June 12, 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

June 12, 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K N AA & t & NO? mevzi alan askerlerin ya. Slihsz olarak çarpışmaya etmişti. Rtrisin — geriye kaçınış, yölünmiş, tahtelbahir suya he Ora tabur ayağa kalk. KA L S :.ı-* h* doğru yürümeğe baş - : &k, B7 daldıktan sonra GŞ A ,, Sağırdı, ona sordu: | A.hllluıyuııhı-qım isabet İ tar, A R "hhıçuıhmınp_ et. HŞÜÇ et buna - memnun oldu. # Mi bir yels vardı.. Aca. a ç: hasara uğradı mı? di. e Y olmadıysa, bunu mu - (,J*: k İzlik sayarak boş yere Z2amana acıyordu. Bunun 4 bu hissini açmak lü. S lü, _h' Trene birşey yapabil . | ? Bördi dersin '. Büratle geri kaçtı... İ. a Bu şartta imkânsızdı za. ka & biraz acele etlik... Bu, ( Bırakacaktık treni, İN Jsıina geldikten, dönmesi Bunca SA : T hedef teşkil edecek bir mesafede iken Açacaktık... Acele ettik.. İ K acele etmek, treni gi. — n Bez ateş açmak tedbirsiz. — ÜN öyle bir fırsatı kaçırdı. halde üzülüyordu.. Bu * v'* genç muavinine an . H u be çok mühim ve çok ... Trene bir isa. f bile halkın manevi. halde korku salacak - & S sade denizlerinin değil, n İlarının bile tahtelbahir AÇA ç Utinda olduğu ilân edi. W bi mlekette düşman deh - Maneviyatı sarsacaktı. inden böyle bir fırsatı, doğacak netice ile böy Ünel bir hizmeti kaçır - # dediği noktadan bu ha. y e istenilen 'tesiri mey - İ Mtan Jâyıkile istifade e. tir... Fakat, — hareketi. Ko manı : 44 ğ eydan, Çi ... Mösyö Blaiseon Vai 'eya Berline mütevecci. İh etmesine mâni olun- a 'ordu. Ka Dünlardan eline geçirdiği K '.'—luılı «lükadar olan İ - Ve oııuıi“' :qui::ıı: : için G Ştbiyordu SAA hissetti: v #üpheye hiç de ma. Ye y Mesele budür... Ve &'henıı'nun hasımları ha- &a hirane hareket ettiler. *A Abdul. Mesin. işini bu. Eİde ettiği zaman da. Bdağü heyecanin kalbini | miz, istediğimiz tesiri yapmıştır. — Anlamadım?.. Trene isabet yapsaydık, ha - sar — verseydik, emniyet — bakı - mından halkın korkusunu arttı . racak, tahtelbahrin yalnız deniz. leri değil trenleri de, kara yolla. rını da tehdid ediyor. Diye mane. aiyatını sarsacaktık... Diyorsu - nuz... — Evet... Öyle diyorum — O halde ben de diyorum ki, isabet — yapmadan da bu tesiri meydana getirmiş oluyoruz!... — Şüphesiz halk bunu haber alınca, tahtelbahir — treni to « pa tutmuş; diye... Ve kendi ha. yallerinde — büyültecekleri — bu vak'a ile artık düşman mer. mileri her taraftân —hükümet merkezine kadar — uzanabiliyor; tayyareler, tepeden atoş yağdırı. yor, tahtelbahirler denizleri ha'. Taca kesmişler, bu da yetmiyor - müş gibi karadaki trenleri de to. pa tutuyorlar... - Diyecekler; ve dehşet bütün maneviyatı sarsa - cak ki, zaten treni tahribden zi . yade bu maksadı ele geçirmek için bunu yapmıştık.. Helbrock bu düşünceyi makul ve yerinde bulmuştu: — Evet... dedi, hakkin — var... Maksad kismen ele geçirilmiştir. Fakat isabet olsaydı, maneviyat vurulan bu darbe çok daha şiddet. Hi olurdu... Maamafih ileride acı. sını çıkarırız... B7, Marmarayı zikzak hareket. lerle geçmek bu suretle rotası ü. zerinde rastlıyacağı Türk bayra. ianı taşıyan büyük küçük bütün deniz vasıtalarını tutmak, batır . mak, avlamak için engine açıl - maştı... Marmarada, — mevsimin bütün güzelliklerini seyretmek - ten mahrum, suların altında giz. N, balık gibi sessiz sadasız bir a. kışla İngiliz tahtelbahri — süratle yol alıyor, preskopun başında biz. zat engini gözetliyen kapiten Hel. brock'un bir düman, bir gemi gölgesi, bir direk ucu görmeğe çalışıyordu... Bu sırada pererko. pa uzak, hayli uzak bir mesale . den ilerleyen bir geminin direk uçları çarptı... Helbrock preskopu © noktaya ayar etti, gemisine, ona dosdoğru - ilerlemek, kısa yoldan nasıl ekliyeceğiz. Onun ölümü- Hün bu işte manası nedir? Ve birdenbire düşüncesini bu. rada kesti, Çünkü gözlerinin ö - nünde bir kâğıd belirmişti. Maktul Abdul-Mesin'in odasın. daki bir tahtakurusu deliğini tı. kıyan sarı bir kâğıd porçası... İngiliz casus teşkilâtının başlı. ğını taşıyan kâğıd göründe can- lanmıştı. Si Ve o zaman Achil Baslein bü . tün bu işleri tdare eden kuvvetin ne olduğunu iyi tahmin etmekte bulunduğunun farkıng vardı. Vesika, resim, malümat ve not verenler; Eski Osmanlı donanması erkâ- mından miralay Remzi, İskele ve limanlar umum kumandanı albay Şükrü Pala, komodor başkâtibi İhsan, batan gemi kaptanları, eski armatörler. Ve bugüne kadar gizli kalan vesikalar tenç muavin süvarisinin Sessürüne iştirak ederek: “Fırsattan lâyıkile istifade edilmemiştir.. Xat hareketimiz istediğimiz tesiri yapmıştır,, yetişmek için rotayı kumandaya başladı: Tam.. hizile, adeta oklaşa. rak Helbrock'un rotasma göre yol alıyor, hiç şüphesiz bir av olduğu anlaşılan sefineye her saniye bi. raz daha yaklaşıyor, onu yutma. ğa, batırmağa, yoketmeğe koşu - şuyordu. Nihayet bir mile kadar yakla - şıldı... Gözlerini preskopun ob - jektifinden ayırmıyan Helbrock bunun 200 tonluk büyük bir yel. kenli olduğunu farketti.. Ser: . ninde ve kıç direğinde Osmanlı sancağını taşıyan yelkenli bütün yelkenlerini şişirmiş, müsald yıl. dız rüzgârile suyun üstünde ka - yıyor; aşırı bir hızla Boğazdan İstanbula geliyordu... İsmi; baş taraftaki süslü (gemi aslanının) altta iki kalın çizgi halinde far . kediliyor; henüz okunamıyordu.. (Devamı var) BUĞGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: " 18,30 Plâkla dans musikisi. 19,15 Konferans: Prof. Salih Murat (rad | yo dersleri). 20 Grenviç rasatane. sinden naklen saat ayarı. 2002 Nihal ve arkadaşları tarafınden 'Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,45 Hava raporu. 2048 Ömer Ri. za tarafından arabca söylev. 21 Klâsik Türk musikisi; Nuri Halil ve arkadaşları tarafından, 21,45 Orkestra: I— Moret: Marş. 2— Strauss: Tu Viyen vals. 3— Azzuni: Mel: 4— Aylenberg: Am mülbah. 5— Stolz: Marşen der yügent. 22,15 Ajans haberleri. 22,30 Plâk la sololar, opera ve öperet parça. ları. 22,50 Son haberler ve ertesi günün programı, 23 Son, YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı 12.30 Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis. 133 Plâkla Türk musi - kisi, 13,30 Muhtelif plâk neşriyatı. H Son, azzam mekanizmasile İngiliz giz- li teşkilâtı vardı. Yazıhanesinin kenarına otur - du. Ve yeniden düşünceye daldı. | Kaşları çatılmıştı. Yüzü çok a. | bus bir mana almıştı. Bir müd- | det böyle durduktan sonra bir. denbire masaya bir yumruk in - dirdi: — Hâş mendebur. herif! Hay rezli, namussuz!. | Diye söylendi. Ve hemen tele . fonu açarak kahverengi parde . sülü ihtiyarı yolladığı hastanenin müdürünü aradı. — Allo. Allo.. Burası emniyet direktörlüğü... Ben polis müfet - tişi Achille Bastun. Bir mahzen. de baygın olarak bulunmuş ihti . yar bir adamı demin hastanenize getirdiler.. Evet, evet o.. Ta ken. disidir. Her ne bahane ederse et. sin onu hastaneden çıkarmıya - gaksınız hayır.. Hayır mevkuf de. ğildir. Yalnız tarassud altındadır. Fakat size tekrar ediyorum. Ne bahahe ederse etsin hastaneden Bütün bunların arkasında mu- | çıkmıyacaktır. Yazan : Rahmi Yağız|/HİKAYE DOLABDA oynanan komedi (4 üncü sahifemizden devam) —| Ne güzel, ne çıtı pıtı kadınmış bizim komşu meğerse. Reddedemedim. Mezesini ken. ! di elile ağzıma uzattı. Terlemeğe başladım. Dehşetif sikılıyorum. — Ne emriniz var Beyan diye sordum. — — Hayati bir meseleden bahsede - | ceğinizi yazmışınız!. | Gülümsedi. — Acelemiz yok! Cevabını ver. di, Bizi kimse rahatsız etmez. Bil. seniz sizi nekadar beğeniyorum. Afalladım, kızardım. Kekele - dim. — Teveccühünüz bayan!.. — | — Sizinle tanışmak, konuşmak en büyük emelimi teşkil ediyordu. | Bu akşam hayatımın en mes'ud gecesi.. 'Ter vücudümden, künkleri pat. lamış, bir su deposu gibi akıyor. Başımı önüme eğdim. — Çok sıcak değil mi oda, ce ketinizi çıkarsanıza.. Aman yarabbi! Neler işitiyorum. — Kendinizi yabancı tutuyor - sunuz. kolunu boynuma doladı. Silkin - dim. ö — Rica ederim bayan. Beni küt sandınız. Siz evli bir kadınşınız, ben de evli bir erkek.. Biliyorsu. nuz ki ne büyük bir günah işliyo. rüz. — Aldırma sen de. diyen bir du. dak büküşile cevab verdi: — Bu günahtan kimsenin ha. beri olmaz. Bu fırsatı kaçıralım mı?., Kocam gelmiyecek bu ak - şam. Ben geceyatısına gidiyorum, diye kandırdım. O da kimbilir ne. rede geceler. — İstediğinizi yapın. Fakat ri. ca ederim, müsaade edin ben gi. deyim. Birdenbire yüzü değişti. Kaş - Tarı çatıldı. — Dediklerimi — yapmazsa - mnız, benimle kalmamakta i. mad ederseniz, pencereyi açar bağırırım. Herkese, rezil oluruz. Bana vız gelir, Fakat siz böyle skandala tahammül edebilir. mi. | siniz?. | Tüylerim ürperdi. Kirpileştim. — Allah göstermesla, yüreği- me iner, sektei kalpten ölürüm. Karımın yüzüne nasıl bakarım sonra.. Müstehzi müstehzi gülümsedi: — Karın mı?*.. zavallı dostum.. — Niçin zavallı oluyorum?. — Hiç!.. Vay hain kadın vay. Kafamın bomboş tarlasına şimdi bir şüp. he tohumu ekmişti. — Sizi ne zamandanberi gözü. | me kestirdim. Bir türlü mukabe. le etmiyordunuz. Böyle bir oyu ha mecbur kaldım. Siz ne biçim erkeksiniz kuzum? — Ben namuslu adamım! — Ben de aksini iddia etmedim ya! Bana mukabele ederveniz na- musunuzdan — ne kaybedersiniz! — Hepsini!... — Amma yaptınız ha. Bu kadar Achille Bastien yeniden bir si. gara aldı. Yaktı ve lk nefesi gö . rülen bir zevkle içine doğru çekti. Şimdi işin ne olduğunu bul . müuştu. Siyahlı kadın kendisine verilen şifreli haberin bir suretini neden yine ayni insanlardan is . tememişti... Bu anda Achille Bas. tien bunu biliyordu. Çünkü bu şifreli haberi veren insan ortadan kaybolmuştu. Ve © haberi elde etmek istiyen &i . yahlı kadın da Blaisean'ın evine gizip elinden çalınan kitabı tek < rar almak istemiş ve bunun için morgdan bir cesed tavan arasına, sandık odasına yerleştirilmiş ve mühterem hali tüccarının tevkif edilerek evden — uzaklaştırılması temih edilmişti. Acille Bastien: — İngiliz gizli teşkilâtı!.. Diye düşünmekten kendini a . lamadı... Evet bu basit inşanların işi değil... Çok muğlak çok karışık ve çok ince bir zekâ ile işlenmiş saçma düşünmeyin! Kaçıncı a. sırdayız? — Namusun asırla alâkası yok. tur. Namus telâkkisinin ardır ama.. — Ben sizin bu isteğinize «peki'» diyemem. — Bağırırım âma.. Evime misa. fir geldi. Bana tecavüz etti de- Tim. — Yapmayın Allahaşkına!, — Fazla lüf istemem. Haydi kocamın şu pijamalarını giyin!. Ah yarabbi. Başımı me büyük| belâya sarmıştım. Hem de ken. | di ayaklarımla tıpış, tıpış gele - | rekt. | Arkanızı dönün bari.. Pijamayı giymeğe hazırlanıyor- dum. Aşağıda bir tıkırdı oldu. İki | miz de kulak kabarttık. Kapıya | bir anahtar sokulmuştu. — Eyvah kocam! — Demeyin!; — Mahvoldum. — Ya beni. — Haydi abtal abtal yüzüme-| bakmayım çabuk şu masanın Üs- tündekileri karyolanın altma sü. rün. Penceredeki battaniyeleri indirin, sonra siz de şu dolaba gi rin!. — Anlamadım! — Of ne budala adamsınız siz kuzum. Çabuk olun. Ben vaziyeti idareye çalışırım. Dediklerini yaplın. ondan sonra da biraz evvel girdiğim dolap kâfi gelmemiş gibi ikinci bir dolaba, yüke girdim. Burası genişçe bir yerdi. Her halde yatak filân konuyordu. Bir köşeye büzüldüm. Ayak sesleri yaklaştı. - Kapının açıldığını duydum. Hayatiyi sesinden tanımıştım: — Karım bu akşam evde yok! diyardu. Rahat rahat eğlenebiliriz. Ben sana demedim mi buradan iyi yer | bulamayız diye. Erkek bunları aer halde bir ka. dına söylüyordu. Fakat karısı ne: redeydi. Karşılaşmamışlar mıydı?, Bu müadeleyi - dolabım — içinde halle çalışırken, Hayati birden- bire: — Sus! Diye seslendi. Aşağıda bir gü. | rültü var, Bir müddet sessiz. dinlediler. | Kadın zaten hiç konuşmuyordu. Bu meselenin sonunda erkek ba- Birdi — Eyvah. Kapıya anuhtar so- kuldu. Galiba karım döndü. Ne yapacağız şimdi? Odanın içinde bir telâştır gidi. yordu. Nihayet Hayuati akıl et, miş olacak ki: — Çabuk canımın içi şu dolaba gir. Ben onu ne yapar ne eder © yalar. Seni kaçırırım! Dedi. Eyvahlar olsun. Bizim dolaba bir misafir dahı geliyordu. Görünmemek için kıvrıldım kö. şede büsbütün büzüldüm. Yumuşak bir külçe üzerime yı. muazzam bir plânın bir safhası büyük bir faaliyetin bir ucu idi. «Evet, diye düşünüyordu. Si - yahlı kadına bu haberi dikte e - den insan ortadan kaybolmuştu. Üç gün bir mahzende kapalı kal. mıştı. Onun itiyadlarımı pek iyi bilen düşmanları kendisini orta. dan yok edivermişlerdi. — Siyahlı kadının ise o gece elinden çalınan bu haberi bilmeğe ihtiyacı vardı. Bu küçük ihtiyar demek C. M işaretile tanılan casus yahud da onun habercisi idi. — Ah mendebur herif diye ye. niden küfüre başladı. Ben de 9z kalsın enayi gibi onun polis vak. alarına karşı büyük bir merak du. yyan bir bunak olduğuna inanacak. tım. Masum bir ihtiyar rolünü de ne güzel oynuyordu, Vay mende. bur herif var!.. Bekle biraz.. Bak polis vak'alarının nasıl kahrama. | — Seotland Yard bir sabah evvel | n oluvereceksin. Şimdi ihliyarın bu işteki rolü. nü keşfetmiş — bulunan Achille İmzasız mektub (Beşinci sahifeden devam) dam olarak yetiştirmek - isterim. Benim gördüğüme nazaran çocuk fena bir yola sapmış bulunuyordu. Elbisesine dikkat elmez, temizliğe dikkat etmez, itaat etmez bir ço. cuk olmuştur. Fakal dalma zeki . dir. Onu okutmak, ona birçok şey- ler öğretmek istedim. Fakat baş. larken ona karşı sert davranmağı doğru zannediyordum. Eğer her vakit evde bulunsaydım - çocuğu bunlara çabuk alıştıracaktım. Fa. kat haftadan haftaya eve geldiğim için çocukla meşgul olamıyorum. — Çocuğunuzun sizi çok sevdi. Eine ihtimal verir misiniz? Çocuğum beni çok sever. Beni gördüğü zaman neş'esi gelirdi. Bundan sonra, gene tayyareci kendi istikbaline temas ederek di- yor ki: — Bundan sodrs istikbalimin ne olacağını Cenabı Hak bilir. Ka. run bir yerde iş arıyacak. Ben de evsiz kaldım. Öyle gece olduğu zaman nerede yatacağımı bilemi. yorum. Çünkü artık çocuğunu ya. kan bir baba diye bakılıyorum. O- nun için tayyare karargâhındaki vazifeme de nihayet verilmiştir. Mahkeme beni 25 İngiliz lirasına mahküm etti. Ben bunu veremi - yeceğim. Çünkü param yoktur. O. 'nun için Üç ay hapis yatmağa moc bur kalcağım. istik. baline gelince; onu da bilmiyo - rum. Çocuğumu bana verip ver. miyeceklerini de bilmiyorum. Ve rirler ümidindeyim. Yeni neşzrivat KARIMIN KOCASI Hakiki bir aşk ve macera ro manı. Halil Bedi Fırat'ın son e - Beri. Masumiyet, ıztırab ve saadetin muhtelif şekillerde tezahürü. Bir genç kızın gizli aşkı ve fedakâir. lığı.. Yakında bu sütunlarda, Mücllifin «Uykusuz gecelera, «Yanıklar bağı» ve «Aşka inan - dım» isimli milli romanlar'da pek »yakında kitab halinde intişar ede. cektir. Tavsiye ederiz. . AYGIR FATMA Osman Cemal Kaygılı'nın (Ay- Ayağım altında kalmıştı. 7—SON ğıldi. SEVİNÇ... Otomobil — tenezzühünde hissedilen sevinç, — sabah- ları yeni ve cazip uluk- ları görmekten mütevellid gevinç . .. Kendinizi güzel ve carzip göstermek sevinci COTY PUDRASI, o ka- dar ince, o derece yapış- kan ve yeni renkleri o ka- dar aaf ve nazikdir. ki güzellikleri tabil ve taze gösterir. COTY PUDRASI Gençliğin pudrasıdır GAO Y meşŞMUR. FRANSIZ MARKASI reterliğinden: £6/6/938 pazar günü saat 10 da İstanbul Şehzadebaşı Letgfet a - partımanında yıllık kongre yapı. lacağından sayın üyelerin teşrif. keri rica olunur. ——— gir Fatma) si çıktı. Aygır Fatma öyle bir kadındır ki kılıbık erkek. ler bu romanı okuyacak olurlarsa korkudan kaçacak delik ararlar. Osman Cemalin en güzel eseri olan bu ramanı bilhassa kadın o. kuyucularımıza hararetle tavsiye ederiz. Fiatı 25 kuruş, tevzi yeri Sühulet kitab evidir. — Sensiz içime sinmedi, geri Cekevim dedim. Kısık bir çığlık | dündüm. Kocacığım! kopardı. Anneciğim fare var! Hemen elimle ağzını kapadım, Kulağına fısıldadım: — Ne yapıyorsunuz bayan, du. yulursak ikimiz de mahvoluruz. Kadın büsbütün Yorkmuştu: — Hırsız mısenız siz?. — Sayılırım. Durun bakalım elbette bir kolayını buluruz. Kadının sesi bana yabancı gel- miyordu. Vay hınzır Hayati vay.. Muhakkak komşulardan birini e. ve. getirmişti. Odaya giren ayak sesleri üze. - rine sustuk. Zaten birbirimizin kulağına fı sıldıyor, ancak işittirebiliyorduk. Hayati ile karısı odaya girmiş. lerdi. Bastien birşey daha — keşfetmişti. Bu da ihtiyarın kendisini neden polis komiserliğine davet etmiş bulunması idi. Achille Bastien'in kendi dostları tarafından adım a- dım takib edildiğini pek iyi bilen açıkgöz ihtiyar onu komiserliğe çağırmakla — kendi izini, kendi | dostlarile göstermek istiyorudu. Achille Bastien'in niçin kara - kola çağırıldığını, — elbette onlar öğrenmek istiyecekler ve hiç şüp- hesiz ihtiyarın kurtarılmış oldu . ğunu ve nerede — bulunduğunu böylece öğrenmiş olacaklardı. ÖY - — Bu da ne demek? Achille Bastien kendisine İn - giliz polisinden gelmiş olan tel. grafı okuyordu. yolladıkları bir telgrafa veriyordu. cevab (Devamı var) oldum. Çünkü karşımdak! karımdı. Yahu ne cerbezeli kadındı bu. Nasil dişarı çıkb, masıl sokak kılığına girdi de yaptı bu işi... — Erkek: — Çok yorgunum - karıcığım, dedi. Hemen yatalım. Benim de işlerim vardı. Yeni aöndüm. Soyundular. Somye gıcırdadı. Yatağa girmişlerdi. Dolabdan çıkabilmek için uyu- malarını beklemek Vâzımdı. Harareti iliklerime kadar işliyen nefis kokulu kadınla dolâb içinde nın kesilmesini bekledik! Ne kadar zaman geçti. Tahmin e. demem. Uyuduklarına kanaat ge. tirdik. Elele tutuştuk. E! yorda - mile duvara tutuna tutuna, sofaya çıktık. Merdiveni bulduk İki kazazede kendimizi sokağa attık. Bakmamla beraber düşmemek içir duvara dayanmağa mecbur

Bu sayıdan diğer sayfalar: