29 Mayıs 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

29 Mayıs 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ HARBİNİN. S 've Ameri- hanmaları Hood gemisinin ne Olun zayi edilmiş üde dünya matbu- $ Gettek. Çünkü en ce- dan biri olan bu kaybedilmesi a2- " siyaset itibarile kileri olacak diye dü- İt geminin ziyaa uğ- gitenir gibi değildir. ©h Sonra neşredilmiş “hatırat bu mevzuda Ülüharipler için ge- €Ği göze almak kolay ilâkiş mümkün ol- £ karşı tarafın çok za- " gemilenini batır- GÜ kendi gemilerini K tiheti hep hesap e- besaplarda ise his- Görülmüyor. Faraza ih geçen harpte ce- muharebelerin- ayırmadığı bir Olmuştur: rde batacak bir in ortadan kalkma- Müttefiklerin, yani WeüYA ve Amerikanın g tti ile İngiterenin- L üt —Mmuvazeneyi küvvetli bulunmak p ü dünyanın bin tür- Kapdetmeğe bugünkü Bösterdi. Çünkü Bir- İle hıııllın arasın- da bugün uyandıu- en tesirlerin izahı : Amerikalılar o llşe ediyorlar, Av- "p çıkarsa buna kea istemiyeceklerini uun günün birin- 'İı:ıyzl cıştı' İstik. le karşı İngiliz ve *htnıım iki tarafın İnin birbirine mü- fikan teşriki mesaisi- aleyh'nde oldukla- , * ile anlatıyorlarcı. l teşriki me- g öYdi?. Bu da bir r- hç Söyleniyordu: Küğ4 Hi ve imzalı hiç bir | A& etmemekle beraber ikan Amirallo : deniz kuvvetleri Üanksende şöyle Li- deniyordu. ihusunda emniye'in Ngiliz dananmasınuı Üyük Okyanus'a da hanması temamli> K Scaktı. İcabında İn- b Zi ROMAN: 15 " Cinayet Davası — Yazan: ETEM İZZET BENİCE vürüm. Tükst böri t 84 kadar olacak. İt Vedadın sesi yük- tim suşunuz.. ” Sorgusuna devam yaşlı bir kadın- İçin sizi sevkeden â- *öyliyebilir misiniz? itün kulakları çın- n kalem darbesi i- Z Ceru | - ister cenupta vuku bulacak tehdit | | Atlas Denizinde Ame- rikanın emniyeti muha- faza edilecek, Büyük Ok- yanusta da Amerika do- nanması serbest buluna- giliz üslerinden istifade edilecek meşhur Sngapuz geçidinde Ayrec- tikan donanmasına her kolaylık gösterilerekti. Bunlaz nep rivayet halinde kal- di. Fakat vekayi İngiltere ile A merik Birleşik Devlatlar nin yek diğerine clan ihtiyacınır. derece- sinj göstermektedir. Allas Okye- sunda her değişiklik Amerikaya taallük etmeden kalmıyacak. Me- seloler birbirine son derece bağlı. Bir gün Afrika kıt'asının garbın- da yine Alman faaliyeti baş gös- terirse bunun Amerika kıt'asının cenubu için ne endişeler uyandı- racağı kaç seneğenberi izhar edil- miş durmuştur. Şimdi Gmenland civarında olar. deniz muharebe- leri, bu muüharebeler sırasında bü- Yük bir İngiliz harp gemisinin za- yi olması keyfiyetleri Amerikalı- ların Atlas denizinde olup biten vekayie sadece seyirci kalamıya- caklarını gösterecek. Amerikanın şimali şarkisinde cereyan eden de- niz harekâlına yeni dünyada ve- rilen ehemmiyet de bundan ileri geliyor. Bugün değilse yarın için Amerika kıt'asına ister şimalde, ise coğrafi ve askeri icaplarla bu- Bün daha ziyade belirmektedir. Amerika kıt'asının masuniyeti- ni müdafaa azıminde olduğunu her vakit tekrar etmiş olan Birleşik Devletleri meşgul eden mosele. * . & HALK ÜTUNU BÜRHAN CEVAT ” Te B belekülller Üsküdar Partisinin KAYIP KARDEŞİNİ — | güzel bir teşebbüsü lhııvıdkılldlnıvluıqn,._ ellim bir vaziyete düşürüyoz... Boynu bükük, talihsiz küçük — yavrucağımla beni yaşalma vasıtasını çeretimle ça- lışarak temin etmek mecburiyotini Eaki, yeni yazıyı mükermmel okur “yararını biraz da daktilo bilirim. Ya- zihüne, ticarethane, mümasili gibi yer- leıdv yazı işlerinde çalışlırlmak üze- âcilen kabul edocek Slisenap 14 sahplecinin”lütlen Son Telk grsf Halk Sütunü (Düek) TuMUZUNA müracaatlarını temli, müşfik vicdan. larından yalvarır ve iki hayatı birden kurtaracak olan bu ev büyük yardım- larma en derin minnet ve şükran bis: derimle şimdiden teşekkürü bir - borç bilirim. İş ariyor 17 yaşında Lise birinci sınıfına ka- dür okumuş bir genç her nevi işlerde Çalışmak üzere kendine az bir ücretle veğile aramaktadır. Taliplerin «Kos- Kül yumuzuna müracastları. GELEN İŞ VERME MEKTUPLARI Bayan Meraya: Namınıza gelmiş «- lan iş mektubunu saat 18 — 19 ara sıhda almanız mercudur. du. Hükim, — Buyrun., Dedi. Comil asabi asahi: — Sorduğunuz sualler bir aile- nin fevkalüâde mahremiyetine te- mas eden suallerdir. Bunların bir gizli celsedo sorulmasını isterim. Dedi. Hükim: — Gizli celselik Sirşey sormu- yorum!. Dedi, profesörlin teklifini kesti, attı ve.. sualini tekrarladı: — Yaşlı bir kadınla sizi evlen- ameğe sevkeden ümil neydi?. Ferdi, duraklıya duraklıya — ve gitlikçe bunalan, hançerede bo- gulan bir sesle: — Aşkimiız yöşlarımızı unuttu: racak kadar kuvvetlidi. | kından temaslarının temini — için | diş tabipleri da Işlirak edecek ve | eanen bakılacaktır. Yerebatan sarayı Vaktiyle, Yerebatan Sara- yının ismini bildiren siyah, çirkin bir levha vardı ki, çok şükür, bir kaç yil evvel kal- dır.#mıştı. Yerebatan Sarayı, İstanl> lun mühim hususiyetlerinden Biridir. Orasını, bir kerre gi- dip görmemiş çok az insan vardır. Hattâ, içinde bir de sandal bulanan Yerebatun Sarayı, kıymetli Bizans eser- lerindendir. Gazetelerin yazdığına gö- re, Belediye, Yerebatan Sa- rayının üzerindeki binaları istimlâk ederek burada gü- zel bir bahçe meydana getir- miye karar vermişlir. Bizce, bu istimlâk ve imar hareketi, belki, bugüne ka- dar yapılmış belde hizmetle- rinden çok daha isabetli ola- caktır. Dünyanın hiç bir yerinde, bir tarihi eser, bizim Yereba- tan Sarayı kadar ihmale uğ- rTamamış, bılıııııu kalma- maştır. Dııiıbqıılddı!aıııın.' hem, Sultanahmette güzel bir meydan ve bahçe kaza- | nılmiş olacak, hem de Yere- batan Sarayı ortaya çıkacak- tır. Şüphesiz ki, Belediyemiz, Saray için, güzel bir antre y;pıuııayı ihmal etmiyecek- tir. Bu işin, bir ân evvel başa- rılmasını temenni ederiz. Üsküdar Parti reisi ve Belediye Rels Muavini B. Lütfi Aksoy Üs- küdar köylerine — pazar günleri toplu geziler tertip edilerek Üs- küdarlılarla köylülerimizin ya - Üsküdar Halkevine direktif ver. miştir. Bu istifedeli gezilere doktorlar, köylülerimizin hastalarına mec- Kiroz, gimdi — mevsimin en bol meyvalarından — biridir. — Henüz kurtlanmadığ: için istediğimli ku- dar, hattü içine bekmadan yiyebi- hiriz, Bir defa lezzeti ve gerinleti- €l olması kendisine — gösterilecek rağbetin —başlıca — #ebeplerinden- dir. Kaldı kU kiraz Aayni zamanda gıdal kiymeti de haizdir. Hattâ havi olduğu iyodu - itibariyle süt- ten de küvvetlidir. Yazın bir ço- Gumuz üzüm kürü yaparız. Kiraz için kir yapmıya lüzum yoksa da, bol şenmesi faydaldır. Mideyi tefiye öder, bir nevi yıkama va- yifesini görür. Dedi, sözüne ekledi: — O, hiç yaşını göslermezdi. Çok dinç, güzel ve sportmendi, İ- yi yaşıyordu. Şişlinin en güzel, en Tüks kadını idi, Hâkim bir sual daha sordu: — Bütün masrafları siz mi ya- pardınız?, Ferdi cılı bir söylenişler — Dedi. | — O halde servetini tamamile l muhafaza ediyordu. — Kendisi, kızı için sarfettik- leri de olurdu. — Muntazaman sarfeder miydi? — Masrafları çok ağırdı. — Ne gibi masraflar?. — Pokcre düşkündü. — kayıp mı ederdi?. — Büyük oynar, ekseriya kay- bederdi. — Nerede oynardı? — Evde. — Kimlerle? Öredi srdm virmrdi MAHKEMELERDE: Şekerli çorba, tuzlu rakı, biberli şarap... İki içkili lokantanın sahibi biri- birlerine nasıl azizlik etmişler?... —f Y Gözmrin maaçar — Mahkemenin kapısı önünde iki kişi dutmuş, biri anlatıyor, öbürü dinliyordu.. Anlafar, biraz ileride duran uzün böylü, iri bir adamı göstererek: — Şeref görüyor mutun? dedi. Bu, çok meşhur bir adamdır. Edir. nekapısını bilir misin? — Evet... — Edirnekapısından çık, sol ta- radta iki tane içkili lokanta var- | dır. Birincisi değil, ikincisinin sa- hibi budur, Adı da Klimandır. Ka- ramanlıdır. Çok şen, çok şakacı bir adamdır. Öbür içkili lokantanın sahibi de, işte şu karşıda gördüğün Hidayettir. O da bunun kadar şen, bunun kadar şakacıdır. — Bilsen, birbirlerine ne şakalar, ne lâti . folor yapatlat, İkisi de içkili lo - kanta sahibi oldukları, dükkânları biribirine çok yakın olduğu ve bi ribirlerinin rakibi olmaları 1âzım geldiği halde, — akşamları, ekse- riya bir arada çnk.;(ım’ır Aman, biribirlerine öyle tatlı Iâflar söy. lerler, öyle şakalatf yaparlar ki, insan gülmekten kırılır, — Neye gelmişler buraya? — Davaları var.. Biribirlerinden dava ediyorlar da onun için. — Allah Allah!.. İşte bunu an. hyamadım, Biribirile her gün lâ- tife ederler, akçamları beraber, bir sofrada karşılıklı içerler de, biri birlerini neden dava ediyorlar? —© da bir nevi gaka gfbi bir gey.. Yahut, daha doğrusu, şaka- dan çıkma bir dava. Bak anlatayım dinle de, kahkahadan kırılır mt- sın, kırılmaz mrsın? — Anlat bakalım... — Geçen hafta pazar günü, Hi. “dayet, Klitmana bir şaka yapmayı kurmuş. Düşünmüş, taşınmış.. Bir boyacı çocuğunu çağırıp beş on kuruş vermiş, Çocuğun eline ya. Tıra kilo toz şeker, biraz tuz, bir parça kırmızı biber de tutuştur - Müş. — Şekerleri, demiş, fasulye pi- lükisinin içerisine döküp karıştı- racaksın.. Açık rakı şişeletine tuz koyacaksın.. Biberi de şarap şişe- lerine dökeceksin. İşte şimdi sı. rasıdır. Hemen git, yap Şu işi... © aralık, Kliamn bahçede balık kızartıyormuş. Dükkünda küçük çıraktan başka kimse yokmuş. Bo. yacı dükkâna girip çırağı lâfa tut- Muş. Şekeri fasulye pilâkisine ka- tıp karıştırmış.. Ağzı açılmış üç şişe kiloluk Sevim rakısına tuzu boca etmiş.. Biberleri de şarap şi- gelerine dökmüş.. Çıkıp gitmiş.. Klimanı işini bitirip içeri girmiş. Biraz sonra da müşteriler sökün etmiş. Kliman, rakıları kadehlere, şarapları bardaklara — doldurup müşterilerin önüne koymuş.. Şe. kerli pilâkiden de meze vermiş. Müşteriler rakıyı içmeğe başla- mışlar. Müşterilerden biri: — Yahu Kliman demiş. Sen bi- ve kaçak rakı mi İçiriyorsun? Kliman: — Bunlar muhakeme dışındaki şahıslara nit mahremiyet ve husu. siyetlerdir. Müekkilim cevap ver- mekte mazurdur. Diye yeni bir müdafaa yaptı. Hüâkim, — Sormak, mahkemealn salâhi- yeti içindedir. Dedi. Ferdi, kestirme bir cevap verdi: - — Kimlerle oynadığını - bilmi- yorum. Yanlarına gitmezdim. Hâkim de çok ısrar etmedi: — Demek ki, yanlarında bulun- madığınız için bunların kimler ol- duğunu bilmiyorsunuz. Fakat, ne kadar kaybettiğini nasıl biliyor- sunuz?, Dedi, Ferdi bu soruyu da kısa bir izahla karşıladı: — Bana sonradan bahsederdi. Bir gece rest çekip (5000) lira kay- kaybettiğini söylemişti. Suçlu vekili söz istedi. Hâkim ona da söz verdi. Muzaffer: — Hâkim Bey, lâtfen sorunuz, Sükriye kendisile evlez: — Aman gözüm; dömiş, Bu za- manda kaçak rakı kaldı mı ki? Neye size kaçak — rakı içireyim? Müşteri: — Bu rakı, tuzlu gibi, tuhaf bir şey.. Hiç böyle rakı içmedim. ÜÖbür müşteriler de bunu tasdik etmişler: — Evet, bu rakı bir tuhaf.. 'Tuz. lu gibi birşey. Bu sırada başkâ müşteri: Aman Kliman. demiş. Bu nt biçim şarap? Biberli gibi bir şey.. — Alay etmeyin canım.. Tuzlu | rakı, biberli şarap olur mu? Bir başka müşteri: — Bu nasıl pilâki kuzum Kli. an, demiş, Plâkiye şeker konur mu? Plâki değil fasulya kompos- Yesu bu... Herkes, rakıdan, şaraptan, fa - sulyadan tedmişlar.. Hakikaten, rakı tuzlü, garap biberli plâki şe. kerli... Kliman nihayet işi anla. mış: — Bunu olga olasa Hidayet yap- muştir! Demiş. Hidayet de, uzak- tan, kıs ins gülüyormuş. İş anla. şılmış, herkes gülmüş.. Kliman ra. kıları, şarapları — plâkiyi ortadan kaldırmış. Yeni şişeler açmış.. Her kes yiyip İçmeğe başlamış. Amıma, Klxman da, bu işe çok kızmış, İ- çinden: — Senin alacağın olsun! damiş, İki üç gün sonra, Kliman, sabah karanlığı kalkmış. Hidayet, baş suyile çorba kaynatıyor. Maltırda | fencere fıkır fıkır. kaynıyor. Bir aralık Hidayet içeride başka bir işle meşgülken, Kliman, bir kese kâğıdı geker getirip çorbanın içine boca etmiş. Kaçmış. Çorba pişmiş.. Hidayet «Çor - bam baş suyu ile!» diye malını met etmiye başlamış, En evvel, eskici Erzurumlu Dede seslenmiş: — Hidayet bana bir çorba! Hemen, çorba gel.mış. Dedi bir ikaşık almış. — Hidayet! demiş. Sen çorba. M satıyorsun aşure mi? Bu ne çor bası? bal gibi, baş suyu ile aşure.. Hidayet: — Alay etme, dede demiş. Aşu- ve olur mu? mis gibi çonba.. Derken, etraftan, dükkânlardan gelip geçenlerden çorba istiyen- lerde, ilk kaşığı gövdeye indirir indirmez şikâyete başlamışlar: — Bu nasıl çorba? — Bu çorba tatlı yahu... — Çorba değil aşure... — Böyle çotba mi olur? bu zer- de yahu... Hidayet de işi anlamış: — Bu, Klimanın işidir.. O yap: tuştır, demiş. Çorbayı satmaltları Vazgeçmiş, Kliman — çekeri — boşaltırken, bakkalın çırağı Kalust görmüş. Hidayet, onu şahit tutup mahke- Mmeye müraraat etmiş, İşte şimdi davaya bakılacak. (Devamı 6 ee sayfada) ra mı kumara alışmıştır. Yoksa daha evvelden kumar oynar mıy. ?, Bu noktanın aydınlanması “Lnıhh—ıılı ilerisi için iyi ola- Dedi. Hâkim bu soruyu Ferdiye tekrarladı. Ferdi: — Pek iyi bilmiyorum. Herhal- de Şişliye göçtüklen somra.. Dedi. Yine arka sıralardan sarı Baçlı, mavi gözlü, pembe yüzlü kız bağırdı: — Bu da yalan. Annem hiç ku- mar oynamazdı. Onun bir kere bi- le poker oynadığını görmedim. Hükim, ona: — Susunuz., Şimdi sizi dışarıya çıkaracağım.. Derken, Muzaffer de: — Bu söylenenlerin mütebaziz | bir tarzda zapta geçmesini istiyo- Hâkim, tekrar Ferdiyi dinleme- Be geçti ve sordu: — Evinizin aylık masralı be ka- durdur?. ÇArkası Var) | o sanra: | Büyüğk isubet göslermişiir, Hükümetin | 3 —SON TELGRAF — 29 MAYIS iöti ——— "aşmuharrirler We Diyorlar? CUMHURİYET. H Yunus Nadi 1941 — 1942 bülgesi kalmli buzünkü yazvamda Büyük Dül- let Mecllsinde yapılan bülçe müzake- | relerinden bahsetmekle ve bunu mü- kenmel bir esar diye lavsif ettiktes | «Son bütçemizde gerek doğrudun | doğruya, görek — dolayısiyle en ı'yıh miki müdafaaya ehemmiyet — verilmiş | olmakla beraber memleketin umumi hayatını alâkadar eden diğer hizmet- lerin hiç biri ilccal edilmiş değildir. | Yeni harbin içinde ve dışında olan mremleketlerin kâllesi büyük buhran kargısında az çok sıkıntı, az çok feda- kârliklı, hele bazılarında biltabi. çok büyük fedekârliklı mali teübirler al- maş bulunuyorlar, Memleketimiz bü- yük bâdireyi başka memleke'lere nis- betle en ehven denilecek bir cereyan içinde geçiriyor. Bir kısım mall kuy- naklarımızın geliri azalmış, masrafları- ımızsa —büh aellli müdafaa mas- reflarımız— ciş Dulundüğü hülde yeni büt bu gşartlar altında da- hi Üzerimize yüklenen icapların huk- kızdan geleğilmekte olduğumuzu gös- | teren memleket kudreti hakiksten fe- ruklıkla karşılanacak bLir keyliyet teş- kil ewnekledir, Vaziyetin arseltiği a- zamote görç asgari hâadlerde olmasına | dikkat edilerek millete tahmli edilen yal yükleri ağır görmeğe iİmkân yak- tur: Bilhassa başka memleketlerin ih- tiyarında zaruret / gördükleri fedakür- luıklara nisbetle, Yeni bütçeyi şexli ve izalı eden Ma- Hye Vekilimiz memleketimizin iktı- sadi hayatiyle mali vaziyeti arasında- Ki sıkı münasebeli tebarür ettirmekte azami İmkân hadierinden isillade &- dörek iktısadi ve ücari hayala mün- kün olduğu kadar fazla faaliyet ver- mek ktediğini Maliye Vekilimizin l« sanından memnuniyetle öğrenmiş bu- dunuyoruz.> demektedir. Spikerinin Türkiyeye kumış olduğu- Hü, ekendimizi — müdafaaya — hasırıza yolundki sözümümün — spikarce sartık yoknesak oluyara çeklinde tavslf edll- diğini söylüyerek: «Spiker, Netakelen buna Can sikiıcı, utandırıcı demiyorsa da Türkiyenin merak uyandıracak, heydcan — vere- cek bir tarzda hareket etmesinden hoşlanmadığı üşikürdır. Halbuki Türkiyenin en büyük kuv- veti bu eyeknesaklığından, hiç değiş- memekte ve harbin başlangıcından- beri medleğini hiç değiştirmemekle- dir. Amerikan spikerinin, muhayyilesi Üzerine cazip bir tesir yaparcadığımı- a| za, kendisini meraklı ve eğlenceli salı- Belerle Karşlaşlırımsdiğedıza çok e- set ederiz amma bu uğurda vatani menfuatlerimizi de feda edemeyiz. Türkiyenin eyeknesakı olması de- mmek mesleğinden — inliraf etememesi demektir. Türkiye mesolâ — Ramanya | güb bareket otseydi, iptida — İngillere İle dast iken ve ingilterenin garantisi- vi kabul etmiğ bulunurken sonra Al- manyarun kucağına sularak Üçler Mi- | sukamı ümzalıyan Romanyaya benzese di Amerikoli spiker daha mi mem- mun olacaktı?. Avrupada yeknesak hareket elme- | aniş bir çok mechleketler vardır. Bir | iasını bir müddet İngillere ile Mihver | dır, uııı.—ııı bir rakkas gibi gidip geldiler. «Amerikanın harbe karışmasının iâc neticelerini bugünden keslirmek güç- tür. Fakat Amerikadaki istihsal ölçü ve imkânlarının derecesini bilenlerin bundan sanraki meticeler - bakkında tereddüde düşmelerine ihtimal yok- tur. Öyle tahmin edilebilir ki Alman- ya bükümeti de bu kazırlığın ölçüle- | Tinl bilenler arasındadır. bunün için Giritte akla sığmaz insan ve tee- hizat sroflariyle bir kudret nümayişi yapmışlar ve Bismark harp gemisini | ortaya atacak söt kozlarını öynamak istemişlerdir. Alman halkı harpten senelerce ev- velden başlıyarak azaml Tedakârlik tazyiki #İtinda zaten aylar, seneler ge- . Amerikanın geçmesindeki enemmiyet ne hdıx tevil - edilirsc edilsin, Alman halkının maneviyalını — sarımamasına ihtimal yoktur.» demekledir. AN ı_ı—ı döğrü bir adım daha buzünkü baş yazıda: #Ruzveti, denizlerin bürriyeti Tinde Bilhassa - durmuş, bu. hürriyeti takyit oden her hareketi Aserikanın bir tecavüz telükki söyle- «Rusvoli — barbe aayor islmli Üüze- edeceğini miştir. Amerika denizlerin serbestisi- ne dayanarak dananmasını ve gemi- lerini her tarafa gönderebilir. İcap ederse İngiliz sahillerine kadar da se- kulabilir, Almanya veya jJapanya A merdan Eski ve yııl şarkı- (ların bestelerine dair Eski ve yeni şarkıların bes- telerini karşılaştıran bir iki yazı yazmışlım. Bir dostun | ikazı ile anladım ki, bir mu- kayesede, maalesef iki şarkı- yı yanlış karşılaştırmışım.. Saçlarıma ak düştü —— Saza ad bulamadıın Gönlüme uçmak düşlü Bir kanat bulağadıım. Şarkısının, 35 sene kadar evvel çok moda olmuş: İsfahanda bir kuyu ver İçinde tallı suyu var Hor güzelin bir huyu vak Ne yamaz İram güzeti tarzındaki kantodan mülhem bulunduğu şeklinde çıkmış.. Müsvedde kâğıtlarının ara- sından bir tanesinin kaybolk- ması dolayısiyle vukua gelen bu yanlışlığı tashih etmek icap ediyor. Aksi halde, bu işten anlı- yanlar, iddiayı gülünç bula- caklardır. Halbuki: Saçlarıma ak düşlü Sana ad bulumadımı Mısralariyle başlıyan şar- kmın besteşi, bundan 40 sene kâdar eves! ç olan şu şarkının melodisini halırlak * maktadır. Diğer taraftan: Üstahanda bir kuyu var Gallı saya var Şarkısının bestesine en çok benziyen bügünkü yşarkı, şu- dur: İnceoik bir kar yağar Tesar elif elif diye Bugün, bu son kaydetti- ğim şarkı da çok rağbettedir. nereye gitseniz, mutlaka du- yar, işitirsiniz. Piyasaya her sene bir ç: şarkılar çıkmaktadır. Bunl rın hepsi için birer melodi yapmak, orijinal bir hava bulmak kolay mı?. Elbette, biribirinin tesiri altında kalacaktır. Tarih tekerürden ibaret değil mi?. 40 yıl evvelki şar- kıyı söyliyen delikanlı veya genç kız, bugün ihtiyarlamış- tır. Bııııın,ıynıuvlıvenqı yeni gençler var- R. SABİT Üç küçük çocuk yaralandı! Sarıyerde Yenimahallede Kili- se şokağında 13 mumaralı evde o- turan 8 yaşında Kevser iskeleden lınlıı düşmüşse de kurtarılmış- Bqılk_lı Valdeçeşmesinde o- turan Cemalin 1,5 yaşındaki ço- cuğu Cavit kaynar su ile dolu bü- yük bir tasın içine düşerek elle- rinden ve yüzünden haşlanmış, Şişli çocuk hastanesinde tedavi al- tına alınmıştır. Ortaköyde Salhana sokağında 17 numarada oturan Kemal kızı 9 yaşında Nermin Muallimnaci cad- desinde peynir maya fabrikasında gçalişan ahnesinin yanına gitmiş ve mantar makinesini karıştırır- ken elinden yaralanmıştır. 'Eminönü meyda- nında yayaları bekliyen tehlike! Okuyucalarımızdan B. Alâettin yazıyor: #İstanbul cihelinden Eminönü- ne gelip Köprüye çıkan olama- billerin takip ettikleri yol Emin-

Bu sayıdan diğer sayfalar: