22 Eylül 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

22 Eylül 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mahkermelerde . Zimmetine Para Geçirmiş Bir Posta Seneye Bir senedenberi Ağırceza Mahkemesinde - görülmekte olan bir âhtilâs davası dün neticelendirilmiş, suçlu Şile postanesi memur- larından Mehmet Tüfekçi bir sene hapse mahküm olmuştur. Hâ- disenin tafsilâtı şudur: © Sarkıntılık Eden Sarhoş Bir Buçuk Ay Hapis Yatacak Beyoğlu cürmü meşhut mahkeme- si, Koço isminde bir sarhoşu, bir bu- Memuru | Mahküm | «| Iddinyr göre, Mehmet Tüfekçi, Is- tanbul Merkez postanesine gönderi" lecek 3000 liralık bir para paketini kapatırken bin liralıklardan birini a- larak yerine çizgili alelâde bir küğrt | rleştirmiştir. Paket, alâkadar me- ırların nezareti âltmda İstanbul postanesine getirildikten sonra usu-| len mesul memurların huzurunda a- | gılmış, üç bin lira yerine iki bin lira çıkmıştır. Ayrıca, bir de çizgili kâğıt görülmüştür. Derhal bir zabıt varakası yapılmış. | Sinema mama Bu Mevsim İçinde Görülecek Filmler Ann Sheridan'ın çevirdiği TAN ÇIRA İNN NN | geemazeakiezazamansenan, ; Aleminde MA “İsyan,, filminden bir sahne Dilber Amerikalı yıldız Ann Sheri- dan, Amerikada çevrilmiş olan “Is- yan,, filminin başrolünü yapmakta- dl | | ! TAN'ın * Manevra Albümü u Trakya büyük maaevralarma karşı halkımızın gösterdiği alâ- kaya cevap vermek ihtiyaciyle, $ TAN bu manevraya ait iki renkli zengin bir albüm hazırlamıştır. Bu albüm manevranım muhtelif safhalarını gösteren fotoğrafiler- le doludur. Ayrıca manevraları izah edsa bir yazı da vardır; ? Manevra hatıralarım zengin $ bir albiim halinde saklamak İsti- ; yen askerlerimize ve okuyucula- rımıza bundan birer tane edinme lerini tavsiye ederiz. $ Fiyatı Türkiyenin her yerinde ; 17/7 kuruştur, k ... “Yüz Vermedi Diye Bıçakla Vurmuş 22-9. 987 Radyo Günün proxramı — Istanbul Oğle Neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi 7 50: Havadis. 13,05: Muhtelif neşriyatı. 14,00: SON, Akşam Neşriyatı: İkinci Türk Tarih Kurd yının neşri (Kurultayın mültet toplantı gün ve saatleri her topla” tı sonunda bildirilecektir) 1890 Plâkla dans musikisi. 19,30: Konf? rans: Beyoğlu Halkevi namp* 20,00; Bimen Şen ve arkadaşları # rafmdan Türk musikisi ve halk 58” kıları, 20,30: Omer Rıza tarafmâsf arapça söylev. 20,45: Nezihe ve 8” ları tarafından Türk musiki ve halk şarkıları (saat âyarı) 211 Orkestra, 22,15; Ajans ve borsa h& berleri ve ertesi günün P 22,30: Türkçe şan: Inci tarafında piyano refakatile, 23 SON, © Günün Program Özü SENFONİLER 16,30 Paris kısa dalgası; Senfonik ko dır, Bu filmde bir hapisanede isyan Mehmet isminde biri, ser, Keman, Piyano, (Haydn, Brabs evvelki ak- | Faure vesaire). 20 Lâyprig: Senfonik ©f” çuk ay hapse mahküm etmiş ve hak- tahkikat sonunda bi tün ştipheler Meh kında derhal tevkif kararı vermiş » tir. Hâdise şudur: Beşiktaşta oturan terzi beli bir tavırla kadının koluna gire- rek beraberce yürümeğe öteki cevap olarak bir vurmuştur. Iş büyümek etraftan yetişen memurlar, ismi Koço olduğu anla yakalamışlardır. e Beyoğlu nöbetçi cürmü meşhut mahkemesine verilen Koço, bir buçuk ay hapse mahküm olmuştur. iy Biri Pencereden Biri Ağaçtan Düştü Beşiktaşta Kılıçalipaşa o mahalle- sinde oturan Sadık isminde birinin © 10 yaşındaki oğlu Hayrettin, Yıldız © endüesinde Agâh bahçesinde İncir ağacından dilşerek muhtelif yerlerin den ağır surette yaralanmıştır. Çocuk, tedavi altına almmıştır. © Beyoğlunda oturan Vedet oğlu © (Atl isminde bir çocuk ta evinin pen ceresinden sokağa bakarken muvaze nesini kaybederek düşmüş ve ağır su rette yaralanmıştır. Atin, Şişli Ço- cuk hâstanesine kaldırılmıştır, Yük Arabasının Altında Kaldı Niyazinin idaresindeki bir yük a- 'rabası Sirkecide Ibrahim isminde bi- rine çarparak ağır surette yarala” ç mştır. Muhar- rem, evvelki gece saat 11 de karısı İle beraber Harbiyede tramvaydan inmiş, caddede yürümeğe başlamış- lardır. Bu sırada, yanlarma tanıma- dıkları bir yabancı sokulmuş ve lâü- kalkışmış. tir. Muharrem, sarhoş olduğu anla - şilân bu adama ne istediğini sormuş, yumruk sa- üzere iken şılan bu mlitecavizi met Tüfekçinin üzerinde toplanmış- tır. Dün karara bağlanan dava bu - dur. Mahkeme, Mehmet Tüfekçinin çunu bir ihtilâs değil, zimmetine p ra geçirme olarak kabul etmiş ve bir sene hapsine, bin lirayı tazmin etme- sine ve bir sene memuriyetten mah- rumiyetine karar vermiştir Me Kilimi Sırtlayıp Giderken Yakalandı Evvelki akşam Samatyada gü tülü bir hırsızlık vakası olmuş, dise dün de cürmü meşhut mahke » mesine intikal etmiştir. Mesele şu- dur: Samatya caddesinde oturan Ya: ko, yeni aldığı gömleğini yıkamış ve bahçesindeki tele sermiştir. O sırada sokaktan geçen Kenan isminde biri, gömleği pek beğenmiş olacak ki bah- çenin çitlerinden uzanarak gömleği | eline geçirmiş ve hemeh evine g rerek sandığına saklamıştır, Kenan, bununla kalmıyarak tekrar Yankonun evine civar sökağa dön müş, bu sefer de bahçede asılı duran oldukça kıymetli bir kilimi sırtlama- ğe kalkmıştır. Fakat bunu, komşulardan bir kız görmüş ve “hırsız var” diye bağır mağa başlamıştır. Kenan kilimi ©- muzuna vurup kaçarken beş on kişi- nin peşine düştüğünü farkedince he- men yere atmış ve savuşmuştur. Bi- raz sonra ele geçen suçlu, dün meş- hut suçlar müddelumumiliğine veril- roj, Sessiz Harp'ten bir görünüş Ertuğrul Sadi Tek Bu gece (Büyükada) da (Aman hanım sus) ve (Kılıbık) çıkışı ve bu vakaya bağlı müteaddit heyecanlı sergüşeztler ve tatlı bir aşk macerası görülmektedir. Filmde ây- rıca Pat O'brten de oynamaktadır. LA TORNADE Bu sene seyredeceğimiz filmlerin en eaziplerinden birini Türkçe adı he- namiş olan (La Tornade) fil mektedir. de başrolleri, dilber Kay Francis ile çok sevilen erkek artist. lerden Errol Fiynn oynamaktadırlar. Film, asker mertliğini ve asil hissi- yatı ele almakta ve tatlı bir a st halinde işlemektedir. SESSIZ HARP Jean Banimart adlı bir Fransız ro- mancısmm çok sevilmiş ve satılmış o- lah bir romanmdan alınarak, Fransa- da “Sessiz Harp,. adıyla yapılmakta olan Gm bitmiştir. Bu film, bir ea susluk ve gizli silâh kaçakçılığı hikâ- yesinden bahsetmektedir ve çok heye canlıdır, Yukarıdaki resimde, filmin başrol- (Kete fon Naç) ile Fransiz artistlerinden Mişel Siman görün- gam Beyoğlundan geçerken Nadire isminde bir kadının peşine takılmış, yaralıyarak kaçmıştır. Nadire tedavi altma alınmıştır. Mehmet te dün yakalanmıştır. Dilsizler Cemiyetinde Dilsizler Cemiyeti idare heyetinde- ki son istifalar üzerine boş kalan yerlere yedek azalar getiriln bu seçim vilâyetçe tasdik edilmiştir. Cemiyet başkanı gönderdiği bir mek- tupla Cemiyetin faaliyetine munta- zam şekilde devam ettiğini bildirmiş- Açılan Müsabaka Bursa halkevi merkez bina tanbuldan mimar Abidin Mertaş ve Bursadan mimar Bayan Münevver ci için konulan mü at yekünu birleştirilerek yarı ya» mektedir. 1937 — 38 senesinin en gözde sinema yıldızı İ ROBERT |TAYLOR Dedikodulu aşk maceraları bütün l dünya gazetelerini dolduran sevgilisi BARBARA STAHVİK tarafından nefis bir surette yara İ tılan büyük rıya verilecektir. yüz bulamayınca bıçakla yüzünden! açılan müsabaka neticelenmiştir. Is-| kestra, sopran, Baritar. HAFIF KONSERLER 7,10 Berlin kısa dalgası: Karışık İ KE BS: Devamı, 9,20 Paris kısa dalgs9” konseri. 9,30 Berlin kısa dalgasi Yeni Alman hafif masikisi, 10,30 Par kısa dalgası: Plâk. 11,30: Keza, 13; PİM 13 Berlin kısa dalgası: Hafif musiki Ko&” seri (14,15: Devamı). 13,10 Bükreş; 14,15 Devamı. 14,15 Paris kısa dalgasi” Bordodan konset nakli, 15 Paris kısa Marsilyadan konser nakli, 15,35 B9 ma kısa dalgası; Şarkılı halk musik 1715 Berlin kma dalgası: Karışık 1: 18,35 Roma kısa dalgası; Orkestra, SOR ran. 19,15 Varşova: Sesli film ba (Plâkla). 20 Varşova: Meşhur rejisör” lerin plâkları. 20,40 Bükreş: Orkestra seri, 21 Peğte: Artistik suare, 21 Va” 21,10 Lâypzi: Af iki. 21,10 Kolonya: LE Erysold orkestrası, 21,40: Prag kısa gası: Hafif musiki. 22 Roma; Kisik siki konseri (Searlatti, Zipoli, Lassesi 22,445 Bükreş: Hafif musiki nakli, Prag kısa dalgası; Moyzeo'in Slovak #Ü” it. 23,10 Roma: İtalyan koro havi DANS MUSİKESİ / 2330: Lüypzir, Kolonya 24,10: Pek” MUHTELİIF 19.30 Roma kısa dalgası: Arapça, (8 ca musikili proğram. > AŞK — SAADET — İNCELİK v€ GÜZELLİK ŞAHESERİ NAMUS BORGİ (Fransızca sözlü) SİNEMASININ Beyaz perdesine şeref verecekti” Numaralı biletler satılmaktadır. Telefon: 40863 (Dünkü kısmın bulâsası: Zonguldaktayız.. Halitle evlenerek Zonguldağa gel- miş olan Mükerrem buruda pek sıkılmaktadır. Evde bir aşçı kadınla Şerife adında bir yardımcılan başka, © Halidin, yaşı oldukça ilerlemiş Seniha adında bir hem şiresi var. Mükerrem, üst katta bulunan görümcesi Senihayı bir “sürprizim var,, diyerek aşağı çağırdı. Ve sürprizini o söylemeden evvel Soğuksuda bir ah- babın evine gitmeyi teklif etti, Gidilecek evde Mü- kerremin hoşlandığı bir gencin bulunduğumu bilen görümce, havanın yağmurlu olduğundan bahisle bu gezmeyi reddetti, Mükerrem nihayet silirpriz dediği şeyi meydana koydu. Halidin getirdiği iki elbiselik kumaşm bir kısmını Mükerrem kendisine veriyor ve bir örnek elbise yapmayı teklif ediyordu. Seniha mii. tebessim cevap verdi: — Seninle bir örnek, al renkte bir elbise öyle mi?) Yavrum, kendimi âlema gülünç etmiye hiç niyetim yok! Mükerrem, kendisine mukabeleye değmiyen bir söz söylenmiş insan edasile omuzların: silkti; pake- ti yine eski yerine koydu; birşey demeden tekrar kol tuğa oturdu. Yine gazetelere göz gezdirmiye başladi. Ancak Senihanm düşüncesi ve sözleri hiç te haksız ve mlnasız sayılamazdı. Makemki genç değil, he- le hiç güzel değildi, mademki cirkindi: Bu al kumaş- tan yaptıracağı elbise kendisine elbette yaraşmıya- caktı. Hele Mükerrem daima cicili bicili fazla mo- deler seçtiği için, onunla eş te yaptırınca muhakkak daha gülünç olurdu. Otuz dokuzunu bitirdiği halde halâ bir kısmeti çırarak kocaya gitmemiş olan Se- niha, yüreğinde acı ve kinli bir hisle: “Acaba bu ren- gi ağabeyim beni herkesin karşısmda maskara et week için mahsus mu seçti? Mükerremin ayri biçim de yapmamızı teklif edişi de yine bu maksatla ols sak! Hem maksatları bu değilse bile biraz gözlerim açsınlar, Söylediklerini yapsam gülünç olacak mı, KIŞKANCILIK YAZA kendimi gülünç etmiyecek kadar da aklım olduğunu niçin takdir etmiyorlar?” diye uzun uzun düşündü. Kaç gündür gelmemiş gazetelerin üzerine her ikisi. nin de başları eğili, epey bir müddet konuşmadılar. Sonra Seniha elindeki gazeteyi bıraktı, başını pen- cereye çevirdi. Evin bu alt kattan bile şehire hâkim bir nezaret! vardı. Dün hele akşama doğru Adeta dü- elmiş olan hava yine berbatlanmıştı. Yağmur yağı yor, kumsala bir teviye dalgalar gelip yayılıyor, ve bütün limanda, ufuklara kadar tekmil Karadenizde yine hiç bir vapur, biç bir gemi görülmüyordu. Si- cim gibi yağan yağmurdan Karşı sırtta Soğuksu ma- hallesi uzak ve müphem kalmış, tepenin tam üzerin- deki gehir hastahanesinin büyük beyaz yapısı sis ve dumana bürünüp tamamen gizlermişti. Nuriyenin çayına gitmiye Mükerremin ne kadar istekli olduğun» da Senihanm hiç şüphesi yoktu. Biraz evvelki müna- kaşayı yeniden açarsa kendisini tazip edeceğinden emin, mahsus sordu? — Gidelim diyorsun amma, yağmur da gittikçe artıyor. Bilmem ki nasıl gideceğiz? — Empermeabi giydikten sonra yağmurun ne &- hemmiyeti var? — Sen hep gitmek fikrinde misin?, — Ne yapalım, bir kere söz verdik. — Evet, fakat söz verdiğimiz zaman böyle tufan olacağını bilmiyorduk ki! Bu havada gidersek, Nuri- ye Hanım eminim ki şaşacaktır. Hem bilmem, her gün buluşulan ahbaplaça karşı her verilen sözü mut- laka tutmak mecburi midir? Maşallah Nuriye Ha- NİDESIZI ZI plığımız o kâdar ilerledi ki, bugün kendi- ekâlâ durmıyabiliriz! Artık gizliyemediği bir sıkmtı ile genç kadın du- vardaki sante baktı — Ikiyi henüz yirmi dakika geçiyor. Dört buçuk tân sonra giyinip gidecek değil miyiz? Gidip gitme- meyi o vakte kadar yağmur hiç azalmazsa, hep bu halde devam ederse düşünürüz. Öyle ise o vakit bana bir seslen, olur mu? Işi- mi brraktım, artik yukarı çıkayım, Bu sözlerin kendilerinde değilse bile söylenişlerin- de, beraber gelmeyi şimdiden ve kayıtsız kabul eden bir mâna, bir eda vardı. Tecrtibesiz ve ihtiyatsız Mü- kerremse görümcesinin zayıf, esmer ve şakaklarma doğru siyah ve sertçe tüylerle kirli yanağına bir te- şekkür busesi bmektı, Seniha buna mukabele etme- di. Lâkin ufak, esmer ve burnu az çarpık yüzünün tek güzelliği olan iri ve siyah denecek kadar koyu lâcivert gözlerile Mükerremin açık keslane renginde ve biraz çekik gözlerinin tâ içlerine bakarak: — Nuriye Hanımın evine bugün de gitmeyi demek ki bu kadar istiyordun! dedi. Birdenbire kızardığını anlıyan genç ve güzel ka- dın, bir cevap veremiyerek başmı çevirdi. Tahta, biraz dik ve fazla dar merdivenlerden yu- karı çıkarken, Seniha kendisini pek mesut buluyor- du. Odasma girip kapıyı kapadığı zaman: — Oğlana müthiş tutkun! Artık halini hiç gizliye miyor da! diye mırıldandı. Fakat, al kumaştan bir örnek elbise yapmak tek- yüreğinde uyandırdığı acı ve fena his te ge” memişti. Bu his unutulmamıştı ve duruyordu. Be günlerce duracaktı —u— Oğlan, evine gidecekleri Nuriyenin Nüzhet adi oğluydu. O kadaf haylâz ve tembeldi ki, bütün MÜ” maslara rağınen ve yirmisini sürdüğü halde hâlâ or” ta mektepten bir şahadetname alamamıştı. Doğru dürüst gazete okumaktan, üç cümle tutacak mer# mını düzgün bir imlâ ve zararsız bir ifade ile kâğıd* geçirmekten âcizdi. Fakat, yüksek tuhsil gördükte” sonra hayata giren ve hayatlarını iyi kötü değil, rarsız kazanan birçok adamlara bile yüksekten m9” amele eder, hocalarma gösterdiği riyakâr nezaketi€B ise onlara karşı ileride takınacağı müteazzim ve MÜ” tecaviz tavırlar pekâlâ sezllirdi. Kendisini muhit t€ çok şımartmıştı. Istanbula her gidişine alt türlü 9 muvaffakıyetleri göklere çıkarılıyor, yeni bir kost mü, yeni bir kundurası, gömlek veya kravatı Bak” kmda mübahaseler oluyor, hele mağrur ve hâkim be kışlarile etrafını süzerek çarşıda yahut ta dalgök” rana giden deniz yolunda hemen daima bir İki kavukla beraber yürüyüşü âdeta bir hâdise şeklisi alıyordu. Bununla beraber, Nuriye Hantmefendinin o"t9 mektebi bitirebilmesi için hiç bir hatır ve ditimas”” bir tesir edemediği bu şımarık ve terbiyesiz oğlu, #8“ dın cemiyetlerindeki itibarını babasından ve hele 38” #inden avuç avuç para almasına pek te borçlu di. Çünkü güzel, hem de çok güzeldi. Mükerrem ve Seniha beşe doğru, kâh dinip “> azar azar dilşen bir yağmur altında Soğuksu #07” tinde çağırılmış bulundukları evin büyük misafir #2 Ionuna girdikleri zaman, her ikisi de, ilkönce onu: nihanın iki üç saat evvel kendi kendine mırdda! olduğu tabirle (oğlanı) gördüler. (Arkası vari

Bu sayıdan diğer sayfalar: