28 Haziran 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

28 Haziran 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

VAA ENİ MESELELERİ gilizler Şamda. a İngilizler tarafığdan alın- | oluyor, Bunun kayşısında bir Şey düşünülebileceği gibi şun Üz hatıra gelebilir: Fransa u- zamanlardanberi Suriyeyi & | İletirmek istamiış, orada nüfu- tesis etmeğe Çok uğraşmış, lik kilisesi de buna yardım et- Geçen Umyl Harpten son- letler Cemiyetinin vekâleti icat edilen bir şekil altında öye Fransanın — idaresine geç- İbulundu. Eğer Fransızlara ba- Suriye üzerinde Fransanın cekidenberi beslediği emek Ovardı. Ehlisalip seferleri esna- Suriyede Lâtin krallağı te- İkdilmiş, işte o zamandanberi Hfransa o menleket üzerinde iddin beslemiştir. çi o krallığın devamı da z8- Uzun sürmemişti. Fakat m zaptetn n vesile arar- bu emelleri bir de tarihi hak İline sokmaktan kendilerini a- mışlardır. Halbuki Ehlisalip İdarı yenildi, bir daha gelemi- sürette dağıldı, gitti | Üsçen Umumi Harpten sonra faya yeni bir şekil vermek is- en Fransızlar da Suriyeye b olmayı ileri sünmüşler, hün için de yukarıda geçen Lü- krallığınadn bahsetmeyi ünüt- Muşlardır. Buna karşı o zaman | Bmir | l4 kral olmak istiyen din da: | Atfedersiniz, fakat o Ehlisa- | İbrduları mağlüp olarak çekilip emişler miydi?. diye sorduğu ardur. Artık Faysala ne ce- Verildiyse verildi; © belli de- | Az sonca maldın oldu ki Fran- hayet Şamı ele geçinmiştir. pölyon Bonapart Suriyeyi al- h uğraşınış. Lükin oraya yer- i. Yüz on sene evvel de dan Mehmet Ali paşayı tah- tderek Suriyede — dolayesile z sahibi olmak istiyen Fran- o gün bugün hop © eşki Lü- Iliğı davasından vafgeçmi- u v emezler. 1840 da İngilizler l]x ordusunu Suriyeden çıkart- İt o zamanın Pransızların pir z da - sonra yeniden hare- * Ö* geçmek üzere bir zaman için- . uğramıştır. politika geçen harpten son- affak olmuş, Suriye ma- şekilde Pransızlara verilmiş- Suriyenin kapılarında haki- h eski haçlı onduların zama- İ yapılmaş, Avrupalı Ehli- M skerlerini barmdırmaş ka- | duvarları haçlı orduların, çekilip gittiklerini de anla- ŞDEBİ ROMAN: 45 Cemil burada hemen * atıldı Katil kana bulaştıktan senra İ e merdiveni tutmuştur. Sizden soruyorum. il cevap verecek oldu, hâ- V müni oldu ve. Muzafler yi- devam etti: Acaba katil de mi yaralıydı 2 | nelerde, bürolarda, ! Geçen harpten sonraki tecrübe kâfi. Suriyenin artık müstakil olmak dev- ri geldi. çalışmıştı. Şimdi Suriyeye İngi- lizlerin girdiği öğrenilince Lâv- rensin de Umumi Harp esnasın- da orada neler olduğuna dair yaz- dıkları hatıra gelmemek olmuyor. Malümdur ki Lâvrene Arap istik- lâli için çalıştığını söyler ve bu emelinin tahakkuk etmediğinden, çünkü Suriyenin Fransızlara ve- rilmiş olduğundan şikâyet eder. 918 sonbaharında bir gün at ü- zerinde Şama girdiği zaman mu- zaffer bir kumandan diye alkış- lanmıiştı. Çok geçmeden acı bir inkisarı hayalin o zaferi nasıl ta- kip ettiğini anlatan Lâvrens bu- gün sağ olaydı, yine o taraflara gi- der, işler becermeğe kalkar miye dı?. Belki de hayır.. Çünkü ha- yatta kâfi derecede inkisarı ha- e uğradığı anlaşılıyor. — Diğer tecrübeye Kizum görmiyebi- lirdi. Ancak Lüvrens artik tarihe geçti. Simdi beklenen Suriyenin istiklâline sehip olacağıdır. , HALK. ÜTUNU İ Ve İşçi Arıyanlar, şikâyotler, temenni- ler ve müşküller İş Arıyan Bir Genç OÖrta mektebi P. iyi derecede ikmal etmiş 16 yaşında zeki, çalışkan; yetim | bir genç hususi müessesalerde, yazıha- kütüphünelerde | kanaatkâr bir ücretle kendisine mü- nasip iş aramakladır. Bakırköy Osma- niye mahallesi Kireçocağlı sokuğında 4 | Humarada Recep Bulçir'a — mektupla müracaat. Hususi ders veriyor İlkokul çocuklarına yeni sistem U- güllerle tecrübeli bir muallim ders vermek istiyor, Arzu edenler Şişli, E- bekızi sokak 1/2 numargda Ziya Veh bi adresine müraesat etmelidirler. İş arıyan bir genç Eylölde lise — olgunluk — imtihanını verecek olan çalışkan, Pransızca da bilen bir genç; az bir Ücretle bir iş a- vamaktladır. Taliplerin lütfen Son Te graf Halk sütununda «Türksay> a mü- racaatları rica olunur. İş arıyan genç kız | Örtaokul 1 incl —sınıfından — tahsili birakmiş 16 yaşında — mülevazı, temiz bir sile kızıyım. Yaşım ve - tahallim ile mütenasip bir iş bularak çalışmak istiyorum. Arru edenlerin Son Telgraf Halk Sütununda Melâhale bir mek- fupla müracaatlerini dilerim. İş arıyor Ticaret Lisesinin 2 inci sınıfında, 17 yaşında bir gencim, Daktilo ve mu- havebe bilirim. 28 Jra aylık — ücretle $ş arıyorum. — Tüliplerin Soz Telgraf Halk Sütununda Abbasa mürocastle- TİNİ rica ederim. Lise Mezunu Genç Bir Kız İş Arıyor Kdse san sınifin; ikmal etmiş genç bir kız resmi ve husuzi mücsseselerde iş arumaktadır. İş sahiplerinin — Son Ticaret kursları Açılacağı —haber verilen Akşam Ticaret Mektepleri veya kursları, her tarafta ge- lunayor. Bu mekteplere, oku- ması, yazması olan vatandaş- lar kabul edilecek ve bura- da, kendilerine, tatbiki saha- da işe yarıyacak bir çok bil- giler öğretlecektir. Bu bilgi- ler, daha ziyade ticari haya- ta aittir. Buradan yetiştirilecek va- tandaşlar, hayatta alış veriş işlerinde daha pratik olacak. lardır. Maarif Vekâletinin böyle bir tasavvuru kuvveden fiile çıkarması cidden takdire şa- yandır. Bizde, eksik olan ta- raf bilhasa ticari zihniyettir. Bir çok teşebbüslerimiz, mü- esseselerimiz vardır ki, ora- larda ticari zihniyet hâkim içil bir netice, Ticaret havası ve pratik me- todlar içinde yetişen, olgun- laşan bir çok hayat adamları muvaffak oluyorlar. Yeni yetişen çocuklara ti- caret adamı olmayı tavsiye etmek, memleket iktisadiya- tı için de bir vaziledir. BÜRHAN CEVAT ——ÜC Pınarbaşında ucuzluk! Kayseri (Hususi) — Vilâyeti - mizin muhtelif kazalarında bu yıl yeni mahsul vaziyeti çok iyi ve boldur. Hayat da çok ucuzdur. Ezcümle Pınarbaşında en iyi ko. yun, kuzu etinin kilosu 25 - 30, dana 18 kuruşa, yumurtanın se- kizi 5 kuruşa satılmaktadır. Diğer taraftan Pınarbaşında mo- dern bir fidanlık vücude getiril. miştir. Bu fiadnlık içinde bir de turfanda sebze yetiştirme için lesişat kurulmuştur. DO KTOR (LAKA AY ÜŞÜTME üşütmesinden bahsetiniştik, Üşül mede vücudün kendisini kollama- ya çalıştığını süylemiştik. — Pakat bunun için de lasanın vücudün bu. Kayretine yardım — etmesi lâzım- dır, içmelisiniz. Buhar teneffüs etme- Hsiniz. Bir aşpirin komprimesi, sı- cak bir çay ve kalın yorgan altın- Telgrof Halk sülunu vasıtasiyle (Sa- miye) ismine —müracaatları rica olu- nar. Gelen İş Verme Mektupları Bay Türksoy” Galata ve Beyoğlun- dan, Bayan Feriha: Ba- Beyoğlu ve Gulatadan, Bayan Ayten: Beyoğlundan ve - Gala- dadan gönderilmiş mektuplarınız, Bay Abbas: Telefonla — yapılmış iş verme talepleri vardır. Bugün saat 18 — 1$ arasında veya yarın saal 16 — 17 arasında mürcaat- Tarınız mercudür. dir Cinayet Davası Yazan : ETEM İZZET BENİCE — Bir burun kanaması filân da olabilir. nüyordu. Sorduğu sı miyeti, alıman cevaplardaki müş- külât gözden kaçınıyordu. Mu- xalfer: — Lekelerde iz araadı mı? Dedi. — İz olarak hiçbir yörde binyey görülmedi. Uzun tetkikler yapıl- dı. Katil etini çok meharetle yapmıştı. Bu cinayetle polis ba- yanaklarında bir tebessümü da- Kıttı, sorusuna devam ettir — Kanlar tahlil edildi mi? da bir Uzanış.. Rir saat sonra yen yaparsınız. Sabahleyin uyan- dağınız azmaz, vücudünüzü hamen hemen tapramen iyileşmiş bulur- sunuz. Yani vücudün reaksiyonu galebe çalmış olur. Fakat her zaman bu, böyle ol- maz. Bazan her türlü mahaurları ile zail olmaz. O zaman doktora müracaat Tazımdır. — Bu kan lekelerinin katile mi; maktule mi ait olabileceğini ya İz- ler, ya tahlil belli edebilecektir. İz ı.ı;ıııi-ı göre tahlil yaptarma- ydı. Merkez memuru sıkı bir imti- handan geçiyormuş, yahut da mü- fettiş karşısındaymış gibi kekele- di durakladı. Bu son söze cevap veremedi. Sadece: — Polis kendisine düşeni yap- miştir, Demekle iktifa otti. Avukat Mu- zaffer de şunları söyledi: — Hükimler görüyorsunuz ya.. Cinayeti ortaya koyacak; katil ü- zerinde en ilmi ve sarih hükmü verdirecek en esaslı bir nokta ih- mal edilmiştir. Yalnız bu noktayı | gözlerinizde canlandırmayı şimdi- Tik maksada yeter bülüyorum. İ- leride daha çok söyliyeceklerim elacak, Bir cinayet olur, yatağın içinde veya dışımda değil de bah- çeye inen ve söylendiğine güre ganinin kaçmasma — yarıyan bir m>merdiven bulunur, onun üzerinde de kan lekeleri olur. Bu masıl tet- — Ha kik edilmez?, Bu tetkik yapılma- iiş bir elâka uyandırmış bu: | ERüeşes l S ç | “Herif seviyor.. Dişini bir sıktı, “İnsan, mantar gibi i'yerden bitmezl!. | yolluk yiyecek — hazırla da, ben iki sıktı.. Artık dayanamadı. ,, Gayet şık giyinmiş, iki genç ka- dındılar, Biri esmer, biri sarışın idiler, Kahkahala - | rından Adliye korlodru çın çın ö- tüyordu. Yanlarına — sokuldum. | Fakat, kal'iy kötü bir niyetle değil. Zaten, kötü niyetle hiçbir kadının yanına sokulamam.. Ka- nun beni meneder,. Zira, evliyim. Evet, sizi temin ederim ki kötü bir niyetle değil.. Yalnız, siz ka. rilerime yeni birşey sunabilmek endişesile yanlarına — sokuldum. | Orta yapıda, balık — etinde olan | sarışın güzeli konuşuyordu. | — Vah biçare Jalecik., Demek, başına bu da gelecekmiş. Kocası da pek hamhalat herifmiş. Güzele lik desen, güzelliği yok.. Servet desen, zenginliği yok. Üstelik dili bir karış.. Gül gibi kızın üzerine | yemediği herze yok.. Sonra da, bu | da ver, Vah zavallı Jale,, Ne ta « lihsiz kızmış! — Talihsiz değil, hesapsız, a - kılsız kız.. Öyle adama koca diye varılır mı? Hep kabahat kendi « sinin... Kendi beğendi.. Kendi ev. lendi. — Amma şimdi, Allah aşkına #öyle.. Senin öyle bir kocan olsa, tahammül edebilir misin? — Allah göstermesin!, Benim öyle kocam olsa, bir saat bile otu- ramanı; kaçatım.. - Yürzümü bile göstermem. — Şimdi, doğrusu, kıza hak ver- mek İâzım. Yalnız, hesapsız hare. ket etmiş.. Yoksa, pekâlâ yapmış.. Hayvanlık kocası olacak herifte., — Jale de, işi pek azıtmıştı son zamanlarda.. Bunun böyle olacağı belliydi. Herif seviyor.. Bir dişini sıktı. İki dişini sıktı.. Ondan son. ra artık dayanâmadı... — Benim bir arkadaşım var - dı. Mihriban... Yedi sene evvel evlendi.. İlk kocasından ayrıldı.. Adam çok iyi bir adamdı amma. Mihribana kocalık edemedi.. Ay. rıldılar. Mihriban tuttu, bu sefer İzmirli Molla diye birile evlendi. O da gayet iyi bir adamdı amma, biraz bi İşk bli, daba ilk günlerden eve misa- fir getmeğe başladı. Molla sordük- | — Halamın oğlu. — Amcamın oğlu... diyordu. Bir gün Molla sormuş: — Kuzum karıcığım, senin bu akrabaların daha çok mudur? di. ye.. Mihriban da: — Tablii!. İnsan mantar gibi yer. den bitmez.. Elbette, akrabası da olur, ahbabı da... Diye cevap ver- miş, Molla, birkaç gün sonra: — Karıcığım, demiş. Bana biraz bir İzmire kadar sılaya gideyim Demiş. Mihriban, tavuktu / sövüş- tü, köfteydi, şuydu buydu: yolluk dan tahkikatın tam bir tekemmül ifade ettiğine masıl hükmedilebilir? Avukat bu sözleri söyledikti sonra, — Daha soracaklarım var yük- sek hâkimler.. Dedi, sorusunu yaptı: — Tahkikat evrakında ve bü- tün desyalarda uzun uzun tetkik ler yaptım. Katilin nereden eve girdiği sarih ve kat'i olarak tes- bit edilmiş değildir. Belki iki ke- re iki dört cedr kadar sarih olan bir hakikattir de bu kayda geçi- tilmek unutulmuştur. ilk tahki- katı yapan merkez memurunun bu noktayı tesbit etmiş olması ge- reklidir. Acaba katilin nereden eve girdiği kanaatindedir? Merkez memuru, düşünmeden cevap verdi: — Bahçeden odaya dayadığı merdivenle içeriye girmiştir. Müzaffer buna kanmadı, tek- rarladı: a HK girilmiş olabilir. Fakat, bahçeye | nercden girildi yiyecek hazırlamış., Herif bir gitti.. pir gitti... Gidiş o gidiş, hâlâ mey. | danda yok.. Kız da evi terketti diye | dava açtı.. İlâmlar, tebliğler, adam | bir türlü bulunamadı. İşle go lerde boş küğıdını aldı. Bak, köylü | deriz, kaba adam deriz amma, he- | rif işlerin fena gittiğini -görünce çıkıp gitti.. İzini kaybetti. Bu, söz- de şehirli,, Haydi, buyurun bakalım şimdi... Birer kahkaha daha koyuverdi - ler... Karşıdan bir kafile sökün etti. Bu kafile, iki polis, bir genç kadın, bir genç erkek, bir de nisbeten yaş. | h, orta yaşlıca bir adamdan mürek. Arkalarından da iki üç kişi Tdü. j İki genç kadından sarışımı: | — A, Jale. Jalecğim.. diye bir kaç adım attı. Bu yeni gelen kafile | arasındaki kadına doğru yirüyor- du. Biribirlerine sarılıp öpüştüler. Genç, sarışın kadın: — Geçmiş olsun Jale., dedi. — Teşekkür ederim kardeşim. Genç kadınla genç ve yaşlıca er. kek mahkemeye girdiler, Meraklı bir sami kalabalığile beraber, mah. kemeye, ben de girdim. Yaşlıca er- kek, karısı olan genç kadınla genç erkekten davacı idi, Tarafların hü- viyetleri tesbit — edildikten sonra, hâkim: — Muhakeme gizlidir. -Salonu boşaltınız! dedi. Salon böşaldı.. Ka. pı kapandı. İki polisle diğer üç kişi sıra ile şahit olarak çağırıldılar. Bir müddet sonra mahkeme ka « pisı tekrer açıldı. Aleni olarak ka- Yar tefhim edildi. Genç kadınla genç erkek, cinsi münasebatta bu- lundukları sabit olduğundan üçer jay hapse mahküm edilmişlerdi. İki polis, genç kadınla genç er. | keği jandarmaya teslim etmek üzere kapı altına götürürlerken, genç kadının kocası elini iç cebl. ne attı. Cüzdanımı çekti.. İçerisii den çıkardığı bir elli liralığı uza- tarak: — Jale, al! dedi, Belki para lâ. zım olu:, Yüzü kıpkırmızı olan genç ka. din, ağlamaklı bir sesle, — Sen o parayı metreslerine ver, Benim paraya ihtiyacım yok.. Ter- biyesiz herif; yıkıl kaşımdan, şim- di avazım çıktığı kadar bağırırım. Defol! dedi, Adam: — Keyfin bilir! Der gibi omuz. larını silkti, ayrıldı. Biraz evvel kahkahalarile ko. ridorları çınlatan iki genç kadın, üç ay hapse mahküm olan kadınla dytı ayrı öpüşüp: — Geçmiş olsun kardeşim... Bu da geçer, dediler. Bunlardan sarışını: — Jaleciğim! — dedi. Bu, senin hakkında hayırlı oldu. Üç ay son- Ta çıkınca bir dava açar, boşanır- sın.. Onun da aklı başına gelir. Hep beraber kafile halinde mer. divenleri inmeğe başladılar, Şükrü bir saniye düşündüktea sonra: İ — Sekak biraz tenhacadır. Hele gece yarısından soara — buradan kimsecikler geçmez ve yandaki baş arsadan bahçeye atlanabilir. — Acaba arsa tarafından ma gi- rildi? — Herhalde, — Bir adam dışardan bir başka vasıta kullanmadan tekbaşına du- vara çıkabilir mi, Ve içeriye atlıyabilir mi? — Atlar. —Nasıl? ü HK diği tecrübe ile ir Kolay ve rahat cevap veriyordu: — İp merdivenler vardır. Bun: lardan birini atıp duvara tuttur« duktan sonra çıkar, İniş daha çok kolaydır. -Nasıl? — Merdiveni öbür taraflan bu tarafa sarkıtır. : da bahçeye girdiğini aydınlatır ma? — Evet.. Başmuharrirler Ne Diyorlar? İIKDAM B. Profesör Müseyül Şükrü Babam gİsveç ve İsviçrenin vaziyotir — islmli burünkü baş yarısında bu İKi hükü- metin variyetlerini tahiil elmökte ve: l İsviçre bir taraftan İngiliz- ir Jokma ekimek elde - edebil- Mihvercilere mümaşat meşgukdür. Bütün siyaseti bu tılmaksızın yakasını sıyirabilmektir. Tü Şimaldeki İsveç aükümetinin de vaziyeti sordür.> Dedikter sanra şunları lâve olaek- tedir «Son Alman — Sovyet harbinin ine Hilâkı İsveçi de Alman mahrekmme bi- Taz daha yaklaşlırmışlır. Berlin, Soy- yetlerle çarpışınıya ba Finlere yardım İçin İsveçlen asker — geçirimek hakkini isi ve bu hükümet te du- ma ni iştir. Vaktiyle İngi- imiyan ve bi olduğu — Stakholm zamman müdellel — ola- bu defa Almüsya ve Finlündiyadan esirgenme- inlştir. $ muhatit CUMHURİYET | B. Yunus Nadi «Siyasotlu çok garip cllveleriz tstmli buzünkü baş yazısın- da Sevyellerin Çanakkale Bağazı ü- serimdek' iddlalarını mevzuu bahsede- | Tekk ezcümle şunları yazmaktadır; K&er biz göçen Urnuml Harpte Ça: nakkaleyi malüm harikavi şeklinde Müdüfaa etemseydik - Çarik yıkılmaz ve Rus inkılâbı da vücut — bulmazdı. İnsan hiç olmazsa bu — hatıraya hür- met ederdi ve belki bu siyede binne: kendini belilara girmekler koru- 3 olurdu. Günlerce n sonza Tası Ajan- | S1i nihayet dün akşam verdiği bir teb- a blsi geçen aların arlı olmadağı nu bildirdi. Bu tekzip şüpbesiz iyi bir geydir, fakat neşrinin göcikmiş olma- di ve içinde bulthduğumuz ahvülin karışıklığı, Türk efkârı umumiyesin- deki tecssürün tamamcn zall olmasını temin etmemişse bunda şaşılacak - bir sey yoklur. Görüyorsunuz ki koca dünyanın iler tutar tek yeri kalmamıştır. Umumi bür çöküntü karyısındayız. Muahaza, biz dikkatii ve her iltima- le karşı hüzir bitaruf siysetimizde de- vam edeceğiz YENİ SABAH B. Hüseyin Cahit Yülçan <Alman — Rus harbi» kimli bucünkü baş yazman- da ercümle: <İngilik adalarına hücum teşebbüsü Almanya için her halde çok — hayati bir ehemmiyeti halz bir iştir. Şarklatı Ü emin olmadan Almanyanın böyle bir mücadeleye 3 çok tehlikeli ola- bilirdi. demektedir. B. Zekeriya Sörtel #Tütkiye bilanaf kalıyor issimli burünkü baş yazısında ercümle şunları yazmakladır: «Bügünkü dünya harbi ile Türkiye- nin hiç bir alâkarı yaktur. Ne Alman- yanın dünyaya hâkim olmak — davası, he İngilterenin İmparstorluğunu — ko- rumak ihtiyacı, ne Amerikanın puzar- larını kapülmamak arzus, ne de Sov- yetlerin Komünizmi — yaymak — veya kurlarmak emeli bizi alâkadar — eder, Büyük devletleri bıribirine — çarpıştı- ran büyük zddiyetlerden uzak ve ma- sun bulunan Türkiye, bütün bu harp- lerde bitaraf kalmayı tercih etmiştir. Buğgünkü Alman — Sovyet harbinde de bu bitaraflığını muhafazaya karar hilinde yapmış olduğu kontroller neticesinde, Eminönünde 35 ve Üs- küdarda 11 esnafı muhtelif Bele- diye nizamlarına —aykırı hareket ettiklerinden cezalandırmıştar. Bundan başka yürüyen tramva- ya atlıyan 12 kişi de nakdi cezaya çarptırılmışlardar. Gözümüz mü daba h astır, yoksa mı ?. Anadolu Ajansının türk- v-hıgo:_ ıü;.ra eder, durü- ruz. Fakat, bu şikâyetler, ya- pılagelmekte olan hataları önlemiye yarıyan bir çare, bir ilâç yerine geçmez. Tercüme- ler mi yanlış yapılıyor, tercü- me edenlerin bildikleri ya« bancı dilmi hafif, yoksa, türkçeleri mi zayıf?. Bilmi« yorum. Yahut, hem yabancı dili, hem türkçeyi iyi - biliyorlar- dır da, acele ile bazı hatalar oluyordur. İnsanlık hali. Madem insa- nız, hatadan sülim değiliz. Fakat, bir kelimenin yan- lış yazılışı veya bir cümlenin yanlış tertip edilişi, ayni ke- İime veya ibarenin yanlış te- lâffuzu kadar, nâhoş değil- dir. Çünkü, biri gözümüze, biri kulağımıza hitap eder. Ben, yanlış söyliyeni din- Temekten ise, yanlış yazanı o- | kumayı tercih ederim. He- kimliğim yok. Doktorlar ne derler, bilmem, acaba, insan kulağı, insan gözünden daha mı hassastır?. Bir kaç gün evvel, bu sü- , tunlarda, radyomuzda yeni konuşmıya — başlıyan — ikinci erkek spikerin bazı kelimele- ri, dikkatsizlik yüzünden yanlış okuduğuna işaret et- miştim. Ayni spiker, bana darılı- | yor mu, farkında değilim.. Hoş, şu günlerde de, sırf şu © kadar çok insanı darıltıyo- ruz ki, sormayın. Evet, sözüme geliyorum, işte bu ikinci spikerin, yan- liş telâffuz ettiği bir başka kelime daha yakaladım. İtham kelimesi.. | — Bunu, sayın bay spiker itti- | ham şeklinde okuyordu. Hal- | buki, bilirsiniz ki, bu kelime- nin doğrusu ve aslı ittiham , değil, ithamdır. Arada ne | fark var, diyeceksiniz.. Böy- | le söylemeyin.. Biz, vaktiyle, mektepte okurken, böyle bir tek kelimenin yanlış telâffu- Dzu bir çok talebe- nin sınıfta ipka kaldığına şa- hit olmuşuzdur. | ğ R. | Açık iş ve memuriyetler Sehrimiz Belediyesi Sular — İdaresi Fen S zi için 60 lira üylik bir kâtip alınacaktır. İmtihan vî uncu Pazartesi günü sant 10 da oluncaktır. İ sahipleri git i İş İrfe İı!l E ! i £ | ? !E! t İ $ İ t ği yi İ : : | İ t F E

Bu sayıdan diğer sayfalar: