July 1, 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

July 1, 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 gtftliği arasındaki kısımda Pranlı torpil mıntakası görülü- ücum hattımızı teşkil eden Ngiorj, Kuyin Elizabet, Aga - nun, Lord Nelson, Entleksi- | dretnotlarının saffı harbı, sağ ahtaki Enfleksibil'in bulundu- noktada, tam Erenköy sahille- 6, kıyıdan bir mil açıklıkta nanlıların I1 nuzmaralı torpil takası mevcuttur, 20 maynden Tekkeb bu mıntaka 45 metre inlikte 100 . 150 şer metre a- OFıkla dizilmiş mayinlerle mü- ihez İlk tehlike mıntakasıdır. boğazı — genişliğine liyan bir ağ mania mevcuttur | bu maniin bir tarafı 29 mayinli humaralı torpil mıntakasına Yanmakta diğer ucu da 6 kulac Una kadar uzanmaktadır. Bi - " için, en tehlikeli nokta bura- | iT. Azami dikkat sarfederek Be- | ,ğ.nuz bu haltan, seyir esna- '& en ufak bir dikkatsizlik se- *’îrmıicuı Mahvolmasını intac ilir... ., & Mmanii geçtikten sonra boği ©n dar noktalarından bir: o « ve birbirine muvazi bir çok L hatlarile adamakıllı tah - edilmiş bulunan kısma gire- " Sarı sığlar körlezine kadat aAf ç Pu 35 millik messfe dahilin- 6-7.8.20mumaralı torpil min- aları hareketimizi tehdid ct- k!udıx_ Soğazın en bol manili mıntaka- g# 14 bundan sonra kendini göste- Ço" Sarı sığlar körfezinden İti- “A A7 mayinli $ numaralı tör- Tuntakası ve bundan sonra d2 i Sayılamıyacak kadar Ş n 39 mayinli 4 numacalı, » n"-'r'ınıı 3 numaralı, 39 mayinli UMaralı ve nihayet, Çanakka- e Değirmenburnu arasına ge- gh &3 mayinli 1 numaralı tor- . % ları mevcuttur. ; :?; 'Kl'l son aldığı istihba- keşif raporlarından çıkarı- Ü malümatı haritalarınıza _ı'_dlniı_ Atıldığımız vazife, teh- * Beçid en büyük bir itina ile Tılması icabeden bir vazife - - Ordularımızın muzafferiyeti n bu hareketi başarmamıza ! bulumayor, Ü TEM bu sırada, arkadaşının teh- €YO düştüğünü gören Buran, lan bir kaya parçası alarak küzünün sırtına fırlat - uşt. Öküzün canı acıdı.. Başını ,*" Çevirdi.. Ve İşte Tanrının Keke öküzün sersemleşmesinden ilade ederek derhal hançerini kti. Hasmınm karrına sapladı. 'tik öküzün saldıracak ve döğü- k küvveti kalmamıştı. Azak sindiği yerden kalktı.. Bu Alişi hayvanın karnını iyice de- içek yere serdikten sonra geniş Yazan: Rahmi Yağız Safir Fransız Tahtelbahiri öncü Hizmetini Görecek u Benim Sefinem Takib Edecek, Diğer eş Tahtelbahir de Bizim Arkamızdan Gelecek Çanakkale sırtlarında, Osmanlı süngülerinin anyd müdafaası kar- şısında akamete uğrıyan tanrruz- larımız bizim muvaffakiyetimizle tabit neticesine, İtilât devletleri- nin muzaffleriyetine doğru gide - cektir. Geçid hareketini filotillamız ğu sıra ile başaracaktır, Safir Fran - sxz tahtelbahiri öncü hizmetinl gö- recek; onu 8 gömino (1) mesafe ilç E B. benim sefinem tak!b ede- vek, arkamda E serisinin dıgu_:ş tehtolbahiri bulunacak, B serisi tahtelbahirlerimizin başında Tur- kuvaz Fransız tahtelbahiri bulu - nacak, kol nihayetinde de Triton Fransız sefinesi mevki alacaktır. | Süvariler, büyük bir dikkatle | komodorun söylediklerini not edi- | yorlerdı. Haritaların üzerine kır- mazı kalemlerle torpil kıt'aları uı- bit ediliyor, mavi işaretlerle geçid rotaları çiziliyor, Brodey'in ver- diği malümat en küçük telerrü - (1) Gomino 50 metrelik bir de- niz ıstılakıdır. R.Y. Mihver Dünyaya HâKim Olmak İstiyor . (4 üncü sayfadan devam) lur. İleride de Avrupada bir harb çıkarsa Amerikalılar da Avrupa- nin alt üst olmaması için elden ge- len yardımı edeceklerdir. Bugün milletler arasındaki ti- caret hiç iyi bir halde değildir. Bu- nu düzeltmek için de milletler a- | yasında umumi bir anlaşmaya var- —mak lâzım geliyor. İşte zorluk bu- radan geliyor. Çünkü noktai na- ları birleştirmek nasıl müm- ;T'ıî; olluak?qM)hvu devletleri ile Sulh cephesi devletleri arasındaki aykırılığıı ne kadar büyük oldu - gunu tarife kalkışmak lâzım değil Mihver devletleri harbetmek sev- dasında bulunuyorlar. Diğer dev- | yetler de buna karşı kendilerini müdafaa etmeğe lııllr:anıynrlıf. Demek ki silâhlanmak- zaruridir. Kuvvet siyaseti takib edenlere karşı kuvvet politikası ile muka- bele edileceği mihver devletlerin- | ce kat'i surette anlaşıldığı gün ise | waziyet daha kolaylaşmış olacak- | tır. O zaman mihver devletleri Yazan: skender F. Sertelli ——— kalmadı, değil mi?. Buran arkadaşının boynuna sa- rıldi: — Ben. Sen varken, hiç bir teh- likeden korkmuyorum artık. ANA YURDA DÖNÜŞ Üç haftadanberi Hamat şeh - rinde büyük şenlikler yapılıyor - du. Kurtuluş ve düğün şenlikleri.. Buran, Kraldan Filistin taciri. nin kızını istemiş, Kral da bu kızı « babasının rızasile - Burana ver- mişti | 'Tancını noğluna gelince, arka - | atı bile Jhmal edilmeden itina ile kâğıdlara geçiriliyordu. Komodor, süvarilerin puvantajı tamamlarıncaya kadar sustu, din- lend, soluk aldı. Sonra devam etti: — Hepinize, hepimize muvaf » fakiyet temenni ederim... Cihan harbinin, devletlerimiz Tehine ne- ticelendirilmesi için en mühim va- zifeyi omuzlarımıza yükliyen A- miral Dörobek'e hepimiz namına teşekkür ediyorum. Şimdi arka - daşlar helâllaşalım.. — Atıldığımız macera ölüm, korku, dehşet dolu bir mücadele safhasıdır. Elbirliği ile hareketin bizi müvaffakiyete götüreceğini tekrarlamağı faldeli bulüyorum. Şimdi gemilerinize döner dönmez bütün hazırlıkla- zanızı bir defa daha gözden geçi - rin. Yarım saat kadar bununla meşgu olacağız Bu müddet biter bitmez kaldıracağım İşaretle Kum- kale önlerine kideceğiz, orada da- lacağız, ve.. hareket başlamış ola- caktır. (Devamı var) harbın kendileri için pok zararlı | olacağını düşünerek ister istemez Sulhun devamına razı olacaklar- | dır. Ancak bundan sonradırki dün- | ya iktisadiyatını düzeltmek, mil - letler arasında refah ve emniye- ti vücude getirerek yaşamak ça - (5 inci sayfadan devam) arabasında dolaştırırken bir ikin- cisini karnımızda taşırız. İşte bizim idoal'miz ve zevkimiz. BİR VİYANALI KIZ 'Tren Salzburg'a yaklaşıyor. Şid-i detli bir yağmur pencereleri kam- çılıyor. Yataklı vagon memurları çarşafları kaldırıp kompartıman - ları oturabilir bir hale sokmağa çalışıyorlar. — Yolcuların hemen hepsi Restoranda kahvaltıya git- mişler.Ben de oraya gidiyorum. Fakat uyanmakta biraz gecikti ğim için yer bulamıyorum. Kori- dorda dolaşıyorum. Yalnız değilim. — Hizmetçinin, kompartımanından bir yığın ga- zete ile çıktığını gördüm. Kır saç h, tıknazca bir adam ve zayıf, 66- Taer, şık bir bayan da henim gibi. Erkeğe yaklaşıyorum: — Çok gazete okuyorsunuz... Tuhaf bir şive ile fransızca ko- nüşüyor: — Evet... Meslek icabi. — Diplomat mısınız? — Hayır... Gazeteci. Viner Ta- | —— Gözlerinizde, dün geceden- | geblat gazetesirün başmuharri - yim. Ben de kendimi - tanıtıyorum. Yüzünde bir sevinç dolaşıyor. — Dehşetli acıktım.. diyorum. Vagon restoranda bir saatlen evvel yer bulamıyacağımıza göre hali- miz harap. — Ben de acıktım.. diyor, Fa - kat şimdi nerede ise Salzburg'a vuracağız. İstasyonda Sıcak sasis vardır. Hem isabet aldu ki res - toranda yer bulamadınız. — Zira Salzburg'un her nevi — sucukları pek meşhurdur. 'Tren şimdi bu vadiye hâkim, yüksekçe bir yaylâdan göçmekte- dir. Zarif Tirol köylerinin ba calarından düman tüten evlerini Böstenerek: — Ne güzel memleketiniz var. diyorum. — Emniyet olmadıktan kelli gü- zel olmuş neye yarar? Diye hamurdanıyor. Ve birden- bire sesini yükselterek haykırı - yör: — Azizim... Yarın değilse öbür gün burasını gelenlere — teslime mecbur olacağız. İçimde yaşa - mak hevesi bile kalmadı (2) Biz Viyanalılar ki kadınsız yaşıyama- makla moşhurdur; bakınız yanı mızda harikulâde bir genç kız var. Başımı çevirip bakmıyorum bile. relerini konuşmak üzere umumi bir konferans aktedilmek için va- kit gelmiş olacaktır. Bu olmadık- ça böyle bir konferansın toplan - masına ve müsbet bir neticeye warmasına imkân görülmüyor, Bil-| hassa şu da var ki: eğer böyle bir konferans hazırlıksız olarak top- Tanır da aktm kalırsa mihyer dev- letleri bundan daha cesaret ala - caklardır. O zaman ise sulh için daha ciddi tehlikeler basgöstere- cektir. İşte Versay muâhedesinin imzasındanberi geçen yirmi sene zarfında görülüyor ki Avrupa milletleri arasında emniyet ve i- timad küvvetlenmek şöyle dur - sun gitgide azalmış, sulhu tehdid öden tehlikeler daha artmıştır. e daşının düğün hazırlığını göre - rek o da Kralın kızını almağa ka- rar vermişti. Zaten Hamat Kralı verdiği sözü tutmamıştı. Azak'ın iki başlı canavarı öldürdüğü ha- beri şehirde ağızdan ağza dolaşı. yordu. Herkes: — Azak, Kralım kızını almalı - | dır. Bu kız ancak öyle bir kahra- mana lâyıktır. diyordu. İ Tanrının oğlu o gün, Kralın kı- | zıni bahçeye çıkarırken tü. Kral kızcu bu çesir Ş ya veriyordu. — Kızımın yüzünü şimdiye ka- dar hiç bir erkek gözü görmedi. Gülümsüyorum: — Bu şöhret bizde de vardır a- ziz meslekdaşm. Eğer beni matma-: zele tanıştırırsanız ben belki Salz- burg sucuklarını da açlığımı da im. Ufak bir tereddüde tutulmadan | bileğimden kavrıyor. Beni genç kıza yaklaştırıyor — Yeni ytanıştık amma... - di- yör - zeki bir gence benziyor. Esa- sen gazeteci dünyanın her tara - fında mütlaka beğenilir bir tiptir. Ve bana dönüyor: — Fröylüyin Fdda, çocukluk ar- kadaışm Volf Mayer'in kızıdır. ( kek neslinin ortasında yaşarız. 'Viyan'alıv Ve lsüîçilîf İki Kadın Sevgisi burg festivalinde bir iki gün ça - lışacak. - Bu sırada yanımızdan garson: — Atffedersiniz matmazel... di- | yor. Vagon restoranda bir kişilik yer açıldı. Kız gözlerini bana dikerek ce - vab veriyor: — Teşekkür ederim. Ben Salz- burg'da ineceğim. Hem ben mem- | geçen leketimde sayılırım. Gazeteci e- | fendi demindenberi açlıktan Şi- | kâyet ediyordu. Bu yeri ona teklif 4 etseniz. | Viyanal gazeteci benden evvel | atılıyoc: — Onu size henüz tanıştırdım. Sizden birdenbire ayrılması ter biyesine uygun düşmer. Ben git meliyim... Ben. Ve koşarak uzaklaşıyor. O za- man genç kız, okşanmak istiyen bir kedi yumuşaklığ'le bana yak- laşıyor: — Gitmiyeceğinizi biliyordum. — Nereden kestirdiniz? beri beni yemek İstiyen bir pa - rıltı sezmiştim de, — Niçin sizi' beğenmiş olmamı bu derece müfrit tevillere karış- tırıyorsunuz? — Hayır... Siz şarklılar kaplan gibisiniz. Kadını beğenmezseniz lâkayd olamazsınız. Fakat nefret edersini. -Beğenirseniz, o zaman da döst olamazsınız. Mutlaka kap- lan gibi üzerine atılmak, dişlemek, parçalamak istersiniz. -Hakkımızda pek fena telâkki- leriniz var» demeğe hazırlanı - yordum. Fakat vakit bırakmadı: Tirsiniz Biz ki sevilmeği isteri sevmesini pek iyi bilmiyon bir Sizden birini görünce derhâl bağ- lanırız. Faraza benim size şimdi bağlanışım gibi, | Ve kolumdan iterek: zırla.. Dedi. Ön dakika sonra Salzburg'da olacağız. Beraber ine Tim, Öyle davetkâr bir bakışi vardı ki doğrudan doğruya reddedeme- dim. — Ah mamazel - dedim - yazık ki yanımda tren biletinden ve bir kaç İsviçre frangından başka pa- Ta yök. ğ İki yumruğunu davul çalar gibi ve asabi asabi göğsüme vurarak | haykırdı | — Hayvan! Ben zenginim. Seni istiyorum. Beraber geleceksin ve geleceksin. Madem ki ben isti- yorum.. Bu son cümleyi, kendinden o derece emin bir sesle söylemişti ki böyle bir an tereddüd ettim: — Acaba hakikaten Salzburg'a inecek miyim? ü Bereket versin ki bu tereddü dün başladığı yer Salzburğ'dan se- kiz dakika mesafede idi. Eğer ara- Paristen geliyor. Keman ve piya- nodaki mehareti, hele dansındaki sihir Viyanayı mestelmiştir. Salz- —O (2) Bu zat o tarihten iki ay son- ra bir iz vermeden kaybolmuştur. Onu ilk defa bugün sen görüyor- | a | Demişti. Azak Orta Asyadan Dicle - Fı- rat kıyılarına göç eden büyük bir Türk kabilesinin son oğullarından- dı. Bir gün kabilesinin ihtiyar bil- ginlerinden biri ona şu sözleri söy. | lemişti: | Oğul! Düşmanını da dostu- | nu da tanıdığın gibi tanı! Günün birinde dostunla düşman. düşma- nınla da dost olabileceğini düşü- nerek, hiç kimseyi kırmamağa ve hiç kimseye sır vermemeğe çalış! Kinsiz yaşama.. Fakat, affetmesi- nide öğren!» | Tanrının oğlu, sarayda düğün | hazırlıkları — yapılırken, ihtiyar | | bilginin bu değerli öğütlerini ha- | tırladı. — Bana kızını veren bir adamın p eç e ge geee mer ecesi memnum ulacak; ne de | Kıralın kızı, - Diyerek, kendi kendine Kıralı çi ” | rinde çok değerli yer tuttuğunu bi- da bir gündük bir mesafe olsay- dı sanıyorum ki tereddüdümü ye- nemezdim. Güzel, isteyen, san'atkâr, za - rif ve parasızlığınız üzerinde bir affetmişti. Zeten, Azak, aradan za- man geçtikçe ve yaşı ilerledikçe bu kinin Kıraldan öç almakla tat- min edilmiyeceğini de anlamıştı. Vaktile iki millet birbirile harbe- derken, elbette iki taraftan da bir çok insanlar yaralanacak ve öle- cekti. A Azak, soyunun yüksek inanışla- Ti arasında, bir insana hayatı hasına iyilik yapanın suçunu bi Kışlamanın da eski Türk türenle- liyordu. — Türke cifetmek yaraşır. Diyerek Buran'ı aramağa başla- muşti. Ortalık kararmıştı. | Kıral sarayın bahçesindeki eğ- lence çadırına henüz' inmemişti. Bahçede meşaleler yanmağa baş- Jadıkça, sarayın etrafını kızıl alev tabakası memleketlerden gelen düğün da- vetlileri birer ikişer bahçeye top- — Haydi, çabük... Valizlerini ha- | atil Tımarhanede Çıldırdı (5 inci sayfadan devam) — Deli saçması bunlar, aldır - Mayınız... Cevabını verdi. Tabil ısrar ede- medim, Arlık katil, gardiyanlara delilere derdini anlatıyordu. Gün- den güne çileden çıkıyordu. Çün- kü sözlerine kimseyi inandıra - mıyordu. Gardiyanlar da, deliler- de kendisile alay ediyorlardı. Kı- | Azılı ıı: | zayor, köpürüyordu. Ötekine be- rikine saldırmıya başladı. Haki- katen delirmişti. Sırtına bir göm- lok giydirdik. Karyolaya bağlar dik, Aradan aylar geçtikten sonra hakikat anlaşıldı. Fakat katil hak- kında kanuni takibat yapılamadı, Çünkü akıl muvazenesi bozul - müş, zırdeli olmuştu. Hâlü yaşı- YOr.s İstatbul Asliye Üçüncü Hukuk mahkemesinden; . Gülüzar tarafından, Ortaköyde Dereboyunda S1 ntmarada Cemil aleyhine mahkemenin 939/715 nu- maralı dosyası ile açılan boşanma davasında, müddeinleyiin mez - kür ikametgâhı terkeylediği ve “yenisi belirsiz olduğu cihetle Hu- kuk usul muhakemeleri kanunu- nun 141 ve 142 inci maddelerine tevfikan ilânen tebliğat icrasına karar verildi ve tahkikat günü de olarak 14/9/939 saat on dörde ta- yin edilmiş olduğundan müddei- aleyhin mezkür tarihte bizzat ve- ya bilvekâle hazır bulunmadığı takdirde hakkında gıyab kararı ile tihaz olunacağı tebliğ olunur. 39/71$ an durmiya lüzüm görmiyen bir kadın. Kulakları, gözleri, kirpikleri - nin titreyişi, burun deliklerinin ve -i dudaklarının açılıp kapanışı ile, | bütün tazeliği ve iştihasile cevabı- mı bekliyen bu güzel kadını bir müddet süzdüm, sonra sordum — Benimle nişanlanir mısın:z? — Asla.,. — Benimle evlenmek - istemez misiniz? — Kat'iyyen... — O halde niçin benimle bera- ber olmak istiyorsunuz? — Hayatı birkaç gün içinde bir parça tatlı görebileceğimi sanı - yorum da. — Faraza sizinle bir çocuğu - muz olsa. — Siz bunu el arabasında do - laştırsanız... — Ia — Ve bir diğeri karnınızda olsa.. Covab vermiyordu. Gözlerindeki sevimli -dalgın - lıktan şimdi eser kalmamıştı. Hid-. detle homurdandı: — Alay mı ediyorsunuz? — Hayır... Düşündüğümü oldu- u gibi söylüyorum. Ben sevgide totaliterim de. — Yâni ya hep ya hiç öyle mi? — Evet Fröylâyin Edda. Gerine gerine haykırdı: — Abdal! Hayvan! Geri adam! Ve valizlerini kavrayınca du - ran trenden atladı. Sabahın ses- lerine karışan istimler arasında gözden kayboldu. deşi, Hamat sarayında, Kıralın ve- ziri kadar hür ve serbest geziyor, kimseye sormadan İstediklerini yapabiliyorlardı. Yerliler hem canavardan kur- tulduklarına seviniyorlar, hem de Azak gibi cessur ve ölümden yıl- maz bir delikanlının Kırala da- | mat oluşunu candan alkışlıyorlar. dı. Tanrının oğluna Hamat ülke- sinde (Yenilmez çocuk) adını ver- mişlerdi. Onu yakından görmek için üzak memleketlerden bile ge- lenler vardı. Kıral hâlâ sarayındaki' odasın- dan çıkmamıştı. Azal iyın bahçetinde dola- şirken, birdenbire Buran ile kar- gılaştı: — Demincenberi seni arıyorum.. neredesin?, , Tanıyordu. İki Sumer çocuğu.. iki kan hare Buran çok tutarak: heyecanlıydı.. kolun- Ödâha A-Geı.ıç_ Daima Güzel İngiliz Kanzük eczanesi müstahzaratından Krem min KANZUK ile e z Eksir Balsamin KANZUK isimli 2 şaheseri, bütün düns yanın en mükemmel güzellik müstahzaratıdır. Ötedenberi memleketimiz kibar âleminin takdirine mazhar olmuştur. Krem Balsamin kanzuk Kadın güzelliğinin sihirini terkibinde saklıyan en ciddi ve şayanı jtimad markadır, Genç ve ihtiyar bütün kadıne lar için #aruri ihtiyaçtır. Cül- tırır. Yağlı, yağsız ve acıba » dem cinsleri vardır. Krem Balsamin kanzuk Cildin dalmi yumuşaklığını keleri alır. Sivilceleri tama - men izale eder. Traştan son- Ta cilde lâtif bir serinlik ve- rir. İngiliz Kanzuk ezeahesi Beyoğlu İstanbul Gayrimenkul satış ilânına tavzılan ektir. Beyoğlu Sulh Mahkemeleri Baş- | kâtibliğinden: Alman tebaasından Ferederik namı diğer Ferit kızı Eliza ile Sa- pancalı Bakinin ve Banka Kom- mersiyala İtalyananın Şayiâan ve müştereken —mutasarrıf bulun « dukları ve şuyuun izalesi 2ımnın- da açık arttırmaya konulduğu ve birinci arttırmanin 27/7/939 ta- rihine müsadif perşembe günü saat 14 den 16 ya kadar ve ikinci arttırmasının da 11/8/939 cuma günü saat 14 den 16 ya kadar ya- pılacağı Son Telgral gazctesinin 23/6/939 T, ve 824 No. ve Cumhu- riyet gazetesinin aynı tarih ve 5428 numaralı nüshalariyle neşrü ilân olunan Şişlide Mecldiyekö yünde Levent çiftliği ve Zincirli- giftliği ve bir tarafı Ortaköy de- resi ve bir tarafı Mardiros tarlası ve dördüncü tarafı da tariki âm ile mahdut tarlanın No. su 24 ol. duğu tashihan ilân olunur. (189 et.. bahçeden çı- kışımızı kimse sezmesini, Diye mırıldandı. Buranın ağzından başka bir söz Yürüdüler.. Meşalelerin serptiği kızıl ışıkla. rın altından geçtiler.. Bahçenin arka kapısından dişa- Ti çıktılar., sında uzayıp kısalan bir kaç göl Beyi göstererek: <Y — Kralın kızı ağaçların alı seni bekliyor! Dedi. T Biraz daha yürüdüler, Ağaçların altına yaklaştılar, . Buran yalan söylememişti. Kralın güzel kız: bir at üstü: | dürüyordü. Tanrının oğlu atın | Fena sokuldu: din letafet ve taravetini art- | femin eder, Yüzdeki çil ve le- * kuyu caddesinde, bir tarafı Levent — Buran uzaktaki ağaçların erme GA

Bu sayıdan diğer sayfalar: