareleri uçuşarak — «ySi kral, yaşasın arnavud milletir | zında kâğıdlar atmışlardır. lk———san’atkârlah arasında (3 inetsagfadan devam ) |Harı 200-250 lira demektir. Aki n ıı.ııı biraz da elbise işidir. Ben V miyetle Jön Prömiye rollerine $ için fazla elbiseye ihtiyacı? ' Ha | | |belki hatırlamazsınız, Manakyan o zamanın darülbedayii idi. Burada gayet ciddi eserler oynanıyordu. Se- |ET9 (ilâcıdır. Esasen sihhalli olan bir ka- Şot kendi halinde bir adamdır. Böy- nede iki buçuk 'ay kadar da Selânik, |'Urdu. Fakat kat'iyyen sıkıntı © mediğim, yarın ne bulacağız, P€ veceğiz diye düşünmediğim İÇİN zülmeğe lüzum görmezdim. 20 elbisem, 30 çift kunduram, 260 8 kravatım vardı. Ve bunlar tiyf daki odamda sıra sıra dururdu. Arkadaşlar — hatırlarlar.. Gİ İprensese 14 kat elbise değiştirdi? hatırlıyorum. Kendi namıma İ ra hasılat yaptığım geceler oluf Onlar da bir zamanmış.. Şimdi 9 varlanıp gidiyoruz. Biraz Z ağır olmasa daha rahat bir nefeS lacağız. Eğer 30 senelik mesleğim o! Jat son zamanlarda iptizale UĞS bu hayatı terk edecektim. Bir takım — türediterte çalış mecburiyetinde — kalmıştım: larla çalışmaktansa meslekten İrilmak daha yerinde olacaktı. Bi |tuz söne daha yaşayacağıma olsaydım başka bir meslek ihtiyâ derdim. İçini çekti: — Kendimi bildim bileli sahi 'yim, ve yine artist olarak öl İterim, Tiyatroya karşı ölmez Ve |mez bir sevgim vardır. Tatlı £ rini de yaşadık, acı günlerini de. yat bu.. o da başka bir tiyatro-. ... Halk dilinde Eyüb Sabri dt? bir tâbir vardır. tahammülkâr V8 rağatkâr, sabırlı insanlara kar$t! lenir. San'atkâr Eyüb Sabriye bu | vermeğe lğzum yok, çünkü bi , |bizzat kendi taşıyar, 30 yıl YÜ nankör mesleği ile değil, kötü at telâkkilerimizle de mücadelt * derek, san'atkâr, oyuncu, Müf İismi verilen bir devirde nhl':’; tılmak ferağatini gösteren bü ile çocuğu, yuvarlandığı âlem de başlı başına hazreti Eyüb ni temsil eden bir insandır. NUSRET SAFA COŞ7 sa Kimyager Hüsameddin 'Tam idrar tahliti 100 koruf L Bilümum tahlilât. Eminönü Emİ ve Eytam Bankası kar$i İrzet Bes Hanı. Serez, Drama taraflârma Türneye çıkar, İstanbulda hazırladığımız pl- İyesleri tekrarlıyorduk. | — Tiyatroya alâka bakımından dünle bugünün farkı?. Eyüb Sabri eski günlerin heyeca- nını parlıyan gözlerile ifade ediyor- du: — O tarihlerde yalnız Şehzadeba- şında dört beş tiyatro vardı. Ve hep- si de rağbet görürlerdi. Ferahda Ma- nakyan, Şarkda, -Şimdiki Hilâl si - neması- Kel Hasan, yanan tiyatroda Abdi, karşısında Şevki ve Ali Rıza | oynuyorlard.. Bu kumpanyaların *yulık temsil yerleri de ayrı idi. Hiç biri diğerinin semtine tecavüz et - mezdi. | — Anlaşılan o zeman meslek tere İbiyesi daha düzgünmüş?. — Muhakkak.. O zamanlar tarihi piyes modası vardı. Halk bu kabil jpiyesleri çok tutuyordu. Ben de Ya- İvuz Sultan Sefim, Osmanlıların Ru- meliye hurucu, Güzei prenses gibi pi-| İyesler yazdım. Harbi umumide yaz- | dığım bir kaç eserim daha vardır. — Siz o zaman teşekkül eden Da- rülbedayie niçin intisab etmedii | — Darülbedayi Rıdvan paşazade | Reşad bey ve Antuan tarafından Le- | tafet apartımanında hazırlıklara baş- ladığı zaman benim de iştirakim iz- |tenildi. Parlak bir istikbal vadedi - yorzlardı. Fakat omuzlarıma yükleti- len yedi kişilik gile gallesi iki sene namzed olarak devamıma mazlesef |mâni oldu. Arkadaşlarımın hepsi İyükseldiler, şerefli mevkilere sa Ilıilx"rh—r: İ. Galib, Ertuğrul Mul |Raşid Rıza., Şimdi onlarla iftihar e- diyoruz. Hepsine karşı derin saygım vardır. — Belki soruşumu da tuhaf bula- caksınız, kaç yaşındasınız?. Güldü: — Yoo... Onu söyliyemem işte. 307 tevellüdlüyüm. Yanlış da söyliye - mem, çünkü en büyük şahidim Na- siddir, sahnede bile olsa tekzib e - jder. - O zaman çok kazanır mıydınız? Şimdi tiyatro san'atkârları az kazan- ğdıkhnndm şikâyet ediyorlar!, Bu yaraya neşter vurmuştu. Acı acı gülümsedi: — Ben on beş, yirmi altın maaş a- ih:—dım. Bugünkü para ile aşağı yu- ÇT B GRİPİN Baş, diş, nezle, grip, romatizm? ve bülün ağrılarınızı derhal keser. Icabında günde 3 kaşe alınabilir israrla Taklitlerinden sakınınız ve her yerde İ GRİPİN isteyiniz. sevgim ve gard K

Bu sayıdan diğer sayfalar: