27 Temmuz 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

27 Temmuz 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ir Tor TAN Sündeliç Gazete BAŞMUHARRIRI T Emin YALMAN iri hedefi: Haberde, fi- Tüst, her şeyde temiz, *amimi olmak, kariin 9. i Müdahale Komi Nana harbin sirayetine mâni tuğ, yor. Fakat İngilterenin) Da bu m Alman ve Halyanlara rmaktan başka bir me-| İş çrmemiştir. Tagiltere hâlâ harp-| Mig »yor. Zaten İngiliz Hariciye Mg hir. Eden son günlerde irat Miki, tuktaz “Harp, zararlı bir Yü daha yararlıdır, yolunda hir di etini, yani İngiltere sul- | © İÇİN bazı fedakârlıkları Ülyeşiktan çekinmemektedir. im- Saya Pa Zihniyeti Almanya ile 1- ret vermekte ve onları m Vâkiler ihdasına sevketmektedir. “ayi vâki nihayete kabul edilim-. Almanya ve Malya bu yoldan vaz- Yeveklerilir. yn, İogilterenin istediği şey, m gönüllülerin çekilmesin- taya vettir. Pakat Almanya ve &- Ma razi olmamışlardır ve olmu Bu sebeple ademi müda- poli Ispanya, işinin. haline “wp, Sarkin harp yeniden başla ay yor, Çinliler Japonlarin an- Yorta, g "iretile vakit kazanmak isti. Çünküi hazırlıkları henüz ta- | Mina, Çini ç nt. Bir iki senelik bir r için büyük bir kazanç- tina buu anlamış olsa gerek- | Ketiyi gı defa başladıkları ileri hare» | Zata rmak istemiyorlar. Meri, Saponyada asker tarafı, hü- Miy, , Musuna rağmen Pekine gir- | iü, star vermişlerdi. Bu suretle hareket taş Yalama, n ti yeniden başla- an Saten kıyılermdan ates ala- barut fıçtsı halindedir. Hi ta-) Slav harp kıvıfemlarının sa- Te değidir her halde fali ha- | Y Kiler evlerinde © kilerleri| kışlık sahirelerini yaz- » turşusunu kurar, reçeli- b ii. Hatta ! taş Sürüm, İrzmm, ununu, Nm da bok Bakin çi ip. Oy erimlzde kiler. kalma- ütü ita halli aileler bile yaz kaş Myory, Yaçlarını bakaldan tedarik Mt ii Ba suretle hayat ve mal iki ileriyi 1 Pahalılaşyor. Yerii mah leri erine Ayrupanm konser- irliyor, Tai türlü ziyan edir | - sart, görebilirsiniz. Bu- | MİR, ya Sart evde kiler, ihdas et-| ©5kl ananeyi bozmaymız. | ii İ TAN Mekteplerde içtimai havayı yenilemek MERE Dara M ekteplerde tedrisatın ve terbiye işlerinin iyi ya- pılması hususunda idarecile- rin, bilhassa mektep direktör- lerinin mühim rolü olduğu aşikârdır. Bir terbiye müessesesinin başında çalışacak bir şahsın, herhangi bir organizasyonun şefi olan kimsede bulunan va- sıflardan daha Fazla ve başka türlü vasıfları bulunması icap eder, Biz idareci unsurların çalısma. larını ve vaziyetlerini tetkik ettik, Bu mesele hakkmdaki müşahede lerimizin bir kısmını ve vardığımız neticelerin bazılarını o kâydediyo- ruz Hususi bir mektebin müdürü 0- lan bir zat, bir gün dersinde vazi- fesini yapmıyan bir talebeyi kür- süye çağırıyor, diyor ki; — Bak gu pencereden tabiatin güzelliklerine! Bir kere de kendi. ne bak behey sefil! Bu zat, birçok kimselere göre, gayet oloriteli ve çok İyi bir mü- dürdür! Bu çeşit müameleler ve hakaretler sik sık vukubulur. Bir çok müdür muavinleri Vardır ki, onlar şiddet, hiddet, kabalık ve ha. kâret vasıtasile mektepte sükfne- $i ve intizamı temin ederler, izin vermemek suretiyle cezalandırır. lar, talebeyi idare hususunda aç. zi olan birtakım müdürle ve mü. dür musvinleri, musyyen talebele. re karşı âdeta sabit bir Şekil alan fena bir fikir beslerler, onlara ar. tik hiç itimat Oetmeder, Bu gocuklar da büyükleri nezdinde iti. barlarının kalmadığını ve vaziyeti dlizeltemiyeceklerine kanaat getire- rek, gittikçe daha fenslaşmıya, piş. kin olmıya gayret ederler; yahut müteessir, beğbin olurlar, azı muallimler kendilerini B saydiramazlar; derslerinde süküneti ve intizamı temin ede. mezler, Telebeyi 8k sık mektep müdürüne ve dahâ sonra inzibat meelisine şikâyet ederler. İnzibat meclisindeki bu davada muallim, haksı? dahi olsa haklı, talebe hak Ir da olsa haksız çıkarılır. Bu gibi vakalar az değildir. Birçok mektep İnüdürlerinden mwalliniler hakkın. da şikâyetler dinliyoruz. Hocaların idaresizlikleri yüzünden müşkül va ziyetler hâsıl olduğunu, hattâ mek. tep idaresinin işini de güçleştirdi. ğini vakit vakit işitiyoruz. Bu kabil vaziyetlerde mektep müdürlerinin bazan “vaziyeti idare etmek zaru- retinden” talebeye “muâllimin hak 1" olduğunu söylediklerini biliyo. ruz! Böylece çöcuk dahs mektepte iken haksızlığa maruz kalmayı, hakarzirk karşında susmayı, ada 1e£ denilen bir seyin düriyada mev- cut olmadığı ameli misallerle öğ- reniyor! Çocuk bir taraftan, mek- tebin bu bozuk sosyal havasında çirkin hâdiseleri yaşıyor; diğer ta- raftan, kendisine yurt bilgisi veya içtimaiyat derslerinde haktan, ka- nun karşısında müsavattan, de e ıster - YAZAN: MÜNÜR RAŞİT ÖYMEN Muharrire göre: Bazı mekteplerde Müdürler, muallimler, tale- beye karşı çok haşin ve korkutucu davranıyorlar. Bu vaziyette çocuklar korkak ve miskin ruhlu oluyorlar. Böyle çocuklarda iz- zeti nefis ve şahsiyet inkişaf edemez. Ve böyle talebelerle mu- allim arasında karşılıklı hürmet ve sevgi duygusu pek az görülür. , , / / , ; j De e germ Se vyet Rusya çocuk tahsil ve terbiyesinin neticeleri, tatbikat sc'ras.nda verimli oluyor: Genç mektepliler bir merasim gününde yor; bundan ötürü hocalara kar- nok asiden, cümhuriyetten bahse. dildi Şini işitiyor. ayı mekteplerde tslebesine biraz söz söylemek, hâdi- seleri tahlil ve terkip etmek, iti- raz etmek hürriyetini veren mual- Timlere, telebe biraz yaklaşıyor; ba muallimler derslerinde demokrasi» den bahsettikleri sırada, talebeden acı acı gülenler, bunlar kâğıt ü- zer'nde kaldığını; mektepte bile bur sözlerin zerre kadar tatbik edilme. diğini göyliyenler oluyor, Gergek- tir ki mekteplerde demokrasi ©8125. larma benzer şeylerin hâkim oldu. ğuna dair m'sal bulunamıyor. Bazı mekteplerde müdür, muallim, mü- dür muavinleri, istibâst hâkim o- lan bir memleketin herhangi bir dairesindeki sert, haşin, zalim, &or kunç bir âmir gibi vaziyet alıyor. Jar; onların karşilarında çocuklar bazı korkak, mutabasbıs, mis kin ruhlu Omemurlera (o benzi: yorlar, Bu gibi hâdiseler için- de yaşıyan Oçöcükta izzeti ne- fis ve şahsiyet katiyen teza- hürve inkişaf edemez. Muallim ile talebe arasında karşılıklı hür- met ve muhabbet duyguları pek 42 görülür; çünkü müşterek bir iş ya pan İnsanlar gibi birlikte çalışmı- yorlar, muallim bir tedris memuru, müdür bir ambar memüru, yahut bir kalem şefidir. Muallim ve tale. be, biribirini defeden ayrı ayrt bi- rer kutp teşkil ediyorlar. “Biz şa uri,, içtimai bir kesafet teşkil e. den bir cemaat, bir iş grupu içinde inkişaf eder ve feriler arasmdaki iyi münasebetler anenk böyle bir vasâtta doğar ve kuvvetlenirler. Tam mânasile hiirmete lâyık olan muallimler pek mahduttur. Tale- be haksızlıklara, hakaretlere uğru- MM MA MN şı küstahça bir tavir takmıyor; hattâ isyan ediyor; tekme atıyor; çocukların bu hareketlerinin doğ. ru olduğunu iddia etmek istemi- yoruz. F âkaf bu hareketlere sebebi yet varilmemesi icap etti- ğ'ne işaret etmek İstiyoruz, Tale- be karşısında bazan pek budalaca hareket ediliyor. Bize önce kaba- hat gibi görünen. hareketlerinin sebeplerini araşlırmaksızın derhal bağırıp çağırıyoruz. ağzımızdan mânasız ve çirkin sözler çıkıyor. Bir müdür muavini bir gün bir ta. lebeye kızıyor: onu şikâyet ediyor, diyor ki: Vallahülâzim billâhil. kerim ya bu tslebe bu mektepten kovulur! Ya ben bu meltepten gi- derim!” Bu bay yardirektör bu sözleri, kabahatli ölduğunu iddia ettiği talebenin yanında söylüyor! Sonunda, ne talebe kovulüyör; ne de kendisi müdür muavinliğinden ve mektepten ayrılıyor!! Bir mek tepte edebiyat hocası talebenin malümatmı ders senesi içinde kâ- fi derecede yoklamıyor; onları t- nımiyor; sene sonunda Kaanat n0- tunu verirken de talebeye süaller sormuyor; birçok talebe edebiyat hocalarının bu hareketini âdeta pro testo etmek İstiyorlar, alebenin her söylediğine İ- nanmak; her şikâyetlerinde hakli: olduklarını, derhal kabul et- mek şüphesiz doğru değildir. Fa- kat çocukların söyledikleri, ne Ya- zık ki birçok hallerde doğru çıkı. yor; bir kısmı gayet masum ve #4 mimi bir sürette vaziyeti anlı yan, zulme uğrıyan ve fakat bo- i * Yun eğen zavallı insanlara, bir kıs- mı, yapılan fenalıktan nefret du- yan kimselere benziyorlar. Orta mektep talebesi ve lise gençleri a- dalete, doğruluğa, yüksek ahlâki ve mânevi kıymetlere son derece bir alâka ve bağlılık gösterirler, Hocalarının bu noktalara riayet et melerini isterler, Sert ve fakat â- dil, ciddi, çalışkan, malümatlı ka- rakterli bir muallimin sözlerini, hü kümlerini itiraz etmeksizin kabul ederler, Fakat âdil olmıyan, bir şahsiyete sahip bulunmuyan, zayıf tarafları olan hocalardan uzak kal mak isterler. alebe içtimal bütüne hizmet etmek ve umuma vit eşya- yi tahrip etmemek lâzmyeldiğini mektepte öğrenemiyor. Daha ziya- de resmi işlere mahsus olan mek- tebin eşyasını, ve meselâ telefonu- nu sık sık hususi işler için kullan- mak, talebenin gözüne balıyor. Bazı talebeler mektebin telefoniyle evlerine bir meseleyi bildirmek için müracaat edince, çok mühim bir iş olmadıkça telefon edilmemesi icap ettiği cevabını veren mualli- me: — Bay direktörün çocuğu her zaman saatlerce konuşuyor. Bay yardirektör spor kavadislerini öğ“ renmek, arkadaşlarile ahbaplık et- mek için her zaman pârasiz tele- fon ediyor! cevabm; veriyorlar. Bir bakişta ehemmiyetsiz gibi gö- rünen bu noktalara karşı kayrtsız- ığımız Ve endişesizliğimiz, ahlâki ve içtimai düşünce bakımından gok fena neticeler husulüne sebep oluyorlar. ir gün Kadıköyünde, iskele civarındaki parkta, oturdu ğu bankı büyük çakı ile yontan ve yazılar yazan on iki, on beş yaş- larmda bir talebe gördük. Bu çö- cuk mektepte senelerce birçok na- sihatler dinlemiştir; yurt bilgisi derslerinde birçok ahlâki ve içti- mai sözler ve düsturlar işitmiştir; fakat ne yazık ki umuma âit olan Politika bahisleri: 4 Samuray'ın Rüy Samuray kılıcını çekmek veya öl mek yahut öldürmek için doğar. Ka- nında, bol miktarda yiğitlik vardır. Avrupalı şövalye ile onun arasında, biribirine benzer taraflar yok değil dir. Şu var ki, şövalye yaşamasını şey için değil, sırf kılıcının şerefi için her fırsatta ve ilk fırsatta dövüşecek ve vuruşacaktır. Ve dakikası gelince, kılıcı karnma yatırarak kendisini ke- secektir. Bu her zaman böyle midir? Biline. mez, Fakat hikâyelerin bize anlattık- ları Şövalye ile Samuray arasında, bu fark vardır. Yani Şövalye, hayatı sevdiği halde onu tehlikeye koyar. Samuray İse hayat sevgisinden teh- Hke terbiyesini daima üstün tutar, Bunlardan hangisi daha kahra- mandır? Hayatı çok sevdiği halde tehlike ve ölümün üzerine yürüyen kaçınarak tehlike ve ölümü arıyan ; > ... Samuray bir gün rüya gördü. Tıpkı Avrupanın yanıbaşındaki a- dadan bir zamanlar, nasıl iki kol uza- yarak açıldı ve bütün dünğayı ku- cakladı ise, şimdi de Nipon adaların- dan, kendisinin yani Samurayın kol- ları uzanmaktadır. Samuray buna İnanmıyordu. Nasıl olur da onun küçücük kolları lâstik- ton imiş gibi bu kadar uzayabilirdi? Halbuki bunlar, durmadan uzuyordu. Uzuyor, adaları kucaklıyor, uzuyor Asyayı kucaklıyor, uzuyor Avustu- ralyayı kucaklıyor, uzuyor dünyayı kucaktıyordu. Samuray, dünyayı kucağnda bir top gibi sıkıyordu. Bu, tarif edilemi- yecek kadar güzel bir histi. Dünya» da herşey, sarı derili ve çekik gözlü oluyordu, Ve, Samuray, ne emreder- se o oluyordu. Artık beyazların o yur kardan aşağı bakışları kalmamıştı. Küçtik Niponlu, “pitoresk, In sembo- Hü olmaktan kurtulmuştu. Hem ken disi de, taze ve beyaz kan aldığı için büyüyor, güzelleşiyordu. Kucağında top, bir aynanın karşısına geçti, Yeni endamma, Âşık oldu .Uzun bir sevinç çığlığı kopardı. Uyandı. Yanıbaşmda kılıcı yatıyordu. Bumu kaptı ve önce “Mandarenler ülkesi,, daha sonra da “Çarlık Rusyası, sm kafasma çaldı. Ikisi de yere serildi. Samuray, kanlı kıtemı kınma koymamıya and içti, İRuyası yerine gelmeli idi, Dünyanın İ topu, kucağına düşmeli idi. Samuraym rüyası da, bütün rüya- İlar gibi! bir kompleksin mahsulü idi, Bu kompleks bu defasmda, “com plex d'införleritâ,, idi, Fakat Somu- ray, ruyasını, kafasına değil kılıcma tabir ettirmeyi daha muvafık buldu. ... Kitiyoruz ki, Uzakşarkta, Japonya yine Çinin bir yeni parçasını yulmıya çalışıyormuş. Basit insanım aklı da der ki: — Kocaman Çini küçücük Japonya nasıl yutar? Cevaplardan bir tanesi: — Başkaları da küçük oldukları halde dünyanm kocaman parçalarmı hasıl yuttular? Japonya da Çini el bet böyle yutar. Oteki cevap: eşyayi tahrip etmemek lizımgeldi- ini öğrenememiş ve bu hususta heyecan ve İtiyat kazanmamıştır. Çocuk yalnız fenalıklardan nefret etmiye değil, fenalıklar karşısında faaliyete geçerek bu kötü işleri ya panlarla mücadele edecek bir tarz- da yetişmeli ve bu hususta kuvvet. M bir İman sahibi olmalıdır. K Okuyucu / mektubu ş rar “eh Antepliler Meyvayı neden Pahalı Yiyorlar? Antepten makineci Ihsan Betri im #asile yazılıyor: “.- Bu sene, burada ucuz meyva yemeye imkân yoktur. Esnaf, yaş ü- zümün kilosunu 7,5 kuruşa alıp 125 kuruşa satıyorlar. Domates te 25 kuruşa satılabilirken 5 kuruşa veri- liyor. Bence iki misli fiyatı icap et- trecek hiçbir fevkalâdelik yoktur. Alâkadarların dikkat nazarlarını çe- kerim.,, — Eskiden, kuyvetli küçük, ve İvetsiz büyüğü yutabilirdi. Eskiden İ çünkü, uyanık, uykuda olanı bastırır. İdı. Şimdi, dünyanın her tarafı uyan- İ mıştır. Ve sömürgeciler bile ipe İ gelerine istiklâl veriyorlar. Daha doğ İ rusu, sömürgelerini istiklâl iradesi ile techiz ediyorlar. Tek, kendileri bun- ları azat ederken başka O açıkgözler İ gelip bunları yeniden kul etmesin di- ye, Gerçekten, bugünkü Çin, “manda- renler,; zamanındaki Çin değildir. Bir bakımdan, ayağa kalkması için lâzım olan kemikleri ve pazıları henüz tam teşekkül etmemiştir.Amma o eski sax de lop et Çinden de eser kalmamıştır. Çin tarihin örsünde demir dövülür gibi dövülüyor. Her Japon hamlesi, bu külçenin üzerinde bir çekiç darbe- si tesiri yapıyor. Kızıl demir parça ları, Mançurl, Jehol, Hopei büyüklü- Zünde şuraya buraya sıçrıyor, yahut çeklein bir ucuna takılıyor amma, kül İ çenin zerreleri de gittikçe daha sıkı İ şarak pulatlaşıyor. Ve bu külçe, öy lesine muazram bir külçedir ki, çekiç- İler aşımacak, kendisi tilkenmiyeceke İ tir. (Arkasi 10 uncuda) mi, yoksa hayatı sevmekten daima * Pana pu

Bu sayıdan diğer sayfalar: