27 Ekim 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2

27 Ekim 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— mütehassıslar göyle yazılar yazıyorlar: | MAYA FABRİKASI — mızı alıp dağa çıktık. Üç gün için- HADİSELER POLONYA NEDEN | DAYANAMAMIŞ?. Hülâ, bir kısım gazetelerde müte- | vetfa Polonyadan bahsediliyor. Hâlâ, Polonya ordusu neden dayanamadı? Sormayın, asizim, 6 bir meseledir, Zavallı Polonya 15 gün içinde eridi, gilti. O kadar mceleye zitti ki, belki, biztat Polonya dahi, neden dayana - | madığının cevabını veremez. Bizce, ve- Tilecek en güzel ve yerinde cevap şu eaki şarkı olabilir. Bana ne oldu da ben bilemamı Eski halimi hiç göremem MAYA LAKIRDILARI Şu günlerde, bizim gazeltelerde, bir. maya Kâkırdasdar, gidiyor. Blendim, birisi, bir maya fabrikası açmış! Gü- geli Fakat, bir diğer açıkgöz Yana - filstandan maya zetirlecekmiş! Par- dak! Hulüsa bir maya meselesidir aldı, | yürüdü.. Biz, şçunun için memınunuz ki, de- Mek, arlık mayaya ehemmiyet veri- Tiyor. di hayırlısı! FOLONYA DEVLETİ ga. Paris Suar gazelesinin yazdığına gö- me, 70 ton ağırlığında, Polonya devle « Kina ait altınlar, sağ ve salim Parise Yüsü olmuş! Eh; çok şükür, Polonya Kurtuldu, demektir! Dideler ruşen! BAZAN BALIGININ YOLLADIGI MESAJ ARTİST BOLLUGU VE İSTANBULLULAR KUL PAYI DEĞİL ALLAH PAYI YAPMIŞ KARŞISINDA Son Telgraf sadüf ediyoram. Zaten, dünya matbu- atında münasebetli neşriyat yok ya.. Neyse.. Meselâ, Avusluryanın, Çekos- lovakyanın, Polonyanın ortadan kalk- masından bahsedilirken, bir balık gibi yutuldular, deniyor. Bu teşbihi tekzip ederim, Çünkü, biz balıklar, hele bi- zim Sazan einsi, tamam 150 sene ömür süreriz. Öyle, çabuk çabuk yululmayız. Binaenaleyh, bizi Polonyaya, Cekyaya benzetenleri alenen tekzip ederiz. Pro- tesle makamındaki bu mesajimizin, müleber çazelenizde neçrinden sonra, radyolarla bütün dünyaya ilânını bil- hasta bekleriz.s Beş kişilik bir Macar kadın arlisi katilesi daha İstanbula gelmiş. —Bu artist akımı olduğunu — haber veriyor, Bu akın, meden acaba?, Şu günlerde, Boğazda Torik, Lüfer akını var.. Bal bol balık tutuluyor. Acaba, balığa has- ret giden orta Avrupalılar, Torik ye- meğe mi geliyorlar?. Buraya akın eden artisilere bakarak şaşıyoruz. Meğer, biz, ne de eğlencesi- ne düşkün insanlarmışız. Bu. gidişle, İstanbulda artist bolluğu o kadar ar- tacak ki, her eve bir artisi isabet ede- Gek, artık, numara seyretmek için, ba- ra, gazinoya gilmeğe lüzum görmiye- coğla. Piyangodan, iki arkadaşa en bin lira çıkmış! Fakat, banlardan biri, on bin Hrayı alıp kaçmış! Öteki de, billabi peşinde!, Olur iş değil.. Arkadaşlık hu- ludu, piyangodan 10 bim lira çıkıncı- ya kadar midir?, Bizim büldiğimiz kar- deş payı yapılır, yarısı onun, yarısı ö- tekinin olur.. Halbuki, beriki açıkgöz kul payı değii, Allah payı yapmış! AHMED BAUF “-bunu haber aldık ve küyün genç- | leri bir arya toplanarak silâhları - de ne «Bayram Efe» &i kaldı, ne de “onun adamları. Hepsini birer bi- | (Kara Çalı) adını. verdiği «Bayram Efes yi bu sivri kayanın dibinde yakalamıştım. Köylüler taşın önünde durdular:| — Desene burasi meş'um bir | yermiş!.. Sakın Hüseyin de buraya Saklanmış olmasın! | Hüsmen dayı sidği eline ala- ik kalileden aytıldı.. Sivri kaya - min dibine doğru yürüdü: — O tarihten sonra buraya bir Uyuz sansar bile saklanmaz, Çün- Kü yanıbaşından yol geçer. Eski - “den bu yol daha aşağıdan geçerdi. İnsan bu kayanın dibini tutunca, Agağıdaki yoldan geçenleri birer birer ve kolayca yere devirebi - dirdi. üsmen dayı sivri kayanın dis. binde durmuştu. — Baydi, yürüyün arkadaşlar! Ne dürüyorsunuz? Neden buraya Belmiyorsunuz? Görüyorsunuz ki €inler bile yok şimdi buruda. Köylüler Hüsmen dayıdan cesa- Tet alarak sivri kayanın dibine ko- Şüştular. Kayanın öte yanı ormanlıktı, 'TAN: ——— faatlerine üygun bir siyaset takip vaziyetinde görüyor, Sinyor Gayda ge- Burayı geçtikten sonra ormana | dalacaklardı. Hüsmen dayı ? — Bundan sonra hızlı konuş - | | mak yasak, dedi. Hüseyin sasimizi| duyarsa, sindiği yerde bastırama- yız-onu. Dikkat edelim.. Kaçır « amıyalım, * BİR TÜFEK SESİ., Ormanın ağzında durmuşlardı. Birdenbire ağaçların arasından gelen bir silâh sesi herkesi şaşırt- mıştı. İlkönce köylüler bu silâhı Hüs- men dayının attığını sanmışlardı. Fakat, Hüsmen dayı tüfeğini elin- de tutuyordu. — Hüseyin demek ki, bizi göz- lüyormuş.. Kendimizi - koruyalım onun kurşunlarından, Diye söyleniyorlardı. Hüsmen | dayı tecrübeli bir adamdı. — Bırakın atsın, dedi, siz kaya- ları siper alın. Hüsmen dayı ormanın — ağzına doğru nişan alarak tüfeğini boşalttı. Biraz sonra bir silâh sesi daha.. | Hüsmen: — Mutlaka odur, dedi, üzerine yürüdüğümüzü görünce silâh atı- *l yor bize, POLİS vE MAHKEMELER Kırda bir kadın / Şoför Sadi Yolalan davasını sulhi hâkimine şöyle anlattı; — 2 ay oldu. Geceyarısından bir| saat kadar sonraydı.. Taksi dura- iında nöbette bulunuyordum. Bir Adam yanında bir kadınla birlikte| Sarhoş olarak arabama — yaklaştı. Sordu: — Müş! —H Dedim, Kapıyı açtım. İçeri ah ladılar, Emir verdiler: — Çek, Büvükderey Şişliyi, Zincirlikı geçtik.. Sü kulesi hizalarına vardığımız za-| man birbirlerine sokulmuşçasına oturan müşterilerden bayın sesi tekrar emir verdi: — Dur! Durdurm, indiler. Hava mehtaplı| idi.. Bana, mehtabı buradaki tepe- den seyretmek, denizin güzelliği- ni görmek istediklerini söyledi - ler... Yanımdan uzaklaştılar.. 15 dakika sonra erkek yalnız döndü, arabaya atladı: — Haydi! dedi, geriye dönünüz!.. — Bayan nerede bayım? Şoför suçluyu gösterdi, sözüne devam etti: — Bu bay oturduğu yerden kalk- tı, tehditkâr bir vaziyetle söylendi: — Sana ne söylüyorsam onu yap. Bayan bu civarda oturur, o evine | döndü, biz de döneceğiz! | Bu vaziyet karşısında İs rek gaze bastım. Mecidiye k den geçtikten sonra rastladığım ilk polis memuruna vaziyeti anlattım. Polisle birlikte gittik, Kadıncağı- zı su kulesi civarında yol üzerinde! bulduk. Bu adam kadını orada be-| rakarak savuşmak istemiş.. — Peki senin davan? — Taksi ücretimi —( Ayrıcâ tehdit de edildim! Hâkim, şahit vaziyetinde bulu- nan genç kadının da fikrini söre dü. Kadın — Ben de davacıyım!. Bu adam- la barda tanıştık. Büyükdereye doğ. Tu bir gezme teklif etti. Sonra her| nedense.beni yolda bırakarak oto- | mobille savuşmak istadi!.. Hâkim, vak'anın genişliğini na- zarı itibare alarak davayı mahke- menin salâhiyeti haricinde gördü.. Tevsti tahkikat talebile birlikte as-| liye ceza mehkemesine havâle etti.. Suçlu mevkinde bulunan adam, mahkemenin talik edildiğini öğ- rendikten sonra kapıdan çıkarken söyleniyordu: — Ben şoförün parasını vere - cektim. Almadı.. Kadın şahit iken nasıl davacı oluyor, bir türlü ak- İzm ermedi vesselâm! Vilâyetlerin teşkilât kadroları İstanbul da dahil olduğu bütün vilâyelerin yeni bareme göre ha- zırlanmış olan teşkilât kadrola - ti Dahiliye Vekâleti tarafından | kabul olunmuştur. Vekâlet bun - ları tasdik ettirmek üzere evvelki Kün Başvekâlete verdiğini vilâ - Yete bildirmiştir. in var mı? iyorum.. İnönü Türkbirliğinin timsalidir. e Mayatta en hakiki mürşit ilimdir. Hüsmen dayının maksadı Hüse- yini oyalamak ve bu suretle kur - şunlarını btirtmekti. - Bu çapkının yanında olsa ol- 'sa boş'on kurşun vardır. Merak ct- — Birimiz ormana gidip işi ya- kından arılasak. Hüsmen dayı güldü: — İçimizde canına susamış bir budala varsa durmasın gitsin. — | — Ben, onun Hüseyin olma, ğinı sanıyorum. Ya orman bekçisi ise. — Orman bekçisi bu kadar silâh| atamaz. O, attığı kurşunları man- tar gibi yerden toplamıyor ya. Köylüler hepbirden: — Doğrudur. Hüsmen dayı iyi tahmin etti. O, Hüseyinden başka biri değildir, Diye bağrışırlarken, ormandan gelen bir kurşun, Hüsmen dayı - nin - sol omuzünü Sıyırıp geçmişti. İhtiyar köylü: — Yaralandım amma, beni yere| serecek kadar tehlikeli değil. Te- lâş etmeyin! Dedi. Köylülerden biri belindeki ku- Talebe sitesi Rektörlük vekâlete bir rapor gönderdi İstanbul üniversitesi için geniş | bir talebe yurdu yapılması işini tetkik etmek üzere seçilen komis- yon mesaisini bitirmiştir. Tetkikat neticesi bir raporla rek- törlüğe verilmiş Vekâlete gönde- Tilmiştir. Bu rapoza göre Üniver- site civarında, Vezneciler ve Şeh- zadebaşma doğru bir talebe sitesi tesis olunacaktır. Sitede evvelâ 2000 tale alabile- | | cek kâfi ve modern konforu havi bir yurt binasile talebe gazinosu, talobe lokantası, hamam, berber, | okuma odaları inşa olunacaktır. Bu inşaat için bazı istimlâkler icabedeceğinden istimlâk kıymet- leri de ayrıca tesbit olunmaktadır. Rektörlüğün kuvvetli ümidine göre Maarif Vekâleti bu hususta bu yıl bütçeye büyük bir tahsisat koyacaktır. İnşaata o vakit yani haziranda hemen başlanacaktır. ———0 İnbisarlar teşkilâtında bazı değişiklikler müdürlüğü | İnhisarlar umum teşkilâtında yeni bazı değişi! ler yapılacaktır. Bu hususta bir proje hazırlanmıştır. Diğer taraf- tan Gümrük ve İnhisarlar Vekâ - letinde ücretli memur istihdam o- lunan kısımların kadroları da ba- | tem kanununa göre yeniden ha - zırlanmıştır. Bu kabil bütün kadroların 1 teş-, rinisani çarşamba gününden ev - vel Büyük millet Meclisine veril mesi tebliğ edilmiş olduğundan ni kadrolar Ankaraya gönderil - miştir. Tei Fatih - Şişli otobüsleri —| Şimdiye kadar Fatihle Şişli a- rasında işlemekte olan otobüsler bundan sonra Fatihin bir çeyrek kadar ilerisindeki Garşamba e |— Z ni Şişli arasında işlemeğe başlıyacak-. lardır. Buna da sebep Çarşamba semtinin sön — zamanlarda pek kalabalıklaşması ve orada başta Darüşşafaka olmak üzere muhtelif| kız ve erkek liselerie muhteif or- ta mekteperin bulunmasıdır. Bu otobüsler ilk seferlerine Cumhu- yramı günü başlıyacak - Bir tek aksaklık kalıyor. Peyami Safa bir yazı yazdı. Maarifin eksik ve aksıyan taraflarından bah - gebii. Farsedin Ki 6 yazının yüzde ellisi mübalâğalıdır. Yüzde ellisi muhak - Kaklır ya., Dün, bir zazetede, iki sü- tüna yakın bir okuyucu mektubu gör- dük, Peyamiye cevap veriyor. Bütün Hayret ettik. Nasıl olur?. Sonra, ya- zanın sonunda, © vat, muallim olduğu- mu söylüyor. Hulüs çakıyor. Şimdi tamam: Anlaşılıyor ki, Peya- minin yazısı, kabul edin ki, yüzde yüz mübalâralıdır. Maarifin yine bir tek | aksak tarafı kalıyor: Kadrosunda, dal- kavuk ruhlü bir muallim var! 'BURHAN CEVAD şağını çıkarıp Hüsmen dayının ö- Muzunu sarmıştı. Hüsmen dayı bu kafilenin alem- darıydı. O yaralanır ve dönerse köylüler ormana girmeğe cesaret edemezlerdi. Hüsmen kızdı. Silâhına sarıla - | rak: — Yürüyün, dedi, bu gece gök- | ten taş yağsa geri dönmiyeceğim. | O çapkını diri, ölü yakalıyacağım. Ve hızla yere çömelerek koş$ - mağa başladı, Köylüler Hüsmen dayıyı takip ettiler, Silâh sesi kesilmişti. Hüsmen dayı: | — Dediğim çıktı.. Gördünüz mü?| Atmıyor artık. Diye mırıldanıyordu. Köylületden biri: İhtiyatlı davranmalıyız, dedi, tüfeğinde bir tek kurşun — olsun saklamıştır. Hüseyin bu kadar ga- fil avlanamaz. Şimdi ormanın içinde kol kol do- Taşıyorlardı, Ormana kadar uza - n bütün yollar aydınlıktı. Hüse- köylüleri ormandan çok iyi görebilirdi. Fakat, ormanın içi loş-| tu. Ağaçların gölgesi bu loşluğu arttırıyor, birbirini güçlükle gö - Tebiliyorlardı. Hüsmen: — Bir asker kaçağı, bütün bir köy halkını bu kadar uğraştırır, bu derece rahatsız ederse, onun cezası ölümdür. İ (Devamı var) Hayat herşey istiyor Arap harflerinin okunuşu, yazılışı zordu. Gramerlmizin sahifeleri, Arap ve Faris lisan kaldelerine, türkçe dil kaldelerinden daha çok yer verirdi. A- rap hürflerini kullandığımız müddetçe, bu, belki de zaruri ldi. Fakal, buzün, Lâtin harflerini kul- lanıyoruz. Evvelce, okuyup yazma için yıllar İsraf ederdik. 1928 de harf imkı- Jâbı yapıldığı vakit, 70 yaşımı bulmuş eöki nesil mensupları bile, birkaç haf- fa millet mektebine gitmek suretile o- kuyüp yazmayı öğreniverdiler. Yol yazımız kolaydır. Fakat, buna rağmen, çocuklarımızın ekserisi, bü » yüklerimizin — bir kasm, kudema ve | #kalâ geçinenlerimizin çoğu, imlâ yaz- masını bilmiyorlar. 15 satırlık basit bir yazı müsveddesi Üzerinde, İlk meklep mezumu 12 ya - şandaki çocuk, 10 tane imlâ yanlışı ya- piyor. Buna mübalâga ve islisna de- yiniz. Fakat, beş yanlış üzerine — size #aranli veririm, Bu işi tetkik ettim: Meselâ, ekseri orta mekteplerin birinel sınıfında, imlâ Giye bir ders gösterilmiyor. Hani şu, bizim Bildiğimiz klâsik imlâ.. Mual- lim, söyliyecek, talebe yazacak.. Sonra yanlışlır birer birer bulunup düzelti- decek.. Hattâ, evci, her yanlış yazılan kelimenin doğrusu, talebeye onar def: tekrar ettirilecek.. Böyle bir imlâ usulü yok.. — Bunu, pedagoji âlimleri, mektepçilik müte- hassısları medern terbiye siztemlerine aykırı mi bulurlar? Buna mukabil, çocuklar xaat hüsnühat dersi gzörüye ismi «yazı dersidir. Çocuk, mesolâ, «Çok veren maldan, ax veren canddana gibi bir atalar sözü- nü, defterinin çizgisiz sahifesi üzerin- de, 20 defa tekrar ediyor. Bunun gayesi hatldestin güzelleş- mesidir. Gelgeletim, çocuk imlâ yaz masını öğrenemi, Pedagoji ilminde, bülmiyorum, im- lâya lüzüm yok mü?, Fakat, hayat - mu da İstiyor. REŞAD FEYZİ Bayranın Pazara tesadüf etmesi Bu sene Cumburiyet bayramı- nin Püzara tesadüf etmesi; o gün için işçilere'tam yevmiye verilip verilmiyeceği hakkında iş yerleri. ni tereddüde düşürmüştür. Bu hu-! susta iş dairesine müteaddit mü- Tacaatlar yapılmaktadır. Bunun üzeri; Cümhuriyet bayramı pazara v herhangi bir tatil gününe tesadüf etse dahi o het halde tam yevmiye verileceği. ni dün alâkadarlara bildirmiştir. Ayrıca o gün çalışan işçilere de 2 müsli yevmiye ödenecektir. IAVRUPA HARBİNİN YENİ MESELELERi | Almanya Hava Hücumlarına Hazırlanıyor Almanyada yeniden toplanlılar, mü- | vaziyetine zakereler oluyor. Buna dair gelen tel- Kraf haberleri her cün gazele sütunla- Tına geçiyor. Almanya tarafından e- dilen ve sulh (aarruzu adı verilen te- gebbüs akim kaldıklan sonra Berli- nin Arlık böş düracağını zannetmek yanlış olurdu. Bir taraflan Karp cep: hesinde şiddetli harekâta girişileceği farzında rivayetler asrarla — dünerken politika cephesinde de — Almanyanın manyanın şimdi tekrar ne yapmak is- tiyeceği yakında anlaşılacaktır. İngiliz mehafilinin ne düşündüğüne dair verilen malümat ise Almanya ne yapmak islerse islesin İngilterenin her Atimali nazarı dikkate alarak hazır- Tandığı merkezindedir. Yine İngilizlerin tahminlerine göre buzünkü Almanyanın önünde başlıca ü dört nokta vardır ki bunlardan ter- | cih edecektir: i— Yenlden sulh teklifinde bulun - mak; Z— Garp cephesinde büyük bir ta- arruza geçmek; 3— Mültefiklerin —aleyhine — azami zarar vukua getirmek için Alman tay- yarelerile — İngiliz, — Fransu — layyare karargâhlarına taarruz etmek, İngiliz ve Fransiz müstemleke yollarını tay- yare ile tehdit etmek, İngiliz ve Pran- Siz gemilerinin bulunduğu yerlere ha- vadan taarruz etmek ve saire gibi; #— Sizirid haltına çekilerek oraya yerleşliklen sonra tamamile müdafan vaziyeti almak, İngilizler diyorlar ki: Daha ziyade halıra gelen ve era- sen alınan malâmat ile de uygun dü- şen ihtimaller bu noktalardan 3 üncü ile 4 üncünün muvalık görülerek At- manların şimdiden sonra ona göre ha- reket edecekleridir. Şu halde carn cep- hesinde büyük Dir taarruma zeçmeyi göze atmaktansa tamamile — müdafaa ne iş dairesi reisliği; gün çalışmıyan işçilere Fabrikalar dışarıya ! Mahalle aralarında da (duman neşreden ima-, Jâthane bırakılmıyacak| Şehir dahilinde bulunan fabrika- ların biran evvel şehir haricine | çıkarılması için Belediyece faali - yete geçilmiştir. Belediye reisliği dün bu hususta bütün kaymakamlıkara bir tamim göndererek mıntakalarındaki fab- rikaların imalât nev'ine ve mahi- yetlerine göre tasnif edilerek birer| liste halinde bildirilmesini iste - miştir. | Bütün fabrikalar peyderpey E- yüp sırtlarına, surler haricine ve kısmen de Halicin bazı sahillerine naklolunacaktır. Diğer taraftan mahalle araların- da dumanlar neşreden imalâihane ve fabrikalara hemen şehir hari- cine nakletmeleri de tebliğ olun « maktadır. so— Milli piyangoda satılamıyan biletler Maliye Vekâleti; milli piya: bileterinden — satılmıyanlar hal kında yapılacak muameleyi alâ - kadarlara bildirmiştir. Buna göre eskiden; satılamıyan | Piletler keşide günü öğleye kadar | öade olunabilirken badema keşi - | deden bir. gün evve saat 14 e kadar| bayllerce her ©alde Ziraat Ban - kasına geri verilecektir. Bankalar bu biletleri günde Iptal ede- cekler ve Jistesini ayni akşam milli Piyango idaresine bildirecekler - Bu suretle, keşide günü ucuz fia'la bilet satılması da önlenmiş olacaktır. .'Kııılıoprı eti kta yeni muhavvile merkezi Üsküder ve havallsile Kadıköy | Sindeki elektrik tenviratının lendirilmesi kararlaştırıl - Bunuz için icabeden mu - | | mintaka tayin edilmişlir. Yeni bü- yük mühavvile merkezi Kızıltop- Takta inşa edilecektir. ada e Dâvacı ve suçlular beklettirilmiyecek Adliye Vekâleti trafından gön- | derilen bütün tamimlere rağmen, | yine mahkemelerde hlkın fazla sıra! beklediği, meselâ saat 14 te ilân olunan bir davanın bu yüzden bir buçuk saat bile geciktiği görül- müştür. Bu hususta avukatlar ta- rafından da yapılan bazı yeni şi- kâyetler üzerine icabeden kat'i tedbiri almak üzere tetkikler ya- | pılmaktadır, | geçerek beklemek cihetine #idilecektir. Fakat buna mukabil asıl işi hava küvvetlerine gördürmek kalıyor, İncillere ile Fransanın yollarını kes- Mmek, tehdit etmek, bunların yine müs temlekelerile olan rabıtalarını arladan kaldırmak için en mükemmel vasıta hava kuüvvelleri ile taarruz elmek dü. İskandinavya devletleri Avrupa harbine Almânya sebebiyet verdi. Acaba nasıl bir yol takip ederek varacağı netlceye doğru gidecek?. Her Yürlü tahminleri bir tarafa bırakmak Tüzım. geliyor. Harp için söylenmiş meşhur bir sö6 var: Birçok meçbullerle dolü bir müs Kara harbi, deniz harbi. Halbuk! bugünkü Almanyâ için böyle görmek hem yanlıştır, hem dt imkânsızdır. Garp cephesindeki harp de bir deniz harbidir. Garptaki kara harbi denizde muzafferiyet için yapı- liyar. Almanyanın garpte girişeceği har < bin gayesi Holanda, Belçika, daha sonra Fransa ve nihayet e İngiltere sahillerini elde elmeklir.. Onun İçin Almanya bir taraftan kara kuvvetlerile Zarp cephesinde harbe hazırlanıyorsa da havadan tayyarelerile, denizden de tahtelbahirlerile bu gayeye varmak i- gön çalışacaktır. Almanya için asıl gaye serbest de- Hize bir kere açılmaktır. Fakat bunun için yalnız Holunda, Belçika, Fransa ve İngiltere sahillerini ete geçirmek te kâfi gelmiyecektir. Yukarılara çıkarak İsveçin cenubunu da ele geçirmeli. Bir zamanlar Almanya tmparatoru İskan- dinavya sahillerini çok sever, yatına binerek sık sık oralara giderdi. Sabık Kayzer orunın güzel manzaralarını seve mekle beraber kimbilir bir gün bura- darın askerlikçe nasıl bir ehemmiyet alacağını da düşünerek Almanya — için Buralaşdan e süretle İstifade — kabil olacağını hesap etmez değildi. Alman- lar İskandinavya yarımadasının sahll- lerini karış karış tetkik etmişler, öğ- Tenmişler ve buralardan bir güin neler yapılabileceğini düşünmüşlerdir. Anlaşılıyor Ki hedef yalnız harp ha- linde bulundukları Fransa ve İneilte- renin sahilleri değildir. Holanda var, Belçika var. Sonra İskandinavya mem- dekolleri var. Kunlar büzünkü Alman- ya için hep birer hedefli lman de- mizelleri açık denize, Bahrimuhitintla- siya çıkmak istiyorlar. Garp cephesin- de ne yapılacağı düşünülürken denizde de Be yapmak Jâüzum geleceği Alman- darı çek meşgul etmektedir. Onlar düşünedursan bugün politika #leminde yeni bir vi vardır: İsveç, Norvec, Finlandiya ve Dani- marka devletleri artık kendi araların- da bir zümre teşkli etmiş oldular. Siokhelmdeki konferans — beklenen netlceyi vermekte hiç gecikmedi. Bu dört devlet menfaatlerinin — tamamlla müşlerek olduğunu görerek hal ve is- tikbal için ona röre birleşiyorlar. Fin- landiyada Rus nüfuzunun me, İsveç ile Nerveçin de Alman nü- furunun altına girmesine arlık imkân verilmiyecektir. — Dört şimal — devleti ayni samanda bugün milletler arasın- daki müşkülüte halletmek arrusunu da göslermiş oluyorlar. Küçük devletlerin de dünyada sul- hün yeniden ladesi icin büyük bir arzı besliyocekleri tabli görülebilirse de burünkü Almanya We — İnzillere ve Fransanın sulh akti demek Almanya- nn yaptığı emrivaklleri tasdik ederek muvakkat bir zaman için harbi dur- durmaktat, ibaret kalacaktır. Ondan sonra yeniden bir tecavüz vukua gelir- Be ne olacak?, Hulâsa dört şimal dev- Tetinin verdiği kararlar herhangi bir sulh tYşebbüsü cihetinden değli, Avru- panın şimalinde yeniden nüfas tesis etmek ietiyenlere karşı bu İmkânın Kapandığını göslermesi itibarile şaya- mu dikkattir. Devlet şurasında mülâzimlikler #ünülebilir. E f ; İ Artık harbe devam edilecektir. İlarp şimdi başlıyor.. Söz Alman tayyarele- rinindir... gibi, Eğer harp devam edecekse bunum manası herhalde çarp cephesinde Al- | man motörlü vesaitinden büyük bir iş beklencceği manası çıkarılamıyaca; mu, İngiliz askeri muharrirleri yazıyur, Çünkü artık sanbahar yağmurları her yerde yağarak toprağı bu. vesaltin. iş- Hiyemiyeceği bir hale gelirmeke baş- Tamıştır. Öyle ki garp cephesinde mü- him harekât ancak ilkbahardan evvel başlıyamaz diyorlar. Bahar zelir, orta- lik kurumuya başlar, ondan sonra, ilk feşrin ayınm arlık sen haftasına ge- Hdi Bu mevsimde — daarruzlar geri | kalır, yoksa başlanmaz diyorlar. — Şu | halde Alman taralı karada yapamıya- cağını havadan mı yapmak istiyor? İngilirlere göre, Almanyanın böyle edilecek taarruzlarla büyük neticeler elde edeceklerini zanneden Almanlara karşı, Üngilir müdaf'aa vesaltinin mü- kemmel olduğu cevabi verilmektedir. —| İnzilizler zaman bişimledir; diyor- lar, İngiliz hava kuvvetlerinin Alman ftarafına geçerek Sizirid hattının ar. kasıt pmuğa muvaflak oldukları keşiflerin neticesinde — öğrendiklerine göre orada Lehistandan dönen Alman Devlet Şürasında münhal bulu- nan ikinci sınıf mülâzimlikler için bir imtihan açılmıştır. İmtihan ö- nümüzdeki ayın 8 inci günü yapı- lacak ve yüksek mektep mezyn - ları alınacaktır, * Birinci devlet resim ve heykel sergisi ayın 31 inci salı günü Ankarada Berglevinde açılacaklır. '& Türkiye ile Almanya arasırldaki eski klering hesaplarının tasfiyesi için iki Alman bankası mümessili şehrimi- €i çarşamba günü kast 14 de içtima devresine başlıyacaktır. * Haseki hastanesinde yeni yapıları Neşet Ömer pavyonu Cumhuriyet bay- ramında açılacaktır. * Kümkapı Ermeni kilisesi müte- velli heyeti Patrikhanenin karşısın - daki kiliseyi 80 lira kira ile bir Ya- hudiye vermiştir. Bu hâdise Ermeni- ler arasında teessür — uyandırmıştar. Bir Ermeni (üccarı bir senelik kirg be- deli olan 360 lirayı patrikhaneye tese lime hazır olduğunu ve mükavelenim derhal feshedilmesini istemiştir. Put- rikhane hâdiseyi tahkik etmektedir. nn eeramerramiramereme eee Medeni hayat herşeyden evvel sahhi bayaltır. e En büyük eserimiz, Cümhuriyeti- mizdir. motörlü kıl'aları garp cephesine reti- rilmektadir. l samerrameeram eraR aa ee Yazan: Ali Kemal SUNMAN ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: