22 Kasım 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

22 Kasım 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

22.10-937 IT AN Gündelik Gazete BAŞMUHARRIRI Ahmet Emin YALMAN TAN'ın hedefi: Haberde, fi” kirde, her şeyde temiz, dü- rüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmıya çalışmaktır. GÜNÜN Mesekazeni | Davanın İçyüzü aman propaganda Nazırının Nu- remberg'teki nutku üzerine TAN'n ortaya attığı mesele, birkaç ginden- beri bütün Türk matbuatını işgal et- mektedir, Bu nutkun ve bu nutukta Türkiye» nin Alman siyaseti arkasından giden bir devlet olarak gösterilmesinin de- rin mânaları vardır. Bu mânayı anla” mak için Almanyanın Yakın Şarkta- ki siyaseti hakkında biraz etraflı ma lümata ihtiyaç vardır. Bu siyaseti bi- lenler, hâdiseleri yakından takip edip içyüzünü görenler Dr, Goebbels'in ae demek istediğini anlamakta güçlük gelmezler. Bu hakikatleri bildikten sonra da bazı gazetelerimizin bu me- Beleyi örtbas etmek İstemesindeki fe- enat daha vuzuh ve sarahatle görüle- bilir, . Bükreşte Moment adında Fransız- ca bir gazete çıkar, Bundan bir müd- det evvel doktor 8. Ulpla ve > Romanyalı, bu gazetede “Almanya bım Yak Şarka sarkışı,, serlâvhası Altında bir yazı neşretmişti. Bu yuzı- dan bizim bugünkü davamızı aydın- latacak aşağıdaki fıkraları aynen a- yorum: “Almanyanın Şark memleketlerine doğru uzanmak hususunda mütcad- dit defalar izhar ettiği arzu, ortaya iki mühim mesele çıkarır: Polonya ve Balkan mem'e'-eri meselesi, Neurat ye, NE KAP Ge Nazir Bâtk'arasında İmzalanan anlaşma ü- zerine Almanya Polonyaya karşı mü- tecaviz olmıyan bir $iyaset takibini deruhte etmiştir. Bunun üzerine Al manya Şarka doğru uzanmıya karar vermiştir, Şarka doğru uzunabilmek için herşeyden evvel Yakm Şark memleketlerini elde etmesi lâzrmdır. Bu siyaseti takibe karar verince Ön- ce ortadaki engelleri kaldırmak lâ- zımdır. En büyük engel olarak ta or- tada Italyan rekabeti vardır. Şimdi Almanyanın Cenubu Şarki. “ye doğru metodik bir tarzda ve yo- rulmak bilmez bir şekilde sarkmıya çalıştığına şahit oluyoruz. Habeş harbinden istifade ederek Avusturya ve Macaristanda nüfuzunu arttırmiş- tır, Sonra Alman di; asisi Balkan- larda nüfuz mmtakaları tesisine te- yebbüs etmiştir. Bu nüfuz mmtaka- ları gu suretle ayrılmıştır; 1 — Münhasıran oAlman ya, Bulgaristan ve Türkiye, TAN Eskiden bir pirinç tanesi üzerine Fatiha yazan adamlar varmış. Memle. ketimizde senelerdenberi yaşıyan ve dilimizi iyice öğrenen bir Ameri- kalı buna yakın bir iş yapmıştır. 50,000 türkçe kelime seçerek bunlar üzerinde üç yardımcı ile beraber bir sene uğraşmıştır. Hedef ve netice- En çok kullanılan 3 Türkçe kelimeyi nasıl seçtim? 5 ir, iki sene evvel Türkiye- ye doktor Foset isminde bir terbiyeci gelmişti. Türk mekteplerinde İngilizce öğre- ten muallimlere İngilizceyi öğ- retme usullerine dair dersler verdi. Doktor Foset, İngilizcenin yabancılara öğretilmesini bir ihtısas sahası yapmıştır. Yal nız dili öğretmenin yollarını göstermekle kalmaz. Meselâ bir Fransız, bir Çinli, bir İtal- yan İngilizce öğrenirken ne gi- bi hatalar yapmıya meyil gös- terir; bunu tetkik eder. İtiyat halinde tekerrür eden hataları herkesin gözü önüne koyarak fena itiyatların önüne geçer. Doktor (Foset) Türkiyede bu- lunduğu sırada kendisile çok te - mas ettim. Amerika ve İngilterede Basic Engtish, yani esas» İngilizce adr altında başlıyan çok faydalı bir cereyan hakkında bans birçok a- meli malümat verdi... lirken, gelişi güzel birçok Kelime bellenirdi. Sonra İnsan farkederdi ki, ömründe kullanmıyacağı garip Kelimeleri dimağına yüklemiş, fa- kat en lüzumlu bir kelimeyi hilmi. yor ve en basit bir merâmmi anla. tamiyor. Bunun önüne geçmek İçin en çuk kullanılan, en lüzumlu kelimeler (esas İngilizce) ad: altmda seçil. miştir. Bu suretle ayrılan sekiz yüz elli kelime İle türlü türü ki. taplar yazılmış, klâsik eserleri bi. le bu kelimelerle ifade etmenin yo lu bulunmuştur, Netlee çok mühim, dir: Bir yabancı ve mektep görme miş veya okumiya yeni başlıyan bir İngiliz çocuğu bu sayede basit bir dil hazinesine sahip oluyor. Yal nız sekiz yüz elli kelime bilmek su retile okuyabileceği türlü türlü eğ. lenceli kitaplar bulunca hem ko. layca İngilizce öğreniyor, hem de okumak zevkine zahmetsizer alı . şiyor. Sonra daha ileri kitaplara geçebiliyor. B u sayede nekadar mükem - mel neticeler elde edildiği. nİ görünce kendi kendime sordum: Neden bu usulü türkçeye tatbik mümkün olmasın? Meselâ millet mekteplerine de - vam eden olgun insanlar var. Al- fabe okuyor, ilk kıraat okuyor. Bir Çar aran, a Anlatan: Dr. Bireh APA ar arar arar rar gr Amerikalı diyor ki : Üç senelik ilkmek- tepfen sonra zevk şeldinde okumak im- kânları temin edilmezse üç senede öğ- retilen şeyden iz bile kalmaz. O halde türkçede en çok kullanılan 500 kelime- Yi ayırmalı, bu kelimeleri tahsilin A derecesi sayarak bu seviyede insanlar işin 500 kelime ile türlü türlü bilgi ve eğlence kitapları yazmalı. kaç yüz kelimeye alışıyor. Sonra okumak bildiğini zannederek eli- ne bir türkçe gazete alınca bir de he vaksin; BAhYOya girmiye ei şan bir adamın bir okyanusa ati: ması gibi bir şey... Önümde duran türkçe lügatte ofuz bin kelime Yar. Fakat Tan gazetesini rahatçs oku mak İçin bu lügatteki kelimeleri bilmek bile kâfi değildir. Şunu id- din etmek caizdir ki, Türkçe gt- zete lisanı durulmuş bir hale gel- mediği İçin insanı çak şaşırtacak bir tisandır. Ayni mânayı ifade için başka baska yazıcılar, hattâ oy3i yazıcı biribirinden farkir kelimeler kullanıyorlar. Basit bir tükçe mu- kabili olan kelime İçin türlü türlü arabi ve farisi mlradifler sütun - larda ver buluyor. Milet mektebinde okuma öğrö- nen adamlar veya üç senelik ik mektebi bitiren bir çocuk gazet€ okuyucusu olamıyor. Okumakla alâkası imzasını atmakta İleri git- miyor. Her tarafta yapılan tecrü- belere göre üç senelik ik mektep- ten sonra zevk şeklinde okumak imkânları temin edilemezse Uç #€ ra iz bile kalmaz. u düşüncelerin tesirile bna B $u fikir geldi: Türkçede &n çok kullanılan beş yüz ketime- Yi ayırmalı, bu kelimeleri tahsilin A derecesi sayarak bu seviyede insanlar için 500 kelime ile türlü türlü bilgi ve eğlence kitaplar? yazmalı. İlk hamlede hiç olmazss 50. kadar kitap vücuda getirme li, Böylece okumanın A seviyesine sahip olan bir adam, okuma zeV- kini işletecek imkânlar elde etme- li. Fakat 500 kelimeyi her muhar- rİF kendi kafasma göre ayırme * malı. İlmi bir usulle bu kelimeler seçilmeli ve herkes A seviyesinde kitaplar için bundan başka kelime kullanmamalı. Bunların haricinde kalan mefhumlar yinebu 500 kelime ile tarif suretile anlatılmalı. Sonra B derecesine geçmeli. Bu- rada yeniden 500 kelime öğrenile- cek. Sonra yekfinu bin kelimeye varan bir kelime hazinesile yine Hk hamlede elli kadar kitap vücuda getirilecek, Bundan sonra C derecesine de 500 kelime ilâve edilmeli ve 1500 kelimelik bir hazineden istifade *©- derek okuma kitapları yazılmalı. Hattâ halk için öyle bir gazete çıkmalı ki, bir kısmı A bir kısımı 5, Re bir kısmı da C seviyesinde bulu . nanların anliyabiöcekleri sütün - Yari olsun.” BU VördA vir ÇauşMAnin çuk tay- Aali'olduğüna aklım yatınca bu se- minde ilk teşebbüsü yapmak sev. dasma düştüm. oktor Foset'in çizdiği usul- Je beş kaynak seçtim. Bun- lardan birine: mekteplerr Mah- sus dört ciltlik tarih kitabivdı. Bu kitabi ele alarak payet mütenevvi mevzular seçtim. Meselâ döğüş tas virleri, Sanat ve edebiyat hüreket- leri, içtimai hayat, ev hayatı filân Bibi... Ayırdığım bahislere rast - geldiğim her kelimeyi kaydettim. Buna, hangi membada tesadüf et- tğimi ve hangi cümle içinde geç- tiğini de işaret ettim. “Sonra köylü halkın anlaması f- çin basit kelimelerle: yazılan divar gazetesini aldun, Onun kelimeleri- ni kâydettim. Daha sonra mühtelif mekti 5 ep ki- taplarını ele aldım, Biribirinden ay rı bahislerdeki kelimeleri #ymi u - sulle kaydetmiye devam ettim. Dördüncü memba yevmi ga - zete İdi. Bilhasan (TAN) da Fe- lek tarafmdan © yazılan yazıları maksadım bakımından çok işe ya- rar buldum. Gazetenin mühtelif bahislerindeki kelimeleri de kay - dettim, Sonra Yakup Kadrinin Yaban'ı ile Reşat Nurinin kızılcık dallarını” aldım. Bu romanların muhâvere kısımlarında geçen bütün kelime leri kaydettim. u membalardan topladığım kelimeler yazı makinesinde altı nüsha olarak yazıldı, Saymak kolav olsun diye beşer kelimelik gruplar halinde tanzim edildi. Son- ra bu altı nüshadan birini karton üzerine yapıştırdık, Her kelimeyi ayrı ayr ıkestik. Kelimeleri Alfabe sırasına koyduk. Bundan sonra 8/- raya konan kelimelerden her biri - ne alt kaçar fiş varsa tekerrürle- ri anlamak için bunların adedini saydık. Bu anlattığım işler kolay gibi gelir. Fakat üç yardımcı ile bera- ber on ay vaktimi aldı. 50,000 tekerrirde 5600 kelime bulduk. Bunlar içinde üç yüzü o kadar çok tekerrür ediyor ki, kul- lanılan kelime yekünunun yüzde yetmişini tutuyor. Yani 300 kelime bilen, yazılan şeylerin So 70 mikta. rm anlıyabilir. Fakat geriye ka - Jan yüzde 30 içinde çok mütenevvi kelimelere tesadüf edilir, Gazeteden 7317 kelime kaydet. tim. Bur (Oarasında 1897 muhte. lif kek © nrdr. Mektep kitapla - rmdr 000 kelime seçtim. Arada 2309 muhtelif kelime bulk dum. Drvar gszetesinden aldığım 4143 kelime tekerrürü içinde de 1053 muhtelif kelime vardı, 50,000 kelime içinde (bir) kelimesi 1520 defa, (bu) 1,088 defa, (ve) 951, (olmak) 951, (ne) 496 defa teker- rür etmiştir. D oktor Fosete danıştım. Ba- na dedi ki; en çok kullanı. lan 300 kelimeyi seçmek için 50,000 kelimelik bir araştırma kâfi sayı- labilir, Fakat en çok kullanılan 500 kelimeyi syırmak için araştırma - nin hududunu 200,000 kelimeye çi» karmak lâzımdır. İngilizcenin 850 &€sus kelimesini ayırmak için bir milyon kelime üzerinde araştırma- lar yapılmıştır, Bundan başka me- selâ köy millet mektebine ait 500 kelime için yalnız istatistik kâfi değildir. Sırf köyü alâkadar eden bir takım kelimelere yer ayırmak ve bunun için ayrıca tetkikler yap- mak, icap eder. Görüyorsunuz ki, bu iş &deta bir Mâboratuvar işidir. Şu farkla ki, tecrübe için beyaz fare yerine k lime kullanılıyor. - $ aca elo 0k DOKTORLARIN DEVLETLEŞTİRİLMES MESELESİ Diş dişçi “mektebli de todavi edilen fakir halktan pa almak için yaptıkları bir teşebbi münasebetiyle, doktorların devletle tirilmesi o meselesinden © bahsettir Bunu ele alan bir iki gazete, vay fendim, o ne demekmiş, bugün do: torların, yarm kunduracıların, öbü gün boyacıların devletlestirilmesi istemek komünizmdir. Bunlar, tehi keli fikirler diye hücuma geçtiler. Evvelâ bu efendilere, dünya mi yasında İçtimai meselelerin, fikirli rin, münakaşası serbest olduğun saniyen dünyanın birçok memleke lerinin hiç komünist olmadıkları hs de bu meseleyi konuştuklarını, hat tatbik çaresini aradıklarını söyliy yim. Üçüncü olarak ta parti progr mının ve anayasanm bir maddesin de devletçilik olduğunu hatırlatayır Doktorluk hususi bir meslekti Fakat halkın umumi sıhhati, memj ketin içtimai hufzıssıhhası hususi £ mesele değildir. Su, tramvay, tre telefon, yol yapma nasıl umumi me faatlere hâdim müesseseler ise, bel onlardan fazla doktorluk umu menfaatlere hizmet eden bir miess sedir, da bu İususi mesleğin, umumi me fnatlere yaptığı zararı, evvelâ âli ler ciltlerie eser Yazarak, saniy: Social work (içtimai iş) konferan larında toplanan komite teşkilâte ve içtimai hıfzıssıhha murahhasla umumi hayatım içinden vakıslar al rak doktorluğun serbest bir ticar olarak memleketin hayatına yaptı zararları ispat ettiler. Bundan 60 radır ki, Tiberalizm çerçevesini y tan, Amerikada hususi mülessesel, devletleştirmiye çalışan Roosevelt meseleyi ele aldı, salâhiyettar mi seseler bunun münakaşa ve müzal relerini yaptılar, şimdi bunun tat kat çarelerini konuşuyorlar. “ Roosevelt komünist midir? Ame ka komümist midir? Bir müessesen devletin eline geçmesini istemek e den komünizm oluyor? O halde İn sâr idareleri, birçok sanayi devlet eline geçmiştir. Halk Pırkasınm şiş larından biri devletçiliktir, o hal Türkiye de komtmisitir. Müsaade diniz de artık, softa zihniyetiyle, h yeni fikre karşı tövbe estağfurulla diyen mürteci zihniyetlerle konusn yalım, Eğer ortaya sürülen fikir ya Lışsa münakaşa edelim. Fakat, amı aman. bu muzır fikir, diye, fikirler konuşulmasına, inkişafına hudut çi mek irticam silâhıdır. Hâlâ içtim; siyasi meseleleri, fikirleri, olgun k terbiye ve açık fikirle konuşamam; ne acı gey. ç . Sabiha Zekeriya a — Aksaray - Kütüphanesindan « İstifade Edilemiyor * Kanya Aksarayı (TAN) — Ye; binasının bitinciye dar Halkevi, umumi! kütüphanınla $ kısmını işgâl etmektedir. Tam oki ma salobunun altmıda Falkevini "müzik kısma kullanmaktadır. Bur; ya devam eden gençler, muntazaj bir programları olmadığı için, vakit vakitsiz çalgı çalmakta ve üstlerind ki salonda bulunanların mütaleasn mâmi olmaktadırlar. Bilhassa Paza günleri kütüphaneye gelen yüzlerç gencin aşağıda çalgı patırdısı başla yınca ellerindeki kitabı bırakıp gita ya oldukları görülüyor, B bir çare bulunması olacaktır, wen —e—--— İki Karılı Bir Adam Kız Kaçırmış Vezirköprü (TAN) — Yukarmap köyünden Abdullah Şahin kızı Fej miye, Boyâbattan Sarıyer köyünde iki karlı Çatal Ahmet tarafından ze ia kaçırılmıştır. Ahmet te, Fehmiy de henüz bulunamamışlardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: