9 Temmuz 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

9 Temmuz 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AAAT L LAİTT Tekerlekle muharebe | azan: Ak Kemal SUNMAN Fek eaki zamanlardanberi in- | lar muharere ederken leker- * üstünde döğüşebilmek çares.- aranuşlar. Hakikalın tekerlek vhasa imiş medeniyet de olmuy kmizı Nakil vastlası denilen dül her zaman kend ehemni Yi tasdik ettirmiştir. Pek ixbil. erki zamtanların Muharebe - inda de birbirle üşen- binerek daha emni- fakiyelli surette Ycadeleyi düşünmüşlerdir. Harp abaları çok eskidenberi var. Fa- * daha sonra bunu büsbütün kemmül ettirmek çareleri zi- | nleri yormağa başlamış: Arabada ulun bir muhürıp öyle T vasıtaya binmiş olmalı ki ken sini mümkün olduğu kadar düş. aNT indireceği — darbelerden Yuyabilsin. Daha sonra da şu İşünce kendini göstermiştir: Mu- “rebe eden yalnız kendini koru- 'akla da kalmamalı; düşmanına Ünkün olduğu kadar çok dar. * indirebilmeli, | Gitgide asırlar birbirini takip | Jerek harp arabaları da türlü şe Here — girmiştir. Muhariplerin Yip kuşandığı zırkların ağırlığı ; değildi. Bunlarla hem yürümek, döğüşmek zardu. Onun için “k eskiden harp ve tokerlekli va- lardan istifade düşünülmüş, kat bu da ileri götürülerek te. rlekli vasıtanın evvelâ bir na- , sonra müdafaa, daha sonra da saret vasıtası olması gibi barp | Fihinde nice yıllar devam edin len bir tekâmül var Tekerlekli va tecavüz silâhı olduğu şimdi gö- dü. Harp arabalarının kul Mağa başladığını erbabı milât J:' *€ne tonra da tank deni- Ki otrın Dasil bir tecavüz va- dikaç l Böcüldü. Filhakika A KP Silhlaraın alıp yürü- ana bi yaabalarının kullanıl. h gı Dit sekte vurmuştu. Lâkin Vasıta hem bir araba, #eyyar bir kale olduğunu A a ateş yağdırabi- - Eski zamanlarda muharebe Böhkretleri destanlara geç Slan =mnlır şimdi l:?k eti Yi görselerdi ne "i Bü sualin cevabını ver. h:'" Zihin yormağa lüzum _"y':ışılıı. Muhakkak olan h ST harp işine yarasın, D içinde insan- | n göçen ha 'f* Göstermişti. Fakat m:v; Makineli tüfekten Vasıtanın emmiyoti lrak.mell tülek -b';;ıînlfjîıı-e lmadan evvel tank mühin 56 iye hiddetli hiddetli k eti haykedı Ve gürültüler çıkması- :::'a verirseniz bir defa da- 'e birşey sormaktan sizi Dedi ve aralarında küçük bir “ŞA oldu. Muzaffer: m, “ültüyü Çıkaran ben de- h ;;::'_ıwuı Ceomili işaret Ça sebep oldunuz.. verdi. Ve konuşma. Tekerlek üstünde muha- rebe etmek cakidenberi düşündürmüş. Harp arabaları onun için en mühim bir. vasıta ol- muştur.. insanları bir harp vasıtası olarak “vücüde gelernemiştir. Hareket eden, her yere turmanabilen zırtılı bir ma- kineyi makineli bir tüfek göbi ta- Srruz ve tahrip vasıtası olarak lanmak fikri geçen harpte İn- gilizleri hayli meşgul etmiş bulü- nuyördü. Bunu çok geçmeden mu- Vaffakiyetle tecrübe ettiler, Harp- sonra da mütörlü tin İn iyiden iyiye kulla- nilması işi ileri götürülmüştü. Fa- kat bu harp başlamadan evvel İn- giliz askeri mütchassıslarımın ma- iç ları mütaleaları şimdi tekrar göz- den geçirirken şu noktada israr edildiği görülüyor: Tanklara karşi kullanılacak olan müdafaa vası- ları da ileri gidecektir. Bunun böyle olması tabidir. Çürikü her gilâhtan sonra ona kar cak olan mukabil si çok çmeden bulunmuştur. Tanklara unutmamalı ki tankların da daha mükemmel bir hale gelerek rolle- rini daha müessir surette yapma- ları da mümkündür. Seyyar - bir harp vasıtaşını tacavüz. harekâ- tında kullanarak muvaffak olmak fikri, yani karada makine ile hü- tum etmek tasavvuru İngilizlerin fatbik ettiği bir usul olmuştu. Harpten sonraki tecrübelerle de İngilizler motörtü vesaitter isti- fade fikrini hiç ihmal etmemiş ol- dular. Her öki harbin arasında ge- gen seneler zarfındaki — faaliyet unu göstermiştir. Fakat — yine © mütehassısların dediği gibi aslı ne olacağını istikbal gösterccekti O istikbal ise 889 harbi ile gelmiş oldu. Harp devam etmektedir. Muharipler için filiyat sahasın- | da asıl tecrübe, Yani kanlı tecrübe, ——— HALK ÜTUNU İş Ve İşçi Arıyanlar, ler ve müşküller Kimsesiz Bir Genç İş Arıyor 17 yaşında Lise Z de kimsesiz. bir genç iş ariyor. - Rİyaziyesi - kuvyetli, yazısı güzeldir. Kaven ücretle Laşraya da gitmeyi kabul eder. Talip — nlacak mühterem — iş sahiplerinin Son — Tel- grat Halk sülununda (Çalışkan Türk) Tumuzuna müracsatleri riee olunur. Fakir Bir Türk Genci İş Arıyor Lise 1T ci şinita kadar öküdüm. Ma- N yaziyetimizin bozukluğundan, —hu- gesmi mücsese — ve Ücarethane- lerde verilecek olan münastp — işlerde kanaatkâr bir ücvetle sadakatle çalış- Mmayıi taahhüt ederim. Arza edenlerin, Üsüdar 88 No, lu Yıldız Otelinde İbrshim Altıntaş'a bir mektupla müracan'derini dilerim Daktilo da Bilen Genç Bir Kız İş Arıyor OÖrtamekteoin 8 inci knifina — kadar okumuş ve bir müddet telefon —san- kealinde çalışmış, yazısı, ifadesi düz- Kün, daktilo bilen genc bir kız iş ramaktadır. Kendisine çazife vermek istiyeu muhterem iş sahiplerinin Son Telgraf Halk sütüründü. <Daktilor ru- Muzana yazmaları rica ulunur. Az Bir Arıyan Genç List 7 inci snzita takir bir genç Hz bir Ücretle bir iş aramaktadır. Ana- doluya da gidebilir. Geceleri de çalış- 'N Ümüdedir. Talipleri v p TP ea dayleri B Tni Di ada ai Mi | D ĞALA bazi sesaip D I diğin emniyetli birisi varsu gös. | yattık. Şimdi gidiyoruz! dediler. AA ÜN Se5 ç GF LA B terelim.. Bakaılm kaç para eder" (Devamı 6 ınci sakifede) | önmektedir. ada ——— aü B Tşı da böyle olacak. Fakat yine | Uzun süren meydan Üzsküdarda oturan okayu- cular, evvelâ, Üsküdar - ishe- le meydanının istimlâk işinin çok geç yapıldığından şikâ- yet etitler. Sonra, meydanın tanzimi başladı. Bu, Üskü- darlıları sevindirmişti. Fakat, | itiraf etmek lâzım ki, İstan- bul ve Beyağlu taraflarında | açıdan hiç bir meydan, bu kadar ağırlıkla yürümemiş- tir, Nedense Üzküdar meyda- sanın bir talihsizliği var, ga- liba.. Uzun süren bir istim- lâk maamelesini, yine uzun süren bir tanzim işi takip e- diyor. Bazı gün oluyorki, mey- danda bu işle meşgul, ya, bir kaç amele görülüyor, yahut, hiç görülmüyor. Meydanın düzeltilmesi ka- rarlaşmış, projesi hazırlan- mış ve tahsisatı bulunmuş ol- duğuna göre, bu işin daha sür'atle yapılmasında hiç bir | ânile karşılaşmamak ge- | rektir. Eğer, meydanın dü- zeltilmesi işi bir iki ayda bit- mezse, ondan sonra - sonba- har gelecek ve mevsim dai- ma yağışlı geçecektir. Yağ- murlu havada, meydanın ne hal kesbedeceğini tasavvur etmek güç değildir. Herhalde, alâkalılar bu me- meseleye ehemmiyet vere- | ceklerdir. BÜRHAN CEVAT Üzerleri ;ıımıııı siperler açılacak Bazı kimselerin yaptıkları si - perlerin üzerlerini — kâpadıklrı görülmüştür. Alâkadarlar kapelı ! siperleri tehlikeli — bulmakladır- | lar. Bunların üzerleri çöktüğü tak- dirde içindekilec için bakiki bir tehlikedir. Bu yüzden yapılacak | bütün siperlerin açık olmasına | | dikkat edilecektir. Kapalı olan . lar da açtırılacaklır #EDOKTOR BDul kadın, dul erkek Erkekler, yu karıları ölür veya- hut kerhaaği bir. sebeple ondan ayalarak yalmız kalırlarsa, artık sönra yalız yaşamısını bir. türlü beceremzeler. Hiç bir iş göremez- ler. Mahrem eşleri olmamasin bir gür bile tabaramül edemczler. Hele şişman ve vücullerine - düş- kün erkekler olursa... Onun içia- dir ki, böyle yalnız kalan erkek, e yapar, yapar, yeni bir eş bu- bar. Hem de kolay bulur. Dul er- kek pek wzdir. Yaşlı erkeklerden hayatlarınla — kiş mevsimine gir- dikleri halde yenlden bada alan- | | lar çoktur. Sonra bunlardan ço Bunun tekaüdiyeleri kadın içiri bir cazibt kutbudur. Bunun bir aksi de vardır. Na | Ş t Ki zengin bayanlar da kendile- rine genç koca bülabilirler, — Pa- kat bunda asil Amil servetleri, emlâk veya akarlarıdır. Hu tekrar izüdın. | . Fakat dül kadin, hele de varsa, yeniden MAHKEMELERDE Temel kazılırken bu- Jlunanaltın haçlar(!) Otelci kadının üç yüz elli lirası az | kalsın kuş gibi uçup gidiyormuş | Alimış yaşlarında kadar görü- ) nen bir kadındı. Buna Tağmen, sürmüş rürüştürmüş, lakmuş ta- kıştırmıştı. Konuşmasında, hare. ketlerinde, her halinde para hir. sının en şiddetli alâmetleri ken- dini açıkça gösteriyordu. Yanın- da, orta yaşlı, orla halli gibi gö. rünen, biri palabıyıklı, öbürü &e. | sik biyikli İki kişi, mmevkuf ola - Tak durüyordu. Hâkim, kadına, — | — Adın nedir? diye sordu. — Dikranuhi! | Babanın a Lec — Kaç yaşındasın? Kadın durup yutkundu, yut - kundu.. Etrafına bakındı.. Sami. leri süzdü. Sonra hâkime dönüp: — Abıl kırk iki., — Nüfusumda yanlış yazılmıştır. | — Nüfustaki yaşın kaç.. Bize Tâzmı olanı ot.. — Tevellüdürm 1299... Bu suretle, hakiki yaşımı birçok kimselerden sakladığına mı za. hipti, nedir, memnuniyetle ı - rıtti. Hâkim sormakta devam ettiz — Nerelisin? — Yanlı... — Neyle geçinirsin? — Oteiçiyim... Hâkim, mevkuf maznunlardan birine sordu: — Senin adın Sabri mi? — Evet! — Ne iş yaparsın? — Asıl doğramacıyım.. Amma, ne iş olsa yaparım. Ayak işleri | filân., Hâkim diğer mazıunun da hü. viyetini tesbil etti. Diğer maznur | zihni de at cambamı olduğunu söy. | liyordu. İkisinin de hırsızlık ve definecilikten sabıkaları olduğu anlaşılıyordu. Hâkim davacı Dik. ranuhiye sordu: — Anlat baklım. Seni nasıl dolandırdılar? — Etendim. Bunlar ikisi, elle- rinde İki bavulla otele g. Biz Anadoludan geliyoruz.. Tüccarız! dediler. Bunlar iyi bir oda ayırdık, İki gece yattılr. Pa. valı da görünüyorlardı. Ücüncü günü, şu beri taraftaki —salonda | bana dedi ki: | — Madam., Ben memlekelie ev yaplırıyorum. Temelleri kazar . ken mermerden — bir zarak çik- tı. Yapıyı durdürdüm. Bu da be- nim kayinbiraderimdir. Bununla beraber mermer kapağı kaldırdık. Altından bir nahzen çıktı. Mah- zene indik. Mermerden heykeller, geki altın paralar, bir de, iki tane altın islavroz bulduk. — Paraları memlekette — sakladık. — Ticaret için İslanbula gelirken, istavroz | nımıza aldık, Senin tanı - Yazan: HÜSEYİN BEHÇET — dedi, Ben de; Yanınızda mı, bakayım bir kere? dedim. Odaya gilti. İki is. tavroz getirdi. İkisi de Upki Up- kısına biribirine benziyordu. Şöy el kadar. bir kâğıdı alıp tate sarı, altına er İstavroz çıkardı. Di kadına gösterdi —B: Ydi? diye sordu. Kadın istavrozları eline akp < çevire muayene etliklen zsontra: — Evet.. Bunlardı!, dedi ve de. vam etti — İstavrozlara baktım.. Ağırlığı elli dirhemden fazla... İab — Bir tanesini ben alırım, de. dim. Kaçu alırsın? dedi. — Elli liraya dedi Bin lira iştedi.. Pazarlık pazar | lık Üç yüz elki liraya uyuştuk. Üç yüz elli lirayı saydım.. İstav« tozu aldam. Bunlar — Biz öbürünü de götürüp gös. terelim, akşama geliriz, dedi - er. Otelde; aktılar... Beş dakika geçmedi.. Polis Nocati Efendi bun: ları yakaladı, getirdi. Bana sordu. — Madam.. Bunir senin otelden çıktılar., Bir şeyin eksik mi? Bun- lar sahıkalı hursızlar, dolandırıcı. dır.. dedi. — Aman, dedim.. Yanlış Necati Etendi.. Bunir bizim müşteril.. Sonra aklım başıma geldi.. İa. tavrozu gösterdim. süç yüz elli Hiraya aldım> dedim. «Tamam! dedi. İşte seni dolandırmışlar,« Ondan sonta yakalayıp Müdi - riyete götürdüler... Beni dolan - dırdilat bunlar.. Paralarımı ista. | rim. Hâkim mazımınlara sordu.. İki. gi de inkâr etliler.. «Biz bu kadına istavroz satmadık!» dediler, Hâ- kim — Peki,. Zabıtada niçin iliraf eltiniz. Neden kaçmağa teşebbüs | ettiniz? Diyince de: — Fazla tazyik ettiler, kurtul- amak için itiraf etlik.. Korkumuz. dan kaçmak istedik... dediler, Yine hâkimin: — Peki.., O da iyi.. Sabri, se. nvin üzerinden bu kadının elindeki islavrozun benzeri çıkmış.. Buna ne diyeceksiniz? Sualine cevap veremediler.. Bunu tevil edecek birşey bulmadılar. Yegâne şahit polis Nocati gel- di, Şahit olarak dinlenildi. Şun- ları söyledi: — Bunlar bizce maruf sabıka. lılardır. Otelden çıktıklarını gö. rünce şüphelendim., Çevirip sor- dum.. - Vallahi billâhi ağebey, bir şey çalmadık. Bir gece — otelde Başmuharrirler Ne Diyorlar? CUMHURİYET | AvTuşa — Nizamız B. Yunus Nadi v nda ezcümle buğgünkü baş yaztı 1 yüzmaktadır. Sakson ükemi dünkü müt- “nsanın bu harple mağlüp ve © ükdine — meçbür olmasına büyük bir millet ve — büyük Pt olduğu & - Hatbuk! bütün düaya bi- 1 haller ve şartlar datre- , bülün —Akdeniz Tağmen vir he ki gimdi der ki Akden selesinin büllinde — Fransa — terazinin hânıgi ke v bel aN dü İngilten ümekte beis gör- mal hey'et İşte bu. kadar ehemmiyeti büledi. di mütileme! — neticeleri e sulbut kade olunabilmesi ih- ereden — gelen Haraciye n anlaşıl- saisiyetleriyie idukça İngillere şarıları ne olursa | n eç bir sulhun akdine değil, hattâ müzekeresine bile — yanaşmmıya- caklır. Bu & üçtür tülüm bu olduğunl güre öbür yarınla ©p mücesir müdafaa ak Tasavvur ettiği yeni ni evmeşi l5 eyliyen mevki a 4 yeni nizamda Ak ve Kizil denizleri de ihliva eden vüzatle tahakkukunun Önüne ge- çecek kuvvöt Gsavvar - edilemez. On- dan söğra arlık eğer alâkadarlarln hâli heves ve inkâünları kalıraı kit- kıl'aya, hattâ erki dünya ile ye- ni dünyu uraslıda bir harp safhâsı a- çılmış olur.> YENİ SABAH B. Hüseyin Cahii Yalçın cİzlandada Amecikan müfrezelerir isimiş bugün- kü bâş yazısında Birleşik Amerlkanın İzlandaya askeri müfrezeler - gönder- dnesini mevzuubahe ettikten sonra €z- cürrler ya twallük Oden — kıs- Atlântık harbinde tesir yapaınmaz» demektedir. VATAN B. Ahmett Emin Yalman «Kara su- Tarınızda bir tecavüzs isir baş yazısında Antalya tımar dü batırlan Pransız tanteli baldetmekte ve ezeğmle şunları yaz- | makladır: <Sahillerimizin —açığında yine —bir harp hâdisesi oidü ve serpialisi kara | sukmamnlza kadar sıçemdi. Dünyada bu | kğıdar büyük bir yarığın devam eder- vakit vakit bizlm etmemiz Iabil görülmelidir. c yangin — duvarı | Dünya yangınının Türkiye bugün vazliesini görüyo: Kendi toptuklarmıza sıçramaslna mü- ni olTakla, öteşin muhtelir istikamet- derde yayılmasına da set çekimiş olu- bakınından tam | manarösim li | bir emniyet sahası yor. Dünşanin ber turafinda — yıkmak, | yükmnak, öldürmek — hurss büküm — sü- verken bu güzel saha, hakkın, söüz tul- manız, dürüstlüğün son — iltica yerle- rinden birldir. Toptaklarımızı ve ka- vü salarımizi kem gözden, kem söz- den, kölü tocüvüzlerden masun — tut> mak yalnız kendimize karşı - değil, bütün insanlığa kal üzerlenize aldı- gimiz bir vazitedir.» TAN B. Zekeriya Sertel «Almân — Soy- yel harbinin ekonomik tarafır — isimli bagünkü baş yazısında. ezcüm! *Alman — Sövyet harbinin iktısadi cephesi de askeri safhasi kadar gi himdir. Bugünkü — şermit altında maünyanın — işgal — edeceği — aha - lardan hiç olmarsa bir sene — İstifade edemiyeçeği anlaşılmaktadır. — Pakat, | buna rağmen Ukrayna ile Bakü pet- röllerinin ziyaı da Sövyet Rusya için | büyük ve telâfisi güç bir kayıp olur) ir Cinayet Davası Yazan : ETEM İZZET Bi Nİ 2£ Kosaca sürdü. — Hayr., — Evet, .ı;: bizi itham etmekte devam — Olabilir, Mull; etmek Ka ÇAT ;ıi.ı mukabel — Müdafasmıza taallük ediyor- du. — Müdafaada süküt şartlır. — Ben kendi hesabıma sükütu a dikkatle muhafaza ediyo- En son hâkim: — Neyse bu bahsi keşeli; Dedi, mübaşire emretti: K z Şahit başmamur Şevket gel- Biraz sonra Şevket de geldi, kır saçlı, ablak yüzlü, mavi gözlü, iri — Ben bu kanantüni değiştir- | mek için hiçbr sebep ve vesile gö- remiyorum. Muzafler bu şahitten sordu: — Vedat cinayetini işlerken hiç kimse görmüş mü?, Şevket: — Hayır biç kimse görmemiş, fakat gürmesine de pek lüzum yok. Aradaki bütün ihtilâf nokta- İarı meydanda. Vedal — İstanbula gelir gelmez, Şükriyeyi takibe baş- lamış, onu bir İstismar vasılası addetmiş, para Sızdırmiş, — kızını kaçırmış, Şükriyeyi kendisine râm olmadığı kadar başkasına da yarar kılmamak kararile hareket etmiş- | tir. Bu cinayel onun mahsulüdür. Dodi. Bunun üzerine Muzaffer kendisini tulumadı: — Katili görmediniz, gören de yok. Bu sözlerinizi neye islinal el- tirerek süylüyorsunuz, Elinizde tek şey | Fakat, bar tek vesika, gözünüzde tek müşa- böyle birşey söy- ebilmek için çok cür'etkâr el- Dedi ve.. hâkimlere dönerek, — Yüksek heyeli bükime ben tık bu şahitlerin kâfi derecede inlendiklerine kanüm. Hepsi ay- kapıya çıkan sözler söylemek. ten başka hçbir şey yapmıyorlar, davayı isbat edecek kadar doküman verdiler. Onları ben buluyorum. Onun karşı | tarafın dinlenecek kimsesi kalmadı . ise muhakemeniz burzurunda be- | nim göstedreceğim şahitlerin din. lenmelerini istiyorum. Diyerek noktai nazarını iladeye başladı: — Muhterem hâkimler; ben iki çelsei muhakemedenberi sustum. Davacı vekillerinin gösterdikleri | şahitlerin, tahkikatı — yapanların hepsini istedikleri şekilde ve iste- dikleri gibi konuşmalarına sadece dinlemekle mukabele ettim. Fakat arlık buzurunuzda konuşmak sı- | rası benim, -- keti ve | sarihı şekille şunu ifade etmek İs- terim; Vedal masumdur. Haksız yere karşınıza gelirilmiş- tir. Şükriyeyi üldüren katil tutul- — e mamış, yanlış bir zehaplâ bu suç- Suz adamın hürriyeti kaldırılmış- tir. Bu takdirde zabıtadan başlıya- k bütün adliyede yapılan tah- kikatın yanlış olduğunu da orta- ya koymuş bulunuyorum. Bunları söylerken sörlerimin ne dereceye kadar ağır ve mes'uliyetli oldu- | ğunu müdrikim, Muzafler bu sözleri söylerken muhakemedeki bütün dinleyiciler hayrete düşmüşlerdi. Herkes he- yecan ve merak içinde avukatın ağrından çıkacak kelimeleri bek- liyordu. Karşı taraf avukatları hiddet ve şiddet içindeydiler, Hü- kimden çekinmeseler muhakeme- | yi biribirine katacak kadar isyan- | kâr görünüyorlardı. Fakat, Muzaf- | fer sesinin tonunu hiç değiştirme- den devam ediyordu. — Sözlerimin gelireceği — her türlü mes'i nayet hâdisesi üzerindeki bütün tütlerim bilmişlir, İleriyi görebi. Tiyorum. | Varılacak meticeyi — yüzde yüz addedilecek bir isabetle seriyo- rüm. Hakikat çıplaklığile muhakkak meydana çıkacaktır, Muzalfer bundan sonra sesine biraz daha heyecan vererek de- vam etti; — Zahıtanın, adliyenin, davacı vekillerinin güttükleri ve tesir tında kuldıkları tek noktai mazar var, Ü da; Vedadın Şiikriyenin kendisine avdet etmemesine kıza. rak önn öldürmüş bulunması. İ- kinci bir noktai nazar da, yine Ve- dadın Şükriyeden para sızdırmak için onu tehdit etmesi ve hakika- ten de öldürülmüş olması, Yüksek hâkimler bu iki moktai j mazar da yanlıştır. Ben müekkili- min tamamile suçsuz olduğuna e- | minim, O yeryüzünün ev, ocak, çocuk mefhumuna en sadık tiple- Sir gün gelecek, Ada (çamlarının yalnız ha- tırası kalacak Pazar günü Adalara gez- miye giden bir ahbabım: ba- na, yana yakıla, buradaki çamların hali pürmelâlinden bahsetti. Gerek Büyükada- da, gerek Heybelide, bilindi ği gibi, çamlar, artık hakiki çam olmaktan çoktan - çık- mıştir. Kınalıda, Burgazda hiç çam kalmamıştır. Bü. yükada ile Heybelinin de, bir gün, hem de yakın bir gün ayni hale geleceğini tah- min etmek fazla bedbınlık olmaz. Belki hatırlarsınız, yılıar- ca, ada çamlarının hangi res- mi daireye ait oldugu ınmalı rüp gitmişti. Yangınlar, | çamları harap eden amiller arasında idi. v axat bu canım ve güç yetişen agaçları tahe rip eden şey, yangınlaruan ziyade, bakımsızilacu. Aaa- lara gittiğiniz zaman dıkxat ediniz: Saglam, sılinati ye- rgnde pek az çam buiabilir- siniz. Çam dayanıklı ağaçtır da, bu bakımsızlığa gücenip ça- bucak kuruyup günüyor. A. gaçlar, günden günc seyrek- leşiyor. Otuz kırk sene evvel Adada oturanların anlatlk- larına göre, 6 vaxitler, çam- lar, hukikaten şahane şeyler imiş! Adeta, suc vir. koruluk ve ormanua olan Ada çam- ları, şimdi, bir ağaç haslane- ai manzarası arzediyor. Fi- danlar yetişmiyor, yetişmek arzusunda olanlara bakılmı- yor ve gittikçe seyrekleşiyor. Halbuni, Adaların en gü- zel hususiyetlerinden bırı de çamlarıdır. Lsxi edebiyalı- mızda Ada çamları çox mü- him bir mevxi ışgal eder. La- Kiba, bir gün getecex, eski ©- serlerde okuduyunuz Aaa çamlarının yerinde yelier e- secek ve biz, sadece haüirası | ile avunacağız. Vaktiyle, u- yeceğiz, Adalarda ne güzel çam ormanları varmuış! Tıpkı Çamlıca gibi, yal- nız adı yadigâr kalacak. bu- gün Çamlıca tepelerinde vır tek çam var mıdır”. Herhal- de, bu tepeler vaktiyle çok çamlık imiş ki Çamiıca adını almış.. Dünyada insan kadar mü- essir bir. tahrip âleti yoktur. nsan ayağının baslığı, insan elinin girdiği her yerde bu tahrip izlerini göreblirsınız. Halbuki, Anadolunun muhte- hf güzel köşelerinde öyte gürbüz ve canlı çam ormanlı rı vardır ki, hepsi: birer çiçek n sebebi, bu a- gaçlıklar içine, İstanbulda olduğu gibi akın akın insan girmemesidir. Ada çamlarını kurtarmak, İstanbulun güzelliği, hususi- yetleri bakımından borçtur. R. SABİT Bir okuyucumuzun şikâyetine cevap Bir kadın okuyucumuz Beykor zikeleri gişesinden — bilet alırken, bozukluk olmaması yüzünden glLe memurundan hakaret gördüğün- den şikâyet etmişli. Beykoz iske- lesi giçe memuru Nebil Özbay bi- z26 gönderdiği meklupla diyor ki: 1 - Bir hafta evvel gişeme bir buyan mürasaat ederek 20,50 ku- ruşluk bir bilet istedi. Ve 23 ku- Tüş verdi. Kendizine vazite ve terhirem icabı kemali nezaketle 4,30 kuruş olmadığını, mümkün- 96 20 para bulmalarını rica ettim. 2 — Ksasen çok mütehevvir bir halde gişeye müracaat eden ba- yan bu halden büsbütün asabile- 3 — Gişe önündeki paraları kendisine göslerdim. Nihayet bo- zuk para olmadığına kani — öldu. 20 para getirdi ve biletini alıp Kitti. - Bayanın iddiam veçhile 20 banda kulmadığı gibi ha- « rinden biridir. Söyledikleri baştan başa samimidir, Şükriye ve Güzin ÇArkası Var) pi karet te görmemlştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: