22 Eylül 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

22 Eylül 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SS >. er TAN Gündelik Gazete ğine BAŞMUHARRIRI TAN hmet Emin YALMAN kişi ın hedefi: Haberde, fi- Tüy her şeyde temiz, di m örnimi olmak, kariin atesi olmıya çelikmeleiıii | GUNUN MESELELERİ | a | -İ Maiya Açıkta Kaldı Akdenizde korsanlığa karşı alman T ortaya yeni bir vaziyet çı- Maaş aye kadar İngiltere, Is- karşı faşist devletlerin ka- NN doğrudan doğruya mâni ol. yordu. Çünkü bu hareket w harbe sürüküyebilirdi. Halbuki, t, hentiz buna hazırlanmamış- bitinceye ve sesini, i- aa dinletebileceği gün gelinciye İŞi uzatmayı tercih etti. Bunu kt, isin de Londrada 27 devletin Ka bir “Ademi Müdahale, Ko- vücude getirdi, Bu komitenin esi Ispanyaya asker ve mihlim- Ka arya mâni olmak de-| Vakit kazanmakta. çel komite mevcat olduğu müddet. ty ve Almanya yardıma devan ME. "akat bu yardımı gizlice ve ia yapmıya mecbur oldular. i yi, emizde korsanlığa ve ticaret e bozulmasma dayanmea, Te İçin artık “Ademi Müdaha- p vazifesi de bitmiş ol yen yerine Nyon'da ayrı bir erans toplandı ve Akdenizde In- Ve Fransız donanmalarınm kon- üzerlerine almasına / ka asteni verdi, İya, Akdenizin en mühim dev- etlerinden biri olduğu halde konfe- gelmemesinden istifade edile hain kontrol işine karışmasına verilmedi, Bu suretle bütün Mdehiz, ingiliz ve Fransız donanma mn hâkimiyeti altma girmiş ol . Almanya -İtalya İKY "alyanın Akdenizde yalnız kalma. kendisine başka yerlerde dayana- kuvvetler aramayı icap ettirir. ee diğer Akdeniz devletlerine mez Çünkü onlar daha ziyade siere ie birlikte yürümeyi tercih lar, yn devleti olarak Italya için yadan başka devlet kalmıyor. “leyh birinci adım olarak Is- Mine çi faşizmin kati galebesini te- Ni lâzım, Gelen haberler ise, Italyanın bu hususta kati Se girişmek üzere olduğu İayann Avrupa içinde yegâne Mig devlet Almanyadır. Akde- tay Yalnız kalmca Almanya ile o- Ahlaşmıyı bir ittifak şekline sok- | Mak Zarureti başgöstermiştir. Böyle tga Italyaya pahalıya mal 0- Çünkü Almanya ile anlaşmak rtu Avrupa devletleri üzerinde- “kilni Almanyaya terketmek ve Yanın İtalya hudutlarma ka- sarkmasına göz yummak lâzım. te rağmen Mussolini bu hafta A My yapacağı seyahatte bu Al e İtalyan birliğini kuvvetlendir. May Saisacaktr. Çünkü artık bir şey kalmamıştır. . Son Teşebbüsler bu çıkmaza girince İtalya, Akde- Mag roline iştirak için el altından teşebbüslere girişti, Italyan Üakügyerinde yazılar çıktı. Romada LU * neşredildi. İngiltere ve Fran Füya, Ialyanm iştirakini ister gi- eler, hâlâ bu hususta bir anlaşma girilmiş değildir. Çünkü Ak- ontrolü, bu denizde alâkadar ve menfaatleri müşterek 0- lerin birleşmesine yardım et * Zâten Italyayı korkutan da bu / teşekkiiliidür. Italya Akde başma kalmıştır. Bu yal im bütün plânları altiist e Yi : / bu kontrol işi, İngilterenin Akdenizde faal bir siyaset agyr gittiğini göstermekte- İerenin faal olmıya başlama Yet im emri vâki siyasetine bir Verebilir, 1 ir, # ya-| mızda vermekle beraber, Güneş üneş - Dil Teo rısı A A eni | 4 » Anlatan: İbrahim Necmi | Na EA A üneş — Dil Teorisi adını taşıyan bu Jengüistik görüş, iki yıldanberi Ankara Üniversitesi Tarih — Dil — Coğrafya Fakültesinde Türk gençlerine (o okutulmakta ve Türk Dil Kurumu tarafından broşürler ve belletenlerle ya- yılmakta olduğu gibi, geçen seneki Üçüncü Türk Dil Ku- rultayının müzakerelerine de mihver olmuştu. Bu neşriyattan elde bulunanları ve en $ön olsrak Bükrejte toplanan Congrös International d'Anthro - pologie et d'arehdologw prö rigue,, e arkadaşım Profe san Reşit Tankutun yaptığı kom- münikasyonun metnini de Kurultay üyelerine sunmuş bulunuyoruz. Bu Türk Dil teorisinin ana Me “Neolitik devrin fecrindo bu me- deniyeti idrak eden İnsanın hayva- ni ihtiyaçlar ve İstekler fevzinde olarak edindiği ilk yüksek duygu ve İnan, “Güneş,, te varlığın en yük sek kudretini bulmak inanışı ol duğu pr€histuarım verimlerinden biridi Eski insanların inanlar: üzerine derinleşen her tarihçi, Mezopotam- yada, Mısırda, eski Hintte, eski 1. randa, eski Amerikada, hâsıl: dün. yanın her yerinde ve her yurdunda güneşe, aya, yıldızlara tapıldığını görür, Bunu tarih bilginlerile dolu olan şu Kurultayda izah ve ispa- tashacet bile yoktur. eorinin birinci prensibi; Işte “irk Dil teorisinin birinci prensibi, bu hakikatten ilham ak makta, ilk kültür dilinin “güneşe ait olarak kullanılan bir ana kökten olduğunu kabul etmektedir. “Güneş”, bütün varlığın kayna- ğı olan bir yüksek kudret geklinde alınca, kültür dilind esas olan konkre ve abstre bütün genel mef- humların da bü kaynaktan doğmuş olacağı tebildir, Altı kategoride top lanan bu mefhumlar, elinizdeki bro- gürde yazılmıştır. Bu genel mefhumlarla birlikte güneşi bütün varlıkların kaynağı tanıyan insan, kendi varlığını da onunla birleştirmiş ve benlik mef- humunu yine bu esasa bağlamıştır Türk Dil teorisi, bir kere “güne- $., İ şuur ve idrake dayanan İnsan dilinin ana mefhumu olarak aldık. tan ve bütün genel mefhumları bu- na bağladıktan sonra, ilkin “güne- 8, verilen ve sonra bütün öteki mefhumları da anlatmıya yarıyan ilkel adın fonetik kuruluşunu araş- tırmıştır. İnsanlığın daha hayvanlıktan a- yırdedilemediği devirlerde el ve yüz işaretlerine refakat eden karı- şık ve müphem haykırışlar bir in- san dili olarak almamıyacağına gö- re, bu seslerin “güneş,, idraki dev- resinde aldığı ilk net şekil, (ağ) fönemi olmak icap eder. Bu fonemin vokali olan (a) in- san gırtlağının çıkarabildiği net ses lerin en basiti ve en kolayıdir. Son- râdan zaman ile bu vokalin seman- tik kıymeti, kendisinden sonra gö- Jen konsona geçmiş, vokal başlıca fonetik bir değer olarak (u,1, 0, €, i, ü, ö) gibi değişmelere de uğra- mıştır. Ana mefhumun ilk konsonu ola- rak aldığımız ve (okunmaz g) adı- nı verdiğimiz (ğ) ilkin yalnız (a) yokalini uzatan fonetik bir işaret ol duğu halde, sonradan vokalin taşı- dığı anlam bu könson üzerinde te- merküz etmiş vebuda zamanile bir çok değişmelere uğramıştır. Bu değişmelerin ilk safhası (ğ) nin (y) ve (v) seslerini almasile görü - Tür. Uzun zamanlâr alan bu değiş- pr MİC ln ev et e ger konson doğurmuştur ki, bu kate- gorileri de brogürde görüyorsunuz. Bu 21 konsonun, 8 vokalle oku - nuşları, “güneş,, te toplanan bütün ana mefhumlerın ifadesi İçin geniş bir saha açmıştır. Mâna. bilhassa kendilerinde toplanan bu konsonlar zaman ile bir yandan ana kök mef- humlarını ifadeye yaramakla be- raber bir yandan da bu mef - humlarda birçok nüansları göster- miye hizmet etmişlerdir. eorinin ikinci prensibi; if Dil teorisinin ikinci prensibi, konsonların bir vokal ile birlikte ek olarak ta birtakım mâ- nalar almalarıdır. Bu ek mânalar da yedi grupta toplanmaktadır, Ibrahim Necmi Dilmen burada tahta başma geçerek içiçe daireler resmetmiş ve konsonlarm ek mâ - nalarını yedi grupta anlatarak de. miştir kiz “Birinci grupta bulunan (m, b, v, p. f) konsonları doğrudan doğ- ruya (ego) yani (ben) mefhumu- nü temsil ederek ana kök anlamı. nın taallük ettiği süje veya objeyi Büyük Tarih Kurultayı dün ikinci umumi i toplantısını yaptı, okunan yüksek de- ğerde tezler, derin bir alâ ka ile dinlendi. Bu arada dünya dillerine analık eden Türk dilinin dayandığı Güneş - Dil teorisi de B. İbrahim Necmi Dilmen tarafın- dan okunan tezde etrafile izah edildi. Kongrenin dünkü tafsilâtını hususi kısmı- »- Dil teorisine ait parçayı buraya koyuyoruz. B. ibrahim Necmi DİLMEN göstermektedir. Bunu takip eden üç grap, psikolojinin, fikirlerin bi- ribirine bağlanması hakkındaki en yeni görüşlerine uyarak, sna süje vey. objeye yakın veya epeyce u- zek, yahut pek uzak olan sahaları güsterir ki, bunlar da sırasile (n, g—<, s—& 2İ, |) konsonlarıdır. Bulur anlamın gelse “Biltüm “b konsonlar, mefhumun yaygınlığını anlamak yolu ile müspet mefhum- lari kurdukları gibi, mânanın ana süje veya objeden uzaklaşmasını göstermek yolu ile de menfi &n- lamlar vücude getirirler. Bundan başka bütün bu saha gösteren konsonlar çok defa bir (ğ) yerine de geçerler. (D) ve (t) konsonları yapıcılık, yaptırıcılık, yahut yapılmış olmak- lık anlamlarını; (R) konsonu, ifa- de elilen mefhumun herhangi bir nokta veya sahada takarrür ve to- merküzünü ifade ederler, (K, ğ. Y, g, h) konsonları da ana kök anla- mını üzerine alarak temsil etmek, «yahut kelimenin münasını tamam- lıyarak onu İsimlendirmek, tayin ve ifade etmek rollerini yaparlar. # şte bü yedi grupta toplanan i ek mânaları, her kelimenin başındaki ana kök anlamile birleş- tirerek yapılan etimolojik analiz - lerle kelimelerin mânaları üzerine, bügüne kadar hiçbir suretle temin edilememiş yepyeni bir ışık verilebil Gaziantep, (TAN) Büyük bir ehemmiyeti haiz olan nün İnşaatı tamamen bitmiştir. Bu Afrin Köprüsü — İslahi- | miş, ayni zamanda Kilis ye ilçeleri arasındaki Afrin köprüsü |ile irtibatı kolaylaşmıştır. Bitti İnşası biten köprünün bugünkü manzarası sayede birçok kazaların önüne geçil emiryolu mektedir, Şimdiye kadar bir keli- menin neden dolayı şu veya bu mâ- nayi ifade ettiğini izah eden hiçbir analiz metodu ortaya konmamıştı. Halbuki Güneş — Dil teorisi bu noktayı çok canlı bir surette tenvir ediyor. Hattâ türlü dil gruplarmda aysi mânaya, yahut biribirine ya- kın mânalara gelen kelimelerin de bir kaynaktan doğduğunu ortaya çıkarıyor. Bu neticeler teorimizin doğrulu- ğunu her türlü nazari delilden daha büyük bir kuvvet ve canlılıkla is- pat etmektedir.,, | Evli Bir Kadını Zorla Kaçırmış! sındırgı (TAN) — Bu civarda evli | bir kadın zorla kaçırılmıştır: İ o Hdise şöyle geçmiştir: Kocabey köyü muhtar Emin, berber Alinin karısı Elife göz koymuştur. Ali, ka- rısını Eminin müziç nazarlardan kurtarmak için Bigadiç nahiyesine git | mek zorunda kalmış, orada Cami ma | hallesinde Dedeoğlu Tevfiğin evini ki | ralamıştır. Lâkin bir gece Emin, Ha- san adında biriyle Bigadiçe gelmiş, berber Ali evde yokken Elifi zorla kaçırıp Kocabey köyüne götürü tür. Emin tevkif edilerek Balıkesire gönderilmiştir. Gerede Yolunda Bir Kamyon Kazası Kızılcahamam (TAN) — Ankars- | den Geredeye gitmekte olan Mengen- li şoför Muharremin idaresindeki 51 numaralı kereste kamyonu İle Anka- raya yolcu taşıyan Mengenli Galibin idaremnideki 18 numaralı İ insan, İkinci sınıf yolcusu İ çünetiler de üçüncü sınıf insandırlar, otobüs, | buradan on dakika uzakta, Gerede - | GÖRÜŞLER: ÜÇÜNCÜ MEVKİLER Nevyorktan Hopaya kadar bütün seyahatimde vapur ve trenin birer kü çük cemiyet örneği olduğunu gördüm. Hayatta nasıl cebinizdeki paraya gö- re, insanlık dereceniz taayyün ederse, vapurda ve trende de içtimai mevkii. niz aldığınız bilete göre taayyün edi- yor. Birinci smif yolcusu birinci sınıf ikinci, ü- 4.3 Vapur acenteleri birer biletle sizi damgalarlar. Vapurlardan Gucen Mary ve tren- lerden İsviçre trenleri müstesna, her memleketin üçüncü sınıf yolcusu ba- zan hayvanla hemayar, bazan hay- vanın bir derece üstündedir. Ayni hâ- diseyi Hopaya yaptığım seyahatte de gördüm. Eşya ambarları üçüncü mev kidedir. Koyun sürüleri ve Insanlar, koyun koyuna burada beraber yatar« lar. 3 Beş on koyunu ayaklarmdan bağla- yıp vinçle vapura çeken nakil şekline zulüm diye birçoklarının içi yanüı.Bir insan sıfatile elbette ki, ben de ac dun, Fakat hayvanlarla müsavi tutu- lan iasanlara daha çok acıdığım için, hayvanlarım himayesini, malüm cemi. yetlerine bırakıyorum. Fakat üçüncü mevkiler bir gönül yarası. Üçüncü mevki giivertenin üzeri bir Çarşamba pazarı... Bu uçığa serilen sefalet yet- miyormuş gibi, üçüncü mevki yoleu- ları denizde bile havayı mikroplıyan hayvanların kokusu içinde yemek, yatmak ve yaşamak mecburiyetinde- dirler, Işin tuhafı, ayni mevkide seyahat eden koyundan 80 kurus, insandan 400 kuruş makil ücreti alırlar, Insan, koyunun sıhhati için muzır değil, fa- kat koyun insanm sıhhatine zararlı dır. Buna rağmen ayni mevkide se. yahat eden bu iki yolcu arasında böy- le mühim bir ücret farla da vardır. Yani şunu demek istiyorum ki, ço cukluğumuzdanberi, daha ilk okudu- ğumuz kitaplarda bize insanı “eşrefi mahlükat,, diye tarif ederler. Üçüncü mevki yolcularının diğer insan kar- deşlerine nisbetle üçüncü sınıf insan telâkki edilmelerinin acılığını kenara bırakalım. Amma, hiç olmazsa, “e$- refi mahlükat,, vasfma dayanarak, hayvanla aralarındaki farkı olsun İs zale edelim, Sabiha Zekeriya | o Karabelâ Yine Ringte Al Brown Bundan altı sene evveline kadar hafif siklet boksörlerin Karabelâ di- ye andıkları ve şimşek gibi yumruk rak meşhur zenci Al Bfovn'uü günün birinde işi sefahate vurarak k edemiyecek bir hale gel Fakat Al Brown, son aylarda, yine antrenmana başlamış ve ilk mâ çınr da geçenlerde Pariste yaparak Fransa şampiyonu Andre Regis'yi 55 saniyede nakavut etmiştir. Kızılcahamam şösesi üzerinde çar - Pışmışlardır. Kaza, o yerin dönemeç olmasından ve şoförlerin biribirlerine verdikleri işareti anlamamalarından ileri gel miştir, Yolculardan Mengenli Satılmışm | sol eli bileğinden kırtlmış, mecruh başka bir kamyonla Ankara hastane 8ine gönderilmiştir. o — Sıvasta Hayvan Sergisi Sıvas, (TAN) — Ehli hayvan ser. gisi 29 Eylülde Kayak yazısındaki gergi yerinde açılacaktır. İ Al Brown 33 yaşındadır. Boksör- İlüğe yeniden böyle büylük bir zaferle başlayışı, Karabelânm, yine bütün tüy sıklet boksörler başına hakikaten belâ kesileceği hissini veriyor. katli ği Adana Belediyesinde Değişmeler Adana, (TAN) — Belediye reis muavini Faik Ulkü mezbaha müdür- lüğüne, belediye yazı işleri müdürü Vedat Güçlü de belediye rels muâ- vinliğine tayin edilmişlerdir. dünendüki dek.

Bu sayıdan diğer sayfalar: