9 Temmuz 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

9 Temmuz 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(EKONOMİ Yerti mallar sergisi Bazı tüccar serginin açılacağını geç Ni haber aldıklarını söylüyorlar Yerli Mallar Sergi sinden bir köşe Trakyada yeni kredi kooperadifleri Ziraat Vekâletinin Trakvaya gön- derdiği organlzasyon mütehassıs yeni kredi kooperatiflerinin daha ça- | buk tamamlamması enarini almış ve Meriç boyundaki kazalara gitmis » tir. 65 koope'ratifin yeni muamelele- rinin pek yakinda arkası almacak ve kooperatifler; faaliyete geçecektir. Rundan baslin umumi mlfettislik »- tış koopefatiflerine de ehemmiyet, şimdilik Trak- | vermektedir., Ancak va İcin İZ satış kooperatifi teskilât- 'andımılması , ekonomi bakanlığma teklif edilmiğtir. Motoriln namı altında ifhal edilen petroller Gümrtkler; idaresinde petrol namı sitmde ithal, edilen motorin mesele- si otrafında tahkikat yapıldığından bahsetmiştik, petrol satan bir mües- sese.az gümrük resmi vermek için, motorin yağını, petrol diye gümrük- TAN Bağcılığımız Bağ sahası 70.000 hektara baliğ oldu Istatistik umum müdürlüğünün verdiği rakamlara göre Türkiyenin bağ sahası 1088-1 yıllarında 345.982 hektardır. Bu sahanın mü- him kısmını sofralık üzüm bağlar: le şarap, pekmez ve saire gibi üzüm mamulâlına tahsis edilen bağlar teş kil eder, Asıl kuru üzüm istihsal eden Eğe mmtıkasınn muhtelif o senelerdeki b Mali eş GÖLET Seneler o Hektar 1982 83.616 1084 69.750 1995 70.000 Bu miktarm hemen yüzde doksan nisbetini Sultaniye (çekirdeksiz) çe şidi Leşkil etmektedir. Fioksera haşeresinin memleketi mizi henüz istilâ etmediği zamanlar da, Eğe mıtıkasının bağ sahası olduk ça vasi idi, Bunu, o zamana ait ista tistik malümatı olmadığından rakam larla göstermek mümkün değildir. ancak istihsal miktarlarmm delâletile bir fikir edinebiliyoruz. Filokseranm bütün bağları harap etmesi üzerine Avrupada olduğu gibi memleketimiz de de yeni bağcılık başlamıştır. İ Yeni bağcılığın başlaması bağ sa- haları üzerinde büyük tesirini gös termiş oluyordu. Zira bağ miktarı $ok azalmış ve tesis yeniden başla- miş bulunuyordu. Umumi harbe ta- | kaddüm eden senelerde ise bağ sa- haları oldukça büyümüş ve eski va- ziyetini bulur gibi olmuştu, Umumi harbin ve onu takip eden İstiklâl har binin devamı müddetince bağ saha ları genişleyememiş ve bilâkis bakım sızlık yüzünden bağlar harap olmuş | tur, Milli zaferden sonra, bağcılık yeni | den büyük bir hamle yapmış ve her sene bağ sahaları artmakta devam etmiştir. Bilhassa 1924 den 1928 yı ına kadar artma nisbeti yüzde 25 olmuştur. l Son seneler zarfmdz artma ne ti fazlalaşmış ve sahaları oldu! ka gen ii zikredildi sahâsı 70.000 hektarı bulmuştur. | Afyon heyeti Avrupadaki kik seyahati yapan uyuşturucu mad deler inhisarı direktörü Hamza man, ve Türkiye . Yugoslavya afyon bürosu Türkiye delegesi Ali Sami lerdir, Hamza Osman bir Nasıl alayım ? N. A. imzasile; “Dört sene evvel sevişerek (bir gençle nişanlandım. Bir müddet niz danlı kaldıktan sonra manasız bazı meseleler yüzünden ayrıldık. Dürt sene içinde biribirimizi görmedik. Bu defa ikinci bir şahısla nişanlandım. Bu yuvamı kurmağa hazırlandığım son günlerde eski nişanlım tekrar gelerek beni buldu. Nişanlmdan ay- rilmamı, kendisile evlenmemi söyle di. Onun ısrarları ve sevgimin çok- Tuğu karşında peki diyerek ikinci nişanlımdan ayrıldım. Bir ay kadar bu mesele üzerinde görüştük, Şimdi tekrar ayrıldık. Kendisinin nerede olduğunu, ne yaptığını bilmiyorum, Her şeye rağmen artık kendisile ev- | lenip mes'ut olma kararını vers diğim bu genç te nişanlı iken yazdır im mektupları ve fotoğraflarımı almak istiyorum. Birçok defalar is- teasğim halde alamadım. Bunları na- sil alayım, alabilir miyim?” Biz, eğer bir derdiniz varsa, ona çare bulmağu çalışırız ve bunu mem- nuniyetle yaparız. Fakat, ey sayın okuyucumuz, sizinle iki defa nişan - lanmış olan birisinin adresini siz bilmezseniz, biz, onun nerelerde ol- duğunu, ne biçim bir adam olduğu» | nu, mektuplarınızı size verip vermi- yeceğini nereden bilelim? Falcı de- Ziliz ki size biliyor gibi görünelim. Maamafih bu meselede size bir tav-| siyede bulunabiliriz. Mektuplarınızı aramak zahmetinde bulunmaymız. Çünkü mubakkak ki bu kadar lâ - kaytlik gösteren bir adam, onları bir tarafa atmıştır. * Ne yapayım ? Usküdardan A. E, imzasile: “83 yaşındayım. Ailevi vasiyeti - miz icabı taşrada olan peder ve va tidemden ayrı, kardeşlerimle beraber ıstanbulda yaşamakta ve çalışmak» yerek baziye bi, gerek as- rımızdaki evlenişlerdeki uygunanz - Muklar yüzünden şimdiye kadar ev- lenmek hususunda daima mitereddi? tetkik seyahatinden döndü |... çekiçi el al deri yi Birkaç aydan beri Avrupada tet - | ganberi tewdüfen tanıştığım, ayni ox. | yata, temiz, dürüst, hayatını ka- zanmış bir genci sevmekteyim. Mü- fekabil sevgimizin ve düşünüşleri - dün Avrupadan şehrimize dönmüş - | misin neticesi ailelerimizin muvafa- iki güne ko| katile evlenmeğe karar verdik. Ho- dar Ankaraya gidecek, Avrupada | rekâfumızın tayinile meşgul olduğu - yaptığı temaslar hakkmda iktisat ve | mus bugünlerde meçhul bil el tara. kâletine malâmat verecektir. Heyet. | fendlam aleyhinde en alçukça yası - Bir İngiliz ticaret heyeti geldi Dün şehrimize bir ticaret heyeti gelmiştir. Heyet arasında ma ruf İngiliz firmalarını temsil eden ta eirler de bülünmaktadır. İngiliz tica- ret heyeti, Türkiyeden ham madde almak için ihracat tacirlerimizle te- mas etmektedirler, İngilizler bir haf ta kaldıktan sonra Ege mıntkasına gideceklerdir. Avrupada afyon alan müesseselerle | yy; vdiği ve i lin >. yn sevdiğim gence mektuplar ge maştır. İmzasız ve yazıları makine olan bu mektuplar ona şüphe, bana da çıldırtıcı merak ve üzüntü vermek- te.Bir kelimesi bile hakikat olmıyan bu mektupların üzüntüsünden onu ve kendimi kurtarmak için ne yapa- yım? Bu meçhulü nasl bulanm?. Teselli verici sözlerinizi bekliyorum” Imzasız mektuplar hakikat olmak imkânı olmıyan rüyalara benzerler. Insan bu rilyanm tesiri altında kal- dı mı fenadir. Nasil ki imzasız mel tuplara inanırsa muztarip olur. Mu- LL Mektup gönderenlere Bize mektup gönderen sayın oku- yucularımızdan çok mühim, ricamız var, 1 — Yazıları sayfanm yalnız bir tarafına yasşmak, arkasına yazma- mak, 2 — Mektupları mümkün olduğu takdirde makine ile, olmassa satır araların geniş bırakarak, okunaklı yazmağa çalışmak. Bu iki noktaya dikkat ettikleri takdirde, hem bizim işimiz Kolay- laşmış olur, hem de kendilerine dâ- ha çabuk cevap verebiliriz, Dİ bakkak olan bir şey varsa, bu mek- tubu size yazan, ya Bizin, yahut ta nişanlmızın vaktile reddettiği bir kimsedir ve saadetinizi bozmak için yapmıştır. Buna ikiniz de ehemmi- yet vermemelisiniz ve eğer hakika » ten biribirinizi seviyorsanız, biribi- rinize itimadınız varsa ve ikiniz de makul düşünüyorsanız, bu mektup sizi daha çok birleştirmeli, saadeti - nizi müdafaa için daha kuvvetli yap» malıdır. Yok, eğer, biribirinizden şüphe ediyorsanız, bu mektubu ya - zana minnettar olmalısınız. Çünkü biribirinize karşı beslediğiniz hisle » rin esaslı, kuvvetli olmadığımı size göstermiştir ve siz de daha henüz bağlanmadan “zararın neresinden dönerseniz kârdır" sözüne uyarak ayrılmalısınız. * İmkânsızlık içinde Eyüpsultandan L. M. imzasile; “Uç senedir nişanliym. Ben 28 yaşındayım, Nişanlım 25 yaşmdadır. Fakat evlenebilmemiz için onun bir işe girmesi lâm. Uç senedir iş &- rıyor, ve bulamıyor, Geçen gün ba- geldi ve gözleri dol dolu, artık iş bulmaktan “üm kestiğini ve beni de tahakkuk imkânt olmıyah bir bağ ile daha fazla müddet tut- mak istemediğini söyledi. O dakika- da ne büyük bir ıstırap duyduğumu anlatamam, Ona, böyle hareket et» mekte hak veriyorum. Fakat görü « yorum ki fena halda mustarip, ve beni seviyor, Bana gelince, onu sev- msseydim üç sene bekler miydim? Bana tütfen bir akıl öğretiniz. Ne yapıyım?” Itiraf edelim ki, mantıkan söyli » yeceğimiz şey, act olacaktır. Nişan- mıza hak veriyoruz. Dürüst bir genç imiş, Onu dinlemek en doğru yol - dur. Fakat bu yolu tavsiye etmek, tekrar edelim ki, pek acıdır. Hayat böyledir. Küçük bir iş, bir meblâğ iki kişinin saadetini temin edecek «- tir. Üç sene onun peşinde koşulmuş- tur. Fakat, bazan, parası olanlarm bir günlük cep harçlığı olan bu meb- lâğ, #yda bir kerecik ona ihtiyacı o- lanlara kendini vermez ve saadetle- re mâni olur. Bugünün yaşama şarta ları budur. Ve ekseriya saadet bir seraptar, Yerli Mallar Sergisine rağbet de- | cut olsaydı, biz de, diğer sergi idare» | ten geçirmişti. varana KN gerer leri gibi, serginin ne zaman açılaca| | Gümrlik hinş müdürlüğünde salâ. Kl Berginiz. ba dercende çağlmi| >< sene evvel EM gRbiiedik. | biyettar bir zat, bu mesele hakkmdn Siresğı ümit edilmiyordu. Birçok Yerli Mallar Sergisinde su suretle İziat vermektedir: müesseseler sergiye iştirak etmek i-| pavyon müsabakası açıldı . — Gümrük. kimyahanesinde tahki- çin vaktile hazırlık yapmadıklarına | yerli mallar sergisinde yakmda kat yapılıyor, fakat bu, umumi mk pişman olmuşlardır. Maamafih.ser- | vi. vayyon müsabakası açılacaktır. | v18'DI teftiş hidisesinden başka giye iştirak edemiyenler, kabahati yi bir şey değililir. Gümriik idaresi, ne Sanayi Birliğine bulmaktadırlar, | Bu müsabaka, hazırlanmış bulunan | e inik yüklendi bi) Sergiye iştirak edemiyen bir müesae | pavyonların tertip ve tanzim gü-|,, » k ibi di vi > z zl arzda teftişleri ve tahkikler yapma! se sahibi diyor ki: zelliğine göre yapılacaktır. Pavyon- N > in p 3 " tadır, belki bul tahkikat neticesinde — Serginin ne zaman açılacağını | lar üzerindeki reyi halk verecek ve|,. vi i e, ” z bir yolsuzluğa “tesadüf edilemiyecek- ancak bir hafta evvel haber alabil - | kazanan müesseselere hediyeler da- |, dik. Bu müddet zarfında sergiye iş- tir. Belki de bir yolsuzluk vardır. j içi ön | Fona: Şimdilik bu mesele hakkında hi - tirak etmek için hazırlık yapmağa zi VAR a li Sergi komitesi, ayrica bir sergi | küm vermek kabil değildir. Çünkü yoktur. Dünyanın her tarafın ; ” ” da sergilerin açılacak olduğu zaman gecesi hazırlamaktadır. Bu gece için kimyahanedeki işler, teknik işler ol - en aşağı altı ay evvel ilân edilir, ser-| de sahipleri ve sergiyi gezen halk i- |duğu için, kimyahane muamelâtını ginin plânı, her tarafa dağılır, her- i cin büyük eğlenceler tertip edilecek- | tetkik eden eksperleri raporunu bek kes plânda istediği yeri alır, netekim | '”” lemek lâzımdır, . İzmir panayirinin her sene ne günü |“ . açılacağı bellidir. Halbuki Yerli Mal- i lar Serigisi ne zaman açılacağı, ne zaman kapanacağı bunu son dakika- B o R Ss A 2 da öğreniyoruz. Bu şerait AltMda amman $ TEMMUZ ÇARŞTMBA ayşe sergiye ekseriyet itibarile püstağılar, EE ENNE ayran ve tereyağı satan müessese -| Paralar Esbem ler iştirak edebilir. Bu gibi müessese nl in ei lerin sergiye iştiraki için btiyük ha- i — pir ri grlıklara ihtiyacı yoktur. Hattâ ser-| (“DE Seal: üm, dem e e ue giye iştirak eden müesseseler bile,| (20 .. . — 818,— PE 100 , 4180 sergi açılırken, hazırlıklarını bite | 20 Bah © m vs memişlerdi. Bir tarafta Sanayi Birli ” b kuron Ko Nektar 2 ği Reisi serginin açılması münase- 20 Dinar Ailen Şizente e betile, nutuk irat ederken, diğer te-| | Fire, k Örnek ye Faftan, hazırlığını bitiremiyen pavi- Kim gilin re Şark Merkez Eczaniesi Kuponsaz 3,70 yonlardan keser sesi geliyordu. Desi 7— İlstikrazlar Bu seneki sergi niçin alelacele a-| ya?” “im a p. sıldı? Açılma günü daha evvel lân| KE, 34— yi 1950 edilemez miydi ? Bu mesele hakkm | © Altm 5 toğaras? ön EU da Sanayi Birliğinde alâkadar bir) © Pon#ot Mir Ereni A. B. C. 0875 zatla görüştük, o da fikrini kısacı| Çekler Ve — şöyle anlatıyor? Paris üzerine 12,03,— — Istanbulda Yerti Mallar Sergisi | © İngilir üzerine im (Mısır tehvülleri açmağa müsait bir bina yoktu. Gala b 1806 1 " —— tasaray lisesinde açamazdık. Çünkü | © Keçi 0s ye ms imtihanlar devam ediyordu. Sergiye ve “ v elverişli yer aramak için müşkülât| © Florin Tahvilât | çektik. Nihayet Taksim bahçesini, | (Çeroyieyek Rihtim Kuponmaz * 1080 sergiye en uygun yer olarak buldük. Mark Anadolu 1 ve TI e Eğer İstanbulda bir sergi binası mev Ee mr Anadolu Mümessil 45,05 No 76 ne cevap yetiştirirken bu sevinçleri- | kân yoktu. Kalktrm. ni gözlerinden okuyorum. İ Daha yaşlı olmsfk itibarile önce  Hı Prenses Müzgün: Prenses Müzgünı dlavet etmek lâzım- demle Havva | “ii gittikçe artıyor, de- İdi. / Bürhan CAMIY | di. Dansedecekler sıkmtı çekecekler. | Bu muhteşem kadının ayağa kal- Fehmi Raşit, davetlilerini srkma- | kışı bile bir hâdise oldu. Masadaki Fakat bütün bu güzellik zen-| mak için prensesin bu nazikâne ih- |bütün erkekler kalkıp yol açtılar. ginliği arasında; ildikleri nokta» | tarından harekete geldi. Itizar eder | Ömrümde bu kadar zengin bir tova- Jart bir samyeli esmiş gibi kavuran, koyu kestane iri gözbekleri, ateği- nin kudretinden donuklaşan Afrika güneşi gibi azametli ! Konuşurken gözlerim eceline Su- samış bir pervane gibi bu se kalıyor. Hiçbir kadının e da yalm bir zâf İle sersemleş- tiğimi hissediyorum. Metin olmak için kendimi zorluyorum. Fehmi Ra- gibi: — Fena bir alışkanlık, dedi. Poli- tikanmı girdiği yerde samimiyet kal maz, derler. Bu bir hastalık... Fakat bu akşam genç Türkiyeli arkadağı- mızı bulunca... Prenses gülümsedi: — Politika derdiniz tazelendi de- ğil mi, Fakat misafirinizde politika- ya karşı kuvvetli bir heyecan gör- gidin açtığı siyasi bir bahis beni cid- | müyorum. kendimi idare ; Kadri Paşa Essadık: - — Evet, evet, diyor. Süveyg eski coğrafi kiymetini kaybediyor, Iatik- bal tayyarelerindir... , Masadaki erkeklerden Nuri Ha- made Mısırın meşhur bir avukatı. Ayni zamanda teşrii meclis azasın- di olmağa mecbur etmese edemiyeceğim. dan... Türkiyedeki inkılâbın hayranı. Onlar da genç bir Türkle tanıştıkla- yıma o kadar seviniyorlar ki müte. madi suallerle öğrenmek istedikleri- Prensesin bu teşhisi hepimizi gül dürdü. Fehmi Raşit: — Olabilir, dedi. O, siyasi arzuları tatmin edilmiş bir milletin evlâdı. Hayatm eğlenceli taraflarını daha çok severler ve eğlenmekte haklıdır- lar, O halde kendisinden bize yar- dım etmesini bekliyebiliriz. Meselâ gu mükemmel valate emirlerinizi ka- bul edeceğine hiç şüphe yok. yüklettiği vazifeyi reddetmeğe im- let görmedim. Masıra geldim geleli yüksek tabaka yerilerle hemen he- men hiç temas elmemiştim. Mery ile olduğumuz zanıan muhitimiz da» ba ziyade ecnebilemden mürekkepti, Ve garip değil mi: meşgul de olma- mıştım. Ağızdan ve kulaktan öğ- rendiğim malümattan başka Misir kibar âlemlerinin bu yerli çehreleri hakkında hiç fikrim yoktu. Ve hat- tâ biraz evvel Prens Caferin davet mektubunu okuduğum zaman ilk ha- tırıma gelen bu oldu, Kendi kendi- me: — Fena değil, dedim. Prensin vil. lâsında elbet yerli bribarlar da bulu- nur. Onlarla da tanışmak fırsatı bu- Tarum, Tesadüf bu arzuğyı umduğumdan önce yarattı. Bir dakika içinde iki prensesle ta» | trevx'de İki hafta kaldıklarını, son- nıştım. Bunlar kimba nesidirler. He- | ra İtalyaya geçip San Remo'da iki Fehmi Raşidin nezaketle bana | nüz tanımıyorum. Her halde bu ah-| hafta deniz kürü yaptıklarını anlat- baplık her şeyi öğrelecek. Prenses Müjgünla kalabalığa ka- | yahatlerini uzatacaklarmış. Avru - rıştık. Eğer boyum uzun olmasa bu teşem kadınm yanında pek gülünç olacağım. Ağır, bizim eski tabirle oturaklı bir kadm. Yaşmı belli etmiyor. Fa- Kat etinin gevşekliği, yüzünün if, desi gösteriyor ki elliden aşağı de-| gil, Buna rağmen gözlerinde haya- ta, aşka kanmamış muhteris kadım- ların ateşi var. Garip bir türkçe konuşuyor. — Kocam artık dansı bıraktı. Gör- 'dünüz ya.. nekadar da gişmanladı. Dedi. Derhal intikal ettim, Masadaki Kadri Paşa Essadık her halde pren- sesin kocası olacaktı, Çünkü masa- nın en şişman erkeği o idi, Burada prensesler kocalarının adlarını taşi- mıyorlar. Paşa dahi olsa! Her hal de prenses unvanı daha şatafatlı ol. duğu için. Benden fazla prenses konuşuyor. Seyahatten yeni gelmişler, Bir ay İsviçrede Crux'ta kalmışlar. Regi- na palas'ta çok eğlendiklerini, Mon. İdmlari kavalyelik ettirmek tı. Kocasmın siyasi İşleri olmasa 86- pada en sevdiği yer Fransa Vichy'den, Canne'dan bahsetti, Dans bitip masaya dönerken: — Çok güzel oynuyorsunuz, dedi. Yakında evimizde bir eğlenti yapa- cağız. Davetimizi kabul edersiniz sanırım!, imiş. Dedi, Teşekkürle eğildim. Fehmi Raşit beni masasmdaki ka- için Davet etmiş gibi. Iki dakika oturup birkaç yudum şampanya içmemiştim ki güzel bir tango başladı. Fehmi Raşit sinsi sinsi gülerek yüzüme bakıyor. Maksadını anlamamak kabil değil, Fakat bilmem neden? İlk hamlede beni pek korkutan Prenses Seylânı dansa kaldırmaktan çekiniyorum. Fakat bu defa da Prenses Müjgün: — Güzel bir tango, dedi. Sonra Prenses Seylâna dönerek ilâve etti: — Bey, çok güzel dans ediyor, Bu iltifat Üzerine oturmağa imkân yoktu. Kalktım. Ve eğildim: — Lütfeder misiniz? Gözlerine bakamıyorum. Eğer dünya yüzünde prenses, mar- kiz ve saire gibi zenginlik, haşmet ifade eden uydurma unvanlar olma « saydı bu kadın yaratılışı ve görünü- şü ile bütün öteki eşlerinden derhal ayrılabilirdi. Onun ayağa kalkması, dansa baş- Isması bu yüzlerce seçme İnsanın kaynaştığı salonun havasını değiş - tirdi. Herkes bu nefis vücudu daha iyi, daha toplu görebilmek için ade- ta etrafını boşaltıp üç adım uzaktan, tıpkı bir san'at eseri, bir şaheser tab lo seyreder gibi temaşa ediyorlardı. Fısıltılar, arapça, ingilizce, fran - sızca konuşmalar biribirine karışt - yor ve ben kollarımın arasnda bir ateş parçasi gibi beni yakan bu yu- varlak, gergin ve sıcak vücudu tan- onun ritmine göre gezdiriyorum. Ne mükellef kadm. Yuvarlak omus- iri biraz Emili'nin o Fidyas heykel. lerini hatırlatan omuzlarına benzi » yor. Fakat göğsü daha geniş, boynu biraz daha uzun ve Çerkez vücutla» rında görülen ince bir belden sonra genişliyen kalçalar ve uzun düzgün baca! (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: