19 Kasım 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2

19 Kasım 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ON TELGRAF—İ9? ci Teşrin 1988 Ulu Önder Istanbuldan Ayrılırken Bugünkü "cenaze törenini bütün tafsilâtiyle yazıyoru. —D C1CLe ÜĞĞÜ ADĞ siz İstanbul dün gece T e bugün ea acı kara gü - nünü geçiriyor, Büyük Şe- fimiz İstanbulda son geceyi ge - çirdi, ve bugün de bizi ebediyen bırakıp gidiyor. Yedi yüz bin kişi, daha saba - hın alaca karanlığında sokaklara dükülmüştü. Kundaktaki çocuk - lardan kötürümlere varıncıya ka- dar bütün halk geceyi uykusuz geçirmişlerdi denilse caiz. Ön safda yer almak için “saat yediden itibaren Cenaze alayının geçeceği güzergâhtaki caddeler - de bekleşmeye başlıyanlar hatı- rı sayılır derecede çoğalmıştı. Sa- at yedi buçukta bu kalabalık mahşeri bir vaziyet almaya yüz tutmuş, sekizde tabiri marufla iğne atılsa yere düşmez bir tarz- da caddeler insan seli ile kapan- mıştı. Bütün iç sokaklar, güzer - gâha düşen diğer ana caddeler - den hâlâ kadınlı erkekli çoluklu çocuklu insan akınları gözergâha fakat ne mümkün. Vaktinde yer alamıyanlar oldukları yerden ne bir adım ileriye ne bir adım ge - riye gidebiliyorlardı. Hattâ gü - zergâhtaki binalarda, dükkânlar- Ga, kahve ve gazinodaki yerlerde bir lira, beş lira hattâ on lira ve- rerek evvelden yer peyliyen ve #andalye kiralıyanlar da partiyi kaybetmişlerdi. Sinema salonla- rınkaki numaralı koltuğu evvelce temin edenlere mahsus bir gururla evlerinden geç vakit çıkıp mera- sim saatine doğru peyledikleri yerlere gitmek istiyenler izdi - hamdan sökün edememişler ve oldukları yerlerde mıhlanıp kal- mışlardır. Esnsen sekiz buçuğa doğru çok açık gözlülük ve biraz da cür'et - kârlık ile hareket edenler öteki- ni berikini ezerek, şuna buna ka- fa tutarak biraz ileriye doğru a- tılsalar bile bu yerler ellerinden çok çıkmış bulunuyordu.. Çünkü, evvelce bir, üç, beş hattâ on beş liraya penceresini sandalye veya masasını kiralıyanlar saat sekiz- den itibaren bunlârı yeni talip - lerine çoktan icara vermiş bulu- nuyorlardı. Polis, jandarma, askeri kıt'alar intizam ve asayişi muhafaza için her türlü tedbirleri alıyorlardı. Alayın mümkün olduğu kadar mükemmel bir surette başlayıp muntazam bir şekilde devam ey- lemesi ve ayni halle nihayet bul- man için her çareye baş vusulu- yordu. Saat sekizden sonra halk ar - 'tık büyük bir sabırsızlıkla ve derin bir heyecanla dakikaların bir an evvel geçmesini bekleme - ğe koyulmuşlardı. Dakikalar ile- riledikçe halkın sabrı tükeniyor, atalarını bir an önce görmek için istieal ediyorlardı. Sanki o Bü - yük Adam hayatta ve uzun bir hasretten sonra bu şehre dönmek-| te idi. Filhakika halk sabırsızla- nıyordu. Fakat bu, on sekiz mil - yon Türkün ilelebed kalblerinde bir varlık ve bir şef olarak yaşı» yacak olan sevgili Atanın hiç ol- mazsa manevi huzurunda son bir defa daha eğilmek ve ona hürmet ve tazim vazifesini ifa etmek düşüncesinden mütevellid idi. Yukarıda talihsiz İstanbul de - miştik. Fakat onu aylarca bağrı- ma basan bu şehir hiç olmazsa bü- tün dünyanın hürmet ettiği Tür- kün en büyüğüne karşı son tazim vazifesini ifa etmek bahtiyarlı - ğına nail olmuştur. Ve hiç olmaz- sa İstanbullular Onun manevi huzurunda müteaddid defalar e- gilmiş, gözyaşlarını kana kana &- kıtabilmişlerdi. Bunu düşünen - ler biraz teselli buluyorlar ve bi. raz acılarını azaltabiliyorlardı. Dakikalar geçtikçe her tarafı derin bir sessizlik kaplıyordu. O kadar ki bi 'vel yer kavgası yapan halk saatin sökiz ? buçuğa yaklaştığını hissettikçe kendi ken- dine bile konuşmaktan çekini » yor, bu büyük ölüye hürmeten ,deniz taburu, olduğu yerde bir heykel gibi ha reketsiz ve sessiz duruyordu. .. TABUT SARAYDAN ÇIKARKEN Nihayet saat sekiz buçuk oldu. Sarayın kapıları ağır ağır açılma- ya başlandı. Sanki onlar bile dile gelmiş için için ağlıyorlar, açıl- mak ve Büyük Ata'ya yol vermek istemiyorlardı. Şerafeddin Yal - kaya tarafından ifa edilen me - rasimi müteakip ve 2 dakika sonra üç gündenberi halkın ziyareti için bulunduğu —salondan - çıkartılan | tabut ön iki genarâalin elleri Üzerinde ve kemali ihtiramla ve ağır ağır saray kapısından çı- nan göz yaşlarını zaptetmeğe kartıldı. Bu sırada orada bulu - muvaffak olamıyorlardı. 4 Tabut, generaller — tarafından sarayın dış kapısı önünde bulun- durulan top arabasına vazedildi. Bu generaller: Ekrem Paydar. Sabri Ertuğ, Ziya Eğmen, Nuri Yamut, Avni Akda, Osman Tu - fan, Hakkı Özgenev, Deniz Er - koçak, Zeki Erokay, Korteceye, Kemal idiler ve en başda at üze- rinde merasim kullanan orgene- ral Fahreddin gidiyordu. ALAY HAREKET EDİYOR Beş dakika sonra cenaze alayı program mucibince şu suretle te- şekkül etmiş olarak ve alaya iş- | tirak edenlerden mülki - zevatın cümlesi frak, silindir. şapka ve askeri erkân da büyük üniforma- larını lâbis bulunarak şu suretle hareket etmişti: 1 — Tören alayının İlerisinde | yolu törene açık bulundurmak üzere geniş safda olarak, altı po- lis kıt'ası ilerliyordu. ren alayının başında atlı ren komutanı, 3 — Mızraklı bir süvari alayı, 4 — Bandosu önde olarak bir piyade taburu, 5 — Bir topçu taburu, 6 — Bandosu önde olarak bir 7? — Çelenkler, 8 — Cenazenin mevzu bulun - duğü top arabası, 9 — Arabanın sağ ve sol taraf- larında altışardan on iki general, 10 — Atatürk'ün harb ve İstik- | Iâl madalyalarını taşıyan gene - | ral, 12 — Atatürk'ün ailesi efradı, 13 — Büyük Millet Meelisini temsilen Ankaradan gelen heyet ile Parti namına gelen mümessil, 14 — İstanbul vali ve bı e reisi ile mevki ve deniz komutan- ları, 15 — İstanbulda bulunan ee - 'nebi kansoloslar, 16 — İstanbul vilâyetinin teş « İki gidiş arasındaki fark.. Yazan: Ftem İzzet Yl nice SENETELTEETR 'ÜDT GUT TEPGEZODL A KDA 14 mayıs 1920 de Mustafa Kemal'in İstanbuldan bir ayrılışı var. Dalgaların devleştiği fırtınalı bir günde İnebolu vapurunun çürük teknesine bütün varlığını, benliğini, renk ve ışığını güneşten alan sarışın başının taşıdığı bütlün milli, siyasi, içtimai kurtuluş ve kuruluş fikirlerini emanet ederek Karadenize açılıyor. Yolu Karadenizdedir ve.. hedefi düşman torpidolarının kovalayışından sıyrılıp Samsuna vara- bilmektir. ©O gün Mustafa Kemal'i, Galata rihlimından iki üç arkadaşından başka hiç kimse uğurlamıyor. Bu acı hakikati kendisi tekrarlarken: — Anadoluya gidişimizdeki bakiki maksadı saklamıya, şübheleri yenmiye mecbur oluşumuz da bunda müessirdi! Diyor. * Gazi Mustafa Kemal'i, İstanbul 1928 yılının $ temmuz günü tam on yillık bir ayrılıştan sonra yeri göğe katarak ve denizleri bizibirine ulaştırarak karşıladı. Bu Dumlupınar mübdiünin, Lozan yaratıcısının, kurtuluş ve kuruluşumuzun tek yaratıcısı ve Cumhurreisi Gazi Mustafa Kemal'in gelişi idi. Kurtulmuş İstanbulun bütün halkı beşikteki çocuktan yatalak ihtiyara kadar hep onu görmek, onu karşılamak, onu gözlerindeki alışla bağrına bastıra bas- tıra minnet borcunu ödemek için sokaklara ve denizlere dökükmüştü. Onu getiren Ertuğrul yatı deniz vasıtllarının mahşeri kalabalığı içinde Kızkulesine doğru bir türlü ilerliyemiyor, O, kaptan köşkünün yanındaki güverte parmaklıklarına yaslanmış gönlünü ve öm- Tünü uğruna ve sevgisine verdiği millet çocuklarını, halk yığınlarını durmadan selâmlıyordu. Ertuğruldan inip Dolmabahçe sarayına girdiği vakit halk mümessillerinc: — Zıllüllahların, Seyfullahların, Şahların ve Padişahların sarayında değil, millet evinde ve tari- hin bu büyük milletinin çocukları ile bir ve beraber bulunuyoruz. Diyen meşhur hasbihalini yapıyordu. ©, bugün de gidiyor. 19 teşrinisani 1938. 19 mayıs 1919 la 19 teşrinisanl 1938 arasında zalim tabiat ve onun ecel.. * dinı verdiğimiz cel- lâdı ona ancak bütün hisset, hased ve zulmünü seferber edehek 21 yıl tahammül edebildi. ©, bu yirmi bir yıl içinde tek başına yirmi bir asır yarattı ve ölmüş türk'ü yeniden diriltti, ona ATA oldu, yirmi bir bin yüzyıllık ömür, kuvvut, kudret verdi ve hayatiyetini daha gelecekteki yüz- yıllara bağladı. Fakat, zalim tabiat bu yirmi bir yıl içinde daima kendi hunhar yaradılışının sınırları içinde kısır ve mahpus kaldı, hiçbir şey yaratmadı, hiçbir yeniyi orlaya koymadı, küre kuruldu kurulalı neyse, gene o olarak kaldı ve en son şirretliğinin, tecavüzünün, zulmünün ea haksız, en adaletsiz, en Kayri meşru tasallütunu bir dev bırsile onun güneşe eş başını milletine ve insanlığa nisbet veren bir tahakkümle aramızdan çekti aldı! Fakat, her müstebidin güvencindeki vahilik kadar vahi, her zulmün satırındaki yalan parıltı ka- dar sahte, baş kesmekle fikri boğduğunu sanabilen cellâd kadar budala ve., boş bir iddia ve güven bul. © aramızda adına ömür.. denilen kalleş ve fâni mesafenin altın saçlarla süslediği bir kafata- sından başka neyi alabildi sanki?. Asıl baş bizde, hepimizde, başlarımızda, başlarımızın içinde, onun içindeki damarların, höcrele- rin içinde. Bunu, bu başı, öz Atatürk'ü alabilmesi için hepimizi alması lâzım Alabilirse hodra meydan! * İki gidiş arasındaki fark işte budur, buradadır. Birinde Galata rıhtımı*da bir iki arkadı kuruş davasını başarmak için gidiyordu. . nde, bugününde bütün bunları başarmış ve bütün bir milletinin damarına, kanına, şu- uruna, enerjisine asırların imtidadınca hâkim olı bir milletce ve bütün bir insanlıkçı uğurlanarak gidiyor. En doğrusu o gitmiyor, her şey | kibdeki yerini aldı. an sessiz uğurlanması içinde bir bütünlük, bir kur- bir Şef, bir Baba ve bir Benlik halinde bütün ni milleline ve insanlığa veren ve sadece tablatin cebir ve zul- müne de etini, kemiğini, boş kalıbını bırakıyor. O, O'nun gerçeği, Ata, Atatürk hep bizimle bera- ber ve biz daima hep onunla beraberiz. Çünkü artık o biziz, biz oyuz ve on sekiz milyomuz! ETEM İ BENİCE tarafından verilen işaret üzerine Yavuz harb gemimiz her beş d kikada bir top atmağa başlamış- tı. rifata dahil askeri ve mülki er - kânı, 17 — Rektör, dekanlar ve pro « fesörler başta olmak üzere Üni - versite ve yüksek okul talebeleri, 18 — Kumandanları, öğretmen- leri ve subayları başta olmak ü- zere harb akademisi, 19 — Halk Partisi erkânı, 20 — Halkevleri idare heyet - leri, ZI — Mali, ticari ve idari he - yetleri mümessilleri, 22 — İstanbulda mevcud teşekkülleri, 23 — Bandosu önde olarak bir piyade taburu. 25 — Halk. ALAY İLERLİYOR Alay mızıkaların çaldığı ma - tem havasına tempo uydurarak Bayet ağır hemen adım adım de- necek derecede ilerliyordu. Bu es- nada hava filomuz törene hava - dan iştirak ediyordu. Cenaze alayının Dolmabahçe - den Sarayburnuna kadar — olan güzergâhının iki tarafına asker, Jandarma kıt'alarile dizilmişler « di izci TOPLAR ATILIYOR Diğer tarafdan cenazenin Dol- mabahçeden hareketi anında Ga- İata kulesindeki (varda bandıra) Bir tarafdan hava filomuzun ı tören üzerindeki uçuşları diğer tarafdan muntazam — fasılalarla Yavuzdan atılan top sesleri esa- sen kalbleri hüzünle dolu olan İstanbulluları büsbütün coştur - muş bulunuyordu. Ve dünyada ilk defa yedisile yetmişindeki in- sanlar ayni maksad ve ayni duy- gu altında dinmek bilmiyen göz yaşlarını akıtıyorlardı. HAZİN MANZARA 'Tâ Dolmabahçede başlıyan bu yaşlı ve yaslı manzara cenaze a- layı ileriledikçe bir yıldırım sür'a- tile bir ucu tâ Sarayburnunda o- lan insan kütlelerine kadar ya - yılıyordu. Cenazenin geçtiği yerlerde, o- na hürmeten için için ağlıyanlar, top arabası önlerinden geçer geç- mez kendilerini zaptedemiyorlar ve adetâ gözlerinden bir sel bo - şanıyordu. Hattâ Asabına, irade- sine hâkim olamıyarak bayılan- | Tara bile rastlanıyordu. Bundan başka kendini tutamıyarak: <A - tam! Nereye gidiyorsun? Bizi ök- süz bıraktın», <canım Atam, bizi bırakma!» ve: «Sen ölmedin, öl - miyeceksin'» dfye bağıranlar da vardı. Diğer tarafdan protokol veya a- lay programı mucibince cenaze alayında bulunanların bile hıç - kırıklarını muhafaza — edebilmek için cebi etmeğe çalıştık - ları bariz şekilde görünüyordu. Başda Başvekilimiz Celâl benzi solmuş, gözleri yaşla dol - muş, mahzun, dalgın, adetâ bir sevki tabil ile adımlarını atıyordu. Büyük Millet Meclisini temsil edön heyet azalarının teessürü de Başvekilimizinkinden farksızdı. Top arabasının, etrafındaki ge- neraller eşsiz ve kahraman Baş- buğlarının elim zıyaından müte- vellid derin bir acı içinde yürü - yen birer heykel gibi sessiz, do- nuk ve bitkin bir balde idiler. Alaya iştirak eden kahraman Mehmedcikler, tunç yürekli dinç vücudlu Türk ordusunu bu derin matem — karşısındada da - harice karşı bihakkın temsil edebilmek için güçlük çekiyorlardı. Atatüri kün ailesi efradından bahsetme - ğe lüzum olmasa gerek.. Onlar da babalarını kaybeden on sekiz mjl- yon Türk kadar müteessir ve mü- teellim bulunuyorlardı. Vali Üstündağ günlerdenberi ve bilhassa bu sabah akıttığı göz yaşlarının tesirile gözleri şişmiş çektiği ıztıraplardan dolayı bit - kin bir halde alayı takib ediyordu. Vali ve İstanbul Komutanının arkasından gelen ecnebi konso - losların teessür ve hüzünleri teş- rifata dahil ve alaya iştirak e - denlerinkinden hiç de az değildi. Daha arkada gelen Üniversite ve yüksek tahsil gençliğine gelince, | Atatürk'ün daba sağlığında cum- huriyetin ve rejimin korunma - sını kendilerine emanet ettiği bir gençliğin acısını ifade etmek cid- den zor, hattâ mümkün değil. İçten gelen sarşılmaz bir sevgi ile atalarına bağlı olan bu gençlik ona son tazim vazilesini ifa eder- ken Atalarının Kendilerine vaki hitabelerini unutmadıklarını — ve unutmıyacaklarını ihsas eden bir vaziyet almışlardı. Harb akademisi, yedek subay Okulu talebeleri de ayni düşünce içinde buluyor ve ayni yeis ve aztırabı çektikleri görülüyordu. Atatürk'ün partisi, Halk Par. tisi erkânı ve Atatürk'ün kültür ve sosyal programını tatbike ça- bşan Halkevleri mümessillerinin eşsiz ve dâhi başkanlarını kay - betmekten mütevellid acıları öl- çüsüzdü. Bunları takiben gelen ve ancak Atatürk rejiminde faal ve verim- H bir hale gelebilen mali ve ticari müesseseler şefleri acı acı ağlı - yorlardı. Mevcudiyetlerine ancak cum « huriyet rejiminde kavuşan izciler gok küçük yaşta babasız kalan yavrular gibi meyus ve mütcel- lim idiler. En son alaya katılan halk küt- lesi geliyordu. Onlar güzergâhın | dubaya yanaştı ve cenazeye re - | fakat edecek olan zevatı iki tarafındaki halk yığınlarında- ki hemderdleri gibi durmadan hıçkıra hiçkira ağlıyorlardı. SARAYBURNUNDA 'Tâ Dolmabahçeden Saraybur - nuna kadar alaydaki ve etrafta- ki eşhas ve heikın ve gözergâha dizilen mini mini mekteplilerin feryad ve figanları, acı ve elem- leri bu suretle devam ediyordu. Nihayet saraydan havek edil - dikten dört buçuk saat sonra ta- butu hâmil olan top arabası Ka bataş, Tophane, Karaköy, Köp - rü, Salkımsöğüt yolile Gülhane parkına girmiş ve parkın içinde- ki yoldan Sarayburnuna varmış- & TABUT YAVUZDA Burada tabutu taşıyan top ara- bası rıhtıma yaklaşmış ve tabut generaller tarafından top araba - sından — kaldırılarak — rıhtımdaki dubaya yanaşmış olan denizaltıyı bindirildi. 'Tabutu hâmil bulunan gemi Selimiye açıklarında — akıntısız bir mahalle demirlemiş bulunan Yavuza yanaşmak üzere ağır a- ğır yol aldı. Tabut —Yavuza nakledilerek Yavuzun arka taret topları önü- ne konuldu. Bir bahriye müfrezesi ihtiram d de İzmite kadar bekle- tabutun mevzu bulun- duğu arka taret topları etrafında yer almışlardı. Aziz cenaze Ya - vuza çıkarılırken Yavuz yüz bir pâre top attı ve cenebi harb ge- mileri de yirmi bir pâre top ata - | rak buna iştirak ettiler. MEVKİR TEŞEKKÜL EDİYOR Sarayburnundan cenazeyi hâ - mil torpitonun hareketini müte - akip Denizbankın Suvat vapuru alarak Yavuza götürdü. Suvat dubadan ayrılır ayrılmaz Moda — vapuru ayni dubaya yanaştı. Ve teşrifata dahil olan ve büyük üniforma ile merasim elbisesini lâbis olan ze- vatı hâmilen hareket ederek mev- Cenazeye gönderilen sayısız ve hepsi birbirinden güzel olan çe - Jenklerden bir kısmı Zafer tor - pitosuna konuldu ve geriye ka - lanları Denizbankın su gemisine yerleştirildi ve her ikisi de mev- kibdeki y aldılar Cenaze merasiminin - denizden takibini temin için Denizbank, Kadıköyden bir, Sirkeci araba is- kelesinden iki ata rıhtımından iki, Sirkeci Ha Kabataştan bir, Sirkeci iskelesinden iki, ve Köprüden üç vapur kaldırılmış - tL Bu vapurlar saat 13 de Fener- bahçe önünde ve alaya iştirak e- decek olan cenebi harb gemileri de Kınahada arasında ve ccnebi ve yerli gazetecilerle filim opera- törlerini hâmil Sus vapuru da Fe- nerbahçe civarında kendilerine tahsis edilen toplanma mahallin- de yer aldılar. YAVUZ HAREKET EDİYOR Yavuz zırhlısından çekilen bir işaret üzerine evvelâ Yavuz son- Ta ecnabi harb gemileri, daha sonra halkı hâmil diğer gemiler demir alarak bulundukları yer - den hareket ettiler, Ecnebi harb gemileri Türk harb gemilerinin sancağında - ve halkı hâmil vapurlar Hamidiyenin is « kele tarafında ve gemi aralıkları 300 er metro fasılalı olarak İz « mite doğru yol aldılar, 'YARI YOLDAN DÖNENLER Halkı ve Üniversite talebesini hâmil bulunan Denizbank ve Şir. ket vapurları Yavuzdan çekile - cek beynelmilel (A) işaretinin ar-i yası ile uç gemisini takiben is - keleden yine prova hattında ola- rak çarkederek dönecekler ve li- mana avdet edeceklerdir. Moda vapuru dönü, rıhtımına yanaşacaktır. Buna na- | zaran vapurdaki zevatın otomo - billeri Tophanede — bulunacaktır, © Tophana ı F KARADENİZ SEYE Denizbank ve şirket sabah servislerini dokü ikmal etmişlerdir. Köf yediden sonra seyrüf muştur. HER YER KAPİ Cenaze alayı münes tismasız her yer saat | kapalı kalmıştır. Yavuz zırhlı kruvazö İzmit önlerinde demirli cenaze bir denizaltı gtf ya bir destroyere nakli iskelesine - çıkarılacak bulundurulacak olan Dİf basına vazedilecektir. Cenaze bu suretle İZ yonuna götürülerek AT ün zati kompozisyonları lacak olan hususi vagoft” dilecektir. İzmit'te yapılacak tö yet erkânı, kara ve denil lerin emensub kıtaat Ü€ liler ve halk iştirak edeti vagon iki büyük Türk $8 gayet zengin bir dallariyle tezyin tır, Cenazeye refakat edti zevat bu trene bin! İzmit'ten Ankaraya # nasında altı subay cetti liyecektir. BU GECE GEÇİLEĞ İSTASYO! Cenazeyi nakledecek © tarın geçeceği istasyonla' şaleler yakılacak katar W köylere yakın olan is' geçerken, mahallin mülkiye memuru bulur? de, kasaba ve köy halkt dan selâmlanacaktır. Cenazeyi hâmil trenit hir'e muv3salâtında sim yapılacak ve BF kıt'ası selâm resmini ifâ bandosu da matem hava” lacaklardır. Bu tören keri ve mülki erkânı jyecektir. İstasyon p nasib — mahallerinde bulundurulacaktır. Tren Polatlı ile A daki istazyonlardan çeceğinden mahalli köY ba mektepleri talebesi yonlarda treni selâmlifi Memlekette Atatürk mâ en Edirnede mü bir gençlik yapıldıi Edirne, 18 (AA) — liği bugün Atatürk'ü? de muazzam bir mitinf, milli ve ebedi Şefit # Çi ni halkın hıçkirik V £ arasında taziz ettiktef sayısız eserlerini DİFT Ci dı ve bilhassa Türk B manet ettiği en e| hüriyeti ilelebet r'f, Büyük Atanın mâB€”' 1 4| hep bir ağızdan bif , rarlıyarak and içti Ml | orta tahsil gençliğifi binlerce gençten başkl nevverler vali, Öğr ve binlerce ıııı;d:":y du. Böylelikle İ düt boyu — çocuklarP y hüyük acisi bir KeTt ettirildi ve miting önünde yapıları bayik sona erdi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: