1 Nisan 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

1 Nisan 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

( z T EAL LA ) y MESELELERİ ezmek.. €zmek için 94 de Cer- İçin müsalt fırsat çıkmış Fakat harpten sonra Al için harbin mes'uliye- n atmak üzere — her p serbest bıraksaydı Rusya | İmanya arasında muharebe acak, netice itibarile harp bir şekle girmiyecekti. n noktai mazarı budur. A- itya - Macaristan — orduları Sirbistanı çiğniyerek geç - buna Çar karışmasın., Sırbis- şEN Btlâ edilmesile iş bitmiş Fakat Sırpları himaye e- lık buna müsaade etmedi.. a 'ki vekayüin bu kadar batırla- Tin kıymeti azal - Olmadı. Ayusturya - Macaris- —""l'ırııııı birçok da İs- isbaası vardı, Halbuki impa- Macarların da büyük üluz sahibi olduklarma ŞÜp- Veliahd Arşidük Ferdi- " v aleyhtarı, Macar dostu eç için İklâvlarm husumetiti "e celbediyordu; deniyordu. e fişi'dyar imparator - Fransua İlreş Şerine bir gün imparator a İslâyi ların aleyhine Macar- birleşmek saretile dahili sk bir yenilik verecek diye en- i4 Hİ H özE F T î ; — Artık vekayi tahminin fevki- | ; eğer Rus efkârı v mumiyesi Rus hükümetini Avus- tarya aleyhine harbe girişmeğe mecbur ederse artık umumi Av - rupa harbinin önüne geçilemiye- cektir. Kayzer o günlerde Çarın her hangi bir harbi göze alabileceğine pek de ihtimal vermiyerek Al - manya ile harbe girmeden evvel bir kaç kere düşüneceğini zanne- diyordu. Onun için Avusturyaya her manasile müzaherct edeceğini söylemekten geri kalmamış, fakat Almanyanın zannı bilâfına Rusya | mihayet harbi göze ıı.ı?— Z Büyük bir lokanta nın mutbağı pismiş Dün yapılan esnaf teftiş - lerinde — Kurtuluş'ta 132 nu - maralt dükkânda bakkallık ya - pan Koço kahveye fazla miktar- da nohut karıştırdığından, Kara - köyde «Tokatlı. Tokantası sabibi Jokantanın mutlağını pis tuttu « lan ve yemekler açıkta teşhir edildiğinden, Şehremininde 334 numaralı fırıncı Riza Tolgay 49 kilo eksik ekmek çıkardığından, | Karaköyde sütçü ve tereyağcı Ali Muhittin açıkta pasta satıp tarife |. yuz, asmadığından tecziyey yedilmiş- lerdir. Ayrıca cenebi tebaasından o duğu halde küçük san'atlar ka - nununa muhalif arabacılık yapan biri ile 22 şoför muhtelif suçlar - dan teçriye edilmişlerdir. HALK ÜTUNU İş Ve İşçi Any;ıdıı şikâyetler, temenni- ler ve müşküller> gannli Alay Kâtibi Bay miştik. Alay Kâtibi Bay Eminin kare Geçime Zeki ismini koyduğunu —Amas- | duydum. Amasyadan İstanbula | Heldiklerini ve buredan başka yere | Şittiklerini de sonra / öğrendim. Ken- Glistni arıyorum. Kendini veya adresini bilenler lâtfen insaniyet namma gu Asmesi Aâile Ürel, Bir şehit asker evlâdı iş arıyor nta, Ortamaktep 'Tahsilim vardır. Askerlikle - bir ilişiğim yoktur. N Ü imsesiz Di n asker evlâdiyım. aydinberi anasip. bir iş bulamadım. he hususl dairelerde bir İş ver- | Taxtp le mürüemat ederim. Gelen Mektuplar Bay V. £. R: Galatadan — Bayan Yükşkülpescat: Haliç Fenerinden Sidk- Yarınız vardır. Bay Kâln, 24 Yıldız, İaehzan Kadın, Pekak, Bayaa M e, Sempalik, Mübeecel, Ulangı irin, YU Bursalı, &. T A Ay namlarınıza gelmi KDERI ROMAN: 99 Sen de Seveceksin ! Yazan : ETEM İZZE z gİ teşrif edeceksiniz değil Necip beyefendiyi çok araktım. Ölümden bile olmaları karşısında va- Sun; Nettiğimizi zannediyorum. alde A Ve mühakemesiz bir iyaç #Yaklarım ileriye doğru g- ha ben bir torba kemik ve &u 'ne giren vücudümün ağır - ! bacaklarımın takatine ter- ü tek ilerimdeki karanlığa doğ- Yürüyordum. .4:'.'" Bgidiyordum?. N " tidiyordum?. Bi *pacaktım?. idersem ne olacaktı?. Gümerzsem ne olabilirdi?. Bütün bunların bir tekine bile Shatsiz bi Ahsetmiş # kaybeti manızı ilân etilğimiz Nkıs-n:g:rıs —— 19 srasında aldır- Zanız meşcodur. T BENİCE kadar zorlasam zörlr ayım hiç biryey dh!ğlııfnd’.-u; - ga Kulaklarımın içinde uğul » diyan tek cümle bana hul muhatabımın: eden DT Aktup vardı. Bunlardan | l ikoydu!. cüsüni Bdr alıl n uçll.,;ııı»l idi, Kendi kendime: & intihar ma — Acaba bi Süp kendisine git- irde ölümünde ya- Ş maması için | muştu. Ne fap eden bir mektup mu. leniyor, Zıyı:u'ğmıo. beni ne diye ça- 2, İntihar etmiş ve canına kayanışın bu artık heti K e e eli Yardımcı telefon Sigara salonu ne dereceye kadar gözönüne aldıkları malümdur. Çünkü, hep görüyor ve biliyoruz. Ga- zetelerin haber verdiğine gö- re, sinemalarda, sigara içilen salonla, asıl salon biribirine o kadar yakın veya biribirinden © derece ayrılmamış bir vazi- yette ki, yüzlerce kişinin o- turduğu yer, bir ânda sigara dumanı ile dolmaktadır. Bu vaziyette, hakikaten, ayrıca bir sigara salonu ihdas etmiye lüzum — yok.. Seyirci- ler, yerlerinden kalkıp, beş ©on adım öteye giütmekle bey- hude zahmet etmiş oluyorlar. Çünkü, içilen sigaraların du- :ı_uııı, nasıl olsa, yine içeride- lir. Sigara — salonlarının mu- hakkak ki, binanın bir başka tarfında, ve sokağa penceresi olan bir yerde olması lâzım- dır. Esasen, sinema salonları- nın, hele kalabalık günlerde, lâyıkiyle havalandırıldığı id- dia olunamaz. Halkın sıhhati namına, sigara salonu işi üze- rinde, Belediyemizin ciddi- yetle duracağını ümit ediyo- BÜRHAN CEVAT santralleri yapıldı Telefon şebekesinin ıslahı ve her vakit muntazam bir şekilde çalışması için yeni tedbirler alın- mıştır. Şehrin muhtelif yerlerinde yardımcı santraller kurulmuştur. Herhangi bir santralde vuku bu- lacak bir ârızada bu yardımcı san- traller çalışarak muhaberelerin inkıtas uğramamasını temin ede. cektir. VEREM — * Ve Veremin sari olduğu muhakkak- tır. Veremli bir. kimsenin kuru- muğ tükürüğünden havaya karı şan mikropları teneffüs tarikiyle elğerlerine alan zayıf bünyeli ve vereme istidatlı kimselerde, dal- ma nezle ile malül olanlarda has- talığın peyda olduğu ve tedricen terakki ettiği görülmüştür. Bunun içindir ki vereme yaka- landığı malüm - olan bir kimsenin kirli mendilleri yıkanmazdan ev- vel anibeplik Hâçlarla — muamele Börmelidir. Verem hastalığı bir kimsede xö- püklü tükürüğe müşabih balgam Çıkarmak üzere, kesik ve yorgun- kık veren - öksürkle kendini beli eder. Bu öksrükte bazan balgamla karışık pembe — bir kan — görülür. Vücutla zafiyet gittikçe artar, ak- gamları artmak üzere bafif har ret hissedilir. Geceleri omuz baş- ları terler. Bunlarda verem hasta- lığımı gösteron delillerdir. Hasta, haslılıklı tarafına yaktığı - zaman teneftüsünde güçlük hisseder. Bu, hazlalığın dirinci devresidir. Bahslmize yarın devam — ede- cebiz. Tet etmez mi?, diyordum, Sonra da yine kendi kendime bir noktayı srarla düşünüyordum: — Peki amma ben ne diye Halil Necibin intikar etmiş — olmasına ürülüyorum?, .. merakım bir tereddül sua- limi dilimde dolaştırıyordu: j — Yoksa ben de enu - seviyor | muyum?, | Fos bıyıklı rehberim - deminki | sualini tekrarladı: — Halil Necip beyefendiye gi- diyor muyuz hanımefendi?, Başını soğuk rüzgâra veren ve sinirlerindeki hercümerci yatıştır. maya çabalıyan bir ruh fırtınasına tutulmuş insanın birsile kendimi | ayaklarımın gidişine bırakmıştım. Onu yine cevapsız bıraktım ve: — Siz Halil Necibi çok mu has- ta braktınız?. Dedi, ilâve eti — Bölkü d& onun sort dakikala- rına yetişebileceği MAHKEMELERDE: Al kaşağıyı gir ahıra yarası olan gocunur! “Bir, bir tane daha gösterdim.. Suratı Çarşambapazarına döndü,, — Frormm müsEviN sançer — — Ben açık göz, hem de kabadayı | adamsındır be Şaban.. Nasıl oldu da çarptırdın çantanı? — Eloğlu açıkgözlük, kabada - yılık dinliyor mu? Vurunca, Al lah yarattı demiyor.. — Nasıl yaptılar bu işi be Şa- ban? — Nasıl yapacaklar? Kahveda (. turduk, bom, altmışaltı oynadık. Ceketimi çıkarıp astım. Yelekle oynuyorum. Ufak, para çantam da| pantalonun arka — cebinde... Bah “Saşım oyuna... Bunlar pis işçi Yirmi!, Kırk!, Üç gitim.. im derken, arkadan çan- tayı yürütmüşler. . Amma, altmşıaltıda İbişin kafa> sına dört parti üstüste vurdum hal. Bütün — kahveleri ona yükler'mn. Ki m. — Eyvallah ihvan! dedim.. Çık- tım. Bercket çok geçineden far - kıma vardım; döndüm.. Teresi kah- vede yakaladım. — Nasıl yakaladın?. Şüphelen- din miydi? — Yok bre! «Al kaşağıyı gir a- hıra.. Yarası olan göcünür,» ben | kahveden içeri girer girmez, aval- de renk attı.. Arkasından da bir kantarlı savurdum. — Benim çantayı alan kahbe - nih... Bozuntuya vermiyeyim dedi atna, ma, olmadı. Benim gözümden ka- çar mı? unu sen aldın, çıkar baka- hem! dedim. ahi âbiyciyim ben alma- dım! dedi, Buna bir tane göster - dim. Arkadan bir tano daha- Bir tane daha!.. Ağız burun bir birine karıştı.. Şurâtı çarşamba pazarına 'Yuvarlandı yere. Nurnsaradan da, : bayıldı sözde.. Yetmi yim ben o | numaraları?.. | — Kalk ulan, tosla çantayı! de. | dim, Bana geçmez onlar! T — Vallahi abiyciyim bende yok? diyor. Kaldırdım yerden.. Üzerini ara- yacağım.. Çantayı yere attı. Al- dım yerden çantayı.. İki de tek. me yerleştirdim. Dudağı patla miş avalin.. Bir de dişi kırılmış. — Kim bu kuzum Şaban ? — Tanımazsın canım.. Yeni yei. me, on sekiz yaşında bir veled. Ben yirle' polise verecek değil- dim. Gitmiş «beni döğdü> diye polise söylemiş. Ondan sonra, ben de omu şikâyet ettim. Enseledi - ler enaiyi.. Şimdi eşek cennetini boylıyacak!.. — Hakkıdır Beyağabey.. Artık bize de bu olur mu? Ha?.. — Gördü işte dünyanın kaç bu- cak olduğunu.. Biraz sonra, Şaban mahkemeye girdi. Yanında da, sefil, perişan, biçare, bir delikanlı duruyordu. yüzü, dudağı şişti... Hâkim gence sordu: — Lâütfi, Bunun çantasını çal - dın mi sen? ! | İ î ı Bilmiyorum, niçin adamım ağzın- dan: a — Son dakika.. Lâkırdısı çıkarken ben bir ür- perme geçirmiştim. Onun yaşama- sını mi istiyordum?, Onun yaşar masında benim faydam ve arzum mu vardı?. Bu arzu niçindi ve,, nereden geliyordu?. — Demek, çok ağır hasta!, Diye mırıldandım. Mırıldanışım rehberimin de kulağını doldur - muş olacak ki, o da benim endişe- mi tekrarlar — Ağır hasiat. Beynim bir hercümerç içindeydi. Güöğsüm demir bir yumruğun taz- yikile sanki dövülüyordu, — © halde gidiyoruz!, Dedim ve rehberime: — Gideceğimiz yer uzak m?, Diye sordum: — Hayır.. Dedi ve adımlarını — sikiştirdi. Kendi kendimi sanki vuç işli — Hayır reiz Bey.. Çalmadım. Ben yerde bir çanta gördüm. Ki. min olduğunu bilmiyorum. Aldım, cebime koydum. — Haydi yerde buldum.. Kimin olduğunu da bilmiyorsun. «Bir çan- ta buldum, bu kimindir?» diye sor- mak yo kmu? Ha çalmışsın.. Ha bulup venmemişsin.. İkisi de ayni Şeyen — Yerde bulduğum çantanın da | bunun olduğunu nereden bileyim. | — Peki sonra ne yaptın? — Çantayı cebime koyup otur - dum. Biraz sonra Şaban kahveye girdi. — Çantayı kim aklıysa versin. Yoksa., diye küfür etti. —O vakit neden çıkarıp verme- | din? | — Korktum reiz bey.. Döğecek | diye korktum, — Sonra ne yaptın ? — Eiç sesimi çıkarmadım. Be « nim yanıma geldi. «Çıkar çantayı» dedi. — O vakit neden vermedin ? — Yine korktum, — Sonra na oldu? — İki yumruk vurdu. Dişim kı- rıldı. Dudağım patladı. Çanta da elimden vere düştü, Bakın şu hale, Dudağıma, dişime. — Peki.. Sen bunu döğdün mü — Döğdüm beyim.. Yalan söy - | liyecek değilim ya... Döğdüm... Ben oyun oynarken arka — cebimden çantayı çalmış.. Çıktıktan sonra farkına vardım. Dönüp istedim.. Sakladı. Ondan sonra iki tokat yer- leştirdim. Yere yuvarlandı. Çan- tayı da yere attı. — Peki.. Sen de otur! Senin sa. bıkan var mı, Lütfi? — Yankesicilikten üç defa, hırsız- lıktan da bir defa var, Cahillikle yapmışlım. Artık tövbe ettim. — Şimdi Lütfi., Seni tevkif edi- yorum. Sabıka kayıtlarını getir - teceğiz. Şahitleri de dinliyeceğiz. Muhakemeniz ayın altısında.. Sen de ayın altısında öğleden sonra ge- lirsin.. Anladın mi Şaban? — Allah ömürler versin teiz ur!.. Şaban.. Sen | — Sen de bekle Lütfi şimdi tev- kif müzekkeresi keseceğiz... Şaban mahkemeden - çıktıktan sonra, yanındaki arkadaşına : — Kodesi boyladı enai.. Ulan se- nin nene lâzımdı gidip beni şikâ- yet etmek.. İki tokat yemişsin.. Öp d€ başına koy.. Ne diye hem ken- din kapana kısılırsın, hem de beni uğraştırırsın? Yarının Şafaklarını —— Işıklandıracak Çocuklardır Yurtta ulusun yardım ve şefka. tine muhtaç çocukları 23 Nisan Çocuk Bayramı ve hajtasında se- vindirmek için yardımlarımıla Çocuk Esirgeme Kurumunu kuv- vetlendiriniz. * — Ne olacak sanki?. Ona git- mekten beni meneden kuvvet sa- dece nikâhlı bir kadın olmam ve | bu nikâha sadık kalmak isteyişim değil mi?, Oraya gitmekle bu dü- rüstlüğümü kaybedecek, seciyem- den hiçbir fedakârlık yapacak de- &ilim. Sadece ndına aşk.. denilen bir hastaliık yüzünden bana ve kendisine ıztırap veren bi genci kurtarmak istiyorum. Onunla te- mas etmemek, onu kendi başına bırakmak herhalde temasın bana tahmil edeceği günahtan daha -- #ar ve mev'uliyetli olmaz. Nihayet ortada beni suçlu addedocek hiç- bir hâdise yok, Bir genç var, Bu bana âşık. Tekliflerini mütemadi- yen reddedişim karşısında hasta- Tünmiş bulunuyor, Kendisini ik- paa gidiyorum. Bu dürlüsi, samimi, | içten kopma hareket karşısında bama kim ne diyebilir?. Hattâ, Sa- Hih beni onun evinde ve hastu dö- yeğinin haşımda bile görse ne söy- liyebilir?. Ne söylemek için hak- kı vardır?. Müdafaamda kuvyet- re göz | liyim ve haklıyım, Başmuharrir Ne Diyorlar? İKDAM B. Abidin Daver €Yugoslavyaya ye- ni ginir harbi> isimli bugünkü Başma- kalesinde ezcümle: «Almanyanın muhtelif sebep ve sa- iklerle Yugoslavyaya karaı tkeri bir taarruzdan ziyade bir sinir burbi yapa- cağına hükmetmek yanlış olmaza ge- rzektir. “Yugoslavya — mületi - birliğini dürüst bitaraf siyasetini ve tecavüze uğradıkça sopuna kadar dövüşmak aze mini muhafaza ottiği takdirde, bir te- çavüze uğraması ihtimali uzdır.. de- mektedir, CUMHURİYET B. Yunus Nadi «Matsuoka Avrupa- da> islinli bugünkü — Başmakalesinde «Jeponya realist bir memleket oldu- Bu için çimdiki topyekünculuğun verim kabiliyetini ölçmüş ve kendi hesabina bu işin çıkar bir yol olmadığına ve ar- ftık harbin bir sulha bağlanması lüzu- muna tnanmıştır. — İşte japon Harictye Nazırının Avrupa seyabatinin japan bas kımından en can alacak noktalarından biri burada idi. M. Matsouka Berlin de şerefine — verilen - resmi ziyafette Van Ribbentrop'un harpten ve zafer- den böhis sözlerine cevap veren nute kunda Üçüzlü Paktın bir sulh eseri ol- duğundan bahseylemiştir. Bizy öyle - geliyor ki japonya Üçlü Pakta girerken Amerikan müdahale- sine azla ihtimal vermemiş ve belki fiçlü pakta japon iştiraki -— Amerikayı bütün bütün infirada sevkeder diye farzolunmuştu. Amerikan — müdahalesi n bir hakikat halinde #ulba evdet fikri japon- yada sabit ve hükim bir fikir olmuya başlarmışlır diyeceğimiz - geliyor.» de. mektedir. YENİ SABAH B. Hüseyin Cahit Yalçın «Bir ayın bilançosu> isimli bugünkü Başmakale- sinde Mart ayındaki dünya hâdiseleri» etmekte ve Yugoslavyadaki deyanın Mihver plânını parça» söyledikten sonra: «Mart ayında Mihverin uğradığı ae- kerl mağlübiyetler ise çok daha kore kunçlur. Şimdiye kadar alınan haberle- İlalyan donünmasından kal- maş parçalardan beş tanesini daha İn- gilizler «Bizim Deniz> hülyasının ya- ni başına, öteki dünyaya yollamışlar. dır. Şarki Afrikanın ve Habeşlstanın mükdeşem valli umümlsi ve baş ku- | mandanı Duc d'Aoste cenapları ise şim- di Adisababada bütün dünya ile alâ- kası kesilmiş bir halde hazin düşünce- Teriyle başbaş kalıyor ve yüksek Ha- beş yaylasından etraftaki İtalyan müs- temilekelerinin gümbür gümbür yıkıl- ymasını seyrediyor. İtalyaya bu kadar azim masraflara, devamlı emeklere ve fedakârlıklara mal olan o haşmetlü ve gdebdebeli imparatorluk hülyasının ye. Tinde şimdi soğuk rüzgârlar catyor. Yı- Kılan yalrız Faşizm imparatorluğu de- #ildir, Mihverin bir parçasıdır. Eğer Nisan ayı da bu tertip datresin- de nihayele ererse Führer'in sözü esas itibariyle gene doğru çıkmış sayılabi- lecektir. Yalnız yıkılan İngiltere de- ği Mihver olacaktır.» demektedir. TAN B. Zekeriya Sertel <Almanlar — Yu- Bgoslavyada Sırp — Hırvat ihtilâfından istifadeye çalışmyorlar> isimli bugünkü Başmakalesinde ezcümle: #«Belgraddan gördüğü mukavemet ve muhalefet üzerine, H vatları tekrar milli hükümetin aleyhi- ne tahrike teşehbüs ettiği — görülüyor. Fakat Dr. Maçek, istikbali görmiyecek kadar dar görüşlü bir adam değildir. Hırva! ayrilik temayülü görterke bile Sırbism tan, Alman askeri müdahalesine kar. B mutlaka mukavemetle devam ede- cektir.> demektedir. TASVİRİEFKÂR Tosviri Elkâr imzalı ve «Küçük Bal- kanların büyük işlerb isimli bugünkü Başmakâlede ezcümle: «Almnan mehafili, Belgrad vak'arına elân fazla ehemmiyet vermiyor gibi görünüyorlar. Fakât Bü vak'anin, Al- mman erkânı barbiyosinin plânlarını al- tüst etmiş olduğuna hiç şüphe edile- mez. Alman erkân: harbiyesinin - bum günkü vaziyetie, Halkanlarda herhin- Bi bir askerl harekete geçmekten içti: nap ödeceği aahakkak gibidir. Yeni Yugcslavya hükümeti, temitini da ver- se, böyle kuvvetl istihfaf edilmiyecek bir “memletokin bitaraf kalması, Ala manyayı dalma endişeye düşürecektir. © cihelte Almanya ya Yugcalavya yü- zünden, Balkanlardaki plânını değiş- tirecek, yahut da yine plânının hari- ginde başına bir de Yugoslavya harbi açmak mocburiyetinde kalacaktır. Göürülüyor ki, Mihyer devletleri ge- rek harp sahasında, gerek siyaset sa hasında ummadıkları darbelere hep Balkanisrın küçük devletlerinden ina. Tuz kalmışlardır. Bu da Balkanlılar hesabına hakiksten mucibi memnuni- yettir. Balkanlarda, vâkıa Mihver kare gağında zaaf gösteren devletler de oi- muştur. Fakat mükavemet görteren devletlerin yaptıkları hizmet, mutavaat göslerenlerin sebebiyet verdikleri za- zarı kat kat telâfi edecek muhiek gl mıştır.» demektedir. ĞBi l KTENKİDİ, , Lokantalarda yemek listelerini okur mu- sunuz? Lokanta — camekânlarında yiyecek şey teş'.ir etmenin ya- sak edildiğini veya edileceği- ni gazetelerde okuduğum va- kit, doğrusu üzüldüm. Tabia- tim iktizası, hoşlanmadığım bir şey de, lokantaya girdik- ten sonra, yemek İistesi oku- maktır. Evvelâ, bunu şunun için sevmem: Her yemeğin karşısında fiyatı — yazılıdır. Sanki, bu fiyatlar, o yemeğin haysiyet derecesini gösteren bir miyardır. Meselâ, karşı« sında 20 kuruş yazılı yemek- le, karşısında 40 kuruş yazılı yemeğin, nasıl altalta, bu li te üzerinde idiğini me- rak edersiniz.. Ucuz olan için, bu hal, ol: :;lnsı haysiyetşiken bir şeyx Halbuki, - vitrinlerde ye« mekler olunca, daha kapıdam girerken, bir tanesi gözünüze batar ve içniz çeker.. Oturur, oturmaz: | — Şu bud iskaradan bir ta- ne yaptırt, dersiniz.. Oh, listeye bakmıya hiç lü- _’*_ı Yanınızdaki masada, ba- karsınız ki, bir zat, höpürdete höpürdete bir mercimek çor. bası içmektedir. İşte size bir yemek daha.. Garson masa- nızdan uzaklaşırken seslenir- siniz: — But oluncıya kadar, bir İçiniz ısınır.. na değilse blie, sıra sıra ten- cerelerin ateş üstünde durdu- ğu «mahalli mahsus» a gi- derler. Gözlerini dört açarak, hidir, anlamıyorum. Bilâkis, iştiha açması bakımından da. ha şayanı tercih değil midir?. Ben, lokantaya, muayyen bir saatte değil, karnımın, iyi- ce acıktığı, artık, daha fazla işi de yapayım, haydi, şunu da yapayım, derken, bir de bakarım, saat ikiye geliyor. Lokantaya — girdiğim za- man, artık, bende, liste filân okuyacak takat Z İlk okullar bu sabah tatil edildi Şehrimiz İlk Okulları bu sabah« tan itibaren «dinlenme tatili» ne başlamışlardır. Tatil 7 nisana ka- dar devam edecektir. Talebelerin karneleri dün tevzi olunmuştur. Sepimizin DERDİ iyer verilmiye Laşlanmıştır. Gece- programlarında alafranga parçalar daha çoktur. — Halbuki radyoları- amzda —Avrupanın herhangi bir merkezini açırak Garp musikisini yerinden dinlemak her zaman için mümkündür. Racdiyo idaresinin de bu imklni hatırlıyarak abönlerine - Gürp e- serleri yerine Şark müsikisinin soçkin parçalarını, milif halk şar. kalerıni dinletmesi herhüalde daha

Bu sayıdan diğer sayfalar: