18 Ocak 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

18 Ocak 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18-1-038 Berlin Operasının büyük sopranosu mmm TRESİ RUDOLF ve (MAZURKA) nın unutulmaz âşıkı ALBRECHT SCHOENHAL tarafından parlak bir surette yaratılan Her Kadına Bir Erkel filminde yarın akşşam$ Ü MER sinemasınc takdirlerle alkışlayacak ve Paris... ve Sevilya...nın lüks ihtişamını görecek... Şarkı ve danslarmı... ve musik SA, dinliyeceksiniz. TOPLANTILAR © DAVETLER e BUĞUN: * Ünversite tarih doçenti Mükrimin Ha il, saat 2030 da Eminönli halkevinde "Ts tanbulun muhasaraları ve fethi, mevzülü bir konferans verecektir, l * Çoruk Esirgeme Kurumu menfaatine hazırlanan müsamere bu akşam Fransız tiyatrosunda verilecktir, * İstinye Dok şirketi umumi heyeti, sa | İs fevkalâde olarak toplanacaktır, | * Jemali Hal Danişment, sant 18,30 da | Beyoğlu halkevinde “Trk nedir?,, mevzula | bir konferans verecekti: HAFTA İÇİNDE: * Şehrimizdeki Niğdeliler 5 şubatta Tu ring palasta bir "Elma gecesi,, yapacaklar dır, Sahtekârlık : Mahkeme Kararını Bildirdi İki Adınıda Evde Unutan (Bir Suçlu Sultanahmet Sulh Birinci Ceza Hâ kimi, dün, bir dilencilik suçlusunun| sorgusunu yapmıştır, Suçlu pejmtir.! de kıyafetli bir adamdı, Hâkim, evve| ilâ adını sordu. O: i — Adım evde kaldı, bay hâkim. dedi, Hükim, sualini cevap şü oldu: — Vallahi bay hükim, çoktanbeti adımla meşgul değilim unuttum. Ba- bam adının Hasan olduğunu biraz bitiyorum, Hâkim Reşit sordu: — Oğlum, dava kâğıdmda adın Ali Norveç Gemisi, 35 Bin Lira Teminat Verecek Asliye Ikinci Ticaret Mahkemesi Köstence limanında Norveç bandıra- hı İrnarin vapuru tarafından batır. lan Yekta vapuru hakkımdaki itiraz- ları ve müdafaaları dün iki celsede tetkik etmiş ve akşam saat on yedi. de Norveç vapururun 30 bin lir i natla serbest bırakılmasma vermiştir. sabahki de Norveç sefiri B. Benson'la Norveç konsolosu Dab- koviç te mahkemede dinleyici olarak bulunmuşlardır. »Meşhur Fransız komediyenlerinin emsalsiz filmi «sm Başkasının Kılığında Arman Bernard - Rene Lefaur - Pizella » Janine Mert Iki saat durmadan kahkaha, kâlplere ferahlık veren eğlenceli coraları — Parisin moda ve zevk âleminin en neşeli fransızca büyük bilmi, man Perşembe akşama TÜRK sinemadan tekrarladı, aldığı Sahte Senet Davasına | Devam Ediliyor Dün Ağırceza mahkemesi, bir sah-| Davanm ve hâdisenin vaziyetine göre, Türk mahkemeleri ilk defa böy le bir karar vereceği İçin birçok ceza- ci, ve bilhassa deniz davası takip e Gen avukatlar da mahkemelerde din- leyici olarak bulunmuşlardır. Sabah celsesi açılm açılmaz sigorta gi İ baska başka Abilerdir. yazması olup olmadığını sordu, tün bu suelleri göyle karşılıyordu. — Evet bay hAkim, benim ?ki adım var. Tiisi de Alidir. Fakat bu Aliler Hâkim, nerede doğduğunu, okuyup te senet tanzim; davasma başlamış- tır. Suçlular, eski Maltepe belediye reisi Cemal, zabıtai belediye memtru Hüseyin ve Nurtdir. İddiaya göre, bunlar mevhum a- damlar namına kür ve toprak nakli- yesi hakkmda senetler tanzim ede- Madeni Eşya Sanatkârları Toplandı (İstanbul Madeni Sanatkârlar) ce- miyeti heyeti idaresi seçimi yapılmış, PANAY ZIRHLISI NASIL BATTI Necati Çeliksoy, Ethem Kazancı, dök meci Yaşar, nikelâjçı Mehmet Can, tta bakırcı Ali Osman, Galata- avukatı Jak Hatem söz almış, burü- — Vallahi ben Allahtan doğdum. da bulunan ve hakkında haezi ihtiya- | Okuyup yazmamı evde bıraktım. 1s- rek zimmetlerine para geçirmişlerdir. Bu hâdiseyi gösteren hakiki Suçlulardan Cemal mahkemeye gel Norveç Sefiri B, Benson, şehrimize geliyor. ti tedbiri alman vapurun muhakeme usulleri kanuna göre, gayrimenkul mahkeme- bükmünde bulunduğunu, Din bu davaya bakmıya salâhiyeti ol madığını söylemiştir. Yekta vapuru- nun avukatı Avano di — Istanbul irtibat limanıdır. Va- pür gayrimenkul hükmündedir. Mah keme bu davaya bakmıya salâhiyet-| tardır. Ve teminata bağlanması lâzım dır, demiştir, Norveç vapurunun avukatı Platon bunlara şu cevabı vermişti — Mesele, beyneli kukuna göre daşlarım h çok mühimdir. Riper'in 2121 inci fıkrasın Diz dalgaları kadar çok olduğunu söy Tüyor. Biz mağduruz, Gemi burada kendi arzusuyla durmuş değildir. Ro manyadaki kıymeti takdir edilmesi gibi birçok hukuk! meseleler vardır. lel kavait hu- Arka- bu meseleyi hazmede- mediler. Bu hususta Ingiliz müellifi da deniz) ç) bâdiselerinden doğan meselelerin de-| rde kanunlar daima mahkemede dava safhalarını takip ediyor Burada üç avukat arasında epey uzun süren bir hukuki münakaşa ol muştur, Mahkeme, müzakereye çekildikten İ sonra rels İsmail Hakkı, hazırladığı tahlili kararmı okumuştur. Karar Norveç vapuru svukatının İtirazları- Bı reddediyor ve teminsta bağlana- bırakılmasını Bundan sonra, liman dalresinden ve deniz ticaret müdürlüğ purün kıymetinin ası ve ebli €si ve sigorta | vukufa kıymet biçtir elerinin için muhakemeyi saat 17 ye tâ i İkinci celsede, Üç tarafın avukatla» rn hayli uzun süren mütalealarını söy lemişler, münakaşa etmişelrdir. Neticede mahkeme, vapur icin 27 bin sirorta için 7 bin ve vapurdaki kim bir daha dilenmem. Hâkim son sualini de sordü: — Siz ne ile geçinirsiniz? Suçlu bu sunli de şöyle karşıladı: liyeyim, Ben de ne Yiyip, ne cek. Amma dilenmiyeceği yetinden memişlerdi, Yu coğrafya öğretmez Düm tanbulun batı tarafında otururum. Bir defa dilendim. Bir daha dilenmi- ye tövbe ettim, Vallah billâh Bay hâ- — Bunu ne sen sor, ne de ben söy igeceği- mi düşünüyordum, Tabii Allah vere- i cevaplar Alinin akli vazi- iphe ettiriyordu, Fakat, ta bibi ediller onun aklımda bir zâf gör- Mü- memişti. Zabrtai belediye memuru Hüseyin şunları söyledi: — Bay reis, benim tanzim ettiğim senetlerin hepsinin de sahipleri var- dır, Reis Cemal, beni yanma çağır. "Filân arabacı için şukadar arabalık senet yaz,, derdi, Bende yazardım, diyordu. Buhdân sonra reis, dosyada bulu- nan senetleri birer birer okudu, Mal- tepede oturan arabtet Ahmede muh- | telif zamanlarda 110, 100, 110 ara- balık toprak, aşçı Mehmede 47 araba bk kum parası verildiğine dair senet- ler almmıştır. Muhakeme, şthitlerin çağrılması için tâlik edildi. Karar İçin Talik Edildi Dün Ağırceza Mahkemesinde ih 1â3, zimmete para geçirme ve sulisti. malden suçlu olarak tevkif edilen es- ki icra kâtihi Kadri ile gayrimevkuf | arkadaşları Bekir ve Saidin muhake- | rik mütehassısı Lâtif, Bahçe- kapıda sobacı Zamkocyan, Kantarcı- larda kantarcı küçük Osman, kuyum cu Ahmet Celâlettin, Bayazıtta nike- *İlâjçı İhsan, Kazlıçeşmede demirci Ah met, karyolacı Adil. Kantarcılarda Ademi buz makineleri mütehassısı Ar | tin, Ortaköyde tenekeci atelyesinde Koço, sobacı Şırakyan intihap edil - miştir. Yeni heyeti idare birinci top- lantısını yaparak riyasete Necati Çe-| liksoyu, muhasebeciliğe Mehmet Ca- nı, veznedarlığa Zamkoçyanı soçmiş- tir. Cemiyet bir kooperatif kuracak, mevcut 700 azayı çoğaltacaktır. ğe lk Pertevniyal Lisesinden Çıkanlar Cemiyeti Kuruldu Pertevniyal lisesi mezunları Emin önü halkevinde toplanarak, mezunlar Tezel, cemiyetin Çin sularında Japon tayyareleri rafmdan batırılan Panay ismin Amerikan zırhlıınm nasıl taan uğradığı ve nasıl batarıldığı fedi bir sinemacı tarafından filme alı ğin evvelce yazmıştık. Bu film birçok mimansatlara : men tayyare ile Londraya ve ora da Amerikaya gönderilmiştir. Kıymetli film, herhangi birt ruzlan korunmak için Nevyork kaklarından zırhlı otomobillerle 8 rilmiştir, Cesur operatör, haya tehlikeye koyarak çektiği filmi milyon dolar mukabilinde Metrç Golâwin Şirketine satmıştır. Şehrimiz sinemacılarmdan işitiğ ze göre bu film pek yakında İstar la da gelecektir, Tp MudUU Edip Erguvon, reis Bu gibi hâdise yhin lehine olarak ahkâm ler. Mahkemenizin tedbiri ih- tiyati koymasına salâhiyeti yoktur, demiştir. TEK GÖZLÜ MEHİB ANIBAL 'ım idaresindeki kahraman KARTACALILAR"ı eşya içinde bin lira teminat takdir et-| miştir, Norveç vapuru bügün nat muamelesini ikmal ettikten son- ra hareket edecektir. ve ruhiyat öğretmeni temi- ve mensuplarının huzurile lundaki evlerinde kutlulanmıştır. nir Raşit Öynenin nişanlanma töreni, dün aile dostlarının, Kültür Direktör Feneryo oğlu iddiasmı söyliyerek da öeza verilmesini, yal cezsmın tecil edilmesini istedi, Muhakeme karar için tâlik e- ğini anlatmıştır. Bundan sonra, dildi. em name okunmuş ve kabul edilmiştir. Yapılan intihapte fahri reisliğe mek- Necati Volkan, umumi kâtipliğe ki Tezel, muhasipliğe Necmi, ve darlığa Kemal Gürboy, Kudsi, Necdet seçilmişlerdir. , hazırlanan nizam- aza memleket içindeki bozguncular arkadan vurmasaydı ROMA tarumar olur, tarihin gidişi değişirdi. KARTACA MUHAREBELERİ Öümüzdeki PERŞEMBE akşamı Sinemacılık tari yelkenli tarihi Handan bu kâğıtların son yapraklarına geldiği zaman tuikana tıkana hıçkırmağa başlamıştı. He men ayağa kalkıp yanına gittim. Dizlerinin üstün- deki kâğıt tomarını alıp bileklerini tuttum — Yetişir yavrum, yetişir. Beni de üzüyorsun. — Bırakınız ağabeyi. — Beni bırakırız, talihsiz &nnem için biraz ağ- yayım ağabey... Bir adım geri çekildim. Kollarımı kavuşturarak kımildanmadan kaldım. Aradan nekadar zaman geçli bilmiyorum. Göz- yaşları hızını aldığı için Handan doğrulmuştu. Yö züme merhametle bakarak: — Niçin ayakta duruyorsunuz? Otursanıza:.. De- di - Otururum... Fakat şimdi bana söyle yavrum... Bütün bu feliketlere ben sebep oldum. Ben affedil- miye lâyik bir insan mıyım? — Elbette., — Bunu sen söylüyorsun ha Handan!.. Evet ben!.. Hattâ affolunacak neniz var diye düşünüyorum... — Pek çok şeyim..; — Hayır, bilâkis!,, Sevmek veya sevmemek in- sanı elinde değil ki... Zavallı ağabeyciğim... Handanın bana uzanan elini avuçlarımda derin bir haz ile sıktım. O da, parmaklarımın ucunda du- daklarını gezdirdi. Handanla çok samimi iki dost olduk. Sabahları Karacaahmede beraber gidiyor bu yol hayli uzun olduğu halde, o yaya yürümeyi tercih e de kaldığım günler beraber gezip, dulaşı; Fakat bu sıkı dostluk bann tehlikeli görünmekte idi. Gezdiğimiz, yürüdüğümüz, oturduğumuz yerler- de.bir zamanlar Nalânla gezmiş, Nalânla yürümüş, Nalânla oturmuştum. Yalnız kaldığım zamanlar uzun uzun düşünüyor. dum. Beni bu acıklı hayattan ancak Handanla evlen- in en MUAZZAM filmi. 100.000 Figüran - 10.000 atlı asker - 300 muharebe Fili - 50 harp gemisi Tarihi Şaheser İYİ HIÇ mek kurtarabilecekti, Eğer böyle bekâr kalır, yahut ta başka bir kadınla evlenirsem, cehennem azabının, hayatımın sonuna kadar sürüp gideceği muhakkak- tı. Halbuki Handanın da benimle evlenmesi kabil değildi. O şimdi, benden çok genç, çok ta güzel bir mühendisin hayalile yaşıyor, yaklaşan düğün lez- zetini sabırsızlıkla bekliyordu. Düğün için her şey hazırdı. Yalmz, Kirklarelinde bulunan damadın dönmesi bekleniyordu. Geseleri, beybabamın odasında toplandığımız va- kit hep bu düğünü konuşuyorduk. Bilmem neye, bu konuşmalara Handan karışmıyor, düşünüyordu. Emrim geldi. Eskişehire tayin olunmuştum. Bu haberi evdekilere bildirdiğim gün herkes üzüldü. Hele bir hafta sonra hareket edeceğimi öğrendikleri zaman Beybabamla Vesimenin gözleri doldu. Handan, bir mermer heykel gibi hissiz görünüyor bu çocuk bana çok ıstırap vermekte, belki de onu, yahut ondaki Nalânı seviyordum... Kalbimin, aşkımın bu ikinci parçalanışı bana pek acı gelmişti. Akşam üzeri salonda piyano sesi duydum. Han- dan “Dam Dösyon,, da okurken piyano dersi de al- muştı. Sessiz adımlarla içeri girdim. Fakat, kapının pervarına tutunmasaydım az daha yere düşecektim. Salona baygın, bir leylâk kokusu yayılmıstı. Ah bu koku!. Handan içeri girdiğimi farketmedi. Arkası bana dönük, taburede oturuyor, yalnız tuşlar üzerinde u- çan parmaklarile basıp kalkan ayakları kımıldanı. yordu. Bir iki adım yürüdüm. Gözlerim ondan ayrılmı- yordu. Şu anda biri gelip: — Bu piyanoyu çalan Nalân mı, Handan mı? diye sorsa, cevap veremezdim. Biri, ötekinin aynadaki aksinden başka bir şey değildi. Piyanonun yanına geldiğim zaman Handan birdebnire başını çevirdi. Dudaklarında memnun bir tebessümle: — Ay! Siz misiniz? dedi. Niçin öyle sessizce gel- diniz?, — Seni ürkütmemek için! diye cevâp verdim. — Beni ürkütmek için mi? Beni ürküttüğünüzü — Niçin sustunuz? — Hasta mısınız ağabey? Renginiz çok uçuk.? — Değilim yavrum... Her zamanki hastalık... Bu sörü söylerken onu şüphelendirmemek için, Nalânın duvarda asılı duran büyültülmüş fotoğrafı na bakıyordum. Hafifçe içini çekti. Pek güç işitilen bir mırıltı İle: gri e GARAy SİPER Sinemalarında birden KIRIK — Annem, ne bahtiyarmış!.. dedi. Başımı sallamaktan başka verecek cevap bul madım. N Birdenbire bileklerimi kavrıyarak ve gözl içine dikkatle bakarak sordu: — Onu hâlâ ayni şiddetle seviyor musunuz? — Kim bilir? — Söyleyin, dedi; benden çekinmeyin. — Senden çekinecek nem var Handan!. Fakat s0 duğun suale cevap vermek biraz güç. — Niçin? Ben size en basit bir şeyi sordum.. — Zahnettiğin gibi değil... On sene evvel ölen b kadının aşkı... — Demek ki, onu artık sevmiyorsunuz? Unuti nuz? — Böyle de düşünme! Beni incitiyorsun..; — Ya, nasıl düşüneyim? — Elverir yavrum... Ellerimi, ellerinden kurtarmak istedim; bırakm dı. Gözlerime ayni ısrarla bakarak: — Bir hafta sonra buradan giderken hiç üzülm yeceksiniz demek? dedi. — Çok merhametsizsin Handan! Hem bütün b Suallere sebep ne? — Hiçbir sebep yok... Sadece merak ettim... — Öyle ise söyliyeyim çocuğum.. Yine eskisi gil buradan giderken çök üzülüyorum. Düğününü görmeden İstanbuldan ayrılmak mezdim... Bu sözüm üzerine Handan birdenbire bileklerini biraktı. Başını yan tarafa çevirerek güneşin son ışı 'arı altında kaynaşan ufuklara daldı. O zamari, bu yeşil gözlerin tahrilleri arasına bebeklerimin pek derin gömülmüş olduğunu ve rılır ayrılmaz, temelinden kurtularak boşlukta YU varlanan bir cisim gibi, sersemlediğimi hissettim. (Arkası Var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: