20 Temmuz 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

20 Temmuz 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

#zar Uzun git * den di Pa vağ , bi Ja * Tin birçok evsalın: AT 'çok kabiliyetler kendin ağünu anlatıyor T bi Ce at '.u'“""' Bibi haller karşı- "“"'*'m,.' lân ük intibalarla ile- Börek, pe “İMüğunu kahul etmek ” Jüvonya © zaman İ ti de Çarın ör- H Tek Ve yeni ı_:;mandı bir milletin bir W Be ',:'nn.!" M S yeP ı_"'nı veli bıı._ı kııım kendisine bir Berty İI'—!ı &. ) Fırtınada yelkenli.. Ali Kemal SUNMAN n sürer rııl' T Muharip. ibi en mühim ece milletle, " ne hasletleri Bu harp de | barp halin- | Ve tecavüz rebe | Var ni ma Yazılmamış da gilizler İçin, AL İN ve Ruslar için, Zaten * de bir zamanı oluyor, Ö r sene | Japoayu üharebe ettiği zamatı | Tın, Arnerikahların ja- e Ki De yazdırları, Ruslara fürlü hükümler verdiği | | batırlansın, îık defa bu gibi hüküm- aİtaların da galibiyet ğ Meseleyi bep Uâlur xlc halletmek is- kolaylaşmıştı: Çünkü İ l evsafı hüküm vermek | Gelibiyet ve mağlü- Sbeplerini arşiitırken ça- Oluveren ük intıbala- kapılmamak da ilmekde daha iller işe karışmaktadır. beraber harp gibi fevka> | | iyelleri meydana çıkı- | Milletin haleti ruhiyesi tün vekaylinde kendi- diği gibi harp de bu ve- bellibaşlısıdır. Şöyle birşey söylen- | Şikan, ayağına hiç üşen- 1, bayırları aşacak itdenbire önüne batak | #liyor. Bunu nasıl aşa- ıus.ıeık olsa daha tır. Onun için dikine Velevki uzun uza- #aatlerce vakit ge- ZM olsun, yolunun Üs- lı“ Nın Elbi mân'alarla karşıla- z dolaşacak, kâh şura- iıı&k_'h orayı yoklıyacak, hmmyu kadar ge- türlü buhranlardan yet sayrıldığını gös- "lap Çİ âz değil Fakat bu Olanca şiddetile hük- S 'doker şîn' ve sebat | Ayrıca bir meziyet Yoksa böyle gö- * işi muvaffakiyetle 'vhnch kâfi dere Sebatı olmasa yuka- öi Hint Denizinin fırtınasıni yenemiyen gemici için teknesi harap olsa da ken- dini sahile atabilmek bü- yük bir muvaffakıyet.. zinde sefer eden bu gemici oranın korkunç, önüne geçilemez fırtı nası ile karşılaşarak yelkenini de, yüklerini de kaybeder. Artık elin- de he © denize, ne de o fırtınaya | $ gerebilmesi için — müessir vasıtası kalmıştır. Bilâkis altında- ki teknenin de muhakkak gör! dalgalara teslim etme e bir hareket olacak. inatçıdır. O tekneyi y kolay rüzgüra ve suya bira- kacak değildir. Uğraşıyor, uğra- Nihayet tekmesi harap ola- sahile atabiliyor, ge- mici kurtulmuştur. İşte asıl kür da budur, Vaktile bikâyeyi y vlan İngiliz acaba gözünün önüne a öyle bir ve mey Fakat gemi şıyor. rak kendi bu muharriri iliz tarihini al: gemici tasavvur etmi. &x yel- kenlisi ile nin fırtına- sına ve dalgasına salıvermişti?. Her ne ise yeni olmiyan bu hi- kâyede muharririnin anlattığı di- Ber bir hal daha var: O gemici ile- deniz e neler olacağını öyle u. emez, Fakat başgösterince inadından — vazgeç- mez, uğraşır, tekne harap olsa da kendini sahile atar. Onün için ev- Tekneyi zadıya düşi İş Ve ı.ç. Arıyanlar, şikâyetler, temenni: ler ve müşküller Bir Daktilo iş arıyor 18 yaşıda lise 11 de kirmsesiz bir kazım. Resml, bususl bir. miessesede yeya bir ücarethanede yaziı ve hesap İşleri üzerinde çalışmak — istiyorum. Daktile da — bilirin. — Talip oleni Son Telgraf Halk Sütununda (K. K.) | rumuzuna müracaatlerini. rica ederim İş arıyan genç kız Ortaokul 1 tahsili | birakmış 16 . temiz bir Kile kızıyızı. Yaşım ve tahelilim | ile mütenasip bir iş bularak çalışmak isliyorum. Arzu edenlerin Son 'Telgraf Halk Sütununda Melâhâle bir mek- tupla müracaatlerini dilerim Talisiz bir gevç kız iş arıyor Örlamektebin 8 inci sınıfına - kadar okumuş ve malf vaziyetinin darlığı yü- zünden tahsili birakmak tehlikesinde kalan 15 yaşında zek”, âfif, mahcup bir kız, talihsiz annesiyle kendisinin Maişetini temin etmek için hayata a- tılmak gayesindedi.. Terzihane, —atöl ye, imalâthane gibi yerlerde - kanaat- kâr bir ücretle iş vermek suretiyle bu | ap iş sahiplerinin Son Te graf Halk Sütunünda Aytene yazma- ları yica olanur. Muvakkat bir İş arıyan genç «18 yaşında, ortaokul mezunu, dak- tü0 Dilir bir genç az bir ücretle 2 ay kadar hir işte çalışmak istiyor. Arzu edenlerin Çalışma şartlariyle birlikte, Son Telgraf Gazelesine (TT. — 252) Rumuzu İle bildirmeleri tica olunur» Eski harfleri de bilen bon- servisli bir daktilo iş arıyor #lerine v; Bi y ğemy he Cemil ve Şekip esefle ateburum ki, — bunu <» — yapmıyorlar. herhangi bir şekilde * atfotmek emelin- ÇAL gidişlerinin (as- _:v*'ı: olduğunu işitünü burada bitirdi * Yine urar etti: tekrar şehade- we Tilmek kaydile çı- Mehmedin âıı.,. Etçen seyyah için | — >5 yaşında bir kızım. Orta tahsilim n kendi- | yar. Eski harfleri mükemmel okur ve “ıı, r. Bir | yazarım. (Daktilo) da bilirim. Bon- v 'tsinde tasvir edilen dekm vardır. Daire veya iyi bir ya- | BNi kazsiğn " | zahaned yazı işlerini de kanaalkâr bir u*üuı ArŞISINA Ç- | örretle çahşmak izliyorum. —Arzu e- ” Yeli Ja nasıl uğraştığını | denlerin görle ” (Kâtip) — rümuzüna kenli ile Hint deni- ) mektupla bildirmelerini vica ederim. © B -. a a | ROMAN: 65 | Cinayet Davası . ıı | ı:- Yazan : ETEM İZZET BENİCE ; a İ # Mi üü ü A bi ve varlığında | rum. BEĞİĞİRİ di götin adamı değike - | — Hâkim yine bir sağ sol müza- e Sledir. Adalet kendi | keresi yaptıktan sonra: — Karar.., Diyerek — Muzafferin teklifinin kabul edildiğini bildirdi, Mustafanın salondan çıkışından | sonra, Mehmet geldi. Muzaffer bunu tepeden Urnağa | sanki her bücresini ayrı ayrı bir — Mehmet cinayetin vukuunda #üyük rol sahibidir. Dedi ve sesindeki huşunet eda- sını bozmiyarak devam etti: — Müsaade buyurursanız Meh- “metle açık açık konuşayaın. Meh- — met,dik dik Muzaffere bakıyordu. Tren güzergâhı Ötedenberi şikâyet mev- zuu olan bir şey de, Sirkeci- ye gelen Avrupa treninin gü- :eıııhıııdıkı teneke evler, bakımsız sokaklar ve güzel olmıyan manzaralardır. Va- kit vakit, bu halin ıslahı dü- şünülür ve olamaz. Çünkü, böyle bir ha- reket, mühim bir inşa mese- | leşidir, Büyük bir bütçe hâdi- sesidir. Mevzuubahs - olan manzara, muayyen ve mah- dut bir sahayı kaplamıyor. Çok geniş ve uzun bir yer iş- | gal ediyor. | Avrupa treniyle İstanbula giren yolcuların ilk gördükle- ri manzara budur. Ve şüphe- siz bu manzaranın tevlit etti- ği intıba iyi değildir. Şimdi, gazetelerin neşriya- tı sırasında, şu haber - verili- yar: Prost, müstakbel İstanbu- | lan imar plânında, burasını | yeşil saha olarak tehrik et- | miştir. Binaenaleyh, trenin iki | tarafı, bu noktai nazara göre | tanzim olunacaktır. Eğer, verilen haber doğra | işe, Istanbulda en geniş istim- lâk muamelesi, bu taraflarda yapılacak demektir. Çünkü, bahsedilen çirkin manzaralı kısımlar, hakikaten geniş ve uzandur. Bilmiyoruz, böyle bir istimlâk için nasıl ve ne- reden tahsisat ayrılacaktır?. Sonra, unutmamak lâzım ki, şehrin bu semtinde mü- him bir nüfus kalabalığı var- dır. Ve bu halk, civardaki sı- nai müesseselerde vesari iş yerlerinde çalışır. Bu vatan- daşları nereye iskân edece- z | Hulâsa, yeşil saha güzel şey. Fakat, istimlâki var. Sonra da, buradaki vatandaş- lara yer temin etmek mesele- BÜRHAN CEVAT CIT |DİYOR Kİ p KARPUZ Karpuz serinleticidir. Yazı yenilir. Şehir içinde İşçi, aa memur bunalmıştır. Karpuz mak- bule geçer. Sanfa mide ve bürsak- ları temizleyicidir. | Dayanıklıdır. Saklanabilir. Ko- leyca nakledilir. Bazı cinsleri muhafara edilirse, kışi da geci Mütedil, sicak iklim nebatıdır. Derince işlenmiş serin taprakları | | sever Diyarbakır cinsi gibi yetmiş, seksen kilalık karpuzlar böyle yerlerde olur. Karpızun — cinsi yoktur. Bazıları erken, bazıları geç kemale gelir, Diyarbakır karpuzu kalın — ka- buklü, üzün - Çizgili, koya yeşil, tatlı ve suludur. Bunlar Dicle ke- narlarında uzaktarı keyun gibi gö- rümürler. Pazarlarda tartı İle sa tılırlar. İnekler, keçiler kabukla- larını İştiha ile yerler. Kabuğun- | | dan enfös kurşusu olur Hulâsa - karpuz. mevsimin en p | mergup. kokulu ve ferah — verici | | bİr meyvasıdır. | | iddet, kor- ku, tereddüt birbirine karışmıştı. Suçlu vekilinin Mehmetten ilk guali: — Cinayel gecesi Ferdi seni e- reye gönderdi? Mehmet buna sade - ve lâkayt | bir cevap verdi. — EFezaneye. — Ne aldın oradan? — Alkol, nevrol aldım. — Kimin içindi bunlar? — Bilmiyorum. Bey istedi. — Ferdiden bu siparisleri alır- | ken yanında çok kaldın değil mi?, | — Hayır, — Epey kahnışsın. — Kalmadım. — Ferdi sana © akşam içi, tala ile beraber sokağa gitmeni söylemiş. Mehmet dura dura, düşüne dü- şiine cevap veriyordu: — Kendisinden ben gece başka emriniz yoksa tiyatroy, deceğiz.. Dye bzin İstedim. O da, gidin, | eğlenin.. dedi. — Fakat, e Kat bir gi- MAHKEMELERDE : Bir Kokona geldi, karışık lâflar etti “Hayvanı söküp arabaya seni koşayım da yokuşu sen çıkar!,, Yazan: HÜSEYİN BEHÇET Bu sefer, beygirlerin inadı tutlu. . Davacı bir yük arabacısı; maz. nun, Amerikalı, yaslı gözlüklü, | İnadına çekmiyor. Benim de bur- zayıf bir k.ıdmdı Hâkim, her iki-| numdan ter damlıyor. Hava sıcak, il d ünj tesbit et - l sıkıntı... Artık — kızdım. Elimde araba sürücüsüne; kamçı vardı.. Bir iki tane vurdum. anlat bakalım.. Yanımda, bu kokona peyda ol. | du. Karmakarışık bir lâflar söy. ı ledi. Birşey anlıyamadım. — Ne söylüyorsun madama? ı dedim. Derdin nedir? Ben zaten Davar nedir? Sürücü anlatmağa basladı. — Ben araba sürücüsüyüm. A. nıbaına sekiz çuval patates yük. ledim.. Tüccar Celil Beyin pata- tesleri... Arabayı sürdüm. Gider- ken, yokuştu, hayvan arabayı çek. medi. Arabadan atladım. Hayva. ni yedeğe aldım.. Yine çekmedi. Arabanın kenarından tuttum, it- ı meğe başladım.. -Yine çekmedi. burnumdan soluyorum., Şimdi lâ- fın sırası mi? Madama yine bir lâflar söyledi. — Neden vuruyor? dedi Meğer, benim beygire vurma- ma kızmış.. Acımış hayvana.. (Devamı & mcl Sayfada) Ne Dlyorlıı? —ıoıı TELGRAF — 20 TEMMUZ 1941 ..__—...——m.a_ $ IKDAM lıılnbııh ıoydamııuı B. Abidin Daever «jabon muammasi> | isimli bugünkü — başmakalesinde — €z- W cümle şunlari yazmaktadır. | capon kabinesindeki eğişikliclen | mare a Japoayanin! meal bir siynset fakip edeceği ve harbe girip girmiyer veği, girerse Şimale mi, yaksa Cenuba Ka bevmce edecii anaşlamanışie japonyânın da kararsizlik içinde bu- Hundaği, çok Müyalkir ve firaslodi o pen Kiynepilain Kaft bi bülünmek içla Börllçlerln lakkı Fti beklediği tbemin salebilir. la hare- TAN B. Zekeriya Sertel elagilterenin | Hüyal'otuği yakaki Acioss isimli bugünkü başyazısında « e şunla- Ti yazmaktadır: «Londradü çıkan Nevs Revlev mec- muast, İngillerenin Avrupaya harpten sanrü vermeyi hayal ettiği yekil hak- kında gu malinatı vermektedir «Almanya küçük küçük leve ayrılacaktır. Avrupa dört bioka taksim edilecektir. Yarın rupa hakkında müttefik rlen düşüncesi budur. — Almanya, Birliği teşekkül etmeden Çük prensliklere ayrılmakla cak, fakât Sarki Prusyayı ve Silezyayı | Polonyaya lerkedecektir.> hükümet, Alman evvelki kü- | merdivenlerin mıiya- |: | Bitmenizi söylemiş. Mehmet cevap vermeğe hazır. lanırken profesör Cemil Kesenizin müsaadesi nisbetinde 5, 23, 100, 300 ve 1000 liralık tasarraf banola- rındarı alınız. Bir tasarruf bonosu almak, iyi bir fa- izle hem kendi — menfaalinizi korumşak he de milli müdafaanın artan ihtiyaç- darını karşılamak için devlete para ik- Tz etmek demektir DEVLETİN MENFAATİ BİZİN DE MENFAATİNİZ VE KÂRINIZDIR. BONO VADELERİ KISA; FAİZLERİ PEŞİNDİR. 3 ay vadeli bir bönonum faizi © 4 BÜ üare M N3 Falzli bono kiymetinden — tenzil edil- mek süretiyle peşin ödenir, Yani bir se- pe vadeli 100 liralık bir Lasarruf bona: #a İçin 94 lira verecek ve buna mukabil bir sene sonra 100 lira alacakâlnız. Faiz pesin Okduku için fiz nisbeti hakikatle * 6 değil biraz daha yüksek © 6,38 dir Bono Vadesi Geldiği Zaman Paranizı geri almak islemezseniz va- desi gelen banayu yeni bir bono ile de- Ferdi söyledi değil mi' Diyerek sorusunu tazeledi. Meh- Üöştirir. ve aradakt faizi bir defa daha peşin alabilirsiniz. VADE DOLMADAN PARAYA İHTİYACINIZ OLURSA: Her hangi bir bankaya müracsat ede- rek bono - faizinden yüzde — yarı kârlık yapmak suretiyle bol iskon ettirir Ve derkul paraya — katbedebil niz. O hülde: PARANIZ DAİMA PARADIR. Bono faizleri her türlü resimden, ver- giden muaftır. Satın alırken, — başkasına devrederken, vadesinde — bedelin; tahsil ederken müamele ve meraslın — yoktur. Banolar hâmiline mahsustur. — Hazine kefildir. Tasarruf bonolarını bütün bankalarla gübe ve aşanslarından, — Müli — Piyango idaresinin resmi diştlerinden — ve banka olmiyan yerlerde Mahandıkların dan alabilirsiniz. Paranızın en emin kı Devlet kasasıdır. Tembel paraları bir tasar- ruf bonosiyle seferber ediniz. | nerede buldun? Odada idi. — Ne dedin ona? , payı olmak gerektir. Ben — Hükim bey, hâkim bey., Diye söze karıştı ve acele acele: Avukat arkadaş saygısızlık etmeğe başladı. Yeryüzünün —en temiz kalbli insanı olan Ferdiyi bir mevi zan altına almak ve din- leyicilere şüphe vermek için Meh- mede garip garip sualler soruyor. Samimiyet hududunu aşan bü tarz. sorulara müsaade edilmemesini dilerim. | Dedi. Muzafler gayet sakin ce- | vap verdi — Sormak benim hakkım, Şim- | di suşmak da avukat arkadaşımın le kimseyi istihdaf Telâş elmelerine lüzum yaktur. Ferdi hakkında ..ıı.ııdıgı gibi hiç kimsenin de leh ve hinde bir maksat ve fikir ıılıı li değilim. Muhakeme ve benim suallerim tabii seyrini takip ediyor. Ve, tekrar Mehmede dönerek | daha dik, daha tok bir tonla: | — _ş'ığııı konakla birak biriniz kalın, Belki bir iş çıkaı demişti. - Sen eczaneye gitmeden önce Ferdi bahçeye inmiş miydi? Konuğa erken geldiği Tar sık sık bahçeye çıkar, — O akşam da çıkmış miydi? — Hatrlamıyorum. — Hele biraz zihnini Bukalım., Mehmet ısrarla: — Bilmiyorum. Cevabını verdi. Muzaffer farına devam etti: kurcala | — Seu gezaneye gittiklen sonra onuşmuşlar mı?, — Onu da bilmiyorum. | — Ferdi seni çağırıp eczaneye | ermeden Önce kahveye çık- | 1 İstiyen Şahandı değil mi?, — | — Kahveye çıkalım demişti. sokuktan dönünce — Kahveye değil, (iyatroya gi- delim. Naşit —Pangaltıya gelmiş dedim. — Ondan sonra Şaban hasta ol- duğunu söyledi değil mi — Even Şaban hasta olduğunu söyledi. — Amma sizin tiyatreya gilme- nizde ısrar etti değil mi? | — Naşidi duyunca Mustafa da gayretlendi. O beni, ben onu he- pimiz — birbirimizi teşvik — ettik | gittik. — Herkes kendi parası ile mi — Parası yoktu. Memleketine para yollamış, harçlıksız kalmı — Böorç mu verdin?, — Hayır. Bir Mustafayı tiyatre- | ya getirmekten ne çıkar ki. — Aradabir ona böyle cabadan | ikramlar yaptığın olur muydu? £ ÇArkas Var) beğenilmiyen tarafı Gazeteler — neler hepsi doğru mudur?. Bil. mem.. Bir rivayele göre, E- minönü meydanının bugün aldığı şekil ve manzara bege- nilmemiş.. Beğenmiyen kim?. Tasrih edilmiyor. Ayni ha- berler cümlesinden olarak, şöyle deniyor: Şehircilik mütehassısı Mi- mar Prost, bu meydana daha güzel bir şekil vermek üzere tetkiklere başlamışur. — Bil- hassa, Yenicami önündeki meydana ve camie yakışmadığı ileri sü- rülmektedi Hatırlarsınız, — Eminönü meydanı için bir başka nox- tai nazar olarak ta şu weri sü- yazar, rülür: Meydan ço« çıplax, ağaçsız, çiçeksiz, yeşiliiksiz ve renk Benim ıxılınııdııını şu: Prost, dünyanın saylıl müte- hassıslarından biri. Unun yap- tığı iş üzerinde fikir söyle- mek için, en az ona yakın de- recede ayni meslek uzerinde ihtısas sahibi olmalı değil midir?. Bundan başka, şu hatıra geliyor: Bu meydan vaktıyie yapılırken, Prosta sorünua- mış, gösterilmemiş midir?. E- ğger, Prost'un fikri, reyi alın- madan bu meydanı — yapmış isek, o halde, mütepassı>, di- ye, Prost'u ne diye kuuan- yoruz?. Bütün İstanbulu xen- di bildiğimiz gibi altüsı ede- lim?. Şu muhakkak ki, Eminönü meydanı genişledi. Fakat, za- rif ve güzel olmadı. Fakat, vaktiyle itinalı yapılmak ge- rekti. Şimdi, bir tarafını utak | gertip bozmıya kalsişsaa, yi- ne bir hayli masrar edumiş olmaz mı?. Haibuki, aklımızda kaidı- ğgina göre, Eminönüu meyaa- nının istimlâk ve tanzımı nıç te çabucak olmamış, ayıarca sürmüştü, Binaenaleyh, ale- lâcele yapıldı, aenemez. U- mun içindir kı, şöyte 01 Ulabi- lir: «— Acaba, bütün o uzun zaman içinde, aıaxadarıar meydanın en salım ve güzel şeklini teso etmiye - vakit bulamamışıar mı?.» Bilhassa, begenilmiyen ta- rafın merdivenier olduğu söy- leniyor. İstanbulda, bir mer- diven merakı oldugu mu- hakkak.. Her yere, her tara- fa merdiven yapıyoruz. Iyı, bu, yükselmek emelinde ol- duğumuzu — gösterir. Hakat, merdiven yapmayınca da, ud- | ha mürteti bır kısma nasu ç- | kılır? Olsa olsa, asansör yap- mak lâzım gelir. Halbukı, şe- hirde mevcut asansörlerin ço- | ğunun bozuk - olduşunu yine gazeleler yazıyor. Sonra, böyle umumi mey- danlara asansör - yapınca, e- rası, bayram yerine döner.. Çoluk çocuk, akşamlara ka- dar, asansöre binerek egle- nirler. O canım asansörler de çok geçmeden bozulur. Hakikaten, Eminönü mey- danı karşısında alâkadarlar cidden müşkül vaziyettedir. Ne yapmalı?. Bir meydan ki beğenilmiyor. Pek âlâ, öyle ise meydanı beğenmiyen mey | dana çıksın ve meydanı yap- sın, diyelim.. . SABİT Bir katil 12 sene hapse mahküm oldu Kantarcılarda Hacının işletmek- te olduğu bahçeli kahvede bir seb. e meselesinden Golayı motör kap tanlığı yapan Salihi öldürmeklen suçlu, Mustafa Şeh'in ikinci ağır « cezadaki muhakemesine dün de - vam olundu ve neticelendirildi. Mustala Şen'in 18 senoden iste- men cezası görülen hafifletici se « boplerle 12 sene beş aya indirile . rek 800 Dra tazminat — ödemesine karar verildi SĞ DA e RAR N

Bu sayıdan diğer sayfalar: