27 Haziran 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

27 Haziran 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— güzel bir Işıktır. Gece oldu mu her Genç_ kız anketi :E. — Yazan: ZİYA VEHNBİ :ı: Bir genç kız nedir? Diye bir | #zket yaptım. Bir genç kız nedir? Bu suali çok kimseye Herkes birşey söyledi. sordum. | ir. Hem yakar hem isı- 'tır. Kül altında gizlenmiş bir kor. dür. Üflenince kendini gösterir. Güneştir. Gözleri kamaş'ırır. Gül dür. Koklayana ne mutlu.. Aptal- dir çabuk ele geçer. Aptaldır. Ele geçmenin tadını bilmez, Baldır. Bal tutan parmağını — yalar. Kız diyince, aklıma çocuk avutma ge- Kir. Bir dümandır. Havalandığı za. man tütabilene aşkolsun Mözeret uydurmasını bilir. | . nandırma kuvveti çoktur. Kız di- yince akla sökük dikmie gelir. Boyun eğmiyen bir kahraman- dör. Fakat on altı ön yedi yaşla . zında... Civadır. — Yerinde kolay kolay durmaz. Yırtıcı - vahşi bir hayvandır. Bahçedir. Her çiçeğe benzer, Kuştur. Daldan dala ko. nar, Bülbüldür. Keyfi geldiği va- kit öter de öler, Yalandır. Kandırmağa, inandır- “mağa uğraşan bir yalan... İnanan varsa dinler. Kiz deyince yemek yapan, bula- gik yıkayan, süpüren, ütüleyen in. Banı hatırlarım. Peşinde uşak ta- Şıyandır. Sokağa çıklı mı, şöyle yan yan baktı mü, Ümit verdi mi Seyreyle arkasından gideri.. Cumasi, pazarı yoktur. İşine ge- lirse hergün randevu verir. Süstür. Fakat, göğsüne, kalbi. nin üstüne takabilirsen tak. Kib. rittir. Mum gibi eritir. - Fitildir. Kese boşaltmasını bilir. Hoştur. Uzaktan göründüğü zaman. Boş- “dur. Yanına yaklaştığı vakit. Saç- | dır. İnsanı suç üstünde yakalatır. Derdini anlatabilirsen anlat. - Tilkidir, Faka: tilkinin postunu Üüstüne a'an bir tilkidir. —Aydır. “Gece ortalığı süsleyen, parlatan tarafına tırmanır. Buluttur. Ah. mâk olursan ışlatır. Fildir. Yutar, Değirmendir. Öğütür. Hançerdir. Saldırdı mı dört yahını altüst &. Ger. Yolcudur. Yüreklere doğru.. Kolcudur. Gönül kapısında ra- Kkibini bekler. Candır, Sığmadığı yer yoktur. Rüzgârdır — savurur. Pervanedir. Çarpacağı yeri tanır. Işıktır. Her yerden girer, Kay, dir. Parçalar. Emeldir. Hevestir. Göğüsler dar gelir. Sazdır. Her telden çalar. Gözle görülmiyen “yerde vardır, Çocuktur, Her söze uyar, Koynar sudur. Yakaladı mı Güyır cayır yakar, Uzaktan yakar. Pınardır. Kolayca sayunu içir. mez. Kördür. Gittiği yolu seçe - mez, Sopadır, hem ağlatır, hem güldürür. Hulyadır, hoş görünür. Rüyadır, aldatır. Göz yaşıdır. So. badir. İçinde alev duludur. Yak- daşmaya korkarım. Kızıl bir ejder gibidir. Vücudü fena sarar, Mih. nez bir yüktür. Derdi yince içi sönük. Saatlir. Kaçta durur belli de. | Bildir. Kartaldır, yürekte müthiş Çırpınır, Anlamazsan, ya kür, ya kor, ya keder yapar. İsyana baş- Jarsa tepene biner. Gecedir, yo. lunu şaşırtır. Şaraptır, sarhoş e. lı, Taraflarca ticaret . Venedik sefiri İ Cağından bahisle padişaha bir ari- ZA takdim etti. Sultan Btyin fikrini kabul ile hare- etüi. | vadır. Hür doğduğun halde bir | Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: TUNA BOYUNDA —— der. Bırakır gider. Coşturur, son- ra da ardından koşturur. Sabrı yoktur. Dilediği an pat- lar, Nasıl bir bambha olduğunu se. zemezsin. Sıram belli olmaz. Kâh kuzudur, kâh serçedir. Lâkin ku. zudan ziyade kurtlur. Keman gi- bidir, bin ses çıkarır, Yüreğinin ucu yok, bucağı yok. Sonsuz bir yoldur. Dili, dudağı olandır. Di- linden geçilir, dudağından geçil- Tez. İki yüzlü bir derttir. Devası bulunmaz. Öyle bir mahlüktur ki hep dili- nin altında saklanır. En akıllı a. dam karşısında eğilmeden yapa. maz. Her şeydir. Her şeye karışır. Ne doğruluğu, ne de dalkavuklu. ğu yapar. O oldu mu dünya umsu- | Tuda değildir. Bütün hürriyetini elinden alır, Bir nimetlir ki ye- din mi tadı ağzında kalır, Yedikçe oburlaşırsın. Genç kız, bikilmiyan bir dün. Zgün gelir o seni esir eder. Ballaş. | tiığı zamsn tadına doyüm olmaz. Zehirine tahammül edilmez bir yılandır. Her göründüğü yerde kurbanlık koyunu andirir. Yaka- yı ele vermeğe gelmez, kandırır. —| İçinden güler. İçini deler, Tur- | nadan farkı yoktur. Gelip, geçer. l rürse, 0 da . Gafil avlar. çinde kaybo . lürsün. Kız, hem gelin olur, hem kaynana,, Merhametsizdir. Okşadıkça 1sı. tır. Sevdikçe kaçar, Başına belâ açar. Kuş olur uçar. Elle tutulur, gözle görülür, ku- lakla işitilir, burunla koklanır, Tahlile kalkışırsan — zararlı sen çıkarsın, Beyhude yorulma, Tu. tulmak, görülmek, işitilmek, kok- Janmak, öpülmek için yaratılmış- tar. İnsanı, hem şair yapar, hem ca- | 'i eder. beşinde başka, n beşinde başka, yirmi beşinde başkadır. | Zekâsını işletmeğe başlayınca in- san oğlunda ne idrak, ne muha . keme, ne de irade bırakır. En kuv. vetli melekesi sevdirmenin yolu- nu, çaresini bulmaktır. Teneffüs, hazim, kanın deve - ranı gibi hayatımızın köküdür. On beşine vardı mı bütün hassaları . getirir. Gönlümüz. girince çıkmasını istemez, Düşün- düklerimizi karma karışık eder. Zekâsına göre ya elli, yahut beş yyüz mumluk bir ampul olur. Genç kız, ruhun dışarıya açılmış pen . ceresidir. Güldüğü zaman kör . kunçtur. Ağladığı — zaman daha korkunçtur. Faciadır. Bir kuzu bir kurt postu koklandığı vakit na” sil titrerse kız da koklandığı za- man insanı öyle titretir. Kibrit çöpü ile rak- kamı yazmak 17 kibrit çöpü alınız. Bu kibrit çöpleri ile geçen harbe nihayet veren 1918 senesini rakam balin- de sıralıyabilir. misiniz?, — 106 merkezdi. Kale muhalısı yanına İsa Bey memur edildi, Kalenin teslimi sırplardan talep olundu. İsa Bey, Kral Lâzar erkek ev- Jât burakmadığı için - Sırbistanın irsen da intakal ettiğini be- “yan ile kalenin anahtarlarını is- tedi. Kale muhalıa ise : —— — Lâizar erkek evlât vükia b Takmadı. Lâkin bir kız vardır. O velinimetim Bosna krakdır. Ana da Bosna kralının zevcesidir. Bu- “büdrak hâiâ üstüne gelne padişahı #lempenahan ülüvyücahını ve kes- Fenalarla düşüp kal- | kanlar bir gün onlar gibi muamele görür Bir ekinci, serçe kuşu sürüleri. nin ekinlerini hârap ctmekte ol duklarını görüyordu. Bu uğursuz mahlükları yakalayıp mahvet - meğe karar verdi. İnce telden tu- zaklar kurdu. Serçeler bunların içine girip bir gaha çıkamadılar. Bu esir kuşla. rın arasında nasılsa bir de saka kuşu bulunuyordu. Saka kuşu e- kinciye yalvarmağa başladı: — Ekinci dayı, kuzum ekinci dayı, beni salıver. Bilirsin ki, ben senin ekinlerine hiçbir zarar ve ziyan vermedim. Bilâkis senin « kinlerini harap etmekte olan bö- cekleri yiyerek, sana iyilik bile ettim. Yine bilirsin ki, ben böyle —— Bir oyun Beş altı kişi bir arada bulun- | duğunuz zaman, bilhassa evde, ca- nınız bir oyun isterse, bu oyunu d& unutmayınız, İçinizden biriniz çok uzun olma- mak şartile, bir kitaptan Veya ga- zeteden bir parça okur, Herkes dinler, Ondan sonra herkes oku- nan parçada kaç kelime buluna- bileceğini üç dakika içined söyli- yecektir. Kimin söylediği daha az Ve yahut fazla, fakat hakikate en yakın ise, o oyundan çıkar, En ge- Tiye kalan ceza verir. Biraz gülelim Küçük Mehmet elindeki küçük tenekeyi boyacıya uzattı: — Yarım kilo siyah vernik ver, dedi. Dükkâncı tenekeyi aldı. Yanm kilo siyah vernik koydu ve çocu- | ğa uzattı. | — Bir lira vereceksin, dedi, Çocuk: — Babarn, akşam geçerken pi Yasını verecek. Dükkâncı tenekeyi çocuğun e- linden aldı. Herhalde bir seben Vvar ki, verniği yine esk! yerine boşalttıktan sonra boş tenekeyi çocuğa uzattı. Çocuk tenekenin içine baktı: — Babamın hakkı varmış, dedi, bu içinde kalan bizim küçük ma- sayı verniklemeğe yetişir, Bu şekikle siyah nokla İle işa- ret edilmiş olan bölümleri kur- şun kalemle karantarak dokluru- Duz. Bakalım ne resim çikacak? detli muhasaradan ve bücumdan sonra kale Türkler tarafından kah- ren alındı (H. 858). Bu kalenin içinde çok eşya var- d, Karatove ve Taş kaleleri de bu sırada kapilarını Türklere aç- tılar. Türkler, kaleleri tamir eyle- diler. İçlerine muhafız asket koy- dular. Vaktin Türk müverrihleri İsa Beyle kale muhafzı arasında ge- çen muhabereyi şöyle naklediyor- lat: Noveberde kalesi muhalızı; — Ey emiri namdar!. Velinime- #ine hiyanet sebebi nedamet ve mnahzıikabahat idüğü —malümun değil midir? Niçin böyle ibram ve beyhude ikdam edersin? Benim sadakat benim borcumdür. İsa Bey şu cevabı wezdi: — Ey sefihi nabekâr ve cahili pahini tedekkür ve Fatihi bakyre Hüğün 4 ba ekinlere, insanlara fayda otlara muüsallat olan, onlara zarar veren böcekleri yerim, Öyle geçinirim Bundan başka senin tarlada alnın- dan terler akarak çalıştığın, ya. rulduğum — zamanlar, ben keyifli keyifli öterek seni eğlendirmez miydim? Hiç olmazsı, o güzel ö- tüşlerimin batırı için beni sahver. Ekinci şu Cevabı verdi: Bütün bu söylediklerin doğ. rudur.. İnanırım, Lâkin bugün se. ni fena arkadaşlarla gözdüm. Hır . sızlarla beraber yakalandın. On- lar gibi ceza göreceksin. Şurasını unutmamalı ki, fena. larla düşüp kalkanlar, fenalar gibi muamele görürler Ucuz Domino Şimdi domino aşağı yukarı Tüks Eşya arasına girdi takım: yapabilrsiniz. Yalnız bir marangosdan 1 metre, 20 santi- metro uzunluğunda böyaz bir tah- la tedarik ediniz. İnce bir destere ile bu tahtayı tam dörder santi- metre olmak üzere 28 mwüsavi par- çaya ayırımız. Ba suretle 24 san- timetre eb'adında domino parça- ları elde etmiş olursunuz, Ondan sonra bu tahtaları bir zımpara kâ- di ile düzeltiniz. Kurşun kalem- le nokta yerlerini işafet edintz. Dominonun 4 çizgisini çiz- mek için eskti bir bıçağı ateşte kız- | dermaz ve bir basışta e şun kalemle işaret etti basiniz. Noktalari vüci mek için de bir çivinin lers fara- fını ktzdiriniz ve bir kıskaçla ya- kalıyarak, yine evvelee kurşun kalemle işaret ettiğiniz nokta yer- İerine bastırınız ve noktadan d şarıya çıkmamak suretile çivinin başını sağa, sola döndürünüz. Bu süretle ucuz bir dominu elde et miş olursunuz, e Vapurlardan acaba hangisi daha az tehlikelidir?, — Kızaktakiler.. e Doktar— Hastaya beş vantoz çekeceksiniz. Kedm— Beş vantazumuz yok. Pul kavanozü çeksem, beşinin ye rini tutmaz mı? Vatan sevgisi Vatanımı severim, Onu yükseltmek derdim Valanın hanasını. Ölürken almak derdim. Trakya Anadolu. Bü'ün Türzklerle dolu Vatanın her tarafı, Çelik ağlarla dolü. Harpten ne, Türkiyeye, Karışmayız kimseye, Girmedikçe bir düşman, Bir karış Türkiyeye. Beyoğlu Orta Okulunda 8890 Selâhattin Karagöz mer misin ki bunun gibi namakul cevap verirsin (1). Bu muvaffakiyetler sonra Sar- bistan içine gidilmedi, Kosvaya inildi. Sultan Muradın gazası ve şehadeti yeri ziyaret edildi. Bun- - dan sonra askere izin verildi. Pa- dişah ,Selânik yolu ile Edirneye döndü. Padişahir! Selâniğe uğradığını Solakzade: yazan K £. Ol şehri zibada birkaç gün işüsafada Olüp âram ve huzur ve def'i ütur ettikten sonra..» diyor. Bu işret meselesi muhtacı tet- kik iir meseledir, Sultan Yüdıren Bevazıdın, Sadrazam Ali paşanın Sultan Birinci Selimin işrete ipti- Kiları vazdı. Fatih devrinde Hamza Beyir de- manması Midilli adasını uğramıştı. Midillililer Türk kumandanına he- diyeler takdim etti. x İlkbaharda Türk ordusu tekrar 'Tuna boylârana doğru yürüdü. Fa- eeik a e 6 s. Zis, | | dücceği Mükâfatlı || Bulmacamız Geçen iki çuma günü çocuk sakifemize koyduğumuz bul- macayı benüz halledip gör- dermemiş olan küçük okuyu- cularımız, vereceğimiz — kay- metli hediyeleri alabilm.eleri için, bi bulmacayı halletırı uğraşarak, halledilmiç şeklin! isim ve adreslerile - birlikte «Son Telgraf, gazotesi - bul- maca memurluğu ağresine göndenmelidirler. Önümüzde henüz iki hafta kadar müsait bir vakât olduğu için uzak yerlerde bulunan o- kuyucularımız da kur'aya iş- trak etmeğe vakit bulabile- kere daha hatırlatırı. Cevaplar 18 temmuz cuma Bgününe kadar gönderilmiş ol- malıdır. Portakallar Bir dakikada, kâlemsiz ve kâ . Batsız halledilecek bir mesele: Manavın biri $ tanesi 20 kuruş- tan 600 portakal alıyor. Bunun $ tanesini 20 kuruştan salarsa kâr eder mi? Kâr ederse, nekadar eder? CArm ) Terzihanede — Oğlum, size vir elbise yaptır- mış. — Evet bayam. — İki senedir de parasımı vere murüş, öyle değil ni? — Eyot bayem, fakat ne zararı var?, Şimdi siz vermeğe geldiniz yi — Hayır.. Ben de bir kat elbise lamağa geküm, Talih Ayyaşım biri eski bir arkadaşına rüsgeldi. Eski hatıraları yâdetti- | ler. — Yahu, bizim Şükrü vardı. Ne oldu? — Öldü, — Vah zavallı val — Bir gün bir meyi sında yere düçmüş, 8l — O kadar çok mu içmiş? j — İçeriye girip içmeğe vakât | kalmamış ki. girerken ölmüş. - Çök yazık! O zavallınin ev- veklenberi talihi yaktır. e Baba— Dün gece bir rüya gör- | Güm, Sen bana elli kuruş verdin. Çocuk— Babacığım, doğrusunu islersen, kak kurüş vezmek niye- tinde idim. Bhevemiyeti yok. Sen şimdi on kuruşunu geri ver, e — İkiz çocuklarnız, birbizleri- ne çok benziyorlar, Onları birbir- Terinden nasıl ayımdediyorsunuz? — Gayet basit!. Mehmet beş | yüze kadar saymasını biliyor. Ah- | met de beç bine kadar. Ismar tih, Sırbislana yürüdü. Yokla ras- geldiği kaleleri we şehisleri zap- tederek Belgrat önüne kadar gel- di. O vakit toplar uzaklara sürük- lenmezdi. Muhasara edilen kale- lerin önünde dökülürdü. Belgradin muhasarasına yar> yacak toplar Türk — mübendisleri | tarafmdan Kraşovezda hemen dö- : küldü. Bu topların adedi üç yüz | kadardı. İçlerinde yirmi kadarının | yirmi kadem uzunluğunda oldu- | ğu Avrupa tarihlerinde mukay- yettir. İki yür kadar küçük Türk hatp gemileri Tuna yolüyle Bek &grad önüne geldi, Bunlar da yavım ada teşkil eden Belgrad Tuna ve Sava cihetlerinden muhasara e- deceklerdi. Maksat Belgradı almaktı. Vâksa Belgrad cebren almamaz dedik» | leri bir kale idi. Lükin, atarbulun falihleri xzarında pek ehemmiyetsiz. görü- nüyordu. Bu emniyet neficesi ol- malıdır ki Belgradın fethine g- bile evveklen ortal ğa ya: | dti ga b İçinde bulunduğur büyük ba- direden kurtulabilmek için ya de miskine bender kavga çıkarıp aş- krma kıymak, yabut da daha ilk | görüşte ayaklarınm altına attığım kalbim gibi herşeyimi, kendimi feda etmek lâzım geliyordu. Bunlardan birincisi ölmeden öl- mek demekti. İkincisi ise hiç ya- şamamağa bedel Ben bunları düşünürken kula- gımda: i Müjgân. — Sigaram .— Hayı bitti çocuğum!.. Hitabi çınladı. Eyvah!. Büyük facia başlıyor- Artık herşeyi göze almaştım: n, foryat, niyaz, hattâ haka- Evet; onun küçldüğü kadar ben eğilmiyecektim. Sevgimizi kulb- ten sinirlere düşüfer, kirleten meklükum sukutunu genç kızlığı mın şerefile kurtaracaktım. Fakat ne olurdu Allahım insan her ka- rarını istediği gibi yapabilseydi ve ihtiras denilen o mel'un yılan var- boğumıza sarılarak iradeyi çürütüp | mahvetmeseydi!. Ah yarabbim; ni duygüyü tanıttın?, Damarlarımıza © zallm ateşi Benim gi bi kalb ve se ları manen öldürmek, on yedi yıl- Dk, çiçek gibi saf bir ömrü — bir gecede koklenip soldurmuk için mi?, 'Tam bütün isyanlaracı - gözle- Tümde toplıyarak cevsp vereceğim anda yine deminki gibi birden hızla beni kendine çekti. Bir an- da ateş dudaklaranın yüzümde ge- zindiğini ve sonre dudaklarıma in- diğin! kissettim, Oradan gelen sı- caklık buz gibi damarlarıma ya- yildi. Tekmil sinirlerim kıvranan bir Htilâç geçirdi. Bağırmak isti- yordum: Fakat dudaklarımı bir kıskaç gibi ezen öpüşle sesim çık- mmvordü. Kurtulmak istişordum; lları arasın- yretile çabalıyor- | düm. Lâkin kabil değildi. Arzu e- den erkeğin kuvvetile sıkvyordu'. Büylece vücudüm yavaş yavaş gevşedi. Gütgide halsiz düşüyor- dum. Gürlün bütün yongunluğu, deminki boğuşma ve nihayet bi- çare on yedi yaşırın ezeli zâafi büsbütün kuvvetimi kesti. Başım sıcacık bir havada kak grış gibi uyuşurken gözlerim göz- | Terine kaydı: Orada kevıleımlanan ateşlerle sen mukavemetlir de eridi. Kollarım ağır ağır, bitap bir süzülüşle ikl yana Barktı!. Tekmil ıztıraplarım, syanlarım bu deraguşla yok ulmuştu sanki.. Kollarımız ayrıldığı vakit bütün eerzenişim sadece: e— Ah siz çok fena adamsınız Hikmet Beyler den ibaret kaldı. Fakat bumu söylerken artık ne mevkiimi, ne genç kızlığım: hatır- larazyor; yalnız bu yepyeni jhtiras şaikasında, dudaklarından dudak- larıma geçen, dolanan ikollarından vücudüme yayılan ateşle duru- yordum. ş Şetfaf gözleri daha — burçınlaş- miş, güzel çehresi kızarmuştı. Göğ- sünde dinletirken: Niçin M diyordu, Bu Belgrad şorki Avrupanın kap- &ı ve Tuna boylarının kilidi * Bunun için her tarafça telâş ve endişe uyandırdı. 'Türk ordusunun Belgradın mu- hasarası hiristiyanları — ayaklar- dordı. Bir Ehlisalip teşkili lüzu- anundan bahsedilmeğe başlandı. Hünyadi, Macaristan naibi Hü- | Kkümeti idi. Papa, bütün hiristi- yanlara - teyannamcler noşretti. Horistiyanların Hünyedi kuman- davında toplanmalarını bileüirdi. Altmeş bin gücide şövalyeden başka asrın namcar kumanaduları #&ltında birçok hiristiyan asker topland.. Papaslar kumandasında da Hüryadiye iltihak öttiler. Belgradın muhasaras; sırasında Ektisalip Savanım karşı yakasır.z gekdiler. Falisalip, barp gemileri de W Gerik etmişti. İki yüz parça ger milerine ansızın bücum ettiğinder büyük gemilerden üçü battı, dör- Hayatını Anlatıyorum !.. Yazan: HALÜK CEMAL No. 27 “Sevgimizin sukutunu genç kı lığımın şerefile kurtaracağım No. 27 fena, çirkin bir hareket değil kla Sadece bir sevgi heyecan ve meşr Tu sevgililerin ebedi hakkı.. Aşkır mnzz korkma bizi günaha götünmek İşte benim senden bütün rcamü bu kadar., Sadece güzel dudalir larma içimin hasretin! dökmek'e | * Damarlarım hâlâ gerilmiş gibi | parmaklarımın ucundan çekilyyafı | içim yandığı halde bir humma ge | | çiren zavalh hastalar gibi üşüyof ürperiyordum. Avcumdaki elimin raşelerini | da bissetmişti. Sordu: «— Üşüyer musun Müjgüni Dur camı kapatayım yavrucuğul Bıcacık kolların'n hararetine ğınarak inlemek istedim: «— Üşümek mi?, İnsanin içinde yangınlar tuluşur, samyelleri dö #üşürken üşünülür mnü b «— Yorulmuşsun da.. Bak weft sin ne kadar siklaştı “Müjgâne Haydi uyuyalım, yat, ist: arlık., Gözlerinde, konuşuşunda zehirler, alevler vardı. Yan, nt bilen zavallı bir pervane gll titriyordum, Rica, merhamet, ko€' | ku dolu cnazlüm bir sesle yalvif | rabildim: — Siz odana gidin artak HiT met Bey ne olur gidir. - Noi TEP AY Ğİ AAA tırayam da şimdi gideceğim p * &yakkaplarımı çıkarayım çoef| » Bum. Çok yorguntun A Fli çevik ir hareketle ayakl t ma gitli, İskarpinlerim haların Ö* | « türe düşerken parmaklar, çoraf'| & larımda durdu. Sondu; B d «— Müsaade eder misin çorapl | rını da çıkarayım Müjgâncığam?”" | »i «— Haj hayır, Ben çıkarı | d Allah aşkına birakın., Çıkanı l ben..* ve bülün bir itiraz tı ile şezlongtan kalkmak isted ' Fakat ne mümkün?, Omuzlarım? | &e dan tutarak eski vaziyetime getif | 5- di. Emroden'bir ahenkle evânif ©8 Di du: - t— Yapma yavrucuğumt» ha Yılar gibi kıvrıla kevrola dizlt | ya Timden tapuğuma inen parmakilf | va arasında ipek çoraplar.man yerii | ,, süründüğünü gördüm. Böylece &' | x. raz haliflemiştim. ee Dişarıda serin bir rüzgâr Ç ;—: muşti. Tül perdeler titreşerek S9f lanıyorlar ÇArkası 'l: K : ! 1 — Yardım, 2 — Çok değil, derek, 3 — Çingenenin çalgısı, alet nan yer, 4 — Ayı yüvası, fenalik g, $ . Gül, söz, 6 — İçtiğimiz. Tün #onu, nata, 7 — Cenubi Am 1 — Geçmiş, 2 — Genişliğine 3 — Mevsimi — geliyor, 4 — Ba Bir bi . $ — Sabır, — Prüüf at yapan bir adam, 6 — Sonur iâve ederneniz yarısı alur, eöhret p | :E Söyadı, tediye buyruğu, & — BOc mak, ikorkutmak için bir see, 0 — & ni şeyler, 10 — Bir, aydınlatır. Gen Dünkü Rakmacamının balletilmit ,' ea 123456787 K 1İY'ENİ'CAMİI Büre A EıZ ANÖKE L Obü 3I_M.| YAYOV 1EKE A D, S'N K E, | &D © o (d N RA3 A ENÜİZ | n

Bu sayıdan diğer sayfalar: