16 Ağustos 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

16 Ağustos 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şükrü Pala, komodor başkâtil Yazan : Rahmi Yağız Wesika, resim, malâmat ve not verenler; Eski Osmanlı donanması erki- nından miralay Remzi, İskele ve limanlar umum kumandanı albay bi İhsan, batan gemi kaptanları, eski armatörler. Ve bugüne kadar gizli kalan vesikalar Acaıb kılıklı adamların - kayıktaki kavgası: 'a nokta bekliyen polisi şaşırtmış, Gller, karakolda seferber olmuştu... . Polis sandahı daha | larını emretti. Jandarmalar ço- Caniple Et- Osman karşı Sandalı karaya çek- koşa karakolun yoluna " ip çavuşun ıslak a — birakılmıştı. q:lıı ceketi sırtına, dönunu bacakları. 'İP çavuş başta yü- Ti Onun ardı sıra Sahilden karakola !'lılılbın: uzün öle n abalık değildi.. —:::ndııı geçen bir kır q.,,_ Patikaydı ü Kadar böylece yürü- gıplak bir adamın KU cekotsiz bir başıbo. İ şlmuı en arkada da Ve tabancasile ko- '—fn bulunuşu civar tar. rençperlerle ka» _.::H*H hayrete düşür. a w“llym acaib kafi. B » başlarını lamış e Yermak için Maltepe metre ilerlemek '—ı. Bilen Üç ahbab çavuşlar !_ bagarlakla karşılaştılar. KU MK ö ve ceket giymis, üı_"â! Kabak bir adamla üe ceketsiz deli. %. koşa geldiğini gö- N Söcuklar çenberlerini ktılar, topaçlarını, ö Hseaye bucağa sa. *tar adımla karako. 'Wnıı bu aca'b ada. ı&hühldıııı kafile bir anda 50 ye % #a iltihakile koca rü e Pllır(hl:r, ses ve | l jandarma ka- Sekdile- r' Biş 1 Höbetci uzaktan böyle | wmn Kavakola gel. .N:'ıünde durduğunu İandarma kuman. A iyi karşılamad &, Sakdı. Onbaşısını ça- —l:ı'fnlm pösterdi: lar subaya çıkacak- l'lenxen karakolun lldı Bir kaç jan. k-m onlra kapı. Kalabalığını dağıtma- iyeye döndü: Kizimla evlenmenize “imeme sebeb kalma. A Babası boğuk bir , "ı Süküt ettiğime | ! . Alleniza felâ- '*lııııı vermemiş. | h a Pluharamda bu- | ş,,* iYordum. Bu ten- Mektup geönde- lastırdı. Mösyö "*u 21 Hıp-ı. bu zevk. ŞN Genelerin acılarımı İlk, . Mösyö dö Ros- _!—.ı,“;:rlmukıdderu biz l cukları karakolun önünden kova. larken onbaşı ilk sorguyu yaptı: — Hayır ola.. Ne var, ne oldu. nuz? Canip, çavuşluktan alışılma bir Pişkinlikle işi anlattı: — Sorma onbaşı başımıza ge- lenleri... Denizde tahtelbahire Tas geldik. Onbaşı bundan bir şey anlama- mıştı.. Hayret ifade eden irileşmiş gözlerle konuşmağa devam etti: Tahtelbahir mi gördünüz!... Peki, tahtelbahir görmekle bu kıyafete girmenizin ne münase. beti var. zabite bunu mu haber vereceksiniz? — Tabit bunu haber vereceği — Bu, duyulmuş, görülmüş iş değil! — Ne diyorsün onbaşı... Şu 1L Tanı cehenneme çeviren bir düş- man tahtelbahiri Jle karşılaştık. — Ne... Düşman tahtelbahiri- mi? — No zannettin ya.. Ta yanı şımızda sudan çıkıverdi. Şaşırdık. Ben çabuk toparlandım. Serde askerlik, çavuşluk var. Kendime gelirgelmez «de sandalın kancası. na sarıldım. Arkadaşlara da ses- lJendim: Çotuklar dedim. Bu, bizi sağ bırakmaz; İyisi mi psipisine zi- yan olacağımıza şuna bir iş yapa. lim. Katicayı âttım. Kâfiri gö. zünden yakaladım. Arkadaşlarda kandanın sapına tik, O, kurtulmk alandı. Biz, var gücümüzle zabta uğraş- | tık. Tabii mümkün olmadı. Tah. telbahir suya dalarkan beni de çekti. Teker meker denize yuvar. landım. Arkadaşların yardımı ile sudan çıktım. Ama onu da yarala- dık galiba. Şimdi bu kıyılarde olacak, işi zabite anlatmıya koş- tuk... Onbaşı, meseleyi * ehemmi - yetli bulmuştu. Acaip kıyafetile karşısında duran Canip ve arka. daşlarına orada durân bir banko- yu işaret etti: — Siz şurada oturun, daha zabit uyanmadı. Gid.p kaldırayım. Ha- ber vereyim. Sizi çağırırsa hâdi. seyi anlatırsınız. Ve.. Hızlı adımlarla karakolun taş koridorlarında kayboldu. Maltepe jandarma bölük ku. mandanı mülâzimievve| Ali Efen. lkcı kızını _Ölduren kim ?., Çeviren: F. SAMİH Elini birden alnına vurarak: — Fakat Pola, karınızın masum olduğunu — biliyordu. Niçin size bir şey söylemedi?. — Çünkü ben kimseyi dinlemek | istemiyordum. İşte en büyük ka- bahatım bu: Her söylenen söze dnanmak.. — Size yanlış matümat veren kimdir?... — Çocuklarımın dadısı mezel Adölin. Her hulde fena bir maksadla değil. Zira bana çok sadıktır. - Fakat, o da Pola ile olan mü- nasebetimi biliyordu. Bunu size söylüyebilirdi. — Söylememesnde gizli bir maksat olsa gerek... Sorgu hâkimi söze karıstı: Mad. | di isminde palabıyıklı, kuru yüz- , 50 lik bir adamdı. «Çanta al- tından çıkma» denilen alaylı zabit | harbıumumi başlamadan az ev. | vel teksüd edilmiş, Bursada bu- lunan çoluk çocuğunun — yanına gelmiş, isitrahata hazırlanmıştı. Fakat tam bu sırada büyük harp rar yol görünmüş, bilfül cephede bizmet edemiyeceği kestirilen adamcağız İstanbul jandarma u- mum kumandanlığı emrine veril. miş, oradan da münhal duran Maltepe jandarma bölüğü kuman- danlığına gönderilmişti. Ali efendi, burada tam bir te. kaüd hayatı sürüyor, bölüğün büh- çesinde kurdurduğu kümesle bir ağıl buraya bir çiftlik manzarası veriyordu. İhtiyar bölük kuman. danı sabahleyin geç kalkar, elini yüzünü yıkar, doğruca bahçeye iner, kümesle ağılın kaşısında sa- bah kahvesini içe, uzağı denizi seyrede ede Bursayı hasretle anar. (Devsmi var) BUGÜNKÜ PROGRAM Sant 18,30 Hafif Müzik: Tepe. başı Belediye bahçesinden naklen.| 1915 Konferans: Fatih Halkevi namına, Hıfzi Veldet (Türk me. deni kanununda boşanma). 1955 Börsa haberleri. 20 Saat ayarı: Grenviç rasadhanesinden nöklen. Vedia Rıza ve orkadaşları tara - fından Türk musikisi ve halk şar- kıları. 2040 Hava raporu. 20443 Ömer Rıza Doğrul tarafından a - rabca söylev. 21 Saat nyarı. Or - kestra: 1 — Bach: Hamlet. 2 — Leoncavallo: Paglaoci. 3 — Fri İndiam Love. 2130 Cema Kâmi! ve orkadaşları tarafından —Türk musikisi ve şarkı'arı. 2210 Sen. fonik musiki (plâk). 22450 Son haberler ve ertesi günün progra. mat. 23 Saat ayarı. Son. ITRİYAT MÜTEHASSISI ARANIYOR 'Türk veya ecnebi Ttriyat işinden |sok iyi anlıyan bir mütehassısa ih- |tiyaç vardır. Vesaik ile - beraber |Bahçekapı Hasan deposuna —müra- caat. kirlere düştüğünüzü —anladınız. Mösyö Jilber şövalyeyi yok etmek istediğinizi, balıkçı kızını öldür- düğünüzü itiraf ediyor musu « | | nuz?.. Mi dö Roskat pek ciddi bir tavrla: — Mösyö - Jilbere gönderilen mektub hizmetçim Selestin tara- fından yezlmiştir. Yazısını gö - Tünce tanıdım. Her halde o, za - vallı kızın ölümü hakkında ben. den daha ziyade malümat vere. bilir.. PİYER BOPRE İŞ BAŞINDA Jilber Şövalye, sorgu hâkiminin arkadaşına nakletti. Bopre, sigaras.nın dumanlarını savuruyor, düşünüyordu. — Bu işte Madmazel Adolinin mühim bir rolü var. Şatoda geçen hâdiselerde onun narmağı oynu. yöor.. — Ne gibi — Sonra anlatırım Şu - yaşlı madmazeli görün bazı şeyler sor. ler sınıfına mensup olan bu adam | Patlak verince Ali efendiye tek. | y e a İ Jarını yerle. İRADYO| — Karımız hakkında yanlış fi. | odasında söyleniten sözleri aynen | | | kerleri Parise girdi. Kont «Hen. Tarihin en korkunç casusu! (5 inet sahifemizden devam) şeyi hazırlamıştı. Sıra plânım tat. bikine geliyordu. Prens Bişmark:! «Harbe başlamazdan evvel d malüâmat almalı, hakkından g nemiyecek düşmana — saldırma - malı.» düstürunu takib ediyor - du. «Paiva» nın konağı, istihba « sunun Paris şubesi gibi bir şeydi. 1870 . 71 muharebesi ilân olunmazdan evvel Trez ihti. yatlı davrandı. — Silezyaya gitti. Az sonra Kot ta kendisine iltihak etti. Harzb patladı. Üçüncü Napole. on Sedanda esir oldu. Alman as. hizmetlerine — mukabil prenslik verildi. Tabil Portekizli Markiz de bir dercce daha yük - seldi: Prenses oldu. «Paiva» kendin! göstermek is. tiyordu. Bir gece en güzel robla. gından birini giyindi, en değerli elmaslarını taktı, Prenses arması taşıyan bir araba ile Varyete ti. yatrosüna gitti. Locaya girince halk kendisini tanıdı. Hep bir ağızdan «yuha» Te vurmiya başladı. *Paiya» locada duramadı. Kür. küne sarıldı, çıktı, gitti. | Ertesi günü, Almanyanın Paris Setfiri Prens Hohenlo, Hariciye Nazırının odasında hiddetle ayak. larını yere vuruyor, Prensese ces- men tarziye verilmesini istiyordu ve: Tiyatrolarda balkın şerefini mMuhafaza için Alman askerlerini tekrar Parise mi getirelim?.. Diyordu. Hariciye Nazırı tees. süf beyan etti. Fakat Prens bu - munla iktifa etmedi. Paris ha'kı. na bir ibret olmak için Prensesi Elize sarayına davet edilmesini is tedi, Kabulden başka çare yoktu. Vaktile Lüi Filip'in Tülleri sara. yana sokmadığı, kapıdan çevirdiği kadın, «Sedane mağlübları findan resmen Reisicümhur sa - rayına, Elizeye davet olundu. «Palva,, salonlarını tekrar mişti, Yine eskisi gibi hayat sü - rüyordu. Fakat bu sefer, emüi . yeti umumiye gözünü açtı. Berli. ne gönderilen rapırları ele ge - girdi. Casus prensesi, Parisi ter. ke davet etti. «Paiva» ilk evvel Paristeki We. nağını söktürmek, Silezyaya nak. Jetmek istedi. Sonra bu fikrinden vazgeçti. Tüileri sarayına benzer bir saray yaptırdı. Moskovada harab bir kulübede dağan, sırasile fahişe, Markiz, Prenses, casus olan bu kadın, Pa. risten ayrıldıktan sonra çok ya - 'mıdı, 1884 de öldü. Polıtıka âlemınde (4 üncü sahifeden Ievıı) talyan matbuatı Filistin Hlerile alâkader görünmemektedir. Filistin meselesini yalnız olarak değil de Axdenizin yeti ile beraber göz ine getir. mek Jâzımgeliyor. O zaman da İngiliz - İtalyan anlaşmasının tat. bikat sahasına ne vakit çıkacağı bahsi hatıra gelmemek kabil de- Bildir. İspanyaya yerleşmek şu - retile Akdenizin garbında mu - vazeneyi kendi Jehine değiştirmek istemediğini İtalya söylemiş, İn- giltere de Filistinin istikbaldeki i. daresi ne şekil alırsa alsın, Akde. nizin garkımdaki muvazenenin ve İtalyan menafiinin bozulmiyaca. Hnı kabul etmiştir. Bu itilâfın tatbikat sahasına çıkabilmesi için konmuş olan şart malüm: İspan. yadaki İtalyan askerlerinin geri çekilmesi. Bunların neden dölayı geri çe. kilmediği bahsi ayrıdır. Fakat İn. giltere hükümeti ne olursa olsun bu aşrt yerine gelmeden evvel iti. lâfın tatbiki cihetine gidilemiye. ceğini bildirmiştir. Diğer taraftan Akdenizin vazi. yet ile şiddetle alâkadar ol - mak üzere diğer bir keyfiyet var. dır ki o da Franss ile İtalya ara. sında başlanmış, fakat tatil edil. miş olan müzakerelerin yeniden ne vakit ele almarak bir net!ceye varebileceğidir. İngiltere ile İtal. ya arasında 16 Nisanda itilâf im. zalandığı zaman bunun arkasın. mak istiyorum. — Ben de beraber geleceğim. Yolda bir şey konuşmadan yan yana yürüyorlardı. Lüsil ile dadısı kütübhanede | yalnız idiler. Genç kızın gözleri, ağlamadan — kıpkırmızı - olmuştü. Son hâdiseden henüz haberdar değildi. Amcasının oğlu Adriyen, beyhude yere kendisini teselliye uğraşıyordu. Ağriyen; Jilberle ar- kadaşının geldiğini görünce ren. gi sarardı, bir köşeye çekildi. Lü. sil nezaketle — DPrr, dedi, gitme bir yere.. — Annemin yanına gitmek is. tiyorum, Artik bâana ihtiyacınız | da kalmadı. Müsaade ediniz.. Dedi, çıktı gitti Birkaç dakika sonra Lüsil ile Jilber de uzaklaştılar. Bu sırada müdhiş bir vâveylâ koptu. Yukarı katta, Pola ile Selestin münakaşa ediyorlardı. Selestine, sorgu hâkiminden bir celbname gelmişti. Hâkimin huzuruna çık. maktan korkuyordu. Bağırıyordu: — Senin yüzünden başımı derde| dan Roma ile Parıs arasında ko- nuşmalar başlamış; fakat malüm olduğu üzere neticesiz kalmıştır. Bu müzakerelerin neden dolayı kesildiği meselesi ise ayrı bir ba- histir. Avrupa devlet ademlarını meşgul eden birinci derccedeki diğer meseleleri de saymıya lü « zum var mı? Uzak Şark meselesi, Çin - Japon harbi, Rus - Japon meselesi, Çekoslgvakya meselesi gibi. Bu meseleleri bir o kadar daha tayarak uzatmak kabil. Ye. ni gelen Avrupa matbuatının ver-| diği malümattan anlaşılıyor. ki Avrupa devlet adamları arasında yeni bir faaliyet başlamış bulu - nuyor. Yukarıda söylendi ki İn. giliz Başvekili sayfiyeden Lond. raya dönerken Fransız Başvekili de istirahat ettiği yerden Parise dönüp gelmiştir. Bu bir tesadüf sayılıyor. Bununla beraber gerek İngiliz ve gerek Fransız Başve - killerinin politika âleminin nazix. bulunduğu bu zamanlarda işleri. nin başına dönmüş olmaları bun. dan sonraki faaliyet için başlan. giç olarak görülüyor. Daha ziya. de vakit geçirmeden halledilmesi Tüzimgelen işler vardır. O işler ki Eylülde bir neticeye bağlanması »mümkün olamıyacağı tehmin edi.. Tiyordu. Avrupa sulhünü şiddetle alâkadar eden bu işlere dair yeni gelecek Avrupa gazetelerinde gü. rülecek yazılar da yarın gözden geçirtlecektir. soktum. Fakat her şeyi olduğu gi bi söyliyeceğim. Pola yalvarıyordu Sus Selestin!. Yalnız değiliz. İşitirler, bin türlü mâna verirler. — Verirlerse versinler... — Çıldırdın mı sen?. — Belki.. Adriyen hiddetle: — Çık, Selestin... odadan. — Hayır! Çıkmıyacağım.. Ne karışıyorsun sümüklü. — Sus, diyorum sana be herif! — BHerif sensin.. ağzını toplal. Dedi. Ve suratına bir tokat in. dirdi: — Af dile, yoksa h:yııııi patla. tırım ha!. — Seni şatodan kovdıırıaibm — Kovduracak mısın.. — Evet., amcama söyliyeceğim. kovduracağım. — Amcam kendi başını kurtar. sın da sonra Röne odasından çıktı, kavgaya karıştı. Selestinle görülecek bir hosabı vardı. Sert bir tavırla: (Devamı var) Şimdi çık bu Z—SON TBLGIAİ—İI= HİRÂYE Gizli inilti (4 üncül sahifeden devam) Bağuk sesler, derin bir feryad gibi inledi: — Cahidet., Cahidet., Coşkun dalgalar, yavaş yavaş bu gizli iniltiyi boğuyordu!.. e © Genç erkek, ateşli bir hastalık. tan uyandığı zaman; başucunda buldu. Bu bir rüya idi. Hummalı bir hastalığın rüyası. Sevince gark olan sesi, dudak. ları mırıldandı: — Ne zaman evleneceğiz Cahi- de? Nişanlısı genç erkeğin, gözleri- nin içine bir sevgi alevi saçara! — Yüakında.. Pek yakında sev. gilim.. diye fısildâyordu. . İRFAN c.tfxsn. nişanlısını | Nuri Genç EĞE Tiyatroesu Ve ARKADAŞLARI 16 Ağustos salı akaşmı Üsküdar Beyleroğlunda “TAŞ PARÇASI Sabriye Tokses konser Ertuğrul Sadi Tek TİYATROSU Bu gece (SUADİYE PLÂJDA) Yarın Büyükadada BU ıusu. BÖYLE BİTTİ HANGI RENK SİZİ MES'UD EDER 10 KADINDA 9 U FENA RENKTE BİR PUDRA KULLANIR. Fena renkte bir pudra, yüzü. nüze korkunç bir makyaj man- zarasını verir ve sizi olduğu - nuzdan daha fazla yaşlı göste. | rir. Teninize uygun renkte bir püdra intihab etmenin yegâne çaresi, yüzünüzün bir tarafında bir renk ve diğer tarafında baş. ka renk pudra tecrübe etmek - tir. Bu teerübeyi hemen bugün, | size parasız olarak — verilcek yeni ve cazib renklerdeki 'To- kalon pudrasile yapınız. Bu ye. ni «Cild enkleri» (Kromoskop) tâbir edilen en son ve modern bir makine vasıtasile karıştırı!. mıştır. Şihraniz bir göz, tam ve kusursuz bir incelikle renkleri inthab eder. 'Tene gayet uygun bu yeni pudra sayesinde artık makyajlı bir yüz görünmiyecektir. Toka- lon pudrası, imtiyazlı bir usul dairesinde «Krema köpüğü» ile Kilosu —— Bir kilosunun Mubammen — bedeli 36000 — 1,75 kurüş 36000 — 2 kurüş Bu sihramiz yeni * Cild — renkleri , tecrübe edilebilir. karıştırılmıştır. Bu sayede pud- ranın saatlerce sabit kalmasını temin ettiği gibi pudranın ci | din yağlı tabil ilrazatını mas . setmesine ve bu suretle :ı.ldıı kurumasına ve sertleşmesine ve “binnetice buruşuklukların zu - huruna da mâni olur. Her vakit krema köpüğile karıştırılmış meşhur Tokalon pudrasını kül- Janınız ve birkaç gün zarfında *teninizde yapacağı cazib tekem. mülü görünüz, daima kutuların üzerindeki Tokalon ismine dik. kat ediniz. 'Teninize uygun renik intihabında tereddüd ettiğiniz- de lütfen İstanbulda 622 No, pos ta kutusu adresine — (Tokalon pudrası 6) rümuzile vâki ola. cak talebde size memnunivetle muhtelif renklerde nümunelik altı ufak paket pudra göndere. ceğiz. Cinsi İlk teminat Saman 4125 kuruot — 54 Silivri boğa deposu için lüzumu olan ve yukarıda mikdarile mu . hammen bedelleri yazılı saman ve ot aym ayrı açık eksiltmiye konul. muştur. Şartnameleri levazım müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 No, l1 kancında yazılı vesika ve hizalarında gösterilen ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 26/8/938 perşembe günü saat 11 de Daimi Encümende bulunmalıdırlar. (İ. 5286) * * Belediye vesaiti için Jüzumu olan ve hepsine 1000 lira bedel tah. min edilen 26 tane kontrol saati açık eksiltmiye konulmuştur. Şartna. mesi Levezim Müdürlüğünde görülebilir. 75 İiralık nunda yazılı vesikç ve İstekliler 240 No, ht ka. ilk teminat makbuz va«. ya mektuhile beraber 23/8/938 salı günü saat 11 de Daimi Encümende bulunmalıdırlar. (B. 5200)

Bu sayıdan diğer sayfalar: