25 Ekim 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

25 Ekim 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

E İ ; MT L TU N LA ee . SS SKK &e & &i L ni LAİ ÖLÜM AKINI R"lıı_ıı Müyük Harbde Osmanlı donanmasının İmroz ve Mondros baskınlarile dönüşte NİO, Y A HSS0 Midillinin batipımı, Yavurun yaralanarak düşmen hava filolarının bomba yağmuru , Z cltında Çanakkalede karaya oturuşunu anlatan deniz tefrikası.) 6 Baskını Yavuz'la Midilli'nin yapmalarına karar verildi Destroyer filotillası kıymeti harbiyesi kalmıyan muhriblerden müteşekkildi ı_î:m bir dakika kayboldu; son- B oıl:de bir yığın kâğıt ve fotoğ- Yakiğ luğu Mdı tekrar Paşoviçin urı.ı;,“’d'; arniralı selâmlarken Varı da ona uzattı: Bi lı!uyıuuıı amiralim! z Hava raporlarının hepsi bu — Evet amiral! — Pek iyi, beni yalnız bırakın! w:ıı»eı kamaradan çıkınca Pa - $ tekrar masaşının başına Beç- ; Tz Gvvel açtığı masayı kap - h;n haritayı topladı; kalemi kâ- aldı; Başkumandan vekilinin M'"hlffmrnz-MoMru baskını) h’y"ldu, YTapor halinde yazmağr bıî:v“'" ina kadar süren bu ça- kâğış' *Miralin önünde bir yığın Fin aşaş dana getirmiş; sahifele- L ı:ın—ı Bömülen Paşoviç an - D a * (3) e doğru raporu biti- 1 a iİmzayı basabilmişti. Amiray ça Sonra tarihi de koyan deki Yüverini çağırttı... Elin - K ;arg 'ona verdi: e dedi.. Bunu şimdi neza - :*_ n;ıur. Nöbetçi erkânıharbine te, — “*AMa çöyle bir tezkere iliş- :—':'*ıı nezareti celilesine fasyipışMandanlık — vekâletinin maz g zedilmek üzere yapa- Yazıları deniz baskını - hakkında Taper ve buna müteferri tandiy e fotografiler — melfufen Tn gğ tür. Muktazi muamele - yapılması babında.. Donanma kumandanı Amiral Y Paşoviç... GVET amiralin - söylediklerini dan gç Yaptı, saat 4 de Yavüz- "'nnıi. bot, emir zabitini Ka Yayı A nezarete götürdü... ı.,m;'l"d- © gece bir faaliyet baş- Müyen A Sebah olmasını bekliye- *etilen 'al, geceden Yavuzdan Yi le gemi süvarilerini AVE '"h':: davet etmiş, saat 5 ten Sibaha y OPlanan - forturak (1) l kadar sürmüştü... den ge * Paşoviçin baskını izah e Zu Üzeni, e kundan sonra bu mev- Türlü nk'“" durülmüş; herkes bir | hmd“' Ortaya atmış; nihayet | tmek üebir baskın kuvveti teşkil Mizij; — Te göylece karar veril- —î;.;':ıy:uîiıu_ esas itibarile bu oeti d d yi (D Yorkurekz Harb vaziyetini Z a A RADYO ğ::: 1930 Dans musikisi. — | Halkeyı /00 Könferans: Eminönü Mi Eyr.,,".'"'"'- Sabahattin Rah- Be daizj Elü Doçent (Halk şiri- Suat 1930 İnci ve arkadaşları İarafı, D Riktlar, k musikisi ve halk aeat 1965 4000 Borsa haberleri, MGL ı Cml Kimil ve arkadlğ halk M dfinden Türk müskbli v #arkıları, EŞTSREON T0 Rosi MAt avarı: Orl e| — Rosini: Barbir, 'kestra; v : Barbiye dö Sevil zrağ Böte: Roz miye dö Sevilla Tafin, Ve arkadaşları ta-| Hoğkı Sikilar, FE meyikisi - ve halk yarar destroyerlerinden dört ta - nesi harekete iştirak edecek! Bu karar kabul edildikten sonra iş, Yavuzla Midilliye refakat e- decek destroyerlerin seçilmesine geldi. Osmanlı donanmasının destro « yer filotillâsı esas itibarile hiç de kıymeti harbiyesi kalmıyan eski tip ve bakımsız tarpido muhrib - lerinden müteşekkildi... Bunlar, muhtelif tarihlerde muhtelif mem- leketlerin deniz tezgühlarında ya- pilmışlar; Alman, Fransız, - İtal- yan tiplerinde sefinelerdi.. Yapıldıkları memleket donan - malarında uzun müddet hizmet gördükten sonra teksüdlük sıra- larında Osmanlı İmparatorluğun- et satın alınmışlar; İtalyan ve Bal- kan harblerine iştirak etmişler; artık, yapıldıkları zamandaki sü- rat ve manevra kabiliyetini kay - betmiş çürük çarık — teknelerdi bunlar... Uzun zaman kullarılışın bun - ların (1) tarbinlerinde meydana getirdiği aşınmalar, ne tamirle ne de değiştirmekle yerine getirile- bilirdi. Yavuzla Midillinin seyir süratleri ile bunlarınkinin ârasında dağ - lar kadar farklar vardı... Gerçi, bu harbin Boğaz muha - rebelerinde İngilizlerin (Golyat) gibi birinci sınıf hattı harb gemile-| rini hücumla batıran Muaveneti Milliye kendisine düşen o vazi - feyi yapmış, hatta fuzlasile ikmal etmişti... Fakat, bu hücumda, ge- minin fovkalâdeliği değil, onu sevk ve idare eden süvarisi Rıza kap - tanla mürettebatının harikulü - deliği bir zafer kazanmıştı. Ve... Abdülhamidin - saltanatı (1) Tarbin gemilerin buhar ma- kinelerine verilen isimdir. R. Y. İstanbul Belediyesi ilânları imtidadınca 33 senelik büyük bir esaret devresini Halicde, demri ü- serinde uyuklamakla geçiren bu hurda materyal ancak böyle, Türk denizcileri gibi fevkalâde yaradı- lışta bulunan personelin elinde iş Bgörebilirdi... Fakat bu sefer hazırlanan bas- kın, materyal itibarile de fevka- lâdelik isteyen bir hareketti... Binaenaleyh münakaşa bu nok- taya gelince fortrakta amiralden müsaade isteyen Basra destroyeri süvarisi Rıza kaptan bu noktaya temas etti; — Arkadaşlar; çok cür'etkâr bir| harekete başlarken bunun yapılıp| yapılamıyacağından evvel eldeki vasıtaların bu işe nekadar uyar olduğunu hesab etmek lâzım gel- diğini hepinizin benden iyi takdir edeceği şüphesizdir Yavuzla Mi - dilli gibi İki yüksek - kabiliyetli kruvazöre ilhak edilecek destro - yerlerin sürat itibarile olsun, ma- nevra kabiliyeti bakımından ol - sun hiç olmazsa onlara yakın bir kabiliyette bulunmaları icab eder. Muhterem amiralimizin de pekfi-| lâ bildikleri gibi destroyer filo - tillâmızda bu ayarda tek sefine bile mevcud değildir. Bu sebeble yapılacak baskını yalnız Yavuzla Midillinin yapmaları en doğru bir| hareket olacaktır. Yok, ısrar edi- lir de: — İlle dört destroyer ilhak edi- lecek. Denilirse, bana öyle geliyor ki bu mülhak gemiler iki büyük se- fineye yardımdan ziyade hareket lerini bunlara uydüramamak yü- xünden onlara engel — olacaklar, kendileri onlardan yardım gör - mek mecburiyetini hissedecek - lerdir. Rıza kaptan, sözlerine nihayet verir vermez, fortrakta bir mı - rıltı meydana geldi.. (Devamı var) Belediye motörlü nakil vasıtalarına lüzumu olan ve hepsine 20.000) lira bedel tahmnin edilen muhtelif eb'atta 394 tane dış ve 400 tane iç lâs- tik kapalı zarfla eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme 7/11/938 Pazartesi |günü saat 15 te Daimi Encümende yapılacaktır. İstekliler 2490 — sayılı kanunda yazılı vesika ve 1960 liralık ilk teminat makbuz veya moktu- İbile beraber teklif mektuplarını hâvi kapalı zarflarını yukarda yazılı günde, &aat 14 de kadar Daimi Encümene - vermelidirler. Bu — saatten sonra verilecek zarflar kabul olunmaz. (B.) (7734) ... Büyükada Altınordu caddesi soka- ğında 389 metre murabbar arsa. Üsküdarda Selmanağa mahallesinde Karacaahmet caddesi sokağında 79- BI numaralı dükkân. Senelik muhammen — Jik teminat) kiras' 120 U 54 405 Yukarda semti, senelik muhammen kiraları yazılı Arsa ve dükkân 15 - Adet Çıralı kadron 300- » — Beyaz tahta dÜ . h » S0- » — Kadron 25 - Paket Bağdadilik Bahçeler Müdürlüğüne lüzumu ayrı aytı kiraya verilmek üzere açık artırmaya konulmuştur. Şartna-| meleri Levazım Müdürlüğünde görülebilir: İstekliler hizalarında göste- rilen ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 7/11/038 Pazartesi, günü saat 14 buçukta Daimi Encümende bulunmalıdırlar. (B. (7186) Beherinin muham-i men — bedeli Kuruş 4xöx8 — boyunda — 0,96 4x25x1,50 —» 070 4x25x2,50 —» 110 6x3x4 , 0,30 AX25X15) » 5,00 olup mikdar, cins ve muhammen, bedeli yukarda yazılı bulunan kereste açık eksiltmeye — konulmuştur. ©. İŞartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 sayılı kanunda yazılı vesika, ve 48 lira 52 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 1/11/938 Salı günü saat 14 buçukta Daimi Encümen-; 'de bulunmalıdırlar. (B.) (7550) ŞEMSİYE (B inci sahifemizden devam) Yino rivayete göre Singaporda kaplan pek çokmuş. Her sene ye- di, sekiz yüz yerliye saldırırlâr. parçalarlarmış. Yerliler, kaplanla- ra karşı şemsiyelerle kendilerini müdafaa ederlermiş. Nasıl mi? Kaplanı görünce şemsiyelerini şiddetle açıp kaparlar ve bu sade hareket, vahşi hayvanları kaçır - maya kâfi gelirmiş!... Şemsiye, müsalemetkârane e- | mellerin ve fikirlerin, metanet, soğuk kanlılığın senboli ve müda- faa aleti olmakla beraber yağ - mura karşı da en güzel bir muha- faza vasılasıdır. Bazıları şemsiyeden hoşlanmaz- lar, şemsiye taşımayı sevmezler. Şıklığa halel verdiğini söylerler. Manasız bir iddia.,. bir randevü - ye, uzün tüylü bir fino köpeği gi- bi sırsıklam ve şekli değişmiş bir şapka e gelmek daha mi şik! Mademki İngiliz — dostlarımız şemsiyeyi şıklık icabatından ad - dediyorlar, şemsiyesiz sokağa çık- mıyorlar, bunu biz de kabul ede- mez miyiz? Elbiselerimizi, şapka- larımızı yağmurdan — muhafaza etmiş, sıhhalimizi de korumuş ol- maz mıyız?... Fakat, şemsiyenin cidden eşik ve zarif, olması için iyi muhafa- za edilmesi şarttır, Bunurni için de biraz dikkat ve | bilgi ister: EVİNİZE GELDİĞİNİZ ZA - MAN... Şemsiyeniz ıslak ise, sa- Pı aşağı gelmek üzere bir müddet mutfakta veya banyo salonunda bırakınız, suları aksın, en iyisi musluk altındaki tenekeye birak- maktır. Biraz sonra açınız, ku- Tusun. İyice kuruduklan, ve nem kalmadıktan sonra kapar, kaldı- rırsınız. Böyle yapmazsanız şem- siyenin demir aksamı paslanır, ve buna dokunan kumüâş bozulur, çürür. Şemsiye de kullanılmıya « cak hale gelir. | ÇAMUR LEKELERİ — Üzerin- de çamur lekesi bulunan şen yeleri fırça ile temizlemeye kalk- mamalı, Bu, şemsiyenin ipekli ve- ya yünlü kumaşlarının artmaçla- rını söker, evvelâ bırakınız, ça - Mmurları iyice kurusun. Sonra bir bardağa biraz su, biraz da aman - yak koyunuz. Bir paçavra veya fanile parçasını bu suya balırınız lekeleri siliniz ve şemsiyeyi açık olarak kurutunuz. İPEK ŞEMSİYELERİ YENİ - LEŞTİRMEK İÇN — Şemsiyeyi a| çınız, koyuca bir çay kaynatınız, ve küçük bir sünger parçası ile kumaşını iyice siliniz. Açık ola - rak kurutunuz. ZARİF BİR ŞEMSİYE SAHİBİ OLMAK İÇİN — Hava bozuk ol- düğu zaman mutlaka şemsiye ah malıdır. Fakat, bütün gün eliniz- de bulunacak, yağmur yağdığı za- man şapkanızı, elbisenizi muha- | faza edecek olan şemsiyenin zarif olması şarttır, Bir şemsiyenin za- rif olması için de güzel katlanma- sı, kılıfına kanulması lâzımdır. Fa- kat bu okadar kolay bir şey de - Bildir. Şemsiye katlamak adetâ bir san'attır. Bunun için şemsiyenizi ufki tu- “tunuz, yavaşça sallayınız, kavrıme | ları düzelsin. Şemsiyenin sapını ve tellerinin uçları sağ elinizle tu- tunuz, sol elinizle de üç tarafın - dan sonra sağ elinizle kıvrımları düzgün gelmek şartile ve yalnız bir tarafa doğru çevirmeye baş - layınız, Ve iyice katladıktan son- ra da kılıfına koyunuz. Bir bas - ton gibi kullanınız. ŞEMSİYENİN BÜYÜKLÜĞÜ, ŞEKLİ VE RENGİ — «Tom Pus> denilen o küçücük şemsiyeler mo- dası geçti ve pek te iyi oldu. Zira bunlar hiç te pratik değildi. Yeni şemsiyelerin kutru biraz büyükçe, sapları da uzunca. Bu senenin yüksek şapkalar modası şemsiye- lerin saplarının uzamasına vesile oldu. Bu şapkaları, şekillerinin aca- ipliğine rağmen takdis edelim. Çünkü şemsiyelerin düzelmesine faydaları oldu. Kısa saplı şemsiyeler artık ya - sak, turfa... Zira kolu havaya kal- dırmak Jâzım geliyordu. Bu da insan azahmet veriyor, yoruyor- du. Pratik olmak için şemsiye a- çıldığı zaman kol düz bir zaviye teşkil etmelidir. Açık renkler evvelce güneşte kullanılan , şemsiyelere mahsus idi. Şimdi yağmur şemsiyelerine de teşmil edildi. Siyah, koyu veya açık lücivert, açık yeşil, cam gö- beği, kırmızı, sarı anber rengi ku- maşlardan yapılan şemsiyeler pek moda... Tabil elbisenin rengile imtizaç etmek şartile... Şemsiyelerin sapları her şekil- de, ve her stilde yapılabilir. Yal - nuz, spor elbiselerile taşman şem- siyelerin sapları, bir daire teşkil edecek gibi eğri olmalıdır. Bu çok pratiktir. Kolayca bileğe takıla * bilir. Bu gibi şemsiyelerin sapla- rım deriden yapıyorlar, 'Ttmsah veya kertenkele derisinden yapı- lanları da biraz pahalı, fakat çok Şik oluyor. ş Son zamanlarda —Amerikalılar yeni bir moda çıkardılar, Nerede ise memleketimize de gelir. Şef- faf pencereli şemsiyeler... Rüz - gârlı veya yağmurlu havalarda şemsiyeyi fazlaca eğmek mecbu- | riyeti basıl oldu mu, insan önünü görmez. Ya şuna ve buna çarpar. Ya da çukura batar, Amerikalılar bunu düşünmüşler, pencereli şem- siyeleri icat etmişler. Büsbütün şeffaf kumaştan yapsalardı daha iyi olmaz mi iyi?, Fakat, herşey. birden akla gelmez ki... BEDİ GÜNDÜZ. Berlin - Roma mihveri (4 üncü sahifeden devam) mi mahiyetteki Informazione dip- lomatika mecmuası şu son tak - simden sonra ne kaldı ise Çekle. rin bulunduğu yerler tamamile müstakil bir devlet olarak kal - ması lâzım geldiği hakkındaki İ- talyan noktaf nazarımı ileri sür - mektedir. Böyle manalı neşriyat siyasi mehafilin son derece na - zarı dikkatini celbedecek mahi - yettedir. Çünkü bugünkü Çekos- lovakyanın yeni hududları dahi- linde müstakil olarak kalması lâ- zam geleceğini Romanın ileri sür- mesinden anlaşılıyor: Eğer bu devlet bundan sonra İtalyanın is- tediği gibi bir politika takip öçle- cek olursa Romanın her süretle müzaheretinden emte olabilir de- mek istiyorlar. İtalyan mehafili artık açıktan açığa anlatmak is- tiyorlar ki eğer Romanın müza - bereli olmazsa bundan sonra Çe- koslovakya çok geçmeden Berli- nin elinde kalmış olacak, istedi- ği istiklâl de bir sözden ibaret bu- Tanacaktır. Yok, eğer Çekosla - yakya Berlin - Roma mihveri a- rasında bir müvazene tesis edecek surette bir politika takib ederse o zaman istiklâlini korumuş olacak- tır. Romada bulunan Avrupalı mu- habirlerin yazılarından şu anlaşı- liyor ki İtalyan mehafili bir ta- tarftan Berlin - Rama mihverinin sağlamlığından bahsederek Al « manya ile İtalyanın birbirlerine son derece lâzım olduklarını söy- lerken diğer taraftan da Çekos « lovakyanın büsbütün Alman nü- fuz ve tesiri altında kalmaması ci- hetine çok ehemmiyet veriyor « lar ve Almanyanın buna muvaf- fak olmamasını istiyorlar, Onun için İtalyanlar bir taraftan da Ma caristanın davasına müzaheret et- mok suretile Macarları da Roma- 3—SON TELGRAF—251ci! (& Üncü sahifeden devam) yaklarım yerden kesildi sandım.. Fıkırdiyarak: — Hiçbir yere gitmiyorum., de- di. Haydi siz beni bir yere götü- rünüz.. İşte bu hem güzel; hem de fena!, İyi tarafını bırakalım.. Fena ta « rafı nereye götürmeli? Uzun uzun düşündüğümü gö - Tünce imdadıma yetişti: — Gerçi bize uygun bir yer de- ğil amma, bu sıcakta orada ancak uyuyanlar bulunur. Parka gidelim. Bir köşede rahat rahat konuşu - ruz.. Yol da az“değil kil. Yanımda bir tramvay parası bile yok.. Ses çıkarmadım.. O, gideceğimiz yeri pek emniyetli görmediğimi zanne- derek beni ikna etti: — Hava çok sıcak! Bir tek uya- Tuk adama raslamıyacağız.. Me - rak etmeyiniz.. — Peki., demekten gayri çöre var mı? Biz; yirmi dakika yol teptikten Bonra parka ulaştık.. Bu ne mü- kemmel kız yabu! Tramvaya bin- meği teklif bile etmedi.. Allah ba- na acımış olacak.. Yoksa, rezil ol- müş gitmiştim., Hakikaten herkes uykuda, Her kanepenin überinde bir rüya âlemi kurulmuş.. Biz, hayabana benzer bir yolcağıza saptık.. Oturacak mü-) nasib bir yer arayarak beş dakika kadar yürüdük.. Nihayet istediğimiz gibi bir aşk yuvası bulduk.. O, yorgun argın kendisini çimenlerin üzerine attı. Ben d yanına çöktüm.. Gözlerin- de baygın ve davetkâr bir bukış vardı.. Ben de davete hazır bir hal- de idim. Şu var ki, daha tanışalı yarım saat olmamıştı.. — Adam sen de... Sürat asrında- yiz... Ve derhal üzerine eğildim: Ne kadar güzelsiniz.. Bir gülümsedi.. Bu gülümseyiş değil, bir hücumdu.. Ben teslim bayrağını pek çabuk çektim, — Dizime yatsanıza.. Başınız ağ-| rıyacak yerde,. Ve ona meydan bırakmadan ba-| şını ellerimin arasına alarak onu yerden biraz kaldırdıı kat koe İstanbul 4 cü iera memurluğun - dan: Evvelce gümrük idaresine ait 3 numaralı vapurun serçarkçısı iken| halen adresi meçhul bulunan Halile: İstanbul Maliye Muhakemat Mü- ddürlüğü vekili avukat Kâmi Nazım Dilman dairemize müracaatla Sul- tenahmet birinci sulh hukuk mah- kemesinin 24/5/937 tarihli ve 936/| 1201 sayılı ilâmına müsteniden 30| Nranın 11/3/934 tarihinden — itiba-| ren 96 5 faiz ve 96 10 ücreti vekâ-| let ve 1001 kuruş masarifi muhake-| ime ile icra masraflarının - tahsili| zımnında dairemizin 937/3951 sayılı Gosyasile takib talebinde bulunmuş ve dairemizce tanzim edilip adre-| sinize gönderilen 937/3251 sayılı ie-) ra emri arkasına mübaşiri ve ma- halli polisi tarafından verilen meş- Tubatta ikametgâhınızın meçhul bu- Tunduğu anlaşılmış olduğundan icra emrinin tarafınıza bir ay müddetle| ilânen tebliğine karar verilmiştir. İlânın neşri tarihinden itibares 30| gün içinde borcu ödemeniz; tetkik merciinden veya temyiz veya iadei muhakeme yolile ald olduğu mah- kemeden icranın geri bırakılmasına idair bir karar getirmedikçe - cebril icra yapılacağı ve yine bumüddet| nın noktai nazarına çekmeyi dü- şünmüşlerdir. Bütün bu neşriyattan çıkan ne- tice şu oluyor: 1— İtalyanlar Orta Avrupa iş- lerinde seyirci kalmak istemiyor- lar; 2— Berlin « Rama mihveri bo- zulmamakla boraber İtalya Orta Avrupada kendi politikasına uys gun olanları elde ederek bir mü- vazene temin etmeyi düşünüyor. Bir yaz öğlesinde YE HİKÂ lumun biri derhal beline kaydı. O, kendisini büsbütün bırakmıştı. — Bütün kuvvetimle bu emsalsiz vücudü kucakladım; günlerce su- suz kalmış bir çöl yolcusu gibi d daklarımı dudaklarına yapıştır - dım.. Kendim! kaybediyarum. Sane — ki başka bir âleme uçuyorum.. — — Kuş cıvıltıları.. Kuş cıvıltıları, * Kuş cıvıltıları.. Kuş cıviltileri, — Gözümü çabucak açtım.. Net. Yatağımdayım yahu?. Tek- Tar gözümü yumdum. Ne gezer! — Uyuümuşum işte.. İster inan, ister — inanma! j Dışarıda, kafesinde — kanaryem — coşmuş.. demindenberi onun $e - sini işitiyormuşum... Yataktan ine mek mecburiyetinde kaldım. Saat de bu anda dördü vuruyaordu. Dı - şartay çıktım.. Muslukta yüzümü — yıkarken söylen : — Kızı kaybettiğime mi yana « yım? Gündüz uykusunun bana da gelmesine mi sevineyim? Önü « Müzde uzun bir yaz vardır.. Ku « rulanırken de şöyle mirildanıyo - Tüm: ö — Bana aşk yasak! Aradığım sevgi ancak hayalimde imakân sa- — hasına geçiyor. Böyle maddi olan- larına ise rüyada rastlamağa başe — ladım.. Anlaşılan hayatın zevkini hulya ile rüyada çıkarmakla öm - — Tümü tüketeceğim.. Kabahat kimde acaba? Ben de — mi yoksa?.. Her halde bende ola- — cak! v Bu sirada ayak gürültülerile ka- rışığ bir cıvıltı peyda oldu.. Üçün cü kattakilerin kızile, dördüncü - — dekilerin oğlu yukarı çıkıyorlardı. — Ben, kabahatliyi aramakla meş « gülken aklıma bir şey geldi: Dördüncü kattakiler taşınalı üç ay olmuştu; bir iki yıldır burada idik; üçüncü kaltakiler ise bir bu- çük senedir.. Kız çok güzel.. Ço- cuk ise pek yüzüne bakılacak gibi değil ammal... Sesler işitilmez oldu.. Ben, hâlâ düşünüyorum, ve ka- — bahatli aramaktayım.. Lâkin, ka- bahat samür kürk olmuş da, yine > . ——— ——— — Umumi Harb nasıl bitmişti? : (5 inci sahifeden devam) rikan orduları başkumandanlari — Mareşal Foş'un emri altına veril- — mişlerdi. Bu Fransız kumandanı bu suretle bütün İngiliz, Amerl kan ve Fransız orduları kuman - danlığını ele alarak kat'? galibi - yeti temin etmiş bulunuyordu. O- nun için Almanlarla mütarekeyi- de o yapacaktı. O zamanlar Fran- sanın başında Cumhurreisi olarak Puankare, Başvekil ve Harbiye Nazırı olarak Klemanso bu'unu yordu. Fransız ordusu da mütle- fiklerin ordularile beraber Ma - reşal Foş'un idaresinde idi, Bu - gün bu adamların üçü de çoktan — ölmüş bulunuyor. Her birinin yaze mış, birakmiş oldüğu ayrı ayrı hatıratı vardır ki hepsi de mühim bir rol oynadıkları vekayiin he - — sabımı kendi noktai nazarlarına göre okuyucularına ve tarihe bu süretle vermek lüzumunu duy muşlardır. Yirmi sene evvelki mühim ve- — kayide rol oynamış olanların bi- —— rinci derecesinde bulunanlardan — biri de İngiliz Başvekili Loid Core olmuştu. O bugün sağdır ve yirmi sene evvel çalıştığı, müna- — kaşa ettiği, beraber — bulunduğu devlet adamları hakkında bugün muhtelif fikirlerde bulunuyor. Hele reis Vilson dünyadan gideli — daha çok oldu. Eski İngiliz Baş - vekilinin, Versay — muahedesini — yapmış olan belli başlı devlet a- damları için neler söylediği de an- — latılacaklır. Loid Corc — Versay muahedesinden bahsediyor. Fakat © muahede hazırlanmadan evvel — Almanlayn mütarckeyi akd İ| isin Foş'un karşışına yolladıkları müurahhasları nasıl intihab ettik- leri meselesi vardır. Bunu yarın — ki «Son Telgraf> yazacaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: