4 Ağustos 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

4 Ağustos 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şu İki Ay İçinde Bir Gürültü Çıkmazsa.. * Şimdi de ilkteşrin ayının ilk gününü beklemek lâzım geliyor. Harb ve sulh için türlü kehanetler de bulunanlar var. Fakat daha ziyade istikbal için nikbin olarak yler söyliyenlere bakmak se Avrunada bu sene çıkmamasını bekle - dar beklemek T o zamana k: mezse gelecek marttan ğ evvel de çıkmıyacak demektir!. İ nu Londralı Deyli Ekspres yazıyor. Eğer, diyor, 1 teşrinlevvele kadar harb olmazsa Muhakkak sayılmalı ki gelecek Martlan evvel de harb olmiıyacak- lir- Bundan anlaşılan şudur: evvele kadar harb olm rttan evvel de harb ol- mıyacak. Demek ki Avrupa daha 'T ay rahat nefes alabilecek. Rahat Üneles değil. Daha doğrusu hele - canlı, endi bir sulh içinde ne Kadar rahat nefes almak mümkün se o kadar rahat edilecek demek- tir. Bununla berabe: sinin bu nikbinliğini kaydetmek Tâzım geliyor. Yani gelecek marta kadar Avrupada silâh patlamazsa bu pek büyük bir kârdır. Ondan © sonrası için tekrar sulhu koru - mak Üzere artık ne yapılacaksa ©| yapılacak. İngiliz gazetesinin dediğine gö- n kışın harbetmek iste- T İngiliz gazete- iyecektir vesâiti y yetlerinden bahsederken tabil su- M yolları elvi rette yolsuzluk dolayisile taârruz —T — ——— ——— Gazetelere, mecmualara abone olunduğunu tabit bilirsiniz. Fakat, «Kravat abonesi» ne ne diyecek - siniz? Bu aklınızdan geçti mi hiç? Asla, öeğil mi?... Şu halde aşa- ğıki satırları dikkatle okuyunuz. Arjantinden gelen bir seyyah, — Boenos - Aires'de Mariyon ve Va- — Jansiya adlı iki yaşlı ve kibar ka: dın bulunduğunu, bir çok şıkları, kravat, mendil, çorap gibi tuvalet | devazımı için <abone: yızdıklı.rı- — gi söylüyor ve; — «Ben, diyor, mağazâları do: Taşmaktan, Satizı kızların <Mös- — yö ganualınız.:.», «Mösyö, bu kra> — wat size gök yaraşıyor.... diye söy- “lenmekrinden ve için için gülme- “lerinden-hoşlanmam, âdeta sinir- İenirim. Halbuki, Boenos - Aires'. — Şe bulunduğum zaman çok rahat- — gim. Mariyon'a abone olmuştum. — Bu kadınları, Boenos - Aires'te bi- — miyen yoktur. Bütün büyük otel- “lerde, klüplerin salonlarında ilân- darı, kartları vardır. Bu kartlar- (dan birini alır, üzerine adresinizi — Nasıl olur?. iyok! Daha kaba, daha bayağı: O KRAVAT ABONESİ! — Mükemmel olur, eğer, bu yaptırdığınız sah- te, yalan nikâh Üzerimde kalsa gene siz beni ken- dinize karı yapamıyacaksınız. Bu yatakta size yer İngiliz Avam kamarasının mehtablı bir gecede alınmış rermi ğer taraftan Lehistana taarruz e- decek olanlar da kışın harbi göze almayı çok düşüneceklerdir. Çün- | kü Lehistanın hududundan içeri girerek ilerliyebilmek için pek çok| zorluklarla karşılaşmak zaruridir. Bu zorlukların başlıcası ise yol- suzluktur. Şu hülde farzedilsin ki Almanlar Lehistan üze: arruz yapmayı düşünüy takdirde Lehistan müdafaa vazi- yetinde kalarak kiışın türlü müş külâtla uğraşacak Almanlara karşı üstün » bulunacaktır. Lehistanın fürlü thtimallere karşı türlü vazi- yazar, postaya atırsınız. Ertesi gün müessesenin bir mütehassısı ge- lir. Gardrobunuzu dikkatle göz - den geçirir, Elbiselerinizi sayar. ” Kravatlarınıza, çorablarınıza, men-| dillerinize bakar, Eksikterini bir muhtıra defterine kaydeder. Er- tesi günü, ilk posta ile büyücek bir kaç zarf alırsınız... İçlerinde, | kravat, mendil, çorab gibi şeyler | vardır. Bunlar büyük zevki selim | ile seçilmiştir. — Fakat, bunların parasını nas sıl ödiyorsunuz?. Abone süretile... Muayyân bir para veriyorum. Buna mukabil de müayyen miktarda kravat, men- dil ve çorab alıyorum... — Fena bir iş değil. Acaba u- fak bir sermaye ile böyle bir mü- essese açsam kazanır mıyim, der- siniz?... — Orasını bilmem... BoenossAt- res'le İstanbul arasında fark pek çok. Bunu gözönünde bulundur - mak lüzim!. Belki sermayeyi ke- diye yüketirsiniz... | carların Lehlerle arasını bozmak Artık Gelecek Marta Kadar Harb Olmıyacagını Soylıyenler Var ordularının Lehistanda neler çe- keceğini yazan Avrupalı askert mütehassısların yazıları daha ev- vel «Son Telgraf» ın bu sütunla rında hulâsa edilmişti. Sırası ge- | lince o fikirleri burada tekrar izah etmek mümkün olacaktır. Bu - günlük lâzım olan ise kışın harbi Almanların göze almıyacakları ve Lehistah üzerine bir hareket yap- mıyacaklı Bu böyle olunca ilkteşrin ile mart arasında bir harb çıkacak değildir; bükmü veriliyor. Diğer taraftan yine Deyli Ekse pres gazetesinin dediğine göre Al- manlar şimdiden sonra politka- larına daha başka bir istikamet vereceklerdir. Şimdiye kadar Dan- zig işlerinden çok bahsedilmiş, Danzig yüzünden bir harb çıkâ- cağını bile ileri şürenler olmuştu. Halbuki Almanların bu meselede kuvvete müracaat ederek davayı | kendi lehlerine kazanmaları im- kânı gün geçtikçe ortadan kalkı- | yor. Fakat Almanya bu vaziyot karşısında yine birşey yapmak > çin politikasına başka bir istika- met vererek hedefini değiştirecek, gözlerini başka tarafa dikecoktir, diyorlar, Deyli Ekspresin yazdığına göre Almanyanın Propaganda Nazırı Göbels gelecek sene zarfında Ma- caristanda yapılacak propaganda- lara sarfedilmök üzere tam 1 milb yon İngiliz Jitası-ayırmıştır: Öyle görülüyor ki Almanlar Ma- caristanda büyük bir faaliyete ge- çeceklerdir. Kaç aydanberi Maca- ristanda nüfuzlarını tesis ederek bu memleketi kendi maksadlarına göre emniyet altına almak istiyen Almanların bunda iştedikleri gibi muvaffak olmadıkları anlaşılıyor. Macarlar eskidenberi Lehlerle dost bulunuyorlar. Almanlar ise Ma - #Zevamı 7 inci sayfada) HAŞARAT İLE MÜCADELE Amerikada elmacılık çok geliş miştir. Büyük elma çiftliklerinde milyonlarca elma ağacı vardır. Biliyor musunuz Amerika çiftçi- leri her sene olmalara üşüşen ha- şaratı imha etmek için, kaç pa- ralık ilâç sarfederler? Bu akıl ab mıyacak bir rakamdır: 17,500,000 dolar!. SÜT TEVZİATİ 'The Dairymens Ass. of Honlulu süt şirketi yeryüzünün en uzun ve en uzak mesafesine taze gün- lük süt dağıtan büyük bir şir - kettir. Bu şirket her gün Amerikadan Midvay, Vake, Guam adalarına süt gönderir. Nev - yorktan 1,000 mil uzaktır. Sütle rin tayyare ile sevkedi lemeğe hacet yok değil ROGAN İSKARPİN Rogan iskarpin yalnız geceleri giyilir v. ız fırak veya smo- kinle giyilir. Fakat gerek bizde, gerek Bulkanlarda çok kişi rogan iskarpini gündüzleri ve ceketa- tayla da giyiyorlear. Rogan iskerpin pek yeni değil- se de pek eski de değildir. Ancak 1814 de rogan dediğimiz parlak deriden kundura yapılmağa baş- landı. ÇOK ESKİ BİR EKMEK bir kazı esnasında ye- iki üç bin sene evvel yapılmış bir ekmek bulunmuş - tur. Ekmek olduğu gibi muhafaza edilmiş ve tahlil neticesi çam ya- Bi ile meretmek unundan yapıl - ÖRÜMCEKLER KOKU LSEVMİYOR Amerikalı naturalistler şayanı dikkat bir tecrübe yaptılar: Ö - rümceklerin koku alıp almadık- larına baktılar. Bunun için âlimler iki çeşid kö- kudan istifade ettiler, Biri güzel | ve yumuşak kokular: Bademya - Bı, lâvantaçiçeği, bergamot. Diğe- ti de sert kokular. Hardal, kara- biber, Tarçın. Örümcekler bu iki çeşid koku. dan da tiksinip kaçmışlardır. Bina- enaleyh örümceklerin koku aldık- ları muhakkaktır. Ancak Glimler, koku aldıklarını henüz keçfede - memişlerdir. Doktorun Öğütleri: Burun Kanaması Burun kanamaya başlayın- €a başı, ön doğru biraz eğik tutmalı. Başın üzerine ve en- seye soğuk kötnpres yapmalı. Bir kahve kaşığı suda bir gram antipirin hallederek bir parça pamuk batırmalı ve bu- nu burunun kanayan deliğine | sokmalı, Ayakları sıcak: su banyosuna * koymak: da kanı keser. BEŞ HASTA VAR —_ımn Eteni İzâğiBENİCE Bundan bir kaç yıl önce idi. Se - nenin hangi sene olduğunu unut - tum amma aylar- dan tam bu ay ve günlerden tam bu günlerdi, Bir cu- martesi — akşamı, Boğaz Yenima - hallesindeki gazi- nolardan birinin denize ea yakın yerinde oturuyor» düm, Bulunduğum yerde kadınlı ere kekli beş, on kişi daha vardı. Bun- lardan kimi, de - nize karşı boyu- na yiyip içiyor, kimi salt dinle - niyor, kimi de kuru oir kahve, ya- | hut çayla birbirlerile, karşılıklı | boşboğazlık ediyorlardı. Benden bir hayli (l şelerin birindi tıklım - tiklım yeninti ve içinti - lerle dolu bir kadın, bir erkek, btr de ufak bir kız çocuğu oturu- yordu. Hallerinden, tavırlarından, kı - lıklarından ve önlerindeki masa- dan belli idi ki orta yaşlıya yakın | olan bu kadınla erkek pek kalan- tur şeylerdi. Fakat Ikisi de hayli alaturka keyif ehli insanlara ben- ziyorlardı. Kendilerine hizmet e- den kıranta garson, onların bir de- diklerini kat'iyyen iki yapmıyor ve onlar, daha kendisine lep de - meden kurnaz herif hemen leble- biyi anlayıp içeriye dışarıya se - girtiyordu. Erkek, boyuna yüksek dereceli bir rakı, kadın seyrek seyrek bira içiyor, sarışın nur topu gibi kız - cağız da dürmadan o nefis meze- leri atıştırıyordu. Günoş, tamamile Rumeli kıyı- | sından kaybolup bizim sahil pü - rüzsüz bir gölgeliğe ve enfes bir serinliğe bürünürken baktım, kı- ranla garson önüme ufak bir ta- bak istakoz salatası ile yine ufak bir tabak kızarmış tekir getirdi. Hayretle sordum — Bunlar nesi? ” Yavaşca fısıldadı: — Sağ köşedeki masadan! — Ne münasebet? — Size kiraz (ikram) ettiler, — Kirazı anladık amma, ben onları tanımıyorum ki! — Onlar sizi tanıyorlar! Garson çekilirken berikileri alı- c gözile adam akıllı süzdüm, on- Jarı yine bir türlü tanıyamadım; kim olduklarını hatırlıyamadırı. Hem garib değil mi, ben onları dikkatli dikkatli süzerken onlat, kadın, etkek ikisi de başlarını'de- nize çevirmişler, bana yan gözle bile bakmak istemiyorlardı. Bir | böreğine benziyen bu börek üze- hayli düşündüm, taşındım, fakat, demirler yapıştırı aleş duğılıyor ki başıma ve sırtımın eti yor sanıyorum. Bu sancılı alevli nöbet geçtiklen sonra da bir baygınlık geliyor, ben Cahidin kollarında başım onun göğsündeymiş gibi kendimden geçiyorum, Meşhur Denizler Bü ilbülü Gazinoda oturuyorduk | yine onların kim olduklarını, ka- bil değil. hatırlıyamadım. Derken beni fena bir merak ve düşüncedir sardı. Şimdi bu vazi- yet karşısında ben ne yapacaktırm?| Tanımadığım insanların bana ik- tam et miş old ukları ncmsdrıt niş oldukları bu şeyleri ne Onları geriye iade , pek ayıb etmiş oli kendilerini bir türlü tanıyamadığım bu insanla » ra karşı tuhaf bir şükran borcu karşısında kalacak ve sonra bu- nu nasıl ödiyecektim. İstakozla te- kirler masama geldikten sonra, bir türlü bana doğru bakmıyor - lardı ki ben de kendilerine hiç ol- mâazsa şimdi başımla, yahut elim- | le bir teşekkür etmeliydim? Biraz sonra baktım, ayni garson biztm masaya bir tabak da börek getirdi. Yapılış biçiminden bir ev yapmalıydım? etsem pek kabal dum, Yesen Tine ben büsbütün afalladım: — Bu da oradan mı? — Evet, bu da oradan! — Kim bunlar, sen tanımıyor musun?. — Hayır, tanımıyorum, - bugün ilk defa görüyorum!. Röreğin üzerine artık bize, te. reddütsüz bir teşekkür düşmüştü. Düşmüştü amma bu cömerd in - sanlar, yine başlarını denize çe- virmişler, bana hiç aldırış etmi- | yorlardı. Aradan on dakika ya geç- miş, ya geçmemişti. Küçük kız gülerek yanıma geldi: — Bay amca, dedi, babam diyor ki eğer tenezzül buyururlarsa lüt- fen bizim masaya teşrif etsinler! Artık meral hallolunacağı i- çin kıza ben de gülerek: — Peki yavrum! Diyip kalktım, onların müsast- na yanaştım: — Sela geldiniz &fendim! — Sefa bulduk efendim!- — Lâkin affedersiniz amıma; si- Zi bir türlü tanıyamadım! —Evet, siz bizi tanıyâmadınız, ine kuzgın amma. biz sizi o güzel eseri deü tahırız. sonra garson önüme bir şişe d& ra dar ra otobüsle dönmek! te dönsek! edersiniz! dönecekmişsiniz, şu halde bu! 'gün batarken ufak bir sandal © Paşa.. Benim için iki yol var, Ya ölmek. ya Canidin koynunda yaşamak, bunu iyice kafana Ü koy. Ne yapsan boş. Ben seninle yaşayamam, sa- ga karılık edemem. Sen beni sevdiğin için değil, | kalçalarımdan hoşlandığın için ayaklarıma kapa- — güyorsun. Fakat ben senden hiç hoşlanmıyorum. — Yüzünü görünce tiksiniyorum. Bu haldeki bir ka- — dinla nasıl yatabileceksin?.. - Ulanmıyor musun?.. | Alnıma tebanca dayayarak- koynuma girenle bu hal arasında ne fark var?. Yaptığın 1rz eşkiyalı- fından başka bir şey değil?: Güya da Paşanın, ki- barısın, asilsin. Senin yaptığın köprü altın a yatan- ) ar bile yapmaktan utanırlar. Diye söylendim.. söylendim ve: — Tuh sar Diye de adamcağızın yüzüne tükürdüm. Ben, bütün bu sözleri söylerken hiddetinden kendi ken- disini yiyor, fakat, yine sabrın en d gözteriyor, sadece: — Günaha giriyorsun Belkis!. — Belkis, ben tasavvur ettiğin adam değilim... — İlk defa sevdiğim kadınsın!.. — Sizt bu tarzda konuşur görmek istemem.. — Hata ediyorsunuz. — Yanlış düşündüğünüzü zamanla anlaya: gınız, Diyordu. En sert söylediği şey: — Söylediklerinizi kimse işitmesin, çok aley- hinize olur. Ve.. Size terbiyesiz.. Derler!, Oldu, bundün sonra da: — Bir iki gün sonra hiç bir şeyiniz kalmaya- gak... Cahidi unutacaksınız.. Şimdi hastasınız., Dedi ve., Yine reveranslarını unutmaksızın: — Allah rahatlık versin.. Diye odadan çıktı! Arkasından da Harikayı nıma gönderdi. Şimdi düşünüyorum da, sahiden adamcağıza istemiyerek, düşünmiyerek çok ba; ğ ve dediği gibi — Terbiyesizci Lâflar söyledim. Fakat, ne yapabilirdim. benim yerimde ve benim gibi olanlar başka ne yapabilir- di?.. Her gey bayağılaşmadan, terbiyesizlenmeden ifade edilebilir amma. Benim vaziyetime düşme- den!.. Sevmek, benim gibi sevmek, benim Cahidi seve diğim kâdar sevmek ne güç şey imiş! Bir haftadır, ne gözüme uyku giriyor. ne mideme bir lokma ek- mek. Gözümü yumuyorum o, başımı çeviriyorum o, sağa bakıyorum 9, sola bakıyorum 0!. Bazan kal- bim öyle sancılanıyor, göğsümün ortasına öyle bir — Allahım.. Beni burâdan kurtart. — Diye yalvarmağa başlıyorum. Kimbilir, o ne halde?, Beni bir gün görmediği zaman bile he- men gözleri doluverir, çarpıntıdan kalbi çatlıyacak gibi olurdu. Şimdi, muhakkak ki deliye dönmüş - tür, yer yer: — Belkiş.. Belkis!.. Diye dönüp dolaşmağa - başlamıştır. Bari akıl etse de hükümete gitse: — Nişanlımmı kapattılar. Cebren niklih ottilar:.. Dese de beni kurtarsa. Bir kere buradan adı- mımı dışarıya atabilsem, şu paşaya öyle yapacak geylerim var ki., Bilmiyroum ki, Cahit neler yap- tıt.. Eğer ki hükümete gitti ise çok iyi. Geçaen gün buraya geldiği zaman kendisine neler söylediler, onu da bilmiyorum. Eğer: (Devamı var) Yazan: Jerini Karşılıklı pek az bir sükütlük © — Evet, niyetim bir, — Daha iyisi bir taksi ile birlik” — Sizi rahatsiz etmer miyim? — Ne demek, bilükis bizi Hİf Kadın lâfa Karıştı: — Mademki bir ilt saat sonff zintisi yapabiliriz. Ben, boynumu bükerek: (Devamı 7 tnci sayfad) DALGA UZUNLUĞU İT.A.G. 19,74 m. 15195 Kez. zol İT.A.P. 31,79m. 9465 Kes. 20 B* 1638 m. — 138 Kes. 120 F” BUGÜN Saat 19.00 Program. g Saat 19.06 Müzik (Hatif mü zik - Pi) Sazt 19.30 Türk müziği GY JA sil heyeti). b Sast 2015 Konuşma (Haftt |u lık spor servisi). , Saat 20.30 Meinleket saat 4” N m, ajans ve meteoroloji habtf ” leri. Saat 2050 Türk müziği: 1 Tatyos: Kürdülühicazkâr vi, 2 — İbrahim: Kürdilihicif ” kâr şarkı (Sinler aşhınla 3 — Salâhattin Pınar: Kürdi hicazkâr şarkı (Nerden uvdl"/ zalim kadını), 4 — Taksim, & ” — 'Türkü - (Alişimin kaşları kl”" 6 — Türkü (Köşküm var de , ya kazşı), — Sadettin Kayfti Nihavent şarkı (Gönül nedif havenf şarkı: (Kirçiklerinin gesi), 9 — Artakt: Nihavent Falz Kapancı: -Nihavent - #f7 (Gel güzelim Çamlıcaya). ——— Sant 2145 Ney'eli plaklar J Saat 2150 Müzik — (Bi hef | lene). B — Sadettin Kaynak: ? kı (Koklasam saşlarını), | Saat 2150 Konuşma. Bi cümhur Bandosu - Şef: Meyerbeer: pardon de ploermel) operasi ” tesiz şarkı, 8 — dan fantezi, 4 — P, Lineke: ge renad, 5 — Leo Delibes: operasından fantezi Saat 7240 Müzik (Opera * yaları - PL) Saat 23.00 Son ajans ziraat, esham, tahvilât, Kaft yo - nukut börsası (Fiat). Saat 2320 Müzik (Cazband P. Saat 2856 - 24 Yarınki Pf yam yefi haberli, 1355 Ruml 1357 Hicri 4 Cemaziyelâhir| — Temmuz ı 18 22 ' 1939, Ay 8, Gün 216, Hızır 91

Bu sayıdan diğer sayfalar: