8 Temmuz 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

8 Temmuz 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ŞGT MT L VTREŞOORN NTT ae PPT AYA N AT ARRT TTTT A GA A LN D AA SN T ŞOŞ w * MEMLEKETTE TAN Hem Parasını Almışlar, Hem de Öldürmüşler! Bayburt, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bayburda dört saat uzaktaki Hart nahiyesinden Zarif ve beş arkadaşı, 26 hay- van yükü buğdayı Sürmene kazasına götürüp satmışlar, yalnız başına dönen Zarif yolda soyguna uğramıştır. Kemer mevkiinde önüne çıkan iki yabancı, üzerindeki paraları aldıktan sonra za- vallıyı öldürmüşlerdir. Yapılan takibat sonunda katil ve arkadaşı ele geçmişler, para- lardan bir kısmı ve 44 fişek üzerlerinde çıkmıştır. Kuyruklu Bir Çocuk! Giresun, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Kuyruğu kesti- rilmek üzere şehrimiz hastanesine Arif adında - bir yaşında bir çocuk getirilmiştir. Bu çocuk doğduğu zaman amudufıkarisinin nihayetinde iki santim uzunluğunda bir et parçası görülmüş, o zaman buna önem verilmemiştir. Fakat çocuk büyüdükçe bu et parçası da büyümüş, şimdi dört santim kutrunda, yirmi santim uzunluğunda siyah tüylü bir kuyruk olmuştur. y Gürbüz ve sevimli bir yavrucuk olan kuyruklu Arif, şimdi ana- sile birlikte hastanede yatmaktadır. Çocuğun kuyruğu yakında imeliyatla kesilecektir. — O, G. Müthiş Bir Sel Geldi 'Amasya, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Devamlı yağan yağmurlar neticesinde Saracık ve Kale köylerine sel gelmiş, ol- Propaganda da Lâzım! Balıkesir muhabirimiz yazıyor; "Bazı hıyı ve köşelerde, üstlük tabir edilen sarı ipeklileri başörtü yerine kullanan kadınlarımıza rast- lıyoruz. Son defa, Halkevi bahçe- sine ve belediye parkı kapılarına şöyle bir levha asılmıştır; *Ustlükle girilmez.,, Bu vaziyet, çeye girmek, oturmak ve biraz hava almek karşılığı olarak üstlü- kün kalkacağını zannını vermiş ve beklenen etkiyi uyandırmıştır. Me- deni kılığa giren Türk kadını, yal- nez bu çeşit tedbirlerle değil, pro- paganda, ve tenvir yolile de irşat e- dilmelidir. Bu ödev, Halkevlerinin omuzlarına yükletilmiştir.,, dukça mühim tahribat ve zayiat yapmıştır. Saracığa gelen sel değirmeni olduğu yerden kaldırmış, içinde bulunan 8 köylü bu selin kurbanı olmuşlardır. Amasyada bak- kallık yapan Sait, karısı ve üç çocuğu ile beraber Saracık yaylâ- sına giderken Ulu Dereden ani olarak gelen selin dalgaları ara- sında kaybolmuşlardır. Bütün aramalara rağmen cesetleri hâlâ bulunamamıştır. Ayni gün, Ebemü köyüne yıldırım düşmüş, birkaç ot yığınını yakmış, yakında bulunan Habil isminde bir köylüyü müthiş su- Tette yere çarpmıştır. Köyler Biribirine Bağlanacak Mersin, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Tarsus İlçebay- Jağma bağlı bütün nahiye ve köylerin telefonla biribirlerine bağ- lanması için bir program hazırlanmış, köy bütçelerine konulan tahsisatla mevcut hatların ıslahına başlanmıştır. Şimdiye kadar bu işler için 2,500 liralık para harcanmıştır. Antalyaya Hat Döşeniyor “Afyon - Antalya hattına Afyon, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Afyondan Kara kuyu durağına kadar olan 120 kilometrelik bir bölgenin ray dö geme işlerine başlanmıştır. Bu münasehetle temmuzun ilk günü patlak bir tören yaptl- | mıştır. Bayrak ve yeşilliklerle süslenen lokomotifler yeni ko- nulan rayların — üzerine alınmış beş dakika düdük çalınarak tö- ray döşeme töreni rene başlanmıştır. İlbay A. D. Evrendilek, âlkış lanan bir söylevde bulunmuş - tur. Bu bölgenin ray döşenme işleri, günde bir buçuk kilomet- re yapılarak ilerlemektedir. Tö rende Korgeneral Mustafa, Af- yon parti il Başkanı ve şarbay H. Tiryaki ve binlerce halk bu- lunmüştur. , En geng üyesi - etmiş, uçak kurumuna daimi ü- | tedir. Yardım listesi günden gü Hava kurumunun Bayburt, (Tan) — Yu resim, köy okutanı Azminin 6 yaşındaki oğlu Kenanımdır. Bu yavru, hava tehlikesi için her sene yirmi lira vermeği kabul ye olmuştur. İKÜÇÜK TELGRAF | HABERLERİ Kaaaeaanenmamı ea * Tekirdağ, (Tan) — Hava kurumu için çalışmalar sürmek- ne kabarmaktadır. İlk toplan - tıda beş bin lira toplanmakla ka lınmamış, üye sayısı ve taahhü- V ua “velki geçe devriye gezen | bağlı Osman oğlu Aliye ait mo- çocuklarını okumak bahanesile AA POLIS Bir Ceset Bulundu! Paşabahçede, ispirto fabrika- sı iskelesi civarında, evvelki gün denizde yüzen bir ceset görül - müştür. Ceset denizden çıkarılarak mu ayene edilmiş cesedin kol ve a- yaklarının kopmuş, alt çenesi düşmüş, etleri ve elbisesi çürü - müş, uzun müddet denizde kal - mış olduğu anlaşılmıştır. | Ceset morga nakledil- miştir. Zabttanın yaptı - ği tahkikatta, bu cesedin 1028, 1935 tarihinde vukua gelen fır- tınada, Umur yerinde, yüklü bir motörün batmasile kaybolan tayfadan Şükrü oğlu Bayrama ait olduğu tahmin edilmiştir. Tahkikat devam ediyor. Polis memurlarile bir boğuşmadan sonra Kasımpaşada Piyale Sakız a- Zacı baruthane klübeleri civarın Olmayacak şey isteyan kadın Tozkoparanda Nadi imzasile aldığımız mektupta deniyor ki: Acaba kadınların hepsi mi yalnız abes peşinde ve olmaya- cak şey İsterler; yoksa bu yalnız benim altı senelik karıma mı hastır?.. Doğrusu birkaç defa ev lenmediğim, birkaç kadınla sen- li benli olmadığım için bu sua - lin cevabını veremiyorum. Orta halli bir memurum, Maaşım, masraflarımız, bütçemiz kendi - since de malâmdur. Benim için ne iki ayda bir on beş lira iskar- pin parasi vermeye, ne Tüks apar tıman tutmaya , ne yazın Bostan cıda oturmaya imkân vardır. Fa kat bunların her biri için her an bir ihtilâf çıkar, her zaman kav ga ederiz. Kırk beş yaşında bir adamın her aile toplanışına git- mesi ve her toplantıda dans et- | mesi mümkün müdür? O benden | bunu ister ve yapamadığım için mutlaka bir hattalık dargınlığa yol açar. Onun şişmanlamağa başlamasında benim kabahatim nedir? İstediği hayatı yaşayama ması bu şişmanlığa sebep oluyor diye bana hücum eder. Böyle bir-kadınla yaşamanın ne kadar güç olduğunu tahmin edersiniz.. Bazı kadınların bazı halleri ancak damarlarındaki kanla be- raber değişebilir. Abes hesapla - mmak, olmryacak şey istemek he- men her kadında vardır. Ancak yüksek bir şefkat ve muhabbet le onları yarı yarıya tatmin ve iki polis .sumuru ile bekçi, bir adamın şüpheli bir halde bir klübenin arkasında gizlendiğini görmüşlerdir. Memurlar bu adama kim ol - duğunu sormak istemişler fa - kat meçhul adam derhal biçağı- nı çekerek tecavüz etmek iste - miştir. Memurlar adamın elin - den biçağını almıslar, bu - sefer de tabancasını çekerek ateş et- mek istemiştir. Tabanca ateş al- mayınca meçhul adam kaçma - ga başlamıştır. Bunun üzerine memüurlar arkasından koşarak yakalamışlardır. Yapılan tahki- katta bu adamın işsiz ve şüpheli takımından İbrahim olduğu an- laşılmıştır. Tahkikata devam e- dilmektedir. * Beşiktaşta kutu fabrikası a- melesinden Şevket yirmi lirası - nı çaldırmıştır. Zabıta sabıkalı Çolak Osmanı yakalamıştır. * Cibalide Odun - iskelesine törün tentesi atılan bir cigara - dan ateş alarak yanmıştır. Mo - törün yanmasına meydan veril- çeşmede çinge ve Fat ne Ali kızt Zeynep, Dikili taşta | n I d — Bir kadının bir şeyi yap - oturan Naciyenin evine giderek maya kalkması için o şeyin im- bir gümüş bilezik ve yüzük iste kânsız olması kâfidir. tik- k . miştir. Naciye zabıtaya haber vermiştir, Tahkikat yapılmakta Sadelik düşkünü Ö, bir genç kız Alman son bir karar, çarşaf, ka ra don ve şalvarı da yasak et « miştir. k * Yozgat, (Tan) — Kenti - miz lisesinin imtihanları bir tem müuzda bitmiştir. Öğretmenler tatil müddetinden istifade et - mek için illerine gitmişlerdir. Kadınların süse, tuvalete, dat mikdarı her gün artmağa başlamıştır. * Kandıra, (Tan) — 'Tem - müuzdan itibaren bütün memur - lar maaşlarından yüzde 2 yi ha va kurumuna vermişlerdir. Üye yazımına hararetle devam edil « mektedir. Süel dersler gören talebeler de çamlıkta kampa çıkmışlardır. * Kandıra, (Tan) — Zimmeti ne para geçirdiği iddiasile sor - E“%'l çekilen ağaç ağılı muhta - rı İsmail ve İmamlar divanı muh lükse düşkünlükleri malüm. Fa kat her kadını böyle sanırsanız aldanırsınız. Her türlü garabeti kendisinden bekleyebileceğimiz kadınlar içinde lüks için can ve- ren olduğu gibi sadelikle kendi- tarı Akif hakkında beraet kara | ni sevdiren ve sadeliğe düşkün ri verilmiş, tahliye edilmişler - | olan da çoktur. Firuzağada Ali dir. Sami imzasile bize mektup ya - “No. $0 YOSMA! Etem İzzet BENİCE | — Sözmü? — Söz.. Madamın asıl derdi unutul- muş, iş aytaşmaya binmişti. Madam telefona gitti: —0347. Şişman kadın kızgın kızgın bu numarayı çevirirken, Bedi de: — Bak bakalım alabilecek mi- Şim, alamıyacak mıyım?.. Diyordu!. Nesrin anlatıyor Nesrin sokağa çıkmağa hazır- fanıyordu. Yanında bir arkada- şı vardı. Şapkasını giyerken son sözlerini söyledi: — Bilmezsin Süheylâ, onu ne kadar seviyorum, Benliğimin ilk ve son sevgisi o olacaktır. Ferit, bu ad benim çılgın sevdamın adıdır. Onu her şeyden üstün seviyorum. —Di rum. O da beni seviyor. Her türlü denemeyi, her çeşit Sına- mayı yaptım. Belli ki ikimiz de biribirimize ölesiye tutkunuz. Hem öyle soydan, öyle temiz ve yüksek ruhlu bir çocuk ki. Bu- hu sana anlatamam, Hele bir sesi var, bayılırsın. Ya o bol yeşil gözleri. Bütün gün onlara baksam, yine doyamam. Bakış - larını bütün benliğimin, kı_dın- lığımın ta içinde, en derininde de buluyorum. Onunla bir oln_ıı- ğa, aç kalmağa, susuz kalmağa, her şeye katlanmağa razıyım. Fakat, ben bunun tamamile ter- sini yapacağım. Onun küçük bir serveti var. Bu servete ben ':l_e 1Ç biraz katacağım ve onunla sıkımtısız başbaşa İşte, © gündür ki, durulacak, sinirlerim yonacak, beynim, vücudum, damarlarım rahatını bulacak ve yaşayıs be- nim olacak!. Fakat, daha kendi- mi tutuyorum. Ona bütün bu kirpikleri arasından bakan koyu | yakınlaşryor, çok daha benim oluyor. Ve ergen. kız, bütün bunları söylerken iri, alevli, esmer, bol sevgisini taşıran siyah gözbe- beklerinde de tek deyim hep o | idi: — Ferit!. ÜÇÜNCÜ BÖOLÜM Z SEVDANIN ÇILDIRTTIĞI GUNLERDE İk Beyoğlu Şarbaylığı. Bağılama işmenliğindeler. İşmen ihtiyar bir adam, Son sözünü söyledi: — Biribirinize varıyor musu- nuz?. En önce Doktor Fazıl: — Evet.. Dedi. Bu deyişi Güney'in ba- yıltıcr sesi tamamladı: — Evet.. Ve önlerine sürülen defterde- duygularımı vermiyorum. Ben tutarak seviyorum. Tapınarak uzak kaldıkça o bana çok daha ki yere ikisi de imzalarını attı- lar. Her şeye ün tutarak, her şeyden üstün bilerek seviyoruz. Bu sevgimizi burada toplanacak olanlar bizim başbaşa verişi - Bağılama işmeni: — Kutlu olsun.. Derken Fazıl bütün gönlünü tılsımına kaptırdığı genç kadı- nın gözleri içine bakıyor, Gü - ney de kara, ateşli, yangın göz- lerini devire devire gönlünün bütün ışığını bakışlarında diril « tiyordu. Bağılamanın bütün ilişikleri bittikten sonra karr koca kol ko- la girdiler, merdivenleri inme- &e başladılar. Fazıl: — Beni dinleseydin burada bir büfe yapardık. Eşi, tanışı ça- gırırdik. Böyle pek kaçamak bir şey oldu.. Dedi. Güney hiç oralı de- ğildi; Fazıl'ın koluna biraz da- ha girdi, biraz daha yaslandı, ilk kez; — Kocacığım.. Diye cevap verdi: — Biz kendimiz için evleni- yoruz. Yalnızlık her vakit için iyi olan şeydir. Ben bütün bu mizden daha mı çok şenlendire- cekler, bizi daha mı çok biribi- rimize ısıttıracaklar. Fazıl, karısının, minik, sıcak ellerini avuçlarının içinde sıka sıka: — Yoo.. Yoo.. Böyle düşün. me. İle güne karsı çağrıntının, toplantının, hep beraber olma- nin ayrı tadı vardır. Hem insa- nin tanışları da böyle bir top- lanma ile onların gönençlerini kutlulamış olurlar. Düğünün, derneğin anlamı da bu değil mi?. Güney doktora biraz daha yaslandı, biraz daha sokuldu, keskin, alevli bakışlarını onun gözleri içine birden doldurdu: — Ben böyle düşünmüyorum doktor. Ben her şeyden, herkes- varlığımı, gönencimi yalnızlığı- | ten uzak, yalnız senin yanında, ma borçluyum, senin kollarının arasında kendi Ve sözlerini sürdürdü: benliğimin, kendi gönencimin - — Biz biribirimizi seviyoruz. l* (Arkası var) 8-7T-933 zan genç böyle bir kadınla tanff mış olduğunu henüz anlamamiş” görünüyor, Mektubunda anlati © yor: A Oldukça zengin bir ailenin && lâdıyım. Evim, barkım olduğl Bibi bir bankada iyi bir mevk sahibiyim. Küçük bir otomobi * lim, Yeşilköyde evim var. Kont şumuzun kızı ile — aylardanbel” tanışıyor, konuşuyoruz. Bu KIk zengin olmayan bir ailenin kitl dır. Aylardan beri onu serveti! le, otomobilimle cezbedeceği! sanıyordum. Muvalfak olama dım; her vakit ailece buluşuyoft geziyor, eğleniyoruz. Bir iki di kika onu hemşiresile birlikte O mobilime aldım, gezdirdim. F kitane halleri yanında evimi: kontoru onun üzerinde tesir yâ pacağını sanıyordum. Hiç bit faydalı olmadı ve evvelki gül ona büyük bir Avrupa şehrint seyahatten oradaki yüksek ha* yattan bahsettiğim zaman banâ: — Ben böyle şeylerden hoş danmam! Demekle iktita etti. Bund! he anlaşılıyor? Bu genç kız bel den mi hiç hoşlanmamıştır, yö sa ben bu gösterdiğim hayatı O na züppelik ve hafillik olarak mı telâkki ediyor? İkinci tahmin doğrudur. kibar genç biraz da nümayişlı rinden, zengin ve kibar görün mek hevesinden vazgeçse de O ta halli olan kızın haline uygul bir yaşayış gösterse umarız ki büsbütün başka bir netice alil Ne otomobil, ne mükemmel köşk, ne Montekarlo seyahatl birçok kızlar ve kadınlar için zip değildir. Bunların lüzum& ve çok defa zararlı şeyler oldu ğunu bilen kızlarımız var. On lar: *“İnsanların ekseriya betbaht öne e danü eeei — n istemelerinden,, olduğunu da b hirler... . İki arkadaşın dertleri Ayni zarf içinde biri M: F. A.R. öteki L.F. A.R.ru zile geliyor. Birisi ailesi arastfi da tanışıp görüştüğü kıza kar$! derin bir sevgi duyduğunu, fa kat bu sevgisini bir arkadas kınlığından ileri götüremediği ni, daha doğrusu aşkını gösti mediğini yazıyor. Sebep: Yal: kalmamaları ve ona bir mektif yazmaya da imkân bulamamaâ! dir. . Bu imkânsızlığı anlayamıy" ruz. Tanışıp görüştüğümüz * zın gözleri size birşey söylefi yorsa siz ona gözlerinizle bir$i şeyler söyleyebilir ve bir küSi hareketinizle çok şeyler anli bilirsiniz. Eğer duyduğunuz bi onda da size karşı meyil sa aşkınızın halinizle ifad den kolay ne var?. Yer yü. sevişenl yüzde doksan? larını biribirine gözlerile !F etmişlerdir. Ondan sonra bi dile geçmesi hiç te imkân$ olmadığımı göreceksiniz. L, F. A. R. ya gelince O diği kızla anlaşmış, hattâ D? laşmayı bir nikâhla müht mek üzere bulunmuş. Fakât di öğreniyor ki bu kız ©V bir başkası ile de sevişt 'Tereddüd ediyor: “Böyle Pi la evelenebilir mi? İlerid& baht olmaz mıyım?..,, Eğer bütün erkekler , gösterdiği tereddüt yit evlenmekten vazgeçsel€ - nıriz yer yüzündeki evllı' K yısı yarısından fazla ek$ lenenler içinde bahtiyâr da parmakla göııcrilırd"

Bu sayıdan diğer sayfalar: