14 Şubat 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

14 Şubat 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 — SON TELGRAF — 14ŞUBAT 1941 a— —— ——— — TELEPATİ - leri rüyayı, haftasında unutmuş- lardı. Şayet tesadüfen ruya tahak- | Akşam yemeğinden kalkmışlar - di Herkes yediği etlerin ve içtiği #ETabın tesirile tatlı bir mahmurluk içindeydi. Bir #ralık manyetizma- ve telepatiden bahis açılınca, her- ee inanılması güç vak'alar anlat- mak sevdasına düştü. Aralarında Ganrümü kadın ve aşk peşinde ge- Körmiş biri vardı. Her anlatılan Hikâyeye bıyık altinden gülüyor - du, nibayet dayanamadı, o da söne karıştı. — Hepiniz pek safderunsunuz. ..ı işle uğraşanların çoğu hilekür- dır; bazıları bu işe samimiyetle sa- rılmışlarsa da sonunda #skıllarını İkaçımnışlardır. ? | : 4 ğ göradi neden olmuyor? Beni dim - | lerseniz size bir vak'a anlatayım. Ayağa kalktı ve sgarasını sön - dürerek durdu: — Bizesiki hikâye anlatacağım we sebeplerini de izah edeceğim: «Bodrum kasabasının halkı hemen baştan başa balıkçı veya gemici - dir. Mevsimi gelince bir hayli u « maklara giderek irili ufaki: balık | avlamağa koyulurlar. Bu balıkçı | ailelerinden birinin oğlu, bir gece aykusundan fırlıyarak — babasının denixe düşü> boğulduğunu söylü - yor; fihakika iki hafta sonra ba- bazının öldüğü haberini diğer ba- Mikcılar getiriyorlar. O zaman dul ikalan anne, oğlunun rüyasını ha - tırlıyor, ve herkes de bu işte bir mmucizenin Tol oynadığına inanı - yor. Çünkü baba, — çocüğün rüya gördüğü gece boğulmuştu. İşle e- zerengiz bir hâdise.. — Peki sebebini izah edin, — Edeyim: Ben prensip olarak böyle geylere inanmam, Hakiki se- bebi bulmadıkça ruhların telepatik vaziyetlerini inkür ediyordum. Ne- ticede, boğulan bütün balıkçıların aile efradını sorguya çektim. Hep- € de bu kabil rüyalar görüyor * dardı. Ve rüya gördükleri hafta acı haberi alryorlandı. Facla artık a - kıllarından çıkmaz oluyordu. Ga - yet tabil bir şekilde, rüya ile ölüm vak'ası tetabuk ederse, bunu mu- cizeye yürüyorlar, Çünkü o sırada ölümün sebebini düşünmüyorlar. Dinlediklerimden altısı, gördük - EHİNRİCE GEORGE Şaheseri ş A R | hayattaki | eudünün ılıklığını ve İstanbal Sinemacılığında gürtilmemiş bir hâüdise Hiçkir filme nasip olmuyan emselsiz bir muvaffakiyet tarafından harikulüde bir tarada yaratılan ARBRABACININ KIZI DUNYAŞEA Her seansta salonunu — doldurmakta devam ettiğinden Beşinci Hafta Olarak Gösterilecektir. Hâmiş: Kat'i elarak önümüzdeki Cuma günü bu filmin gösterilmesine nibayot verilecek! kuk elmişse bunda bir telepati bu- luyorlar, —Eh. Anlattıklarımız mantaktan | uzak değil. Sıra ikinci hikâyesine geldi. — Bu vak'a, bizzat başımdan | geçti: «Akrabamdan genç bir ka - dan vardı. Bu kadım hiç de nazarı dökkatimi celbetmerdi. Ve bir kere de onu düşünmüş değildim. Beni alâkadar etmiyen, soğuk bir tipti. Bir gece arkadaşımın birisine mek- tup yazıyordum. Muhayyilem gı - | cıklandı, birden yüreğimde bir çar- pıntı duydum, gözümün önünde o akrabam canlanıvendi. Onu adeta yanımda hissediyor, nefesini du - | yuyorum. Hayret' Halbuki aklımda bile yoktu. Bu hayalde öyle bir gü. zellik, bir tatlılık verdı ki.. Ona Aşık olmuştum sanki! Bu kâbustan kendimi kurtarmam lâzımdı. Ya- tak odama geçtim ve hemen yattım. Lâkin uykumun arasında da onu gördüm. Siz de belki böyle rüya - lar görmüssünüzdür. Bazı rüyalar Wmkânsızlıkları orta - dan kaldırırlar. Neyse.. Rüyamda bana o derece yaklaşmıştı ki vü - kokusunu duydum. Bütün bunlar, rüyadan sonra bile hararetlerini kaybetme- diler. Ayni gece, bu güzel rüyayı üç defa gördüm. Nihayet daya - namaz hale geldim. Aklımda yal- Maz © vardı. Kalktım ve giyinme - Bğe başladım. Onu görmeğe gidecek- tim. Evinin merdivenlerini çıkar- ken heyecandan titriyordum. İçeri girdim, beni görünce şaşırdı, göz - lerimiz uzun uzun birbirinin oldu- lar, Oturdum ,bir çok şeyler söy- ledim galiba, anlaşılmaz bir kuv- vet beni tahrik etti. Onu kucak . hyarak bütün kuvvetimle sıktam. Rüyam © derece bir sür'atle ta - Bakkuk etmişti ki.. Hâlâ rüyada olup olmadığımdan — şüphe duy - dum. Böylece iki sene seviştik.» — Onu sonra nasıl bıraktınız? — Bilmem tesadüfen, o vakte kadar dikakt etmemiş olduğum bir hareketi, bende bir antipati hasel etmniş olacaktı. Birdenbire soğu - dum. — Peki amıma, sizin bu telepati içlerinden şikâyete hic de hakkı- maz olmamalı, Hani nankörlük di- yeceğim, Bir gülüşme oldu, ondan - sonra başka bir mevzudan bahis açıldı. ve HİLDA KRAHL K Sinemasında *eaktı. Almanya ve İtalya Akdenize plânı nedir ? llmiı ordusunun |harp bedeflerine göre yaptığı hatalar | Yazan | ı ERKÂNIHARP ı Fransanm mağlübiyetinden son- ra Alman ordüsü hatalı kullanıldı. Almanyanın harp hedeflerine gö- | re yapılan hatalar şunlardır: 1) Alman ordusu şimalde deniz | kenarında tevakkuf etti, İngiltere ye Britanya adasını müdafaa için hazırlanmıya fırsat ve imkân ver- di. Napol'yan da vaktile ayni ha- tayı yaptı, Napolyomu soğuklar ve rüzgürlar durdurdu. Artık Alman | in suyu ve adanın Hatırlarsınız, (300) bin kişilik bir ordunun (Dün- kerk) manından irkâbına ve Bri- | fanya sahillerine makline seyirci kaldı. Britanya adasına baskın şek- Tinde taarruz imkânı kalmamıştır. | 2) Framsayı istilâdan sonra (Pi- zene) dağlarına varan Alman or- | dusu İspanyadan geçerek (Cebe- | Tüttarık) a inmedi; ve Akdeniz ye- kanu İngiltereye kapatmadı. Yıldırım harbi nazariyesi Al - manların icadıdır; fakat ona uzum bir tevakkuf ve intizar devresi ek- lemek hatasında bulundular. O gü- ne kadar Almanyanım lehinde e- lan zaman ve abval aleyhine dön- dü. O gündenberi zaman Britanya imparatorluğuna çalışıyer; Ame- rika da büyük harp sanayiile İn- Kiltereye elini uzaitı. Bu hatalarını geç anlamış olan mihverciler, 4/1. teşrin/1940 da (Bereaner) mülükatında yeni bir. harp plânı tesbit ettiler. Bu plâna mazaran iki mihver devleti şüyle hareket edeceklerdi: 1) İtalya; Balkanlarda Yunanis- tana taavruz; Afrikada Masrı garp- fan ve cenuptan istilü. 2) Almanya; garpla İspanya ü- zerinden (Cebelüttarık) a taarruz, şerkta Balkanlar, küçük Asya ö- zerinden Süveyş kenalı. Bu suretle İngiltere şarktan ko- Bulacak ve Akdenizden çıkarıla - hükim olacak ve zengin kolenilere sahip olarak Hint denizine uzana- caklardı. Görülüyor ki bu plân, Britanya adasına direki iaarruz yapama - mak aczinden doğmuş ve endirekt msule dayanan büyük — bir istilâ plânıdır. Bu plânın tatbikinde şark- ta Balkan devletlerinin mündferit bitaraflıkları, Sovyet Rusyanıu sü- kütu ve garpla İspanyanın züfh esas tutulmuştur. Küçük Yuna- taarruzi hareket deceği hatıra ge- tirilmemiştir. Nihayet bu plânın şarkla tatbikine bütün kudretile mâni olacak azimkâr, imanlı - ve ASKERI TETKİKLER mıhver devlet- İlerinin sonharp Bu plânın şarkta tatbikine bütün kudretile mani olacak azimkâr, imanlı ve kahra- man bir Türk or- dusu bulunduğu düşünülmüyor mu kahraman bir Türk ordusu bulun- | uğu iyice düşünlümemiştir. | Bu büyük plünin tatbiki için mihverciler işe yanlış başladılar Önce Yananislana ve Mısıra de- | | gül, İspanyadan geçerek (Cebe - W Tüttarık) a inmek ve bu geçidi ta- mamile hâkimiyet altında bulun- durmak lâsımdı. Bu süretle Mal- tadan Singapura kudar bütün İn- giliz şark kuvvetlerinin unavatan- la muvasolası, ikmal ve takviyesi (Ümitburnu) yokuna inhisar ede- cekti. Bu İngitereye vurulması lâ- zun gelen ilk darbe idi, Hattâ İtah ya, şarka Misıra değil, garp isti- | kametinde Tunusa ve Cez: vecelik etmeliydi. Garbi Akdeniz hâkimiyeti temin edilmedikçe, bu plân tatbik edilemezdi. Eğer Ce- belüttarık şimalden Almanlarla ve, cenuptan İtalyanlarla kapatılsay- dı, Akdenizde İngilterenin vazi - | yeti tamamile sarsılmış — olurdu. Bundan sonra, İtalyan ve Alman orduları ieabinda müştereken M> | gıra yürürler ve Süveyş kanalını kapatmağa çalışırlardı. Fakat müşterek harp yapen mih- vereiler, bilhassa İtalya kendi &- zacli olan Mısır hulyasına kapıldı. | © işe hazırlanırken kendi emeli 6- | lan Balkanlara girmek sevdasına düştü. Ve küçtik Yunanistanı he- def seçti, Almanya garpta siyasi | tazyiklerden başka birşey yap - madı. İlk vardığı (Pirene) dağları eteklerinde intizar vaziyetinde kal- h. Şarkta siyasi tazyiklerile men- Bisküvi tatlısı Malzemesi: İki yumurta, bir çay fin- | Canı şeker, yarım çay fincanı veğelalin | iki çay finean: kadar un, bir limon ka- buğlu. Yapılışı: Şeker ve lirmça — kabuğunu bir buçuk çay fimcamı su ile kaynat - mah. Kabuğu çıkanmalı. Diğer taraf - olmamak Üzere açmalı, Bir bardak veya çay finsanı ile yuvurlak bisküvi gekilleri kesilerek, kızgın — vejetalinde kızartılmalı. Tavadan çıkarıklıkça eve velâ şekere atmalı, sonru tabağa diz - mali, Bn sonre kalan şekeri — üzerine Gezdirmeti faatler temin etti. Polanya ve Ma- carislan yölile Romanyaya nüfuz etti ve Romanyayı tamamile istis- mar ederek Karadenize indi — ve Tuna boyuna dayand. Bu plânın kismen tatbikile ve kismen tatbik edilememesile hasıl olan yeni vaziyetin hulâsası şudur: 1) Alman istilâsı garpta İspan- ya hududunda kalmış. şarkta Ka- radenize ve Tuna boyuna kadar | sarkmıştır. 2) İtalyanın Misır istilâsı imha edilmiş ve 15 tümenlik ordusu mağ- lüp ve esir edilerek küçük bir dö- küntüsü takip edilerek Trablus - garp vilâyetine atlmışlır; — Mrsır istilâsının cenup kolu da muhasara edilmiştir. Eritre, Habeşistan ve İtalyan Somalisine altı cepheden taarruza geçilmiştir. 3) İtalyanın Balkan istilâ pı küçük Yumanistanın mukaveme- tüle baltalanmıştır. 4) İtalya Akdenizde harp harici birakılmıştır. Görülüyor ki bu plânın tatbikin- de, mihverciler hesabına kayde - dilecek yegüne muvaffakiyet, Al- manyanın Tuna boyuna ve Kara- denize inerek Balkanlara sokul - muş olmasidır. Mihvercilerin (Bromner) plânı bü- yük kısmile baltalanmıştır; yal- nız Balkan kısmı inkişaf etmiştir. Balkanların zayıf bir tarafı vardır. Balkan milletleri birleşememiştir. Hattâ, Bulgaristan mihver siya - ğ | setine ve tazyikine boyun eğmiş vaziyettedir. Almanya bu vaziyet- ten istifade edecektir. Garpta (Pi- rene) de durmakla hata ötti, Fa- | kat şarkta ayni batayı tekrar &- decek değildir. Romanyadaki ha- | zırlıklar ve Bulgaristandaki as - keri faaliyetler bunu göstermekte- dir. Bulgaristana gelince, aldığı va- ziyetten anlaşılıyor ki hürriyet ve istiklâli uğrunda vatanperver de- Bil, hürriyet ve istiklâli pahasına hâlâ reviziyonisttir. ve işlemekte olduğu en büyük hata budur. Plânm Balkanlarda inkişaf e- den kasmının ne şekil alacağını bundan sonraki makalede aydın - latmağa çalşacağım. Pencereden güzel biı- kıdın lııkıyon'lııı| Cevap vermek istedim. Fakat, e vakit ve nasıl?, Aklıma bir şey geldi. Hemen olduğum iskemlenin Üzerine çıktım, kafese Pöndüm, kendisi için ölmeğe, döğüşmeğe hazır olduğumu anlatmak için eli. | mni başıma koyduktar sanra kılı. ' Cımı çekerek, yumruğumu kalbiza üzerine koydum, sonra da kalıcı . fnin sapın öptüm. Bu halimi Palabıyık —görmüşi. Derhal © net. Deli mi oldem? Kılıcına havada ne sallıyorsun çocuk? Diye bağırdı. Pencereye bakan arkadaşlardan YAVUZ SULTAN SELİM Halıfelçr Dıyarında No. 126 Yazan : M 'SAMİ KARAYEL biri beni çağırdığından Palabıyığa cevap vermeden kurtuklum. Palabıyığa — verecek cevabamı yoktu. Birisi bağardı: Nx — Çavuş, çorba pişti, Bunun üzerine hepleniz tence - Fenin etrafina sıralanmaştık. Ye « mek bittikten sonra nöbel sırası Bana gelmişti. Kapınan önünde bir aşağı bir yukarı dolaşarak nöbet bekliyordum. Bir yandan da evin pencerelerine bakıyordum. Önüm. boacu arkadağla yüzbeşımızan gel. diğini gördüm. Yüzbaşımız telâşli telâşli geliyordu. Bu hâl karşısın.” | da şaşırmıştım. Herhalde birşeyler vardı. Muhakkak bu kazginlik ü. zerimde patlıyacaktı Olduğum yerde hiçbir şey yok. muş gibi hareketsiz ve lâkayıt kabb | dım. Yüzbaşı beni görür görmez küfürlere başladı. Hırvat lisanile küfrediyordu, Yüzbaşimiz Hiryattı... Türkçe hiç küfür etmezdi. O da bizim gi- bi devşirme olarak gelmiş, bok- taşiyan ocağına... Yüzbaşı bir alay Boşnakça kü für savurduktan sonra — nihayet bağırdı: — Utanma, hayd bilmiyen hay- wanlar, küfür etmeme hep siz se- bep oluyorsunuz!. Allah hepinizi kahretsin, Benim gibi ihtiyar bir askerin şerelile - oynuyorsunuz... Bizin için bayraktar Mustafa ağa- dan gördüğüm tekdiri gimdi ben sizden çıkamrım. Siz bayraktarı Kandırınanız, Vökin beni değil... Arabın ne kabahati var. Bakalım görelim... Devam ediyordu: — Eçekler, Halep gibi bir yer- de en güzel bir sarayda oturuyor- sunuz. Daha ne istiyorsunuz... Ra> aat etmek islemiyorsunuz galiba?. Yüzbaşi bir yandan bunları söy- | Küyor, bir yandan da küfür savu- | ruyardu. Küfür ettikçe yavaş, ya- vaş sakinleşiyordu. Lâkin, berbet bir emir verdi: — İskenderiye kapısına nöbet beklemeğe arşi. Size çatlatacak iş vereyim de görünüz!. Hepimizde hoşafın yağı tüken- mişti. İskenderiye kapısı da ne - Tesi idi?, Sonra diğer bir emir da- | ha verdi: — Siz burada,kalanlar hakkı - | mazdâ tek bir şikâyet olacak olursa falaka için bir yığın sopa kesil- miştir. Hiçbirimizde ses yaktu. Biz ye- mizi değiştik. Şonra yüzbaşının arkasına düştük gidiyoruz. Yakla iki hamalın kollarından İ tutarak götürdükleri bir Araba rasladık. Bu bizim haremağası idi. Lâkin falakacıbaşıdan yediği da- yak kimbilir ne kadar çoktu ki, herif tanılmaz bir bale gelmişti. Arap ömründe böyle dayak ne ye- Miş ve ne de görmüştü, Buna, alaturka dayak derler... Hulâsa, Arap, Araplıktan çıkmaş, bir kurbanlık koyun göbi hamalan sırtında gidiyordu. Yüzbaşı Arabı falan tanımadı gmdan - bDiz birbirimize bakarak gülümsedik. Eğer yüzbaşı bilseydi vay halimize, Zavalhı haremağası Arap dayak yedikten sonra çal - yaka kimbilir nereye götürülü - yordu. Yeniçeri nisamının — içine girmek, onlara söz söylemek ne demekti?, Arap, kurtulamasdı bu işten... Yüzbaşı bizi Halep kalesinin bir kape ismi olan uzak bir yare gö - | zimize gelen arkadaşlarla nöbeti- | tündü İsmi İskenderiye kapım » miş. Burada nöbet tutmağa başlar dak.. Çok fena bir yerdi. sankas vari Denız Fedaıle 1 l — Kımıldamayın — Eller yuka- m. Tüfeklerinizi bırakın. Bu cümlenin manasını anlama- | ğn lüzum yoktu.. Nişan vaziyetin de İtalyan bahriyelilerine çevrili | duran silüâb namluları bu kelime- | leri tercümandan daha açık — bir ifade ile düşman müfrezesine an- datmış, baskına uğradıklarını, kı- lavuzlarının ihanetile düşman e- Hine düştüklerini İtalyanlara ifham etmişti. Düşman mülürezesine kılavnzluk eden adalı Türkler de şimdi mu - hafızlara iltihak etmişler, omuz - larına yerleştirdikleri tüfek dip - | çiklerile nişan vaziyetine geçmiş- lerdi İtalyan müfrezesine kumanda | | eden subay koyu bir küfürle mı - rıldandı. Türk askerleri pusuyu düşürülen müfrezenin silâhlarını aldılar. Dimyata pirinece giderken | evdeki bulgurdan da olan, adayı | bir baskınla habersiz esir etmeği tasarlarken kendileri esir edilen düşman mülrezesi karanlık yol - Tardan sevkedilerek kasabaya, e- radan da limana getirildi. Gecenin bu saatinde vali, ku - mandan ve ada eşrafı da Timan dairesine gelmişlerdi. Müfrezenin | getirildiği onlara haber verildi. | sirler burada gözden geçirildiler. Ve istiçvaba tâbi tutuldı Beraberlerindeki tercümanın de- lületile konuşan düşman deniz su- bayları sorgudan geçirildi. | Vali sordu: j — Adınız nedir? Mülâzimevvel Stella Sane- ercio.. İtalyan birinci deniz fırka- Sına mensup Benedetto Berini | zarllısı ikinci bölük zabiti., — Müfrezenizde kaç ki — M noler, bir de mülüzim. —Ni buraya geldiniz? Düşman deniz zabitinin bakış - harı istiçvap heyelinin yanında mevki alan ve evvelce kendilerime kalavuzluk teklif ederek peşine ta- | kıp bu pusuya düşüren üç miliste | dolaştı. Kekeledi: — Şu hainlerin delâletile pusu- ya düşürüldük.. Ve.. İtalyan zabiti akşamki mü- racaati, amiralin tehdidi ile bir- likte müfrezenin nasıl yola çıka - rıldığını, nasl avlandiklarini tefer- rüatile anlattı. Şu şümle ile sözle- Time nihayet verdi: — Şimdi elinize düşmüş bulu- suyoruz. Bize steiğinizi yapabi - Hirsiniz. Fakat yarın sabah donan- manuzın alacağı intikam çok şid- detli, çok kanlı olacaklır, İ *lk İtalyan ıubayı bir küfürle mırılden | askerlere giy OSMANLI - İTALYA HARBINDE TRABL GARB ve ADALAR MUHAREBE: Teli İsj Fraa Bu sözler, herkesi tebesslnl — Taka tirmekten başka bir işe me | Türkçeye çevrilen bu sözlereli — ken lahlarına yaslanan kılavuz Di ler mukabele etliler: mü — Her yerde satılık adam # yen mak âdetile hareket edişinizin E mücazatı bu.. Şunu iyi bilinitii — gç halis kan Türkler değil birkaç İi — me ruşu ve birparça menfamte e hık, dünyayı verseniz memlel lar rine ihanet etmezler.. Melez Su yatansız insanların satılık vi ha le elde ettiğiniz muvaffal lere mukabil bir defa da siz, » satılık bir hayvan sürüsü gibi 3 suya düşürüldünüz. Daha üdeşi a değiliz. İ saate baktı. Emir verdir | — * — Sabaha birşey kalmamış. rede ise şafak sökecek. — Bur î hakkında kumandan beyin bazi Ş savvurları vardı. Onları icra ginler.. İ Bir dakika sonra İtal resesine emir verildi: Çıkarılan elbiseler milislere . Bunlar li dairesinin, rıhtımın ve göze çi pacak sahil noktalarının bir çı na dizildiler. Sabahı — bekli başladılar. Şafak söktükten, aşıdıktan sonra düşman gemi: deni öürbülede bakanlar öünün d hil kısmında kendi nübetçileri bekleştiğini gördü. Bunu kumalt dana haber verdiler. Amiral emil | verdi: — İşaretle müfrezeye sorum-a İhraca başiyalım mı? misinin işaret çektiği görüldü. Lit man dairesinde vaziyeti ta eden kumandan İtalyan müfreze” #inin esir ze 'i ti. İşaretleri gösterdi, sordu: — Bu işaretler ne demek istiyerf — Adanın tarafımızdan işgal * Ç dilip edilmediğini Whraca başlama zamanının gelip gelmediğini sv * — O halde müsbet cevap verin.. Kumandan emreiti; — Şu esire bir elbise giydirin. | Filâmaları da verin. anda — bir silâhlı bulunacak. İşaretleri de gi- iker bir esirin delületile kontrol e — deceğim. Eğer istediğimiz şekil « de cevap vermezse bu zabiti öl - dürün. CArkası var) ....sı A

Bu sayıdan diğer sayfalar: