7 Mayıs 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

7 Mayıs 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 HARBİNİN MESELELERİ | drellez.. Kemal SUNMAN takvime göre nisanın Hidrellez olur, Şim- Fakat ımupı har- ahar- llıdı-elleı ise imin tam olgun za- her yerde ayrı ay- kendine mahsus Yar, Biraz bunlardan ğ eskiden muharebe e- * İç, tetin müşkülüt karşı- | Corcu çağırdıkları 0- 'cun — İngilterenin | y sayılan bir aziz ol- lur. Şarktaki Hidrel- izlerin bu azizi | Manı dikkat bir yakın- Hidrellezin aslı ma- | Ve Elyas, Vanesine göre Hızır ta olan bir peygam- Senenin muayyen — bil Yani Hidrellez de - El- berle ükat eder. tmber de gökyüzünde- Yete göre her iki zat | bu kadarla kalmış | 4 Hidrellez an' Rumların Aya Protestan İngilizlerin Va birbirime girift bir şek- Ür, Filistinde doğduğu | Cercis isminde - bir | bahsedilmektedir. telif: Cercis belki de eskiden Kapadokya y Hlmdiki Sıvas, Kayse- inde dünyaya gelmiş lr. Kendisi hıristiyan- h ise hiristiyanların 'dan türlü e- Rördükleri bir devirdi. , Szizlerinin menkıbele- — İç Cercis yani Aya Yorgi İzmitte öldürülmüş- 'etin böyle birkaç Var, Fakat rivayet- yaklaştırınca Cercis İN nasıl bir kahraman- Yaşattığı gürülüyer: Cesur bir kahraman- imdarın kızını — bir 'Ye girişmekte hiç te- tür. Sonunda bu Muvaffak olan genç Yaşı ilerledikçe kendi- anlığı müdafaaya vak- h , Uğurda öldüğü an'ane- gelmiştir. Bu meş- İ Sünüü de 23 nisandır. ki Sen Core, Aya tİs ve nihayet Hidrel- kağtda birleşiyor. An'ana tamamile şarktan şarkta o kadar teb- Biz Yorginin an'anesile İN Ehlisalip seferle- | g fanışmışlar. | F onu tamamile be- * bu aziz bu suretle keçerek Sen Core terenin hâmisi *Gâha uzatmak 'da müm- babı tarafından ya- göz atarak çıka- aa daha ziyade yacak, Yalnız şun- tlmeden geçmemek | Elyas dalma yaşı- AROMAN: 135 Ananeye göre ebedi bir hayat yaşıyarak senede bir gün yer yüzünde bu- luşanlar da dünyaya taze bir bahar getirmiş oluyor- lar.. yorlar. Çünkü her ikisi de baharı temsil ediyorlar. Hilkat için daimi bir tekâmül ve daimi bir bahar var, Cercisin veya Corcum öldürdüğü ejderha da karanlıktır, kıştır. Nisanın 23 ünde artık kış mağlüp edilmiş, ba- harın galebesi bir kere daha gö- rülmüştür. Kıra aarruz eden ejderhayı par- çalamak işi Cercis için me kelay olmuş, ne de çabuk bitmiştir. Fa- | kat kaf'i galebeyi kazandıktan sonra bu mücadele kahramanın mda artık pek kolay görül - ür. Kat'i galebe.. Yuni baha- rın kışa galebesi, aydınlığın ka- ranlıkları delmesi, tahakkümün |de adalete mağlüp olması, İnsaniyet asırlardanberi bu ga- yeleri türlü sekil ve suretlerle be- nimsemektedir. Kadıköyde pa- isif korunma Kadıköy kazasında önümüzdeki pazar günü saat 10 da pasif ko - runma ve paraşütçülere karşı mü. dafaa denemeleri yapılacaktır. Be. yoğlu kazasında yapılacak dene- melerin günü henüz kararlaşma - HALK ÜTUNU. İş Ve İşçi Arıyanlar, şgikâyetler, temenni- ler ve müşküller Bir genç her nevi İş arıyor 25 yaşında elektrik ve her nevi iş- lerden amlar müstalt bir genç kanant- kür bir Ücretle iş uramsıktadır. Muh- terem iş sahiplerinin lütfen — Ciballde İnhisarlar Matbaasında mürettip Bay BSamiye müracaatları rica olunur, İş arayan genç bir kız Lise tahailini bitirmiş genç bir kız, resmi ve hüsüsl müesseselerde, yazı- Manelerde iş aramakladır. İş sahipleri- min Son Telgraf Halk sütunu vasıta- siyle <Nebahet> ismine — müracaatları rica olunur. İş hayatına yeni karışmak isteyen genç bir kız Yazısı düzgün, biraz daklilo bilen ve grtaokulun & inci sınıfına kadar öku- muş 17 yaşında bir kazım, Allevt va- ziyetim dolayısiyle hayalımı, İstikba- limi kendim çalışarak temin etmek mecburiyelinde — bulunduğumdan — İş sahasına atılmak — istiyorum. Bana iş vermek suretiyle hem himayeye muh- taç Dir kıza en büyük bir yardımda bulunacak ve hem de onun istikbalini hazırlıyacak olan — yazıhine, hutust müctsese ve emsali iş yerleri sahiple- rinin Son Telgraf Halk Sütunu Se- mahat işmine müracaatlarını diler ve kendilerine şimdiden en derin minnet, şükran hizleriyle teşekkürü bir borç bilicim. Anadolulu bir genç iş arıyor !7 yaşında orta okul üçüncü e- mıfa kadar okumuş, hayatta kim- sesi olmuyan Anadolulu bir genç her nevi iş aramaktadır. Yazı ve hesap işlerine vâkıf olduğu gibi daktilo da bilir. Muhterem iş sahiplerinn Halk sütununda (H. 967) — Tumuzuna müracaatları rica olunur. &n de Seveceksin / Yazan : ETEM İZZET BENİCE 'ıiu vermiyorum. İn- | 'l Yarken bir kaşka an | G meleri ne f ':::ı bu kadar gadr im haksızlığa kar- .:','.:- sevkeden birebir. K le ölüm arasındaki ___ıe bu karar yakın Si bi İnsan niçin ihtirasa birçok şeylerin sa- H.k'""“ıınııı Güvenite- Mesnet bile yok- Payıma şöyle dü- ' yaşıyabildiği 1 türlüsünü düşünmek daha doğru mu?, Hayat ebedi imiş gibi tasav- vur ederek bütün ömürlerimi di- dinmekle geçiren ve en sonunda servetlerinin urnıııe bile el sür- meden göçüp gidenler sanki daha iyi Belki yorula ye- rula takatsiz düşen bir iskelet gi- bi hayat, iştiha, zevk, meş'e adına iç birinin tadına bile gidiyorlar. Niha- yet, hayat nsanlar için sadece ze- run, didinmenin, mücadelemin ha- mallığını yapmaktan ibaret kal mamalıdır. NİKÂHA DAVERN Braye Naciye, — Gemisimi yürüten kaptandır.. Bedikleri doğru. Kız ue yaptı, medreseler Bir gazetede okuduk; diye kadar boş duran ve lııı- hangi bir şekilde istifade e- dilmiyen bir iki medrese, Ço- cuk Yuvası haline getirilmiş- tir, Yurdda çocuklar barındı- rılıyor, bakılıyor, oynuyor, | hattâ terbiye ediliyor. İstanbulda, medrese çok- tar. Mühim Bir kısmı harap- tır. Bir işe yaramaz, öyle du- rur. Bunlardan, vaziyetlerine göre pek âlâ istifade edilebi- lir, Bir kısım medreseler, tah- sil gençliği için barınma yurd- ları olabilir. Bu medreselerden bir kis- mından istifade için, belki, küçük bir himmet, biraz ta- mir vesaire lâzımdır. Beledi- ye bütçesinden, ümit ediyo- ruz ki, bu husus temin oluna- | bilir. Çocuk Yuvası yapılan med- reseleri duyduktan sonra, bu fikri bulanları takdir etmek isteriz. Medreselerin yanında ve ortasında avlular vardır. şartiyle pek âlâ güzel yerler. dir. BÜRHAN CEVAT Tarihi eserleri ve yazıları ile tanınmış olan İstanbul bir numa- ralı kazanç itiraz kemisyonu ra: portörü Mehmet Zeki Pakalının oğlu, muhakemat memurlarından Namık Pakalınla Üsküdar Ameri- kan kız lisesi ve Kadıköy üçüncü arta mektebi ingilizce muallimle- rinden Seniye Pakalının kardeşi Haydarpaşa lisesi mezunlarından Faruk Pakalın tutulduğu hasta- lıktan — kurtulamıyarak — Allahin bugünkü çarşamba günü saat dörtte Kadıköyünde İnönü soka- ğında 28 numaralı evinden kaldı- rılarak namazı Osmanağa cami- inde kılındıktan sonra Karacaah- metteki aile mezarlğına gömüle- cektir. Memlekete faydalı bir uzuv ol- mağa namzet bulunan ve haygta doyamıyan bu kıymetli gence Al- Tah râhmet eylesin. Gül reçeli Şark mületleri kadar güle iü bar etmiş olan millet azdır. Son- ra dikkat ederseniz, biz. kımızı güle daha çok kıymet veririz. Bus da belki bu gülüün kendi basi- yetlerinden ileri geliyor. Filhaki- | Ü a karmazı gül, tâ İbnisinadanbe- el hekimlikçe makbuldür. İbnisi- na'nın bü gülden yaptığı ilâçler, asırlarca — vereme katşı bir deva olarak kullanılmıştır. — Gerçi ve- Tem şimdi kartızı gülle tedavi o- dülmtiyor. Fakat bu çiçeğin tâ çok zamandanberi — bekimlikte ir yer tuttuğunu — süyle- Buğün "A'l!'mlı.ln bildiği gibi, gülden yapacağımız Teçeller, ev- lerimzde bir liynet ilâcı olarak kullanılır. Kırmızı güllerden ya- pacağınız gül reçeli, bu mevslm- de vitaminleri iki xat olan tere- yağı ile birleşince, en enfes bir Kkshvaltı olur. etti, doktora vardı. Ben sön daki- kaya kadar buna inanmıyordum. Fakat, dün akşam geldi ve: — Perşembe günü nikâha bek- Byoruz kardeşim!. Mutlaka bek: liyorum. Dedi. Naciye bunu böyle söyleyince- ye kadar doktorla evlenebileceği- ne hakikaten inanmıyordum. Fa- kat, artık nikâh daveti yapıldığı- va göre bu bir hakikat. Kendi he- sabıma buna çok sevindiğimi iti- raf emeliyim, Aferin kıza!. Fakat, ben onun için ne kadar seving duyuyorsam, muhakkak ki © da benim için o derece üzgü his- sediyor. Ben sevinç içinde onum davetini kabul eder ver — Geliriz inşaallah.. Dediğim vakit, 6 da bama: — İnşaallak ben de senin Hakl Neciple nikâh ve düğüdüne gele- ceğim.. Mukabelesini yaptı. Amcak, bil- miyorum çok hedbim bir âmme | rasladı, ne oldu: — Beni geç yavrum!. 1 Bu avlular temiz tutulmak | Z BESİ TT GU LA AT SAA | Acıklı bir ölüm rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi | Amma, sülük insanın başına iş açarmış.. Hacamat yapmalıymış —Z Yazan: HÜSEYİN ÇET — Ah kardeşeiğim.. Bu kıza kaç söylecim. «Kızım, sen a- l ülük tutunma.. Hamrr-hn korkulacak nesi var? Şöyle zembereği kurdun mu, çat çat, nekadar pis kan varsa vücutta “alıp çıkarıverir.. Senede bir defa, mayıs ayında pis kanları akıtmak lâzımdır, hemşireciğim.. Bak, mayıs geldi.. Ben de kan al- dıracağım amma, ömrümde sülük tutur dım; hep hacamat yâpa- rım.. Yine öyle yapacağım. Sülük, Allah göstermesin, insanın başt. na işler açar ki, hekimler, hoca . lar çaresini bulamaz. — Dedim, hemşireciğim, dedim. Hepsini söyledim. Nereden duy- muşsa duymuş <ille sülük tutuna- cağım» diye tutlurdu. «Kızım, sa. na elimle hacamat yapayım!» de. dim.. Dinletemedim. — İşte, hem H başına, hem bizim başımı- za işler açtı. — Haydi kendi”başına iş açtı anlarım amma, sizin başınıza ne iş açacak? — Bizim başımıza da açtı yal.. kemelerde neden dolaşıyoruz? sülükten mahkemeye düşül- düğünü de yeni duydum.. Aman hemşire, anlat şunu, nasıl oldu? — Gel şöyle bir kenara otura - lum da, enlatayım.., Gel, kız sen de buraya gel de otur... 'On yedi on sekiz yaşlarında ka. dar görünen, zayıf, sarı benizli genç kız, bir dudak büküş ve bu. Tün kıvırışla memnuniyetsizliğini i, Benim muhavereye ku- mı da farketmişti.. Kadımın kulağına eğilip bir şeyler söyledi Kâdın bana baktı.. Yük- sek sesle; — Ne olacak canım, dedi. Ayıp bir şey değil ya bu... Sülüğü her- kes tulunur.. Herkes bilir. Ya oradan uzaklaşmak, yahut | da bir vesile bularak büsbütün onlara sokulup mahremleri olmak Tâzımdı. Bu yi, bu sü- lük hikâyesini kaçırmak isteme. dim, Bir iki adım daha yaklaşıp: — Valde, dedim. Sülük lâfını duydum mu, tepeden tırnağa ka. dar beni bir zangırlı, bir sinir | titremesi alır. Geçen senl, bu sü- lükten başımıza neler geldi, bir bilseniz? Bizim refika da geçen sene k — tutundu da, aylarla çekti.. Aman valdeciğim.. Emdi - ğimiz süt burnumuzdan geldi... İşte onun için, sölük lâfı işittim mi, acaba me oldu diye gayri ih. tiyari kulak kabartırım. Kadiın, kızına döndü: — Bak gördün mâ?. Ağabeyi . de biliyor. — Bek, sen de dinle de oğlum, kulağında bulunsun. Bir daha sü- lük lâfını ağızına alma!. Zayıf, sarı benizli genç kız, her halde benden utandı. Ağır adım- Dedim. Ve.. bu sözüm yine e- nuhla aramızda Halil Necip mev- auunun tazelenineside sebebiyet yardi. , — Neden?, — Neden olduğu belli., — Meyus olma!: — Meyus değilim, Hattâ o ka- dar çok şey gördüm ki. bütün bun- lara katlanmak cesaretini göster- dim, Halil Necibi unutmak da ni- hayet benim için daha çek zor, da- ha çok dayanılmaz olmiyacaktır. Ben daha çok enun gençliğine ve kendi kendisini kurban vermiş ol- maşına acıyacağım. *— Halbuki onu sevmişti 'vet, hâdiseler bütün irade ve şuur mükavemetime rağmen beni onun sevgisi ile buluşturmuya götürmüştü. Gerçek bir his feve- w seviyordum. Fakat, bu kadın için avunulmu- yacak bir hâdise değtldir. — Fakat, © çocuk eğer kendsini öldürdü ise muhakkak ki, bunun mes'uliyeti sende, Nuaciye böyle söyleyince birden Görmüyor musun, hemşire mah. | MAHKEMELERD Za Senede bir,Mayıs ayın- da kan almalıymış | larla, karşıda, — kapısının önüne büyük bir kalabalık birikmiş olan | mahkemeye doğru yürüyüp uzak. | laştı. Ben de kadınların yanına, kanepeye oturdum. Kulak kesil. dim. Kadın, anlatmağa başladı: Fatma hanımcığım., Bu kız, hiç söz dinlemiyor artık. Geçen » lerde, bütün vücudü, pütür pü. tür bir şeyler döktü, Komşular - dan, Müezzinin Hayriye var, Bol. ki anlar, diye ona göstermiş. O da «kan pisliğindendir.. Zamanı gel- di, sülük tutun.» demiş. İşte on - dan sonra, tutturdu. Sülük yapış. tımanın da bir usulü vardır. Biz, | ne bilelim?. Kapıdan sülükçü ge. çiyordu. aldık.. - Rastgele yapıştırdık. Sen misin yapıştıran?. Bir kan, bir kan, bir kan, bir kan! Dinliyor musun evlâdım? — Evet valdeciğim, dedim, Bi- zim de tıpkı öyle almuştu. — Allah vermesin.. Durdura - | bilirsen, durdur! Sülükleri aldık: | Her $i n yapışlığı yerde, bir yara açıldı.. Dinliyor musun ev. lâdım? — Evet.. Bizim de tıpkı öyle ol. muştu. — Hekimlere koştuk.. Amma, | © vakle kadar da, ağabeysi bunu duydu. «Sülüğü nereden aldınız?» | diye sordu. Ben de boş bulunup ekapıdan bir sülükçü geçiyordu, ondan aldık.. — dedim. Ben onu söylerken hınzır sülükçü de kapı- nın önünden geçmiyor mu? — Bumuydu sülükçü? dedi, — Buydu, dedim. Fırladı.. Kapıya çıktı. Herife ne söylediyse söyledi. Kapının ö- nünde bir kıyamettir koptu. Bir de ineyim ki, ne bakayım? Sü. lükçüyü yatırmış, üzerine çıkmış; patakhıyor. Kavanoz kırılmış, sü. lükler yerlere — saçılmış. Neyse, mahalleli, güç belâ elinden aldı- lar sülükçüyü... Bir taraftan ba- şımızda kızın “derdi varken, bir taraflan da, sülükçü, oğlanı dava etti. İşle, mahkemaye geldik oğ. lanla beraber... Diğer kadan dedi ki: — A hemşireciğim.. — Kubahat sizde.. Âlâ, gül gibi hacamat du. rTurken, sülük konur mu? Bak, ben, hacamatımı — kendim yaparım.. Başkasına bile yaptırmam. Sülük hikâyesi bitmişti... Dava- yı ise, dinlemeğe değmezdi, Çün- kü, alelâde döğmük — davasıydı.. Yürüdüm. Üvey çocuklar Askere giden vatandaşların Ü- vey çocuklarına da para yardımı yapılıp yapılmıyacağı Belediyeden sorulmuştur. Neticede bunlara da öz evlât gibi para verilmesi icap ettiği bildirilmiştir. — Gayet basit, Çünkü o, seni çok seviyordu ve sevgisi de tama- mile hakikatin ifadesi idi, Ken- disi haftalarca, aylarca budu sa- na anlatmıya çalıştı. Ben de di- Tim döndüğü ve iz'anım kifayet ettiği kadar bunu sava haber ver- mekten geri kalmadım. — Bende yapılabilecek bir baş- ka şey yoktu. — Vardı. — Neydi?, — En son yapacağını en önce — Hastanedeu çıktıktan senra dahi çocuğun bütün ümitlerimi kar- m doğru muydu?, Ona, sen mek- tebunu yazmamalıydın. O, mek- tubun çocuğa herhalde bir katil fermadı oldu. — Ölümün acslığımı ve sağınldar- #unu tattiği için bon tekrar onun bu tecrübeyi yapacağını zannet- miyordum. Casmauhlharrir!er Ne Diyorlar? İIKDA £. Abidin Daver <Hitler Türkiyenin siyasetini anlamıştır. isimli bugünkü baş yazısında Hitlerin san nutkunda Türkiye hakkında söylediği doslane sözleri mevzuu bahsederek: cAlman Devlet Reisinin, Büyük Müli Şef İzmet İnönüne — gönderdiği mesajdan sonra, şimdi de Alman Mül- let Moclist müvacehesinde, — «Zimam- darlarının realist hat hareketi saye- sinde, Türkiyenin kendi kararlarında istiklâlini muhafaza — elmiş olmasınız kabul ve tasdik etmesi, Türkiyeye te- Cavtiz edilmiyeceği yolundaki temina- ftın toyit edilmomiş olmusuna rağmen, yaziyoti aydınlatmıştır. Çünkü Alman Şefi, Türkiyenin siyaseti hakkında, en büyük anlayışı gi Balkanlara ait diğer kısımları ile be- raber bir kül teşkil eden Türkiye hak- kındaki sözler Almanyanın Türkiyeyi kendisine bir düşman telâkki #ine bir delil sddolunabilir. Onun için- nuniyetle karşılamıştır. anya, bire karşı fena niyetler ikçe, istiklâlimize, yurdumu- za, şerefimize ve milli menfastlerimi- ze dokunmadıkça, Türkiyeden bita- Taflıktan ve dostluktan başka bir mu- amele ine emin olabilir» demektedir. CUMHURİYET B. Nadir Nadi <Almanya ve Belk kanlar» ismli bugünkü baş yazısında Hitlerin son nutkundaki Balkanlara alt kısmı tahlil etmekte ve bilâhare Bal- kanlardak iktısadi iş birliği — kısmına Böçerek: Bu sütunlarda da mühtelif — vesile- lerle işaret ettik, Balkan yarımadasile Merkezl Avrupanın en büyük devleti Almanya, aralarında coğrafyanın em- Tettği tabit ve zarurt — münasebetler bulunan - biribirine bitişik iki “dünya parçasıdır. Harp ne şekilde bilerse bit #in, orada veya burada nasıl bir deve Jet gekli bulunura — bulunsun, bu iki dünya parçası karşılıklı olarak normal ve devamlı bir iktısadi münasebetler gistemi içinde yaşamıya mecburdurlar. Normal ve devamlı iktisadi münase- betler sistemi dediğimiz zaman, hem â- decı, hem de satıcı olan İki tarafım bu alıcık ve safıcılık röllerinde herhangi bir tazyik altında kalmamaları lüzu- munu kasdediyoruz. İktisadi münase- betlerin normal ve devamlı olması ane cak milletlerin siyasi hürriyetine bağ- h bir keyfiyettir. Akıi takdirde 20z vardır. Yani devameızlik ve — normal olmuyan bir vaziyet vardır ki adı zus lüm de olsa, harp te olsa her iki taraf için işkenceden başka bir şey — değil- dir.» demektedir. YENİ SABAH B, Hüseyin Cahit Yalçın «Galebe ihtimalir isimli bugünkü baş yazısın da bir buçuk yıllık harp — vakaylinin bir hulâsasını yapmakla ve hilâhare: CAlmanya yalnız başka küçük deve letleri zaptederek — prestijinin solan yıldızlarını tözelemeğe — çalışıyor, İn- giltere e teşkilâtını ve toslihatını ta- mamlamıya zaman buluyor. Almanya, yarın Avrupada müstâkil olarak kalam İsveç ile İsviçreyi de zaptederse bun- dan ne çıkacak? Asıl harp destanı için- de bir istitraddan ibaret bu vak'aların ne ehemmiyeti olacak? - İngilizlerin biraz kuvvetli oldukları yerde Alman hücumu akim kalıyor. İtalyan Libya- gını Çazçabuk İstirdat —ettiler. Fakat Musir bududuna gelince durdular. Ar- kada bıraktıkları Tobruğu bile hâlâ alamadılar. Bir buçuk senclik harp vekayli bize İngüterenin muttasıl — kuvvetlenmiye imkân buldüğunu, Amerikadan hu dutsuz bir yardım temin otti gös- teriyor. İngiliz kuvveti Alman kuvve- tine nararan nisbetsiz surette çoğalı- yor. Almarya ise harbi bitirmek — için tayin ettiği tarihlerde sözünü tutamı- yor ve muttasıl zaferl daha uzak za- manlara atıyor. İste bu cereyan beyeti umümliyesiyle göz önünde tutuluyor- sa gölebenin hangi tarafta kalacağı kolaylıkla tahmin edilebilir. demek- ilâve ettim: ona fenalik mı ettim?, İ kuzanması ve kendisi- mne yeni, mes'ut, parlak bir hayat viku edinmesi için fırsat vermiye Hına.. — Neden?, — Mademki e seni seviyordu ve bu sevgi onun için hir cinmet ha- line yükselmişti. Muhakkak ki, « hayatının en mes'ut kazancı da sen olacaktın. Ona bir başka yel ve hedef göstermen doğru değildi. Hiçbir kadın onu bu kummalı ça- #inda senin kadar sarı ve mes'ut edemezdi. | Bir çıkmaz üzerinde konuşmak- | tansa: — Pekâlü., Demek daha değee idi, ben de öyle yaptımı, Zatca başka we yapakilirdim ve.. me yapılabilirdi?. ferkası var) KİGÜNÜN- | ÜLENKTON Bazı kadınlarımız- daki lüks, kibar- hk artık nihayet bulmalıdır Türk kadınları, milli mü- dafaa hizmetinde vazifeye çağrılırken, sayın bayanlarla iki çift lâkırdı etmek - istiyo- rum. Bu yazım, biliyorum kci, bir çoklarının hoşuna gitmi- yecektir. Çünkü, doğru bir ta- kım sözler söyliyeceğim. Her doğru söz nahoştur, malüm.. Ne yapalım ki, do; ru sözden fayda, hoşa gitmek | için söylenen komplimanlı sözlerden zarar gelir. Evi, dişi kuş yapar,» der- ler. Kadın, ailenin temeli, reği, esasıdır. Dünya ahvali malüm.. Fevkalâde günler içindeyiz. Türkiyenin, yarın, öbürgün harbe girmiyeceğini kimse temin edemez. Bu bâ- direden, harbe bulaşmadan da kurtulabiliriz. Fakat, bü- tün bunlar ihtimallerdir. Bugün, dünden çok tasar- rufa ve iktısada riayet etmek lâzımdır. Tasarruf ve iktısat, derken, lâf nlnın. dıyu. ko- £ İ F İt ne parlak nutukar söyliyen bayanlar gördük ki, bizzat kendi hayatında, dünyanın en müsrif, en hesapsız insa- Dndır. Hayat çok pahalı.. Görü- yorsunuz.. Heqey ateş paha- kat ve itina istiyor. Bu husus- ta azami titiz olmak lâzım. Şunu itiraf etmeli ki, lıu- masrafı, bir ev bütçesinin mühim bir faslını teşkil edi- yor. Bazı bayanlar var ki, he- men hemen, eve giren bütün parayı kendi havayı hevesle- rine, süslerine sarfediyorlar. Böyle olunca da, o evde gıdaya para kalmıyor, çocuk- lar iyi bakılmıyor, kocanın is- tirahati temin edilemiyor. Çoğumuzda bir lüks mera- kı.. Hepimiz kibarlık buda- lası olduk. Zengin adamın karısı ne giyer, nasıl yaşarsa, biz de öyle ümı:. öyle ya- şamak istiyoruz. Vaziyetimi- zi, derecemizi, mali kudreti- mizi düşünmüyoruz. Boyuna terzi parası, ku- maş parası, Çorap parası, pa- | Püç parası.. Bu işler için de | boyuna sokağa çıkıyoruz. Yol parası.. Ya sinema parası?. Yemi- yoruz, içmiyoruz, sinemalara koşuyoruz. Filânın filân otel- de veya gazinoda çayı var, nişanı var, düğünü var, top- lantısı var. Oraya gitmek, mutlaka gitmek — istiyoruz. Kendimizde bir hak görüyo- | ruz. Hayat ve insanlar derece- lere, sınıflara ayrılmıştır. Bu | derece ve sınıfları yapan kuvvet insanların zekâsı, e- merjisi, bilgisi vesairedir. Beş bir mi?.. Herkese gülünç olmıyalım, kendi halimizi idrak edelim, ona göre bir geçim ve hayat standardı tesbit edelim. R. SABİT İki muhtekir Adliyeye verildi Sultanhamamında Cami cadde- sinde 12 numaralı dükkânda yün ipliği satan Yuvan Sakalakcıoğlu fökiş fiatla yün ipliği sattığından yakalanmış Adliyeye verilmiştir. Dün İktinci Sulh Cesada duruş « mas; yapılan Yuvanın tevkifine karar Verilmiştir. Bayazıtta Okçularbaşı Cadde - sinde 40 numarada nalburluk ya. pan Havlucuyan da çivi sakladı- ğindan yakalanmış, ve takibata başlanmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: