5 Haziran 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

5 Haziran 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 5.6.07 B“ kayaların altında bir ni dağ daha vardır. Onu da devirdikten sonra karşını- Za büyük bir demir kapı çıka- cak. Kilitlidir. Usuliyle açmak mn... Demir kapının arka- sında içiçe üç kapıdaha gö- receksiniz, Sonuncusunun ki- lidi afsunludur. Bu cihanda © kilidi benden başka açacak kimse yoktur, En içerideki odanm tavanı, duvarları ve zemini inciler, el- maslar, cevahirlerle bezenmiş- tir. Girince sağ duvarda Haz- Yeti Ali'nin kılıcı meşhur Zül- » yanında Dara'nın altı- Patları asılıdır. Odanın orta- sında da "Lâhdi İskender. “durur, İstanbul müzesindeki, bu lâhdin taklididir. Tam me- Barın üstünde bir kitap durur, *te bana o kitap lâzım... Öbür I sizin olsun.,, Ş nik mübadillerinden Ali Rıza, sözlerini bitirince, et- Tafna bir göz attı, Çoluk çocuk, ihtiyar, genç, kw in, erkek bir halka çevirmişler, el Tay, inciden, Hazreti Aliden iu <derden bahseden bu orta boy- h im akla güç sığan, fakat İase hoş gelen hi, kâyelerini — dinli. Yorlar, Riranım hikâyele. meşguldür. Ha m karşı. ma dağ, yirmi EÜndenberi ça. a kazma yıkılıyor. ler çalıştır. ve Toplanan me i halka izahat veriliyor. mey İağIn içinde - Ali Rızadan veni - 24.000.000.000 altın ira İm Bu rakamı ben buraya nak- en bir titreme geçiriyorum, Ağzım, ne de kalemim bu raka- ünde bir kere daha söyle - Tye yazmamıştır. Tabii bir daha çıkmadıkça yazmı. aXat, bu zat, “yirmi dört mil 1 0 kadar tabii söylüyor ki; la g iYacağınız geliyor ve merak» ine hikâyesini dinliyorsunuz. Ay Ali Rıza, cidden misafir- perver ve mlitevazi bir zat- fiy, Bdisine sual sorulmasına, bu kafasına neden estiğini öğ- X istiyenlere kızar. Fakat bu in cevabımı vermekten de duyar, Bir kere söze başlamıya dah,» Susturmak güç, gülmemek Rüçtür. Ben orada iken, me- Faklılardan, birkaçı sordu: , O Defineyi nereden keşfettiniz? > İç kapının anahtarı yanmızda >— Bahsetti ler Yazı, absettiğiniz. kitapta mele iaiyy &meğinize karşılık hiç para Musunuz? tün bu sualleri soğukkanlılık İsyan define arayıcısı, sual yayaların mesleğini öğrenmeden ce Vermiyor, Meğer Ankarada ne ei Ne asarıatika meraklısı var- Verdi, m az on kişi gu türlü cevap Yan. Ben Asarı atika mütehassıs. 2g Eski eserleri severim de... rin Asarı atikaya da A Iyım.. Vesaire vesaire, pm benim mesleğim ne oldu? işlindilm. Daha evvelden tec- sahibi olmuştum, Gazeteci ol- Rna Söyliyen bir arkadaşa Ali m Pek İYi cevap vermemiş. O- duy, © tülebeliği en münasip bul. je kakıla definecinin ya, mma sokulabilmiştim. Ali m leşi bir köşede, ki. aid a iskemleye kurulmuş. dönüygç Perde çavuşu ferıl fırıl * Sanına kimseyi yaklaş - Hey kay ak yapanları, is - Bariıyo, <lkışanları fena halde &- i Bir aralık Ayı Rızanm bana bak- seettim, Fırsat bu fırsat < çş Süali yapıştırdım : Efendim, bu define, kimin za.' Hafriyat yerinde geceli, gündüzlü bir çalışma var 4 MİLYAR ALTINLIK İR DEFİNE Ankarada Bu Hazinenin İzi Aranıyor YAZAN: Kemal Zeki )eaaeeeeereeaseser 4 y ve i > Bu muazzam serveti meydana çıkarmak hulyası ile araştırma- lara girişen B. Ali Rıza manından kalmadır, dersiniz? Dik dik bakmağa başladı: “şen de kim oluyorsun” der gibi; — Sen necisin? dedi. — Talebeyim, dedim, fakat çok meraklıyımdır böyle şeylere. Azarlanmak, kovulmak korkusi » le bir an helecan geçirdim. Fakat mütecessis bir talebeyi tatmin et- mekten zevk alan Ali Rıza beni çok bekletmedi: — Hazine, dedi, Büyük Tokya - nus devletine aittir. Dünyanm her tarafında bu gibi defineler vardır. Şarktan Garbe kadar bütün dün- yaya hâkim olan eski milletler, me selâ, Iskender, Hazreti Sultan Sü- leyman, mali Karun, Cineviğler, Tokyanus devleti hükümdarları ser vetlerini böylece gömerlerdi. Eğer evlâtları hazineyi bulahilirse ne â- lâ, bulamazsa, kaybolmasını ister- lerdi. — Peki bu hükümdarlar 24 mil. yar altın lirayı nasıl bulmuşlar? — Ha, bak, bunlar ilmi kimyaya vakıftırlar. Demir, kurşun ve ba- kırı eritir, içine başka maden katar ve halis 24 âyar altın elde ederler. di. Definenin mahiyeti hakkında e - pey malümat sahibi olmuştum. Şim dı bunun kendisine nasıl malüm oL duğunu öğrenmek (lâzımdır, — Peki size hasil mmalüm oldu, bu define, dedim. — Bu iş batmidir, dedi, Ulu orta beşer zekâsı buna varamaz. Kalbi- me rumuzat doğdu. Önüme bir kuv vet düştü; geldim, burayı buldum. Maliye Vekâletine bir istida ver - dim. Define arayacağım dedim. İs- tidama, ne olur, ne olmaz diye faz- la malümat koymamıştım. Evrakım Vilâyete geldi, Belediyeden dört İş- çi, ve gördüğünüz bu kazma, kürek leri verdiler. Bu amelen'u yevmiye- 8i 400 lirayı doldurunca iş bitecek. B u sırada kalabalığın arasm- da bir kaynaşma oldu, Öne geçmek istiyenler itişip kakışmağa başladılar. Perde çavuşu derhal mü dahale etti: — Çekilin yahu, ne var, rahat bi. rakım Ali Rıza Beyi... , Bay Ali Rıza, gider ayak, beni definenin açılacağı gün için davet “ti: “İki aya kadar işler bitecek, de- fineyi çıkaracağız, O gün buyurun. Sizi de beklerim. Yalnız, polis, ja0- Halkın yağma etmesinden korka - | Zilede Yeni Tayinler Zile, (TAN) — İlçemiz kaymakam vekâletine Tokat mektupçusu Sadul - lah tayin edilmiş ve buraya gelip İS€ | başlamıştır. Bay Sadettin, köylülerin dertlerini ve isteklerini dinlemek Üze- Te köylere gitmiştir. * Asikere giden tapu memuru Ni - Yazinin yerine vekâleten Niksar tapu kâtibi Rükneddin gelmiştir. Tapu kâ tipliğine de orta okul mezunu Mithat Güngör atanmıştır. Emirdağda Yoksul Çocuklara Yardım Emirdağ, (TAN) — Esirgeme Ku- rumu bura şubesi bu sene 75 yoksul çocuğu tepeden tırnağı giydirmiştir. Gönderdiğim resim, sevindirilen yav- ruları bir arada göstermektedir. darma, asker de getirmek İÂZM. | yaaa. Korfo adasına kadar DENİZCİLERLE BASBAS SİLAH PAT Karadağ Prensi, Gelişini Haber Vermek İçin Vapurdan Ateş Etmişti pi hem kısa, hem ba- sitti: Büyük bir şehrin dalga kıranına dalgaların çarpması ve yelkenlerini is- tinga etmiş bir yelkenlinin mendirekten içeri girişi! İşte hepsi bu kadar! Fakat, biz bu basit filmi, beyaz perde üze- rinde, ne tatlı bir heyecanla seyretmiştik. Vapura meşhur hokkabaz Bertrand'ı da getirmişlerdi. Bu adam da, gözleri bağlı olduğu halde, ambar üzerine çizilmiş tebeşir çizgisine hiç basmadan dakikalarca dolaştı. Ve daha buna benzer, benze. mez birçok hünerler yaptı. Karadağ Prensinin mihmandar « lart arasında bir Hacı Rifat Paşa vardı, Bu Paşa, o kadar şişmandı ki, üç kişinin ferah ferah sığacağı geniş koltuğunda bile, yatar gibi o- turmadıkça rahat edemezdi. Yürü- mesi icap ettiği zaman, Iki adam, kollarıma girer, arkadan da birisi tutarak, “heyamola” ile adım atti- rırlardı. Güvertedeki koltuğundan, pek nadir ayrılan bu şişman paşa, yemeğini kendi yiyemediği için iki Arap hizmetçisi zavallıyı çocuk gi- İ &bi beslerlerdi, Biri, tepsiyi önüne getirir, öteki de çatalmı lokmala- râ batırarak ağzma verirdi, acı Rifat Paşa; bu yağlı göv desine bakmadan, önüne ge lene kafa tutar, çalım satardı, Ba- na bile birkaç defa çıkışmak iste- di. Birincisinde aldırmadım. Fa - kat, çıkışmaların arkası gelmediği. ni görünce, geminin süvarisi Bah- riye Nazırı Hüsnü Paşanın oğlu Rüştü Beye şikâyet ettim. Rüştü Bey; o devirde çok iyi yetişmiş bir denizcimizdi. Kendi gemisinde çalı- $an arkadaşlarını sonuna kadar hi- maye etmekten çekinmezdi. Hacı Rifat Paşanın bana yaptığı müüme leye fena halde kızdı: — Söyle ona, Prensin uşağı ol - duğunu unutmasn!,, dedi, Ertesi günü, şişman Abdülhamit Paşanm koltuğu, güverte üzerinde görünmez oldu. Çünkü Rüştü Bey, bir emirle, Hac: Rifat Paşanın kol- tuğunu kamarasına naklettirmişti. V apur, yoluna devam ederek, hareketimizin ikinci günü Pireye vardık. Yunan Prensleri, Karadağlı misafiri vapura girerek deniz sakindi. Bu adayı geçtikten sonra, şiddetli bir meltem rüzgâr! çikarak gemiyi sallamıya başladı. Fakat, bizce ası) şaşılacak nokta gü idi ki, iki günden fazla süren seyahatimiz esnasında gemide en ufak bir Arıza bile olmumıştu Bu kadar acele tamir edilen makinele- rin, ansızın durmak ihtimali ile en- dişe içindeydik, Fakat çıt bile ol - madı, Yalnız fırtına şiddetini arttı- rıyordu, Prens ve Prensesi deniz tuttu, Ikisi için de ayrı birer salm- cak yapıp içlerine yatırdık. driyatiğe yaklaşırken, hava biraz yatıştı, Karadağ sahil lerinin fenerleri uzaktan görünü - yordu. Doğruca, Bar limanına gi- rip demirliyecektik. Fakat, limana henüz girmeden, vapurda, müthiş bir tabanca sesi duyuldu. Herkes, telâş içinde tabancayı kimin atti- ğını biribirlerine soruyorlardı. Bir az sonra, iş anlaşıldı: Gemi Bari li- manına yaklaştığı sırada Karadağ Prehsi, kemerinden bir büyük ta- fs ER Rella ... j Yazan: i Salâhaddin Güngör ; aaa bahca çikararak Alabanda köşkü - nin penceresinden, denize doğru al tı €l ateş etmiş. Fildişi saplı büyük Karadağ tabancasının gümbür güm bür patlayışı ortalığı allak bullak Hele, Prensin bu sırada, te sadüfen yanında duran Dr. İsak Pa LADI şa, yerinden bir zıplayış zıplamış- tı ki, adamcağızı, korkudan öldü #anmışlar, Neyse, mesele anlaşıla rak sinirler yatıştı. rensin, tabanca atışı bir nii- mayiş yapmak maksadım. dan ileri gelmiyordu. Nitekim, Ni- kola, bunun sebebini birkaç kelime ile izah etmiş , — Memlekete yaklaşmakta oldu- ğumu haber verdim! demişti, Vâkıa, tabanca atıldıktan biraz sonra; Bar lima . nmda hissedilir bir faaliyet başlamış tr. Denize, indiri. len büyük flika ile Prens, Bar lima. nına kadar uğur. ladık. Prens te, ertesi günü, gere. fimize Bar kasa, basmda bir ziyafet Pişmiş kuzu ve pey nirden İbaretti. Dö nüştede Karadağ mahsullerinden bir hayli nar ve ayva hediye ettiler, Prense veda eda. rek, Karadağdan ayrıldık. Süvari ile ikinel süvariye bir de mihmandarlata, Pren - tarafmdan nişanlar verilmişti. Bize de vereceklerdi. Fakat, gemide bulunan Turhan Paşa: “Karadağlılar, o fakir mil. lettir.,, diyerek bizim adımızı liste- den çıkartmış. Dönüş, çok eğlence li oldu. Prensten kalan yiyecek ve * içecekler o kedar boldu ki yolun nasıl geçtiğini anlamadık. Muzike» çaldırarak; sazları » tıngırdatarak, var patı çal oynasın güle eğle ne geldik. Ne yazık ki, yenmiyen kuzularm bir kısmını denize dölk- meğe mecbur olmuştuk.,, belerini Porapalı satılır, hazırdır. sami yoktur. Har nevi bahçe has yaratımı ve nebatat sür- öldüren tozdur. kaplar o derununda Ve daima kullanılmağa Aynen satın alıncak ak» Haşarat için öldürücü, ve nebatlar için zararsızdır. Zehiri değildir. Pratik ve essirdir. Uma dapasu : 4. Kresyin, İstankul, Gelata, Vayvada Mam makineleri Konya. Niğde, Afyonka rahisar Vilâyetleri umumi acentalığı » Ve ZENİT SEPARA - V 4 TÖRLERİ Türkiye genel satış deposu ve her nevi alâtı ziraiye depoziteri: TÜRK ZİRAAT Kol. Şti. Tünel Cad. 83, Galata, Tel: Özinan Telefon: 41088, şubeleri: İstanbul. Tel: 21850, Çumra: Telgraf: Kumrulu ZENİT Asri süt makineleri hiç bir makineyi ken dine rakip görmiyen müstesna bir SEPA. RATÖR'dür. İyi istihsal ve bol randıman, ancak 20 sene garantili kırılmaz cam müg'irell ZENİT'le kabildir. Çünkü : j Tekniğin bir şaheseri olan ZENİF dalma ZENİT'tir. ğ İlk eksiltmesi feshedilen ve muhammen bedeli (42,000) lira olan 100 ton renkli veya beyaz üstüpü 21/8/1937 Pazartesi günü saat 15 de yeni. den kapalı zarf usulü ile Ankarada idare Binasında satın alınacaktır. Bu işe girmek isteyenlerin (3150) liralık muvakkat teminat ile kanunım tayin ettiği vesikaları, resmi gazetenin 7/5/1937 gün ve 3207 No. lu nüs- basında intişar etmiş olan atlimatname dairesinde Nafia Vekâletinden a» | Immış müteahhitlik vesikası ve tekliflerini ayn! gün saat 14 de kadar ko- misyon Relsliğine vermeleri lâzımdır. Şartnameler 210 kuruş mukabilinde Ankarada, Izmir, Haydarpaşa ve Adana veznelerinden satılmaktadır. (3149) i

Bu sayıdan diğer sayfalar: