27 Ağustos 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

27 Ağustos 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ii KONGSBERGTE Prusya panayırındâa türkiye Berliner Tageblatt'an: Türk - Alman tecim münasebet» leri (İthalât ve ihracat) 1933 yılına nisbetle 1934 yılında yüzde 60 nisbe- tinde bir fazlalık göstermiş ve 1935 yılının ilk altı ayr içinde de yüzde 70 wuştır ! Fakat bu O müddet, 1933 nm ilk altı ayr ile karşılaştırıla- ik olursa, o zaman yüzde 122 nis betinde bir fazlalık olduğu görülür, Alman dış teciminin umumiyetle zaldığı bir sırada karşılaşılan bu va- a, bilhassa Türkiyenin doğu pana- yırında 200 metre murabbar bir alan üzerinde memleketimize ihraç ettiği maddeleri her zamankinden daha ge- niş ve daha zengin bir şekilde teşhir etmesindeki önemi teyit etmektedir. Fakat Türkiyenin doğu Prusy: defa olarak bir sergiye iştirak etme- si, selâhiyettar makamların da itiraf ettikleri gibi, doğu panayırının sa- de şark cihetinden değil, aynı zaman- da cenubu şarki cihetinden de ulu lar arasında ekonomik bir mutavas- srt olduğunu isbat ediyor. Almanyada Türk tecim odasınm genel sekreteri Osman Zeki Königs- ber silim bir mülâkat esnasında, Türkiyenin düstrileşme — gayretlerinin, memleketin tecim © münase yarar vereceği hakkında bazı kimse. : tarafından izhar olunan endişele- in yersiz olduğunu etraflıca anlat- mıştır. Bilâkis Türkiyede ulusal en- düstrinin gelişmesi, tecimel müna- sebetleri takviye edecektir, Bu esna- da maksat ve gaye, şimdiye kadar kiyede istihsal olunmadığı hal de hayati bir önemi haiz olan mad- delerin tedariMidir. (Büyük savaş cs- nasında Türkiyede bir kilo şeker 50 alın marka satıldığı ve akla gelmeye k kadar yüksek fiatlar teklif olun- masına rağmen kumaş bulunamadığı sıralarda çekilen kıtlık bâlâ hatırda- ) Esasen Almanya, bu yeni en- strileşme faaliyetinin icabettirdiği makine ve aletleri temin etmek itiba- sile çok yakından alâkadardır; Mese- lâ, Demiryolu ağının genişletilmesin- de kullanılan malzemenin yüzde 951 Almanyadan tedarik olunur. İşte doğu panayırındaki Türk pav- yonu, oraya gelen Şarki Prusyalıla- ra've diğer gezicilere, gerek ihracat ve gerek ithalât bakımından mevcut zenğin imkânları göstermek suretile, esasen çok canir olan Tüfk . Alman tecimel münasebetlerin daha ziyade gelişi yardım edecektir. Al manyada pek çok kimseler, en belli : iftik ve keçi kılı müteahhidinin Türkiye olduğunu, aynr zamanda mühim miktarda pamuk gönderdiği- Bi ve sert buğday arpa gibi hububat da sattığını bilmezler. Türkiye bun- dan başka doğu panayırında deba ta ait ham maddeler,muhtelif maden cevherleri (Manganez, Krom) neba- tat yağları (gıda maddesi ve düstri yağı olarak en önünde zeytin sine en- gelir). Bütün dünyaca tanınmış | meyvalar | Türk halkları, el işleri, tütün, velhasıl heyeti umumiyesi iti- barile Türkiyenin kapasitesi hakkın- da vazih bir fikir vererek yeni im- kânlara yol açacak en önemli müba- dele maddeleri teşhir etmektedir. Fakat işin en ziyade dikkâtç değer Türkiyenin panayıra sade bir satıcı sıfatile iştirak etmemesidir. Ge l doğu pânayırını etraflıca in- celeyerek o zaman elde ettiği malü- mata dayanarak bu özel sergiye işti. rak edilm; Abanoz Bilezik RENE CHAMBE ha saygılı davranıyorlardı. Fakat on- ların, bu saygılarma rağmen ben, kıntılı bulunuyordum. Bu kadar ehemmiyetli bir sırrı öğ- tenmiş yabancı bir memleket zabiti- ne karşi, bu kadar yüksek saygının herhalde bir mâna ifade etmesi lâzım dı. Biliyordum ki bir gün, bir saat ge lecek, bu sırrı öğrenmiş olmamın ce zasını çekecektim. Fakat ne zaman ? Ve bu cezayı, niçin bu kadar geciktiri yorlardı? Anlamıyordum. Hattâ ihnimi O yormağa | bile yoktu! Günlerden herşey artık âşikâra dökülmemiş mi: di?. Kendimi, gene mukadderata bı- rakarak, sürüklenip gidiyordum. Harp patlangıc « vermeden evvel. benim ge çirdiğim acıklı, endişeli seatleri, kim- se geçirmemiştir. Bu, Alman yatının içinde, gökle deniz arasında kaybolmuş bir Fran. sız zabitinin geçirmiş olduğu şu müs- tesna vaziyeti, bir kere gözünüzün ö- ne getirin. O günün akşamı, sofrada, ie Schmauze, kapıdan g anlamağa ünya G beridir ki | | ; Dr. SCHTHT reter Zekinin de ifade ettiği gibi/Tür- tn misinin inkişa- fı içindoğu Prusyanın tarımından ve hayvan cinslerini ıslah usullerinden de istifade etmek niyetindedir.Bu su- retle doğu Prusyaya yeni bir sürüm alanı açılmış oluyor. Çiftçiler bir başkanı direktör Lâlicnthal'in Türki | yeye yaptığı iki seyahattan sonra, Türk koyun wlah etmek ve | bu suretle daha farla yün istihsal | etmek maksadile doğu Prusyadan iki yüz tane koyun © gönderilmiştir ki, bu suretlede Almanyaya daha faz la yün ihraç etmek imkânı hasıl ola- caktır. Esasen ihracatının verimli o lacağı anlaşıldığı takdirde, Türkiye» de bir çok maddelerin (daha ziyade istihsal edilmesi “mürkündür; Hay. mın Ylabına ve bakrinmâ | Türkiye, insini vanla; büyük bir önem (veren Prusyada salahiyettar e sık: bir iş birliğine girişerek, sıcak kanlı Troken cinsinden atları mem- lekete sokarak yerli hayvanların cin sini ıslah etmek fikrindedir. Türkiye meselâ hayvan hastalıklarile müca- dele gibi, hayvan yetiştirimnide ö- nemli olan alanlarda da, doğu Prut- yo'da gördüğü örnek ve tedbirlerden istifade edecektir. “ Türk - Alman tecim münasebet leri son zamanlarda (o kadar ilerle- miştir ki, bu münasebeti daha ilerlet- İ mek ve derinleştirmek (içim, hiçbir | masraf ve zahmetten kaçınmamaklı- ğımız gerektir, Genel Sekreterin bu sözleri, çok canlı bir şekilde tan- sim edilen Türk sergiisnin ebemmi yetini teyit ediyor. Bunun için sergi nin Alman - Türk £teciminin ilerle- mesine yardım etmesini arzu ve te menni ediyoruz. Gerek Türkiye el- gisinin ve gerek tecim odası başkan ve muavininin o Alman doğu pana- yırında hazır bulunmaları bu işe ve- | rilen önemi aydın bir surette göster | mektedi m e Möewe, peşkirini derhal attıve he- men dışarı çıktı. Çok geçmeden gel- diği zaman yüzü gülüyordu. Elinde bir kâat, telsiz telgraf kabinesinin, İ o her zaman gördüğüm sarı kâatların dan biri... İskemlesi: ayakta durdu: — Aziz dostlarım, dedi. Size, çok, amma çok mühim bir haber verece - ğim: Dün, 23 Temmuz, saat on se- | kizde Belgraddaki Avusturya ve Ma- İ caristan sefiri Baron Giesl, Sırbistan Hariciye Nazırı Pothou'ya bir ülti- matom verdi, Bu haberi öğrenir öğrenmez, salon da bulunanlardan her birimiz, donup kaldık. Gerçi bir felâketin çıkması ih timalini beklemiyor. değildi Warner Golovine' birdenbi ruldu, sesi titreyordu: — Ultimatom... İmparatorun ul matomü hal.. diye kekeledi.. Müm- | kün mü? Nasi olur? Ve... Eğer Sır bistan reddedecek olursa! Ölü gibi sararmıştı.. Möewe, güvene güvene cevap ver- di n kenarma yaklaştı ve | — Reddedecek... Ve başının belâ sını bulacak — O halde?., Öyle ise? | — O halde, harp olacak! | — Harp, hal. Bu müthiş kelime, Maryse'i heye- İ cana getirdi: İ rnikinden daha yukarı Meşhur Messi Biri Ver Biril i Bakar, Hep Gürültü Ondan Çıkar| New Chronicle'den Daha başlangıcından sarih bir su- rette belli idi ki, Habeşistan mesele- si, münhasıran Siğnor Mussolini ile Ethiopio İmperatoru arasında bir mücadeleden ibaret (kalmayıp çok | daha derin münazaları ihtiva edecek- tir Bu mesele, milletler arasında müs- | temleke sahibi olan ve olmıyanlar arasında temadi edegelen çarpışma- nın en son tecellisidir. İtalya yayila- bilmesi için saha istemektedir. — Ta- şan nüfüsunu barındırabilmek - için arazi ve manifaktüre eşyaları için | de ticaret mahreci, alıcı piyasa, ara- mak mecburiyetindedir. Sir Samoci Hoare onun bu tevessi ihtiyacını ta- sarmıştır. Ve fakat bu İtalyan yayılma ame- in metodu ne olacaktır? Sig sssolini istediğini kapma yolu ile tahakkuk ettirmeyi tercih ediyor gibi görünüyor. Şayet dünyada sul- hükümranını temin eden her i bir teşkilâtın, organizasyonun am edebilmesini dileyorsak, bu pma zorbacılığına mani olmak lâ- #mdır Fakat > a kalkışan nüille lere, sadece “hayır, olmaz,. diyip me- seleyi orada halledilmişcesine bırak- mak, kifayet etr Ne İtalya ve ne de Almanya basit bir “hayır,olmaz,, cevap olarak kabul etmiyecekler- dir. Biz, yayılma hareketlerine mü- sait zemin bulmak için, başka yol, başka bir çare bulma! Signor Mussolininin gazetesi mese MUSSOLİNİ leyi gayet açık olarak vazetmektedir. “ Brintanya, ki arzın bir taksim dördüne sahiptir, müstemlekeleri ol- mıyan Devletler lehine olmak üzere Kolonilerin yeniden ve tadilen tev- zlini tasvip ve kabule hazır mıdır ? Habeşistan buhranmın işte aslolarak meydana koyduğu hakiki mesele bu- dur. Buna bizim cevabımız nedir? Dominyonl dir ki, müsta- kil devletlerdir ve kendi nam ve he- saplarına söz söyliyebilirler. Onlar beyneddüvel münasebette vaziyetle- rini tamamen müdrikdirler. Fakat, Büyük Britanya, kendinin olan ge- iş müstemlekâtın uçsuz boşlukları hakkında ne yapmayı düşünlyor. Eğer bunların etrafına sımsıkr bir #et çekecek ve istismarını miinhası- ran kendimize tahsis edecek olursak ergeç bir harp ile karşılanac — Ne korkunç şey! diye bir çığlık kopardı. Fakat kimse bu çığlı recek kudreti bulamam, Framend, ellerini çırptı: çağırdı: — Ludving... Ludving... Şampan- 1. Şampanya getir... Haydi, dur- Çabuk! Sofrada, kadehler lâhzada Birs- landı. Tapalar patladı, köpükler saçıldı. Möwe bir kere daha ayağa kalk- tı ve kadehini kaldırdı, galibane bir eda İle: — İçelim, dedi, büyük Habsburg İmparatorunun yüce şerefine içe lim, Ailesinden alçakça akıtılan kanlar, elbet müşevvik küçük mil letten intikamını alacaktır. Büyük müttefikimiz Avusturya - Macaris- tan İmparatorluğunun şerefine İçe- lim. Hip, hip hurra! Herkes doğruldu. de. Framond, Möwe, Lawffen kadel- lerini tutuyorlardı. Werner Göle- vine'in kadehi parmaklarının ara“ nda titriyordu. o Kaldıramıyacak bi müteredditti, Maryae ise kade- erine bırakmıştı a cevap ve» garsonu Bittâbi ben hini masanın ecek sırada bütün gözler ba na çevrildi. Ben de kadehimi onlâ- kaldırdım. bir | TAN azetelerine Göre Hâdiseler - — a | Uluslar Sosyetesi Genel Seki AVENOL muhakkaktır; öyle bir “Harp, k “Hak” bizim tarafımızda olmıyacak- tir. Bu vaziyete mukabil takib edilebi- lecek yol, İtalyanlara ve Almanlara kolonilerle tamamen bizim tabi oldu- ğumuz şartlarla ticaret yapabilmele- İ rine, ve onlara tıpkı bizim hâiz oldu gumuz hukuk ve imtiyazatı tanıya tak ,orada temekkün edebilmeleri müsaade etmektir. Ve bu şekile İ “arrangement” nin devamlılığını te- | min için Brintanya müstemlekelerin- den bazıları isteyerek (Milletler Ce- miyeti Mandas altna verilmelidir; bu suretle ticarette müsavat te lunur ve Mandaterlik kendisine tah mil edilmiş olan devletin orada kura- cağı hükümet ve idare husüsiyetin- | den dolayı “Cemiyete karşı mesuli- yeti de tetmin olunmuş olur. Tabidir ki, böyle teklif İmper yaliştlerimizin namusuna dokunur. Pakat aksi takdirde, neticetün ne- tice muhakkak olan harbi mi tercih €diyorlar; sorarız. siz nin 0- Leon Blum Habeş i içinne düşünüyor? | Sosyalist lideri Leon Blum, Papu- İ daire gazetesinde, İtalya'ya hakem- | diğin zorla kabul ettirilmesini iste - mekte devam etmektedi Leon Blum, diyor kı “Arsulusal kamuy, hakemliğin kabülünü veya reddini, bir muta - vaat yahut muhalefet, ve hakem kararını taarruz veya ademi taar - ruzun sarsılmaz bir miyarı gibi te - lâhki edecek bir eğitim derecesine yükselmiştir. Hakem teklifini red. dedecek olan devlet gizli düşüncelerini açığa vurmuş olur. İngi hakem teklifinde bu - lunabilir, Bunu yapsın, Fransa ve Rusya. keza bu teklifi yapabilirler, yapsınlar. Bu hakkı şahsen haiz olan bir adam vardır. Bu adam, U- luslar Sosyetesinin bugünkü başka- nı olan Litvinof'tur, Briand, dünya barışı için bundan daha az tehlikeli olan bir durumda İ bu hakkı nasil kullandıysa, Litvi - nof ta şimdi kullanmalıdır. | den mümessilleri kötü | 7 s.98 af INGİLIZLER DIYORLAR Kİ emma Esliha ticaretinin b bu günlerde fevka- | iâde bir faaliyet içindedirler; Habe- istan vaziyeti etrafındaki asabiyet- yüksek ( haddine va bu büyük Britanyayı bilecek bir cihet değildir leye müdahale, ancak İn- r ika etmek bi sulhu da tehlike- z kılmaktan geri kalmaz. İs- liz milletini ik; etmeli sergüzeşte atılabilmesi | İ- »t ve servet kaynakla- Iyayı mağlubetmek uğ- feda edilecek bulun- r askeri çin hazır rı yoktur. İ! runda, Britanyanın mamaktadır. Binaenaleyh larımız bunu hakikat bilmelidirler ve buna göre artık Avrupa (kıtasının dan burdan müdaba- eligirler. giliz Devlet a- Mançuryadaki t göstermiş ayısile, uzak lerine şu: ic etmekten vazgeç Her şeyden evvel, İn, cılığı, Japonların areketine O V. uğu münancat do Mançukuo Impatatoru PUİ sarkta işlemiş olduğu betayı simdi | de Habeşistandada »-tekrarlâmamalı. Ş inüyor ki, bu arazinin Ja- dan işgal edildiği tarih- ora ile olan İngiliz ticareti iki misli art Buna rağmen bu tearet İng p yekün ithalâtınm ancak yüzde üç nisbetini teşkil et- ten ber Yüksek sesle: — Medeni dünyanın bu cinayete mâni olmak için müdahalede bulu- nacağını ümit ederek içiyorum Kanlı harp heyulâsınm bertaraf e- dileceği ümidile içi — Bravo! Bu sözlerim üzerine Ma: dehini yakaladı ve benim kadehim. öyle şiddetli vurdu ki, bir kristal şangırtısı içinde kadeh! Idı şampanya sofranın üstüne döküldü. Maryse iki elini kalbine götür- dü, gözleri bulutlandı. Möwe: — Fena alâmet, zimle beraberdir. harbim olacaktır Lauffen ve Framond bağırdılar: — Hip, hip, hurra! Yaşasın harebel Ve kadehlerini boşalttılar, . Hâdiseler bir du. Temumzun 25 inde Avfatik mali Şarkiye doğru yol almıştı. tık dönüyordu Çok geçmeden, neredeyse sız kıyılarını görecektik, Fakat akşam üstü Aviatik Du değiştirdi. Bu sefer C ru İnmeğe başladı. Acaba yine ne olmuştu dedi, Allah bi- Bu harp, benim mu- ini kovalıyor - Fran- yolu» doğ ? Sehne İ sine di defa yine © sarı kâğrü mişti Ben gei < stçe dolaşabili yordum. Hakkımda hiçbir tedbir | almamışlardı. | Aviatik bütün süratile ilerliyor iz de çok kabarıktı. Dalga- seri güv aşıyorlar, dı Baz: bası Maryse'i tekrar gördü. üm, zahiri de olsa, hürriyetimi ka- zandığım için duyduğum sevinç, şu önümdeki dalgalar gibi dağılı « yor, endişeler başlıyordu. Mukad - üyü “gibi kalmıştım. Denize atılmış bir çöpten farkım yoktu. Ne olacaktı? Bu işin sonu nereye varacaktı? Saatler geçtikçe harbin gölgesi yüyor ve ihtiyar A vrupaniğ dstü- ui. deratın elinde nasıl ku: haf bi ne çökmeğe başir Fransaya dönebilecek diydim? Alayıma iltihak edebilecek miy - dim? Kimbilir Almanarre'da kira- ladığım küçük köşke alaydan emir gelmemiş miydi? Halbuki ben Aviatik'in köpeşte- uzc öğleden sonra Möwe'ye birkaç | ınmış, herşeyden âciz, öy. yo, Yat iri dalgaların İ ka ilerliyor ve Fran tıkça uzaklaşıyordu . 26 Temmuz sabahı, hâlâ Canuba | nde bata çe r yi bem beyaz köpükler içinde dağılıyorlar- n uzaklaş» | İ Habeş işine Karışmıyalım KRAL JORJ 2 mektedir. Demek Mançuryadaki İf giliz ticaret menfaatleri pek eb miyetsizdir. Habeşistana gelince, V& radaki menfaatlerimiz çok daha is” dır, zira, geçen yıl bu memlekete Si tığımız İk ak elli bin İngi” lirası kıymetinde idi. al İngiliz hassaslarına ve insani severlerine göz yaşlarını esirgemf rini tavsiye ederiz. Max Grühl sö daki ve Habeşistanı içinden dışınö tanıyan Alman alim ve sey bu memleket hakkında yazı si ğu güzel ve değerli eseri okusun Bu zat İtalyanları hiç te sevi ye cidden Habeş muhibbidir. Pl hiopioda çok Tağbete mazhar © esir ticaretine dair yazdığı tasviri. çok korkunçtur. Burada tatbik ed gelmekte olan nefret uyan: arte kencelerin tablosu tüylerimi pertir." d İngiliz bülümeti bu kabil bağ şartlarının ve çirkin vaziyetleri$ küm sürmesine göz yuman bir İ nasıl zahir olabilecek derecede & avlanabilir. Bir türlü izah ederi ayet Milletler Cemiyeti HA? lileri (bir dereceye kadar) | tullğp olursa, bu memlekette ezici bir. “le riyet; “onun ortadan yok edilmetiğ lebinde bulunacağı... muhakkak # dir. # Onun, dünya sulhu karşısmd! ye kileduran bir tehdit olduğu yol ki söz, artık, hem bir darbirii hem de bir taktik ehemmiyet vE mulünü iktisabetmiş bulunuyor. iyi a nümüz $* reçe tatsız ve gık Oturduk, briç oyna Akşam saa rüldü, Aviatik bu dumanları alıyordu. Me mârama indim. Tekrar yuka: mesafe epeyce d. kirli kurşuniliği içinde v8 geminin hayaleti belirmifi. Harp gemileri olacak, hİ$ size. Gayet yavaş gidiyorlar bekli görünüyor! Yanıbaşımda Warner da sessiz sessiz bakıy©” de büyük bir hüzün vard” di? — Bu gemiler, ne gemilt yor musunuz? — Hayır, dedi, son ilişiğim var? Bu yatta $İ esrar haline geldi... Biraz İlerde, bir aşağ” ği rı dolaşan Möwe'yi çed“ ret ederek: in — Bu zat, en kötü habe bi ta seviniyor. Hem bize ken, gülüyor, kadehin Möwe bize doğru ner Golovine sustu. a doğr” gr”

Bu sayıdan diğer sayfalar: