6 Ağustos 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

6 Ağustos 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 BEN ünya Gazetelerine Göre Hâdiseler 6-6-935 arr e AVAR Çocuklarını Haydutlardan Koru- Fransanın Ekonomik Siyasası İntormation'da, a Tecim Bakanı Georges Bon ransanın ekonomik siyasası hak- da şu beyanatta bulunmuştur: Başbakanın birçok defalar söyle - gibi, eğer Finansal kalkınmadan Paristeki Türkiye büyük elçisi Suat sonra mübadele işleri tekrar başlamaz sa, bütçe müvazenesini temin etmeği istemek beyhude olur. Çünkü devletin varidatındaki salâh ancak bununla ka bildir. Eğer, ekonomi cihetinden selmezsek. hiç şüphesiz hacim rile daha daralmış bir bütçe karşısı da bulunuruz. Fakat bu bütçe, yeni açık arzeder, Bugün hükümetin halletmek istedi. ği mesele, memleketin ekonomik h yatını harekete geçirmektir. Bakanlığı bununla bilhassa elâkadar- dır. Pierre Laval'in ısrarla çalıştığı sey evvelemirde Fransaytın içindeki fiyat- lar Wanzim etmektir. Bunun sonucu e Stte Bilbo'dan Ingiliz Japona — Bırak seni ben götüreyim. Merek etme yo- Jun açıktır. Tecim | | ts fiyatları arasındaki farkı azaltmak, İ diğer taraftan ulusal endüstrimize ya barcı rakiplerle müsavi silâhlarla mü cadele etmek imkânı vermektir. Kısa bir zaman Fransız tecimenle- ri ve endüstricileri, faaliyetlerini inki- İ saf ettirmek için, girecekleri yeni eko nomik kadroyu bileceklerdir. “Diğer taraftan faaliyetlerini kolaylaştırmak için elimizden yelen herşeyi yapıyo- ruz, Bazı kleting mukavelelerinin fe- na işlemesinden dolayı, hariçte ala - cakları bloke kalan ihracatçılar, ya - kında kasa mevcutlarının salâh buldu Bunu göreceklerdir. Daha özgür bir kredi - aslirans sa- yesinde - ki son bir kanunla bu yüz- de 60 dan yüzde 80 e yükselmiştir. Fransa için şimdiye kadar mevcut ol- mayan daha geniş piyasalar açılacak ve endüstricilerimiz bundan istifade edeceklerdir. Kontenjantman usulünde en ziyade mazharı müsaade devlet kaydının terkibi, ve mevcut kontenjan adedi « nin azalması, bize bir çok büyük dev- letlerle münasebetlerimizde kıymetli müzakere vasıtaları temin edecektir. Daha şimdiden Birleşik Amerika ile yapılan müzakereler son derecede iler lemiş ve çok iyi bir yola girmiştir. Bu günlerde gerek Türkiye ve gerek | Fransa için enteresan bir akor imza- İ layacağımızı zannediyorum, Italya ile Fransa Tecim Bakanı Georges Bonnet müzakerat bu ay zarfında başlayacak tır. Teşrinievvele kadar daha Fransa- Nihayet şunu söylemek isterim ki, Finans Bakanı Marcel Reganler ile ta mamen hemfikir olarak, her işte umu- bütün kuvvetimi sarfedeceğim. Bunu bilhassa, bütçe müvazenesini de ko laylaştıracak olan para kirasının genel bir şekilde indirilmesi tefnin edecek- tir, Yapmak istediğimiz şeyler bunlar dır. Biz Fransanın ekonomik faaliye- tini yenileştirmek isteyen herkesle bu işi güzel bir şekilde başarmak için teğ riki mesal etmek istiyoruz. Dın ekonomik faaliyetini teshil edecek | mi maşrafı kısmayı temin etmek için | mak için Yatta Saklıyan Aile Nevyorkta bir klinikte bir çocuk doğdu. Bu çocuk bundan sonra John Jacob Astor adını taşıyacak. Pardon, dördüncü Jacob Astor... Çünkü bu Astor ailesinde - Amerikanın Finans âleminde en tanınmış olanlarından - bir an'ane varmış. En büyük evlât ne- silden nesle numaralanırmış. Doktor- lar üçüncü John Jacob Astor'a bir er kek evlâdı dünyaya geldiğini haber verdikleri zaman, milyarder baba, da- ha gidip karısının alnıma bir pusecik kondurmadan, hemen telefona koş - | muş ve esrarengiz muhatabı İle uzun uzun konuşmuş. On dakika sonra kli- niğin önünde iyi giyinmiş ve bütün kapıları dikkatele tarassut eden bir dü züne insan peyda olmuş. Küçük Jacob Astor'un hayatının daha ilk saatlerin- de teşkil edilen muhafız takımı... Ak- şam olunca bu bir düzünenin yerine başka bir düzüne gelir ve nöbet de - giştirirmiş. Yukarıda, lohusa kadının kapısı önünde de iri yarı iki detektif nöbet bekliyorlarmış. Işte dördüncü John Jacob Astor'un beşiği etrafına | dizilen acaip adamlar... Bu tetbirler neden alındı?. Çünkü Astor ailesi yeni dünyaya gelen ço - cuklarının başına da, Lindbergin ço - cuğunun başından geçen feci macera» nın gelebilmesi ihtimalinden korku - yorlar, Bu korkuların da pek yerinde olmadığı söylenemez. Richard Haupt mann'ın ölüme mahküm edilmesi, A - mM eoreaamaş > değil Nelyellin mahzene benzeyen 1 meyhanele- rinde korkunç yüzlü bazı adamlar kadar pahalı” bir çocuğu kaçırmı karar vermişlerdir. Fakat Astor ailesi de böyle bir ka- râra karşı bütün müdafaa tedbirlerini almağa azmetmişlerdir. Haita sonunda ana ile çocuk, muha fızlarının nezareti altında, üçüncü aj cob Astor'un hazırlattığı yatla uzun bir seyahate çıkacaklardır. Ayni za - munda muhafızlar da yata binecekler- Her ihtimal gözönüne almarak yat. | ancak yiyecek ve mahrukat almak 1i- #rmgeldiği zaman, icap eden İskelele- re uğrayacaktır. Ve bu da çocuk on iki yaşına girinceye kadar... Bu müd- det zarfında yat dünya etrafında âhes te beste seyahatlerine devam gdecek- tir, Denize hapsedilen bu çocuk, üç ne- silden beri Amerikanın gözünü kamaş tıran bir hânedana mensuptur. Ceddi emcetleri birinci John Jacob milyonlarca dolar sahibi zengin bir a- damdı. O vakitler meşhur John Roc- kefeller soğuk ve çıplak bir kilisenin taşlarını süpürüyordu. « Demiryolları alacağı önemi ilk önce o anladı ve bu kadarcık anlayışı sayesinde serveti gittikçe çoğalmağa Mafia, 4 1s” başladı. Arazi spekülâsyonları yaptı, borsada oyunlar oynadı. Fakat ihtiyar Astor - ona Fravun adını vermişlerdi » hiç bir zaman rea- | litelerle münasebetini kaybetmedi ve bütün işlerini hep elle tutulacak sağ- | lam temellere dayadı. Servet ve itibar içinde, bir patrik gibi, öldü, gitti, Ondan sonra da kurduğu hanedan | almış, yürümüştü. Fakat bu hânedan: cilâlandıran hareketi evvelâ o yoluna getirmişti. Ölürken: — Daima deniz tarafına bakınız, de mişti, Astor ailesi de yavaş yâvaş bütün vapur kumpanyalarını avuçlarının içi ne almağa başlamışlar ve Amerikan sahillerinde işleyen vapurlarm birço- ğuna sahip olmuşlardı. Bir gün deniz, bu aileye o kadar bol bol dağıttığı servete mukabil, ikin ci Jacob Astor'u Titanik vapuru faci- asında sinesine çekti. Bugünkü endişeli baba, üçüncü kob Astor o zaman or üç yaşında İ Bir alay hoca ve mürebbiyeleri ile Ve nedikte oturuyordu. Kendisini Parite getirdiler, küçük bir mükümdar gibi Amerikan sefiri ve Amerikan tabası tarafından karşılandı. Yirmi yaşında delikanlı, bütün İn - #anları tanımak hevesine kapıldı ve ilk önce, haftada yirmi beş dolarla, aileşinin idare ettiği vapurculuk şir - | ketine girdi. i Merileyip geliştikten sonra Mis YER Taci İlinde zengin bir ka dınla evlendi ve bu izdivaçtan on mil yon dolar kadar bir gey aldı. Geline gelen hediyelerin kıymetini © zaman otuz milyon tahmin etmiş - lerdi. İşte bir iki hafta evvel doğan gocuk bu izdivaçtandır. Şimdi herkes sadece çok zengin doğmuş olmak bed bahtlığına uğrayan bu çocuğun on iki | sene denizlerde sürünüp gitmeğe na- sıl tahammül edeceğini soruyorlar. am Hayat pahalılığı ile mücadele! Paris, S.A.A, — Kararnamelerin | ikinci kısmının gelecek perşembe gü- | nü neşredilmesi muhtemeldir. Bu kararnameler, bilhassa hayat pahalılığının — indirilmesine O matuf. tur. Efganislanın elçileri Kâbil, 5, A.A, — Hükümütin ça- gırıs üzerine Afganistan'ın Londra elçisi ile, Moskova ve Ankara büyük elçilerinin, yakında Kâbile gelmeleri beklenmektedir. Irak - İran sınır ihtilâfı Tahran, 5. A.A.— İrak dış bakanı, İran ile İrak arasmdaki sınır anlaş mazlığı hakkında dostca bir kotarma yolu elde etmek ergesile buraya gel- miştir. Birliği — Yunan - Bulgar dostluk birli- ği hakkında Katimerini gazete- sidiyor ki: “Bizim de en ateşli memleketin münasebetleri için yapı - lan gâyretlere engel olan, daha doğ- rusu onları tesirsiz bırakan muallâk meselelerin halledilerek ekonomik ve pek tabif de siyasal teşriki mesailer i bir devrimin başlamasıdır. beraber, Bulgar hükümeti, yarı resmi gazetenin bahsettiği bu karşılıklı itimat devrinin en kısa bir Zamanda açılmasını samimi bir şekil- de istiyorsa, gayri mes'ul bazı teşki- lâtların, resmi siyasa sahnesinden ha- rişte çalıştıklarını kabul bile etsek, Bulgarlarla Yunanlıların müştereken İ sulh içinde yaşamaları için her iki ta- raftan yapılan bütün gayretleri imha eden ve hüsnü niyeti edemez - başlıca esaslar olan sami yet ile karşılıklı itimat olmazsa te İki mesai için hiç bir gayretin kıymet olmaz. Ve Bulgaristanda, resmi hiç bir protestoya uğramadan,Bulgarların hayallerinin Türk - Yunan Trakyası arasından Ege denizine inmek olduğu | nu haykıran ses duyulmakta devam ettiği müddetçe bütün bu esaslar çü- rük olacaktır.Fakat yarı resmi gazete Bulgar - Yunan teşriki mesaisinin en- gelsiz bir şekilde yürüyebilmesi için eski ve yeni bütün anlaşamamazlıkla- rın ortadan kaldırılması lüzumundan bahsediyor. Bundan, Bulgar hüküme- tinin bu defa artık Bulgar - Yunan mü masebeti sahasındaki dikenleri temiz- lemeğ pratik bir şekilde alâkadar ol- mağa karar verdiğine mi hükmede - lim? Bunu bize istikbal gösterecektir. — m — Belçikada Alman casusu Liege, 5. A.A, — La Mense ga- zetesinin haber verdiğine göte, K pen jandarması, Primadyul adında bir Alman casusunu yakalamıştır Bu casus, doğu smırında yapılmak» ta olan tahkimata ait belgeleri (ve- sikaları) çalmakla suçludur. arzumuz iki | ER iMihailof partizanlar! Teşkilât yapıyorlar Sofyadan Atinaika Nea gazetesi" ne bildirildiğine göre Mihailof par“ tizanları tekrar eski faaliyetine bat lamak üzere teşkilâtlanmışlardır. General Zlatef hükümeti zamanın da Pero Sanlonof ile Pesto Traykof ve Kristiyen Dop Tantorof'un ihti- lâlci teşkilâtları dağıtılmış ve bu * günkü hükümet bunlardan birçoğu” nu tevkif edip hapsetmiştir. Mihai- lof partizanlarından on kadarı müs tesna, bugün hemen hepsi serbest bulunmaktadırlar. Bunlar, besi şartlar altında tekrar faaliyete geç mek zamanının geldiğini anlamış * lardır. Mihailofun eski ihtilâlci Ma kedonya komitesinin davaları olan» lar eski reisleri bir tarafa bırakılır” sa, bunların yerlerine seçilmiş olan genç reislerin hepsi vazifeleri başi” na geçmiş bulunuyorlar. Mihailo * fun merkez komitesi reisi bugün Si ril DrakoP'tur. Şimdilik Sofya civa” rnda Lopenetz'de nezaret altında bulunan Drakof Mihailofun eski & damlarındandır. Merkez komitesi * ne iki yeni aza daha tayin edilmiş” tir. Bunları EMEO tayin etmekte * dir. Esasen komitenin her vazifesi için müteaddit kimseler seçilmiş bu- lunmakta ve bunlardan birisi tevkif edilir veya herhangi bir kazaya uğ” rarsa onun muavini otomatik bir $€ e işi ele alır. Dün, Hilinden ihtilâlci teşkilât, Sicta Nedelian kilisesinde Hilinden ihtilâlinin otuz ikinci yıldönümü mü nasebetile dini merasim yapmıştır. Bu teşkilât reisi Lazar Tomof, bü“ yük bir kalabalık karşısında komi" tecilerin hâtıralarını anmış, onların faaliyetinin bütün Bulgar milleti İ için anılacak bir hâdise olduğunu söylemiştir. Leh sınırlarında İ Varşova, 5. A.A, — Lehistan sir nırında Dışav mevkiindeki muhafız” lar kuvvetlendirilmiştir. Danzig'den gönderilen bütün mallar, Lehistan gümrüğünde alıkonulmaktadız Tokyoda çıkan Pakkou'dan — Avrupalı uluslar önünde güzel lâ! ediyor. Bütün kabahati Almanyaya yüklemeğe çalışıyor. Fakat bir de aşağıda yaptık" larına bakın, çizmeleri ve mahmuzlarile, zavallı Habeşistanı na” sıl eziyor. KIRMIZI VE SiYAH STENDHAL asillik işareti katarak M. Julien de Sorel diye yazdı. Pöre-Lachaise mezarlığında pek mürüvvetli, sözlerine bakılırsa hay- hca liberal bir zat Julien'i, mareşal Ney'in mezarı başma kadar götür - mek nezaketini gösterdi; mâreşalin mezarı, politikacıların işgüzarlığı ile, yazısız kalmıştır. Kendisini gözleri yaşararak kucaklamağa kalkan bu liberalden ayrıldıktan sonra Julien, saatinin ağırılmış olduğunu farketti, Bu iş, kulağına küpe oldu. İki gün sorra öğleyin abbe Pirard'a gitti; ab- bö onu bir hay süzdükten sonra sert bir tavurla: — Korkarım ki siz kendini beğen- miş bir züppe olacaksınız, dedi. Julien'de, yasa girmiş gayet gene bir adam hali vardı; doğrusu hiç de züppeliği: yoktu, fakat taşrada hem şikirk, hem önemlilik taslıyanlar gibi © da omuzlarını sallıyarak yürüyor. du; bu hal kendisi de bir taşralı olan abbâ'nin gözünden kaçmamıştı. Jullen'i gördüğü zaman onun o ha- İİ üzerine marguls'nin verdiği hü - küm, abbö'ninkine hiç de benzemedi; © kadar ki abbö'ye: — M. Sorel'in dans dersi alması. na bilmem izin verir misiniz? dedi. Abbâ taş kesilmişti: neden son — Julien rakib değildir, öğrensin, diyebildi Marguis, gizli, küçük bir merdi- venin basamaklarını ikişer ikişer Gi karak Julien'i, en üst katta güzel, çatısı eğri bir odaya kendi eli ile gö- türdü; Jullen'e verilen bu oda, ko-| nağın cesim £ bahçesine bakıyordu. Mârguis Julien'e,. çamaşırcıdan kaç gömlek aldığını sordu. Bu kadar bü- yük bir adamın böyle küçük işlere de karıştığını görüp şaşan Julien çe- kine çekine: — İli gömlek aldım, dedi. Marguis ciddiğ bir tavurla: — Ala, dedi, yirmi iki tane daha ahrsinız. Size ilk üç aylığınızı da ve- | in bunları söylerken se- sindeki o emir verir gibi eda, Julien'i baylı düşündürdü. Marguis, Julien'in odasından çi- karken, yaşlıca bir adam çağırıp: — Arsöne, dedi, M. Sorel'in işle rine siz bakacaksmız. Birkaç dakika sonra Julien, muh- en AMA lake vah dai hu dük Bi, kın üni deği 7 teşem bir kitab odasında yapayalnız- dı; sevinc, haz içinde idi. İçeti bir giren olur da kendisini böyle heye- can içinde görür diye gidip kuytu bir köşeye saklandı; oradan kitab- arın sırtlarını geytettikçe adeta ken- dinden geçiyrdu: “Ben bütün bunla» rı oküyabileceğim! diyordu. Ben bu- radan nasıl hoşlanmam? Marguis de La Mode'un benim için yaptıklarının yüzde birini yapsa, M. de Rönal hay- siyeti bir paralık oluverdi sanırdı. Hele şimdilik yazılacak kâğıtlara bir bakalım, O iş hittikten sonra Julien, kitab. ğa cesaret etti; Volt re'in hepsi bir şekilde basılmış bütün eserlerini görünce sevincinden Gil- dıracak gibi oldu. İçeriye bir gi olursa gör, kapısını açtı. Sonra o seksen cildi birer birer zevkle açıp kapadı. Bu kitabların cildleri, Londra'nın en tn- Ni ustasının elinden çıkmış, güzellik- te eşsiz birer sanat eseri idi. Julien'in havranlığı son dereceye varmaz da ne olur? Bir saat sonra marguis gelip yazı- lan kâğatlara baktı ve Julien'in “ce- la” kelimesini “cell, (1) şeklinde yazdığını görünce hayret etti.İçinden: “Yoksa, dedi, o abbö'nin bu gencin bilgisi için anlattığı bir masal olma- sın?,, Jullen'i umduğu gibi bulama. dığına canı sıkılmıştı ona dönüp tât- kılıklaz — Kelimelerin — imlasından pek emin değilsiniz, galiba, dedi. Jetlen: — Öyledir, efendim, dedi. Bu sözün, kendisine zararı doku- sabileceğini hiç düşünmüyordu; mar- guis'den gördüğü iyi muamele M. de Rânal'in o kibirli, nadanca tavurları- nı hatırlatmış, içine bir hoşluk ver- mmigti. Marguis içinden: “Bu Franche - Comtöli abbö'yi deniyelim diye boşuna vakit geçire- çeğiz! dedi; ne yapalım ki benim de emniyetli bir adama pek ihtiyacım vardı. Sonra Julien'e dönüp: — Cela bir 1 ile yazılır, dedi; her gün mektupları bitirdikten sonra söz- lüğü açar, nasil yazıldığına iyice emin olmadığınız kelimelere bakarsı. niz. Saat altıda marguis Julien'i çağırt- tı, onun ayağında hâlâ çizme oldu- ğunu görünce canı sıkıldı. — Ben bir hata etmişim, her gün saat beş buçukta niz,, İâzımgeldiğini söyleme muşum. Julien, bunun ne demek olduğunu anlamamış, bakıyordu. Margul — Yani uzun konçlu çorap ve is- karpin giymeniz lazım. Arsöne size dedi, size | dıyan bir salona götürdü; kendisi kada kalıp onu öne geçirmek mişti. M. de Rönal ise böyle zaman» larda kapıdan en önde girmek için adımlarını hızlandırırdı. Eski efendi- sinin böyle kendisini beğenmesini hatırlamak © Jullen'in, marguis'nin ayağa basmasına sebeb oldu; 2â- ten nikris ağrılar çeken adamcağı- lik hantallığı da va zun boylu, çalımir etti. Bu kadın, margı du. Julien marguise'de de, Verriğres ilçebayının karısı madame de Maugi- ron'unkini andıran küstahça bir hal buldu. Salonun sor derece süsü, deb- debesi ile şaşırmış olan Julien, M. de la Mole'un ne dediğini işitmedi. Mar- guise de ona baktı, bakmadı... Salon- | da birkaç da erkek vardı; Julien bunların arasında, bir kaç ay önce| Bray-le.Haut töreninde (merasimin- de) tenezzül edip kendisile konuşan Agde paskaposunun da bulunduğunu görünce anlatılmaz bir sevinç duy- ; yadırgadığı ve bakmağa çekin-| bu yüzler arasında bir tanıdık gi gözlerine bir şefkat, bir tat- İthık gelmişti. Gene paskapos bu ba» kışlardan korkmuş olacak ki © taşra- ıyı tanıyıp konuşmağa kalkışmadı. hatırlatır; bugünlük sizin namınıza özür dilerim, M. de La Mole bunu söyledikten sonra Julicn, her yanı yaldızla parıl- Jalien'e, bu salonda toplanan adamların bir hüzünlü, sıkmtrl: hal- leri var gibi geldi; Paris'te âdet ya- vaş konuşulur ve küçük şeyler gözde büyütülmez. : Saat altı buçuğa doğru içeri #5 benizli, fidan boylu, bıyıklı, güz bir delikanlı girdi; başı gayet küçük” tü. Marguise, ona elini öptürürke”” — Siz hep böyle geç gelirsini” dedi. d Julien, bu delikanlının comte © La Mole olduğunu anladı. Daha 0 ilk görüşte onu pek cana yakın li, İçinden: “Hakaretli” alayları beni bu evden kaçıracağı “ söyle“ adam böyle mi olur?,, diyordu. ç, Julien, comte “Norbert'e incedi, inceye süze sürö'önun ayağında & me ve mahmiz bulunduğunu görü “Ben iskarpin giyeceğim, şüphÜ. onun gibi bir kibar olmadığım İSİN Sofraya oturuldu. Julien, marguis€ Setini biraz yükselterek bir şey lediğini duydu. Yine o sırada karlı, DA gayet sarışın, boyu bosu Yerine. oturduğunu fakat ona dikkatle bakınca örrünü. bu kadar güzel gözler belki hiç SİZ mediğini anladı; şu kadar ki O Fi. ler bir ilgisizlik, bir soğuk ruhi“. gösteriyordu. Sonraları Julien 9) (Arkası “* O Stendhal de, sü bakanlığında see ter diye girdiği ilk gün, o kelime” yanlış yazmış. N. ATAĞ

Bu sayıdan diğer sayfalar: