June 22, 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

June 22, 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Japonlar Nasıl Maksad Güdüyorlar İngilizlere Göre Japonlar Artık İlerlıyemezler Almanlar Çekoslovakyada Çok Meşguldürler, İtalya İse Daha Habeşistan Harbini Bitirmemiştir-| Japon Mallarını İngilizler Almıyacak Olunca da İş Büsbütün Japonların Aleyhine Çıkacaktır Bir Çin şehrine giron Japon kıtaları vrupada vaziyet malüm. Or- | f tasında bir endişe var, Bu- | gün yarın yeni bir emri - vaki olacak mı, olmiyacak mi?. Suali soruşturulurken Avrupada birgey olmadı da Uzak Şarkta çen gün başgösteren hâdise ile hep nazarlarımız o tarafa çevril- di. Japonlarla İngilizler arasında neler olduğunu” şu son günlerde lgraflar anlattı. Bu sütun- yeni gelen Avrupa gazetelerinde bunun etrafında neler gözden geçirerek bir h le vasıtalarının kesafet peyd. karmaktır. Japonlar acaba İngi- rle şu veya bu bahanelerle kavga çıkarmağı istiyecek kadar idebilir mi? Londra ile Mos- kova arasında müzakere devam e- derken ker halde Tokyo hüküme- ti de vaziyeli düşünmüyor değil- onlar Çinde ilerlemek, yer-| leşmek istiyorlar, Fakat şimdi şu | rda Japonların Çixde İngi- üzlere karşı alacakla: aykırı bir vaziyet Tokyı iler ettiği bir çok büyük şehir- /— lerde asma caddesi vardır. Sokak- ları dar İstanbulda da bu ihtiyaç | baş göstermiştir. Gazeteler Prost'un projesine göre, münakaleyi ko-| Taydaştırmak için asma caddeler yapılacağımı yazmışlardı. Yukarıki l hükümdarlarının Ne wyorku ziyareti esnasında — otomo- geçtiği bu yer Üstü caddelerinden Cahid Şadanın asabiliğine rağmen: — Bir gün ayrıca paşayı ziyarete gitmeli, ken- e teşekkürde bulunmi Diyordu. Şadan da ne yapsın? O da evinden, annesinden korkuyordu. Ömrümüzde ilk defa ha - #it bu saate kadar sokakta kalıyoruz!.. F k, tezatlar ber tün bu konuşmalar sinirli! Fakat, bü- içinde yine Etrirgâna geldik, yine evlere ne söyliyeceğimiz, or- tada yoktu. Hiç birşey hazırlamamıştık. Cahid: — Şadanın halasının oğlu. Ne yapayım, bera- berdiler. Beni de çaığrdılar, onların sandalına bin* dim, Böyle bir kaza olacağı nereden bıhnıî’ Dersin Şadanı iyordu. Ben seni iskelede görmüş, sandala çağır - dığını gösteriyor diye hükmedi- izlara ait olan mıntakaları abluka altına almak- la Japonlar Çinde ne yapıp yapa- | U kuşturdu. Meron, üzerinde zırh bulu- rak mevkilerini kuvvetlen ve yalnız kendi dedikle letmek istiyorlar ve İngilizler ta- Oinlinin — geri işkülüt | nazarı şudur: — Çinde olan y İngilizleri alâkadar etmekle k: mıyacaktır. Çünkü Uzak Şarkta menfaati ve mevkli olan devlet İngitere değildir. Fransa var, Amerika var. Onun için Ja « karşı pol'tika sahasında ansızların ve A- irakile yapıla- Fakat şayanı dikkattir ki gilizlerin işini iyetindediler, caktır. Japonlar yalnız bozmuş olmak- v | Çünkü ilk hâdise! İngilizlerden — gayri namitaka mevzuu bahsolmadı. Öyle ki Ja- ponlar diğer devletleri de hareke- te getirebilecek herhangi bir işe girişmediler. Amerikanın, Fran- sanın menfaatlerine dokunulma- dı. Bu da Japon dij İngilizlerle Fransızl kahları ayırmak maksadile nele- re dikkat ettiklerini gösteriyor. Fakat Avrupa gözeteleri - Japon diplomatlarının buna muvaffak o- lamıyacaklarını yazıyorlar. İngil'z gözeteleri Uzak Şerkta Japonların aldığı vaziyet yalnız İngilizler aleyhine değil, orada (Devamı 7 inci sayfada) Dedim. Otomebili Emirgân çeşmesinin önün- de durdurduk. Evlerimize iyi değil mi idi?, Kapıların önünde otomobil dur- dukça her pencereden bir baş uzanacak. Kim geldi? Kim geliyor?. üyerek gitmek daha — Bu saatte neveden geliyorlur?. Diye söylenecekler. KAÇAKCI HAHAM ve ercin kaçakcılığı — yaptığı Şüpbelenen zabita eşyala Günü ve başını aradı. nihayet etindeki ııımmııı Bir hahamın kökain tanca paket paket ercin buldu. Kaçaket hahamının bu hall bize bazı Müsevi âdetlerini hatırlattı. Müsevilerin çoğu, Talmud kanunla- rına rlayet edecler. Öldükleri zaman, başlarının altıma, içinde «Araı mü - kaddesa in toprağı balunan küçük bir yastığın konulmasını vasiyet ederler. Hatlâ diri iken bir çok pora verirler, bu toprağı tedarik ederler. Filletinde bir başka âdet daha var- dur: Ölüler tabula konulmaz. İki tahta temas etmiş olur ve Yavaş yavaş çü- vür, topruğa karışır. HAYVAN KAVGALARI İlk büyük hayvan konması, İsanın doğuşundan 200 senc evvel yapılmış- fır. Asırlarca müddel Sirklerde bin- derce valışi hayvanlar dövüştürüldü. Sezar zamanında yapılan konmalar. a binden fazla Vahşi hayvan bulı nurdu. İmparataran — saltanatları de- vam ettiği müddet içinde 9 - 10 bin yahşi hayvan telef olduğu hesap edil- miştir. Bu hayvanlar Fastan, Cezayirden, Tunustan ve Masirdan getirilirdi. Ka- figula devrinde et çek pahalı idi. #i hayvanlar, esirlerin cesetlerile bes- kenirdi. Konma yerine çıkatak vahşi hayvanların biyunlarına altın tasma- dar, sırma kürdelülâr bağlanındı. Asla- zan yeleleri yaldızlanırdı. K: boyunlarına çiçekelrden yı dandlar asalırdı. Mayvanlar meydana çıkar çıkmaz homurdanırlar, birbirle- rinin üzerine saldırırlar, — birbirlerimi parçalartardı. İmparaler Septim Sevr zamanında «Konma meydanı>, büyük bir havuza tahvil olundu. İçerisinde yedi yüz hay- van bulunan bir zemi — batırılıyordu.. Mayvanların yüzerek birbirlerini öl- dürmeleri / heyecanla — seyrediliyordu. İmparater Klod, maiyelinde bulunan bir muhafız bölüğünü kaplanlarla bo- man İki askeri beş yüz aslanın içerisi. me sürdü. Ve ravallılarla — aslanlar mücadelesini kahkahalarla seyretti. 40900 POLİS MEMURU ——MH— Nevyorktan dönmekte bulunan giltere Kralı Majeste & inci Jorjun, «Nevyork panayırın ni ziyaret ettiti uğramasına mhni olmak İçin panayır yerinde sekiz bin resini ve sivil polis memura vardı. Bundan başka Kral ve Kraliçenin geçtiği eaddelerde biriken halkın ön sırası kadın ve erkek polisler ve ilfal- ye neferleri tarafından işgal edilmişti. Doktorun Öğütleri Ağız Kokusu ağız kokusu, ağzır. te miz tutulmamasından, diş etlerinin hastalığın- dan, çürük dişlerden, yahut ciğer ve mide rahatsızlıkların- dan ileri gelir Dişten — geli kölaydır. Bir diş doktoruna gidilir. Mide ve ciğerden ge liyorsa mütemadi tedavi is- ter. Günde bir iki defu aşağıki tertiple diç etlerini yıkamalı- dır. 10 gram iuce toz halinde kireç kaymağı 250 gram su- da halledi lâle y muşak bir sünger batırılarak iş etleri uğuşturulur nasıl karşılanacağım?. Dedim. Sonra, ellerimden ba; rırndan dudaklarımdan öptü, öpti içlen kopup gelen fırtınalı bir tahassüsle — Belkisi. Doyamıyorum. Sana doyamıyorum! Her hâlde yarın akşam buluşalım emi? Diyerek ilâve etti: Hem sabâhleyin tonton uğrarsa bana iki mükaddes kitabın kalınca elldini yır- | arasına yatırılır. Bü süretle - topcakla | gün Kral ve Kraliçenin bir sulkasda | Çeviren İskender F. SE) O beş n boylu, belli, tatlı bakışlı, güzel bir ka - dındı Ellerinde eldiven vardı. Evli miydi, bekâr mıydı? Bilmiyor - düm. Ben de vitrinlerin önünde dur« dum.. Yanına yaklaştım ve dik - katle yüzüne baktım. Gülümsedi. Gözünün uci zerek yoluna devam etti. O gün peşinden takip edeme » dim., Mühim bir iş üzerinde idim. Yollarımız ayrıldı. Ben bahri- ye nezaretine gidiyordum. O «Old Citye ye doğru uzandı. * Birbirimizi kaybettik. TELLİ üyük bir şap- vitrinleri nu bir gün mağazasıı le beni Gece, Gözümün önünden onun hayali gitmiyordu. Aksi plbi üzerinde y rüdüğüm işten de mü: tice alamamıştım. Hem onu, hem işimi kaybetmiş bulun Zarif bir bel bükülüşiyle zel yürüyüşü, kirpiklerini kırpa- rak öyle tatlı bir bakışı vardı ki.. Acaba ona bir daha rastlıyabi- lecek miyim? Diye düşünü; ce uyanmış. Herki Bu kubbenin altında elbette o da uyuyor. Fakat nerede uyuyor acaba? Hangi semtte, hangı saka fın altında? * Uç ay sonra. ir akşam üstü. Parkta dolaşı- | ynıdum Birdenbire yıldırım çarp- | Ymış gibi titredim. İşte o. Üç ay önce şapka mağazasının vitrinleri önünde gördüğüm ka - dın, tâ kendisi, Gölgede, bir ka in kena - ada olurmuş ki'ap okuyordu. Sendelememek :çin bir müddet dizlerimin üstünde durdum.. Kı- mıldamadım. İrademi topladık - tan sonra yavaş yavaş yürdüm.. Şapkamı çıkardım.. Selâm ver - dim — Çok yorgunum, Mis! Şura - | yya oturmama müsaade eder misi- | gat gileler arasında Villy allesi herkes tanır. Ben. o ailenin to - niz?. Yine o günkü gibi gülümsedi.. Biraz daha çekildi. Kanapenin ötek, ucuna da ben oturdum. — Sizi rahatsız etmediğimi zan- nediyorum, Misi. Cevap vermedi, Belliydi ki, ya- mına oturuşumdan memnun ol - muştu. — Huzurunuzu ihlâl etmiyece - ğimden emin olabilirsiniz! Dedim. Ben de cebimdeki ga - zeteyi çıkardım. Güzden geçirme- ğe başladım. Kalbim koparcasına çarpıyordu. elimdeki gazetede okunacak bir de hep o. ladı, yanakla - Sar'alı, coşkun, Bilmem, böyle ne olacağız?.. Son sözüne: , canım... DA ZEZÜR| — — Haydi ayrılalım. Nerede?, Elimi brraklı mı kâğir?. larını uzattı. dudaklarımı kilitledi, kanımı alevlen- dirdi! Sanki hiç birşey olmamış, kazayı geçiren biz. Jeğilmişiz, bu saatlere kadar sokaklarda kalanlar başkaları imiş, yorgun, bitkin, perişan, onlarmış!. Bunlar, öyle saniyeler ki, adı; şehı Ne olursa olsun birinin tılısımlı bir defa indi mi bir daha hiçbir şey göstermiyor. Heyat sönüyor, yeryüzü siliniyor, ıztırab kaybo - tek kelime bulam:yordum. Sanki bütün sahifeler bembeyazdı. San- ki matbaa makinesi bu nüshaya bir şey basmamışt. Gözlerim yal- nız onu görüyordu. Kafamin için- de yalnız onun hayali vardı. Tahammülüm kalmamıştı: — Sizinle tanışmak — istiyorum, Mis! ded'm. İtimad ediniz ki ben her gördüğü kadının peşinden ko- | şan bir sokak çapkını değilim. İş- lerinden ve kuracağı yuvasından | başka bir şey düşünmiyen bir iş a- yım., Kazancım da yolunda- dır. Biraz durdum. e ve boyasız duc suın bir tebessü « Kitap okurken, pe arının u- nizı sotabilir miyim? Cevap vermiyordu. Benimki de bir kabalıktı k adını öğrenmek için, önce erkeğin kendi adını vermesi dâzım değil mi?. — Adım Tomsor'dur, dedim, va- nuncu erkek evlâdıyım. Haydi, siz de söyleyin. Adınız nedir? Han- gi alleye mensupsunuz..? Babanız hayatta mıdır? El'ndeki kitabıa sahiftler'ni çe virmeğe bağladı. Acabe, ailemin a- dını söylemekle hata mı işledim? Belki de ailemi iyi tanımıyordu. Olabil'r ya. Çünkü büyük amcam içkiden ölmüştü. Ve meşbur sar- hoşlardandı. Fakat, bunden bana ne? Ben akşamları bir kadeh vis- kiden başka bir şey içmem ki.. Canım sıkılıyordu. Muhakkak ki allemi tanımıştı. — Ben dilsizlerden hiç tuşlanı - Sabahleyin — tontonu sana Yine dudak- mam.'Konuşmiyar yahur çok az konuşan kimseler benim nazarım- da yarı ölü demektir. Geveze de- ğilim.. Fakat, hiç konuşm.yan kim- selerle de dost olamam. Eğer siz: rahatsız ettimse, beni mazur gö- rünüz.. Şinidi yanınızdan 1 zakla- gır, giderln, dedim, İşte 0 zaman, onun da laham- mülü kalmamış olacak ki, gazele- min bir yaprağını çekti ve köye- sine şu iki kelimeyi yazdı.. *Ben sağır ve dilsizim... Güzel bir kadınla tanışmak V evlenmek istiyen bir erkeği inka şarı hayale uğratan, bundan daha korkunç Iki kelime tasavvur edes bilir misinzi? Ankara Radyosu BUGÜN 19 Program, 1945 Müzik (Kabare « Pa.). 19.15 Türk müziği (İnce saz fwlı), 20 Memleket suat ayarı, uğans ve 2015 Neşeli plâklar - R, 20.20 Türk Mmüzlği. — * Buzinak peştevi, ?— Rahmi bey - Suzinak şarkı - Bir sibri tarap. $— Vdi Cemil - Hicaskür şarkı - Lâ- yik mü sana, *#— Udi Zekl - Uşgak şarlı - Bir gelecekaln. diye; 5— Lem'i - Hüseyni şarkı - O güzel S— Kakım - Kürdili şarkı - Deme- dim hiç ona kimsin. 9— Osman Nihad - Kürdili şarkı - Kaç yıl yüreğim. ü— e00 . * Halk türküsü - Ekin ekdim çöllere. 21 Komuşma (Zirsat saati), #L1S Müzik (Setlonik plkklar). 21 Müzik (Kücük Orkesira - Şefi Necip Aşkın. 2120 Müsik (Cazband - Pi). YARIN 12.20 Program. 1235 Türk müziği - Pa. 13 Memlekel xaat ayarı, ajans ve meteeroloji haberleri. 1215-44 Müzik (Karışık program - Pa), ——— 1357 Hlcri Cemaziyelevyel 1355 Ruml Haziran ea N 1939, Ay 6, Gün 173 Hızır 48 22 Haziran PERŞEMBE luyor; acı yorgunluk tükeniyor, tık her şey nizamdan çıkıyor ve. Dünya nep ba iki başın içine, iki göz kapağının altına sıkışıyor!. Bütün hayat bu olabilseydi! Korkusu da yok! Ya birisi geliverirse, ya bir bekçiye, bir polisç rastlasak halimiz ne olur? Yi-. 7 Du, porvasızlık ta hep o saydıklarımdan geli- yor ya! İlk önce Şadanı bıraktık. Kendi kendisine evç girdi. Biz hiç görünmedik, Bilmem ne oldu? Ca- hid sonra beni bıraktı, kendisi gitti. Amma, ne bi- rakış?. Sokağın içine girmeden tam köşede dur- duk. — Yavrucuğum, yarın akşam çıkabilecek mi- vin?, Dedi. Düşündüm, — Bilmem ki, bu geceye bağlı, Bakalım evde mış olayım. Diyordu. Kâh bunlar beğeniliyor. -— Hep böyle diyelim. Diyorduk. Kâh başka başka şeyler söyleniyor. ymları: — Peki, satırla ne oldu. Bildir olmaz mı? Ne clursa olsun birinin tılısımlı perdesi — gözlere dan hiç ayrılmıyayım. Bir gün beni görmese, bir gün benden haber almasa çıldıracak! Korkuyo - rum, ben. Sen.. filân derken imtihanlarını da vere- miyecek, sonra, evlenmemiz bir sene daha geriye vuracak. Hoş, böyle söylüyorum amma, ben ondan daha beterim. O, bir gün göremiyorsa, ben yarım güne dayanamıyorum. Kafamın içinde, gözlerim- — Biraz da kadere bırakıveririz (Devamı var) ee BAA

Bu sayıdan diğer sayfalar: