8 Eylül 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

8 Eylül 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ALLİ ALAK A aaa SAN RR m ve RT AŞ VA Rİ EE ME ai RR EE ee “> ee en dir Ü vaei nik Gazete Ğİ A AŞMUHARRIRI Emin YALMAN hedefi: Haberde, fi- Sani zle temiz, dü- olmak, kariin e olmay , hayatı içindeki yeri! Bİ any Italya, ingiltereye kız- i geri çekmedi, ga- Beri çekti. Bir müddet Ornadıy balelerle gazeteci: Tol ve gazeteci kelime- berkesin dikkatini topla Ta zetecilerin birkaç gin Emniyet Müdüründen Mümele karşısında Şu su- aa Yor: Gazeteci kimdir, ce. Folü, hakkı, vazifesi ne- cemiyet içinde çok si. Ağır etmiş, kendi kendine bir Mesuliyetleri ve vazife- oj > almış bir faaliyet saha- “ he yelken hayatı içinde, âde- b Karakolu vazifesini görü- e, kiz Yİ araştırıyor, öğreni- Veriyor, mensup olduğu Se işe Veya zümrenin menfaa- Se Kendi düşüncesini de ilâve Kah A İŞ w hı m “düşünce yayma hususun- 1 yet çok mühim ve nazik gk tv Avukata, bir doktora meki, hak ve sağlığını ema- > bu kadar tereddtit göt ayma vazifesinin delâlet Yogi İçtimai kuvvet nasıl olu. MA atiye emanet ediliyor? #'Niye Yeti mantık yardımile tahli yoktur. Gazeteci cemi- Kendine mahsus bir ihtisas #ahibi diye yer almıştır. O tab örmek, çabuk kayra. Be Yazmaktır. Oynadığı rol Rap Ydaldır ki, cemiyetler bir- oki Beye, san ve mahzurların 8. | vi Tİ etmişlerdir. Tesmi bir bültene çevir. Sasturmak yolunda nerede basgöstermişse; cemiye- Am bir uzvun muattal İp fısıltı yolu ile yanlış ha- | İmasından e başka netice | Maaş olan haberleri top- | ia ürteey vazife başmda bu! Detay işinden alıkoymak; ! Mü değil gazetecileri incitmek | haç Tir. Sadece memleketin u- Ma ait çok faal bir çarkı h vi ed Menetmek demektir. N ileti ki bu vesile ile Dahili- * VE Umumi Ewniyet Ge n bir yaban- * Bu hayat içinde çok has- Acele bir vazifesi yardır. İYİ ve mükemmel bir su- Görülmesi © kolaylaştırılmen Mng, vit faydalı bir çark duha na olr Çark, fuzuli olarak iz İmei! sahlbi memleket 0- m kuvvet vazlfeden Ke- k Ma KEMAL ZEKİ 5, akya ya iyi a Şetiriliyor takas TAN) — Şehre sıhhi si çeş pm ve yollarda inşas- 5 t aba m ediliyor. Kunduk- aşi ve ş mdaki kaptaj ameliyo- » ferşiyatına başlan- # Yeni Türkiyede de eski köyden yeni köye geçiliyor: Şu birkaç sene içinde yapılan nümune köylerinden biri. Bu sayfada bundan evvelki iki yazısiyle Amerikadaki köy ve köylü vaziyetini tetkik eden Bayan Nezahet Ege- üçüncü yazısını veriyoruz. Mevzu yine A- merikadaki köy meselesi olup bundan evvelki yazıların son kısmıdır. Anicrikada Kö ve Şehir Biribirine Nasıl bağlanır ? merikada Çıftçı unsuru- nun sefil ve basit bir ha- Ebe ie yk nk Yetişti dikleri mahsul hergün için müşterisi hazır bir metaü.. Bir fabrika tasavvur ediniz ki pi- yasaya ihraç edeceği malın müşterisini yüzde yüz temin etmiş bulunsunü.. Artık o fab- rikanm kazancından şüphe e- debilir misiniz. Amerikada çiftçinin vaziyeti de böyledir. Yetiştirdiği mal, et, süt, yumurta, sebze, meyve, hububat, herhangi şekilde olursa olsun gıda maddeleri tıpkı bir fabrika matar gibi standardize edilerek en uzak piyasalardaki müşterilere kadar en temiz, en nefis mbelâğlar içinde ulaştırılmıya çalışılır. Meselâ en ba sit bir madde: Yulaf!.. Her gün mil yonlarca ailenin sabah kahvajtısı- dır. Bizim memleketimizde sadece bir yaşma kadar bebeklere mama olarak verilen, mütebakisi ancak hayvan yemi olarak yüz paraya sa- tılan yulaf, Amerikada rengârenk kutular içinde, birçok hıfzıssıhha mütehassıslarının takdirkâr bir li- sanla tavsiyeleri kutuların üzerine basılmış olarak, paketi, on, on iki kuruşa satılır. Her şehrin bütün nakil vasıtalarında yulaf kırması için reklâmlar yapılır. Büyük cad. delerin renklerle, ziyalarla süslen- miş çok cazip levhalarmda munz- zam ilânlar gösterilir. Her mecmu- anım bir sayfası bu nefis sabah kahvaltısının ilânma hasredilir. Bu na mukabil de yulaf kırması sütan şirketler milyonlar kazanir. D iğer maddeleri alalım... Mey ve, sebze, kavun, karpuz, portakal... Nevyorka takriben iki bin kilometre mesafede vasi mey- ve çiftliklerinde yetişmiş meyveleri büyük şhirlerin her köşesindeki seb zeci dükkânlarında muntazam $an dıklar içinde, muntazam markalı kâğıtlar arasında, gayet büyük bir itina ile yerleştirilmiş olarak görür sünüz. Yine bütün maomualarda, (Mavi kaz markalı) armutları yiyi- niz. Yahut, şu çiftliğin sebzelerini | # ir! diyarını vatan edinen bu Tür- araymız, gibi, ilânlar görürsün Bu iki bin mil mesafeyi biç ezilme- den, bozulmadan kateden bu mey» velerin yetiştikleri bahçe sahipleri- ne ne servetler bıraktığını acaba ta 1. savvur edebiliyor musunuz? Aziz okuyucularını, Amerikada sebze, meyve bahçelerinden milyo- ner olmuş müteşrbbis simalar se- yılamıyacak karlar çoktur. Bünlu- rm hepsi mallarını bir fâbrikn ma- tar gibi yeknesak; temiz bir şekilde yetiştirmeyi ve o gekilde ihraç et- meyi en esaslı bir prensip telâkki etmişlerdir. Bu sayede de Amerika nın hechangi bir küçük köyünden Nevyork, gibi en kalabalık şehrine kadar her nevi sebze ve meyveyi, senenin her mevsiminde müşteri lerinin emrine âmsde bulundurmak tadırlar, Amerika piyasasında tur. fanda sebze, meyve yoktur. Yakın veyahut uzak çiftiiklerden gelen meyve ve sebze vardır. Kışın bütün şimal öyaletlerinin dokuz &y kış karlar içinde mahsur geçen günle- rinde yine piyasalarında üç bin mil mesafeden gelen havuçları, ait bin mil mesafeden gelen muzları, yea. bin mil mesafeden gelen snanaslari büytik bir süheletle bulabilirsiniz, Mimaki bilki Snğmizle; gnizkmimekin bali döndüren sermayeleri de oluk gibi yüzlerce, binlerce mil mesafeye da- lip gitmektedir. g ğe bu muazzam İstihsal I projesini hazırlıyan, hazır. ladıktan sonra da şayanı hayret bir itina ile işleten genç, faal A- merikan çiftçileri, Amerikan müs- tahsil kütleleridir. Eminim ki bu satırları benimle beraber takip lüt. funda bulunan her okuyucu Ameri kada basit bir köy ve köylü unsuru olmadığına kani olacaktır, Binaenaleyh Amerikan çiftçileri şarktan garbe, şimalden kadar koskoca Birleşik Amerika Hükümetlerinin yüzlerce ziraat ilni versitelerinin tetkikatmı, ge rek mekteplerde, gerek mektepten çıktıktan sonra mesleki mecmuala rında, radyo koyferenslarile exten- sion tabir edilen bir nevi seyyar muallim gruplarının verdiği tatbi- kat derslerile takip etmekle iktira etmezler. Avustralya çiftliklerinde yapılan son tecrübeleri, Yeni Zeland da tatbik edilen son sistem bir zi- , raat plânını, Cenuhi Amerikanın şayanı takdir bir muvaffakıyetini, Dİ Nr Ji naat etmediler de bize yeni iltihak j etmiş olan Alaskaya gittiler. Ev- İ İ i ' İ Kanadanın calibi dikkat bir meto- dunu da günü gününe öğrenmiye, her gün bir hatve daha yükselmiye bütün kuvvetlerile çalışmaktadır. lar. eçenlerde görüştüğüm mü- tevazi bir ilkmektep mual- Jimi anlatıyordu: Bizim memleke- timiz nihayetsiz hazineler memle- ketidir. Bu koskoca ülkede neler neler yapamazsınız!.. Son zaman- larda yeni möktepten çıkmış bir sok gençlerimiz bu beş milyon kilo metrelik Amerika topraklarile ka- velce biraz hayret etmiştim. Fa- kat tetkik ettim. Meğerse Alaska tıpkı Norveç iklimi gibiymiş. Ma- demki Norveçte o kadar medeni bir hayat var. Niçin Alaskada ol- masın ?.. Doğrusu bu genç kafileyi çok takdir ettim...” diyordu. İşte Amerikanın istihsal sınsfları bu zihniyette insanlardan mürekkep!, Hergün yeni bir imkân peşinde ko gan!, Yeni ufuklar açmak için çır- pınan gençleri. Bunlar gittikleri Tarih Kurultayının Arifesinde Alikarnaslı (bugünkü izmire yakm Bödru'n limanı) Erodot, Tarihin Ba- bası denilen, kitabının başında diyor ki: “Tarihten maksat insanlarm yap- mış olduğu İşlerin zamanla silinmesi» ni menetmektir. Ayni zamanda hay- ret verici işlerin şerefsiz kalmaması- dır. msanlar ve milletlerin başlıca ruh gıdası geçmişe ait hatıralardır.,, Tarih, mil vicdanı doğurur. MİK vicdan da geçmişin üzerine kuvvetle dayanarak hazırı temin eder ve yarı- »i haarlar, Büyük Atatürk, bunu tâ ilk saatte anladı. Türk milletine geçmişin meğ- ru gururunu vermek istedi ve bunu yaparken bütün tarih ilmi için yeni ufuklar açtı. Türk ve Şark tarihine ve diline sit bilgilerle uğraşanları, iki asırdanberi takip ettikleri yollardan ayrılmıya ba kikaten mecbur etti. Araştırmalarmnı daha esaslı bir şekilde yapabilmeleri için dikkatlerini Orta Asyaya çekti, Büyük Önderin dikmiş olduğu ağa- cın meyvaları şimdiden alınmaktadır, 'Türk ırkının, menşel ve ilk hicret- lerinin insanlığın ilk medeniyeti üzeri ne yapmış olduğu tesiri hakkında ve- rilmiş olan eski neticeleri tadil etmek lâzım gelmiştir, Meselâ şurası anlaşılmıştır ki, Türk ırkı beyaz ırka mensuptur. Mongol ırkı beyaz ırka mensuptur. Mogol tur, Varsa da bu da Türkeli ile Mo- Zolistan arasmda zaruri hudut tema- sından İleri gelmiş olabilir. Meşe, köklerini ne kadar toprağa salarsa o kadar kuvvetlenir. Türk milletine hakiki ma; mıya bu kadar ehemmiyeti vermekle hem milli varlığın daha derinden kök- leşmesini temin ediyor, hem de yarı. nm İnkişaflarını en esaslı bir suretle hazırlıyor. François Psalty (Bu satırlarm muharriri, memleke, tlmize yerleşmiş bir Yunan gazeteci sidir, Tarihi araştırmalarla meşgu memleketin hakiki iş sahipleri, Ve iş sahasında da bir nevi muallimle- ri oluyorlar. Böylece adım adım kendi vatanlarmı istihsal ve imar kabiliyetlerile fethediyorlar. Ne 2x vaan bizim memleketlerimizde de şehirli, münevver “gençlerimiz is- tihsal mesleklerine rağbet eder, bü yük şehirlerden cennet gibi vatan köşelerine doğru sessiz, sakin, fa- - kat dajmi bir akm başlarsa o za- man köy meselesi çok calibi şük- 'ran bir tarzda halledilmiş olacak” tır. ürkiyenin Avrupa istihsal â- leminde fevkalâde müstes- na bir mevkii vardır. Yeter ki bu müstesna varlığı idrak edebilecek kabiliyette münevver bir sınıf ye. tiştirelim... Faraza yukarıda ar- cenuba ( zettiğim misali Amerikanm büyük şehirlerine binlerce mil mesafeden getirilen yiyecek maddelerini düşü nelim. Eğer bizim aziz vatanımız- da istihsal meslekleri şerefli bir meslek telâkki edilse gençlerimiz mlihendisliğe, doktorluğu karşı gösterdiğleri arzuyu bu sahaya da atfetscler, Türkiye Avrupanın bir Kaliforniyası olabilir. Tasavvur buyurunuz ki bütün Şimal Avrupa- sında, hattâ İsviçrede bile taze meyve ve sebze kışın âdeta kibar sofralarının bir zinetidir. Bütün yaz mevsimince gileler kışlık seb- aç İ olmakta ve bilhassa tarihten evvelk İ devirlere ait tetkiklere vaktinin bü yük bir kısınını hasreylemektedir.) zelerini, meyvelerini şişeler içinde konserve oldrak sâklâmiya mecDür durlar, Nitekim on beş yirmi sene evveline kadar Amerikada bile öyle imiş. Fakat taze sebzenin hayati kıymetini bir taraftan doktorlar, sağlık mütehassısları mütemadiyen bin bir türlü neşir vasıtalarile hal ka öğretmiye çalışırken, diğer ti» raftan da müteşebbis müstahsiller en uzak piyasalara kadar taze seb- ze ve meyve yetiştirmekte çok ş6- refli bir rekabete girişmişler.. —— | izim sevgili vatanımızda da | kabiliyetli gençler hayatlar rını bu gayeye vakfederlerse yakm bir istikbalde İsviçre piyasalarında 'Türk meyveleri İsveç, Norveç pa- zarlarında Türk mahsulleri büyük bir rağbetle satılabilir. Bugün İn- giliz ailelerinin gıdalarını temin e den çiftlikler Avustralya ve Tas- manya adaları çiftlikleridir. Tasav vur ediniz ki bu faal insanlar tam on üç bin mil mesafeden İngiltere müstehliklerini tatmin etmekte şa yanı hayret bir kudretle çalışıyor- lar. İngiliz sermayedarları Türkiye topraklarında mal müesseseler kurmaya, bizimle iş birliği yapmı- ya gelirken Türkiyenin müstahsil | simalarıda İngiliz istihlâk pazarla- rma büyük bir sülületle birçok ta- ze gıda maddeleri sevkedebilirler... , . |; ı Di ee ri Niçin Londra arında bir Türk * Nureddin Mustafa'nın şa. a (| Türk süt çiftliğinin peynirleri, bir N o o o 4) Türk sebze bahçelerinin emsalsiz sebzeleri İngiliz halkını nazarı dik : o Eserleri ve Kitapevi | » a Fakat bu muazzam istihsal sar 4 Evvelki gün Mısırda Türk E- O kolog uzun yıllar ve uzun zor. lendiren eserlerile Büyük Ka. X| balarını işletecek, beynelmilel is- N debiyatı Profesörü Azzam Bey- N Je yaptığımız bir mülâkatı neş- N retmiştik. Sayın Profesör bize kardeş Mısırda Türk diline ve- y rilen ehemmiyeti ve bu uğurda sarfolunan emekleri büyük bir bilgi ve nezaketle anlatırken kendilerinden evvel Mısırda yaşıyan başka bir bilgini ha- * tırladık: Nureddin Mustafa / Bey. Çocukluğundanberi | Mısır / MR İİ laklarla (çalıştıktan o sonra Türkler ve Türklük hakkında birtakım eserler telif etmişti. Bunların en mühimmi büyük Türk Dili Kamusu idi. Yine ha- tırlıyabildiğimize göre, bu Ka- musun birinci cildi Maarif Ve- kili merhum Mustafa Necati zamanında ya alınmıştı, ya a- lınmak üzere idi. Değerli bilgin Nureddin Mustafa öldü. Onun bizi ilgi musunun ve çok değer verilen N Kitapevi'nin henüz olduğu gi- , bi durduğunu haber aldık. i Maarif Vekâletimiz bu mev- NX zua tekrar dönmüş müdür? ç Nureddin Mustafanın Kamus & ve Kitapevi hakkında bugün X ne düşünüyor? İşin hakikaten kurcalanmıya değeri varsa ha- j tırlatmak vazifesini yapmış ol- # duk, demektir. . . Ke tihlâk pazarlarmda bir mevcudiyet izhar edecek olan simalar, köyünür dört duvarınm içinde mahsur kak mış.. ve bütün bilgisini bir ilk mek tep sırasmda kazanmış insanlar 0- lamaz, Bu muazzam plânı başara- cak genç Türkler böyle istihsal maddelerini en güzel yetiştirmesi. ni bizzat öğrenmiş, bunu gaye it tihaz etmiş münevver evlâtlarımız olacaktır. Bütün kalbimizle temen- ni edelim ki sevgili yurdumuzda ya kım bir âtide böyle feyyaz bir müs tahsil smıf yükselsin... Ve mamü relerini kurdukları muhitlerdele köylerimize de hakiki bir rehber ve hakiki bir iş muallimi rolünü ifa »a muvaffak olsunlar,.

Bu sayıdan diğer sayfalar: