18 Mart 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

18 Mart 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

:VRUPA NİN SENİ MESELELERİ ransa İm drluk kuvvetleri i da , ltrin cereyamı — aFASIN Katız imparatorluk kuvvetle - 4000 arasında tehalüf ediyordu. vühitlerinin son model ağır bombardı- Man tayyaresi olmak,üzere, yedi yakın tayyare vardı. Fasta, irde ve Tunusta çok kuvvetli :: " Höleri de vardır. Bunların ca Karuba ve Bizeri Üssüne doğru imtidat eden Seydi '“;::ı hava meydanıdır. z İyedeki orduya gelince, bu- Tada haziran ayında takriben 120,000 kişilik bir ordu vardı. Mü- farekenin imzasını mütcakip, Frad-| S7 kumandanı derhal, kıtaatın büyük bir kısmının terhisini ka- Tarlaştırdı. O suretle ki silâh al- fında ancak 50-60 bin kişi bıra - kıldı. Bu kuvyet de Suriyenin mü- iafnasına kâfi görülüyordu. Far kat Fransa ile Suriye arasındaki münakalât güçlüğünden, bu fer- hisin tatbikinde hayli müşkülât çkmıştı. Hâlen Fransız Yakın Şark miktarı 15-18 bini leji- Mahdut bir kaç terpito, dört beş fahtelbahirden başka Fransanın Yakın şarkta başka harp gemisi Yek gibidir. :M',.ıı—ıııı.iı"'b — Şi tayyare vardı. Bunların 200 ü — Tunustan celbedilen son medel AVc tayyareleri idi. Fakat İtalyan Sallareke komisyonunun bu tay- "llu.v_'ı,.ııııınıııiıılş Çi hemen kısmı küllisi ei Hindistanına — gönderilmişti. ursalı, 8. T, R. Toyc Sözkrmenn el | AŞ N Yi Bi satılmıştır. Taza gelmiş olan ve mükerteren aldır. ._—— Şark Fransız tayyare Ü- | yçanız — ilân etliğimiz ::ı:ı:ıu.m.., l._ 4 Rayaktadır. Şam- | jütfen / Pazardan u:, Ha T BÜ Dti BaL Beyrutta, Trablusta, Ce - | 15 — 19 aranında Haa ıı:' aa Üğer yerlerde, son de- | dür — : Tet 4 Matbuat teknisiyen- ""ı;ııı..:_:'_ Fransa yıkdmış | ler birliğinden torlı Mllişn kaporer “"iü benüz ayaktadır. Simali Birliğimizin mutat eenelik kongresi General | , Nisan 41 Pazar. günü xat 1& te E- Sen de Seveceksin ! Yazan : ETEM İZZET EENİCE Zavallı eni erakinleye alamamak onu » kimbilir me ka- P içinde, Haber ! | Sabrina ve mota- | netine rağmen Salihten hal N ber ar- | yöor, Anlaşılıy ç geliyor ve ıcı;.hıı..'ı'.".î::iı::l eç vukularmın — şiddetli — yşatble. içinde çırpınıyorlar, © zaman ( san sibirlerinin zemi Si mış bir yay gibi karmakarışılı e mellüç kaldığını, nefesinin darlığa uğradığını, kalbinin demirden bi avuç içinde sıkıldığını hissediyor, Anima şaşkın ve korkulu gelecek bir haberin korkusu içinde çırpımı. yör ve. hayat. sadece bezginlik | t mana alıyor. | Eniştem de muhakkak ki, bu hal. | de. Fakat, ava bu beklediği acı ve | itan da İngiltere ayni hızla ça- Ğın ve şimdi de Amerikan fab-| rikaları İngiltere hesabına harp ganayiini tam randımanla hare- kete getirmiş bulunurken, bir bu- | çuk senedenberi devam eden - bu herbin, bu gidişle daha çok z - yacağı pekâlâ anlaşılmaktadır. ı İngilterenin Almanyayı beh mehal yenmek arzusunu rağımen, Almanyanın kuvveti de inkâr e- dilemez. Binaenaleyh bu harp böy- le devam ettikçe, Fransız impa- ratorluğunun vaziyetinde de yeni bir değişiklik olmuyacak demek- tir. HALK ÜTUNU: e lbinlmeli İş Ve İşçi Arıyanlar, gikâyetler,- temenni- ler ve müşkuller İş Arıyan Bir Genç Kız mesunu bir. genç kızım. Ailevi veriretim beni bayslımı çalışarak kan Zamıya mecbur ettiğinden resmi ve Bususl mücseeselerde iş aramak'layım. İ sahiplerinin Son Telgrtf Halk sütu- a yazıtasiyle Mahmüreye müraca» | atları. tanır, kefil verebilir bir zat iş arıyor Orta derece tahsilim olup <30> ya- gında ticaretten anlar az çok piyasayı fanırım, tecrübeli bir gencim. 'Hergün sast dokuzdan ikiye kadar berhangi bir müsenesede çalışmak üze- ve iş arıyorum. Şahsl kefii de göslere- bilirim. Arzu edenler Son Telgraf Halk gütununda Tecrübeli Tumuzuna yaz- maları rica olunur. | Genç bir kız iş arıyor Lise mezunu genç bir kızım. Resint dare ve hususl mücsseselerde kanaat- kâr bir ücretle iş arıyorum. Muhlerem iş sahiplerinin Son Telgraf Halk sütu- mu Melâhat'e müracaatlarını rica ede- Gelen Mektuplar Kâtip, Reşat, Bayan Emci, 24 Yıldız, Mahzun Kadın, Pekak, İ, Tepedelerli. oğu, H. H B Bayan M.. T, Hayriye, Sinepatik, Müboccei, Utangaç, - Şirin, l da aktedile- | aminönü Halkevi salonlarını ceğinden Azamızın behemehal hazır bulunmaları ehemmiyetle rica olunur. Reznamesi: — Hey'eti İdare raporunun kırt- ıııl. 2 H esabatın - tetkiki ve İdare Hey'etinin ibrası, 3 — Nizamnamenin bazı ::Aaeıırı üzerinde tadilât ve bühama — içtimni yardım müddetinin | nasıl okuyorsunuz, mali vazi- | İ | | Üniver Rektörlüğü, yüksek tahsil gençliği arasın. da bir anket açtı. Çocuklara soruyor: İhtiyaçlarınız nedir, yetiniz ne merkezdedir. İste- diğiniz bir şey var mı?. Bilhassa, şu nokta mühim: | Gençler, çekinmeden cevap verecekler.. Üniversite, anketin netice- sini tetkik edecek ve bir neti- MAHKEMELERDE: Garabette şaheser bir. sarhoşluk hikâyesi Eyvah! Ne boş emek.. Ben onları dâvacı sanıyordum.. Aldanmışım! Koridordaki kanepelerden birin- | divenin sununa iki basamak kala, | de yanyana — oturuyorlardı. Orta | basamaklara oturup sızmış. Ayaz | yaşlı (İ) ve iyi giyimli idiler. Her | kemiklerine işlemi:. Ta iliklerin- ceye varacak. Ona göre, Üni- versite gençlerinin vaziyeti, yardım meselesi, daha esaslı bir şekilde mütalea olunabi- halde, öbürü evvelce bir hikâye, hikâye değil başından geçen bir macerayı anlatmış olacaktı ki, ben yanlarına geldiğim zaman, bir ta- lecek. nesi: e — B usenin hikâye hiç, azizim, ”l':_ anket d'_”'b':ı'ı':l::"ş::,': diyordu; bu da bir şey mi?. Benim de başımdan birçok macera geç- mişlir amma, böylesi ne başıma geldi, ne de duydum. — Rahmetli Mahmut Sadığın bir sarhoşluk hi- kâyesi vardır, şaheserdir... yok ki, Üniversite gençlerinin vaziyetini en iyi kendileri bi- lir. Ve bu işide kendilerin den sorup öğrenmek en doğru yol olur. Merhumu, son zamanlarda ta . nımak mazhariyetine ermiş, Kadı- köy vapuru alt salonunda, beyaz bıyıklarını burarak anlattığı birçok tatlı hikâyeyi, birçok defalar, bü- yük zevk ve hayranlıkla dinlemiş- tim., inün son zamanlarının şeyhülmuharririni olan merhumun adı gerince, gavri ihtiyari, kane - pede, yanlarındaki boş yere otur- dur.. Amma, boş yere oturmadı « Bemı anladım. Merhumun, gençlik hayatına ait harikulâde bir hikâye dinledim. Doğrusunun, yanlışının günahı varsa, anlatanın boynuna... Kulak kesildim, dinliyorum: — Mahmut Sadığın bu hikâyesi- nin üzerine sarhoşluk — hikâyesi, ömrümde dinlemedim. Mahmut Sa- dak merhum, vaktile, galiba tahsil için Macaristana gitmiş. Bir ta - raftan okurken, bir taraftan da bir Macar dilberine tutulmuş.. Tabif gayet genç.. Kadın da ona ruyi il- tifat göstermiş. Ekser akşamlar, bi- raz içlikten sonra, arabayla kadı. nın apartımanına gider, bir müd- det orada kalır, konusur, sohbet e- dermiş, Bir gece, içmiş, içmiş, iç- miş, lemiş... Kendisini her gece Anketin hayırlı netice ver- mesini diler ve gençler için de hayırlı kararlar alınacağını ümit etmek isteriz. BÜRHAN CEVAT Açık İş ve Memuriyetler 35 lira asli maaşlı Nazilli Bele- diye veterinerliği münhaldir. Ta- lipler memurin kanunu hüküm - lerine — tevfikan 31 marta kadar Nazilli Belediyesine müracaat et- melidirler. Nişantaşında Güzelbah- çe sokağında Kenan Tevfik kadın hastanesine hasta bakıcı aranmak. tadır. Beyoğlu 5 inci Noterliği sür- atle yazar ve eski Arap harflerini de bilir bir daktilo bayan aramak- tadır, Cağaloğlunda doktor Şerafettin apartımanının 1 inci katında bir doktor muayenehanesinde çalışa - bilecek bir bayan aranmaktadır. ile de, aztık, ahbap, bir nevi arka- daş olmuş. Demokrat adam.. İçer- ken, arabacıyı da karşısına çirmiş. Bir kendisi içmiş, bir ara- bacıya içirmiş. Nihayet, vakit gel- Gripe 3ein urestici Yağ di Me- | | VAA e suder a muşük. Bu gibiler akşam yatmaz- dan sekiz kadar vanbiz. koymalı- dir, Kalbi zayıf olanlara fazla vantuz koymamalıdır, çünkü kal- bin harekâlimi teyevvüşe uğrülü- bilir. Hasta bol ter döker, ikl üç gün, hattâ gece gündüz yalaktan çıkmaz, Eğer tansiyonu — yüksek bse, andece şerbetle — iktifa ctmek ve terl'yerek tansiyanu — indirmek Tâzımdır. lândonun içerisint kurulmuşlar. Arabacı kamçıyı şaklatmış. Ma - şukanın gapısına dayanmıslar, Ma- Sük, bir apartımanın ürüncü ka- tında oturuyormuş. Kapıya gelin- ce, merhum, arabacıya; — Sen .ekle, ben rıkıp biraz ko- nuşayım.. Çabucak gelirim. | Demiş.. Kapıdan içeriye girmiş. Beş dakika yok. On dakika yok.. yirmi dakika yok.. Yarım saat yok.. Bir saat yok.. Nihayet, arabacı, a- yazda beklemek'en usanmış.. Ma- şukanın Üçüncü katta oturduğunu biliyor, Kapıdan içeri o da dalmış.. Merhum, sabah ayazında titreye- rek uyanmış.. Bakmış ki, maşu - kanın kalının merdiveninde, mer- Grtnip bütün — vücutta bilhassa mafsallarda verdiği ilk uğrılar ya- vaz yavaş zail olmuya başlayınca, bastalık iyiliğe doğru gidiyor de- mektir. Midede yemek için iştiha * baş- Jayınca, beyaz peyfile ve kızarımış bir dilim francala gibi hafiften geylerle başlıyarak, vücudün kud- veti de kendi kendine yerine ge- dir. Tedavi hasıl olduklan — sonra dahi bir kaç gün evden — dışarıya çıkmamalıdır. Çünkü dışarının ters bir havsaı gripi nüksettirebilir. — | | Siddetli griplerde çok dikkatli | | olmak Vizımdır. Çünkü kanın bes | | iyine sıçmması ile bir. nezfi di- mağiye meydan verilmiş olabilir. (1) Orta yaşlı dediğim, otuz beş- le kırk arasındaydılar. Bu yaşta - kilere «delikanlı»r, «gençe filân di- tahdidi. 4 — Yeni İdare Hey'eti inli- habi. aberi kim verebilir, na- . Bunun içindir. ki, fetâketli doğrusu! Dedima. —"Iıılıvrılı da cevap vıı—-lyıllı| mit. | — Ona vermeli. — O halde?. — Sadece biz de meraktayız. Avıı. cağmnız haberi bize de bildiriniz, dersin. e Salih düşündü, bu fikrimi uygun buldu. — Öyle yapalım!. Dedi ve bir telgraf yazarak me- ferle gönderdi. ve.. ben de tabi! tek- | rar köşeme sindim, bülngi yhdngür ağlamıya koyuldum! İ yemeyiz. hiç bir şeye ablamın ladığım kadar ağlama- lere tesadüf ediyor. Bazan müne ve meraka da düşüyor 'am: mıştım! — Ya kapıyı çalarsa? Göz yaşlarım bir türlü dinmi- | — Ya mektup güöndermeye kalkı. | yor! | şırsa... PENCEREDEN BAKARKEN | — Ya beni görmek isterse., Tukaf, fakat o derecede de mer-| — Diyo, Bir kendisi içmiş, bir arabacıya i, | luk heyecan | na rağmen gok ihtiyatkâr ve cen- | Ça İngiltereyi hâk İle yeksân etmek den titriyor. Şafak da sökmüş. Or- talık ışıyor... O saatte kapıyı çalmayı münasip görmemiş.. Kimseye görünmeden, sıvışmayı daha muvafık bulmuş. Merdivenleri inmeğe başlamış. O merdivenleri inip sahanlığa ge- lince, birdenbire durmuş.. İkinci kat merdivet le, basamaklarda oturmuş bir adam var.. Dikkat e- dince, ikinci kata cıkan merdivenin üst basamaklarında da arabacının | sızmış olduğunu anlamış.. Arabacının omzuna dokunup u. yandırmış... — Arabacı gözlerini yumruk'arile uğuşturarak mer - huma bakmış., k — Geldiniz mi? demiş, Haydi gi- delim... İkisi beraber, asağıya, kapınan ö- nüne inmişler... Merhum bakmış ki araba yok. — Eyvah! demiş.. Şimdi ne ya- pacağız? Arabacı gayet vakin: — Çare yok! demiş. Yürüye - — Araba ne oldu? Çaldılar mı acaba? — Merak etmeyin! Arabanın ne- rede olduğunu bLiliyorum.. Bakırz Şimdi arabayı nerede bulacağız... Elleri ceplerinde, sabah ayazınca, yürümüşler, yürümüşler, yürü - müşler... Arabacı, merhumu bir yere götürmüş.. Ahır! Arabacının ahırı... — Bakınız! demiş.. Araba, işte burada... Bunlar, benim bir yerde takılıp kaldığım gecelerde böyle yapırlar... Merhum, şu manzarayı görmüş: Beygirler, arabayla beraber gelip arabanın okunu ahırın — kapısına sevgilisinin evine götüren arabacı | YUrmuşlar.. kapıvı devirip içeri gir- mişler. Acabaya koşulu, ayakta u- yukluyorlar. — Hakıkaten faevkalâde sarhoş. hikâyesi, . Fevkalâde ne demek? Hari- — Harikulâde ne demek? Şa - rabacı kendi yerine, merhum da | Heser- “ani merveyyöz... — Marveyyöz monşer! Kabul... Hikâyevi anlatan: — Geliyar! dedi. İkisi birden, dönüp sol tarafa baktılar .. «Geliyor!» dediği, na - zzanü hiraman, bize doğru yaklasan, pür ihtişam bir kadındı. Önümüz- den geçerken, yanımda oturanlara bakıp hafif tebessüm etti.. Yürü - dü, gitti. Yanımda oturanlar, ayağa kalk. tılar; ceketlerinin yakalarını, eteke lerini çekip kendilerine çeki düzen verdiler. — Haydi yürüyelim mönşer! — Haydil! dediler ve kadının ar- kasından yürüdüler, Eyvah! Ne boş emek.. Ben onları davacı, suçlu veya şahit sanmış, mahkemelerden birine girecekle rini ummuştum. Desenize aldan. mışim!.. tilmen davranıyor. Beni en çek | meşgul eden tarafı da o, Demek ki irade ve şuuruna Sahip ve muva- zenesine hâkim. Aksayan tarafı ge ediyorum. Eğer, aşk | Yülnız bana düşkünlüğünde ve his- hamete değer. Üç gündür sokağa | onun tavsif eltiği gibi hayatın mih.| İtrinin aşk vahdi üzerinde coşu: çıkrıyorum. Bile bile çıkmıyorum. | veri ve iradenin mütehakkimi ise mrada bir sokaktla do- | bu tehakküm ve 6 mihverin sevki üğüm için çıkmıyo- | bir an biltün bir heyacanı taşırabi- rum. Bu bana hem gülme, hem de | lir ve pekâlâ önv evde beni gör- acıma hissi gı r. Onun koltu- | meye sevkedebilir. Hatlâ, daha a- ğunda bir kitap, heyacan ve merak / çığı: dolu çizgilerle buruşan bir suru'la —— Aşk. sokukta dolaştlığını gördükçe; | - *- Zayallı üşık.. sırgasına kaplıran, işden, güçten Diyorum, kahkahalarla gülüye-| uzak kalan, karanlık bir yolun u- rum. Fakat, yine: | sun yürüyüşünü yapan vo kendi- — Zavallı âşık.. | sini tamamile olmıyacak bir dava- Derken içime de bir sızı düşü- | ya saplayan bir adamın şuurundan yor, üzülüyor, bihakkta şüpbe etmek ve, onun — Biçare çocuk muhakkak ki — deliliğinden Ürkmek yerinde olur. beni seviyor. Bu sevgi ona işini, gü-| Bunun içindir ki, onu sokakta her cünü, herşe unutturuyor.. gördükçe, Diyorum, Dikkat ediyorum, so- | — — Kapıya gelecek mi? kaktan gelip geçtiği saxiler hep |— Diye de bir endişe geçirdiğimi Salihin evde bulunamıyacağı saal- | saklamamalıyım. Fakat, bütün | şunda, KARŞILAŞMAMANIN İMKÂN - SIZLIĞI Bu çocukla ne kadar mücadele etsem nalile. Karşılaşmamamın im. kânı yok. Üç gün ben evde, o so- Diye diye kendisini bir hayat ka- | FAtta bekleştik, Nihayet ben çık- fam, ve. o yakaladı. Karşılaşımız tuhaf oldu. Ben, e- nu köşede gördüm. Görmemezliğe geldim ve acele acele yürüdüm. Tabi, onun da beni gözünden ka- ' çırmasına imkân yoktu. Ben, saka- I f | deği bi 3 —SON TELGRAF — | Ne Diyorlar? İKDAM Profesör Hüseyin Şükrü Baban «İki Nutuk> isimli bugünkü Başmakalesin- de Amerikan Cümhurreisi B. Ruzvelt ile Alman Devlet Reisi Hitlerin mu- taklarıdı tahiil elmekle ve Ruaveltin Butkunun; harbin eski dünyadan yeni dünyaya kaydığını gösteren yeni — bir Gelil olduğunu kaydettikten sonra: «Ruzvelt, tarihi ölacağını mukaddi- mesinde telsbürsüz söylediği hitabesi- le, hakikat halde mücadeleyi yeai bir meraya sevketiniştir. Avrupa harbi ar- tık kıt'alar harbi vazfını kazanacaktır. Çünkü çok hayale ve mübulâğaya ka- Pılmaksızın deneblir ki japonya da Ha- ve Moskovayı ziyaret etmesinden isti- fade ederek vaziyetini daha açığa vu- racaktır. Filhakika geçen büyük deni- len (1914 — 18) barbinde de Afrikalı, Avusturyalı, Yeni Zelkodalı, Amerika ve Hintli kuvvetler Avrupa işleri için garpışmışlardı. - Fakat o zaman nâzun kuvvet « Londra ve Paris idi, - Bugün davanın anahtarı — Vaşinglonun - eline geçeriştir. Asya da ağlebi ihtimal bu tesviye tarzı Üzerinde konuşmak - isti- yecektir. Binasnaleyh kıt'alar aram ” çarpışmalar r.r demekte ve bilâhare de Hitlerin nutkunda, İne Giliz bombardıman — layyalerinin Ale manyadaki sadmnelerine dayanmak lü- zumunu İlk defa ileri sürmesini şayas tü dikkat görmekle ve neticede yakın- da şiddetlenecek harbia medeniyet ve beşeriyet için âfet olacağını söylemek- tedir. B. Zekeriya Seriel «Ruzvelt'in nut- ku ve Amerikan yardımı> isimli mü- kalerinde bugünkü harb'n insan harbi Geğil makine harbi olduğunu söyledik- ten sanra ezcümle: #Amerikanın bütün — sanayli, bütün tekniği, bülün makine ın.am'ı" ile İn- Bilterenin ve müttetiklerin gephesinde | yer alması, hardin yeni bir. dönüm noktasını teşkil eder, Çünkü şimdiden sanra İngillere Almanya karşısındaki goksanlarını sür'atle tamamlamak - ve hati her sahada üstünlüğü elde e- mek imkânına malik olacaklar, Bu üz- tünlüğ tenin ettiklen sonra Almanya- yı mağlüp etnesi artık bir zaman me- Belesi olarak tetkik etmek lâzımdır.. demektedir. CUMHURİYET B. Yunus Nadi «Yugoslavya ne ya- pacak?» isimli bugünkü — Başyazısında ezcümle: «Telgraf haberleri “Yugoslavyanın muhtelif teklifler önünde ancak çok sıkı bir bitaraflık içinde bir ademi le- cavüz pakli imazsına razı olabileceğini bildiriyorlar ki Yugoslavyaya göre ak- la en yakın olan bir hareket tarmıdır. Maksat teminat değil mi, işte Yuğgos- Tlavyayı tatmin edebilecek asgarl temi- mat şekli, Bir şekil, ki mibver devlet- den razı olmuş olacağı çok müzir şey- derdir.» demektedir. TASVİRİEFKÂR «€Yunan harbinden İtatyanlar ne ka- zandılar?» kimli bugünkü Başmakale- devletleri muvazenesindeki — mevklini çok sarsması olduğu beyan edilerek İ- talyanların Arnavutluk - büdiresinden kurutlmak için Alman yardımına muh- taç olmalarının da giaysi itibarına büş- bütün bir darbe — vuracağı — kaydedil- | tuk daha irat etti. Onun sözlerini e- kurken hayretten — hayrete düşüyoruz. değişmiş görüyoruz. Vâkıâ, gene zafere itlmad buluyoruz, gene demake rasiler aleyhinde tarizlere tesadüf edi- yoruz. Fakal o eski gurur ve azamet- tebditlerinden eser yoktür, Anlağılıyot ki, İngillere tayyareleri yalnız bomba da atıyor ve bunlar (ilizlenmiye bağlı. yor. Şimdi Pührer yıldırim saçmaktan Va yıldırım harbi düşünmüklen uzak- laşınıştır. Kendisinde hemen bemen müdafia vaziyelinde kalmak mocbu- riyetini hisşetmiş bir “muharip - tavri var.» diye başlamakta ve nutku tahlll etmektadir. Yeni tütün müba- yaatı ve bir tedbir İnhisarlar Vekâleti, İnhisarlar İdaersine tütün — mıntakalarından yeniden mühim miktarda müba - yaatta bulunması için emir ver - miştir. İdare tütün piyasalarında tamamen nâzım bir rol oynıyacak ve fiatların düşmesine müni öla- caktır. Diğer taraftan müstahsil. lere yapılan bir tavsiyede de, hep birden mallarını satılığa çıkarma- 2 akıl ve mantık tomumları | malarını ve böylelikle fiat düşük- | lüğüne sebebivst vermemele ! bil- dirilmiştir. versiniz, kısalmasını mı?. Bir iki haftalar var ki, günler ©- eypce uzun.. Gün, diyorum, yanlışımı siz düzeltin, yani, gündüz demek istiyorum. Yaz günleri uzun olur, kış günleri kısa.. Uzun günlerin faydası olduğu gibi, mahzuru da var- dır. Evvelâ, faydaları, insan erken kalkar, işine erken gi- der, sabah çabuk olur. Elek- trik sarfiyatı azdır, işie nizden çıkarsınız, ıl.ık:.::ı-i.'ı- nizi bol zamanda yaparsınız. Ahbabınızı ziyaret eder, hoş beş eder, kahve, çay içersi- niz. Uzun günler, senenin en tatlı ve hayal dolu günleridir. Çünkü, günler uzadıkça, ba« hara doğru yaklaşıramız. Ba- har güzel mevsimdir. En w zun günler de bahara rastlar, Sonra, bilirsiniz ki, yaz gele- cektir. Plâj mevsimi cazibe» klidir. Onun hayaliyle zihni« niz, tatlı tatlı meşgul olur. Günlerin uzun olmasının daha bir çok faydaları vardır. Şimdi, mahzurlarına gelince: Erken sabah, geç akşam o- lur. Biraz boş vaktiniz kalır, Canınız, biraz gezmek, toz- mak ister.. Uzun günler mas- raf kapısnıdır. Bir kahveyo, bir gazinoya gitmek istersi- niz. Bir sürü masraf yaparsı- nız. Sigara çok içersiniz. Bu, sıhhatiniz için fenadır. Artık, gecelerinizden hayır yoktur; bir pamazsınız. Çabu- cak yatıp Tazımdır. Uzun günlerde, yazılacak, çizilecek işleriniz ihmale uğ- rar. Hattâ, mektuplarınızı bi- sonra, bir rehavet çöker, he« men yatmak, uzanmak ister. siniz. Bazan eve erken gidersi- niz. Evin iç işlerinden konu- Rpya kin sirke, küpüne zarar verir, derler.. Sular idaresinin bir garibesi İmanın su söalini açtırmak ve mu- kaveleyi yapmak üzere Sular İda- resinin Kadıköy Şubesine mürücu- &t eitim. Varilen cevapta, mal sa- hibinin de tapu senediyle beraber Kelmesi ve kefil olmun Târidir, depozito almak süretiyle — yapıla- çak istihlâkân bedeline — tahsilini tahti temine «lmak idi, Bu usulün değiştirümesine sebep, — depazito. l olduğu mülükan ise depozitoyu bir misli çoğultmak kabildir. Apartıman sahibinin ka- faletini istemek ve tapuları getiri mek Müşleriye güçtük çıkartmak- 'tan başka bir mi Fsssen ayal ida: nin elektrik Kıs- minda da bu yeni usu! ik e dilmiyor. Sular İdaresinin Beledi- ye eline geçmesiyle halka — koluy- hk gösterilmesi beklenirken büyle Büçlüklerle karşılsaştırılması doğ. Tu müdürt.> 'SON TELGRAF — Belediye Re- isinin ehemmiyetle nazarı dikkati- nİ celbederiz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: