January 22, 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

January 22, 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kı, mi —— n.1i.d7 TAN Gündelik gazete © BAŞMUHARRIRI Ahmet Emin YALMAN 'TAN'ın hedefi: Haberde, fi- kirde, her şeyde temiz, dü- rüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmıya çalışmaktır. Arapça neşriyat ve radyo Biz de radyonun propaganda kuv vetini nihayet anladık, ve Sancak meselesi münasebetiyle Suriyelileri Fransız propağandasından kurtarırız ümidiyle radyoda o Arapça meşriyata başladık , Diğer taraftan Başvekil radyonun köylere kadar girebilmesi için kizim gelen tedbirleri alacağını tebşir etti, Herhangi bir ecnebi radyosunu Açtığınız zaman, orada muhtelif dil- lerde neşriyat yapıldığını görürsü -| nüz,, Berlin, Paris ve Roma bile İngilizce neşriyat yaparlar . Bu memleketler bu propagandaya görürlerse, biz fennin bu pro- Pazanda vasıtasından istifade etime- mekle büyük bir hata işlemişizdir. Arapça neşriyatın iyi netloe ver. diğini görüyoruz. Şimdi bu neşriyata bir de Fransız- ca veya İngilizce ilâvesini istiyoruz. Garp leme Türkiyeyi yalnız ala - turka mesikiyle tanıtmak büyük bir noksandır . Davamızı, ve inkılâbımızı Garp âle, mine duyurmak hususunda radyo - Bun hizmetinden müstağni olamayız. . Yeni kafa, eski kafa Ankarada beynelmilel bir kömür sergisi açılacak. İktısat Vekâletince, bir takım broşürler hazırlanmış - Dün bunlardan birini gördük, hay - ran olduk - İktmat Vekâletinde Avrupa kafası is ne Yapay) bir Avrupalı gibi yapıyorlar. Topla.| dıkları istatistikler, yaptıkları gra - fikler, çıkardıkları mecmus ve bro - şürler, hakikaten İnsanı hayrete dü. sürecek derecede mükemmeldir ve Avrupaidir . Birde bunlarm yanmda eski bi. rokrasi usulüne alışmış, eski kafalı idare mamurlarmı düşününüz. Biri hamle ile İleri atılmak isterken, eski bürokrasi onları gekip oyy İD Surla zenginle ME devrin bürokrasi zararlarını çekmiye Mecburuz » ile Roma mülâkatının heticesi Romada Musolini fe ml. Hâkatmım neticesi artık #nlaşılmış bu: kuruyor ; leke istiyor. ha gm nm yardımını temine Galon. yün Roma yiyaretinin o. fiş ii ; 1 İ Ecnebiler bizi merikalılar, Türki- yeyi romans diya» rı olarak tanırlar. Güneş batarken İstan- bulun siluetini (silhou ette) Beyoğlundaki oteli” nin penceresinden seyret miş, met- ropolün san'at ve mimari bakımın - dan malik olduğu sonsuz ha zinele- i ri görmüş olan seyyah, bu beldenin ihtişam ve güzel liği hakkında unutulmaz bir hatıra edinir. Şüphe yok ki, dünyada hiçbir şehir, seyyah için daha cazibeli veya zaman ve alğkasınm sarfi- na daha ziyade değer değildir. İstanbulun yalhız mazisile alâka- dar olan bir seyyahm, bu modern şehrin sakinlerini garip kılıklı ve tuhaf an'aneli bir ahali olarak gör mek, belki de hoşuna gider. Fa” kat bir millet, seyyahların keyfi için yaşamaz. Kuvvetli ve haya» tiyet dolu bir ırk, ecdağının geç- miş şan ve şerefinin bakıyelerile geçinerek mazisile iktifa edemez. Türk inkılâbının ateşli enerjisin- den sarih olarak çıkan ve Ame- rikalı için vazıh olan mana, Türk milletinin, herhangi bir müze mumyasının donmuş ve ölmüş ha“ yatma asla razı olmadığı ve ola mıyacağıdır. Türk inkdâbr, gerek Avrupada, gerekse Amerikada yanlış anlaşıl- mıştır. Zira Türkler, yaptıklarile o derecede meşguldürler ki evvel - ce başarmış oldukları şeyleri bil- KAMAN akk vE Gani ülkü mediler. Keza mkılâplarınm tari. hini de izaha lüzum görmediler. Meselâ bünun en bariz örneklerinden birini ele alalım: Kıyafetteki revolüsyoner değişik- lik, Türkiye dışında bem sıksık tesadüf olunan bem de lüzumun- dan fazla Saf olan bir zihniyetin mahsulü olarak yaşıyan bir kana- ate göre bütün Türklerin bol en- tarili ve kırmızı fesli tam şarklı- lar olarak yaşarken günün birin- de bu kiyafeti atıp damdan düşer gibi Avrupalı kıyafetini ve #erpu- Şunu giyerek birdenbire Avrupalı oldukları sanılır, Bundan daha az çocukça olmak la beraber daha doğru olmıyan İkinci bir telâkki de, şârklılıktan Barplılığa doğru geçişin istilzam ettiği zihniyet değişikliğinin böyle bir ün içerisinde husule gelemi- yeceği için fesin atılmasınm, an- cak sathi ve manasız bir Jestten ibaret olduğu merkezindeki kanâ- attir, H #lbuki işte bu tefsir ve izah tarzlarmın her ikisi de, hem tamamen yanlış, hem de Türkiye hakkında Amerikada faz la yayılmış bulunan bir cehaleti gösterir mahiyettedir. Bu izahla- rm herbiri, hiç te varit olmıyan vakılara istinat etmektedir. Nitekim fes atıldığı zaman zih- niyetin değişmesi, tabiatile, böy- le bugünden yarma olmadı, zira bu zihniyet esasen değişmiş bu- lunmaktaydı. Bu meseleye müte- allik olan kanun da, bir fantezi ol mayıp bilâkis parlâmentoda tam rey İttifakile kabul edilmiş bir ka- nundur, Bazı kimseler de: “Serpuş deği- şebilir; fakat onun altmdaki kafa değişmez.” şeklinde bir itiraz İle- ri sürdüler, Bu mülâhaza, haddi- zatinde doğru olabilir; bununla beraber hakikat şudur ki, fesin altmdaki kafa, daha bir asır ön- ce, yani hükümetin ve Türk ka- nunlarınm yeni bir organizasyona tâbi olmaları lüzumu mevzuubahs olduğu tarihlerde, değişmiye baş» lamıştı. Hattâ on dokuzuncu as- rın sanayi inkılâbımdan evvel bile e — ———— Roma ona yardım edecek, İspanyada Roman | Nasıl görüyorlar? YAZAN: Dr. Walter Wright y Amerikan Kız ve Robert Kollej Müdürü , d TAN İİ İİ ç . # 4 Doktor Wright senelerdenberi Türkiyede yaşı- 4 yan, bir Türk kadar türkçe konuşan, bizi iyi tanr * yan bir dosttur. İnkılâbımızı yakından takip et miş, ve Türkiyeyi bütün yabancılardan daha iyi ) tetkik etmiştir. Bu Türk #4 kiyeyi bir yabancının nasıl gördüğünü ve niçin 4 böyle gördüğünü anlatıyor. Bu bakımdan Doktor / Wrigbt'in bu yazısı bizi, * gözile anlatan bir ğ . e Türkiye Dr. Walter Wright münevver Türkler, gerbi Avrupa- nın bazı pratik ve tekniklerini al mak şaruretini daha o devirde duymuşlardı. Bu itibarla gerek in kıraz bulmakta olan bir saltana- tın, gerekse de cahil softa zümre- #inin temsil ettiği muhafazakârlık ve gerilikle mücadele etmek şar. tile bu münevverler, adeta ümit. siz şekilde harcanmış bulunan Oş- manlı İmparatorluğunu ihya et - mek için var kuvvetlerile çalış » mışlardır. A bdülhamidin fanatik tazyik- lerine rağmen yeni bir zihniyet ve yeni bir edebiyat doğ» du ve semeresini, 1908 ihtilâlinde verdi. Büyük Harp esnasında İ- dam hükmünü giymiş bulunan imparatorluğu kurtarmak Üzere yeni bir cehit daha yapıldı. Fakat 1018 den sonra Osmanlı halifeleri- nin ülkesi, paramparça oldu — ve emperyalist Avrupa devletlerinin eline düştü. Türk milleti de, işte bu enkaz arasından doğdu, Mağlüp, münkesir ve helâk ol- muş bir halde bulunan Türk küt lesi, harikulâde bir cesaret ve ka- biliyeti haiz bir “Lider, buldu. İstanbulun ve sahil memleketlerin gerek Müttefikler, gerekse Yunan- ar tarafından İşgal edilmiş bu lunduğu kara günler esnasında milletin müthiş hayatiyet kabili. | yalnız Kamâl Atatürk anla- dı, Bu itibarla o, kalbinen te- melli hissi olan ocak, aile ve yurt sevgisine bitap ederek her (eli kolu tutar Insanı silâh başma ça- ğırdr ve bunlardan bir ordu teşkil ederek istilâcıları o memleketinin topraklarından sürüp attı. Büyük Britanyanm, Fransanm, İtalyanm. Yunanistanm ve hattâ Müttefiklerin emri altında yalan- cı bir saltanat süren sözde padi- şahm muhalefetine rağmen Ata. türk, öyle bir askeri #aeleilae vr cuda getirmiye muvaffak oldu ki bu teşkilât, müsellâh bir milletin tA kendi öz varlığından ve bağrm- dan kopmuş olan bir kuvveti, O- nun iiçin bu kuvvet, yenilmeği, yendi, İşte bundan sonra da Atatürkün önderliği altında yürüyen Türk . , milleti, düşmanı denize döztü ve Türk Cümhuri , yetini (o kurdu. Askeri (o zaferi Tozandaki dip - lomatik (zafer takip etti. Cihan Har - binden mağlüp olarak — çikan devletler arasm da müzvkereli bir sulh akte . den verine det» He, Türkiye ol. du. Bu suretle gul tan ve saray ta. rafından ve Tirk milletine ra#men imza € d'lmis olan mü- levves Sevr mu pheesi, avea - ve veni Türk devletinin sahası ve bak , ları, Lozan mü. ahedesinin ka. bulü ile büyük devletler tarafından tamamen ta. minmiş oluyordu. Yanmış | ste bu, parlak, hattâ em - I salsiz bir o muzafferiyetti, Düşman püskürtülmüş, mili mi- sakm çizdiği hudutlar, elde edil. miş, bulunuyordu. Bununla be - raber memleket içinde yapılacak henüz pek çok işler vardı. Yeni Türkiye, bu yeni işlere koyuldu. Şimdi artık barişsal reform gintn, icabı halin en mücbir em- ri olmuştu. Bu jtibarla bu muaz- zam reform hareketi, yeni Türk- kiyenin en karakteristik ve mani- dar bir hiz ve kudretine mazhar oldu. Eski kanun kodları, Avru- panin en münevver ve en ileri mo- delleri üzerine müesses bulunan yeni kodlara yerlerini terkettiler. Hükümet, intihapla seçilmiş bir başkanla parlâmanter bir demok- rasiden müteşekkil olarak vücuda geldi: bununla beraber kabul edi- len formalite ve teamüller, o her- hangi bir ecnebi devletinkilerine göre körükörüne taklit edilmedi. Avrupanm siyasi teskilât husu - sundaki teçriibegile Türkiyenin İ- dare sahasmdaki görgüsünln zen ginliğini güzelce mezcedebilen ye- ni bir terkip husule geldi. Bütün bunlardan alınan netice İse, 0 ka- dar mükemmel oldu ki kendi hü- kümetlerinden o memnun olmıyan ve yenilik iştiyakları taşıyan, ye- mİ ve henüz belirmemiş ideallere doğru yürümele istiyen diğer mil etler, kendilerine Türkiyeden da- ha feyiz ve ilham verici bir örnek bulamazlar, Türkiyenin reformları biribiri » mİ takip etti, Hilâfet lâğvedildi. Al fabe, Arap harflerini bırakıp £0- netik bir lâtin alfabe seklini aldı; şöyle ki ümmi (illettrös) ler bile, eskisine nisbetle kıyas kabul et- miyecek kadar kısa bir zamanda okujup yazma (öğrendiler. Mil bir terbiye sistemi (teşekkül etti, Bütün memlekette binlerce mek» tep açıldı. Türkler, tik defa ola- rak kendi yüz yıllar görmüş olan şerefli mazilerini tanrmak fırsatı» 1 buldular, Ayni zamanda mem- leketin her tarafrnr sıkı bir demir yolu ağı ördü; bu suretle Türk tabif zenginlikleri, dostu Amerikalı, Tür- kendimiz izi bir yabancı TAİ İİ İİİ ünyası meydana çıkarılıp istifade edilir bir hale konulmıya başlandı. Elhasıl Türkiyenin modern bir devlet o- labilmesi için hiçbir cehit esirgen- medi, emleketin ekonomik İnkişa- biriydi; zira Türkiye, Avrupanın büyilk sinaf devletlerinin finans ve ticareti bakımından bu devlet- lerin bir tâbii halinde kalacak ol- saydı memleketin tam bir kültürel ve siyasi istiklâle kavuşması, İm- kânsızdı. Bu İtibarla milli ekonomi bakan- lığı tarafından itina ile hazırlan- mış olan bir sanayileşme progra mi ortaya konularak sebat (o ve intizamla tatbik olundu. “Bütün dünyanm İş âleminde tazyikini hissettiren ekonomik buhran İse, burada ancak memleketin inkişaf ve terakki seyrine sür'at katan bir faktör şeklinde müessir oldu. En son sistem makine ve teçhi - zatı haiz olup gene Türk olan personelin işlettiği yeni yeni fab- rikalar, memleketin şeker, cam, pamuklu mensucat ilâh... gibi bir- takım ihtiyaçlarına cevap vermek te olduğu gibi yirminci asrın me- deni hayatının istilizam ettiği da- ha birçok mevaddı temin etmek- tedir. Teknik idare hususunda duyular danışma ihtiyacı İse, İhmal edil mek şöyle dursun; bilâkis en mü- nasip şekilde - yani doğrudan doğruya ecnebi mütehassıslardan yardım İstemek tarzında - karşı- landı, Bu mütehassıslar da, mem- leketin tam bir endüstriyel kal - kınmasını kolliyan Türk plânmın Jeabma göre (o çalışmaktadırlar, Şöyle ki, bu kalkınma İşinin, ma- hiyeti itiberile, hic te ithal edilmiş bir mal olmıyacağı muhakkaktır, örülüyor ki yeni o 'Türkive Cilmhuriyeti siyasi sahada olduğu kadar ekonomik sahada da mütemadi herplerle dolu olduğu kadar refah ve kültürden urek bulunmuş olan istismarcı bir ida- renin hükmü altında geçmiş bir- kaç asrm yaptığı sararları oO©n makul ve en enerjik bir tarzda te- JAfi etmekle kalmıyor, ayni | 24- manda da dünya medeniyeti İçe- risinde hakiki bir hissesi olun Yep yeni bir kültürel sentez yaratıyor. Şimdi eğer Amerikalı; Türkiye- nin hakiki romansmı keşfetmek isterse - ki, o, bu romansı bir Av- rupalıdan daha Iyi duyabilir - mu- hakkak Ankaraya gitmelidir. O- rada, Anadolunun yüksek yaylâ- sında benim Amerikali yurttaşım, tıpkı kendi memleketine benziyen, kendi memleketinin eşi olan bir “Pionnler", bir mücahit ve me- deniyet öncüleri diyarı bulacak- tır. Pilhakika bu ülkede Ameri - kalınm kendi öz tarihinin heva- sını teşkil eden o cehitçi “plonni- er” nin asil ruh haleti yaşamakta» dır. Nitekim hiçbir Amerikalı daha birkaç yıl evvel ehemmiyet. #iz ve İkinci derecede bir vilâyet. ten başka bir şey olmıyan bir yer de bugün yepyeni bir hükümet merkezi yaratmış olanların azim cesaretini, geniş öngörüsünü ve ayni zamanda da pratik kabiliyet ve kudretini idrak etmekten do- Zan namütenahi hayranlık ve tak dir hissini bütün benliğinde duy- madan Ankaravı gezemez. Ankara, yeniden doğmuş ve di- rilmiş bir Türk milletinin. dün- yanın hir milletleri arasında yer almak azim ve iradesinden fışkır. mış olan yeni Türkiyenin sembo- lüdür, Burada bir mlzenin mari, dalasılalı ve nostaljik romansı de- Bil, ancak ve yalnız yaratıcı bir inkilâbm bakikf ve hayatiyet dolu rTomansı yaşıyor. re ARŞ SAMAN Kübik Politika Bu asrın politikası da, mimarisi gibi: Kübik! Tanrının günü, Milletler Cemiyeti müzakerelerinde, gazetelerin ciddi yan slitunlarında, yıllanmış muhafa- zakâr ajansların tebliğlerinde, kasar. Tanmış ve yahut ki heniz kabuk bağ. lamamış eski - yeni diplomatların a- gızlarmda ne acayip davalar, tabir. ler, maksatlar, İfadeler görüyor, du- yuyor ve seziyoruz! Mütecavizi tarif!, Buyurun işte!, Sana tokat atan mı mitecavizdir, ba- na yan bakan mı? Harfendazlık ede, ne mütecaviz denebilir mi?, Aylarca, en ağır başlı, okkalı devlet adamları bu davanm etrafında nefes tüketti « ler. Tıpkı, Rizeli Temelin sakal hikâ - yesi gibi ; Temelun sakali var midi, yoğ midi?,., Derken, bu bitti: — İtalyayı, Habeşistanı istilâdan vazgeçirmek İçin petrola ambargo komalı mı, komamalı mı? Tekerlemesi başladı... Bu da: “Şuduvarı badanalamalı mı, badanalamamalı mı? ve yahut ki: “Şu çubuğu imimelemeli mi, imi. melememeli mi?,, kabilinden bir eğ - lence oldu. Politikacılardan çoğunun buna dilleri dönmediğinden, vazgeçti. ler . Arkasından bir “silâharlanma, davası çıktı, Lâkin, az zamanda, mil. letler, silâhtan vazgeçemiyeceklerini idrak edinee, tabirin baş tarafı hüzfederek, işi sadece (sızlanma) ya döktüler . Simdi, bir de (karısmazlık) mese- lesi ortaya atıldı. Sanki, biribirini yiyen İspanyollarm dahili işlerin. karışmak asılmıs ta, buna karısma - mak için elbirliğiyle karar lâzımmış gibi... Çok sniritüri bir adam olan Bora. zan Tevfik bir hamal kavgası tasvir ederdi : İki taraf kavgaya tutusurlar, Lon- ca heyeti de: “Ayıralım mı? Ayırmı. Yalım mı?,, diye, busırada omza - kereye geçerler,. tam bir saat! Ba müddet zarfmda da kavga biter. ©- tan olur.. Lonca ağaları mağrur, or- taya çıkarlar; — Biz olmasaydık, uşaklar birbir. lerin! yiyecekti?., derler , A Kübik politikselar da kararlarını verinciye kadar, İspanyada iş olaca Kına varıyor. Ondan sonra, bakalım vine naler icat edilecek, neler işidece- İ let. E. Ekrem - TALU Demir yüzde 20 arttı Ithalâtın bir takım formalitelere ihtiyaç göstermesi yüzünden bâzı de» mir cinslerinin fiyatlarında mahsus bir yükseliş görülmektedir. Yükse. liş nisbeti yüzde 20 kadardır. Mas- mafih terflin beton ve bina piya salarında mevcut olduğu söyleniyor, Bu yükselişin daha ziyade demir ib. raç eden memleketlerde, bilhassa Al, manya, İngiltere, Amerika, Rusya ve Belçikada daha fazla hissolundu- İ ğu, buralarda harp levazımı imal * den fabrikaların demir (ihtiyacının arttığı kaydedilmektedir. Kâğıt fiyatları Diğer taraftan kâğıt fiyatları da yüzde kırk nisbetinde yükselmiştir. Bunun sebebi, Sellüboz fiyatının ar- tuşıdır. Son zamanlarda dünya piya. salarında harp levazımı mevaddı İp- Udalyesi fazla taleple karşılandığı i- çni fiyatlar yükselmiş, Selüloz da bu meyanda kıymetlenmiştir. Sellülozun geçirdiği bu tahavvil, dünya kâğıt pi- yasasma müessir olmuştur. İktisat Vekâleti, meseleyi takibe başlamış , tar, İspanya İle Klering Anlaşması Hükümetimizle İspanya hükümeti arasında klering anlaşması dahilinde yeni bir ithalât anlaşması yapılmış- tr. Soy adı Almıyi Dahiliye Vekâletinin yanl; göre - henüz soyadı almıyanlarm © listeleri hazırlanmıştır. Bunlar hakkımda ne Gİbİ bir karar verileceği belli değil. dir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: