5 Şubat 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

5 Şubat 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

L ü REARAARİA A $ | j AT N - B (—ON TELGRAF—İ ŞUBAT 159 ı İsganxadakı Kanlı Boğuşmalar h Boğuşmalar | Bu Hayat Memat Mücadelesi Daha Ne Kadar Sürecek ? — Politika Aleminde: Franko'nun Galebesi Karşısında Hesap Yürütenler... Son vaziyetten sonra Fransaya iltica eden İspanyollar ayram tatili sırasında ge len telgraf haberleri İspan- ya faciasının son safhasına dair malümat verdi. Fakat (afsi- lâtı görmek için herhalde Avru- pa gazetelerini gözden gecirmek, İspanyadaki yabancı muhabirle - rin yazdıklarmı okumak lâzım ge- liyordu. Birkaç gündenberi gele- Tek birikmiş olan Avrupa gazete- lerindeki tafsilâttan — bir hulâsa çıkarmak Ilzım gelirse — vaziyet şudur: İspanyadaki Frankonun kuv - vetleri ilerledikçe ilerlemiştir. Fa- kat şimdiye kadar Frankonun ga- lebesini ister vaziyette olan bir kısım Avrupa gazetelerinin Cum- huriyet İspanyasına yolladıkla: muhabirlerin anlattıkları gösteri- yor ki Cumhuriyet — ordularının kahramanliğı tâasvire sığar gibi değildir. Franko kuvvetlerinin bu kadar ilerlemliş olması Cumhu- riyetçilerin iyi bir mukavemet göstermediklerinden, sağlam bir sürette kendilerini müdafaa ede- mediklerinden değildir. İki tara- fın arasındaki fark tamamile mad- di noktalardır. , Yani Frankonun elinde nereden geldiği malüm o lan her türlü harb vasıtaları var« dır. Cumhuüriyetçilerin. silâhları azaldıkça azalmıştır. Bugün bunlar karşılarırdan ge len türlü türlü ölüme karşı yalnız Meraklı Şeyler MATEM ELBİSKLERİ Si Musırlilar, Habeşliler ve Çin- iler malem günlerinde beyaz etbiseler giyerlerdi. Romalılar, Kastilanlılar mavi — ve yeşli, Fransa Krulları da menekşe rengini kercih e- derlerdi. Sonraları siyah renk kabal olundu. | Yedinci Şarf ile dokuzuncu Lül, baba- darı öldüğü saman siyah elbiseler gi | yindiler. Vaktile, Pransa Kraliçelerinin ma- tem günlerinde beyaz elbise üdel idi Bunu, An dö Bretany değişlirdi. Tarihçi Löburdn, 1658 de yazdığı bir eserde: aKraliçe, zevci 8 inci Sarlin vefatından çok müleesir oldu. Siyah bir rob giyindi. Başına xiyah bir örlü koyda. Ve odasının duvarlarını da si- yakla bayatlı.> diyor. | DİLSİZLER NE ZAMAN KONUŞMİYA BAŞLADILAR? Dilsizlerin meramlarını anistabil - mrlerini temin edem elifbayı, 18 incl yüz yılda Epe adiı bir Fransız papası terilb eti Bu elifba, kabartma harflerden mü- zekkebdl Pupas, birer birer parmakla dökünüyor, teşkli olunacak kelimeleri güsteriyer, okumayı ve yazmayı öğre- tiyordu. 1788 de Menik bir başka usul buldu: Dilsizler, dudaklar vasıtasile öğreni- yorlardı. Sön zamanlarda Amerikalı Yicher düsirler için hasasi bir atet icad etmiş. Bu alet, başa geçiriliror ve bu vasıta ile sada kulaklara aksettiriliyor, Dil- sizler, mikrofonla konuşur gibi işiti- yorlat. Ve diğer bir alet vasılasile de meramlarını anlatıyorlar. Bu aletin mahturut Un lere lüzüma göstermesidir. tecrübe- | sur. ! KONFERANSI Umuml Harbden sonra, dünya işle- Tini yoluna koymak için 18 kânunusanl 1910 da Parixto bir konferans toplandı. Bütün Ümidler, ba konferansın ve- receki karara bağlanmıştı. Herkes, iş- lerin yoluna zireceğini, eski rahat ve Baadetin avdet edeceğtui düşünüyot, Bevihiyordu. Halbuki aradan geçen yirmi sene, bu ÜĞDEĞE LA KT EERA Büyük Bir Alman Proiesi - ŞimalDeniziİle Karadeniz Birleştirilecek Yeni kanal açıldıktan sonra iki deniz birbirlerile bu surefle birkeştirilecek üvveden file çıkmak üzere nal ile Tunaya bağlanacakfit, Bu göğüslerini siper etmeğe mecbur kalarak kendilerini müdafaa edi- yorlar. Cumhuriyet ordusu şu sun sekiz ay zarfında pok büyük bir inkılâb geçirmiştir. Nisanda Canı huriyetçilerin tamamile mağlüb edilerek Frankonun kat'? zaferi kazanacağından o kadar kuvvetle ihtimal verilmişti ki bunun üze rine birçok hesablar yürütülmüş, İhgiliz - İtalyan anlaşması imza- lanmış, fakat Frankonun — kat'i galebesini muhakkak görenlerin hesabını şaşırtan bir mucize çok geçmeden kendini — göstermiştir. O günlerde Tortosanın artık Fran- konun eline geçmesi birkaç saat- lik bir iş sayılırken Cumhuriyet Başvekili Negrin cepheye gitmiş, tabancasını çekerek kaçakları ge- ri çevirmiş, kaçanlar bunu görün- ce toplanmağa başlamışlar, düş - mana karşı tekrar silâha sarılmış- lardır, Kırılan kuvvel maneviye (Devamı 6 ıncı sahifede) BUGÜN ümidlerin ne kadar beş olduğunu mey- dana koydu. Dünya İşleri düselmedi, düreleceği de yok. ©O güln, Hariciye Nezarotinim büyük | galir saat salomumdaki yeşil masanm elrufında yirmi İki mülleti temsll eden gretmiş İki murahhas ahzi meyki et- | mişti. Franta Cumbur Retsi Puankare-, Dömin sağında Amerika Cumhur - Reisi Vüson, Lansing, Vhile, Amerikalı Ge- neral Bils, Solunda Lold Core, Balfur, Bınarlav, Bartes. Biraz ileride, Kle- manso, Hariciye Nazırı Stefan Pişoo, Mareşal Foş, Kloç, Tardiyö, Jül Kan- han; sonra beş İlalyan ve üç Belçika deleresi oturuyordu, Paankarenin bir nutkile acılan kı feransa Klemanso reis seçildi. Banu Kald Cone teklif etmişti. Konferansın programı şu kdi; L— Harb mes'ullerinin mes'uliyeti- min tayini, 2— Harb esnasında yapılan cina - yetlerin tanzimi, 3— Beynelmilel messinin tawciml, Konferans haftalarca sürdü. Delere- ler arasındaki fikir ihtilâfı yüzünden bir netlceye — varılamadan — dağılmak mecburiretinde kaldı. ne tatlı, ne güzel —şeydir; ümid de öyledir, tıpkı sevgi gibi... Bu iki duygu birbirile gı- dalanır, birbirine o kadar benzer ki, ikisi de sonsuz, ikisi de aldü- tocıdır!. S evmek, çılgınca üşık olmak, Muhtar, eş yaşında Var- Ü. Gençliğinin en heyecanlı, en ateşli çağını yaşıyordu. Fakat, pek toy değil, yaşına rağmen görüp ge- çirmiş bir gençti. Mekteb hayatı- zun son devrelerinde ve mektebi bitirdikten sonra birçok gönül maceraları yaşaraış olmasına rağ- men, bunların birini esaslı bir ne« ticeye bağlamayı ne düşünmüş, ne de gönlü onu böyle bir hare- i P E K ve S A R A Y Sinemalarında: Şimdiye Kadar Memleketimizde yapılan EN GÜZEL kete icbar etmışti. Nihayet, bu son macera, son sevgi diğerlerine hiç benzemedi. İki yıldır sevişlyorlardı; bu sevgi onu, sevgilisine öyle kırılmaz, kop- Maz bağlarla bağlamıştı ki, Muh- tar, iradesinin, akli seliminin, her şeyin onun yumuk ellerinde, gö- nül eğlendiren güzel bir oyuticak- tan başka birşey olmadığını her zaman farkediyor, hissediyordu. İki yıl bu; dile kolay... Güzel bir kadınla, genç bir erkek ara - sında, günleri, haftaları, n binbir heyecanla geçen iki uzun yıl. Muhtar her zaman genç kadına artık evlenmelerini teklif ederdi. Fakat, o, dalma, bazi makul se » bebler ileri sürerek evlenme işini geri-bırakırdı. Her hafta buluşur- lar, başbaşa konuşurlar, istikbale ait tatlı hayaller kurarlardı. Muh- tar evlenme İçin fazla 1srar edip genç kadını ihcitmekten çekinirdi. Ve onuün arzusuna itaatle, o mes- B Kbulunın büyük bir Alman ptoğesi,.. Şimal denizi Karadenize bir - leşecek 3,300 kilometrolu bir su yolda, 1,500 tonlük gemiler sey - rüsefer yapacaklardır. Halihazır- dâ Roterdamdan Köstenceye git- mex için 8,000 kilometre kalet - yolu, Ren ve Men nehirleri, 150 külbmetro uzunluğundu bir ka * * defa fazlı — Emniyet direktörüne şimdi telefon ederim. — Ettirmem ki, — Zorla mıt — Zorla. — Ne haklar. — Ben polisim. Siz de suçlu. Canım isterse dştururum, istemezse konuşturmam, Kimse de sana niye konuşturmadın demez. Ödevimin sınırı içinde birşey. — Karakoldan konuşurum. — Oradan da konuşamazsınız. — Niye?, — Burada karakol var. O ikinci k omiser. Ben baş memurum. Ne emredersem onu yapar, Sonra, po- ikteki kadar biribirinin gözü içine bakan ve bi- ribirine kenetlenmiş işyarlar yoktu r- Seni biz $ ay binbir çeşid kanunsel Bakla kapı kapı dolaştırırız da yine yüzünü kimseye göstermey iz. Bu dakikada ben sana birkaç suçu birden yükletebilirim. — Nazıl?. — Basbayağıl Bir: Yabancı bir kadınla beraber oluşun, iki: «Hükümetin şahsiyeti maneviyesini tah- kir», üç: «Polise hâkarete, dört: »Ricali devlete kar- gı tefevvühatı İsatlyede bulunmak., beş: «Polise kezşi getlmek, Hükümet emrini dinlememek met lâzım gelmektedir. İki buçuk ve EN MUAZZAM FİLMİ YOSMA aa aa VO ÖZ aa YörAN: ETEM İZZET BENİCE Ça aa <Rüşvet teklif etmeks, Dana ne istersen sayayım. Bunların hepsi bi- rer satır yazı ve alta atacağım imza ve bir iki gar- sona daha imzalatmakla olacak iş. Sonra sen ayıkla pirincin taşını. Mahkeme mahkeme dolaş, avuç do- lusu para ver avukat tut, kapı kapı sürün, Benira kılım bile kıpırdamaz. Ben yine ödevini yapmış, te- miz bir işyar: «Zazıtal ahlâkiye başmemuru Saim» anladın mı iki gözüm. Yeter ki, işyar aslinda iyi, doğru; ölçüsünü, ödevini bilir adam olsun. Kötü « lük yapmak istiyenler için her işte ve her yolda bütün buna benzer imkânlar vardır. Onun için boş yere bana yüksekten atıp tutmayın. Anlaşmak hep- sinden iyidir!. Bu sözlerden sonra Suadi derin bir düşünce al- di. Belma sıkıştığı köşüde isparmdz tütar gibi tir tir titriyordu. Önlar böyle titreşir dururken, Srim de olur- duğu iskemleye daha rahat ye: bacağının üzerine atmış: — Haydi biraz çabuk olsak., Diyordu. Suad kendi kendisine söyleni — Şu on üç sayısını da hiç beğenmem. Hep ba- na uğursuz gelir. Yine saat ön üç. Suadin inan ve güveni birden sarsılmıştı. Sal- min anlattıkları birer birer bir filim şeridi gibi göz- lerinin önünden geçiyordu. Yalnız eve gitmesi, ka- rısımın bütün bu İşleri duyması, boşanmıya kalk » ması, hak yerine düşmeleri, ele güne karşı rezil ol- mak için birebirdi. Yavaş yavaş işin büyüklüğüni korkunçluğunu, sonundaki kötülüğü düşünüyor, yi rek çarpıntısı onda da başlıyordu. İlkönce alay gl- bi gelmişti Fakat bu saniyede ters bir olgunun önüne geçmek için herşeyi yapmıya hazırdı. Saimin yanına sokuldu. — Kardeşim. Sen de rahatsız olma, Biz de ol eşiyor ve bacağını ud günü beklerken derin bir te- vekkülle: — Ne çıkar, mademki Necile mutlaka bir gün benim olacak... Böyle tatlı bir ümid ile bekle - mekten de derin bir zevk duyma- miyalım, Şu meselefi kapativerelimi: Dedi. Saim dik dik Suadin gözleri içine baktı. Suad biraz durumsadı. Fakat, — Ne olursa olsunt, Diye yeniden hızlarıdı. Usulecacık pantalonunun arka cebinden portföyünü çekti. Bütün bir beş yüz liralığı aldı. Salme uzattı: — Yeter mi?. Salm güldü. — Çocuk gibisin Bay. Bende o göz var mı? Hiç oyuna gelir miyim?. *ş yüzlülüğü vereceksin. Sonra da arkamdan beş yüz İira rüşvet aldı.. diye haber verecek, parâ- yi üzerimde yakalatacaksın!, Biz bu yollardan çok- tan geçtik iki gözüm. Haydi biraz çabuk olun da gidelim. Bu, Suadin hiç aklına gelmiyen birşeydi. — Aman ne diyorsun yahu. Ben bunu yapacak &dem mıyım?. Diye başladı, Üstüste dilinin ucuna gelen her andı ve sözü verdi. Konuşmşları, karşılıklı çekişmeleri on beş da- kika sürdü. En sonunda Salm: (Devamı var) E yuyım... Seviyorum ya, seviliyorumü ya, ne mutlu bana.. * Hayatta ne güzel günler, ne tatlı dakikalar var... Fakat, onlar ti korkunç günler ve acı dakika < lar takib etmeseydi ne iyi olurdu. Necile Muhtara, artık ilkbahar« da evleneceklerini - vüdetmişii Muhtar o gün ve onu takib eden günler nihayetsiz bir sevinç, bif çocuk evinci içinde coşmuş Ve çırpınmıştı. Yazık! Bu sevinç de uzun süt medi. Yine bir gün, bir tesadütle, hiç aklından bile geçirmediği, act ve korkunç bir hakikate muttafi oldu; bu, bir anda, bütün sevin * cini ve hayallerini bir avuc sabuli köpüğü gibi sö: Necile, &ltı aydanberi, kendisinin de 46 çok tanidığı bir gençle sevişiyaf ve buluşup konuşuyormuş!. İnanamadı, inanmak istemedif fakat inanmamak niye yarar? Kett di kendini aldatmağa değil ml'- Hakikat bul. Ne kadar saf, ne kadar budalâ olduğunu şimdi anlıyordu;. onük © kadar kendine maletmiş, © kat dar benimsemişti ki, bir gün böy” de bir vaziyetle karşılaşacuğını hif aklına gelirmemiş, hiç düşünmüt miştl. Birdenbire uykudu “uçu * rumdan yuvarlanmışa döndü. Düşündü, kendini, tarttı, her * şeye rığmon ümidi sönmemiş, | silmemişti. Kararını verdi. Natf ceyi bekliyecekti. Iztırabımı kaf binde boğdu, Necileye birşey betf H etmedi. lürüverdi: x İlkbahar geldi. Necile evlenmefi (Denvamı 7 inci sahifede), Radyo _Pro gramı Ankara Radyosu BUGÜN 1730 Program, 1T35 Müzik (Pazar çayı - Pi). IKS Konuşma (Çocuk saali). 1846 Müzik (Şen oda müziği). İhrahim Özgür ve Ateş böceklef' (Pantezi). 1915 Türk Müziği - İncesas herf” (Ferahnak faslı), Çalanlar: Hakkı Derman, Eyref KA? Hasan Gür, Hamdi Tokay, Basri 416f Okuyan: Tuhsin Karakuş. 20 Ajans, meteoroleji haberleti. BKIS Türk müziği. Çalanlar: Refik Fersan, Ruşen KAT Cevdet Kezan. — Okuyanları ı...d Karındaş. Semahat Özdenses. j i— Peşrev. $— Bimen - Şarkır (Yüzüm 467 Batırım şen). 3— Salâhattin Pınar - Erisem A— Ruyen Kam - Kemençe taksif &— İbrahim Bieodi - Yanar det7 firakınla. G— Salâhattin. Pınar - Şarkı: &0 madın halimi. T Falr Kapancı - Şarkı: Büklü” büklüm sırma saçın, #— Arif Bey - Şarkıı Düşer mi çetf $— Civan Üsta - Şarkır Her KUT vardır aşk ipüllası, 1ö— Elem Efendi - Saz semalsk 21 Memlekel sant ayarı. 81 Neşeli plâklar . 21,10 Müzik (Riyaseti Cumhur b#” dasu - Şef: İhsan Künçer), 22 Anadolu afansı (Spor servisik- 2216 Müzik (neş'eli plükları. 2LAS - 37 Ben ajans haberleri " yarnki program. ; YARIN 1220 Prom. 1235 Türk müziği - PI 18 Memleket saat ayarı, ajanın M7 tenroloji haberleri, A20 - 14 Mütik (hafif uvertüti” ve fantezller - Pip, 1357 Hicri 1354 Rumi ZİLHİCCE İkinetkânut 15 23 1989, Ay 2, Gün 36, Kasım 90 5 Şubat PAZAR AAA Vakitler | Vasıti ga. A,

Bu sayıdan diğer sayfalar: