21 Nisan 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

21 Nisan 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pazar günü yapılan maçlar Beşiktaş tam randımanını veremedi yretle oynadı Galatasaray azami ga Pazar günil on bine yakın seyirci Taksim stadında iki güzel maç sey - rettiler, Maçlardan birincisi Güneşle - Be- şiktaş arasında oynandı. Bu maç fut- bol, sürat ve heyecan bakımından ikinci oyuna tamamile faikti ve halk tarafmdan büyük bir alâka ile takip edildi. İkinel oyun birinciye nisbetle, her bakımdan daha hafif kalmakla bers- yine güzel ve Galatasarayın gös ği mukavemet ve enerji bakımın dan çok alâkabahş bir oyun oldu Bilhassa, teşekkür olunacak nokta, | dünkü maçlarm ehemmiyetine rağ - men sükünet diyebileceğimiz bir şe - kilde oynanmış olması ve hiçbir sızıl - tıya meydan verilmemesidir. Şimdi maçlarm tahliline geçiyo - ruz; Beşiktaş - Güneş Pazar günkü Beşiktaş - Güneş kar- gılaşmasının şemasını şu şekilde çi - zebiliriz : Eeşiktaş ilk on beş dakika hava- dan ve Güneş kalesi önünde oynadı. Fakat Güneş müdafaasınm canlı ve yürekli oyunu karşısında netice ala - madılar. Yavaş yavaş Güneş forvert hattı da harekete geçmeğe başladı ve sağdan tehlikeli akmlara başladı. Gü eş, sağ açığınm sürati sayesinde bu akınlar gittikçe Beşiktaş kalesini da ba fazla tehdit ediyordu . Beşiktaşlılar ilk yirmi dakika için- de, enerjik bir müdafaa ile karşıla - şıp hiçbir netice alamaymca ve oyu- hun aleyhlerine bir cereyan almağa başladığını görünce, sertliğe başla - dılar. Hakemin bu sertliğe ses çikarma - ması üzerine Güneş takımının en teh- fikeli forvetlerinden ve akmlarının Amili olan Melihi kırmak ve yıldır -| mak yolunu tuttular. Ve bittabi ha- kem de müsamaha edince buna mu - vaffak ta oldular. Güneşin akımları kesildikten sonra bütün oyun Güneş müdafaasmın üzerine yüklendi. Bu müdafanda devreyi gol yemeden çı - kardı. İkinci devrede Güneş fofvet hattmın -hakikatte dört kişi kaldık- ları için- hareket edememesi üzeri - ne yine bütün oyunu Güneşin müda- faasr oynamak mecburiyetinde kaldı. Şunu da ilâve edeyim ki, Beşiktaş on dakikalık bir sertlik yaparak Güneş|" forvet hattımı durdurduktan sonra kırıcılığa devam etmeğe lüzum gör- medi ve oyun bilhassa ikinci devrede normal bir vaziyete girdi. Nazımın e- line geçen Iki fırsatı güzel kullanma- 81, Beşiktaşa, son yirmi dakika için- de galibiyeti kazandırdı. Oyunun cereyan tarzını bu şekilde hülâsa edince maçı, Beşiktaşın nasıl kazandığı anlaşılır. Beşiktaş takrmı, Pazar günkü o - yunda -maçı kazanmakla beraber tam randımanı vererek oynamamış tır. Beşiktaş, sert bir oyuna dayanan bir tarzla değil, iyi oyununun netice si olarak sahadan galip çıkabilirdi. Beşiktaş takmı dün, müşkülâtla karşılaşınca, sert oynamak yolunu tuttu. Buna da sebep Beşiktaş mü - 'dafnasmın forvert hattile -müşkül va ziyette- rabıta temin edememesi ve #ol taraf oyuncularının formda ol- mamasıdır. Eğer Hakkı bu iki hat arasına gi Tip te müdafaa ile forverdi biribirine bağlamasa idi, dün, Beişktaş takımı galip gelemezdi. Dünkü oyunu Beşik: taş hesabma, Hakkı ve Nazım oyna - dılar denilebilir ve bu takım, çalibi- yetini, takımı işlettiği ve oynattığı için Hakkıya, fırsatları güzel kullan- dığı için Nazma medyundur. Mehmet Ali — Tehlikeli vaziyete girmedi. Degajmanları çok yükseli - yor. Topun çizdiği mahrek daha ya - tık olmalıdır. Nuri — Müdafaanın -bazen lüzum suz sertlik yapmasına rağmen- en iyi oyuncusu idi. Hüsnü — Takımmn muvaffak o - lamayışma çok çabuk kızdı ve sert| oynadı, Hüsnünün bu kadar sert oy- namasma Feyzinin formünde ve İyi bir gününde olmaması sebep oldu. Hakem müsaade ettikten sonra bir takımın lik maçmı kazanabilmek için elinden geleni yapabileceğine şüphe yoktur . Beşiktaşm pazar günü en zaif ta rafı hat hattı idi: Faruk yi bir bek, santrhaf Rifat, Ueride çok iyi bir oyuncu olacak.. Fa kat buglün için heniz Beşiktaş tem- l | | Pazar günkü maçlarda Güneş posuna uygun değil.. Feyzi forvetten çok uzak. Bu hattın gösterdiği zâfı, İHakkı başlı başma telâfiye muvaf - | £pie oldu. Beşiktaş forvert hattı, Hakkı nis- beten geride kalmca, dört kişi olürak oyniyordu. Bu hatim en muvaffaki - İyetli oyuncusu Nazmdr.. Hayati çok i ve çok içeri girdi. Beşiktaş takımında en çok edilecek bir oyuncudur. Yeni, ağır olmasını uzaktan atacağı gütler le telâfi edebilecek bir futboleü dün, forvert hattında sertlik yapan mü - dafaanın mümessili şeklinde dolaş te durdu. İ Nazım hakkındaki tenkidimizi yu: karıda söylemiştik. Şunu da ilâve ede İlim ki, Nazımı biz, eskisinden daha i- yi bulduk. Hakkı malüm. Eşref, fe- na değildi. Yalnız hâlâ, o lüzumsuz hareketlerinden vaz geçmemiş. Milli takım kadrosu içinde bulun - müş bir oyuncunun sahada o Fizum- suz taç atışları filân gibi hareketleri yapmaması , bni İyi oynadığı İçin Müzimdır. Beşiktaş takımını değil, hakemin zâfmı hüsnü istimal edecek kadar saha olgunluğu ve tec- rübesi gösterdiği ve galip geldiği için tebrik ederiz. Güneşe gelince: Oyunun bütün yükünü müdafaa ta şıdı. Safa -ikinei göldeki uzun çıkışı müstesme- iyi oynadı. Faruk, feda- kâr ve kendini çok hırpalayarak oy - degajmanları kısa görünüyor - du. Alâattin vasattı. Eeklerin, bil - hassa oyunun sikleti müdafaa üze - rinde olunca, degajmanlatmdaki kuv vetin çok mühim tesiri vardır. Güneş takımında bu, eksikti. Ayni zamanda yan haflarla bekler karşılarındaki for vertleri paylaşamıyorlardı. Eğer Hak kı çok.içeride, Eşref te tamamile Çiz- gi üzerinde oynamasalardı Güneş mü dafaası daha müşkül vaziyete düşebi- lirdi. Güneş haf hattı, yine takımm en tutunabilen kısmı idi. Yalnız İsmail her zamanki randımanmı tamamile veremedi. Rıza ve Daniş bu takımm en çalışkan oyunculorr idiler . Gilneş forvert hattı sertlik anma kadar iyi oynadı. Sonra yıldılar ve kendilerine mukadderata ktılar. Güneş takımı umumiyet itibarile seyircileri tatmin edebeilecek bir o-| yun oynadı, Genç elemanlardan mü- rekkep olması ve sahada sportmence hareket edişleri takdir de uyandırdı. Hakem Cafer ve diğer hakemleri -| miz, Pazar günkü gibi müsamahakâr| bir vaziyet alırlarsa, futbolüimüze şöy le bir prensip yerleşir.. ve hattâ yer- | leşmek üzeredir de: Karşıdak! oyuncu tehlikeli olunca ve onu (oyunla) durdurmak kabil 0-| Jamayınca bir iki sertlikle ve favülle| meseleyi halledivermek.. Hakem göz yumduktan sonra, bir lik maçı kazanmak için bunu neden yapmamalı... Fenerbahçe - Galatasaray Yukarıda yaptığımız gibi evvelâ kı #aca oyununun umumi hatlarmı gözü nüne getirelim: Fenerbahçe oyuna çabuk başladı. ve derhal sahada hâkim bir vaziyete | geçiverdi. Ilk dakikalar Galatasa - ray için müşkül oldu. Müdafaa fazla çalıstı ve Fenerbahçe sağdan oyna- makta ısrar etmeğe başladı. Fikret, Reşat - Kadri hattile iyice marke & dilmişti; Sentrfor ve iki ofsayt ayni hat üzerinde oynamağa başladılar Ga latasaray müdafaası bu şekilde oy - niyan Fenerbahçe forvetlerini marke etmekte güçlük çekmeğiler. Bu mü İhem kesişte, hem beslemekte iyi i İl kalecisinin bir kurtarışı teymm ortasına kadar oyun bu şe - kilde devam etti. Wenerbahçe kalesi de bu müddet zarfında ciddi bir teh like geçirdi :Bülendin yerden bir şütü nü Necdet mükemmel bir plonjonla kurtardı. Devrenin sonlarına doğru Ali Rıza karışıklıktan kurtulan bir topu, uzaktan bir şütle Galalasaray kalesine sokarak takımının ve oyu - üne golünü attı. İkinci devre de Galatasaray mildafaası, Fenerbah çenin forvet hattını tıpkı birincideki gibi gayet İyi marke etti ve Fener- uğratarak - bezdirdi. Sarı lâcive ler yavaş yavaş duruldular, ray bidayettenberi oynadığı on kişi - lik takımile çok güzel bir devre kardı ve gittikçe artan hâkimiyeti al- tında oyun bitti, Fenerbahçe takımı, Pazar günü ta raftarlarını tatmin eden bir oyun çe karamadı. Bence bütün bu muvaffa - Kiyetsiz oyunun sebebi şudur: Galatasaraylılar Fenerbahçe açık- larını ve bilhassa Fikreti gayet 'yi marke ettiler; Niyazi zaten İyi bir gününde değildi. Uç orta dünkü oyun larile bir takrmı sürükliyecek bir mev cudiyet gösteremediler. Fenerbahçe forvert hattı daima marke idi Müdafaa vazifesini ve bilhassa, haf hattı, forvert hattmı beslemeği iyice yaptı. Yalnız haf hattı forvertlerini beslerken çok otomatik hareket etti. Oyunun #ökmiyen tarzını değiştire - cek çareler aramadılar, Oyunu (dep- lân) etmediler, Forvertlerin ayakları na topu teslim etmekle iktifa ettiler. Necdet — Mükemmeldi. Halihazır- da en formde kalecimizdir. Fazıl - Yaşar - vazifelerini yaptılar. Yalnı Fazıl bazen lüzumundan fazla sertti. Haf hattı - yukarıda işaret eti miz gibi, bir parça ezbere oynadı. Yal nız Mehmet Reşadı bir parça formun den düşük bulduk. Esat ve Ci ler, Forvert hattınm tenkidini vuka- rıda yaptık. Bu takrmın bir sentrfora ihtiyacı olduğu dün bir kere daha te- İbarüz etti. Fenerbahçe takımına -zannımıza İ kalırsa. on beş gün kadar antrenman İyaptırmamak ve yalnız maç oynat « mak çok faydalı olacaktır. Mevsim i- çinde bezginlik geçiren takımlar için bu her yerde baş vurulan bir çaredir. Galatasaraya gelince: Dün on kişi ile elinden geleni yap tı. Fenerin açıklarını marke edişleri İmükemmeldi. Bilhassa Kadri, bundan evvelki oyundaki muvaffakiyetsizli « fini unutturan mükemmel bir. oyun İ oynadı. Reşatla beraber karşılarında- ki insayt ve açığı marke edişleri, sa halarımızda pek az gördüğümüz gü- zel ve akıllı müdafaa tarzlarından bi- ri idi, Galatasaray takımı ön bir ki- şi olsaydı ne yapardı? Olmadığına nazaran bunu düşün - mek faydasızdır. Muhakkak olan bir şey varsa Galatasaray takımı -pazar günü azami randımanını vermiştir. Forvert hattı, Danyalin Hüzumsuz ça- Imları ve hareketleri müstesna- mü- kemmeldi. Dört kişi, tam bir milda - faaya karşı fazla bir şey yapamazlar» dı. Billent bu hattın en iyi oyuncusu idi, Avni — Formilne yaklaşıyor. Fa - kat tuttuğu topları hep yere düşürdü. Lütfü - Reşat - dün güzel oynadılar. LAtfi bazen lüzumsuz favüller yapı - yordu. Suavi, Hayrullah, Kadri, Vazifeleri ni yaptılar.Yalnı» Hayrullah pasları verirken fazla soğukkanlılık ve ağır - lık gösteriyordu. Forvert hattında, dafaa ancak birkaç defa yarılabil -| Necdet asabi oynadı. Eşfak, geri ve| di ve bunları da Avni kurtardı. Haf-İileri iyi çalıştı. Bülent mükemmeldi. | maralıdır. bahçe takımmı -ademi muvaffakiyete | * İçabuk ölmi TAN ML knk enneinedi | Çocukları kızıldan | korumak için Bu kızıl hastalığın can sıkacak taraflarından biri de bulaşmak dev- rinin pek uzun sürmesidir. Deri ize- İrindeki kırmızılık daha görünmeden (hastalık bulaşmağa başlar, fakat bu- laşıklığın ne vakit biteceği bilinmez. İ Bir vakit kızamık başmda, kızl İ hastalığı da sonunda, soyulan deri İpermalarie bulaşır. diye sanılırdı Hasta çocuk kırk gün kapatılarak derinin soyulması bitince artık bu laşma yoktur diye rahat edilirdi. İ Bu fikrin yanlış olduğu hekim İkitaplarında meşhur olan şu vak'ay la sabit olmuştur: Kızıl hastalığına tutulmuş bir çocuğu bir odada ayırır- lar. Çocuğun kardeşleri arada sırada | odanın Kapısını aralık ederek hasta İF konuşurlarmış. Hasta çocuğun, derileri soyulmağa başlaymca bir tabanmm altındaki kalm deri bütün heyetile soyulur. Hasta çocuk bu 8- İcayip şeyi kapınm aralığından kar- lerine atar, onlar da ellerine ge en bu tuhaf deriyi oyuncak yapar- lar. Birkaç gün onünla oynarlar. Halbuki hiçbirisi hastalığa tutul mez. Şimdi biliniyor ki, kızl hastalığı. nm bulaşmasına sebep çocuğun bo- ğazmdan ve burnundan çıkan sulu maddelerdir. Çocuk öksürdüğü vakit bunlar etrafta bir iki metroluk yere kadar yayılırlar ve başka bir çocu- ğun boğazma ve burnuna tesadüf e- dince hastalığa bulaşırlar. Bu sulu maddelerin bir fenalığı da başka bu- laşık hastalıklarda oldukları gibi, rindeki asil bulaştırıcı şeyin dir.Kondukları yerler de bulaştırıcı hassalarını bir müddet muhafaza ederler, Onun için basta | cocuğun elbisesi, çamaşırı, mendili havlusu da hastalığı bulaştırmaya vasıta olurlar, Hasta çocuğun burnunda ve bo- gazında, hastalığı böyle bulaştırıcı maddeleri ne vakit kaybolduğu da bilinmediğinden çocuk hastalıktan kurtularak nekahet devrinde iken bi lir. Kızil hastalığının başladığından elli sonra bile bulaştığı görük müş Bu söylediğim şeyler, kızıl hasta- Uuğımdan çocukları korumak için ne yapmak lâzım geldiğini de gösterir- ler. Bir evde çocuklarm biri tutulun- ca, ötekileri hemen ayırmak, hasta- yı ayrı bir odaya yatırmak lâzımdır. Bu hastalıkta bulaşıklık uzun sür- mekle beraber - bereket versin - baş- İka bulaşık hastalıklarda olduğu ka- İdar muhakkak değildir. Onun için hasta çocuğu ayırmca ötekileri büs- bütün korumağa çok ihtimal vardır. Hastanın yanma girecek olanlar, W- zerlerinde elbesilerini bulaşmağa va- sıta yapmamak için, arkalarma mah- süs bir hastane gömleği giymelidir. Hasta çocuğun çamaşırları, havlu- ları, mendilleri hiçbir yere dokundu- rulmadan kaynattırılarak dezenfecte edilmek lâzımdır. Bazı çocuklar kızı! hastalığı pek hafif olur. Çocuğu yatırmaz, ayakta geçer. Fakat çocuğun burnundan, boğazmdan çıkan maddelerle başka- larına geçer ve onlar da şiddetli o- Tur. Bazılarmda böyle hafif ve ayal ta geçmesinden dolayıdır ki, büyük şehirlerde kızıl hastalığnm arkası hiç kesilmez. Lokman HEKİM Daniyal -yukarıda da söyledik- for - yert hattmın hızını kesti ve faaliyeti ni durdurdu. Fenerbahçe takımmı üç puvan da- ha kazandığı için, Galatasarayı da on kişi ile mükemmel bir oyun çıkardı- ğı icin tebrik etmek vazifedir. Ahmet Ademin de hâkemliği iyi idi . Ulvi Ziya YENAL Hakova maçları Hakova maçları tertip heyetinden: 1 — Viyananın birinci sınıf profes tutbol takımlarmdan Hakova .n sabahı sast onu yirmi iki geçe Sirkeci garma vâsıl olacaktır. 2 — Hakova takımı ilk maçmı mil- N bayramımıza tesadüf eden 23 Ni- san günü saat on altı buçukta Tak- sim stadında Fenerbühçeyle yapa» caktır, 3 — Hakovn'- Fenerbahçe maçmn hakemi Adil Giraydır. 4 — Hakova - Fenerbahce maçm- dan evvel tertip olunan diğer husus! bir maç ayrıca bildirilecektir. 5 — Stad balkonundaki yerler nu- le hastalığı başkalarına bulaştırabi- Bir ormancı ile görüştüm. Neler görüştüğümü ânlatmadan önce, dü- nün ormancısı ile bagünün ormaner si arasmda ne derin farklar olduğu- nu size söylemek İsterim . Beki devrin ormancısı, “dağlar 1s- sız kalmasın diye yaratılmış, bir a damdı, İçlerinden çoğu, mektep yüzü görmemişti. Hâttâ pratik olarak da bir ağaem nasıl yetiştiğini bilmezdi. Bütün işi gücü, ormanma giren eli baltalıları, siper ve metris harbi ya- par gibi; kafa göz yararak, geriye piakürtmekti. Bundan dolayı bir or- manm korucusu İle, o ormanın fenni işlerine bakân memurunu ilk bakışta biribirinden ayırt etmek mümkün de- gidi. Zaten bunlar fen memuru da de- gil, mesaha memuru idiler. Ağacı, hiçbir ölcü âleli kullanmadan, göz tahmini ile ölçerlerdi. Açılan mektepler, meslek tahsili görmliş memurlar yetiştirmeğe başla dıktan sonra da, mesaha memurları, bir müddet vazifelerine devam etti. ler. Fakat yeni orman rejiminde, ar- tk onlarm hiçbir rolü kalmamıştır. Benim görüştüğüm ormanciya ge linee, o büsbütün başka bir şahsi- yet sayılır. Çünkü, ormanm ne de mek olduğunu, gelişigüzel, ağızdan miş değil. Ormana tüfekle değil, ha- rita âletleriyle girer. Ormanm bu - günkü halini değil, yarm alacağı şekli düşünür. Ve muhafaza işlerini, koruculara bırakarak “ağaç,, denen bu en mühim tabiat unsurunu, insan lara en faydalı olacak ve memlekete en az zarar verecek suretle, İstis - mar etmek çarelerini &rar İ Ağacı sevmeği birkaç atalar sözü- İnün yardımı ile değil, okuduğu kitap İlardan bellemiş... Bana ilk sözü: — Şu saçsız İstanbul için bir şey yazsana... demek oldu. Saçsız İstanbul... Tabir, gitti, gülümsedim. O, sözüne devafm etti: ——'Orfhanıi! İnsan başmdaki saç- tan daha mühim, çok dahâ mühim hizmetleri olduğunu bilmem #öyle- mek ister mi? Saçsız da yaşanabilir. Fakat or- mansız yaşanamaz. Üzerinde ağaç bilmemiş topraktan, gök, yağmuru - nu esirger. Kaynak suları, yer yer çekilip; iklim, gitgide çoraklaşır. Yağmur yağmadığı için ekin ekile- mez. Toprak, sert, vahşi, kısır kalır. Halbuki ormanlık arazide; güneş nekadar yakıcı, hava, nekadar okzi jenli, toprak nekadar nemlidir. Bu nem onun devamlı Şurette verimli olmasina yardım eder. Fransanın çöl manzarası alan birçok yerlerinde ye niden ormanlar vücuda getirilirken, bizim kendiliğinden yetişmiş orman- larrmızın, kiymet bilmiyen ellerde, harap olup gitmesine nasıl acınmaz? Ormanda yaşadığı günden, evimi- ze mobilye ve sobamiza odun olarak girdiği güne kadar, ağacm bize ne hizmetler ettiğini şöyle bir düşüne- Um : | Sıcnk bir temmuz günü... Yorgun İargın, gelip meselâ bir çmar ağacı- nm gölgesine yaslanmışsınız. Yanı- İnizdaki kücük dereden şarıl şarıl su- lar akar. Tepenizdeki dalda, şakır şakır bülbüller öter ve siz yemyeşil bir tabiatin ortasında, kendinizi u- nutarak tatlı saatler geçirirsiniz. Bir de, başmızın üzerinde tek bir ağa- cın gölge salmadığı, nihayetsiz bir çölde yaşamağı gözünüzün önüne ge ürin bakalım... Bir ağaç yaprağı bile, tetkik edenler için, başlıbaşma Antalyada yeni kapma sözleri tekrarlıyarak, belle -| hoşuma | 21-4-936 İ“ Üzerinde ağaç bitmemii topraktan gök yağmurunu esirger | » Ormanın, insan başındaki saçtan dahâ UZ him hizmetleri olduğundan şüphe etmemi, bir âlem değil midir? Bİr smda bile bu kadar çizgi sınız. Sonra, ağaç, yalnız yalnız çiçek ve yalnız, k di ai vur dundan ibaret değildir. Bataklıkları kurutarak, se önüne geçen, yaprakları, çiCeğf 4 ayrı birçok hastalıklara dei g- ağaçlar da var, Ağacın fay # dan hangi birini sayayım? İSİM nizdeki kâğrt.. .Birkaç sene ge da bir ağaç parçasıydı. İşte ç- | nızı yaktığınız kibrit. .İşte dinlediğiniz radyonun ket üzerinde yazı yazdığınız mâs$ oturduğunuz iskemle... İşte ri nızı koyduğunuz etajer, Ni kacak olsaniz, ağacı görÜYLuN değil mi? Doğduğumuz gün yg ne yatırdıkları beşik ve öldÜğ ge gün mezara götürdükleri tabi? dar hep ağac... Yaz gelir, Köl serinleriz. Kış gelir, odununü ısmırız. Seyahate çıktığımız #'g valiz olur, bize arkadaşlık eÖfÜğr ralanırsak, sedye şekline giri? dımımıza koşar.Kabuklarmdan vi usâreler çıkarırız; köklerindel ilâçlar kaynatırız; canımız ağaç bizi neşelendirmesini çaldığımız piyanoda, tm mız udda, ve gıcırdattığımıZ da omün sesi vardır. Yaka sanlar, çok nankörüz. Ağağ sevgi yerine bir nevi hınç “iş Genç yaşında yerlere serdiği İğaçlar, dile gelseler, bize kiyebi acı şeyler söylerlerdi “Sami paşazade Sezai'ninei. bir yazısı vardı: “İki yüz eli sa bir asır, Hatırımda ks göre, böyle başlardı. Sezal bir gün Çamlıcada İlgi ken, bir oduncuya raslıyor. Wİğg deli kocaman bir çam ağsemi ren'bu adama: — Yazık değil mi? Onu nis talryorsun ? diyor, Oduncu da: — Ne yapalım, efendi. Belly” İ950 kuruşa satınakdım! cevabi” riyor. zainin bu yazıyı yazdığı beri, yok pahasına, böyle nic& ağaçlarımız devrildi Bugün saçsız adını verdiği, tanbulun, bundan yüz elli sen” ağaçsız yeri yokmuş. Şehir orf İrmin hududu, Beşiktaştan bi Rumelikavağında bitermiş. İ Kuzguncuk, Beylerbe) ya ormanlıkmış. Çubuklu tepelerinde, Ortakö larında büyük sürek avları mış. Sorarim sana, hani nereöfü. manlar?.. y Ormancı dostumun yüzüne © tum: gi — Yarının çocukları o ©! İrm yeniden canlanmasını ormancılarından bekliyor! d İ Ve sonra, meşhur bir fi lattım: | — Hani, seksenlik bir rağa hurma çekirdeği dikerk müşler: — Avol!.. Bizim bildiğimiz ağacı, 30 senede yetişir Sep Im 30 sene daha vasıvacak Demisler. Thtiyar gülm — Ben onu kendim için rum, demis, çocuklarım, yeri sin diye dikiyorum, Nasıl kk 4 evvelkilerin diktiği ağaçları şini de biz yiyoruz! Bugünün ormancısı, hurfi, seksenlik adam vaziyetinde “ nu bilerek çalışıyor. f Salihaddin Halkevi bin | ” Antalya, (Pan) — Halkevi muhtelif şubeleri senelik ıçtımal mışlardır. Parti başkanı Evin bir yıllık mesaisini anlatarak dah? li çalışmalar temenni etmiştir. Yeni yapılan Halkevi binası bütü İllerin çalışmalarma ve bir çatı altında toplanmalarına imkân Yukarıki resim inşası tamamlanmak üzere bulunan yeni Halkö” smi gösteriyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: