24 Nisan 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

24 Nisan 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

temiz, dü- ? Sanda ki, kelimeler çocu - şekilde ay - hayretimizi sa iza. ! Mh Yurt Bilgisi dir. Anlıyarak O vakit an- bir sey öğ- vak rinlerinin kabul mücerret fikir. u anlamaklan de metbur. bu değildir. Çe - Şocuğu düşün - Li Wi i 14 Hemen Hüküm Vermeyiniz / YAZAN: AKA GÜNDÜZ ocukların iyi veya fena yaptıkları bir şeye hemen iyidir, veya fenadır diye hüküm vermeyiniz. Çocuğun d mağı nasıl kurulu bir fotoğraf makinesi ise kalbi de öyledir. Çocuk herşeyi unutabilir. Fakat çabuk verilmiş haksız hükümleri öm- rünün sonuna kadar unuamaz Size ilki hatıramı anlatayım: Selânikte kule kahvelerinde Faik Paşanm konağında kira ile oturu- yoruz. Barşımızda da Doktor Halim Bey adında kibar bir aile oturuyor. Halime adında beftim gibi beş yaşında bir kızı.var. Birkaç komşu çocuğu ile de arkadaşız. O gün toplanıp oynamak rası Halim Beylerin evin.” kutu çıkardı: İ de idi. Toplandık, oynuyoruz. Bir aralık Halimenin annesi küçük bir — Oynayınız, fakat yemeyiniz, dedi. K utunun içinden çikolâtaden yapılmış bir domino takımı Uzun zaman çikolâta taşlara diş atmadan oynadık. Bıktık, Ço- çıktı. cuklar bahçede başka oyuna daldılar. Ben dominoları toplayıp kutuya koydum ve Halimenin snnesine verdim. Halimenin annesi iki dakika gönra bahçeye çıktı. Çocukların yanında bana deği ki; — Iki dominoyu yemişsin! — Ben mi? Ben bir şey yemedim! — Öyle ise, çalmışsın! — Ben mi? Ben hırsız değilim! Halime de hırsız değil, bütlin çocuk. lar da! Kibar Hanımefendinin nedense (—— sertliği tutmuştu. Homurdandi ve çok hiddetli tartaklama ile üstümü başımı #radı, Tabii bir şey bulama dı. Ben ağlıyarak eve geldim, Beni hiç kimse susturamıyordu. — Ben hırsız değilim! Halime de hırsız değil, bütün çocuklar da!.. Diyor ve hlingürdemiye başlıyor dum. A ti. Halimenin annesi kibar Hanımefendi bize geldi. Eksik olan taşları bulduğunu Söyledi. Meğer oynarken iki minderin arasına dü. şürmüşüz. Beni okşamak, aşağı yukarı tar. ziyo vermek istedi. Kaçtım, birde, | ha ne o eve gittim, ne de o evin içindekilenden birisinin yüzüne bak tam, Eğer annem sağ olsaydı Kibar Halim Beyefendinin Hanrmefendi - sinin yuvasını yapardı. Fakat ök - süzdüm, kimsem yoktu. Aradan seneler, seneler ve sene. ler geçti. Bir gün Kızıltoprağın bir salo . nunda pek kibar, güzel ve genç bi; Hanımefendi ile tanıştım. Konuş - ma arasında bu Hanimm, Halim Beyin toronu olduğunu, beş ve üç yaşlarında iki çocuğu bulunduğu . nu öğrendim. Hemen kalktım, Her. | kese selâm verdim. Hallm Beyin i ki çocuklu turonunun suratıma bile bakmadan çıktım gittim!, : Sonra hesaplayınca nefretimin kırk yaşmda olduğunu anladım, 4 kinci hatıram: İ Bu vak'adan iki sene sen ra idi. Serezin meşhur incili mek. tebine gidiyordum. Babam ber gün kırk para verirdi. Uveyanam yir. | mi parasını elimden alırdı. Dayak korkusundan ses çıkarmazdım. Bir gür mektebe biraz geç kal. dım, Pabuçlarımı çıkarıp pabuçlu- ğa braktım, Merdivenden çikârken aklıma geldi ki divitimde mürek . kep yok, Merdivenin yanındaki — ayni zamanda öteberi satan — bevvabım odasına girdim. Bevvap yoktu' Mürekkep şişesi orada idi. Beş paralık mürekkep bir divi- ti doldururdu. Divitime mürekkep koydum, ve şişenin yanına on para bıraktım. Tam döneceğim #irada bir el kulağıma yapıstı. Can acem. dan haykırdım. oBevvaptı. Bir söz söylememe meydan vermede beni mektebin en sert muallimi o - Tan çifte gözlüklü Hafız Raşit Efen dinin karşısma dikti ve mürekkep galarken yakaladığmı söyledi. Ha- fız Raşit Efendi sorguya lüzum gör meden elli çocuğun içinde iki avu- cuma beşer değnek vurdu. PEŞ 5 Pera pe lp e Al AL AŞ İRİ erime üdük çalmca bahçeye çıktık. TAN ! iki Çocukluk Hatırası SPARE ALSEL İİ İİ & biyesinde Çocuk, oyuncakla büyür, Annenin ve babanın çocuk ter- A İN Nİ # başlıca vazifelerinden biri de çocuklarına, terbi- 4 & ye edici oyuncaklar vermektir, Eyüp oyuncakları devri çok» İ © tan geçmiştir. Oyuncağı terbiye mütehassisı bulur, fabrika k yapar. A A Aİ Çocuklar Bizi Nasıl Güldürüyor ? Kardeşimin 4 ya nda hir kızı var. , wr, kucağıma atı - ır. Öper, okşar. 8ir gün sordum: — Akgül benli ne kadar seversin? — Çok. — Ne kadar çok? — Sokakların tavanı kadar. Nişantaş: Mustafa *. Çocuk bahçesin- 'e ayni yaşta üç ız çocuğu müna - aşa o ediyorlardı. fünakaşa ettikleri vevzu da bangisi- in daha ağır oldu Zu idi. Üçü de &- tekilerden ağır olduğunu iddia e- diyordu. İçlerinden bir tanesi bir an sor- du: — Çocuklar sizin bademcikleri. ———— eve geldi, babama özür diledi, On parayı şişenin yanmda bulmuş, beş parasmı geri getirmiş, Ben de mek- tebe gitmeli imişm. Babam bevvabt bir iyice dövebilirdi. Fakat babanı o kadar kibar adam olmadığı için sadece: — Çocuğu yeni açılan idadi mek tebine vereceğim, Kusura bakma - Yınız, dedi, Aradan seneler, seneler ve san&- ler geçti. Ne bavvabin torununa, ne Raşit Hocanm torununun toru - rüna-rastlamadım. Fakat bir gün ananesever bir do$ . tuma rastladım. Bana yana yakıla eski divitlerin, lifli hokkalarn, rihin, kara mürekkebin kalmadığını; ye- rine demir kalemlerin ve renkli mü rekkeplerin çıtkığını anlatıp durun ca gözlerim parladı. Içimde nefret karışık bir sevinç ve sevinç karışık bir nefret duydum, Hemen koştum, ilk gördüğüm kağıtçı dükkünmdan belki yirmi şişe mavi mürekkep al- dır ve ilk karşılaştığım bir ma - halle mektebine girdim. — Muallim Bey! Dedim. Bu mürek kepleri mektebinizin fakir ve öksüz çocuklarma hediye ediyorum. Şimdi ne vakit ve nereden mü - rekkep alsam satıcıya sorarım: — Bu mürekkep sonradan kara- rr mı? & Bu Fıkraları Çocuklar Yazıyor niz &lındı mi? İkisi birden cevap verdiler; — Alındı. — Öyleyse benimkiler almmadı, Ben sizden ağırım, dedi, Moda: Şiiltüfe Li Hikmet mektebe yeni başlamıştı. Bir gün baktım kalemle O masanm İzerine © resimler £ yapıyordu. — Hikmet, de dim, niçin masanı kirletiyorsun? Ben size gelsem de masanız üzerine böyle resimler yapsam annen bana ne derdi? - — Siz gidinceye kadar demezdi, > vie Beyoğlu: Muallâ * Çocuk bir ar. kadaşı ile oynu- yordu. Babası oğlunun yüzü « gülümsi yerek geçip git- ti, İki gocuk ar kadaş konuştu- — Annemin kocası! Aksaray: Nebahat Li Çocuk bütün Bir aralık annesi çocuğunu yokla- mak için yatak odasına girmiş, ç0- cuğun ayaklarmı yastığa dayaya- rak uyuduğunu görmüş, hayret et- Çocuk anlattı: — Ne yapalım anneciğim! A- yaklarım yoruldu, ben de ofİları dinlendiriyorüm! Başım yorgun de- gin Bebek: Zühtü . Deniz kenarm da oynuyorlar- dı. Küçük çocuk kardeşini elin- den çekerek bir bayanı gösterdi ve: — Görmüyor musun? dedi. Fakat kardeşi bir şey anlayama- mıştı ve çocuk anlattı; — Bu bayan tırnaklarına dudak boyası sürmüş! Cağaloğlu: Kurman » Çocuk ayna- nın önüne keçip gözlerini yum » muştu. Babası sordu: — Ne yapı. yorsun kızım? — Uyudağum zaman neye benzediğime bakıyo- rum! Üsküdar: Nebile * Çocuk, yağ - murlu bir gün- de tavşan me- vaklısr olan am- casınm hediye ettiği o tavşan kürkünü giy - mek istemişti. Annesi; — Kürkün yağmurdan bozulur, Muşambanı al, dedi, çocuk İtiraz etti: — Fakat amcamın tavşanları yağ murlü havalarda muşamba ile do- laşmıyorlar. Topkapı : Müyesser Evde radyo 5 GUNUN FIKRAS Halkevi ve Klüp Bir şehirde, bir vali Malkevinin şebbüsiyle bir klüp açtırmış. Bu k bün açılma merasiminde o şehrin | | isi “halk, Iktisadi ve siyasi bakım) dan hattâ fikir ayrılıkları dolayısl, bir takım zümrelere ayrılır. Bunla da ayrı ayrı toplantı yerleri olur, ( nun İçin biz de düşündük, yüksek s viyeli Insanlar için böyle bir klüp 1 tik.,, demiş. Buna içerliyen bir k bana soruyor: “Hükümetin salâhiy tar adamlarının ağziyle zaman zem Türkiye halkı arasında ayrilik, gay ık olmadığını söylemelerine rağm bükümetin diğer bir mümessili Tü kiye halkını biribirinden ayırıyor,, yor. . Klüp, her memlekette muayy mesleki zümrelerin fikri mahiyet veya yüksek maişet Otarzma sal kimselerin eğlenmek maksadiyle t kil ettikleri hususi bir müessesel Burada valinin dediği gibi “yüks seviyeli Insanlar, değil, en cahilind en yükseğe kadar herkes bulun Yeter ki klülbün yüksek Heretlerini deyobilsin.. Klüp, bizim memlekel bir eğlence ve kumar yeri olmakt öteye geçmemiştir. Her memlekel de böyledir, Mesleki klüpler vardır bunlar fikri mahiyeti haiz oldukl için lüzumlu müesseselerdir. . Halkevi, geniş halk kütlelerini | | araya toplıyan, bunlara içrimsi, türel menfaatler temin eden içtin bir müessesedir, Gayesi, cins, me hep, tayin etmeksizin, halkı yükse mek, halka sıhhi, içtimai, fikri inki imkânlarını hazırlamaktır, Klüp | susi, Halkevi içtimai.. mahiyet iti) İriyle biribirimden ayrı iki müesses İdir. İşte benim karll şaşırtan bu k bü Halkevinin açmasıdır. Halkevin halkım arasmdan bir kısmını “yüks seviyeli insanlar,, diye seçip bunla ayrı bir klüp açması doğru değild Halkevlerinin istihdaf ettiği mâns kaybettirir. ADSIZ YAZICI İ Okuyucu İ Mektubu Bir Teneke Tomruk Suyu Çamlıcalı okuyucularımızdan Hikmet bize gönderdiği mektup şunları yazıyor: “— Geçen gün Tomruk suyuna g tim. Su, tanınmış, kıymetli bir su dur. Son zamanlarda güzel bir hazı yapılmıştır. Su başmda nöbet bek lenmiyor. Ancak, su bedeli — olara beher teneke su için dört kuruş, b eşek yükü su için 16 kuruş aliniyo Diğer kaynak sularmda her bir ten ke için 41 kuruş alındığı halde Tor ruk suyu sahipli olduğu için 4 ku ruş istenmektedir, j Bana kalırsa, bu paralar, bir tene ke için çoktur. Hiç değilse, ötekileri yarı bedeli kadar para almmalıdır Bundan bâşkü bu suya gelen yol lar da pek bozuktur. Millet parkını, sol tarafından geçen yolda yörünge nin imkânı yoktur, Zavallı sucuların bu kadar me şekkatla taşıdıkları Tomruk suyu dı ha ucuza satılamaz mı? Kaymakamlığın ber halde müsai bir formül bulacağını ümuyorum.,, * Mahalle Aralarında Sürüler Bostancıda Yeni mahallede Nazm: Günuçar yazıyor; . “— Bon bir iki ay içinde Bostancı, dr umumi caddelerde ve mahalle a ralarmds koyun, sığır sürülerine te, sadüf ediliyor. Sürüler, sokak üzerin de rastladıkları bütün bahçelere gir- mekte ve heniiz yeşermekte olan ver leri harap etmektedir. Bundan başka, (omahalle arala - rında bu hayvanlarm pislikleri yol - ları geçilmez bir hale getiriyor, U. mumi sihhate uygun olmıyan, Bos - ek be.

Bu sayıdan diğer sayfalar: