11 Ağustos 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

11 Ağustos 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Vr pe ME, ve a EEEtettetiN Pi 2 ak 3 RAN Gi Sn ir e GEL RA M2 11-38-9386 On e Fransız . Başvekilinin- bir nutku Sulhü her rağmen Paris, 10 (TAN) Dün öğleden Sonra Saint - Cland'nın Pont - Noir “İvarında sulhseverlerin yapmış ol- duğu bir nümayiş esnasmda” Başve- kil Blum sulh lehinde heyecanlı bir Mutuk söylemiştir. Başvekil | nutku- Mun sonunda demiştir ki: — Sulh istemek, onu bütün mâni- | ve hatipler halk tarafın. dan Enternasyonal marşı ve “İspan- Yaya tayyare gönderelim!,, seslerile tehlikeye istemeli karşılanmıslardır. Bu ses, İspanyol isyanı çıktığım. dan beri halk nümayişlerinin başlığa parolası olmuştur, Her utuktan #onra orkestra En- ternasyonai marşiyle Marseyezi çalmıştır. Nümayişler esnasında bü- yük bir İspanyol bayrağı çekilmiş idi. Mavi beyaz ve kırmızılar giyin- miş olan çocuklar da canlı bir bay- Tak teşkil ediyordu. Muhtelif teşekkülleri ve milletleri temsil eden hatipler nutüklar söyle- mişlerdir. İs yeis Pamuk ipliği ve ipekli ihtikâ Ankara, 10 (Tan) — Pamuk ipli. Piyasasında ihtikâr yapan tüccar- İar hakkmda hazırlanan kararname Yüksek tasdike sunulmak üzeredir. Son hafta içinde 4 ve 12 numara pa Muk ipliği buhranmı Kayseri ve Ba- kirköy fabrikaları iki gün gibi çok kisa bir zaman içinde kapatmışlar Ve memleketin bütün ihtiyacını kar- wlıyacak kadar iplik çıkarmışlardır. Adana, İzmir ve Istanbul fabri- katörlerinin vekâletle temasları ne - ticesinde alman kararlardan biri de Köylüntn çok kullandığı Amerikan bezi standardizasyonudur. Bu top - lartılarda Amerikan bezlerinin öv » Bafr taayyün edilmiştir. Bu senenin Pamuk mahsulü alındıktan sonra lerin tesbit olunan fiati de ilân &- lecektir, İpekli kumaşlar üzerinde de ihti- F yapıldığını gören vekâlet bu ku ipek, sun'i ipek, ve karışık “olmak üzere Üçe ayırmıştır. Bu ku Maşların üzerlerine fabrikaları ta - damgâ konacaktır. Dam - SA konması işi, karamamenin eş - geden bir ey sonra tatbik edilecek - teki kali Haa Satir me kefir mil ER Emlâk ve Eytam Bankasının ıslahı "Ankara, 10 (Tan) — Finans Ba * Kanlığı tarafından emlâk ve eytam a yeni bir şekil verilmek i- SİN tetkikatta bulunmak üzere geti- Yilen Fransız mütehassısı Conera- Bİ mühtelif yerlerde yapmakta ol- tetkiklerini ikmal ederek An- ya dönmüştür. 1 Mütehassısın bitmiş olan mukave- İs müddeti birinci teşrinin başına ka det İesi ve kredilerin uzatılması ve 38 - Keriere verilen paranm fazlalaştıri- m istenecektir. Emlâk ve eytam we önümüzdeki sene Adanada sube açacaktır. Ali Çetinkayanın seyahati Ankara, 10 (Tan) — Bayındırlık yan Ali Çetinkaya Sivas - Erzu- Ra hattı tetkik yolculuğundan cu- Bünü şehrimize dönecektir. Askeri terfi listesi 10 (Tan) — Mili Müda- ğı askeri terfi listesinin ikmal etmiştir. Bakanlık terfi edeceklerin tayin e- yerleri de tesbit etmekte. alındığına göre bü seneki ile dört miralay General İL te dkleri Pajkin reisliğinde toplana” mal müdürle ça 10 (A, A) — Altı Yugos- &emisi dün buraya gelmiş- Gümrükte yapılan yeni tayinler Ankara, 10 (Tan) — İstanbul it- halât gümrüğü ambar şefliğine 30 li Ta ile Haydarpaşa başdirektörlüğü ihtiyat memurlarından 80 Tacettin, Haydarpaşa başdirektörlüğü ihtiyat memurluğuna 30 lira ile tetkik direk törlüğü memurlarından Helit Ziya, Ankara gümrüğü munyene memur - Juğuna İstanbul ithalât gümrüğü mu ayene memurlarından 20 lira ile 528 Sadettin, İstanbul gümrükleri mua- yene memurluğuna 20 lira asli maaş ile Antalya gümrüğü muayene me - murlarndan 250 Münir, İzmit itha- lât gümrüğü manifesto memurluğu- na 17.5 Ira İle İzmir ithalât gümrü. ğü kâtibi 972 Sami, İstanbul güm rükleri muayene memurluğuna 20 Tira ile İstanbul ithalât gümrüğü am-| bar memuru 269 Salih, İstanbul gümrikleri muayene memurluğuna 20 lira ile Edirne gümrüğü muayene! memurlarmdan 484. Rauf, Ankara gümrüğü muayene memurlarmdan 1284 Mustafa Ekrem 30 lira ile Eâir- ne gümrüğü muayene memurluğuna İtalyanlar Habeşistanda bir dağı işgal ettiler Roma, 10 (A, A.) — Addissbaba- dan»bildirildiğine göre Libya fırkası| kuvvetleri Harrar istikametinde Ga- ramoulata dağını İşgül etmişlerdir. Libyalı kuvvetler iki ay dağlık mm- takalardan geçmek mecburiyetinde kalmışlardır. Bu mıntakalara şimdi. ye kadar hiçbir Avrupalı ayak bas- mış:değildi. Bu mmtakalar ahalisi bir güna mukavemet göstermemekte dirler. Mongolların Çine bir akımı Pekin, 10 (A. /A.) — Pekinin bir Çin kaynağından gelen haberlere göre, Şahar'm 800 Mongol askeri Kendi sikletinde dünya güreş bi - rincisi olan Yaşar, Can kurtaran ma Hallesinde' bif çıkmaz sokakla, tren yolu âpasma sıkışmış toprak avlulu, küçük bir evde oturuyormuş. Sorduklarım, biribirine uymaz ta- rifler yapıyorlardı: — Yaşarm'evi mi? Hani, “pehli- van Yaşir. Dünya birincisi Yaşar. Onun evi burada değil, Küçük Aya- sofyada... Sağa dön, sola kıvrıl.. Eli adım yürü... Pamuk dayının evi diye sor. — İçine girdiğin sokağı bırak - mat. İlerde bir manav göreceksin. Manavı sağma âl yürü.. Bakkalı 80- lama al yürü... Böyle sağa &ola kıvrılarak, mana- va bakkala sorarak Yaşarm evini buldum. Kapıdan başımı uzatarak sesleni- yorum: — Pamuk dayının evi burası mı? Siyah başörtülü, kırmızı entarili, bir kadm, temiz bir Anadolu türkçe #ile merdiven başında beni karşılı- yor: — He... Evet, burası!.. — Ben, Yaşarın annesini görme- ye geldim! i — Yaşarın annesi benim!.. AAdımlarmın geri geri gitmesin - den anlıyorum ki, kadıncağız, bir heyecan geçiriyor. Neden sonra kendine gelerek: — — Buyrun... Buyursanma... Diye, beni yukarı çağırıyor Köy evlerin » de görülen küçük dar bir merdiven gikiyorum. Nohut oda, bakla sofa bir ev... Fakut her tarafı temiz pâk... Bizi, Yaşarın karyolalı odasıba alı - yorlar. İçerisi, bir düğün evi gibi ka- labalik.. Konu komşu, hep burada... Biraz evvel merdiven başında şöy le bir görüp kaybettiğim Yasarm an- nesini arıyorum. Komşulardan biri, yandaki odaya seslendi: Bindrk Hanım! Ne Seni a in ya vırla Bayan Fındık yanımıza geldi. Fakat asıl adı Fındık değil, Seher müş. Ona, komşuları. hiç yoktan böyle bir ad takmışlar. Findik aşa- ğı, Fındık yukarı.. Gitgide asıl “adı Seher unutulmuş. Kendisini o kadar çok, tebrik eden var ki, Kadıncağız, hangisine cevap weremiyeceğini bile- miyor, Ben de bu arada Bayan Seheri, birkaç sözle kutluladım: — Ne mutlu sana... Sevin artik. Şampiyon anası oldun! Dedim. Gözlerinde anlatılamaz bir paril - tı ile, tevâp verdi: — Şükür yetiştirene... Hepsi Al - lah sayesinde! i "Türk sporunun yüzünü ağırtan oğ lu için, şu dakikada, kalbi kimbilir nasıl çarpiyor?. Sulyau'a girmiş, fakat mühim çar- rdan :sonra püskürtülmüşler- dir. Nankin kuvvetleri, Sulyan ili kuvvetlerine iltihak etmiye'hazmlan- maktadırlar. Çinli: talebe, Japon. malları satan büyük bir Çin mağazasma bombalar atmışlardır. Maddi zarar çok mühim olmakla, beraber insanca zaylat yol tur, Beynelmilel hıfzıssıhha kuru Prag, 10'A. A.) — Çekoslovakya hastanelör cemiyeti, umumi sihhat 'nazırının hilmayesi altmda 29 ağus - tostan 6 eylül 1935 tarihine Kadar devâm edecek olan beynelmilel bir hıfzıssıhhıa kuru tertip etmiştir. Bu-| nu bir tetkik seyahati takip ve bu se| yahat te 6 eylülden 15 eylüle kadar) devam eyliyecektir. İngliz muharrirleri döndüler “İllustrated London Nevs,, “Ske- teh” ve “Sphâre” gibi iigilizce mec- mualarm seyahat muhârriri olan Hâ- vard Long'un başkanlığı altmde bu- human on beş kadar İngiliz muherriri iki gün şehrimizde kalarak tarihi Abideleri ve temaşaya değer yerleri gezmişler ve dün İngiltereye dönmü; lerdir, Eski İspanya Kralı Viyanada Viyana, 10 (A. A.) — Eski İspan-| Şampiyon anası ya kralı dün gece buraya gelmiştir.'mamıza başlıyoruz. âsi kanal tül ül ki anan ği kn lm v2 Gelişi güzel soruyorum: — Ona “Yaşar,, adını niçin koy - dunuz7? Ondun önceki çocuklarımız, yaşamadığı için mi? Bayan Seher, gülümsiyor: — Yaşar, benim ilk çocuğumdur! — Başka çocuğunuz var mı? — Var ya. Yaşardan sonra, Sa - bahat oldu, Sabahatten sonra da iki erkek doğurdum, Büyüğü 14 yaşın- da Kemal, küçüğü 1l yaşında Sa * — Yaşarda bu güreş merakı ne ve kit başladı? Boynunu büküyor: — Bilmem ki... Hakkın hikmeti.. Merak etti. Komşu kadmlardan biri, araya gi- riyor: — Onlarda . soyca . Ali Haydar küvveti vardır.. Babası Ali de mem- leketinde Büyük pehlivandı. 'Konuşmamiz, sik Sık yarıda ka - yor. Yaşarın muzafferiyet haberini ilk olarak kimin getirdiği meselesi, evde başlıca dedikodu mevzuu... Komşunun çocuğu Asaf, bu şerefi kimseye vermek istemiyo — Koşa koşr geldim; müjde tey- ze... Yağar ağabeyim şampiyon Ol - du! Dedim... Fakat Yaşarm hat itiraz ediyor: — A... Diyor, ben daha sebahleyin gâzeteyi elime alır almaz, öğrendim. Derken bir başkası atılıyor! .— Biz gece, radyoda dinledik, Ya- şar ağabeyin şampiyonluğunu. Bu münakaşa biraz sonra kapanı- yör, fakat tebriklerin ardı arası ke- silmiyor. kız kardeşi, Saba- ile tekrar konuş- TAN Yaşarın evi düğün evi gibi Çocuklar kapının önünde birikmiş “Şa!.. Şal. Şa!..,, diye bağırıyorlar Yaşar pehlivan oğlu pehlivandır. Babası Pamuk dayının, annesi Fındık Hanımın sevincine payan yok rıyorlar? a ş Eli, başörtüsünde, sıkılgan bir ta- .— Yaşarın annesi “Fındık Hanım” yani Dayı, yani Ali Pehlivan, Kekiiyen oğlu pehlivan , Yaşar bir Alman güreşçisini aşağı alırken — Asıl nerelisiniz? — Refahiyeli... Yaşarcığım da Re- fahiyede dünyaya geldi. Bir akşam gazetesi yazmış, bizimkiler okudu - ei 25 sene olmuş biz Istanbula ge- eli... Halbuki, Yaşarcığım 24 yaşmda! Refahiyeden onu kucağımda, ge- tirdim ben... Bir yaşımda var, yok - tu. Kadıncağız, bana bunları anlatır. ken, kapınm önü, yüzlerce çocukla am Hepsi bir ağızdan: » Şaşa.. Yaşar Ağabey. Şa.. Şal Diye bağırışıyor, bayan Seherin penceredeki gölgesini biribirlerine gösteriyorlardr: — İşte şampiyonun annesi!,. Nah, baksana, şu kenarda oturuyor... Yaşar pehlivanm annesi o işte... Bayan Seher, bu gürültü de savul duktan sonra, tekrar bıraktığı yer- den başlıyor: — Sözümüz'nende kalmıştı. Ha... Buraya gelince, bizimki - kocası a- rabacı Aliden bahsederken böyle di- yor - arabacılık yapmaya başladı. O gün bugün çalışıp, çabalar, bizi ge - gindirir. Nâmerde mülhtaç etmez. Memlekette, o da babasının pek kiy- metlisi imiş, Beyaz, pamuk gibi bir çocuk olduğu için, babasr: — Benim pamuk oğlum. diye 86 vermiş. Büyüdükten sonra da bu ad, üzerinde kaldı. Şimdi, bizim mahsl- lede, herkes ona “pamuk dayı,, der. Yaşarcığımı, küçüklüğünde mek- tebe koyduktu. Birkaç yıl, okudu, yazdı. Sonradan baytar mektebine aldılar. Ama, okumak için değil. Hay vanlara bakardı. Yavrucuğum, Hani seyis gibi bir şey oldu orada... En nihayet, bun - dan 9 sehe kadar evvel, ona bir peh- Jivanlık merakı geldi. Bizden haber- siz, gitmiş, Kumkapı klübüne yazıl- miş. Orada, mahalle delikanlılarile güreşmeye başlamış. Derken, gü - nün birinde, Rabbimin takdiri bü - yük pehlivanlar arasma karışıverdi. — Şimdiye kadar hiç hastalık çek timi? — Üç dört yaşında iken, ara sıra karnı şişerdi. Hastaneye yatırdık, geçti. — Hangi hastaneye.. . -— Ne bileyim, oğlum... Tünele bin dik te geçtikti. Beyoğlu tarafında mı idi, nerede 1417... Çokşükür, © İ günden sonra hastalık yüzü görme | İdi yavrucuğum... Aslanlar gibi l | yüdü.-Ama, kuvvetli oluşuma göre, | | bari, kimseciklere yan baksa. Salâhaddin GÜNGÖR Yazan : Bayan Seher, Yaşarın babası Pamuk Yaşarın kız kardeşi Sabahat Yahut birislle, kavgaya tutuşsa.. Ben, Yaşarımın bugüne kadar kim- seye kötü söz söylediğini duyma - dım. Melek gibi bir çocuktur 0.. — Seviştiği arkadaşı var mıdır? — Sıkı fıkı arkadaşlık ettiği kim- se yoktu. Yalnız, şimdi askerliğini yapan Osmanla konuşurdu. Osman da İyi pehlivandı. O münasebetle ta- nışmışlardı. — En çok kimi sever, sizi mi, yok ! Ba babâsını mı? Bayan Seher, derhal cevap ver - — Beni daha çok sever! Fakat kızı Sabahat söze karıştı: — Babasmı daha çok sever.! Nihayet işi tatlıya bağladılar: — Babasını da sever, annesini de.. — Tik müjde haberini aldığınız z4- mam, ne yâptmız? Bayan Seherin yerine komşuları cevap verdiler: — Kadına bir “hal,, oluyor san - dık. Rengi filân attı; Az kaldı bayı- Şampiyon anasi, bu kadar heyeca ne kapılmakta baklı olduğunu anlet mak için: — Ben ne bileyim, deği, Büyük Mustafanın beli kırıldığını duydu - ğum gütidenberi zaten aklımi başım da yoktu. Bir de çocuklar, bağıra çağıra üstüme gelince, Yaşara bir şey oldu, sandım. O sırada, çocuklardan biri, Yaşa- İrın babası Alinin silik bir fotoğrafı- nı elime tutuşturdu. Sabahat, resme hayran hayran ba tıktan sonra, içinden geçeni zapte - demedi: U — Vallahi, babası oğlundan daha Deği, şu duruşuna bakım.. Bir kere!. — Yaşar, Olimpiyatlara giderken, on söz olarak size ne dedi? — Ne diyecek. Elimi öptü: “An- ne.. Bana dua et! Büyük bir imtihân vermeye gidiyorum!,, dedi, Ben de onu okşiyarak duz ettim: — Heydi yaytum.. Allah, utandır- masin. Allah, sırtımı yere getirmesin | güle güle git! Güle güle gel! Dedim. — Olimpiyatlardan, yani şey. Git tiği yerden size mektup gönderdi mi? — Yalnız bir mektubunu aldık. Daha güreşlere dan evvel. Selâm, kelâmdan başka bir şey yaz- mıyordu. — Yaşar, goyadı olarak ne aldı? — Erkan! Yaşar Erkan. . — Gök güzel aâ seçmiş kendisi - ne.. Dedim. Ve içimden: — Soy adlarile erlik iddia edenler den senba kaç kişi, böyle er meyda - | nında boy göstermeye cesaret edebi: | lir? diye düşlindüm. — Yaşar buradan gitmezden €v - vel nerde çalışıyordu? — Iş Bankası depolarmda idi, Alt- mış lira aylık veriyorlardı. — Evlenmeye niyeti yar mı? Ana kız biribirlerine bakıştılar.. Belli ki, nazik bir meseleye .do - kunmuştum. Nihayet, annesi kaçamaklı bir c8- vap verdi: — Burada iken, beş sene geçme - yince evlenmem.. Derdi ama, bilin - mez ki, hey oğul!. e İ Sonra, yavaş yavaş, bir ananm bütün ferağatini, damla damla için- de taşıyan bir sesle: v — Sağ olsun da bir gün evlenir elbette... Allah kendüye rahatlık ver sin... Dedi. Bayan Seherle konuşmamızı bi - tirdikten sonra, Yaşarn küçük kız Kıymetli güreşçimiz Yaşayın sivil bir resmi kardeşi Sabahirte döndüm: — Sıra size geldi. Anlatın baka « m. Kardeşinizin şampiyon olması- na sevindiniz mi? Temiz ve masum gözlerini yere indirerek: »— Sevinmez miyiz hiç! Adeta deli olduk, elimizde: gazete saatlerce zıp zıp sıçradık. Yaşar ağabeyimin şampiyon ola- Yoşarın sünnet: olduğu saman arka daşlarile beraber alınmış bir resmi cağı ben çok umuyordum. Kendisi de burada iken ikide bir: — Göreceksiniz, ben şampiyon ©- larak döneteğim.. Derdi, En nihayet dediğini yaptı ardeşlei gisini seversiniz — Yaşar ağabeyimi... Ondan son- ra, Saimi... — Saim hangisi? Şu küçük mü? — Evet... — O halde, müsaade edin birazda onu söyletelim... Karşımda civa gibi bir çocuk var, Yaşara benziyor. Belli ki, onun gibi atılgan ve gözü pek olacak — Haydi bakalım, şampiyon nam- zedi.. Dedim, sen de kardeşin gibi büyü de büyük maçlarda birinciliği kazan... z Komsulardan birt atıldı: — Yaman çocuktur o... Görecek- siniz ki ilerde Yaşarı geçecek. Şim- diden, koskoca odamların kolunu tuttuğu gibi arkaya büküyor. — Anlatsana Saim.. Dedim, bü « yüylünce ne olacaksın ?. Güreşçi mi, yoksa... Sert sert annesinin yüzüne baktı: — İğnenin yüzüne bakma, beni dinle.. Dedim. Güreşe merakın var mi? — Var merakım.. Mahallede ço - cuklarla güreşiyorum, güreşdikleri- min hepsini de yeniyorum. içinde en çok han Akşam... kararıyor. Kapı çalındı. Hepsi koştular: Aile reisi, aral Ali, yorgun ar- giri merdivenlerden çikti. Ayak üstü, onunla da kisaca ko « nuştum: — Nasılaşn, memnunsun yat. Oğ lun, bunca milletin pehlivanları için de birinciliği kazandı. Şampiyon . babası, eski pehlivan belki bana çok şeyler anlatacaktı. Hattâ, buna hazırlanıyordu diyebili rim. Fakat; o kadar yorgundu. o ka dar bunalmıştı ki, bana yalnız şu sözleri söyliyebildi; — Memnun olmaz mıyım! Ya- şar, milletimizin yüzünü güldürdü. Tallin ve şerefin en büyük yıldız- larından birisinin, şu dakikada çatısı üstüne doğan bü küçük ve temiz aile yuyasından ben de milletim hesabma birl şeref payı almış olarak çrkıyo- rum:, — Çok yaşa, Yaşar. Adın gibi ya- şah, Salahâttin GÜNGÖR

Bu sayıdan diğer sayfalar: