April 17, 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

April 17, 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

UPA HARBİNİN. BN Stantinin Yunanistani Almanyasına pek dosttu. * Almanya ile harp halim- Fransanın, İngiltere- gördükleri Selânikte de Venizelosun bir. hükümet. a müttefikleri için Se- ine dost olan Ve- hükümetine yardım zara- Heyik Bükümeti artık İn- e n, Rusyanın ve h müttefiki olmuş demek- lüiğe 6 zaman müttefik- çıkarmak işi Sırplara R les Yunanisananma yar- | Cen öteye geçmiş değil- | | sonunda görüldü ğe asker ihracı ile başlı- A0t seferi umumi harbi ©r lehine neticclendire- ğ büyük bir âmil olmuş- git Uzun bir tarihi var- veğn * #keri muharrirleri ol- Mareşali meşhur Fon e mapile ibtisas erbabı olsun skölkr selerine dair uzun lar, bir çok müta- lerdir. Bunları 0- Dü Sönüne kuüvvetli düş- #6i oAY *nİ Almanya ve Avus- aldkka catistan, sonra da Bul- Arının taarruzuna uğra- ğ le istilâ edilmiş bir ğ Belir. Sırbistanm o ha- Ğ İngiltereden, Fran- kuvvetli müttefikle- Yardım beklemek hakkıdır. herşey imküna tabi, Sırbit> İlm edilecek, lâkin kâfi bunu temin için zaman İngiliz kumandanı Ge- lilnin ısrarı ile Orfani kör- Vardara kadar İngiliz or- yarafından sağlam surette tutulmuştu. Fransız ku- 4 General Sarayın emri 8 fırka bulunuyordu. € Y buçuk da İtalyan fır- Biraz da Rus asvkeri Üİ Venizelosun Vu- uş. £ u daha teşekkül halim Hulâsa müttefiklerin elin- kisi kuvvetin ı!t;: | imiş, 917 bahat 1 bir taarroza geçmek için tin arkasında ihtiyata lü- mu da söylemeğe ha- M İtgilizler için bu ihtiyat temin etmeden, la- ..z"*—ıl bir taarruza geç- Börülmüyordu. Halbuki seneleri hatırla- tlim hali o zaman ne harp (lüğu tezahür ediyor. Çikar çıkmaz Cermam n göltkavemet iztirarın- ...ı“—— bütün kahra- U5 lükiş € Müdafaası ile da- l..,__"-lıı itibarile üstün b yenmek mümkün m—ızs çıktıktan bir e ÜY eylülünde famamile dü a çi ':n_"“î ;::h tutan Sırp- vutluk dağ- allak süretile ve tabil ya ııı_âtmk denizi kena- tklen başka çare kal hn“"""' bu zaruri di He müttefiklerin Se- araşağı ” Kuvvet biriktrme: Geğilgilesen zaman hafta ir. Aradan seneler ED SEROMAN: 115 geçti. İngiliz ve Fransız hükümet- leri hep girişilecek taarruzu mü- nakaşa ediyorlardı. Halbuki dal- ma da ayni mesele üzerinde kalı- yorlardı: İhtiyat kuvveti temin et- mek. Sonra Framsz ve İngill: mandanları arasındaki işbirliğini iyiden iyye tesis eylemek de ayrı bir mesele olmuşta. Bu lşlu'!ı. müzakerelerle zaman geçmiş, is- tilâ altında kalmış Sırplar da hep gelecek yardımı - beklemişlerdir. Bu ıztırap anlatılır gibi değildir. Müttefikler tavafı o zaman Alman- ya, Avusturya ve Bulgaristan kuv- vetlerine karşı adot itibarile üs- tün olamıyoslardı. Yalnız hare kât başladıktan sonra İngiliz top- larının çok iş gördüğü anlaşılmış ve İngiliz tayyarelerinin faaliyeti de müessir olmuştur. Ondan sonra gitgide harekât müttefiklerin le. hine neticeler vermiştir. Nihayet bir gün gelmiştir ki Selânik sefe- rinden beklenen netice kat kat e- de edilmiş, Sırplar da — muzalfer olmuşlardır. (;:;m harpte Selâniğin İngiliz- ler elinde bulunması şu noktadan da bilbassa elzemdi: Krıll Kos- tantinin Yunanistanı hep Alman- yaya dost kaldıkça Yunan sahille- ri Alman tahtelbahirlerinin uğra- ğ olup kalacak, bu yüzden Akde- «niz yolları tehlikeye girecekti. Se- n ele geçirilmesi ile İngi- :liıîğiYımın 'ı::ıîllerlıl mürakabe edebiliyorlardı. Bugün ise mütte- fik Yunanistanın bütün adaları ve sahilleri İngilizlere yabancı de- HALK ÜTUNU. İş Ve İşçi Arıyanlar, gikâyetler, temenni- ler ve müşküller Genç bir ressam iş : rıyor eİstanbul Güzel San'atlar Akademi- zinde Lahsil etmekteyim. Geçim vazi- yetim iyi değildir. Mektebimniz bir kaç Bgüne kedar tatil olacağı için tatil müd- detince, verilecek iş müsalt ise tahall devresinde de öğleden sonraları çalış- mak üzere bir İş ırvv::_(:w iyi resim yapar, tezyinat, orusyon bilirim. Evlerde resim, elişleri hocali. Binı tercihi İş verecek olun Sayın kimanln şu adrese mektupla maü- rını beklerim, «Boşiktaş, Ci- a maballesi, Akdoğun - cadde- 'Refik sokak No. 47 Necdet> Bi, Gazi Genç bir kız İş arıyor gayet Güzgün, ertamektebin afına kadar okumuş afif, penç bir Kut ağlevi zarüret icabi olarak kar Akâr bi müsalt bir İş ara- maatkâr bir nârıu.ıem eee Yazısı T inci sını gelkat elini - g Di a ühlerem iş sahiplerinin zat 'Güzetesi Halk Sütunu (N. go Miracantlarını rica ede- 5) rümuzüna Mi rim Geten Mektuplar ve Ga- N D — Kasımpaşa ve Gör Üi 3ç ver. mılı!nadm gize z tatada, t Tn gelmiştir. Acele 8 irmanız. mereiklur. a Sen de Seveceksin / Yazan : ETEM izZET BE Dektor » Sadace öcedi ve, yüllece benden sordu. SDi ada " a"“lrlı.ı: lıu_:.i"ı €tti bu? | Si lı.. hiz A set. cııımıı.—sıı.. n SÜÜ NEcibi çok teklikili but- GÜ sana, karde, '*'"'Allııı bili, yor, Acar i diye sordu. K” NİCE | değil anima, galiba LN ZZ Tincak senin ve ONUL ..::ıı karşı hareketinit dok! den kaçmamış — Birşey — Fek ı.krl iribil Ça Naib rabıtaları nin akrabaya k haf oluyer- yakın ı M__A_HKEMELERDE: Hayır düşün komşu- na, hayır gelsin başına “ Şu tazminatı kurtarırsam, inşal- lah beraber bir papaz uçururuz,, : HÜSEYİN BEHÇET Şikâyet hakkımız Bir müddet — evvel, tram- bilhassa biletleri atmak için Baçii, aörl itadi Ka konmuştu. Bu kutulardan birisini, ge- çen gün gördüm. Bir adam, ve muhakkak ki ağırca bir a- dam, bu canım kutunun üs- füne oturuvermiş ve ezmiş, harap etmiş. Bu işi, gündüz değil, gece yapmış olduğu muhakkak. Çünkü, bahsetti- gim tramvay durağı şehrin çok kalabalık bir semtidir. Ve gündüzleri arı kovanı gi- bi işler. Sokaklara kâğıt, çöp atıl- maması için, bugüne kadar yapılan propaganda, bu çöp | kutusunu kıran vatandaşa hiç tesir etmemiş! Yere, kâ- | ğu, çöp atmamasını istedi miz bu vatandaş, bu en basit | hemşehrilik terbiyesine - mu- halif hareket etmekle iktifa etmemiş, üstelik, şehre ait | bir vasıtayı tahrip etmiştir. İstanbulu temiz tutmıya, güzel yapmıya, imar etmiye çalışmak hepimizin vazifesi- dir. Belediyenin yaptığını biz bozarsak, o zaman, bü- tün şikâyet hakkımızı hkay- bederiz. BÜRHAN CEVAT eu Doğan çocuk metler görülürse. Umunl bir zatiyet, ağızda, ba - husus dudak tarafında bir çar - piklik hasıl olup da memeyi lüyi> kile ağzına alamıyacak hal gö - rülmesi: yahut kaşıkla ağzına süt alılmak süretile beslemelidir. Eğer çocuğun bünyesi kuvvet- N olur da, tekrar memeyi dağru - dan doğrüya ağzına alacak ka - dâr iktidar gösterirse, yine me - me almasına müsade — etmelidir. Fakat bu zaman ananın südü çe- kilmiş bulunursa, yine bir süt ni- neye müracaat icap eder. 2 — Annede aşağıdaki alâmet- ler görülürse: Süt bozukluğu, z gelmesi, me- me tepesinin çocuk ağrına gine- cek kadar teşekkül etmemiş ol - ması, umuml — zafiyel, — ve » rem, sar'a, delilik veyahut çocu- ifa geçmesi melhuz basta'ıklardan birinin tahakkuk etmesi, anne - nin birden bine sari bir hastalığa uğraması gibi. Annenin dışarıda vüziyet dola- yizile çalışmıya Meebur. kalması dm çocuğu sütsüz bırakabilir. Fa- xat her halde ilk aylarda çocuğa BÜt vermekten — çekinmemelidir. Çocuğu #ütten — kesmek — için doktorun reyi alınmalıdır. Naciye böyle söyleyince tuhafıma gitti: — Çok garipsin çocuğum. Bir- şey yek ki, senden saklıyayım, Ni- | hayet, bu çocuğun bir meenun gi- bi beni sevdiğini biliyorsün. Ka- hahat benim değil. Deliliğinin ce- zasını çekti. — Peki sen nasıl gittin araya? — Mektup yazmıştı, Kendisi öldüreceğini haher veriyordu. Bu- na mâni olmak istedim. Fakal, ye- tişemedim. Zehir çmişt, Kurtul- | ması hakkalen bir mucizedir. — Yalnız doktorun hir nokta da- ha nazarı dikkatini celbetmiş!. — Hangisi?. — En tutkun Âşıklar gibi biri- birlerinden ayrıldılar, fakat, san- ra Lütfiye hiç hastaneye gelme- di, diyor. Hajbuki, Halil Necip de | hastanede hep seni tahayyül et- miş, hep seni sayıklamış!. e oldum. e ettim: bu çocük- Dedim, endişemi dm ne oli yoldan çeviremedim. Yarın öbür ? Bir türlü onu bu | üyük skandal çı- — Maşallah Hafız Bey... — Maşallah miyrim., Sıktıktan sonra eğilip birbirle- rinin ellerini öptüler. — Nasılsın hazret? — Çok şükür miyrim., Sen ne âlemdesin? — Vallahi, iyi diyelim de iyi olahmn.. Buralarda ne işin var? — Bizim küçük, yani torunum, sapanla bir taş atmış. Komşunun çocuğunun gözüne gelmiş. Rab- bim muhafaza etsin, gözü akıver- miş. Kaza.. Kaza amma, işte bura- lara gidip geliyoruz. Galiba bugün karar verecekler... Ya senin işin ne? — Benimki uzun.. Anlatmakla | bitmez ki... —No yük derdin? <— Gel şöyle oturalım da birer | sigara tellendirelim.. Hem dinle- niriz.. Hem de anlatırım... | Bir kanepeye oturdular. Bir | tanesi, fakfon tütün tabakasını ce-| binden çıkarıp kapağını açtı.. Bi- ver Sigara alıp yaktılar.. Derdi an“ | latmakla bitmiyen, anlatmağa başr | | ladiz — Biz, bir yeni ev aldık.. Bili- | yorsun! | —— Bilmiyorum. Duydum sade.. | Güle güle oturun.. Uğurlu ka - | demli olsun.. | Ttürler versin... Evin, genişçe bir | bahçesi, bahçede de oşcarı müs- — Teşekkür ederim.. Allah ö - | miresi var, Yanımızdaki evde, me- raklı, evhamlı sinirli bir zat otu: ruyor. Maliyeden mütekalt... O- nun bahçesinde de bâzı Meyva a-. gaçları var. Aradaki duvar diz boyu... Onun bahçesinde, bizim duvarın keharında bir şeftali a- ğadı var. Kötü, aşısız, berbat bir şeftali... Bizim bahçede de tesa- düf bu ya, ayni hizada bir ceviz ağacı var. Dalh budaklı.. Kom- şunün bahçesine doğru da dal bu- dak salmış... Bizim cevizin.dal - ları, onun şeftali ağacının dalla - rile çatışıyor. Geçen sene de bu yüzden epey çekiştik.. Kış gelin- ce, ihtilâf bertaraf oldu. Şimdi ye- | niden başladı: Hayrola? Pok mi bü- boğuyor.. Bizim taraftaki dalları kestirin! diye tutturdu. Birkaç defalar söyledi.. Ben al- dırış etmedim. Nihayet geçen gün, on beş on altı yaşlarında bir oğlu var, onün eline bir testere ver. miş, bizim ceviz ağacına çıkar - mıiş.. Çocuk, elindeki testere ile başlamış cevizin dallarını kesme- ğe... Biz sokak üstündeki odada oturuyoruz. Tabii hiç farkında de- ğiliz... Çocuk, dalları budamış da karacağından korkuyorum. Ve., saklamadan süyledim: — Bu dakikada da hülâ onu me- rak etmekle vaktimi geçiriyorum. — Ni; di. Kendisile birleşmezsem tekrar hayatına kıyacağını baber verdi. | Bu sevdadan vazgeçmesini - yine | kendirine bildirdim. Fakat bu tek- | Tilimi nasıl karşıladı, ve yaptı bil- | miyorum, | Sağ mı, yaşıyor mu?, Ne yapı- yot?. Hiçbir haber alamadım!, Naciye, — Tuhatf şey.. Dedi, ilâve etti: — Kaç gün oluyor, Bunu böyle Buzün ilçüncü gün. — Ne yazdın ona?, | — Bir seyahate çıkmasını ve., | beni unutmasını istedim, | — Senin için kendisini ölü - mün kucağına pervasızca atan bi. | risinden bumu istemeni — bilmem amma onün yapmasını beklemen bayli zarip olm — Neden? | Âşık görmez ve. işitmez. Sen, ne budamış... Kimbilir kaç saat uğ- raşmış... Cevizin onların tarafın - daki dallarını, budaklarını kesip ağacı keleşe çevirmiş... Bizim kü- çük kız bir aralık bahçe tara « fındaki misafir — odasına * girmiş, bakmış ki ceviz ağacında komşu- nun oğlu, testereyle dalları kesi- yor. Koşa koşa gelip bana haber verdi. Misafir odasına koşup pen- cereden baktım. Çocuk, habire dal kesiyor. Pencereyi açıp seslendim: | — Oğlum ne yapıyorsun? Ya- zık günah değil mi dallara? On- lar kaç senede o hale geldi, nedir bu yaptığın? Ağacın Üzerinden dilini çıkarıp da âalay etmez mi? — Ben şimdi sana gösteririm! dedim. Misafir odasından fırladım. AÂşağıya inip mutfak kapısından bahçeye çıktım.. Çocuk, benim hiddetlendiğimi, bahçeye çıkaca- Bamı anlamış.. Ağaçtan alelâcele inmiş. Amma, bizim bühçede bir köpek vardır. Cins birşey hani... Bahçenin öbür ucunda, kulübe - sinde zincirle bağlıdır. Zincir mi | çözülmüş, köpek mi koparmış, ne olmuşsa olmuş, kurtulmuş, başı boş kalmış.. Çocuk telâşla ağaçtan inip kaçayım derken, Roza saldır- miş. dişlrini bacağına geçirmiş.. Ben mutfak kapısından çıkar « ken, bir feryattır koptu: — Annecim, annecim, diye!.. « Baktım ki, Roza fena yakalamış. Bir taraftan da hırlıyor. Neyse, yetiştim.. Çocuğu kurtardım. Kur- tardım amma, bacağı kan revan Öbür taraftan da babası bağı - rıyor: — Utanmadın mı parmak kadar çocuğun üstüne koskoca çoban kö- peğini saldırmağa.. A insafsız a- dam! diye... şuna zarar yapayım derken, ken- din daha büyük zarara uğradın.. Ne istersin Allabın ağacından? Neyse, çocuğu sezaneye götür- düler.. Bacağını sarıp sarmaladı- lar., Bilmem, sakat mı kalacak, ne olacak?.. Sonra da işte dava ettiler. Sözde ben köpeği kasden salıp da çocuğu ısırtmışım... Onlar öyle — yapınca, bir istida da ben verdim. Ağacımı kestikleri için zarar ziyan istiyorum. İşte bugün muhakeme başlıyor. Bakalım, ha- yızlısı... — Haydi hayırlısı!.. — Hah, işte çağırıyorlar. Gel de dinle.., sen de (Devamı 4 üncüde) | — Yaymaz da onun için. Bir insan bütün teşebbüsle- zinin akametö uğradığını göl nihayet davasının üzerin: etmez değil mi?, — Haklısın. Fakat, aşk kör ve sağırdır. — Yani?, — Bilmem anlatamadım mu?, kadar onu iknaa çalıştın, fakat, bir an onu yolundan çevirebildir mi? Nihayet ölüme kadar pervasızca atıldı. — Evet, ben yetişmeseydim, bel- ki de şimdi çoktan ölmüş olacaktı. — Ben de öyle tahmin ediyorum. Allahtan olmuş ki, bizim doktoru da bulmuşlar. — Hakikaten çok hâzik kir dak- terl. — Muhakkak, — Sen ne yaptın dekterla?. Naciye kara gözlerini parlata- — İyiliğe doğru gidiyoruz. Ne Diyorlar? JİKDAM Nisanda kar yağma- Profesör B. Şükrü Baban «Kukaço isimli bugünkü — Başmakalesinde &- cümle: «Bugün Büyük Britanya, Almam kat- Kkacının iki ucundan birini gevşetmi- ye mecburdur. Balkan ve Müsir mün- tebalarından biri tercih edilerek ora- da kuvvetler teksif edilmek — zarureti vardır.> demaktedir. CUMHURİYET B. Yunuş Nadi «Amerikan müdaha- nihayet kendisinin de harbe iştirakini zaruri kılacak hüdişelere sebep olamaz mu? Doğrusu bu bususta Amerika ka- zarını her gün daha ziyade kat'lleşen bir cereyanla ilerletiyor, yani icap e- derse harbe fillen de Iştirakten çekin- miyeceğini gösteriyor, ve hattâ belki için için bunu — zarur! bile görmekte bulunuyor. Bu itibarla meselenin o ta- ratı Mihverin vereceği karara tâbi sa- yılabilir. Amerikayı filen harbe — işti- Töke kadar ileri götürmekle Mühverin menfasti var mıdır?. Mihverin eli A- merikaya erişemiyeceği için sacayağın Avrupalı ayakları bunu — istiyemezler. Meğer ki japonyayı bu işe koşabilsin ler. O da şimdiki halde bunu göse al- ktadır. Üçlü Pakt hariçten bir ü rbe karışırsa ona karşı müşterek hareketl mecburf gösteriyor. Japoayanın elinde şu silâh var: — Amerika barbe karışmadı ki, ka- rışmıyor. kiz Diyor. Filhakika bu şekilde Japon- yfr için Amerikaya karşı harbe giriş- mekte hiç bir meçburiyet yoktur. O Girmeyince ise diğerleri ne yapsınlar? İşte Amerikan müdahalesi bu şart- lar altında daima müterakki bir inki- yaf göztermekte —devam ediyor> de- mektedir. YENİ SABAH B. Hüseyin Cahit Yalçın <Yugoslav Bulgur münazebetleri> isimli bugünkü Başyazısında czcümle: «Bulgaristan kendi topraklarını Yu- ya karşı vukua gelen düşmün n için bir hareket üssü haline sakmuştur. Bulgaristan ebedi dostu Yugodlayyanın — düşmanlarını - kendi Koynunda besliyor, onlara hizmet e- diyor, ber türlü yardımda bulunuyor. Banki kendisi tarafından böyle en fe- anca bir hareket sadir olma- Mmütezallimane bir tavır ta- Bulgar topraklarının Yugoslav tayyareleri taralından — hambardımman edilmiş olduğunda şikkyet etmesi hiç bir tarafta Bulgaristan Jehnde bir ce- A sözde giçek demetleri mi alacaklardı? man küvvetleri * Bulgaristanın hareketle kendisine tecavüz eden Al- maa kuvvtlerine Bulgaristanda dar beler indirmek hakkına ölbette mâ- liktir. Alman — kuvvetlerini hudutları içine glan Bulgarlstandır ki Yugoslav- lara bu hakkı vermiştir. Ufak bir tetkik ve mülâhaza Bul- gar sebeplerinin değersizliğini göster- miye işte kâfi geliyor. —Binsenaleyh den ibaret / ölabileceğini - düşünmek Dek tabildir. Acaba Alınan — orduları Balkanlara yaptıkları tecavüzde mu- yaffak olamıyacaklarını nladilar, - kıştılar da Bulgar kuvvetlerini — istih- dam etmeyi mi düşünüyorlar? Bu mü- nasebet kesilmesi Rulgar askerlerinin mezbahaya gönderilmelerinin mukad- Şeğmüsini wi taşküi ööğeeitir” Maneler TASVİRİEFKÂR Tasviri Efkâr imzalı ve aponya, bu. işten acaba kürlı ma, yoksa zararlı ma eçıkacak?» isimli bugünkü — Başmaka- dede: «Vükil Şaponya çok küvvetli bir. Gevlettir. Hattâ Uzak Şarkın İngiltere- & addedilmektedir. Harp sahalarında | meler yapabileceğini de 1904 de, bütün dünyayı hayran ve takdirhan ederek ipet eylemiştir. Şimdi be İngiltere Gürpla bir hayat ve memat cidaliyle meşguldür, Amerika da ona yardım taahihüdünden dolayı Asyada bir ma- ceraya atılmaktaa hiç şüphesiz müç- teniptir. Fskat Japonya bu iki büyük ve inatçı milletin, buğünkü müşkül | vaziyetlerine bakıp ta aldanmamalıdır. İngiltere en kavi bir düşmanın — bile darbelerine mukavemet eylediği — gibi senclerle sabretisin! de bilir, Bir gün Garp cephesi / davasını bitirdiği tak- dirde ise Şarkta da hosap soracağı muhakkaktır, Bu ihtimal . bugün için bir — hayli uzak, bir hayli meşkük — görünebilir. Fokat siyasat udamlarının esas vazife- #i yalnız bugünü düşünmek dağii, ver- dikleri kararların billamma — senalarca sonra zubur edebilecek netice ve âkı betlerini vaktinde — derpiş eylemektir. İşte bundan dolayıdır, ki yeni Imzala- nan misak münasebetiyle «Japonya a- caba bunda kâr mi, yöksa zarar mi etti'> sualini sormükta tereddit etmi- yarut. denmektedir. İstanbul gümrügü- nün yeni bütcesi İstanbul Gümrükler Başmü - dürlüğünün yeni bütçe ve kad - roları hazırlanmış, Ankaraya gön- derilmişlir. Bütçe ve kadrolarda Dedi, ilâve etti : ÇArkası Var) geçen söneye göre hiçbir - esaslı değişiklik yoktur. sı hoş bir şey değil amma biz İstanbulda, bir kaç güm lük geçenki soğuklar müstes- na, bahara girdik. Hele, dar ha evvelki sıcaklar neydi?. Ayni ajans telgraflarının haber verdiğine göre, böyle mevsimsiz. kar yağması, ü- zerleri çiçek dolu o canım meyva — ağaçlarını yakmış, . kavurmuş! — Çiçekli ağaş ü- zerinde kar seyretmek, ne hazin bir manzara arzeder?. Ben, Nisanda, İstanbulda da kar yağdığını hatırlarım, Fakat, Nisanda kar yağması, insana çok dokunur, âdeta, gücüne gider. Allahın yaptı- gını kul nasıl çok görür?. Fakat, Nisanda, ılık bir hava, güneşli bir gök yüzü, haydi bilemediniz, arasıra serin bir rüzgârla karışık, devamsız bir yağmur bekler« ken, kar yağması, hiç te hoş bir şey değildir. y Şubatta, Kânunlarda kar yağmasını tabii karşılarız. Meselâ, yeni yıl girerken, lâ» pa lâpa kar düşmesini ne ka- dar bekleriz. Aksi gibi de, bakarsınız, yağmaz, müba- rek.. Karı, yalnız, Yılbaşı münasebetile süslenmiy, ba- zı mağaza vitrinlerinde pa- muklar halinde görürsünüz.. Herhalde, bahara girince, artık kıştan bıkmış oluyoruz, Bu haletiruhiye ile insan, kara tahammül edemiyor. İs- tiyoruz ki, aylarca hasretini çektiğimiz güneşi, ılık hava- yı, yeşil çayırları, kırları, lim, seyredelim. Allah, herkesin gönlüne göre verse.. Vermez ki., Gö- mül bu, neler ister, neler ar- zular, neler.. - R. SABİT Nafia vekâletinin bir tebliği Natıa Vekâleti münakasalara iştirak edenler hakkında bugüm gu tebliği yapmıştır: «Eksiltmeye çıkarılar her İş için, münakasaya — iştirak etmek istiyenlere Nafın Vekâleli tara fından verilen ehliyetnameler yab mız O işe mahsus olmak ve bir de- fa kullanmak üzere kıymeti olan bir vesikadır. Bazı müesseselerin bir iş için ve bir defaya mahsus olmak üzere verilen bu ehliyet vesikasını da- âmi bir ehliyetname gibi ve rek- lâm mâahiyetinde — kullanmakta oldukları görülmektedir. Bu ve - sikalar eksiltmeye çıkarılan işin mahiyetine göre verildiği ve hiç bir zaman dalmi ilân mahiyetinde olmadığı hususu alâkadarların ma- lümu olmak üzere ilân olunur.» Birimizin, : rı_.,,;,,.;z;,.DEDDII Bu yardımı esir- gememeli Küçük Mustafa paşada, — Gül 1 numarada oğlu sokağında Otuzan Giritli Müseyin Muztafa diyor ki: #Hükümetimizin arker uilelerine yardım — ettiğini — memriüniyetle Börüyoruz. Ben de fakir olduğum dan bundan iztifade için müra » Caatta blundum. —Üçü mektep - 'te okuyan beş çocuğum var. Pa - kat ailem Cibali fabrikasında ça- liştığı İlert sürülerek bu. yardım çocuklarımdan esirgendi. Halbü- ki ailemin uldığı para, o da haf- tada bir iki üç gün çalışarak ka- zandığı yüz eli kuruş kodar bir paradır. Allemin bu kadar az ka- zancının. yavrularıma — yardıma mani olmıyacağını, altkadartarın bu müracsatımı şefkatle gör önü- ne alacaklarını ümit ediyarım.»

Bu sayıdan diğer sayfalar: