13 Nisan 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

13 Nisan 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ALYAN ARNAVUDLUĞU Avrupayı ikiye Ayırmak Projesi Arnavudluktan İstifade Şekilleri Vaziyete Uzaktan Bir Bakış rnavutluk şimdiye kadar İ- A talya ile zaten müttefik ol- duğu halde neden İtalya ta- Tafından böyle bir haceketle iş- gal musibetine uğratıldı?!. Bunun sebeblerini Avrupalı siyasf mu « harrirler şöyle anlatıyorlar: 1— İtalya hıç şüphesiz evvelâ Almanya ile konuşarak bu işe gi- gt Maksadı da Balkanlar ci - hetinde böyle bir ani hareket ya- parak ön safa geçmektir. 2— Ön safa geçmekle ne yap- Mmak istiyor?, İngiltere ile Lehistan arasındaki anlaşmanın filiyat sahasından der- hal neticelerini vermeğe başlama- sından evvel İtalya da Avrupanın Adriyatik cihetinden böyle aske- Ti bir kareket yapmakla kendi mevkiini kuvvetlendirmek iste - Miştir. 3— İngiltere ile Lehistan arasın- daki anlaşma filiyat sahasında şu neticeleri hasıl edecektir: Baltık denizinden Karadenize kadar sağlam bir duvar balinde devam ederek Avrupanın şarkı cenubisinde Balkanlara kadar ge- len bir mânia vücüde getirilmiş olacaktır. *#— İtalyanın birdenbire Arna - vutluğa tararruz etmesine bun- dan başka bir mana verilmiyor. Almanya bütün Tuna mıntaka: Bımın matinc- lerden itibaren — Kızdı. ab — Nerede tanıdınız?. — yurtta, — İyice tetkik ettiniz mit, — Ettim, — Adı ne?, — Güney. — Bütün bu söylediklerinize sağlam inanınız war değil mi?, — Verl, Komiser düşünüyordu: — İhtiyar, paralı, toy, görgüsüz bir doktor.. diye açıkgözün birisi dedüşürmüş olabilir. Fakat, Fazıl bunların hepsini kesin olarak reddediyor. Ve yine bu düşünceler içinde: — Bu kadar güzel bulduğunuz bir kadından şüp- he etmekte haksızsınız. Dedi, ilâve etti: — Aklıma bir Başka şey geldi. Bır dakika dü- Ve yerinden kalktı; karşısındaki dosya dola - Sinemasında İPEK serm 1 — Balkımızdan nmı..gn Büyük Rağbet Ve Umumi Arzu Üzerine SÜVEYŞ FEDAİLERİ 2 - CAMBAZHANE ÇOCUĞU Fransızca Sözlü, Soa Derecede Müessir Hir Maıcera Şiheseri, Baş Roll-rd .: VALAS BERRY — JAKİ KOPER EDEBİYAT TARİHİNİN... Film Dünyasının En Parlak Güneşi... En Yüksek Eseri: KEŞİF ALAYI Cihanın en kudretli yıldızları ERROL FLYN - OLİVİA DE HAİLLAND KALE SİNEMASINDA £ Geçmişinde şüpheniz var mı?.. Arnavudluğun merkezi Tirandan bir manzara sında kendi nüfuz ve tesirini tesis ederek bütün orta ve şarki Avru » | pada hâkim olmak isterken İtal- | ya da kendisine faaliyet sahası o- larak Balkanları muvafık bul - muş oluyor. Fakat İtalyanın bu kadarla ka- | lacağı meselesi vardır: Almanya nasıl Karadenize kadar uzanmak | istiyorsa İtalya da Adalar denizine kadar ilerlemek suretile Balkan- [ lara yayılmak — tasavvurundadır. | | | SAN'AT ÂLEMİNİN... A O zaman İtalya şarkt Akdenizde üstün bir mevki almış olacaktır. Fakat iş bu raddeye gelirse Ak- denizdeki alâkaları malüm olan büyük devletler, İngiltere, Fran- aa gibi garb devletleri buna se « yirel kalamıyacaklardır. Çünkü Bgarb devletlerinin imparatorluk yolları Akdenizden geçiyor. İtalya bundan sonra Balkanlar- da askeri mevküni gitgide kuv « vetlendirmek istiyecektir. İngilte- renin taarruz eden devletlere kar- Ş1 Avrupada hazırladığı mukave- met ve müdafaa tertibatı üzerine Berlin - Roma mihveri de saha- sını genişleterek harekete geçe - rek Balkanlarda İtalyanın faali- yet sahası olarak tayin edilmiş, Arnavutluk İtalya için Balkan - lara girmekte bir kapı olacak di- ye düşünülmektedir. İtalyanın Arnavutluktan bekle- diği diğer menfaatlere gelince bun- , lar da şöyle hulâsa edilmektedir: 1— Arnavutlukta petrol vardır. Çıkarılan petrolün miktarı ise git- gide artmaktadır. 2— Askeri ve siyast olarak bir çok menfaatlerden bahsediliyor. İtalyanlarca İtalyanın hudutları askeri noktadan — Arnavutluktan başlarmış. Hattâ Umumi Harbde İtalyanın müttefiki Almanyayı bi rakarak Fransa ve İngiltere tara- fına geçmesi için kendisine birçok şeyler vüdedilirken — Arnavutluk da vâdedilmiştir. 915 de İtalya ile Fransa ve İngiltere arasındaki muahede de İtalyanın asker! hu- dutları Arnavutluk olarak tanın- mıştır. Arnavutluk Umuml Harb- den sonra da senelerdenberi İtal- yarın nüfuzu altında bulunuyor- du. Bilhassa 927 denberi İtalyan- lar artık her suretle Arnavutluğu ellerine almışlardı. Onun içindir ki şimdi malüm şekilde Arnavut. masanın üzerine koydu: — Bu dosyanın içinde birçok kadın fotoğrafisi var. Bakın bakalım, bayanınıza benziyen var mı- Doktor birden telâşlandı: — Nasıl olur? Karımın bu fotografiler arasında resmi bu - lunamaz.. Ben size böyle bir şüphe duyurmak İstemedim . — Yanlış anladınız. Burada fotografilerini gö- receğiniz kadınlar kötü kadınlar değil Tersine, İs- tanbulun en güzel, en lüks kadınları. Özel polis foto aytarları kımseye görünmeden, belli etmeden bu fotoğrafileri slırlar, albüm yaparlar, Günün bi- rinde Iâzım olur.. diyet çekte: binın içinden bir kara kaplı'dosya çıkardı. Getirdi, — — Demek - —I“IIIW,DIMBIIMUM Bütün bu sözleri Çetinin dili söylüyordu. Ger-. $ .Doktor Çetin'in sözlerinden — | |Meraklı BAŞSIZ YAŞIYAN HAYVANLAR İLK KURŞUN KALEMİ YENİ BİR DANS PASKALYA VUMURTALARI Makalya geldi, geçti, bakkal dük. künlarının, pastacı ve şekerle - meci, hattâ oyuncaket dükkünlarının | camekânları irili, ufaklı yumurtalırla süslenmişti. Bu münasebetle yumurlaya «ld bir | kaç hikâye anlatmak istiyorur: | İngiltere Kralı Birinel Jorj. Pransa- da seyahat etliği sırada bir köye u- | rar, lokantalardan birine girer, iki yu- murta umarlar. | Malyetinde bulunan yaver, lokanta- cıya: | — Borcumuz me kadart, | Diye sorar. Lokantacı elddi bir ta- yırla: — İkl yüz elli altınt. Der. Yaver yaşırır. — Ne diyorsun sent. İi yüz ehi altin met, Çıldırdin me yokan.. — Hayır! Çıldırmadım. İKi yüz eli altın, dedim... Ba sırada Kral yanlarına geliri — Barcumuz ne kadar?. — İki yüz eli altınt. — Acaba, memleketinirde yumurta Bu kadar nadir mi?, Lokantacı hürmelle eğilir: —Yumaurta bel, fakat Krallar nadir., Cevabini verir. Kral güler, iki yüs eti verir. Londra pastacılarından birinin 1897 de yaptığı bir yumurta eldden hari - e. Bu yamun yüksekliği £ ba- gük metro, genişliki de 5 buçak metro Idi İçerisinde 500 kiloluk hediye var- di Cevubi Amerika sencinlerinden birl tarafından düğün hediyesi olarak yap- Uurulmaştı. 7 kişinin — güçlükle — kaldırabildiği bu kocaman yumurta 75.000 altın fran- ga malolmuştu. Büyüklük rekerunu, üçüncü Napol- yon devrinde bir zeaginin. sevdiği bir aktrise hediye ettiği yumurtadır. Aktris, pakkalyadan bir gün evvel pencerenin önünde otarurken altı ber- gir tarafından çekilen büyük bir ara- banın geldiğini, kapının önünde dur- | düğünü görmüş. — Arabanın üzerinde kocaman bir yumurla varmış. Aktris aşafıya İnmiş, — yumurtanın kapıını açınca hayretlen şaşırmış: İ. çerksinde Iki beyrir koşulu yaldızlı bir araba varmış. Arabacısı da mevklinde, Kamçısı elinde oturuyor. Hoş bir hediye dağil Bazı âlimlerin yaptığı tetkiklere gö- ve hayvanların bir kısnı, başsız ye « garabiliyormuş. Meselâ karımcaların başları kesildiği halde vücutları yaşıyormuş. Bir çekir. genin kafasını koparmışlar. Vücudü oa beş gün yaşamış, Daşı da, gürdeden Ayrıldıklan sonra yirmi öç gün eanli kalmış. Doğru mu dersinlet. Kurşun kaleminin mucidi fozilirler- dir. 1364 senesinde, — Brovdalde — bir grafit madeni buldular ve bununla kurçun kalemi yapmağa muvaffak ol dular. Kurşun kalem tiçereti. —tamam iki yüz sene, İngilizlerin iahisarında kal- di. Nihayet, M. Alber adlı bir Fransız, Rusyanın İrkutsk eyaletinde çok sen. gin bir graflt madeni keşfetti. İngiliz kurşün kalem inhisarı da Dihayet bul- du. İnzilirler, yeni bir data lead etmliş- ler ve buna (Comberlaya dansı) ismini luğu işgal etmeğe kalkması ancak ileride İtalya aleyhine bir hare- ket olursa diye emin bir vaziyet | düz ve ıssız yollarda at koştur - Bir Kalb Hırsızı — dapon Edebiyatından en bir hırsızım.. BFıhL, kimsenin parasını ve| eşyasını çalmadım. Ve bu yüzden zindanlarda yat- madıtn. Ben bir hırsızım.. Fakat, yabancı bir hırsız değil; Bir kalb hırsızıyım. — Beni sen mi kurtardın? — Evet. Dedim. Bana teşekkür etti. Dirildi. Ayağa kalktı. 'Tekrar atına binerek yoluna de-/ Ölümden kurtardınız! Ben vam etti. Bu sevimli ceylânın imdadına Ben, bir genç kızın kalbini çal- dim. * Bir gün, şehir kenarında, bir dağ yyamacında oturmuştum. Çalı çırpı yakarak ısınıyordum. Etrafıma bakıyordum.. Meydanda bende başka ne bir | kurd, ne bir avcı, ne de bir orman bekçisi vardı. Vurduğum kuşları ateşte kızar-| tırken, uzaktan atını sürerek ge- | çen bir yolcu gördüm. ©O ne güzel köheylân.. Ve üstün-| deki ne sevimli bir ceylândı. Birdenbire gençliğimi hatırla - dim: Otuz yaşmda iken ben de böyle masını severdim. Şimdi, yarım asra yaklaşan örü-| rümün böyle duruk ve hareket - siz günlerinde bu sevimli ceylân da karşıma nerden çıkmıştı!.. Onun, rüzgârları yenen ve me- safeleri yutan bir hızla — geçişini seyrediyordum. * O net! İşte bir kaza... At ve süvarisi birdenbire yere yuvarlandılar. Koştum.. Ve sevimli ceylânın imdadına yetiştim. Atın ön ayakları bir çukura gir-| miş ve üstündeki kızcağız taşların üstüne yuvarlanmıştı. Belimdeki su matrasını çıkar - dım.; Ağzına birkaç damla su a - kıttım.. Yüzünü yıkadım. Şakak- larımı uğuşturdum. Ah, o ne güzel, ne sevimli bir ceylândı! Dizimde baygın ve hareketsiz yatıyordu, Biraz sonra yavaş yavaş gözle- temin etmek içindir. Hayır, İlk sevdiği ve sevdiği için yaşıma — ae ummmmamammcı — 12 uuzaaammanız Yazan: ETEM İZZET BENİCE geyeaammammamıııı başıma bakmadan vardığı erkek benim! güven bularak albümü aldı: Uzun uzun baktı. İçinde yüzlerce kadın foto- grafisi vardı. Birçok kadın yüzleri üzerinde dur« du: — Bu mu?, Benziyor mu?, O mu?, Diye tereddüdler geçirdl. En — Bunların arasında yok. Dedi ve dileğini tazeledi: — Siz benim yanımda ödev alacak iki kişiyi bana tanıtın o kadar.. Çetin: — Belli olmaz doktor.. Bu gördüğünüz kadın- lar, İstanbulun en lüks çevrelerinde yaşıyan kadın- lardır. Fakat, hepsi bizde yazılıdır. vu>evinde yakatanmıştır, kimisi şudur kimisi bu- rin! açtı: rumlara geçenleri lar vardı. Belki, mazlar. İçlerinde lislik ödevim, Diye doktora | nunda: — Ben gana istediğin iki adamı bulur, gönde- sonunda: e Dedi, ilâve etti: — Birisi moral polisliğinden emekliye ayrı - lan bir başkomiserdir. Bü işlerin kurdudur. Öbürü de izleme işlerinde seçme olan Işyarlarımızdandır. İkisi ile sen anlaşırsın.. Doktor, karakola gelirken bu gelişinin bu ka- dar önem uyandıracağını sanmıyordu. Kendi yap- tığına kendisi utanır gibi oldu ve gelişindeki an- lamı ııı;uu-ııı için üstüste söyledi: Kimisi rande- dür. İçlecinde evli olanlar, bir takım yüksek du - - meb makiyaj yapanlar vardır ki, hiç ayırt edile- mezler. Böyle yaptım diye beni suçlu bulma. Po- yetişmeseydim, onu ölümün pen- çesinden kim kurtaracaktı? * Ertesi gün, kapımı çalan orta yaşlı bir adam, Benden bein soru- yordu. — Buyurun! dedim. Bu adam, onun babasıydı. Evimde.. Uzun yıllardanberi ka-| dın ayağı basmıyan odamda baş- başa konuşuyorduk: — Dün kızımı dağda biz ölüm tehlikes'cden kurtarmışsınız! — Ha.. Evet, dedim, Toşekküre geldiniz, değil mi? Fakat niçir zahe| met ettiniz? Bunu yapmak, her vicdanlı insan gibi, benim de bors cumdu. Bu garib adam kaşlarını kaldı- rarak hayretle yüzüme baktı: — Ben size sadece teşekkür et- meğe gelmedim. Ayni zamanda bir| teklifim de var.. — Nedir 0? — Kızımı alacaksınız! * Sevindim mi? Korktum mu? Bilmiyorum.. Vücudümde tatlı, serin bir Ürperme duydum. — Ben mi? dedim. Ben sizin kı-| zınızla evleneceğim, öyle mi? — Evet, Şaşılacak ne var ki?, Ben vaktile (güneş) mabudu ö- nünde yemin etmiştim: — «Kızımı 'Türkçeye çeviret İSKENDER F. SEl pup gelen riyasız bir sevgi vab veriyor: — Elbette seviyorum.. Sif” dünyaya yeni gelmiş bir çoi biyim.. Ne yalan, ne riya, Hiç bir şey bilmiyorum. Bile bir şey var: Siz... Gözleriti, sizi görüyor! Kulaklarım, #izin sesinizi duyuyor. KAf yalnız sizin hayaliniz vai ta, seyrek sakallı.. Sert b ve kadın gönlünü almasını Çü bilen samimi bir erkek. Sit yalnız sizi düşünüyorum. B ilk defa siz doldurdunuz! Ben onun gönlünü alabi Fakat, kalbini doldurduğum! namam. O. hakikati görmüyor. Hakikat, çok korkunç hatf | reçtir: On sekiz yaşında bir cey! elli yaşında bir kurd.. Onu keşke ölümden kurtaf | saydım.. Dağda attan düştüğü gün | atin kucağında ölüp ıuınh“ Ya şimdi?.. Bir kurdun koynunda can cek. | 'Tabiatin eli olsaydı. mhl’w alnıma şu damgayı basardı: — | — İşte bir kalb hırsızı!.. — | Evet.. Ben bir kalb hırsı: Cemiyet içinde cezasız lekâr bir hırsız. RADY Ankara Radyost 1835 Müzik (Ney'eli plâklar). 19 Konuşma (Ziraat saali). | 19.15 Türk müziği (Fasıl heyetii. J) Çalanları Hakkı Derman. Eşraf Kö| vi Hasan Gür, Halük Hecak, Baztl ler. Hamdi. Tokay. Okuyan: Tahsin Karakuş. 20 Ajans. meteoroloji haberleri at bormuni (fiat). 2015 Türk müziği, Çalanları Vecihe, Cevdet Cata, fik Fersan, Kemal Niyasi Seyhun. | kı - Sana gönül verdim. ilk ölüm tehlikesinden kurtaracak| — 3 — Udi Ahmet - Karcıyar çarti erkeğe vereceğim!» demiştim. O - nu siz ölümden kurtardınız.. O, sizin hakkınızdır.. Ve sizin »evpe- niz olacaktır! * Onunla evlendik.. Fakat, müsterih değilim. Ona.. — Beni seviyor musun? Diye sorduğum zaman, bu se- | İsle seni seven benim. vimli ceylân, bana yüreğinden ko-| ——— ——— e metreslik edenler, anlıyacağın her çeşitte işe giren, polisten başka hor şeye, her- kese karşı gerçek benliklerini saklıyabilen kadın- sen de bilmiyerek bunlardan bi- risine çatmış olabilirsin diye albümü sana göster- dim, Hatta birçökları bu fotografilere bakarlar da yine beraber düşüp kalktıkları kadınları tanıya- © kadar değişik, 6 kadar mükem- juzun bir konferans verdi ve so- ğ SÜĞüi ee Ellmde İken senin. | 4— Şükrünün - Karcıçar çarki Hasa bir ümitle bekledim. d S— Halk türküsü - Urfalıyım | den. — Cevdel Çağla - Keman İ— Ralf Beyin - ııı—fıd' Gülüyer sevdiğim. G— Bedrinin - Tilcaz şarkı - Mi teriç aşkınla. j #— Badetiin Kaynağın - Micaz dö— Hüseyul ea semalsi. ğ Si Memleket saat ayarı. #t Konuşma (Mizah saali). TLIS Kuham, tahvilkt, — kambiye moküt bersası (flat). j 2125 Neş'eli plüklar « B 2120 Müzik (Küçük orkesira - Gf Nectp Aşkın). j 2220 Müzik (Solistler - Pi). | £3 Mürik (Cazband - Pir. | #LAS - A Son ağans haberleri yarınki program. 1939, Ay 4, Gün 108, Kasım 157

Bu sayıdan diğer sayfalar: