18 Mayıs 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

18 Mayıs 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m —— 18-5-936 TAN Olacak şeyler 18940 Harbi Yazan: A, G, Wells İşte bütün dünya burası gibi —93— Çeviren; Nuri Mahmut her yerde sizin Stronga benzer haydutlar idareyi ellerine almışlar ” “Adam sevincinden büyüyen bir a- Bizls içeri girdi. * Hükümet dairesinde Strong ma- kamma çekilmiş, yabancı pilotu ka- bul için hazırlanmıştı. Büyük yazı - hanesinin arkasına kırk yıllık bir imparator gibi kurulmuş, muhafız ve dalkavukları etrafını almışlardı. Muavini Simon Burton solda küçük bir masanm arkasmdan boncuk göz- leri ile âmirini seyrediyor, onu ken- di arzularma rametmek için küçü- eük kafası ile bin bir desise düşünü- yordu. Roksananm içeri girmesi Burtonun biraz keyfini kaçırdı. Çünkü bu ka- dın da kendine Strong nezdinde bir rakip gören kurnaz muavin kadının her işe karışmasından hoşlanmıyor» du. Gerçi derebeyinin metresinin hoşuna gitmek için elinden geleni yapıyorsa da - meselâ Valskinin ka- dından bir kumas sakladığını o fit- melemişti - bu siyaset icabı idi Strongu daha iyi avlıyabilmek için Roksananın gözüne girmek elzem - di. Karısı tarafmdan aldatıldığından beri Simon kadınlardan nefret eder. di. Onları denize benzetirdi. Denizde de az kalsam meddi cezirden boğul. Müyor mıydı? Bu Iki acı tecrübeyi daima hatırlıyarak: “İnsan iki şeye İtimat etmemeli Deniz ve kadma” derdi ama, onun kendinden başka ii şeye, Allaha bile itimadı yok- Roksana Simonu görünce gülüm- tedi, Simon ayağa kalkarak yerlere kadar iğildi. Kendi kendine mıril- dandı. “Biraz daha gayret, sende elimde olacaksın... Strongun arkasma geçen kadın ku İsğma bir seyler söyledi. Strong ba- Mı salladı. kadın nek hevecanit görü iu, hali etvarı bir boğa güre #inden evvel kadınların o heyecanmı #ödirıyordu. Yabancı diyarlardan ge pilotun “Bir-Şehir, İcin bir yenlik olduğunu iş, son zamanlarda yeknesak »âyatının biraz değişiklik olacağmı ip eyee bir sümen geti an giden yoktu. Herkes biraz sa- besızlanmağa başlamıştı. Dorebeyi sesini daha yükselterek: — Niye daha getirilmiyor? Binon Bürtone dönerek: demek, be derhal bura Rvirilmesi için emir vermedim mi İdetten köpürerek bağırdı! Gözleri uzaklarda Cabal hiç durmadan anlatıyordu Hem ona, hem de size gösteririm. Roksana derebeyinin koluna elini Voydu, Tet tetlı gülerek, kulağına fısıldadı. — Fakat siz ona gidemezsiniz ki, 6 size gelmeli. Derebeyi bir pilotun ayağma kadar nasıl gider? Biraz tereddütten sonra Roksana nın yarı yalvarır, yarı emreder na - zarları altında Strong yerine çök - tü, — Bir kişi daha gönderin. Uç ki: gönderin. Sopalı üç adam gönderi Derhal buraya getirilmeli diye hid - Bürton emri yerine getirmek İçin dişarı çık- J£ Bu kadar telâşa lüzum yoktur. Mu hafız arkada Cabal, Harding, Gor - don önde konuşarak hükümet dai- resine doğru geliyorlardı. Cabal hiç durmadan anlatıyordu: — İşte bütün dünya burası gibi. Bittün şehirlerde #izin Stronga ben- zer azılı adamlar idareyi ellerine at - mışlar, har vurup harman savuru - yorlar. İşte harbin neticesi - haydut- tuk, derebeylik. Zaten başka ne ola- ilirdi? Fakat İşte biz, baki Kalan sabık mühen Iyayı kurtarmağa çalışıyoruz. Ta; İrelerimiz var, Denizlere hükimiz. He piwzin gayeleri ayni, fikirlerimiz de mutabrkız. Ilim yoldaşlığı bizi biribi- rimize bağlamış. Her şey mahvolup harap olduktan sonra medeniyeti canladırmak bizim vazifemiz. Gordon sevindi: — Sizi Allah gönderdi. Senelerce böyle bir şey bekliyordum. Emrinize amadeyim. Cabal sakinane: — O kadar scele etme, Emir be- nim değil, medeniyetin, Kendinizi dünyaya vakfetmiye hazırlanm! Bu sırada derebeyinin odasının ka- pısma gelmişlerdi. Cabal Strongun: İ — Uç sopalı adam yollaym! dedi- İğini işitti, Hardingi dürterek güldü. Kapı eşiğinde Bürton ile karşılaş - tılar. Muavin geri dönerek: — Geliyor, efendim, diye seslendi. Derebeyi derhal doğruldu, göğsünü kabarttı, kendine bir hâkimi mutlak tavri vermek için özendi. Fakat Ca- balin uzun, ince boyu serbest tavırla. rı karşısında Strongun şahsiyeti bir gölge gibi kaldı. (Arkası var) NOTLAR Saadet nedir? Uç gündür, büyük bir ıztırap için- deyim, Üç gündür bu ıztırabı üzerim- den atmağa çalışıyor, muvaffak ola- mıyorum., Artık bugün karar verdim, içimdekini dökeceğim, eğer başkala- rmu da ıztırabıma ortak edebilirsem, üzerimdeki yük paylaşılacak, azala- cak, Yok, eğer yapamazsam, bu yü- kün lizerine bir de gülünç olmak 15- tarabı binecek, Bir kitap okuyordum. İlk sayfası- nm sonlarma doğru gelirken şu ciim- İle karşısında irkildim: Ve saadet olamıyacağını bilmesine rağmen, kalbi saadetten» titredi. Kitabı kapadım. Düşündüm: Saa- det nedir? Nedir o his ki, insanım yü- zânü güldürür, gönlünü ferahlatır, meyusa yaşama arzusu verir, can çe- kişenin dudaklarma tebessiümden bir imza atar? Bir zevk, bir sevinç duyan saadet içindedir. Fakat saadet bunlar mi : Saadet anlamaktır, Fakat anlamak bir “şeyi,, anlamak demektir. Sandet o şey midir? Saadet kendi kendine ki- fayet etmektir. Fakat “kendi kendi- miz,, saadet için kâfi midir? Saadet birdenbire karşınıza çıkar, bir tesadüftür. Fukat tesadüf saadet midir? Gülmek saadet midir, bazan ağla- mak saadettir, Meçhul ve zengin ol- mak felâket değildir, meshur ve fa- kir olmak saadet midir? Bütün bunları ke sordum ve bir cevap bulamayınca kitabimı aç- tım okumağa devam ettim. Ayni cüm- le bir “leitemotif,, gibi tekerrür edi- yorduz Ve saadet rağmen, kal lamıyacağını bilmesine saadetten titredi. Fikret ADİL | Fransız meclisi 1 Haziranda toplanıyor İ Paris 17. (AA) — Yeni meclis İlk celsesini, Pantkot yortusuna te sadlif etmesine rağmen 1 Haziran - | pazartesi günü akdedecektir. Celseye, azânm en yaşlısı ve ihti- mal Ti, yaşında bulunan Rhone İ mebusu Antoine Sale Fiyaset edecek ve mutat nutku söyleyec: Bundan sonra ini tetkik edecek olan onbir büronun a- zası kura ile Riyaset divanının intihabı, mebusların yarı- sından bir fazlasınm mazbataları kabul edildikten yani üç dört gün sonra yapılacak ve o zamana kadar yaşlı reis vazifesine devam edecek- tir, seçilecektir. Horoz siklet şampiyonu | Nevyork, 17( A.A) — Horoz sik let şampiyonu Baltkazar Sangehili İlspanyal Jimmy Marten'i sekizinci İravuntta nakavt etmek suretiyle İ mağlup etmiştir. Bir tren nehire düştü | k Teorisine göre iz Fiillerin “katışık ( sıygalar” ind: birinci şahsm çokluğunu gösteren “iz” eki, doğrudan doğruya uzak sah,a gösteren bir basit ek gibi gö- rünmektedir. “Gelmişiz, o geliyoruz, geliriz, geleceğiz, gelmeliyiz” ve hattâ - şimdiki “gelelim” in eski şekli olan - “gelevüz - geleyiz” söz- lerinde bunu hep bir (V. -- 2) şek- linde buluyoruz. | Böyle basit bir ek olarak (V.-- 21 | mefhumu ana süje veya objeden uzak bir sahada tecelli ettirir. Ana süje olarak (ego) yu alinca, bun - dan uzak sahada bulunan bir takım | süjelerle birlikte bahsedilen işi yap mış olmamızı, bir (iz) ile ifade ede. biliriz. Meselâ, “geliriz, sözünü ele ala - ım. Bunun etimolojik şekli şudur: go e 8 (eg iel ir 4 iz) (4) Eg: Hareket anlamına birinci derecede nsipal köktür. (2) El: Kök mefhumunun alelit-| lak olduğunu gösteren ektir. (3) Ir: Alelitlak hareket mefhu- munun herhangi bir sahada tekar- | rür ve temerküzünü ifade eden ele- mandır, (4) İz; Alelrtlak hareket mefhu munun üzerinde tekarrür eylediği süjenin (ego) dan oldukçe uzak sa- bada bulunduğunu anlatan ek za - mir rolünü yapar. | Görüldüğü üzere (ego) yu göste“ ren asıl eleman burada eksiktir. Bu (iz) şeklinin sonradan kısaltılmış bir teşekkül olduğu anlaşılıyor. Bu- nun asıl tam şekil (imiz) yani (im -- 12) olmak icap eder. Morfolojik şeklinde vokalle biten “gelmeli” ve “gele” gibi şekillerde sondaki (iy) ve eğ) le- bu (im) ro- lünü de ifa edebildiğinden oralarda düşen (im) ler, benzetme (analo- gie) yoliyle “gelmiş. geli, geliyor, gelecek” gibi sıygalardan da düşmüş. olacaktır. l Bu “imiz” mürekkep ek - zami - rinin fiil tasriflerinde dile ağır gel- diğini ve bir değişmeye temayül gösterdiğini, bundan önce analiz et- tiğimiz (ik) şeklinden de anlarız. (Orhon) yazıtlarında (geldimiz) di- ye yazılı olan sıyganın (geldik) şek- i alması, yalnız (x) nin (k) ya çevrilmesiyle değil; bir de (im) in İ düşmesiyle olmuştur. İ Bundan da anlaşılır ki . İsimlerin sonunda olduğu gibi duran (imiz) mürekkep ek - zamiri, fiil sıygaları- da ilkönce (im) İni kaybetmiştir. İş te “gelmişiz. geliriz., geliyoruz, gele- ceğiz, gelmeliyiz” şekilleri bu halde- dir. Daha sonra bu (iz) in de (2) &i (k) ya çevrilmiştir. İşte “geldik” ve “gelsek” şekilleri de bu değişmeye varmiştır. Halk konuşma dilinde “gelmişik, gelirik, geliyorduk - veya- geliyük, geleceyük, gelmeliylik" şe - killeri, “katışık sıygalar" m da bu değişmeden büsbütün ayrılmadıkla- Amı gösterir. İ Yalnız “iltizam” sygasnda “gele- yiz” veya “gelevüz” şekli, başka bir İSTERKEN, DELDİ ĞIN > > YASTIKTANİ MÜCE YE Ören gi iu SUN? n ALERİN ÇALINDIĞI GECE R ADAM KATIRLIYOR - İŞTE ONU SENİN ABANCANDAN ÇIKAN KURSUN ÖLDüRDÜ !.. (Onu Bunaya GETİR | KATİLLERİN İ AKİBETİNİ Bu NE <ADLAN , BİR DAHA EN e BiL BAKALIM! ÜÇÜNCÜ KURŞUN İş sörcü? KATIN HERİFİ, İvi Bak *HAPİSHANENİN p” WE BİŞEYİ GÖNDERDİM) ÖNÜNDE --- EDEN KULLANMAYOR?, 5 Türk dilindeki Ek - Zamirlerin analizi vii. lelim” şeklinde görülen “lim” mü- rekkep ek -zamirini yaratmıştır. Eski metinlerde “gelevüz” şekli çok görülür: (Mevlut) daki “Bir nasihat kılavuz illâ si. mısrağında olduğu gibi. LİM Bu (lim) mürekkep ek - zamirini analiz gdelim: ” 2 (1 im) (1) İl: Yapıştığı fiil sıygasının ma nasmı en yaygın ve şamil bir saha- ya naklederek oradaki gayri muay- yen süje ve objelerin hepsini bu fii- lin ve objelerin hepsini bu fiilin an- attığı İşte: (2) Im: ile gösterilen birleştirir. Bu halde (il 4 im — lim), öyle bir yapıcı süje gösterir ki bunda (e- go) yani (ben) - ile beraber onun en geniş sahasında bulunan bütün gayri muayyen süjeler ortaktır. (Biz) ve (siz) kelimelerinde ve (iz, imiz, iniz, siniz) ek - zamirlerin- de (ben) ve (sen) süjelerine katılan (ego) ile | ortaklar, (2) mmtakasına kadar ya- yıldığı halde, burada o sahayı da &- şarak ta (1) mıntakasma kadar va- rışm sebebi nedir? Bunu anlamak için (iltizam styga- 87) denilen bu “e li katışık sıyga” nım gidişini tetkik etmek lâzımdır: Titizam fiilleri, gramer tarihi için- de iki yol üzerinde yürümüştür: (1) Bütün öteki katışık sıygalarm yürüdüğü yol: (2) emir sıygasiyle karışmaya meyleden istisnai yol. “Osmanlı İchçesi” dediği garp Türkçesinin büyük bir gramerini yazmış olan Bay Jean Deny (gide- lim, yapalım) gibi şekilleri “emir” sıygasının birinel cemi şahsı diye a- Ur ve iltizam sıygasnm birinci cemi şahsmı (gidediz, yapayız) şekillerin- de tasrif eder. Bu iltizam sıygasınm iki akışı üzerinde bir sezgi göstermek le beraber, bugünkü kullanışta (gi- delim) in tamamiyle (gideyiz) yeri- ni tutmuş olduğu bakikatini ortadan kaldıramaz. Bu noktayı iyice izah için, iltizam sıygasının tarihi tekâmülündeki iki akışı kısaca gözden geçirmek Yâzım- dır: 1. “Gide” şeklindeki fil sıygasi- nm sıyga eki “eğ” dir. Buradaki “g” bir yandan “y” bir yandan da “v” olabilir, İşte “gideyim” ve “gideyiz” şekillerinde bu “g —y” değişimi görüyoruz; “gidevüz” şekli ise “ğ v« V” tebadüllünün örneğidir. Bu sıyga- nın (eğ) eki düşerek (gidem) ve (gidek) şekilleri de vücut bulmuş- tur ki tamamiyle (gittik) ve (gitsek) ile birdir. Halk dilinde ve eski metin- lerde görülen “haydi gidek” yollu söyleyişler bu normal tekâmülün işa retidir, Yavaş yavaş bu iltizam siygası mütekâmil konuşma şivesinde silin- meğe başlamıştır. Artık bugün garp Türkçesinin ileri konuşma şivelerin- de “gidesin, gide, gidesiniz, gideler” gibi fiiller hemen hemen hiç kulla- nılmamaktadır. İşte iltizam sıygası- nın bu şahısları kullanılmaktan düş- tükçe, tek bâşna gibi kalan birinci şahıslar, (iltizam) dan (emir) #ıy « gasma doğru kaymıştır. Bu halde emir sıygası üç şahsılı tam bir sıyga haline gelmektedir ki tasrifi de şöyledir: Şahıslar (1) Müfret Gideyim Cemi o Gidelim © 6) Git Gitsin (Gidin (iz) Git- sinler Burada (gidelim) şeklindeki (lim) ek zamirinde yine iki eleman vardır: o © (il 4- im) Bu iki eleman ıtam olarak anlı- yabilmek için kelimenin bütün eti- molojik “şeklini yazalım: (1) İğ: Hareket anlamına birine derece prensipal köktür. (2) lâ: Bu hareketin müessir ve nafiz bir mahiyette olduğunu enla- tan failiyet ekidir. (3) Eğ: Bu nafiz ve milcssir hare- ketin süje veya obj'sini gösterir. (4) 1: Bu silje veya objeyi gayri muayyen, şamil bir sahaya kadar va yarak çokluğunu, sayısızlığını anla- tır. (5 Im: Bu sayısız süjeler arasm- İda (ego) nun da bulunduğunu gös- terir. İşte (lim) ek - zamirinin de mahiyeti bundan ibarettir. U.N. DİLMEN

Bu sayıdan diğer sayfalar: