23 Mayıs 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

23 Mayıs 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İiıî—eıu iktib Mahfuzdur : mından miralay Remzi, Şükrü, kı kaptanları, eski armatörler, Ve e eV Vesika, resim, malümat ve not verenler; Eski Osmanlı donanması erkâ- omhodor başkâtibi İhsan, batan gemi bugüne kadar gizli kalan vesikalar Ahdırma vapurunu batıran İhoiliz tahtelbahiri (B7) %' ada yeni avlar ve sergüzeştler peşinde koşarken “€hbulda, Ittihad ve Tarakki nazırları Mar- Mara facıalarının suçunu —_Piınmmıhvs b : —ıhnlnnıd N Bizi Bilmem, , aramızda bir """lı Bibi Guruyoruz dakika süren bir Dladı.. Talât Paşa her tarafında do. den armatör Erdekli Rasim — Evet, orası öyle amma... mel dajre pa. burada hiç sıkıl - Sadrınzama: ğ — Ooaffti.. ş Bütam; iç üzüntüsü ol. Biyye " Cümle Sadriczama NB nn ami | hözlerinde okurken devam etti: a n göldiğinl y İ Siliyaesuni” K :fnı.— Ş "'“s,:_' — Hangi vaziyeti?.. x.t.h_mnnymm ie. ğ:!_%h'iç üzüntüle. ' :::*“dkine bü kadar Gösteren eski ar. berdarsın!.. İttihad ve 2e. Büyük Harbin ilk senclerinde Ban- Saçayağını *oşci | dırma, Erdek, Edincik adlı üç va- İkisi karşılıklı stur.| purluk ticaret filosunu düşman tah. telbahirlerinin mermilerile - kaybe- -| Behriye Nazırı kendi sözünü tek. rarlıyarak devam etmesini istiyen Diye bir iç geçirmekle cevab ver. di; sonra hafif bir tereddüdün ür - pertisini karşısındaki zeki adamın — Hangi vaziyeti olacak, Enver. le aramızda geçen her şey senin de gözünden kurtulmaz. Talât, hep - sinden, olan biten her şeyden ha . birbirlerine gyüklemiye uğraşıyorlardı. aramızda büyük bir anlaşamamazlık meydana gelecekt.. Sadrazam, hiç şüphesiz her şeyi biliyordu... İki eski arkadaşın ara - sındaki ihtiras ve rekabet derdinin | Yazan : Rahmi Yağız|HİKAYE İnsan kafası (4 üncü sahifemizden devam) kalkıp boynuna atılmamdan karku- yorsun, Ben deli değilim. Siz hepi- niz delisiniz. Siz benden değil ben sizlerden körkmalıyım. Haydi çekıl detikanlı bırak beni sükünumun ummanına — terket. — Dalgalarımla hemhal olayım. Yosunlu hatırala - İrımın sahillerinde güzel renkli ha. lıklar avlıyalım. Çek arabanı dedi. Kalktım ve kendi kendime dü- Şündüm. Ben bu adamı riçin gün- leree aramış, bulabilmek için tâ bu- ralara kadar gelmiştim? Neden? Beynimin içinde kıvrılan bu is- tifhama cevap bulamadım. Oktav Föyye der ki «İnsan iste. diği zaman kendini yok edebilir. Fakat aslan bunu yapamaz.» Bu ka- rışık ihtiyarın söylediklerini şöyle bir dGüşündüm de ona akıllı diye- medim, Fakat deli de değildi 3 İstanbul tanbulun bir cephesi... İkisi ortasında, orta halli babaya ni İstanbulda orta çağa bir örnek- tür. Bu üç çağı telif edip yeni bir İs- tanbul yaratabilmek için, bize öyle, nasıl derin bir yara olduğunu ve bu | geliyor ki, kazmayı, küreği paranın Altihablaşan, kangrenleşmeğe yüz. futan, bir kanser yarası kadar çir. kin ve, sonu feci yaranın nelere yol açabileceğini de pekâlâ tahmin €- diyordu. İşte, Umumi? harb, bu, Enverim ihtirasile karışılan büyük ve cihan- şümul kavga Osmanlı İmparatorlu. ğunu aleyhine inkişaf ediyor; her gün, her cebheden yeni yeni feli - ket haberleri geldikçe memikette hâkim olan yels havası, mmatem rüz. (puşlu insanı, maddi - ( gârlarile gelişen kanlı çiçeklerin aç- tığı çorak yurd, fakr, sefalet, zaruret ve bunların mahassalası olan ölüm, devlerinin raksettiği bir meydana dönüyordu. Bu (Ölüm raksı) nın doğuşunu karşılamağa uğraştıkları en buh - den ellerin, müşterek ve grupça tatbik edilen diktatörlüğün ön mü. him, en kudretli elemanları arasın. daki ihtilâf nelere sebeb olamazdı... Binacnaleyh bu eski ve özlü yarayı kangrenleşmeden, neticede bir uz. vun kesilip atılmasını intac edeck bir vaziyete düşmeden çabuk bir müdahale ile bertaraf etmek lâzım. geliyordu. Sadrazam bunu müdrikti. İşte bu gün buraya gelişi de limanda, düş- man tahtelbahiri tarafından torpi'- lenen gemilerin hesabını sormak, buna karşı mes'ul nazır sıfatile Ce. İmal Paşayı tedbir, çare” aramağa sevketmekten ziyade (Ocaklı) ların Talât Paşa, Bahriye Nazırını iyi. (arasındaki ihtilâfi izale etmek, bu. .ce deşmek; kendisi söze başlamadan | değil, biraz da zevkin ve fikrin em- rine vermek lâzımdır. Aksinin en, bariz modeli Talimhane meydanı- dır. İstanbulluda üç tip İstanbulu temsil eden bu üç çağ ortasında, ü tip kıyafetini, ki çok garip olduğu. nu hepimiz itiraf ediyoruz. —Biraz bu değişme temposuna uydurı İmüz üç çağın üç tip kılıklı ve ser- ikânsızlıkla-| İrzım değil, zevksizliklerin ve derbe. derliklerin bir neticesidir. Belki üç İstanbul başlığımla ya- zımın Mithat Cemalin (Üç İstan - bul) isimli romanından bahsedece- gimi sananlar olmuştur. Bu romanımdan bahsetmediğim ranlı sıralarda, memleketi idare e. | iddia olunamaz. Çünkü İstanbulun tmarı bahsini ve İstanbul mevzuu çoktan (Güzel Prenset) romanının ciltlerini aşmış bulunmaktadır. Biz 8e sadece bugün, yarı ciddi, yarı şa- ka bu romana bir paragraf ilâve et. imek bazı kusurlarla, güzellikleri te) barüz ettirmek, ve bu aroda içimiz- İde kalmasın diye, herkesin beyanı mütalca eylediği bir sırada, üciza- ne fikrimizi söylermek istedik. Bunu hulâsalandırmak icap eder se diyeblliriz ki: İstanbulu imardan evvel çirkin- leri kaldırmak lâzımdir. Öyle çir- kinler var ki, - saydık - plân ve pa- ra beklemiye lüzumu ve müsaadesi yoktur. Evvelâ üç çağı idrak etmekte de- vam eden İstanbulu asrı hazırm or- (4 üncü sahifeden devam) | dır. Şehir kaldırımlarında gördüğü-|* *ıı.*'ı Nı,;:. Yard e L a evzua girmesini temin et .|rn k'î:"“_' ':I stmsak d"'"'d”“ ta halli bir şehri haline getirelim. ÜŞ Alanı gi bir Üzüntür.. | mek için bön bir tavır takındı: mmgeleni yapmak maksadına da - poâhare modernleştirmeyi düşüne- l haberi adar yakın| -— Gemal, bu sabah o kadar müğ- ” © halde P. i Eüne ağ| 2 H %ı"' Bd bu!:'“ '“’m'“"’“'“:lb'ff'u,î“““t“ bu #öz'fırmtından Ssültaak ödecek, İ e— latel Sfa COŞEUN. | ir lamak üyor. Or. 8 NE S in paşat,, M_'*’.. eli ni :“:e__;&mıı Paşayı dolambaçlı yollardan | MİMARLARI DAVET Ç Arbirgürden saklama - nim haberdar olduğum metele no. öi in derdine der - yin nesidir? Bunları sen söylemeden arkadaşların 'benim bilmem için kâhin olmam lâ. Eizli tarafları olma. |zım... Söyle Allah aşkana, böyle konuş. makla biribirimizi anlamak değil, Viz, — Aanya, İngillere, Pransa ve Rusya hizmetinde bu. i %:P:'“üldi_irıcnmım,uriuıııhkhlhndıldifı—h 'YER PİKAR ÇEVİREN : F.8. İSTANBUL İOVYETLER CASUSU &aa ER CASUSI 5_:'_——" 80 milyonkuk| MARENKANIN KA elden çıkarmak MUVAFFAKIYETİ n '_% ir. Bunları, ucuz bir; Ben, Manclesko ile siyasiyattan H.__ VAya, Polonyaya sat- Dühsederken sevgili Marenkam da isi için yenilerini VYT durmadı. . | K— | “Yüzbaşı, çiçek demetini verdikten N _:::..:..,, sürmüştü, Fotra otomobiline dönerken Blaren. Gostundan, Bükl |ka ile karşılaştı. i Marenka, şehre gidip öteberi a'a. N_uîî:enwnesm. “"|ukî:- K:n:_hn;,. :ııı malümat)| ) Ve milli banka! istedi İnımn eline sıkıştırmak istedi. Yüzba.| yürüterek kendi maksadına uygun bir hale getirecek, dili kadar sert duran bu sakallı nazırı balmumu gibi yumuşattıktan sonra ona kendi 'larak 24/5/938 salf günü saat 17,30 fikrini kabul ettirecekti. da, Alayköşkünde toplanacağından (Devamı var) - lâzanın teşrifleri rica olunur. 'Türk Mimarlar Cemiyeti İstanbul şubesi Başkanlığından: Şubemiz yillık kongresi kat'i o. ber resmi otomobil ile sür'atle gitti.| Vikers'in tekliflerini ona göre ha- Artık düşününüz. Yüzbaşı genç, zırlardı. Marenka güzel. Barutla ateş yan.| Dedim. Manolesko, hiç şüphalen. yana... Hemen aralarında samimiyet | meden dosyanın kopyelerini bana başladı. Az sonra şik bir kahvenin | verdi. Teşekkür ettim. Ve Fransa. masasında karşı karşıya oturmuş, nın şimdiye kadar mühimmat gün- hasbihal ediyorlardı. |derip göndermediğini sordum. Marenka en pahalı içkileri ıımar.'d_g"_ I:iıt;;!r ve top :i;:def&: liyordu. Yüzbaşı, biraz sıkılır gibi| ÜSerini, yeniden bir mil TEETĞ İ Ço AD D ERERİE J ledi, İngiliz lizalık bir banknot aldı: — Bu akşam canım çok eğlenmek istiyor.. diyerek yavaşça Yüzbaşı - BESARABYA Manolesko, Rusyamın, Besarabya. nn zaptı. için harb açmıyacağına Fransanın kani olduğunu ilâve etti ve: — Romanya, ecnebi nüfuzu altına girmek arzusunda «da hiç değildir. Dedi. Cevab verdim: — Bütün İngilizlerin de arzusu bu. Şunu söyleyebilirim ki, İngil - tere hükümeti, Fransanın, vaziyeli vahimleştirmesine' hiç bir suretle Şt İlk evvel almak istemedi, fakat, | Büzel kadının ısrarı üzerine kabul etti. Akşam, bir lokantada buluş - mak kararını verdiler. Saat yedi buçukta bir otomobil geldi, beni aldı. Maneleskonun evi- ne götürdü. Yemekten sonra, Manelesko mü. a SÖöyled kimseyi kabul| — Yüzbaşı büyük bir nezaketle: Ertesi günül — gi yurunuz, otomobil ile gide- davet etti.'lim, alalım... Dedi. Marenka, yüzbaşı ile bera-, ' müsaade etmemeğe ve buna bütün bimmat meselesini açtı ve bana, kuvvetile mâni olmağa çalışacktır. Fransız tekliflerine nid bir dosya 'nız, rica ederim size, bana çok İş - kence etmeyiniz... Diye yalvarmağa başladı. mahküma cevab verdi: — Sükünetle yürü... İşkence et. miyecoğime söz veriyorum.: «Bunun üzerine malkümun (tu. 'valeli) ni yapmıya başladık. Tuva. let, bir aözdür. Gömleği yırtılır, el. leri kelepçeye, ayakları zincire vu- rulur, «Ben sağ koluna girdim, arkada. şım da soluna.. Cellâdbaşıyı taklben |hapishanenin avlusuna çıktık. İdam sehpası orta yerde idi. Direğin & nündeki sandalyeye oturttuk. Cel lâdbaşı, ayakta duruyordu. Arkada. şumla beraber halkayı başına geçie- dik. «Collâdbaşı, derhal manivelâyı çevirmeğe başladı. Mahkümun vü. cudü sarsılıyordu. Bir, iki... Sarsın- tı kesildi. İdam hükmü yerine ıı—ı.[ mişti. «Arkadaşım, garrotu mahkümun boynundan çıkardı. Doktor geldi, | İmuayene etti, öldüğünü söyledi. Ve be.. cellâdbaşıyı bir köşeye çektim. Bu işi yapamıyacağımı — söyledim, | istifamı verdim. «Fakat, bu İstifayı ertesi gün geri İaldım. Cellâdbaşı, mahkümun azıb | çekmediğine beni temin etmisti | Doğru düşünelim, ancak birkaç *>- niye süren bu acının ne ehemmiy olur?..> | Gasset, gömleğinin kolunu sıv sol kolunda, bileğinin biraz yukazı. İsındaki bir yara izini gösterdi: — Ölüm mahkümu Juan Lopez di Dedi ve anlattı: — Juan Lopez, meşhur bir dolan- dırıcı idi, Yüzlerce sabıkası vardı. Korkak, alçak adamın biri idi. Şe. riki, Blanguez'in sırtının ortasma ra ağır bir desti ile kafasına vura. rak beynini parçalamıştı. eİriyarı bir adamdı. İki metreye| yakın boyu vardı. Kiliseye konul - ması, papasın nasihatleri kendisini teskin edememişti. Sabaha kadar papasa sövüp saymıştı. Sonra sıra bize geldi. Bizi görünce deli gibi oldu: — İşte, aylıklı katiller!.. Diye bağırmıya başladı. Ağzına geleni söylüyordu: | — Ben, intikam almak için öldür. düm! Fakat siz, siz.. Birkaç para kazanmak, karnınızı doyurmak i. çin öldürüyorsunuz. Alçaklar!.. Altı kuvvetli cellâd muavini, ka- tili zaptedemiyorlardı. Cellâdbaşı bağırdı : — Çabuk olunuz!.. Ben, ayaklarına zincirleri geçir - meğe çalışıyordum. Katil, birden- bire eğildi, var kuvvetile -kolumu ısırdı. «Ben can acısile bağırıyordum. Birtürlü bırakmıyordu. — Nihayet kafasına şiddetli bir tokmak indir. diler, öyle kurtuldum. Derhal has. tahaneye gittim, pansıman yaptı - lar, tetanos aşısı yaptılar, Katil, birtürlü siyaset meydanı - na gitmek istemiyordu. Sürükleyip götürmk için dört adam daha lâzım geldi. Nihayet, bin müşkülâtla boy- nuna ölüm halkası geçirildi...> Marenka saat on birde odama geldi. Yüzü gülüyordu. Yüzbaşıdan birçok şeyler öğrenmişti. Yemek yerlerken, babamın Vickers şirketi hissedarlarından olduğunu ve beni PFransızların tayyare — ve top satışı tekliflerini öğrenmek ve ona göre fiatlarını — hazırlamak — için Ro- manyaya gönderdiğini ağzından ka. | çırıvermişti. z Yüzbaşı çok şeyler biliyordu. Ma. renka bundan istifadeyi düşündü. Çantasındaki 35 İngiliz lirasını ya- vaşça ceketinin cebine koydu. Bu linalarla ısmarlanan şampan- yalar, arasıra teati olunan tatlı ve. gıcak buseler, genç yüzbaşıyı çileden çıkarmıştı. Marenkayı apartımanına götürdü. Kopyelerini alıp iade et - mek şartile birçok kıymetli vesika- lar, mukavelenameler verdi. Ve o. tele getirdi. Bu vesikalardan, Romanya erkâ- nıharbiyesi ile Maliye Nezareti a. rasında mevcud olduğu söylenilen fikir ihtilâfı pek güzel anlaşılıyor- gösterdi: Suvare neş'e ile bitti. Kendisin - /du. — Babamı son derece alâkadar e.| den müsaâade aldım. Saat on buçuk. Öğreneceğimizi öğrenmiştik. Va. dewkhk".'wll_ıüu_üü 'zifemiz tamam olmuş demekti. Er. «Cellâdbaşı, usul hılâfına Dhr:l! Z - BONTFLOCR BİR GÜNDE DÖRT İDAM caniyi boğdu, ölürdü. Bunlar bir ları parmak izleri sayesinde yakayı ele verdiler. Ve cürümlerini itiraf ettiler, Mahkemede: — Biz, siyasi bir teşkilâta men - subuz. Bu teşkilâta para yetiştirmek mahküm edecekseniz, siyasi müc rimler gibi kurşuna diziniz.. Adi caniler gibi Garrat - ölüm halkosı ile öldürmeyiniz... Diyorlardı, Âzalardan biri cevab verdi: — Eğer kızcağızı öldürmemiş ol- saydınız belki bu arzunuğu yerine getirirdik. Fakat, sefiller... Hiç bir |taksiratı olmuyan bir yavruya da a. cımadınız, onu da öldürdünüz. Ce. zanızı çekeceksiniz... | Dördü de, bir günde ve bir saat. te can verdiler. Bunların elebaşıla. rını boğmak için, manivelâyı beş kaldım. Hâlâ gözlerimin önündedir. Bu çok kuvvetli bir haydut idi. Sır. tında beyaz gömlek, fütursuzca yü- rüdü. Kalm ve iri bir boynu vardı. | halkayı müşkülâtla geçirebildik..» İDAM MAHKÜMU BİR KADIN İNADCI, SERKEŞ BİR MAHKÜ>!| — Bu kadın, iki kocusını ve üvey | oğlunu öldürmüştü. İlk kocası, ga.. rib bir şekilde ölmüştü: Kuyuya İdüşmüştü. Fakat, arasıra çok içtiği, sarhoş olduğu herkesin malümu bu.- lunduğundan sarhoşlukla düştüğü. ne hükmedildi. Kimse, karısında» şüphelenmemişti. Dul kadın, kocasından kalan para ile iki sene zevk ve safa sürdü. E - inğü birinde zengin bir tür (5 inci sabifeden devam) tün bunları İngilteredeki teşkilâtın başı olan Amiral Hal'e telgrafla bil. Kadın bana, Almanların altı İngiliz tahtelbahirinden haberi olduğunu söylediği zaman ben, İngiliz tahtei- bahirlerinin altı değil, on üç oldu. ğanu söylemekle işi şişirmiştim. Yazdığım malümat üzerine Ami- ral Hal'den cevab aldım. Bana vez. diği cevabda şöyle diyordu: Şişir - me tahtelbahir hikâyesi Danimarka sularında bulunan Alman donan . ması amiralının kulağına varmış - tır. Bunun için de kırk sekiz saat kâfi gelmiştir.> Demek ki kadın, benden duydu- ğunu hiç vakit geçirmeden bildire. ceklerine bildirmişti. Bundan sonra öğrenildi ki Alman Amiralı şimdi. ye kadar altı İngiliz tahtelbahirinin Alman donanmasını takib ettiğini, fakat bunların altı tane olmayıp on üç olduğunu yeni öğrendiğini söy. lemişti. Onun için Amiral, bulun. duğu gemiyi emin bir yerde tuta - rak donanmayı dışüri çıkarmıyor. tesi günü tayyare ile Viyanaya ha- reket etilk, Bir darbımesel vardır: «Eski dost düşman olmaz!.» derler. Buna ben de kanaat getirdim. gar casusu bazı İ; kullanmış - tım. Arpad, hiç bir teşkilâta bağlı değildi. Kim fazla para verirse ona hizmet ederdi. Ele geçirdiği vesika- ları da en çok para verene satardı. Para için babasına bile ihanet et - mekten çekinmezdi. Fransızların hesabına çalıştığını ve az para aldığını öğrenince iki misli fazlasaını teklif ettim. Ve bir. kaç gün içinde kendisinden çok mü- him şeyler öğrendim. Ayrılırken, biribirimize ihtiyacı. mız olduğu zaman yevmi gazetele. rin birinde küçük bir ilân neşrede. rek buluşmayı kararlaştırmıştık. buluştum. haydut çetesine mensub idiler. Zen. gin bir sarrafın köşküne girmişler, ev halkına uzun müddet - işkence | yaptıktan sonra paraların yerini öğrenmişler, bunları aldıktan sonra | da sarrafı, karısını ve sekiz yaşında bir kızını öldürmüşlerdi. Bıraktık- için çaldık, öldürdük. Bizi idama sasen hafifi oynak bir kadın.. habersizce bıçağını sapladıktan son-| g, BŞ dirdim. Bu şişirme tahtelbahir hi. kâyes nazarıdikkati az celbetmişti. IBIUdı,ArpıdVıylıdhhirHı— 1920 da, Londra merkezi, mevzu- bahs ilânın neşrini bana haber ver. di. Derhal Parise gittim. Arpad 1le Bana, Fraasızların yeni zırhlı o. AF — ıiığğıı- Kör testere ile insan öldürüyorlar (5 inci sahifemizden devam) I fearla evlendiği haber alındı. Bu iz. — Boğma makinesi bir günde dört | divaç on sekiz ay sürdü. Sonra bir gece kadın, doktora telefon etti: «Çabuk, çabuk geliniz. Kocam ve üvey oğlum zehirlendiler, ölüyor. lar...» Doktor gelince ikisini de ölü bul. muştu. Ölümleri şüpheli — görüldü. Definlerine ruhsat verilmedi. Otop. si yapıldı. Aflesi işe müdahale etti. Nihayet kadın, cürmünü itiraf etti: — Ben zehirledim!.. Deodi. Ağlamıya başladı. Haraketi- ne nadim clmuştu. Fakat çok geç «Hapishanede, umumi — koğuşla yatıyor, diğer mahpuslarla beraber yemek yiyordu. Hususi bir hücrede bulunmak istememişti. Bir akşam, müdür kendisini çağırdı: — Bu akşım umumi koğüşe çık. madan evel geliniz, beni görünüz. Bu geceyi kilisede geçireceksiniz. Metanet gösteriniz... Dedi. Kadın şaşırdı. Son dakikaya kadar ıdam hükmünün hapis ceza. sına tahvil olunacağı ümidinde bu. lunuyordu. Bağırmıya başladı: |defa döndürmek mecburiyetinde|lirsiniz. Sonra, sizde 0 kadar çok para ne gezer.. Cani kadın tekrarladı: — Çok, çok param var, diyorum size... Sonra bir yerde gizli parani da var. Bunu benden başka kimsa, nin almasına imkân yoktur. Affet tiriniz beni, hepsini size vereyim. |Ölmek istemiyorum...> ı «Seher vakti, kadını almak için hapishaneye geldiğimiz zaman mah. kümu bir noter huzurunda, bütün servetini hayır mücsseselerine terk”, ettiğine dair bir kâgıt imzalarken bulduk. «Sehpaya titremeden çıktı. Hal. ;kayı bizzat boynuna geçirdi ve ses çıkarmadan ölüd.. Harri Grey Şişirme tahtelbahir hikâyesi ve.. du. Alman! Amiralı İngiliz tahtel « bahirlerine dair hakikati öğrenme. İdikçe donanmayı hareket ettirme. meyi muvafık görüyordu. Fakat acaba o genç kadın ne ol. du? Ondan sonra gidip kendisile daha çok defalar görüştüm. Fakat her halde benim ziyaretlerimden hiç te memnun görünmüyordu. Ba. 'na karşı bakışları çok fena idi. E - iğer bir insanın bakışı diğer bir in- sanı öldürmek — kabil olsaydı her Halde bu kadının nazarları beni öl- dürmeğe yeterdi. Çünkü bana öyle |düşmanca bakıyordu. İşte Amerikada İngiliz ve Alman (casuslarının karşılıklı mücadelesini gösteren bu maceranın hikâyosi de Bundan anlaşılıyor ki İngiliz tab. telbahirlerinin on üç uolmadığını Almanlar çok geçmeden öğrenmiş, ler ve yanlış haber aldığı için o c&. sus kadın da mensub olduğu teşki. lât tarafından ihtara uğramıştı. O. nun için İngiliz casus teşkilâtinin reisine karşı öyle düşmanca bakıp bakıp duruyormuş... tomobillerinin nasıl yapıldığını göz. teren plânları satmayı teklif etti ve 3,000 frank istedi. Ben 5,000 frank verdim. Akşama getireceğini söy - ledi, ayrıldık. Hakikaten sözünü tuttu, plânları getirdi. Bu otomobiller saatte 80 ki. lometre katediyordu. Piyade hiz - metinde kullanılmak için ehemmi- yetli idi. İçerisinde 12 asker bulu. nuyordu. Otomatik bir topu, mitral. yozu, tüfekleri vardı. İNGİLİZLERİ VE BEYAZ RUS. P LARI NASIL ALDATTIK? Arj ikinci teklifi biraz şüp- heli idi, İngilizlerden, beyaz Rus . İlarla berabey bizim aleyhimize ca- İlışmak teklif edildiğini söylemişti. Paristeki ajanımızın muvafakati- ni aldıktan sonra bu teklifi kabul etmesini ve bizim vereceğimiz di - rektif dahilinde çalışmasını karar. laştırdık. Üç ay sonra, İngilizler işin afrkı. na vardılar. Parayı kestiler. Arpad, hakkı süküt olarak 75 İngiliz 'irası aldı, çekildi. — BİTTİ —

Bu sayıdan diğer sayfalar: