27 Ağustos 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

27 Ağustos 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dil kurultayında calısmalar nkü Dil Kurultayı toplantısı da ar celseyi reter Esma A toplantinm zaptmı okudu. Buzabıt umumiyetle taavip edildi. Hasan Reşid Tankut'un hazırladığı tez Başkan sözün Profesör H. git Tankutta olduğunu sö; fesör, dilin me orisinin rinci partisini tamamen, kseriyetle dolduran bu tezin sı şudur: 'Beşer medeni amil, panse müba nin dı ğu âmil, yanl lisandır. Kaf; meye başladığı zamandır ki manalı aları fırlar. Bu $es parçala- ni kuran biricik leh lan varlıklardı. na duyurmak de idi. Bubun İçin (iki buşladığı gün lisana Allahlık pay verildi. 19 uncu asrın ikinci yarısında di- Duyduğ ten zuu İkiye bölündü: — Sırf lengüstik ve yaşıyan psikolojisi, 2 — Prehistorik, antropolojik, 1 güstik. Biltün bu tetkiklerin ve onların do “gürduğu neticelerin sonuna ve bi - zim inancımıza göre hensinin önünde ve üstünde yeni bir mektep daha te-| essiis etmiştir ki onun dayandığı & riye güneş - dil teorisi namını ver - mekteyiz. Güneş - Dil teorisinin karakteristikleri Bu teorinin karakteris lardır: Dil menşei aramak yolunda antro- polojiktir. Dil inkişafı bahsinde psi- kossosyolojiktir. Fonetik bahsinde biyoloji yi esas olarak kabul etmiş - tir. Bütün zamanları ve yerleri, bü- tün dillerle birleşik olurak tetkik ede bilmesi bakımından güne; - dil kate- gorisinin fonetik kanunları da pan -| kroniktir. Panseye bağlı söz v unsurlarını ve onlarm birinci İnsan- dan itibaren kelime yapmak bakımm- dan semantik kıymetlerini tesbit ey- lemiş ve bu suretle nazari bir dil ti- Pi rekonsite etmiştir. Her halile pan- kronik olan bu teori prehistorik baş- ladığı ve bütün dillere şamil olduğu için şimdiye kadar Üzerlerinde miş dillerin içinde bu nazari dile te- tabuk eden bir dil aramış ve onu kat'i olarak Türk dilleri grupand & bulmuş tur. Ana dil olan Türk lehçeleri grupu- aranmış işlen- nun ilk sözünün ne oldu ve teorinin bu husustaki izahları linmiştur. Her kelimede bir ana kök olduğu muhakkaktır. Bu ana kök bazı kelime lerde kendini gösterdiği halde, birçok kelimelerde görünmez bir haldedir. Bunun için güneş » dil teorisin sr, ol) misalleri alınarak miş, ar ve as kelimelerinin etimolo «- jik tahlili de yapılmıştır. Gilneş - dil teorisinin zaman bakı- mmdan tesbit ettiği ses prensipi tet- kik edilirken klâsik ek fonetik kaidelerinin nekadar dar olduğu izah edilmiştir. (G. U.) mübadelesi misal din) ikleri gün - |” j , İduğu kadar istikba Sabahat Turkey tezini anlatırken meleri kât'i olarak ve kategori k sstır. Kate nu kendi arala- ç fonemleri gırtlaktan dudak ucuna kadar kademe ren ântrop türihi sosyoloji- n eşya ile an oluyoruz. Bize bu imkânı vermiş olan | ş - dil teorisinin bu tezde encak| karasteristiğine temas eti bulunuyoruz: 1 — Güneş - dil teo; aramak yolunda antropol insan yaşayışile beraberdir — Dilin kurulması İçalec - sosyolojiktir 3 — Dilin inkişafı bahsinde psiko- sosyolojik dil menşei yani selesinde | k dil il n uzakta kal ayı garbin morfol 0, öylece baz ile dar ve verimsiz kalmış olar stik kaideleri üstüne çıkarak dl tetkik ilmini hakiki ve aydın mec- rasma sokabilecektir. Güneş - dil teorisinin ısiğile bir Türk dili gövdelenerek, milletlerarası | kiklerde ana dil rolünü | Sabahat Türkay'ın hazırladığı etüt tezi alkışlar arâsi sona erdikten sonra kürsüye A tal Sabahat güneş « rafya Fakültesi Türkay çıktı. Genç dil teorisine toponomik dil tetkiki” mevzuu Üzerinde bir etüt hazırlamış» tı. Bu etütte aslı türkçe sanılan ve eski Bodrumun adı bulunan Halicar: iasses sözünün güneş-dil teorisi m todu ile bir türkçe kelime olduğu i- zah ediliyordu. Sabahat, ilmi izahatı nı şu şekilde bitirdi: “Biz, büyük Atatürk inkelâbının | gençleri, tuttuğumuz diltellik yolunun | çetin mierhalelerini aşarken & talebe imüz- de ve arkamızda, ulu şefin maziyi ol- tenvir eden gü-| meş varlığını görmekte ve feyzimi - li bütün insaalığın sein dolaştı. Şimdi de bütün dillerde yaşamakta- dır. Bu davayı gütmek ve imak azminde olanların piştarı bulunmak en büyük şereftir. olarak almmış, değişmelerin umumi olmayıp yerli olduğu işaret edilmiştir. Halbuki güneş - dil teori , herza- Bayan Sabahat Türkây alkışlar a- rasında kürsüden indi. a bugün toplanılmak üzere | / İ müracaat ettik. İ ya çıkardığı bu tez, CCE EEE AN Komısyonlarda çalışmalar Ahmet Cevadın tezi uyandırdı. çok a'âka İ eme gölü -| olöjik bir terbiyeye tâ! Hasan Reşit Tankut Üçüneli Dil Kurultayının sabahm onun- | k ve sından evvel, dan itibaren, muhtelif teki 8 İri komisyonlar içtima etmişlerdir. Bu komisyonlar içinde, me: çokluğu ve ehemmi en ilerde olanı “ ve dil karşılaştırma? dur. Kurultayın müzakerelerine işti. râk etmek Üzere şehrimize gelen ec- hebi âlim ve profesörlerin hepai bu kon ona dahil bulunmaktadırlar. Bu komisyon di ri komüsyonu” | Profesör Ahmet Cevat Emre'nin te- Bizzat Profesör ta-| gü: ini tetkik etti. ından izah edilen bu âez, komis- yonda büyük bir ilim hâdisesi olarak telâkki ve kabul edildi, Eenebi pro fesörler bu tezle alâkadar oldular ve birçok notlar aldılar. Toplantıdan sonra, tezi hakkında İzahat istiyen bir muharririmize, Ahmet Cevat şunları söylemiştir: “Bu 1, milletin te- zidir. Ben sadece raportörüm. İ bir surette izah ve tesbit edilmiş- Hep güneşten alımmış mefhum. arı ifade eden basit köklerden bi anılnıs, bunlara muhtelif ekler Mâ husule gelen yeni kelimelerin fa gi manalar araştırılmış, ge rek Türk, gerek Hint - Avrupa dik leri gruplarında müvazi olarak ayni kelimelerin. ayni o mefhumlari ifade ettiği gösterilmiştir. Bu etütte elli kadar entik kategori bu suretle karşılaştırılmış ve mutabakatlar gös ilmiştir. Evvelâ aydınlık, sıcaklık, teş ifade eden kelimeler — ki bun- lar arasında ilkbahar, yaz, 8y, gü neş, sabah, fecir ve saire vardır — İ tetkik edilmiş, bunlardan sonra genç lik ve hayat mefhumlarına geçilmiş ve bunlarm da muhtelif şubeleri in- celenmiştir. Hayattan mesken ve ikamete, mü- dafaaya, harbe ve silâha İntikal edi. | lerek her türlü semantik kategoriler İ bu suretle araştırılmıştır.,, Ahmet Cevadm tezinin ecnebi 4- ler Üzerinde biraktığı intibar tes- i bit için bu profesörlerdi Türkçeyi çok gü 2el konuşan Napoli Yüksek Şark Enstitüsünün genç mümessili Profe- sör Bombaçi diyor ki: “.— Ahmet Cevad'm tezini çok kuv- vetli ve mükemmel buldum. Ciddi bir tetkik ve metodik bir mesainin orta- ilim âleminde büyük bir alâka uyandıracaktır Şurası muhakkaktır ki, Türkiye- de çok esasiı'bir blotoloji kurulmuş« tur. Bugünkü gayret ve arimle çalış- mak şartiyle, çok uzamıyacak bir is- buzlarına elde edeceklerine ve Avrupadaki meslektaşlarındın hiçbir sahada geri kalmıyacak bir varlık haline geleceklerine kanlim. Memleketinizi yakm zamana ka- dar ziyaret fırsatını bulamamıştım. | Fakat dil sahasındaki ilim hareketle riyle yakmdan alâkadar oluyordum. İbrahim Necminin 5 Gazetesin- DÜ Kurultayndaki komleyon lardan biri içtima halinde de Güneş . Dil Teorisini izah eden umumi | Bu tezde Güneş - Dil Teorisi ame-| tikbal için, Türk âlimlerinin çok| j müspet neticeler te sah ederken makale serile y dikkatle okumuştum. Bu itibarla na- yabancı değilim, Ben bu te- | e Türk milletinin geniş dehasını görüyorum, Hiç şüphe yokt ki, bir. kuç senelik kisa bir müddet içinde İilim dünyasinda yerini alacak seme.| relerini verecektir.,, Italyanca ve Lâtince Profesörü Esiyo Bartolini de şunları söylemek- | tedir: “ — Gilneş - Dil Teorisi hakkındakif kanaatim, bu teorinin ilim âleminde bir hâdise olacağı şeklindedir. Bu- ünkü komisyon toplantısında Profe- sör Ahmet Cevad'm bir tezini din- ledik, Bu tez, birçok noktalarda, be- nim de taayyün etmis kanaatlerime tam bir intibak arzediyordu.,, Lügat ve filoloji komisyonu Komisyon mesaisine dünde de- vam etmiştir, Birçok etütler gözden İ geçirilmiş ve mazbata TR xn Namiye raporunu hazırlamak ve zifesi verilmiştir. Bu İ hazir olacak Ve #on bir defa gözden İ geçirildikten sonra Kurultay Baş- kanlığına verilecektir. İ Terimler komisyonu Komisyon dün sabah saat onda İ toplanmıştır. Türk DIL Kurumu Te- rim kolunun im takdire lâ görülmüş ve başarılan muvaffa tin kurultay başkanlığına bildirilme- sine karar verilmiştir. yni saman, ve orta tahsile sit terimlerin bir an evvel ikmali ve |denberi Adnan arkadaşsızdı. | konak hergün boş. | Adnanın rapor bugün | dördünel kurultayın toplantılarm - dan evvel mektep kitaplarına geçiril | mesi için bir temenni yaplmas Şb karar altına almmıştır. Gramer - Sentaks komisyonu Bu kom m erkenden toplanmış ve Yahya Saimle, Arif Nihadın, fil lerin cümledeki mevkii hakkında ver- dikleri iki tezi tetkik etmiştir. Komisyon yarın mesaisine devanı edevektir, Bütçe komisyonu Bu komisyon, azalarından ikisinin İ tahatsızlığı dolay evvelki gün İ toplanamamıştı. Dün toplanmış, rels- liğine Izmir Saylavı Benal Armanı, İ mazbata muharrirliğine Mardin Say- lavı Ali Rizayı seçmiştir. Türk Dil Kurumunun İkinci Dil Kurultaymdan İtibaren geçen İki se- ne içindeki hesapları tetkik edilmiş ve bu hesapların muntazam olduğu neticesine vararak Kurultay Başkan lığına takdim edilmek Üzere raporu- nu hazırlamış, ve mesaisini bir tek celsede bitirmiştir. yle Nizamname komisyonu Bu komisyon, Türk Dil Kurumu. nun yeni nizamnamesi etrafındaki tetkiklerini bitirmiş ve muvafık bir karar almiştir. Bu karar, bir raporla Kurultay Başkanlığma verilecektir. Takrirler ve temenniler komisyonu Kurultay Başkanlığına verilmiş bir takrir veya temenni olmudığı için bu komisyon dün toplanmamıştır. e in neee didi 21» 8 - 936 3 KETEN No, 27 Yazan: MİTHAT CEMAL ml bu merhameti ne fecidi!| Adnan hasta olduğunu bir türlü unutamıyordu Süheyliyr gelek mis r manâsiz kadınlar ki evlerde bile azaldığı Istanbul « da, bu kocaman konakta bu kadıniz- Adnana göstermekten Süheyli ulanıyor. Bir hat rı taraftan da ve Terakki dağıldığı gün Lütfa benziyen selâmlardan, o/ane gibi “emri hayır” edalı vefekârlıklardan | Onun için bu kocaman Bunu doldurmak için karı koca çok yoruluyorlardı. vorulmamak için çok genç olmalıy « dılar. İnsansız denizleri, şehirsiz u- fukları, sessiz kocaman evleri Otek başlarına dolduran çiftlerin adr “yi mi, yirmi beş yaşındaki karı koca"- lardır. Sonra bir de Belkisi düşünüyordu: yatakta bile o kadar değildi ki, Adnanm a$- kı hleran kadar acıydı; ve o kadar çok acıydı ki nihayet tatlıydı. Hal- buki şimdi Adnanın kolla rı her gün Süheylâ ile doluydu. o Aşkı o bitmekten o kur- taran phe”, Süheylâ ile Adnanm yatak odasında yoktu. Aşkı “her - günkü akşam yemeği” olmaktan kur taran “sevilmemek korkusunu” ko- vasma vermeği Si l Sonra kaçıyordu. o le yüksele nihayet Pren- in zevkine varabilmişti. Ondan ötesini bilmiyordu. Halbuki bu zevkin ilerisinde, bitmiyen ileri- is vardı. Süheylânın ger- eri, düğmeleri, tokaları sanki fiyat etiketleriydi, .Bu süslerden Sü- heylünm kaç paraya giyi şılıyordü; o kadar! Sonra kârı koca nm sicak yatağmı hayatın her köşe- sina uzatan lâübaliliğe bir mvug-yer bırakmıyan Süheylânın zalim tetbi- Halbuki Londradan giyinen Belkis kızdığı zaman bir çamasırcı gibi kızıyordu; onun söylediği pis kelimelerden bir tanesi ağzından kaç Süheyl, o kelimelerden biri ola - halbuki Belkis, ağzındaki kü- fürlerin üstünde kalıyordu. Sonra Süheylânm malümatı!.. sı enbiyadaki ismi hasları bu kadar doğr uokuyan kadın ne feci şeydi: Bunları bir erkekten, babasından öğ- rendiği hatıra gelmiyor, Süheylâda ” kayboluyordu. Sonra babası Rumelide vali iken Sörlerde okuyan Süheylâ Baudlaire'i, Stendhal'i vakıa ye, Kısa: biliyordu. Fakat Belkisin “eski is-| Karpinleri” “eski iskarpin” lerin, ni. bilmiyordu: Şık kadın eskidikçe ha- İ yatlaşan bu şeylerin ne demek oldu- unu bilen kadındır! diyen Belkisin Asabi, yorgun iskarpinlerini?.. Süheylâ babasmın, hocalarmn, ga| zetelerin, kitapların türkçelerile ko - / muşuyordu. Belkis ne kadar kendisi nin türkçesini söylüyordu halbuk salonda, Süheylâ “Çok aydın Belkis “büyük aydınlığı!" sevs miyordu. İkisi de bol ışıktan memnün olmayacak kadar inceydiler; fakat ay ni şeyi anlatırken ikisi nekadar baş- kaydılar, Sonra Adranm fıkaralığı! Süheylâ bunu bilmemek, konuşma- mak istedikçe fıkar: daha ziyade ortada duruyordu: Körün, topalm ya nında bu kelimeleri ağzmdan kaçıta- cakken dudağmda yarım cümleyle susan insanın nezaketine benzeyen bu sükütla Adnanın fıkaralığı her ge- ce, her cuma tavandan omuzlarına Sar kıyordu. Bu gizli verilen yazıhane, kâ tip aylıkları Süheylânm parasını Ad- nanla müşterek olmaktan çıkarıyor du. Hele karısınm bi rtürlü tabilleş miyen aşkı: “kendi kendisi” tabirinin yarısı kadar Süheylâyı Adnanın ya - pan bu feci aşk! Bu kadın “başkasr, olmayı bir türlü bilmiyoru: Kocasır | dan ayrı olmayı!.. Adnan kendi du- daklarını nasil öperdi? Sonra Adnanın “sıtma”sına Sühey- lânın gösterdiği telâş! Bu merhamet ne feciydi: Adnan, hasta olduğunu bir türlü unutamıyordu. Yukarıki odada Adna- nın açık biraktiğğrelek trikle Süheylânm uykusundaki ılık 1tti la karanlık azaldı; Sühej uyandı. Yatağında kocası ğını gördü; öyleyken, yine bağını kak dırarak baktı; terli yasazta Adnanın kafasından islak bir çukur duruyor; nida tekrar (okunacak kitap yfasi kadar kıvrık. Odadan yavaş yavaş çıktı. Sofada ampulü sirayetsiz ziya ile ya a gibi. Kocasının açtığı & 1 odasıma indi; yuyor!,, der di. Odayı sessiz açtı: Adnan, ağzında kocaman bi delikle uyuyor; ölünün ağzında son nefesin bıraktığı korkunç delikle, Örtüsüz W uyansın diye, Adnan gerinei Kapıdan dinledi; “ , n hasta üşüyecektiğ di; yatağımda bir türlü uyku tutma - dı; insan ihtiyarlaymca yatağından başka verde uyuyor hep! Süheyli içinden acıdı: Kocası has- talığını ihtiyarlık sanıyordu hâlâ. Mutlaka yazı koltuğunda uyumak isteyen Adnanı yatağında uyumaya razt etti; beraber odalarına çıktılar, Ertesi sabah Adnan, hiç uyuyamas muş kadar yorgundu. Zaten bir zâ» mandanberi uykularından yeni vü- cutle uyanamıyordu. ş Süheyli o karyolasndan, boyuns ün gece rahat uyudun mu?,, diye soruyor, Adnan, kendi karyolasımda, kafası gazetenin iki yaprağında, ka « risımi duymüyordu. Nihayet “oku!” makale göstererek gazeteyi eylâ, gözlerile okuyacaktı. — “Yüksek sesle"” dedi, Süheyl yüksek sesle okudu: “Bremen'den-. alınan vepurları, e LT EŞİ ÇİPEEĞ içi çete! İnsan kaniyle hâlâ ıslak olan” pencerlerinde bir zamanlar hükümet hilfuzunu tutan üç canavar harbi u- muminin en siyah günlerinde aralı» rında bir şirket yapıyorlar. (Kâtibi adilden musaddak mukavele bu gün elimizde bulunmaktadır.) Şirketin sermayesi: Bremen'dön alt nan ve beheri 200 kamaralı” dokuz vapurdur. İ Sirket azaları: 1) En koyu ittihat çılardan Adnan Bey! 2) Akrabasın- dan bir kadınm adını şirkete girer“ ken hami müstear olarak kullanan (0...) Paşal! 3) İtalyada intihar eden Moiz Dö navara efendi!!! Bu şirket bu vapurları kimin parasile satmald:? İşte cinayetin en karanlık, en kanlı noktası! Sevgili kariler; bi“ ri bey, biri paşa, biri efendi olan bu üç politika Klilhanbeyisi bu vapurlar İri C...) mezaretindeki tahsisat! mestureden çektikleri paralarla s8 İtmaldılar. Ve hükümet parasile ali” nan bu vapurlar hükümet işlerinde İsirket azalarının hesabma kullanı» İdı; sefer ücretleri her defasmda dev” jlet veznelerine ödettirilmek sureti" İle!... Çetenin erkânmdan Moiz dö | Navara bu memlekete 5 milyon firaya mal olan hayatına Ro mâda on kuruşluk bir kurşunla nihs yet verdi. (....) Paşa da hitlerin kefenlerini, gazilerin don v8 gömleklerini, hâlâ Avrupa barları&” İda yiyor; ikisi de siyaset sahnesii” den çekilmiş bulunuyorlar: Biri kirli hayatımı sırtmdan, öteki boyalı ma? kesini suratından çikarıp atarakl. Ancak eyni çetenin erkânmdan AĞ nan Bey yüzünü göstermemek için ikİ kat gezeceğine, Ankara Bilyük Millet Meclisi Hükümetinin Vekâlet sanda yeleri boşüldıkça suratmı görüp hatı” lasınlar diye en temiz insanların omuf larına basarak iki misli bir boyla âY9 ğa kalkıyor... İlfahirihi..., “Saciğ” Adnanın gözleri doldu: — Süheylâ, dedi; senin başma, ke? di başıma, doğacak çocuğumuzun b” sma yemin ederim ki ben bu şir “* yokum. Yihe yemin ederim ki (.- Paşanın bu gizli şirketi için teihat ve Terakkinin merkezi umumisinöi if ki meşhur kıyameti koparan benin (Arkası “ig # efendi,

Bu sayıdan diğer sayfalar: