12 Haziran 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

12 Haziran 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1efı-uuı Numarası | 137 yYazan: Rahınl YAĞI ' Tufan Reisle Beş Mavi Motordekı Arkadaşları... Güzel Bir Havada Sivastopoldan Ayrıldılar, Trabzon İstikametinde Engine Açıldılar — Maamafih, hareket gününü- | Cü telsizle bize haber vermek ü- zere Trabzonun 20 mil şarkında Suvir destroyeri senden haber bek-| liyecek?! — Onu da vermeğe çalışırım a- miralim... Amma, belki imkân ve fırsat bulamazsam siz, 12 inci gü- Nü kanal hattına doğru bir kısım bir cevelâr yapar- — Onu düşünürüm!... Bak, kap- tan... Ufacık bir #hanet teşebbüsü seni imha ettiklen başka büyle birşeye — kalkığırsan elimizdeki tekmil Türk esirlerini öldürmek için emir veririm! — Müsterih ol amiral! — Haydi, uğurlar olsun!. Tufan reisle beş mavi motör - deki arkadaşları, güzel bir hava | le Sivastopoldan ayrıldılar, Trab- zön istikametinde engine açıldılar. Tufanın yanında yerleşen Adem ve Recab reisler hâlâ inanama - dıkları senbestiyi temin eden ar- kadaşlarını takdirle — süzüyorlar, hayran bakışlarını Tufanın kaba | Tık göğsünde tesbit - ediyorlardı. Receb reis sardu: — Şimdi ne yapacoğuz kaptan? — Doğru Trabzona varacoğuz! — Sonra? — Sonra Dursun kaptanla bir- Ekte yola çıkacoğuz! — Rusların dediği mi olacak! — Hayır... Aksi olacak! — Nasıl kaptan?!. — Hani onların donanması bizi Sivastopolun 18 mil garbında bek- liyecek yal, — Bveti, 'Onlar bizi basmak için bekliye- dursunlar.. Biz onlara baskın ve- receğiz! — Yaşa be kaptan! — Onun için yol hesabını bol bol tuttum. Bazı sebeblerle geç bile kalsak donanma bizi demir- yerinde beklesin diyel. — Varol be reisi. Yolun üst tarafı tayfaların şen- liği, şarkıları ile geçiyordu. İkinci günü akşam üzeri Tufan kaptanın serdümeni ufukta bir çok karaltı, teknelerden ibaret bir Kalabalık gördü, bunu kaptana ha ber verdi: — Reis bel — Ne var, — Ha tam karşumuzda bir çok yelkenli görünüyor. — Nerede be! — Te... Karşuda!. 'Tufan resi ile arkadaşları gü - verteye çıktılar. Serdümeniz gös- Kralın sarayı önündeki meyda- na birgok çadırlar kurulmuştu. Etraftak! kabilelerin (| leri Hamat şehrine akın ediyoi O gün büyük şenlikler arasında herkesi heyecana düşürecek bir döğüş yapılacaktı. Halkın ağzında: «— Buran ile Azak döğüşeçek- lermiş!» zünden başka birşey dolaşmı- yordı ©O gün Buranla Azakın döğüş- mesin! kral emretmişti. Bu döğüş | ınuıkh.çokho- ' O gün İ loşluğunda birer siyah nokta gibi | liren ve ufku benekliyen taka- | lazı gördüler, Tufan reis dikkatli dükkatli baktıktan sonra mırıldan- di: — Bizimkiler bunlar! | — Hangi bizimkiler... Dursun | kaptan mı?, | — Evet!... — Haydi üzerlerine varalum!. Kaptanın bu yerinde tahmini beş motörde bir sevinç havası mey- dana getirdi. Tufan reisin emrile | bandıralarını kaldıran — motörler bütün hızlarile kendi filolarının üstüne doğru yürüdüler. Dursun kaptanın — filosundaki | rasad vardiyası Besim avaz ım( haykırdı: — Dursun kaptan bel, | — Ne var Besim! — Üstümüze beş tane motör ge- liyor — Ne motörü bunlar? — Direklerinde kırmızı bayrak var amma... Mavi boyalı. İri mo - törler bunlar... Bizde böyle tekne | yok... Rus olmasın! | Dursun kaptan dürbününü aldı, © tarafa baktı... Direklerinde ay yukdızlı kırmızı bayrak olmasına Tağmen bunlarrı Osmanlı motör- lerine benzer yerleri yoktu. Boya ve tip itibarile de Rus motörleri- nin tıpkısı idiler. Dursun kaptan harbe hazırlan- mak ,baskına uğramadan basmağa davranmak gayesile emir verdi: — Haydı bakalım... Çocuklar... Savaşa hazırlık!. (Devamı var) AL GÜLÜN, VER GÜLÜM! (4 üncü sayfadan devam) itediği halde, Nâzan, hatırından iyordu. İstanbulda mühima bir memuri- yete tayin olunmuştu. İlk işi, Nâ- zanı aramak oldu. Günlerce uğ - raştıktatı sonra, onun izini bula- bildi. Duyduğu kara haber, — —şele- Tine hak verdirdi. Nâzanın anası, babası ölmüş; erkek kardeşi Av- rupaya gitmiş, bir daha dörme - miş... Kendisini evlendirmişler, fakat kocası, sefth, kumarbazın biri imiş, paraları yiyip bilirdik « ten, Nâzam kutu tahtaya oturt - tuktan sonra birakip — kaçmış... Nâzan, şimdi, yıkık bir kulübede yarı aç, yarı tok, inliyormuş.. Ali, Nâzanın oturduğu yezi öğ- rendi; hemen oraya köştu. Gör - düğü sefaletten tüyleri ürperdi, kalbi dikenlendi. Nözan, onu tamyamamıştı. — Kimi istiyorsunuz? Ali de Nâzanı tanıyamadı; bu, | süzük, saz benizli, çökük çehrede, Nüzanı hatırlatan yalnız gözler ve saçlardı. Bir de onun, berrak, bir cıvıltıyı andıran sesi değiş- Memişti. AL, hüzünle sordu: — Beni tanıyamadınız mı kü - “ük hanıma? Aüzan, omuzlarını örten yırtık şalı düzeltmeğe çalışarak bakıyor, Cevab vermiyordu. — Ben, Aliyim, hani köydeki Yazan: İskender F. Sertelli kan kardeşinin döğüştükleri gö- rülmemişti, onlar da bunu hiçbir za- man düşünmermişler, hatırlarından| geçirmemişlerdi. Ş Hamatlılara göre ki meşhur gü- reşçinin çarpışması, yerle gökün çarpışması kadar korkunç ve he- yecanlı olacaktı. YERLE GÖĞÜN ÇARPIŞMASI Hamat kralı, sarayın önündeki meydanda kurulat tahtına otur - Mmuşfu. O gün” kralın - başdöğüşçüleri | | lâhlarına her gün yenileri Nâzan, gözlerini kırpıştırdı, e- lini alnından geçirdi: — Sahi mi söylüyorsunuz? O zaman Ali, vaktile Ak Hüsme- nin değirmenine giden yol üzerin- deki çeşmenin kenarında çiçek- lerini uzattığı gibi elini uzattı: — Lütfen kabul eder misniz? Nüzan, Alinin, herşeyi bildiğini, öğrendiğini anlımıştı ve Ali bu- nu © kadar tatlı söylemişti ki, ha- yır! diyemedi... İstanbula götü meği teklif ettikleri gün Alinin Aağladığı, Nâzanın gözlerinden ses- siz yaşlar boşanıyordu. Mahmud Yesari İYENİ NEŞRİYAT: Bakterio'> “< Harb Dr. SADİ NAZIM Medeniyetleri ortadan kaldır- mak tehlikesini gösteren harb si- İâve edilmektedir. Gelecek — harblerde yalnız tayyare, bomba, gaz değil, ayni zamanda mikrob da rol oy- netyacaktır. Değerli doktorları - mızdan Sadi Nazım bu kitabın - da lâbratuarların cam tübleri i - çinde üreyip duran korkunç mik- robların bir silâh gibi kullanıldı- ği takdirde, medeniyetin nasıl ye- Jatmakladır. Herkesi alâkadar e- decek bir mevzuda olan bu kitabı İciye: Bir kol saati, üçüncüye: Bir kazak. dördüncüden ellinciye kadar | Gülten Erkek ültenin babası çocuğuna hei G men her akşam müteaddid oyuncak getirirdi. Fakat Gültenin en çok sevdiği şey erkek olmaktı. O, kız oldu » ğuna bir türlü tahammül edemi- yordu. İkide birde anasına soru - yordu: me! Ben erkek olmak isti- yorum.. Validesi, Gültenin bu arzularına Bülmekle boraber ısrarına daya namayınca, şu yolda mukzbclıdı*ı bulunuyordu: — Peki, kızım olur.. Gülten çocuk olduğundan er - kek ve kır olmağı kolay zanne - diyordu. Ve herkes istediği gibi erkek ve kız olabilirdi. Gültenin bazan; ısrarı çoğalır olduğu yerde tepinirdi ve bağırır-| di: — Anne haydi.. Beni erkek yapt. Ben erkek olacağım'. Zavallı valide, kızının bu ısrarı üzerine hemen oturur ona erkek elbiseleri diğerdi. İstiyordu. Fakat!.. Gülten bir erkek gibi — giyinir Olmak kravat bağlar, eline bit trampet | alır çalardı. O, erkek gibi asker olmuğı ne kadar severdi. Boru çalar, elinde| dürbün bir topçu zabiti gibi etrafı| gözlerdi. Bazan da hanımlaşırdı. Entari - sini giyer, madamlar gibi şapka takardı. Bazan da sahneye Çıkar palyan-| çolar gibi giyinerek rol yapardı. Gültenin ruhu kaynar dururdu.| Fakat erkek olmak iddiasından bir, türlü ayrılmazdı. İlle erkek ola - caktı. Bir gün baba ve anasile elbise almağa gitrişlerdi. Mağazacı ona tabiatile kız elbisesi çıkarmıştı. Bunu gören Gülten kızmıştı. Ma- Bazacıya bağırdı: — Ben erkek elbisesi isterim.. İhtiyar mağazacı ne söyliye - ceğini şaşrdı. Anası, babası da ço- cuklarını çok sevdikleri için anı üzmemek için susmuşlardı. İhtiyar mağazacı şaşırdı. Fakat; Gültenin bir buhran geçirdiğini . . &— . HAZiRAN MÜSABAKAMIZ Yukarıda gördüğünüz boşlukları harflerle doldurunuz. Okuduğu- ni bir âfetle karşılaşacağını an - İnuz zaman yüce ve olu bir mevcudiyet ortaya çıksın. Müsabakamızı halledenlere: Birinciye: Bir fotograf makinçsi, ikin- okuyucularımıza tavsiye ederiz. İmuhtelif ve kıymetli hediyeler. ŞA R Etrafı saran kalabalık arasında her ağızdan bir ses çıkıyordu: «— Bugün yerle gök çarpışa - € *— Azak başdöğüşçüdür. Onun sırtını kimse yere getiremez!» «— Buranı beğenmiyor musun? Hint, Acem, Mısır döğüşçülerini nasıl bir tuluşta yere çarptı!» Halk ikiye ayrılmıştı. Bir kısmı Azakın galib geleceğini, diğer Xıs- | mı da Buranın ileri sürüyordu. Şarab bayramı töreninde ılküc- ıenmıuy:oeglni davetlilere şarab dağıtılırdı. Bu meresim bittikten sonra, kral| yanındaki muhafızına: — Döğüş başlasın. Arslanlar meydana çıksın.. Diye emretmişti. İki arkadaş sallanarak orlaya atıldılar. 'Toga seyirciler arasında duru- yordu. Bu döğüş, herkes gibi Tagayı da | heyecana düşürmüştü. Azak ve Buran ayrı ayrı birçok pehlivan- ları yenmişlerdi. Hattâekendisi de. Fakat acaba bunların hangisi da- ha kuvvetliydi? Hangisi galib ge- lecekti? Herkezle beraber Toga da bunu soruyor ve bunu düşünüyordu. Kral sağ elile döğüş emrini ver- di. İşte şimdi Hamatlılar bu ka- | labalık meydanda di en heyecanlı - döğüşlerinden — birini se) Bu arada iki arkadaş arasında göyle bir konuşma oldu. — Beni yenebilecek m'sin Azak?| — Yenmeğe çalışacağım... Çün- kü yenmezsem, yenilmiş sayılı - Tım. — Ya ben...? — Sen de bevim gibi, yenmeğe çalış! Nihayet ıkimizden birinin sırtı yere gelecek. Fakat bundan me çıkar? İkimiz de kan kördeşi ııogıı miyiz? — Kral acaba ikimizi de saray- da bırakır mı? Galib geleni ya- nına alırsa?. — Biz birbirimizden ayrılma - yız, deriz. Zaten birbirimizden ay- rılmamağa and içmedik mi? Adamakıllı çarpışıyorlardı. Kih Azakın sırtı yere düşü - yor, kâh Buran iki büklüm olu - yör, yerde kıvranıyardır Kral Hamatın en büyük zen - ginlerinden biri ölan muhafızına ve anasını babasını dinlemediğin! anladı. Ve, Gültene gülerek şunları söy-) ledi: - Sen kız mısın erkek misin? Gülten duraladı. Ve. Cevab verdi: — Kızım; fakat, erkek olmak is-i tiyorum.. — Peki erkek olmak için bir ça-i re var... Gülten sevinerek sordu: — Aman, 'ne'o çare?. - Öleceksin, mezara gömüle - ceksin?.. yaya geleceksin ve erkek olarak.. Bundan başka çare yok.. Eğer ö- lüp mezara girmek — İstiyorsan haydi öl mezara gömelim seni ve sonra erkek olarak gelirsin?.. dedi. Gülten bunu işitince korkusun- dan titremeğe başladı Ve o günden itibaren bir daha ağzına erkek o- n almadı. etle, Gültenin anası dı babası da rahat etti. Ve kendi de | Alman âlimi de buğdaydan kumaş bu üzüntüden kurtuldu. Neden sonra tekrar dün-| İ DÜNYADA NELER OLUYOR? İKİ YÜZ SENE SONRA BİTE - CEK KÖMÜR MADENİ ngiltere nafıa ve iktısad nezar — retleri bugünlerde pek: büyük bir telâş içindedir. Çünkü, son yapılan — besablara göre sene sonra, İngiltere- deki madenleri bitecekmiş. — O vakit sıkıntıya düşmemek i- — — çin hükümet şimdiden yeni kö - mür madenleri aratmağa başla - mıştır. Slakam civarında sahilde yeni bir kömür madeni keşfedilmiştir. Bu maden denizin altında devam ettiği için Bahrimuhitin altında tüneller açılmıştır. Fakat kayalarır altından suların sızıp madeni doklurmuması için denizdeki suların alt tabakalarını dondurmuşlardır. Slaham made: tında bulunan nidir. İKİ BİN BEŞ YÜZ SENE EVVEL YAPILAN HAMAMLAR Romalıların idrasel zamanında Filistinde Romalılar taştan büyük — deniz hamamları inşa etirmiş - lerdi. Bu hamamlarda banyolar, — * kurunacak yerler ayrıyeten de » — nizden çıktı sonra baş yıka « mak için tatlı su düşleri vardı. — Roma konsülleri bu hamamlar- da banyo ederlerdi. Evvelki sene bir Amerika heyeti bu eski ha - mamları ziyaret etmiş bunların — henüz işe yarar bir halde olduğu- nu görünce 200 bin dolar sarfile bu hamamları tamir etirmiş ve halka açmıştır. Şimdi bu hamam- larda yıkanmak için dünyarın dört bir ucundan seyyahlar gel- mektedir. PAMUKTAN EKMEK İMALİ” Dünyada sarfedilemiyecek ka- dar çok buğday var. Amerikaca, Kanadada, Avustralya buğday rını nereye satacaklarını ne pacaklarını bilmiyorlar. Hal böyle iken bir Alman âlimi pamuktan un çıkarmak ve ekmek yaptağı keşfetmiştir. ğ Bu ekmeğin buğday unundaa —— yapılan ekmekten zerre kadar far- kı yoktur, Yalnız bhaz eqlmlırıkı_ tir. Ti denizin al « kömür made- Şimdi bütün âlimler bu Şifle meşguldürler, Yalnız rikan gazeteleri inşallah başka Z mes bir yapmağı keşfeder diye alay ediyor. Mayıs Müsabakamızda Kazananlar 28 — Eyüb Saygun: Cağaloğlu erkek Orta O. 65. ZT — Sırrı: Kadıköy Yasa cad- desi 49. 28 — Nusrat Erler; Üsküdar 17 inci İ. O. No. 158 29 — Nadire Demir: Beyoğlu 46 ıncı İ. O, dan. 30 — Receb Saygın: Cağaloğlu E. O. O. No. 67. 31 — Mukbil Abay: 1 inci O. O. dan, 32 — Hudiye Kasal: Cümhuriyet kız lisesi 638. 33 — Halime Kuşçu: Ankara Üsküdar Yenidoğan mahallesi C. H. P ocak başkanı Kemal kuşçu kızı. 34 — Civan Bayrası: — Harbiye Bayzar S. No, 20, A 32 — Nurullah Kaya: Kumkapı orta mekteb 38. 36 — Hasan Özer: Kalırcıoğlu han No. 8. 37 — Cemil kaygısız Bakırköy — Posta müvezzir. (Davamı gelecek bafta) Birinci: Hediyesi fotoğraf ma- İkinc: İnce yazlık yün kazak: Üçüncü: Bir spor çorabı. * . X YAZISIZ HİKÂYE:

Bu sayıdan diğer sayfalar: