16 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

16 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— 16-10-9836 TAN Gündelik gazete | Başmuharriri a Ahmet Emin Yalman azg Tan'ın hedefi: Haberde, fikirde, dürüst, samimi herşeyde temiz, — olmak, kariin gazetesi olmaya ar, Çocuk mahkemesi lâzım uzuv doğurur . kadar ihtiya duyma- kur. bu ve bizi! mahkeme- - isticüle sevkediyor. oi gün meşhut suçlar mahke- i aşında bir kiz çocuğu mesine Li YAL cuk bir fabrika Haftada kazandığı pa Bununla da fakir ve geçindiriyor, Bir gün elinde bir mızıka gö” , Camı çekiyor. Çocuk değil mi yat © da arkadaşları gibi mzik iarak eğlenmek ihtiyaci dUYUY' Fakat mızıka alacak parasi yok. ö hayet bir gün üst katta oturun oi sun kunduralarını ağıryor ve iri satarak aldığı elli kuruşla bir vor, Artık sevincine mızıka satınalıyor. e hudut yok. Fakat komşusu pe larmın çalındığını veriyor. Vi fi bir adamdır. Kiza sabuhtanberi ad- er er gözyaşı dükmüş- tür, Ve hâkimin huzurunda ve rak ağlamaktan sorulan suallere bir haldedir. Fakat elinde bir kanun vardır. Ve un kıza altı ay hapis cezasi Veee emrediyor. Hâkim kı aa yaşına bakarak bu cezayı üç aya indiriyor, sonra da tecil ediyor. Ediyor ama, bu çocuk hapse de düsebilirdi. Bir defa hapse ten sonra da artık kurtulmasma im- kân yoktu. da çalışıyor. ra dört liradır. hasta vap hâkimin tin sevkile kaç çocuk işledikleri mar sum bir günahtan dolayı bir daha hayata dönmemek Üzere uçurumu #- lardır. de ki bir çöcuk mahkemesi ol y cocukların hususi vaziyetleri" ri "e dikkate alan bir-kanun bu” lunsaydı, bütün bu çocuklar kurla labilir, memlekete fayda ii evlerine iade itapları pahali Mektep kitapla al fakir halkım vel > diğeri kafasından isti- kalkmaktır. Birinde nasıl © belediye narlı koy- suya ve ihtikârm önüne geçmiye ça- taşırsa, diğerinde de hükümet istis- pe edemez. Mektep kitaplarının fiyatları üze“ rinde tetkik gösteriyor ki, Matbaasımm kâr aramak- bastığı kitaplarla, ticaret mak- er hususi müesseseler tarafından mektep Ml Vi tabı, gerek mefaset, ge: de EO Ki doldurulması güç bir vardır, Hükümetin 10 ku- ğı kitabı, kitapcı daha fe- bir baskı ile elli kuruşa satabil- mektedir. Kitapçı haklıdır. Çünkü kür simek in fakir bir memlekettir. He- tahsil cağında bulunan mektep kitaplarını masıdır. Türkiye le ilk, orta TA DİKKATE DEGER BİR TİP) Aksi Adam B ir gün bir telefon... Habeş sefiri çaya ça ğırıyordu. o Habeş sefirini Ankara- da bir, iki defa ayak üstün de görmüştüm. Fakat ya- kından tanımıyordum. Ça ya çağırmasına şu mâna - yı verdim: Sönen vatanı hakkında yanık, acıklı şey İer söyliyecek. Ben de ya- BALE eeiacetinde iki gazele ci İle karşılaştım. Biri Supri Nu- Hi Teri... Şimdi hukuk hocalığı edi yor, fakat öyle gördüm ki gaze- tecilik hasreti hâlâ gizliden gizit- ye yireğini dağlıyor. Diğeri evvel- ve tanımadığım yeni bir gazeteci, Yeği senedir Türk vatanını harlee tanıtmak için kendi parasile (An- nales de Turgule) isimli fransız- ca bir aylık mecmua çıkaran asit Rum, bir Türk vatandaş: Bay Lang #ik fırsatta sefire sordum: l Neşredilmesini İstediği söz- ler mi var? Mahzun mahzun ba- şını salladı: — Benim için söyl Jahilir? Gayet mantıklı, berrak kafasile açı, hakikati olduğu gibi görüyor- A e ETEM ne kalmıştı? Yazı. meselesi bulunmadığına göre kendi kendime bu davete #e- bep aradım, Biraz sönra, Bay Langaz ile ö- teden beriden konuşurken bu 8e- bebi öğrendim: Davetin arkasın- da meçhul dostum Cemaneh var- ecek ne 0- Cemaneh Habeş #efirinin ahçi- sıdır, fakat eski zamanlara mah- sus bir bağlılıkla efendisi için ca- nınr veren bir ahçı... Ayni zaman- da İstanbuldaki yegine Habeş te- baasıdır. Efendi ve uşak, yıldızı sönmüş vatanlarını beraberce dü- şünür, hatırlarlar. Cemaneh O İs- tanbul sokaklarında dolaşır, Mr sir çarşısına Kadar gider. Çok ba- haratlı Habeş yemekleri için türlü türlü malzeme toplar. Sonra efen. disi için memleket yemekleri pi- girir, kendi kudretince bü suretle şefirinin yaralarını biraz sarar, emaneh civar halkmm ya- bancısı değildir. Canlı şah- siyeti ile zaten yabancı kalamaz. Kendisine bir lâkap takılmıştır: Dil bilmiyen aksi adam,.. Cemaneh İstanbula ilk geldiği zaman hiç sikilganlık duymamış- tır, Bu kocaman şehirde, bu ya- bancı insanlar arasında pervasız- ca dolaşmiştır. Kendi memleke- * tinde alıştığı usullerden de hiç f6- dakârlık etmiye razı olmamıştır. Meselâ bir dükkândan elma als mak lâsımgelince dükküner ile isa- retle anlaşır. Kârarlaşan parayı verir, elm. rdı. Sonra kâğıt tan bir nümünelik elma alır, 1s1- rır, çürük, kurtlu, fena bulursa bütün elmaları birer birer ısırarak dükkâncının - kafasma yağdırırdı. Kendisince bu suretle hakkı ye- rine getirmiş, iyi mal satmıyan dükkâncıya karşı kendi memleke- Ünin usulünü, kanununu tatbik etmiş olurdu. ivar satıcıları Habeş ceza usullerinin keyfine varamar bile bu fiyata veremezler, Bu itibarla devletin mektep kitap- larmı hususi ellerden alarak kendi- sinin hazırlaması ve kendisinin bas- ması artık itiraz götürmiyen bir za- ruret olmustur. HABEŞ CEMANEH'E ISTANBUL SATICI- LARI EVVEL KZ- MIŞ, SONRA ONU EVLÂT EOINMİ:LER mışlar, Yavaş yavaş hepsinin ay- ranları kabarmış. Başbaşa ver. mişler, dil bilmiyen aksi adamı ilk fırsatta beraberce dövmiye, inti- kam almıya karar vermişler, Biraz sonra aralarına bir arka- daş karışmış: Harplere gitmiş, dünyayı tanımış bir hemşeri... DÜ bilmiyen aksi adami el birliğile döveceklerini onâ da anlatmışlar, bu hemşeri heyecanla yerinden fırlamış — Bre hemşeriler, he yapıyor. sunuz demiş. Dil bilmez aksi a- dam dediğiniz zavallı bir Habeşli- dir, Memleketi elden gitmiştir. Vatansız kalmıştır. Siz vatansız. lik nedir, bilir misiniz? Ben müta. rekede İstanbulda neferlik etim. bilirim, Vatansız kalmış, aramiza sığınmış, kimsesiz bir zavallıyı dövmek Türk şanına yakışır mı? Bu adam usul bilmiyor, yabancı yerlerden geliyor. Bize düşen şey, onun her şeyini hoş görmek, yara- lı gönlünü almaktır. Yoksa döv. mek değil... Bu sözler bütün saf Türk kalp- lerini harekete getirmiş. Bazı göz- derde yaşltr belirmiş; Vatanını kay beden zavallı garip adamı 6 sani yede bütün civar dükkânerlerı hem affetmişler, hem de evlât edinmusi emeneh bir müddettir orta- lıkta bir düşmanlık havasi seziyormuş. oKendi telâkkisince binlerce senedenberi kurulu — bir usulü tatbikten başka bir şey YAP- madığı İçin bu düşmanlığın sebe- bini anlamıyormuş. Bir gün çarşıya çıkmea bir de ne görsün? Bir gün içinde bir si hirbaz oralardan geçmiş gibi, ha“ va işmiş. Düşmanlıktan Ocser yok. “Herkes dost... Bu iptidai &- damın ruhu derhal ısınmış, öirs- fındaki yabancılarla kaynaşmığ” O günden sonra Cemâneh yeni ahbapları arasında “türkçe öğren” miye başlamış. Konu komşu harf- löri tanımasına o yardım etmişler. Biraz harfleri sökünce dünyala neler oldüğunu anlamak, wzük, sönük vatandan (haberler ölmek ihtiyacımı duymuş. Her nasılsa £8* zete diye 'TAN'ı seçmiş. Cemaneh her subah TAN'I eli- ne alır, serlevhalardan, resimler den kendince manalar çıkararak dünyanm esrarlı gidişlerini kavra- mıya çalışir. o Bulduğu ipuçlarını efendisine de anlatırmış. Böylece etrafındaki dostluk Asi- kasma TAN'cıları da karıştrımıŞ- Çay daveti bundan ileri geliyor” muş. İt gay masasmın etrafında iken âpartımanın kap:st sGilâı. Elinde, koltuğunda türlü türlü sebze ve meyvalaria (o Cema- neh göründü. Dışardaki Türk dostları kendisine her şeyin iyisi- ni, temizini vermişlerdi. Cemaneh biraz sıkılgan adamdı. Evvelâ kaçmak istedi, Sonra Si * yah çerçeve içindeki beyaz dişle" rile sırrttı. Zeki gözleri parladı. O Saniyede şahsen de ahbap ©l - muştuk, Bir resmi üstüne habes- çe İmzasini attı, resmini verdi. Bir iki gün sonra bir akşam Şe- Deği daveti. Dostum Cemaneh bize Habeş yemeklerini tanıtmak istemişti, Baş Yemek salçalı bir tavuktu. Bu salçayı Habeş usulüne yaklaş- tırmak için, Istanbulun en O&cı kırmızı biberini o bulmuş, almıştı. İ mk N , Dostum Cemanch Tavukla beraber ayni salça içinde da pişirilmiş. ti, Böylece yemeğin manzarasm- da da bir fevkalâdelik vardi. Ha- beş yemeği İle beraber önümüze birer kocaman tabak yoğurt ko- nuldü. İlk lokmayı ağzıma almca yo- gurdun manasını anladım ve ka- şığa sarıldım. o Habeşlerin lezzetli yemeği, her geçtiği yara, gibi bir iz bırakıyor. gözler yaşarıyor, bir saniye için yıldız- lar sayılıyor. Fakat bundan sonra lokmalar» da daha mz yıldız sayıyorsunuz ve yemeğin zevkine variyorsunuz. ” Dostum Cemaneh san'atinden emin bir artist tavrile arasıra ba- şımı uzatıyor. Beyaz dişli tebeasü- mile kendini ve dostluğunu nalır- den & Yalnız yemeği Habeş üsülile yes miyorduk, Bu usule göre tabağı, çatalı bir tarafa atmak, bir nevi pide ekmeğinin yardımile yemeği elle yemek lâzımdı. *mekten sonra bir, İki saat Habeş memleketinde yaşa- dık. Işte herkesin karisinm, hem- şiresinin kendi glile dokuduğu, kenarı işlemeli ibramlar, işte ta- kım takım resimler, beyaz örtü ler, çıplak ayaklı, vekür tav erkekler, muntazam yüzlü, şüze vücütiu kadınlar... Bir şey öğrendim: Eğer Habeş takvimi değişmezse Haböşe çok seyyah, gidecek... Zaman bilmem hangi uğulle hesap edildiği için Habeşistan bu sene 1928 senesin- dedir. Dünyanm başka kısımla - rindân sekiz sene geridedir. Habe- şistana giden bir adam, kendi doğ: duğu tarih. sabit olduğuna göre 1928 senesini duyunca kendini se- kiz sene gençleşmiş addedrer Hele bayanlar için bu sekiz gene- lik gençleşmenin keyfi. Habeş ae- yahalinin zahmetlerini unultura- bilir... Şimdi böyle lâtife ediyorum «- ma, geçen akşaın Habeş Sefaretin- den ayrilirken, hiç te lâtife ede- cek halde değildim. Dostum Ce. maneh'in ve vakur yüzlü, bâzik efendisinin gizli teeselirünü, her ikisindeki ümitsizlik acısmı duyu- yordum, sönen vatanlarına âit ke- derlerini de tamamile anlıyordum. A EY Dahili Ticaret Eşyası ve Adres ve imzasının mahfuz tutul. | masını istiyen bir kariimiz yazıyor: “İzmit, İstanbul adolu ara.| snda, günden güne m inkişaf.| lar gösteren bir transit nakliyatı is. kelesidir, Merkezleri İstanbulda bu- lunan birçok nakliyat işleriyle #m-| barlar bütün nakliyatlarmı İzmit vo- | lile yaparlar... ve bu hemen münhast- | ran dahili ticaret eşyası Üzerinedir. Bahsedeceğim derdin baş gösterdiği €sas da buradadır. Marmara limanları arasında rak- ledilen dahili ücaret eşyası için Mar- Mara Havzası Talimatnamesi adiyle 6 — 7 yıl önce bir yeni gümrük usulü konmuştur, Bu talimatnamenin bü- tün esası, dahili ticaret eşyasınm nakti, tahmil ve tahliye işlerinin en mümkün sür'at dahilinde yapılması- dir. Talimatname, yükleme ve boşalt. ma işlerini Muhafaza Teşkildtinın mezareti altma birakmak suretile bütün mahzurları ortadan kaldır. mıştır. Bu İşler Muhafaza Teşkilâtı. nın eline geçtikten sonra bir çok gümrük memurlarnm hâlâ, ithalât €şyasına ait eski kanunları ve nizam- ları elde tutarak, muhafaza memur larmn nezareti altnda yapılması lâ- gm gelen yükleme - boşaltma işleri için mesai ücreti almakta (Olanları Urum Müdürlüğün dikkat gözüne çarpmış; 11/1/0386 tarihli gönel yazı ile, bu gibi hallerin vukuuna Omey- dan verilmemesi tavsiye olunmuştur, Muamelâtı Rüsumiye hakkındaki ta- İimatname, mesai ücreti mutalebe. #İni, musyyen vakitler haricinde bir gümrük ambarınn veya kaleminin açılmasma lüzum gösteren müame OKUYUCU MEKTUPLARI İzmit Gümrük İdaresi | dâhilinde manifesto muamelesi oya. pılmış, boğaltılmasna başlanmış bir mavna veya motörün boşaltma. İşini mesai saati bittiği iddiasile tatil et. Girerek, tahliyeye devam için mesai ücreti istemek, mezkür talimalname ahkâmma muhalifür, Gümrük kaleminin açık kalmasın. da devam: ieap ettirecek bir sebep mevcut olmıyan bu kabil vaziyetler. de mesai ücreti istemeyi itiyat edi- nen İzmit Gümrük İdaresinin bu tarzı hareketini hatalı addettiğimiz | için bu işi gazetenize yazmayı lüzum. lu gördüm. Eğer ( talimatnamenin kasdetiği mânayı yanlış © anlamış isem, İstanbul gümrükleri, dahil ücaret eşyası için hiçbir ücreti me sai mutalebasinde bulunmuyarak ev- katı muayyene haricinde dahi tali. ye işinin durmasına me suretle cevaz veriliyor, diye düşünüyorum. , . Museviler ve papaz mektepleri | “Avram,, imzasile aldığımız. bir mektupta, bir Musevi kızının tanas. #ur ettirilmesi hâdisesinden bahsedi. lerek deniliyor ki: “Ben kabahati kendi ailelerimize bulurum, Bugün;binlerce kızımız Hi. ristiyan papas mekteplerine gönderi. liyor, Buna hiç Jüzum yoktur. Türki. ye Cümhuriyetinin lâik mektepleri, İ Hazretlerinin (0) inin binasına nakletti ve birçok se- | hepsini okumuştu, Mustafa Şeyhülmatbuat Mustafa Reşit Mustafa öldü; Şeyhülmatbır.i at öldü. Y güzetelerde hizmet eden, kâtiplik eden, yazı işleri müz .— yapanlardan e e Mus el makineleri çeviricisi, Vakit güze. tesi milessis Ve "ai İrup e atu- * 1) Şahin oğlu / Filip Efendi 5 fetlü (9) e hir, eğil X ihtimal 1295 te dahil oldu; bircok seneler Vakit gazetesi yazı işleri mü- dürlüğünü yaptı. O zaman Vakit gazetesinin mat- baa, yazıhane ve idarehanesi Babi- âli caddesinde, Acımusluk sokağına sapan yolun sol tarafmdaki köse hik, sında idi ki, sonraları Yanlı Aragel kütüphanesi ve Ibrafim Hilmi kü - * tüphanesi oldu. z Vakit gazetesi ları gene Babdli binaya muttasıl Nakficli Omer Eğen- hanesi sonra- | de ayni neler o binada devam etti. Malıruki- zade Cafer Bey, Kemal Paşazade Sa- it Bey bu binada Vakit gazetesi ser- muharrirliğini yaptılar. hinanm son matbaası Tanin matbeâsr — Ol- muştur. Tanini tesis eden Şeyh Mus- sini Fani (Hüseyin Kâzım Bey mer- hum), edip ve sair Tevfik Fikret, Hüseyin Cahit Yalçın, hep bü bina- da çalıştılar. Meşrutiyet aşk ve 2AY- iptini terennüm ve İlâ ettiler. Mustafa Reşit, Vakit gazetesi baş yazıcılığını yaparken bir gün genç bir efendi idarehaneye müracaat etti o Ben Bağdatta “Zura” gazete si muharriri İdim. Bir meseleden velinimetim ve efendim Mitat Pasa Hazretlerine darıldım. Bağdadı ter- kedip istanbula geldim. Istanbulda gazetelerde calışmak isterim” dedi, Mustafa Reşit, Rağdadın Mitat Pasa idaresinde tesis ettiği ve mun- tazaman — meşreyliyegeldiği “Zura" gazetesini meslek icabı takip etmis, “Ahmet Mitat” imzalı, makalelerin Resit, sandalyesinden fırladı, Genç ziyaret- siye doğru yürüyüp elini sıktı ve yan minderine oturttu, Mustafa Resit ile genç 7; v harriri Ahmet Mitat Ein MER) anlaştılar, Mustafa Kesit, Ahmet Mi- tat Efendiyi “Vakit” heyeti tahriri. yesine kabul etti. Bundan sonradır ki, Şahin oğlı ilip Efendiye vaziyet arzedildi. işte, Ahmet Mitat Efengi. nin Istanbul matbuat âlemie girmesi “öyle olmuştur, Mitat Efendi bundan sonra, Ebins- yut caddesinde “Kırkambar” mat- ömasını Açlı. “Tercümanıhakikai” gazetesini tesis ederek bütün devri Hamidice idare ve idame eyledi; yüz- lerce eser neşrederek okuma zevkdni aşılanıya çalıştı, Mustafa Reşit, Edirnelidir. Olün- “iye kadar bittabi Şeyhlilmatbunt olmak hakkını muhafaza etmistir. Fakat işin garibi orasıdır ki, Şeyhül. 7 matbuat olduğunu hayatında kendi bilmedi, hiçbir gün ondan bahsetme. di. Mustafa Reşidin hayatı hususiye . sine gelince: Onu şairi âzam Abdül. hak Hâmit Beyin gayrimatbu bir Amerika mektubunda sarfettiği; “Lamour et la benutö” (lüsün ve Aşk) tabiri izah eder, Mustafa Reşit gazeteciliği bırakıp maarif nezareti mektubi kalemine gesi rağ olduğu günden itibaren güzel çiğ. zel edebi kitaplar yazmıya basladı, Herbiri bir kitabe olmıya ii ; Li muslkisevenle. ri bestelediler. Güfteler güzel, beste, © pi Paşa kızı ve Mü- mür Nigârın anası saire derdi kiz Höğür Mipimi “a “ânım, bu Reşit, bu güzel emme Mustafa bu güzel yerini vasıl olup ta yazar?! Sa- Mustafa Keşit sohbette, cemiyette “aptal!” dı. Hususi haya. tında aptallığı bariz olan bir adamız Şir ve edep hayatımda Mustafa Re. işit kadar muvaffak olması görülmüş bir sey olmasa gerek, Ahmet Mitat Efendi | ü tf eşli adamdan m İliseleri vardır. Mademki kızlarımızı okutmak istiyoruz. Bizde mektep kıt- lığı mi var? Kızlarımızı Hiristiyan lelere hasretmiştir. Mesai saatleri odin lime / papaz gekteğierine göndermiyelim... alaka, “ic Ml nel düMleş) vjl, “Aptal Mustafa Reşit” hikâyesini de şaire Nigür Hanım merhum Süleyman © Nazife, F . dullah Cevdete e, px Aliye, Ab- Abdurrahman Adil EREN ir e vi

Bu sayıdan diğer sayfalar: