24 Temmuz 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

24 Temmuz 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Lehistanın Kuvveti Polonyanın Kuvvet Berlin İçin Tehlikeli Umumi Kanaata Göre Harb Olmıyacak Sulh Daha Kuvvetli ibtan Avrupa ecedeki bi vi rol oynamak politikasında ük devlet - ister, ler muhtelif vesil 11 kendini be! lerla n arasında nae bulunduğu ma - afyanın i Avrupada Leh kbrı siyete malik bulunuyor: nü | iş değildir. O: kitı zamanlarda Lehistan belki bu t muhakkak mevcudu 300.000 den faal ordun' aşağı inmemi; mak lâzım ki nn yaptığı mukaye- leri gidiyor. Meselâ tas zi — vakilte askere aldığı de- tarı 250000 kişi Buna mukabil Leh 000 genç oluyor, Ancak ka | tan- na ise di Danzig'den Yahudiler Birer Birer Kaçıyor daha Almanyaya dti - olmakla beraber, o- yalizmin hâki- ği gündenberi | Yahudiler peyderpey hicret et - | ler de yol ha - | bakmaktadırlar. tır. Jabalık bir ardu Lehistan 600.000 askeri silâ alabilmektedir. F: hazari bir zaman içi lindo Lehistan için 2,000,000 asker j histanın çıkaraca Yukarıki resimde camaarı kırı- | lan kepenkleri için bir y Bazası görünüyor. Dükkânın üze- rinde «Yuda — Yahudi> kelime- leri yazılmıştır. Danzigdeki yahu-, başlarının ça- | dilerin yarısından fazlası kaçmış- .EH SUVARİLERİ Cudca Lehliler sağlam kimseler. Çevik insanlardır. Manovt e tiçinde ise Lehli hararetli iyebilir. | & r. Önun içla | hli harbde dühim bir rol oynu | beslemek kolay için tabli ve sa- olan şudur ki a bir | ıkar d tanın | hüzriyet Gene unutma - | hemen | altına derhal | at bep bunlar I sürü - | göfen her Lehli son derece hara- retle memleket Yoksa harb ha- | ? tiştiren Lehistan tabif olar le bir kuvvete de maliktir. L Le- harb edec rı Lehista bu hesapta çok b'uslarından Sir Ar- lccek gibi değilmiş. Çün- Danzig üzerine L arekette bulunması yet veri kü, di nların bir harekette bulur ması korkusundan ziyade bu endi- şe Dan İngiliz matbua! çıkarılan hulâr mek için şunl. Iâzıra gelecek: gde daha kuvvetli k riyatından neticelendir. - | Danzig mesetesini yalnız harb o- lup olmıyacak mi? - cephesinden değil, sulhün muhafazası müm - | kün olacağı noktasından da baka- rak tetkik etmek icab ediyor. Ni- çin Almanya ile Lehistar da bir müzakere kapısı açılarak nihayet bir anlaşmaya varılmasın. Bilhassa Lehistanın siyasi ve as- keri iyeti bugünkü gibi kuv - hudi ma- arasın a| 1 da ilâve etmek | Lehistan - Almanya ihtilâfını, | ,MERAKLI| | OA PAVİLLON NİŞANI Bu nişan Fransa Kralı 1ö inci Lüi tarafıı n ihdas olunmuştur. O zaman Kari, henüz 13 yaşında idi. Oyun arkadaşlarını memnun etmek için bu nişanı ihdas etti. Akın üzerine mineli bir salib şeklinde bulunan nişanın bir tara- fında bir Otag - Paviyon, öbür ta rafında da, Kralın çok sevdiği bir oyuna mahsus «çi mi vardı. B bir kor. vi çizgili nırdı KORSİKA ADASI Kot F lunmaktı ika adası 170 senede: ler, adalar yan Bu, Sandüviç adlı zengin bir kumara pek düşkündü, Oyu narken yemek vakti gelirdi. kat o, masadan kalkımaz lim ekmek arasına birs veya sucuk, sığırdil. Lord n bildiğimiz bu küçük ek- meklere Sandüviç ismi verilmiş- Doktor, bunların boyunların - daki büyük damarı açıyor, kanını 'or ve hastalara Doktorun Öğütleri: Güneş Çarpması Güneşten mütecesir yeri havaya ve güneşe maruz bulundurmamalı. raz zeytinyağı sürmeli. Vücudü güneş çarpmasın - dan müuhafaza için Üzerine yağlı bir krem sürmek ve bir- denbire güneşe çıkmamak kâ- fidir, Güneş çarpmasından ileri gelen baygınlık: Çehre iarmı- şır, vücud atoş gibi yanar, nefes darlaşır. Dorhal elbiselerin düğme - lerini çözmeli, teneffi laylaştırmalı. Hastayı serin ve gölgeli bir yere arka üstü ya- tırmalı, - Başının altına bir yastık koymalı, Sonra soğuk su ile kompros yapmalı. Bay- ginlek geçince biraz soğuk su ile kahve içirmeli, Kat'iyyen alkollü içki vermemeli!.. olan erine bi- berererererereerArALALALAA vetli ve her suretle kendisine mü- ik ediyor- | | Dikkat et bakalım, hal ve hare - sağd olduktan sonra, Delikanlı yanın- | daki arkadaşına: kızları musun, Şu - Evet, r, bu plâjın ha- leridir. O ne demek?, — Sonra anlar- Bak, diğile. Bu genç kızlar, işte gördüğün bu kadar kı- a dolar.. Nihaye' Böyle tenha oluşu her yidir. Bu kızlaj Bütün kadınlarla, erkek» lerle selâmlaşırlar, kor Çünkü, bepsi He ahbaptırlar.. di sana, bunların hafiyeliği nere- oktur. Çünkü, meselâ. er gün, bir'ay izinlid bahları plâja gelir, sıra, gözle kaş arasında da, biraz nlık yapacak.. Fakat, ne er- kekler, ne de katdınlar, bilmezler ki, b üzel ve fettan kız, ha- fiyedir. Ve plâjın bütün günlük vukua: ati sastine slâkadar- lân kadına biraz güldü mü?, Du- nizde yüzerken, yanına sokulup bir şeyler mi söyledi?, Bunu, taf- silâtile, 0 adamın evinde dinle. Merak edeceksin belki., Bu kızlar, bu hafiyeliği ne diye yaparlar Et âlemden onlara ne?, Bu nokt ya gelinde: bu kızlar, bu işle tav- | zif edilmişlerdir. Meselâ, bir kom- şu bayan, kimsenin haberi olma- dan şu görünen koyu Jâcivend mayoluya gelip demiştir ki: — Kuzum Nuran... Senden bir ricam var.. Tabif gayet mehrem.. Kocam bir haftadır plâja gidiyor. | kâtında bir değişiklik var mı?. O- lur mu şekerim.. Genç kız bu komşu ricasını ma- âalmemnuniye yapacağına söz ver- miştir. İşte, tıpkı bu göz kulak ol- ma ricasi gibi, iki genç kıza da, ühtelif kadın ve erkek tarafın- dan rica kılıklı hususi direktifler verilmiştir. İşin tuhaf tarafı, bu vazifelerinde V 'et gösteriyorlar, yâltif” ) ’İ._IL kızlar, bazan, üzerlerine öyle vı feler almışlardır ki, meselâ - koci hem de karısı ayni vazifeyi ayni kıza vermiştir. Kızların ikisi de çok ketumdurlar, Bi Yani vukuuna den vermezler. Yalnız kendileri bilir.. Bak, şimdi, yine na larda oturmuş ey- hısıl lar. Bu kızla- ncak, bu iş- | dar.. Halbuki.. Diyo- rüm ya $ ları, erkekleri, hepsi, bu bir çift kızdan meded umuyor, Şayanı dik- kettir ki, şimdiye kadar bu işin bu kadar şürnullü oluşu, yani, bu kız- ların böütün köyün hafiyesi Meydana - çıkmamı: gün, meydana ç: lâket. Artık, sen o zaman, kopa tak gürültüyü düşün., Bir skan - dal, bir rezalet olur.. Kızlar, o man mufhakkak ki, buradan çeki- lip gitmekten başka çare bula » mazlar. Fakat, onlar için yapıl - mış bir karaktersizlik kü, kimsenin gizli ricasını. kim- seye söylemiyorlar, Bilikis, şaya- ni takdir bir zekâ ve idare kabili yeti gösteriyorlar Bunları anlatan delikanlıya mu- hatab olan genç, arkadaşını derin derin süzdü. Sonra, ona şöyle bir sual sordu: — Peki arama, hiç kimsenin bil- mediği bütün bu tafsilâtı sen ne- reden biliyorsun?, O zaman arkadaşı güldü. Önce, cevap vermek istemediği | belli idi. Bir müddet denizi sey - retti. Sonra içini çekerek: — Bu kızlar, dedi, en büyük fe- nalığı bana yaptılar.. — Nasil?. — Karımdan ayrılmama sebeb oldular. Halbuki, karımı çok se - verdim. Tabil, şimdi nefret edi- e vaziyetler-i fasıl | bütün köyün kadın- | ikacak olursa, fe- | yök ki.. Çün-, ANKARA RADYO'İFİ — DALGA UZUNLUĞU TAG. 19,74 m. 15195 Kek T.AP, 31,79m, 9465 Kes. 1639 m. — 138 Kes. BUGÜN Saat 19 Proguam, Saat 19'05 Müzik (Mü Alisabeth Sehumann fertf| dan söylenmiş fasıl), Saat 20 Memleket 6ö Tı, ajans ve meteorotopl P Saat 20,15 Konuşma run saati), Saat 20,30 Türk müziği din küme okuyucuları)r at 2110 Millt — mnsik dair dördüncü — ko: L)m, n musikisi - Halil Bedi ken), " Baat 21,25 Neşeli plâklâf BSaat 21,30 Müzik ıılo Keman konsertosu (Re F PL, Çalan: Yahudi — Mett orkostra şefi: Georges BĞ Saat 22 Müzik (küçüğ Jj kostra - Şef: Necip Aşkl"ğ' Rio Gebhardt - Rommans :) lonsel ve orkestra — iÇİNİ Hanns Sehmidt - İncilef Ü 8 - Ed. May - Bir şişe şarabının karşısında, 4 - * ma - Macar dansı No. &;& sakov - Hint şa ların süküneti, e) Avd'”, Ludvig Siede - İlkbahaf Öi disi, 8 - J. Straus - Şen , Saat 23 Son ajans ha? ziraat, esham, tahvilat, KŞ yo, - nukut borsası (fXİİ at 2320 Müzik ( - Pl.), Saat 23,55 - 24 Yazınki Tam. 'YARIN Saat 12.30: Program — gi Saat 12.35: Türk müıgb Nihavent peşrevi, 2 Nihavent şarkı — Bir gl dım, 3 — Sadettin Kaynak havent şarkı — Gel göklü selelim, 4 — Arif bey ğ vent şarkı— ı'aulm 4 ka, $ Rahmi bey — T H -.—-rlamen | — Yürük semat — ımed' Dedi. Kapalı bir mahfazayı uzattı. Rüştü El di. bunlari kedi ağzından ciğer kapar gibi kapt bir türlü dil dö şladı. Ben hep sustyor, bek- liyördüm. Tam tekrar müsendenizi de, bir emir halinde ağzımdan çıkan yı hemen bana döndür ya gelmekten menedi- dim. Paşa, hayretle yüzüme baktı. Rüstü E- fendi çırpınmıya başladı: - Aman kızım... —,Ben sana ne yaptım kızım?. — Allahın emri böyle kızım?, Kabahat benim mi kızım?.. Hiç birisine cevap vermedim, yüzüne de bak- madım. Göz! ine diktim: Haydi Paşa da kıvranıyo değildi. Teklifim damı — Hediyeleri geri Diyecek, nasıl: Kıvranılma düşer verir BEREAS LA A İlür Diyebilecekti. Tekrar ettim: — Ben rum.. Haydi söylediğimi ya- pıniz. Ondan sonra, babam gözlerinden yaşlar aka aka: daha buraya gelmeyiniz.. böyle istiy Kızım, beni öldürüyorsun.. — Mahvediyorsun!, — Dünyayı bana zindan ediyorsu: Demiye, yalvarmağa başladı. Söylediği doğru ekti, mahvolacaktı, dünya ona zindan ke- kti, Fakat, benim için de aynı şeydi. Ve.. Bu an bütün bu sayılanları içinde toplüyordu. Haykır- dim: —- Hay glindekileri bırak, triyel'direne direne masanın üzerine — Artık gidebilirsiniz, bir daha burada görün- Paşaya da: - Sözlerimi tekrar ediniz.. Dedim.. Ve.. Paşa mırıldandı!.. O gküş. Rüştü Efendinin gidişi, Süklüm pük- lüm, ağlıya ağlıya.. - Hiddetin geçer. Yine gelirim kızım.. Diyerek gidişi yazılacak değil.. Görülecek şey idi! Kâlem ve, İnsan dili bu gidiş ve çıkışı ifade edemez! Babam çıkınca odada ikimiz kaldık. Heyecan- dan zangır zangır titriyordum. Fakat, bir iki sani- ye ne o, ne ben tek kelime konuşmadan, göz göze bakıştık.. Ne yapacağımızı düsündük. — Cıkayım. — Koşa koşa merdivenleri atlayıp gideyim! — Önüme kim çıkarsa boğazına atılıp kendimi rayım. Diyosdum. Korka korka kollarımı kavradı: Belkis Hanım, artık zevcem oldunuz. Dedi. Parmakları biraz daha sıkıştı ve İlâve kurt Geliniz, sizi datrenize götüreyim... Dilim dönmüyordu, ne-söyliyeceğimi bilmiyor- düm, Titreme, iğ kafamın içini demdeğişik eden kasırgalı heyecan devam ediyordu. O rahattı, emindi. Avmı pençelerini renti, in dibine seren ve keyif bulan yırtıcı bir hayyan kadar sakindi. Tekrarladı: — Haydi sizi dairenize götüreyim. Yipe, hiç bir şey söylemedim. Okduğum yere yı- kılacak gibi idim, Dilim ağzımın içinde soğuktan katılmiş kaba, kemikli bir et parçası gibi duruyor- du. Bir saniye beni bekledi. Cevap venmediğimi görünce, kollarımı bıraktı, — Boyhude kendinizi üzi Diye söylendi. Birdenbire dilimdeki ağırlık kalktı, ben de: — Siz beyhude üzülüyorsunuz. Beni bırakınız.. Dedim, Alay eder gibi güldü, beyaz dişleri mey- dane çıktu Tsunuz. (Devamı var) züm gamzene, 7 — NihaV semaisi, Saat 13.00: Memleket # yarı, ajans ve metcoroloji. 1857 Hleri Cemaziyelâkit g 1939, Ay 7, Gün 205, Hi 24 Temmuz

Bu sayıdan diğer sayfalar: